SGK VE MUHTASAR BEYANNAMELERİNİN BERABER VERİLMESİ EKİM AYINA ERTELENDİ-EVREN ÖZMEN MALİ MÜŞAVİR

29 Mayıs 2018 SALI Resmî Gazete Sayı : 30435
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MUHTASAR VE PRİM HİZMET BEYANNAMESİ GENEL TEBLİĞİ

(SIRA NO: 1)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

TEBLİĞ (SIRA NO:4)

MADDE 1 – 18/2/2017 tarihli ve 29983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi Genel Tebliği (Sıra No:1)’nin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ç) Diğer maddeleri 1/10/2018 tarihinde” 

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı müştereken yürütür.

 

Eğitim Kooperatiflerinin vergisel avantajları nelerdir ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Eğitim Kooperatifleri Nasıl Kurulur ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Ekran Resmi 2018-05-27 21.31.45.png

Bilindiği üzere Okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının işletilmesinden elde edilen kazançlar, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde beş vergilendirme dönemi gelir vergisinden istisna edilmiştir. İstisna, okulların faaliyete geçtiği vergilendirme döneminden itibaren 5 vergilendirme dönemi için geçerlidir.

5 Yıldan sonra bu istisnadan faydalanmak mümkün olamamaktadır.

Ancak Gümrük ve Ticaret bakanlığı tarafından tip ana sözleşmesi yayımlanan eğitim kooperatifleri ile vergisel avantajların devam ettirilmesi mümkün hale gelmektedir.

Kooperatifler ile ortakların arasındaki ilişki ana sözleşme kapsamında yapıldığı takdirde ticari bir ilişki olmayıp, kurumlar vergisinin konusuna girmemektedir.

1163 Sayılı kooperatifler kanununa göre tüzel kişilerin de kooperatif ortağı olarak kurucu olabilmeleri imkanı da göz önüne alındığında şirketin türünün kooperatife çevrilmesi veya yeni bir kooperatif kurularak ilerlenmesi de mümkün gözükmektedir.

Kooperatif ana sözleşmesinde yapılacak ufak değişiklikler ve kooperatif kurulduktan sonra yapılacak ilk genel kurulda gerekli kararlar alındığı takdirde okul ücretlerindeki yüksek artışa bir çözüm sunulması mümkün olabilecektir.

 

Detaylı bilgi için

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Kooperatifler Geriye Dönük Sigorta Teşviklerinden faydalanabilir mi ?

Kooperatifler Geriye Dönük Sigorta Teşviklerinden faydalanabilir mi ?

man holding red cube
Photo by Philips Wei on Pexels.com

7103 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17 nci maddede yapılan düzenleme ile sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanma şartlarına haiz olmasına karşın, daha evvel herhangi bir kanun numarası seçilmeksizin teşviklerden yararlanılmayan ayların/dönemlerin ya da kanun numarası seçilerek teşvikten yararlanılmış olmakla birlikte yararlanılan teşvik türünün tercih edilecek başka bir teşvik türü ile geriye yönelik olarak değiştirilmesine imkan tanınmıştır. Anılan Ek 17 nci maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılacak başvuru tarihinin son günü 1/6/2018 (dahil) tarihi olmakla birlikte, geriye yönelik sigorta primi teşvik ve desteklerden yararlanmak üzere işverenlerce yapılan müracaatların, genel itibariyle iptal/asıl/ek aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmek suretiyle ünitelerimize dilekçe ekinde ibraz edildiği gözlemlenmektedir. Gerek ünitelerimizin iş yoğunluğunu azaltmak gerekse uygulamadaki iş ve işlemlerin kolaylığı açısından söz konusu müracaat dilekçeleri ile geriye yönelik olarak yararlanılmayan ya da yararlanılmış olmakla birlikte yararlanılan teşvik türünün başka bir teşvik türü ile değiştirilmesi talep edilen ay/dönemlere ait iptal/asıl/ek aylık prim ve hizmet belgelerinin işverenlerimizce internet ortamında verilmesine yönelik Kurumumuzca hazırlanan programlar işletime açılmıştır

sorularınız için

Hata: İletişim formu bulunamadı.

İktisadi işletme kuran kooperatifler için muhasebe iç yönetmeliği örneği-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

ÖZMEN MALİ MÜŞAVİRLİK-ATAŞEHİR

S.S. ……………. ARSA VE KONUT YAPI KOOPERATİFİ

MUHASEBE İÇ YÖNETMELİĞİ

 [email protected]

İş bu yönetmelik S.S. ……… Arsa ve konut yapı kooperatifi ;bundan sonra (Kooperatif olarak anılacaktır ) ile S.S. ………. Arsa ve konut yapı kooperatifi iktisadi işletmesinin; bundan sonra

( iktisadi işletme olarak anılacaktır ) muhasebe iş ve işlemlerinin kapsamı ve detayının belirlenmesi maksadıyla hazırlanmıştır.

Vergisel Mükellefiyetler

Kooperatif

31.12.2017 tarihi itibari ile kooperatif’in kurumlar vergisi mükellefiyeti kapatılmış olup, aşağıda bulunan vergilerin mükellefidir.

-Aylık Katma Değer vergisi

-Aylık 2 Numaralı Katma Değer vergisi

-Aylık Muhtasar Beyannamesi

Devamı için bize ulaşın

Danışmanlık hizmetlerimiz ücretlidir.

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Evlenme ve doğum münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar direk gider yazılabilir-DÜNYA GAZETESİ-Hakan Şirin

Aynı kanunun 25’inci maddesinin 5 numaralı bendinde ise, “Evlenme ve doğum
münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar (Bu istisna hizmet erbabının iki aylığına veya buna tekabül eden gündeliklerinin tutarına kadar olan yardım kısmına uygulanır.)” gelir vergisinden istisna edileceği hükme bağlanmıştır.

Bu iki hüküm birlikte incelendiğinde işveren tarafında işçilere yapılan doğum ve evlenme yarımları kişinin iki aylık maaşını geçmedikçe hiçbir gelir vergisi tevkifatı yapılmadan gider yazılabileceği anlaşılmaktadır.

Yapılacak yardımların ayın cinsinde olması durumunda tahsis edilen ayni yardımın piyasa değeri dikkate alınarak tutarının belirlenmesi gerekir.

Örneğin düğün yapan çalışana takılan altın bu esaslar çerçevesinde işlem görecektir. Peki yapılan yardımın iki aylığını aşmamasını hesaplarken işçinin net ücreti mi yoksa brüt ücreti mi dikkate alınacaktır sorusuna Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı 31.07.2013 tarih 38418978-120[25-12/1]-823 sayılı muktezası ile brüt ücretin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

Yapılacak yardım tutarı çalışanın iki aylın brüt ücretini aşacak olursa aşan kısım için gelir vergisi tevkifatı yapılacak, altına kalan tutar için gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.

Tabii dir ki söz konusu yardımın yapıldığı tarihte kişinin şirket çalışanı olması gerekmektedir. Eski çalışana düğününde altın takılması bu kapsamda değerlendirilemez.

KURUMLAR VERGİSİNDEN MUAF OLAN KOOPERATİFLER MATRAH ARTIRIMI YAPABİLİR Mİ ?-EVREN ÖZMEN

KURUMLAR VERGİSİNDEN MUAF OLAN KOOPERATİFLER MATRAH ARTIRIMI YAPABİLİR Mİ ?-EVREN ÖZMEN

5520 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendine göre kurumlar vergisinden muaf bulunan ve bu nedenle kurumlar vergisi beyannamesi ile muhtasar beyanname vermemiş olan kooperatifler de 7143 sayılı Kanunun matrah ve vergi artırımı hükümlerinden yararlanabileceklerdir.

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Sosyal Kooperatifçilik Tanıtım, Eğitim, Geliştirme ve Uygulama Projesi

SOSYAL KOOPERATİFLER GELİYOR

Sosyal Kooperatifçilik Tanıtım, Eğitim, Geliştirme ve Uygulama Projesi” kapsamında, Sosyal Kooperatifler Eğitim ve Tanıtım Treni ile bu hedefe ulaşma yolunda bir adım daha atılacaktır. Sosyal kooperatif treninin uğrayacağı illerde sosyal kooperatiflerin halka tanıtılması, yerel inisiyatiflerin harekete geçirilmesi, üniversitelerde çalıştaylar ve konferanslar düzenlenmesi planlanmakta ve alanında uzman kişilerin, akademisyenlerin ve kamuoyunun dikkatinin bu alana çekilmesi hedeflenmektedir.

Ekran Resmi 2018-05-26 18.45.14.png

Ülkemizde; engelliler, uzun süreli işsizler, göçmenler ve benzeri dezavantajlı grupların istihdam edilebilmeleri, üretim süreçlerine katılabilmeleri, ortak ihtiyaçlarının temini ve/veya bir sebeple devlet tarafından yerine getirilemeyen veya eksik yerine getirilen kamusal hizmetlerin sunumu gibi doğrudan kamu yararına yönelik faaliyetlerde bulunmaları ya da yapmış oldukları faaliyetler neticesinde daha adaletli gelir dağılımı, bölgesel kalkınma farklılıklarının azaltılması, toplumsal cinsiyet açığının kapanması, sosyal dışlanmanın asgariye indirilmesi ve sosyal içermenin sağlanması gibi kamu yararına müteallik sonuçların ortaya çıkması amacıyla, dünyada yaygın bir şekilde uygulaması bulunan “sosyal kooperatifçilik”  hakkında bir farkındalık oluşturulması hedeflenmektedir.
Bu amaçla 2018 yılı içerisinde yürütülmesi planlanan  “Sosyal Kooperatifçilik Tanıtım,  Eğitim, Geliştirme ve Uygulama Projesi” kapsamında, Gümrük ve Ticaret Uzmanı R. Gökçen MERT KORKMAZ tarafından 24-28 Temmuz 2017 tarihleri arasında İzmir ili ve ilçelerinde farklı konularda faaliyette bulunan; Girişimci Engelliler İşletme Kooperatifi, Genç İşi Kooperatifi, Başka Bir Okul Mümkün Renkli Orman Eğitim Kooperatifi ve Yeni Yetenek Kooperatifi ve Ege Tüm Engelliler Çevre İşletme ve Kültür Kooperatifi ile sosyal kooperatifçiliğin eksik yönleri, sorunları ve geliştirilmesi gereken faktörler üzerine bir saha araştırması yürütülmüştür.

YAPI KOOPERATİFLERİNDE GENEL KURULA KATILMA-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

KOOPERATİFLERDE GENEL KURULDA TEMSİL İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR

Mali Müşavir EVREN ÖZMEN

[email protected]

Kooperatiflerde Genel kurula bütün ortakların katılma hakkı var mıdır ?

Yapı Kooperatiflerinde kooperatife bir gün önce bile ortak olunsa bütün ortakların genel kurula katılma hakkına sahiptir. Diğer kooperatif türlerinde farklılık arz edebilir.

pexels-photo-70292

Birden fazla hisseye sahip olanların genel kuruldan kaç oy hakkı vardır ?

Her ortak yalnız bir oya sahip olup, yazı ile izin verilmek suretiyle bir ortak diğer bir ortağın oyunu kullanmak üzere temsilci tayin edebilir.

pexels-photo-1059114

1000 ortak üzeri kooperatiflerde bir ortak kaç adet vekalet alabilir ?

Kooperatifin ortak sayısı 1000’i geçtiğinde her ortak en çok 9 olmak üzere birden fazla ortağı temsil edebilir.

pexels-photo-296878

500 Ortak üzeri kooperatiflerde seçim nasıl yapılır ?

Ancak, ortak sayısı 500’den fazla olması halinde, yönetim ve denetim kurulu belirleme seçimleri, gizli oy açık tasnif esasına göre yapılır.

Bu durumda her ortak, en fazla bir ortağı temsilen oy kullanabilir. Eş ve birinci derece (ortağın; çocuğu, anne ve babası, eşinin annesi ve babası) akrabalar için temsilde ortaklık şartı aranmaz.

Ekran Resmi 2018-04-26 14.16.35

Kooperatiflerde yönetim kurulu vekalet alabilir mi ?

Yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile kooperatifi temsile yetkili kılınılan kimseler vekaleten oy kullanamazlar.

pexels-photo-515169

Kooperatiflerde Yönetim Kurulunun ibrasında kimler oy kullanamaz ?

Yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile kooperatifin işlerinin görülmesine herhangi bir suretle katılmış olanlar yönetim kurulunun ibrasına ait kararlarda oylamaya katılamazlar.

Bu hüküm denetçiler hakkında uygulanamaz.

Denetçiler kendi ibralarında oy kullanamazlar.

Hiçbir ortak; kendisi, eşi veya usul ve füruğu ile kooperatif arasında ortaklık ilişkileri dışındaki şahsi bir işe veya uyuşmazlığa ait görüşmelerde oy kullanamaz

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Kooperatiflere Kimler Ortak Olabilir ?-EVREN ÖZMEN MALİ MÜŞAVİR

Kooperatife ortak olabilmek için aşağıdaki nitelik ve şartların varlığı gereklidir.

[email protected]

pexels-photo-70292

EVREN ÖZMEN-Ataşehir

1- Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip gerçek kişi olmak.

2- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı uyruklu olmakla birlikte 2644 Sayılı Tapu Kanunu veya yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre Türkiye’de gayrimenkul edinmesine imkan sağlanmış kişilerden bulunmak,

3- 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 9’uncu maddesinde sayılan tüzel kişilerden olmak.

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Kooperatiflerde Sermaye Payı Ne zaman ödenir ?-Mali Müşavir Evren ÖZMEN

Kooperatif Kuruluşu ile ilgili olarak tarafımıza mail atabilirsiniz.

ÖZMEN MALİ MÜŞAVİRLİK

40 yıllık sektörel deneyimimiz ile Türkiye’nin önde gelen kooperatiflerinde yönetim ve mali danışmanlık deneyimi. Konusunda uzman 18 kişilik ekibi ile 250’den fazla kooperatife tarafımızdan mali ve hukuki danışmanlık hizmeti verilmektedir.

[email protected]

Kooperatiflerde Sermaye Payı Ne zaman ödenir ?

Ortakların taahhüt ettikleri pay bedellerinin en az 1/4’ü peşin, geri kalanı ise yönetim kurulunca belli edilecek eşit aylık taksitler halinde ve en fazla bir yıl içinde ödenir.

pexels-photo-955447

KOOPERATİFLERDE GENEL KURULA KİMLER VEKALETEN KATILABİLİR ?-EVREN ÖZMEN

Sorularınız için Mali Müşavir Evren ÖZMEN

KİMLER KATILIR 

1-BAŞKA BİR ORTAK

2-ANNE -BABA

3-EŞİN ANNE BABASI

4-ÇOCUKLAR

KİMLER KATILAMAZ

1-AVUKATLAR VEKALETNAME İLE KATILAMAZ

2-KARDEŞLER KATILAMAZ

EK BİLGİ: YAPI KOOPERATİFLERİNDE YÖNETİM VEKALET ALAMAZ- İŞLETME KOOPERATİFLERİNDE YÖNETİM VEKALET ALIR ( BU HUSUSTA FARKLI ANA SÖZLEŞMELER OLABİLMEKTEDİR-ANA SÖZLEŞMENİZİ KONTROL EDİNİZ )

VEKALETNAME

 

 

…… no ile ortağı bulunduğum S.S. …………………………………..…. Kooperatifinin …/…/20… tarihinde ………………………………………/İstanbul adresinde Saat …:…..’de yapılacak ………… yılına ait olağan/olağanüstü genel kurul toplantısında beni temsil etmeye ve gündemdeki maddelerin karara bağlanması için oy kullanmaya …………………….………..’yı vekil tayin ettim…./…./20

 

VEKALET VERİLENİN                                                       VEKALET VEREN

           Adı-Soyadı/İmza                                                                          Adı-Soyadı/İmza

Ortak No:

(Vekalet verilen eş ve birinci derecede akraba ise

eşi, annesi, babası, oğlu gibi yazılacak).

 

 

 

 

 

 

 

NOT                           :

1- Üye sayısı 1000’den az olan kooperatiflerde 1 (bir) ortak birden fazla ortağı temsil edemez.

2- Üye sayısı 1.000’den fazla olan kooperatiflerde anasözleşme ile belirlenmişse 1 (bir) ortak en çok 9 (dokuz) ortağı temsil edebilir.

3- Eş ve birinci derecede akrabalar için temsilde ortaklık şartı aranmaz.

4- Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeler ile kooperatifi temsile yetkili kılınılan kimseler vekalet oy kullanamazlar.

YURTDIŞINDAN GETİRİLEN PARALAR HAKKINDA-VARLIK BARIŞI-EVREN ÖZMEN

25 Mayıs 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30431
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ

(SIRA NO: 495)

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa, 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11 inci maddesi ile eklenen “Yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paralar” başlıklı 280/A maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi bu Tebliğin amaç ve kapsamını oluşturmaktadır.

Yasal düzenlemeler ve dayanak

MADDE 2 – (1) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

– 258 inci maddesinde, “Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tesbitidir.”,

– 259 uncu maddesinde, “Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulur.”,

– 280 inci maddesinde, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

…”,

– 280/A maddesinde, “Yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların, söz konusu dönem zarfında yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunan kısmı nedeniyle oluşan kur farkları pasifte özel bir fon hesabına alınabilir. Bu durumda olumlu kur farkları bu hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir.

Sermaye olarak konulan bu yabancı paraların, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar herhangi bir suretle sarf edilmeyen kısmı; bu hesap dönemlerine ait vergilendirme dönemlerinin sonuna kadar mukayyet değeriyle, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin sonu itibarıyla bu Kanunun 280 inci maddesine göre değerlenir.

Birinci fıkra uyarınca oluşan fon hesabı, sermayeye ilave edilme dışında, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur. Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri hariç, şirketin tasfiyesi halinde de bu hüküm uygulanır.

Mükelleflerin, bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için ticaret siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım teşvik belgesi almak için başvuruda bulunmuş ve işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar bu belgeyi almış olması gerekir. Söz konusu yabancı paralar; başvurunun süresi içinde yapılmaması halinde müteakip ilk vergilendirme dönemi, yatırım teşvik belgesinin alınamaması halinde ise işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonu itibarıyla bu Kanunun 280 inci maddesine göre değerlenir.

Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

hükümleri yer almakta olup, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa eklenen 280/A maddesi, 7103 sayılı Kanunun yayım tarihi olan 27/3/2018 tarihinden sonra tescil edilen sermaye şirketlerine uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir.

(2) 20/4/1976 tarihli ve 15565 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, değerleme günü itibarıyla Maliye Bakanlığınca kurların ilan edilmediği durumlarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca ilan edilen kurların esas alınacağı belirlenmiş olup, yapılacak değerlemede efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kuru (efektif alış kurunun bulunmaması halinde döviz alış kuru), döviz cinsinden yabancı paralar içinse döviz alış kuru uygulanmaktadır.

(3) Bu Tebliğ, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesinin beşinci fıkrasıyla Maliye Bakanlığına tanınan yetkiye dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ uygulamasında;

a) 213 sayılı Kanun: 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununu,

b) 5520 sayılı Kanun: 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununu,

c) 7103 sayılı Kanun: 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu,

ç) İşe başlama: 213 sayılı Kanunun 153 üncü maddesi kapsamında işe başlamayı,

d) Sermaye şirketi: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 124 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen sermaye şirketlerini,

e) Tam mükellef: 5520 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında tanımlanan mükellefiyet türüne tabi olan sermaye şirketlerini,

f) Vergilendirme dönemi: 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 ncimaddesine göre belirlenen geçici vergi dönemlerini,

g) Yatırım teşvik belgesi: Yatırımın karakteristik değerlerini ihtiva eden, yatırımın bu değerler ve tespit edilen şartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi halinde üzerinde kayıtlı destek unsurlarından istifade imkânı sağlayan ve 19/6/2012 tarihli ve 28328 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı amaçlarına uygun olarak gerçekleştirilecek yatırımlar için Ekonomi Bakanlığı (Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü) veya ilgili yerel birimler (Kalkınma Ajansları, Sanayi Odaları) tarafından düzenlenen belgeyi,

ifade eder.

Uygulamadan yararlanmanın şartları

MADDE 4 – (1) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi uygulamasından yararlanılabilmesi için aşağıda yer verilen şartların yerine getirilmiş olması gerekmektedir:

a) Sermaye şirketi olma,

b) 7103 sayılı Kanunun yayımı tarihinden sonra ticaret siciline tescil edilmiş olma,

c) 5520 sayılı Kanun uygulamasında tam mükellef olma,

ç) Sermaye olarak konulan yabancı parayı yurt dışından getirme.

(2) Bu müessese hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerin, birinci fıkrada sayılan şartları ((ç) bendi hariç) işe ilk kez başlama tarihi itibarıyla taşıması zorunlu olup, bu şartların sonradan yerine getirilmesi durumunda bu müessese kapsamında değerleme hükümlerinden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

Sermaye olarak konulmak üzere yurtdışından getirilen yabancı para

MADDE 5 – (1) Tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurt dışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paralar uygulama kapsamındadır.

(2) Yurtdışından sermaye olarak getirilecek yabancı para, madde kapsamında değerleme hakkına sahip sermaye şirketlerine sermaye taahhüdünde bulunan ortaklar veya bunların yetki verdiği kişiler tarafından getirilebilir.

(3) Sermaye olarak konulacak yabancı para, tamamen veya kısmen  (bir veya birden fazla seferde) Türkiye’ye getirilebilir. Bu durumda getirilen ve şirkete sermaye olarak konulan tutarla sınırlı olarak bu uygulamadan yararlanılabilecektir.

(4) Türkiye’ye getirilmekten maksat, yurt dışında bulunan yabancı paranın ortaklar veya yetki verdiği kişilerce; fiziki olarak Türkiye’ye getirilmesi, Türkiye’deki bankalarda mevcut ya da yeni açılacak bir hesaba transfer edilmesi, 9/5/2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş. veya 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş kuruluşlar vasıtasıyla Türkiye’ye getirilmesidir.

(5) Yurt dışından yabancı para getirildiğinin, ilgili mevzuatı çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenmiş belgelerle (banka dekontu, deklarasyona/bildirime istinaden Gümrük İdaresinden alınan belgeler gibi) tevsik edilmesi şarttır.

(6) Yabancı para transferi, ortakların veya yetkilendirdiği kişilerin şahsına ait hesaplara yapılabileceği gibi, bu transferin madde kapsamında değerleme yapacak sermaye şirketlerinin nakdi sermayelerinin ödenmesinde kullanılacak olan ve 6102 sayılı Kanunun 345 inci maddesi uyarınca açılması gereken şirket hesabına yurt dışından doğrudan yapılması da mümkündür.

(7) Madde kapsamına giren yabancı paranın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca alım satımı yapılan konvertibl para niteliğinde olması esastır.

Yurtdışından sermaye olarak getirilen yabancı paranın hesaplara alınması

MADDE 6 – (1) 6102 sayılı Kanun bakımından şirket sözleşmesinde (6102 sayılı Kanunun 339, 566 ve 575 inci maddelerinde belirtilen ve sermaye şirketlerinin kurulmasına esas olan sözleşme), şirket sermayesinin tutarı, şirkete sermaye taahhüdünde bulunan kurucuların sermaye payları ve bunların ödenme şeklinin yer alması gerekmekte olup, anonim şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bakımından nakden taahhüt edilen sermaye payının en az % 25 inin bu şirketlerin tescilinden önce ödenmesi zorunlu bulunmaktadır. Ayrıca nakdi sermayenin 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununa bağlı bir bankada, kurulmakta olan şirket adına açılacak özel bir hesaba, sadece şirketin kullanabileceği şekilde yatırılması 6102 sayılı Kanun bakımından zorunludur.

(2) Bu itibarla, sermaye şirketlerine gerek tescilden önce gerekse tescilden sonra sermaye taahhüdünün yerine getirilmesi amacıyla kurucularca/ortaklarca yapılan ödemeler madde kapsamında değerlendirilecektir.

(3) Madde kapsamına giren yabancı paralar, sermaye ödemesinin yapıldığı tarih itibariyle, 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen esaslara göre değerlenmek suretiyle kayıtlara alınacak ve bu değer söz konusu yabancı paranın madde uygulamasındaki mukayyet değeri olarak kabul edilecektir.

(4) Şirket kayıtlarına alınan madde kapsamındaki yabancı paralar, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamında ayrı olarak izlenebilecek şekilde yardımcı hesaplarda takip edilir. Bu hesaplar, şirketlerin aynı yabancı para cinsinden olan ancak madde kapsamına girmeyen yabancı paralara ilişkin hesapları ile karıştırılmaz.

Örnek 1: Dört ortaklı olarak kurulan ve hesap dönemi takvim yılı olan ABCD A.Ş. 3/4/2018 tarihinde ticaret siciline tescil edilmek suretiyle tüzel kişilik kazanmıştır. Her bir ortak eşit paya sahip olup, şirketin sermayesi 2.000.000 TL dir. Söz konusu sermayenin tamamı nakit sermaye olarak taahhüt edilmiştir. Taahhüt edilen sermayeye karşılık olarak her bir ortak 100.000 ABD Doları tutarını şirketin tescili öncesinde ilgili mevzuatı uyarınca şirket adına açılan hesaba yatırmıştır. 3/4/2018 tarihinde kur (1 ABD Doları = 3,9577 TL) şeklindedir ve ortaklar söz konusu yabancı paraları 2018 takvim yılı içerisinde Türkiye’ye getirmiştir.

Buna göre yapılması gereken kayıtlar aşağıda gösterilmiştir.

Yatırım teşvik belgesi almak amacıyla başvuruda bulunulması

MADDE 7 – (1) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi hükmünden yararlanılabilmesi için ticaret siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım teşvik belgesi almak üzere ilgili mevzuatında belirlenen esaslar doğrultusunda Ekonomi Bakanlığına (Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüne) ya da ilgili yerel birimlere (Kalkınma Ajansları, Sanayi Odaları) başvuruda bulunulmalıdır.

Örneğin; 11/5/2018 tarihinde ticaret siciline tescil edilen tam mükellef bir sermaye şirketinin, mezkûr madde uygulamasından yararlanabilmesi için, 31/8/2018 tarihine kadar yatırım teşvik belgesi almak amacıyla başvuruda bulunması zorunludur.

(2) Mükelleflerin yapmış olduğu yatırım teşvik belgesi başvurularına ilişkin belgeleri 213 sayılı Kanun uyarınca muhafaza ve gerektiğinde ibraz etmesi gerekmektedir.

Madde kapsamına giren yabancı paraların mukayyet değeri ile değerlenmesi

MADDE 8 – (1) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamında, yurt dışından getirilerek şirkete sermaye olarak konulan yabancı paralardan, yatırım teşvik belgesi için yapılan başvuru tarihine kadar sarf olunmayan kısım, başvuru tarihine kadar geçen vergilendirme dönemlerine ilişkin değerleme günlerinde mukayyet değeriyle değerlenecektir.

Söz konusu yabancı paraların mukayyet değerle değerlemesine ilişkin mükellefin tercihi, işlemi takip eden ilk geçici vergi beyannamesi ile birlikte vergi dairesine bildirilir.

(2) Yatırım teşvik belgesi almak için ticaret siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar başvuruda bulunulması halinde, mezkur paralardan sarf olunmayan kısım, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar mukayyet değeri ile değerlenecektir.

(3) Yatırım teşvik belgesi başvuru süresinin bitim tarihini içine alan vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde de bu paralardan sarf olunmayan kısım, yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın mukayyet değeri ile değerlenecektir.

(4) Yatırım teşvik belgesi almak için belirtilen sürede başvurulmuş olmasına karşın, bu başvurunun ilgili makamlarca reddolunması halinde, red tarihinin içinde bulunduğu vergilendirme dönemi sonunda da bu yabancı paralardan sarf olunmayan kısım mukayyet değeri ile değerlenir.

Örnek 2: Hesap dönemi olarak takvim yılı esasını kullanan, ticaret siciline tescil tarihi 10/5/2018 olan ve madde kapsamında değerleme yapmak isteyen E Ltd. Şti. 31/8/2018 tarihine kadar yatırım teşvik belgesi almak için ilgili kurumlara başvuruda bulunmalıdır. Mükellef, ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemi sonunda madde kapsamına giren yabancı paralardan sarf olunmayan kısmını mukayyet değeri ile değerleyebilecek olup, bu tarihe kadar başvuruda bulunması halinde, söz konusu yabancı paralardan sarf olunmayan kısmını 31/12/2019 tarihine kadar 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi uyarınca mukayyet değeri ile değerlemeye tabi tutacaktır. Ancak bu süre zarfında yatırım teşvik belgesi başvurusunun reddedilmesi halinde, red tarihinin içinde bulunduğu vergilendirme dönemine kadar (bu dönem dahil) söz konusu yabancı paralar mukayyet değeri ile değerlenecektir.

Madde kapsamına giren yabancı paraların 213 sayılı Kanunun 280 inci maddesi uyarınca değerlenmesi

MADDE 9 – (1) Müessese hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerce, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesinde öngörülen süre dahilinde;

– yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılmaması halinde, başvuru süresinin bitim tarihini içine alan vergilendirme dönemini takip eden vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde,

– yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılmasına karşın, bu başvurunun ilgili makamlarca reddolunması halinde, red tarihinin içinde bulunduğu vergilendirme dönemini takip eden vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde,

– yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılmış olmasına karşın, bu belgenin çeşitli sebeplerle işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar alınamaması halinde işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin son vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde,

– yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılmış olması ve belgenin de işe başlanılan hesap dönemi veya müteakip hesap dönemi içerisinde alınmış olması halinde, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin son vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde,

madde kapsamına giren yabancı paralardan sarf olunmayan kısım, 213 sayılı Kanunun 280 inci maddesi uyarınca değerlenerek oluşan kur farkları, ilgili gelir ve gider hesaplarına alınacaktır.

(2) Madde kapsamına giren yabancı paraların 213 sayılı Kanunun 280 inci maddesi uyarınca değerlendiği vergilendirme dönemlerinden sonra bir daha mukayyet değeri ile değerlenme imkânı bulunmamaktadır.

Sermaye olarak konulan yabancı paranın yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunması

MADDE 10 – (1) Madde kapsamına giren yabancı paraların, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunması halinde, sarf olunan kısım nedeniyle sarf olunma tarihi itibariyle oluşan kur farkları 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi uyarınca pasifte özel bir fon hesabına alınır. Bu durumda olumlu kur farkları bu hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilecektir.

(2) Yatırım teşvik belgesi kapsamında sarfiyat, madde kapsamına giren yabancı paranın, yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılacak yatırımlara ilişkin ödemelerde kullanılması anlamına gelmektedir.

213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamında fon hesabına alınacak kur farkı doğuran ödemelere ait yatırımlar, yatırım tamamlama vizesinde de yer almalıdır. Bir başka deyişle, yatırım tamamlama vizesinde yer almayan veya ilgili mevzuatı uyarınca yatırım desteklerinden faydalanması mümkün olmayan yatırım harcamaları nedeniyle oluşan kur farklarının 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamında fon hesabına alınması mümkün bulunmamaktadır.

Yatırım teşvik belgesinde yer almasına karşın Ekonomi Bakanlığı tarafından verilen izin ile devir, satış veya ihraç işlemine konu edilen kıymetler için yapılmış harcamalar nedeniyle ortaya çıkan ve fon hesabına alınan kur farklarına ilişkin olarak her hangi bir düzeltme işlemi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Yatırım teşvik belgesinin iptal edilmesi durumunda, iptale konu belge kapsamında sarf olunan yabancı paralar nedeniyle oluşan kur farkları için bu uygulama kapsamında işlem tesis edilemez.

(3) Yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan sarfiyatın doğrudan ilgili yabancı para cinsinden yapılması veya bu paraların Türk Lirasına çevrilerek yapılması mümkün bulunmaktadır. Şu kadar ki yabancı paranın Türk Lirasına çevrilerek sarf olunması halinde, çevrim işleminin yapıldığı tarihte ödemenin yapılması şarttır. Aksi halde, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamına giren yabancı paraların Türk Lirasına çevrilmesi nedeniyle oluşan kur farklarının fon hesabına alınması mümkün bulunmamaktadır.

(4) Yatırım teşvik belgesi alınmadan, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamına giren yabancı paraların sarf olunması nedeniyle oluşan kur farklarının fon hesabına alınması mümkün bulunmamaktadır.

Örnek 3: Örnek 1’deki ABCD A.Ş. yatırım teşvik belgesini 30/6/2018 tarihinde almış olup, yatırım teşvik belgesi kapsamında (yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paradan) KDV’den müstesna olarak 14/9/2018 tarihinde 10.000 ABD Doları değerinde, 15/10/2018 tarihinde de 162.000 TL değerinde makina almış ve bedelini peşin olarak ödemiştir. 14/9/2018 tarihinde 1 ABD Doları=3,90 TL, 15/10/2018 tarihinde ise 1 ABD Doları=4,05 TL dir. Mükellef 15/10/2018 tarihindeki ödemesini gerçekleştirmek için madde kapsamına giren 40.000 ABD Doları tutarındaki dövizi aynı tarihte Türk Lirasına çevirmiştir.

Buna göre, yapılması gereken muhasebe kayıtları aşağıda gösterilmiştir.

Sermaye olarak konulan yabancı paranın yatırım teşvik belgesi haricinde sarf olunması

MADDE 11 – (1) Mükelleflerin, madde kapsamına giren yabancı paralarını, yatırım teşvik belgesi haricinde sarf etmeleri halinde, bu harcamalar nedeniyle lehe ve aleyhe oluşan kur farkları ilgili gelir veya gider hesaplarına dahil edilerek kurum kazancının hesabında dikkate alınacaktır.

Örnek 4: Örnek 1 ve 3’teki ABCD A.Ş., madde kapsamındaki dövizi (ABD Doları) ile 25/10/2018 tarihinde KDV dahil 30.000 ABD Doları (1 ABD Doları=4,00 TL) bedelle bir binek otomobili satın almıştır. (Alınan otomobil yatırım teşvik belgesinde yer almamakta olup, ABCD A.Ş., kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi faaliyetinde bulunmamaktadır. KDV maliyet bedeli içerisinde dikkate alınmıştır.)

Buna göre, yapılması gereken muhasebe kayıtları aşağıda gösterilmiştir.

Kayıtlardan da görüleceği üzere, yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunmayan yabancı paralar nedeniyle oluşan kur farkı ilgili gelir hesabına alınmıştır.

Özel fon hesabında biriken kur farkları

MADDE 12 – (1) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca oluşan fon hesabı, sermayeye ilave edilme dışında, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde kurumlar vergisine tâbi tutulur.

(2) Şirketin tasfiyesi halinde de bu kapsamda işlem tesis edilir. Ancak, 5520 sayılı Kanuna göre yapılan devir ve bölünme hallerinde, fon hesabında yer alan tutarlar işletmeden çekilmiş veya başka bir hesaba nakledilmiş sayılmaz. Söz konusu fon hesabının tamamen veya kısmen devrolunduğu kurumlar için de birinci fıkra hükümleri geçerlidir.

(3) İşe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonu itibariyle, 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi uyarınca oluşan fon hesabı borç bakiye vermiş ise, bir başka deyişle madde kapsamına giren yabancı paraların yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunması nedeniyle bu dönem zarfında şirketler aleyhine net olarak kur farkı zararı oluşmuş ise, bu durumda şirketler lehine bir fon oluşmadığı ve sermayeye ilave edilecek bir unsur ortaya çıkmadığından, bu bakiye tutar bu dönem sonu itibariyle zarara geçirilmek suretiyle kapatılacaktır.

Örnek 5: 10/4/2018 tarihinde kurulan ve 13/7/2018 tarihinde yatırım teşvik belgesi alan F Ltd. Şti., madde kapsamında yaptığı harcamalar sonucu oluşan kur farklarını özel fon hesabına almış olup, 31/12/2019 tarihinde özel fon hesabı 15.000 TL borç bakiyesi vermiştir. Bu durumda, madde kapsamına giren yabancı paraların yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunması nedeniyle bu dönem zarfında şirket aleyhine net olarak kur farkı zararı oluşmuş olup, şirket lehine bir fon oluşmadığı ve sermayeye ilave edilecek bir unsur ortaya çıkmadığından, bu bakiye tutar bu dönem sonu itibariyle zarara geçirilmek suretiyle kapatılacaktır.

Buna göre, yapılması gereken muhasebe kayıtları aşağıda gösterilmiştir.

Diğer hususlar

MADDE 13 – (1) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesinde yer alan uygulama ihtiyari bir uygulama mahiyetinde olmakla birlikte, bu maddeden yararlanılmaya başlanılmasını müteakiben, izleyen dönemlerde farklı işlem tesis edilmesi mümkün değildir.

(2) Bu madde kapsamında yurtdışından getirilen yabancı paralar, ilgili varlık hesaplarında ayrı yardımcı hesaplarda takip edilir ve aynı döviz cinsinden olsa dahi diğer hesaplar ile karıştırılmaz.

(3)  Söz konusu uygulamadan esasen, tam mükellef sermaye şirketlerinin şirket sözleşmelerinde taahhüt edilen sermaye rakamının işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi süresince ödenen tutarı için faydalanılacak olmakla birlikte, söz konusu süre zarfında 6102 sayılı Kanuna uygun şekilde yapılacak sermaye artırımları kapsamında şirketlere konulacak ve madde kapsamına giren yabancı paralar için de faydalanılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

(4) 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi kapsamında değerleme gününde mukayyet değer ile değerlenen yabancı paralar, tutarına bakılmaksızın, ilgili olduğu yabancı para karşılığı da gösterilmek suretiyle, kurumlar vergisi ve kurum geçici vergi beyannameleri eki mali tablo dipnotlarında ayrıca raporlanacaktır.

Cezai müeyyide

MADDE 14 – (1) Bu Tebliğde düzenlenen usul ve esaslara aykırı hareket eden mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun ilgili ceza hükümleri çerçevesinde işlem tesis edilecektir.

Yürürlük

MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

 

E FATURA VE E ARŞİV MÜKELLEFLERİ HANGİ DURUMDA KAĞIT ORTAMINDA FATURA KESEBİLİR ?-EVREN ÖZMEN

Elektronik belge olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin kâğıt olarak düzenlenebileceği haller

(1) Elektronik belge olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin;

a) Gelir İdaresi Başkanlığının ve elektronik belge uygulamalarına taraf olan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan bakım,

b) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, mükellefin ya da 397 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında Gelir İdaresi Başkanlığından izin almış özel entegratör kuruluşların bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan planlı bakım (yazılı bildirimde belirtilen süre ile sınırlı kalmak kaydıyla),

c) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, kullanılmakta olan mali mührün veya elektronik imza aracının arızalanması veya çalınması (yeni mali mühür veya elektronik imza aracının temini süresince),

ç) Bakanlığımızca elektronik belge uygulamalarına ilişkin olarak yayımlanan genel tebliğ, sirküler ve teknik kılavuzlarda, belgelerin elektronik belge yerine kâğıt olarak düzenlenmesine izin verilmesi,

gibi nedenlerle, kanunen düzenlenmesi gereken sürenin geçirilmemesi kaydıyla, kâğıt olarak düzenlenmesi durumunda özel usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.

(2) Mükelleften kaynaklanan diğer nedenlerle, elektronik belge olarak düzenlenmesi gereken belgelerin kâğıt olarak düzenlenmesi halleri, bu maddenin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmez.

 

 

 

25 Mayıs 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30431
TEBLİĞ
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ

(SIRA NO: 494)

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 12 nci maddesi ile 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinde yer alan belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken, Maliye Bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere, kâğıt olarak düzenlenmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesileceğine ilişkin düzenlemeye gidilmiş olup, bu kapsamda zorunlu hallerin belirlenmesi bu Tebliğin amaç ve kapsamını oluşturmaktadır.

Yasal düzenlemeler ve dayanak

MADDE 2 – (1) 7103 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ile 213 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“1. Elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekenler de dâhil olmak üzere, verilmesi ve alınması icabedenfatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması, düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi, bu belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken Maliye Bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlenmesi ya da bu Kanunun 227 nci ve 231 inci maddelerine göre hiç düzenlenmemiş sayılması halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için 240 Türk lirasından aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının %10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan yukarıda yazılı özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı 120.000 Türk lirasını geçemez.

2. Elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekenler de dâhil olmak üzere, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ile Maliye Bakanlığınca düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin; düzenlenmediğinin, kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin, gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin veya elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken Maliye Bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlendiğinin tespiti ya da bu belgelerin bu Kanunun 227 nci maddesine göre hiç düzenlenmemiş sayılması halinde, her bir belge için 240 Türk lirası özel usulsüzlük cezası kesilir.

Ancak, her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı her bir tespit için 12.000 Türk lirasını, bir takvim yılı içinde ise 120.000 Türk lirasını geçemez.”

(2) Bu Tebliğ, 7103 sayılı Kanunla değiştirilen 213 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde yer alan yetkiye dayanılarak hazırlanmıştır.

Elektronik belge olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin kâğıt olarak düzenlenebileceği haller

MADDE 3 – (1) Elektronik belge olarak düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin;

a) Gelir İdaresi Başkanlığının ve elektronik belge uygulamalarına taraf olan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan bakım,

b) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, mükellefin ya da 397 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında Gelir İdaresi Başkanlığından izin almış özel entegratör kuruluşların bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan planlı bakım (yazılı bildirimde belirtilen süre ile sınırlı kalmak kaydıyla),

c) İspat veya tevsik edilmek kaydıyla, kullanılmakta olan mali mührün veya elektronik imza aracının arızalanması veya çalınması (yeni mali mühür veya elektronik imza aracının temini süresince),

ç) Bakanlığımızca elektronik belge uygulamalarına ilişkin olarak yayımlanan genel tebliğ, sirküler ve teknik kılavuzlarda, belgelerin elektronik belge yerine kâğıt olarak düzenlenmesine izin verilmesi,

gibi nedenlerle, kanunen düzenlenmesi gereken sürenin geçirilmemesi kaydıyla, kâğıt olarak düzenlenmesi durumunda özel usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.

(2) Mükelleften kaynaklanan diğer nedenlerle, elektronik belge olarak düzenlenmesi gereken belgelerin kâğıt olarak düzenlenmesi halleri, bu maddenin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmez.

Mücbir sebep nedeniyle ceza kesilmemesi

MADDE 4 – (1) Elektronik olarak düzenlenmesi gereken belgenin, 213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yazılı mücbir sebepler nedeniyle elektronik olarak düzenlenememesi halinde aynı Kanunun 373 üncü maddesi gereği özel usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.

Yürürlük

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

 

 1/1/2019 tarihinden itibaren kurulan bölgesel yönetim merkezlerinin söz konusu kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanması mümkün olmayacaktır-EVREN ÖZMEN

25 Mayıs 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30431
YÖNETMELİK
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1)’NDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(SERİ NO: 15)

Bu Tebliğde, 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 74 üncü maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendi ile aynı Kanunun 17 nci maddesinin dokuzuncu fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.

MADDE 1 – 3/4/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nin “4.17.2. Muafiyetten yararlanacaklar” başlıklı bölümüne aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Öte yandan, 5520 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendi hükmü, 21/03/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun1 74 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. 7103 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, 5520 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 74 üncü madde hükmünün 1/1/2019 tarihinde (1/1/2019 tarihi itibarıyla kurulu bölgesel yönetim merkezleri için 1/1/2022 tarihinden itibaren uygulanmak üzere) yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla, 1/1/2019 tarihi itibarıyla kurulu bölgesel yönetim merkezleri, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinde düzenlenen muafiyet hükmünden, Tebliğde belirtilen şartlar dahilinde, 1/1/2022 tarihine kadar faydalanabilecektir.

Ancak, 1/1/2019 tarihinden itibaren kurulan bölgesel yönetim merkezlerinin söz konusu kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanması mümkün olmayacaktır.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “17.8. Tasfiye edilerek ticaret sicilinde tüzel kişiliği sona eren kurumlar vergisi mükellefleri hakkında yapılacak tarhiyatlar” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“5520 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 7103 sayılı Kanunun 74 üncü maddesiyle 27/3/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştır.

Yine 7103 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle, 27/3/2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine beşinci fıkra eklenmiş olup söz konusu fıkrada, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükellefler hakkında, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Buna göre, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan kurumlar vergisi mükellefleriyle ilgili, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak 27/3/2018 tarihinden sonra yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işleminde Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin beşinci fıkrası hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.”

Tebliğ olunur.

 

________________________

1  27/03/2018 tarihli ve 30373 (2.Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

 

Aktifteki varlıkların yeniden değerlenmesi mümkün hale geldi-Mali müşavir EVREN ÖZMEN

Aktifteki varlıkların yeniden değerlenmesi mümkün hale geldi-Mali müşavir EVREN ÖZMEN

25.05.2018 Tarihinde yayınlanan 7144 Sayılı kanununun 5.maddesi ile aktifte yer alan varlıkların yeniden değerlenmesi mümkün hale gelmiştir.

Uzun süredir bilançonun aktifinde duran ve gerçek değeri yansıtmayan varlıkların enflasyon değerlemesine tabi tutularak bilançonun düzeltilmesi sağlanabilecektir.
Ödenecek tutar % 5 oranında hesaplanacaktır. Artırılan varlıkların satışı durumunda maliyet bedeli olarak artırılan tutar dikkate alınacaktır.
Sorularınız için bize ulaşabilirsiniz
Bilgilerinize sunarız
Saygılarımızla

 

Hata: İletişim formu bulunamadı.

İstanbul İmar yönetmeliği ile ne değişti ?-EVREN ÖZMEN MALİ MÜŞAVİR

 Sorularınız için [email protected]

 

20 Mayıs 2018 Tarihli ve 30426 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan İstanbul İmar Yönetmeliği kapsamında gerçekleşen bazı değişiklikleri aşağıda bulabilirsiniz.

 

Saygılarımızla

 

 

 

  • Asansör Tescil belgesinin tanımı yapılmıştır.

 

Asansör tescil belgesi: İlgili idare tarafından yapı kullanma izin belgesi öncesi düzenlenen ve asansörün kayıt altına alındığını gösteren belgedir,

 

  • Atriumun tanımında değişiklik yapılmıştır ve 2 kenar arasındaki mesafe 5 metreden 3 metreye düşürülmüştür.

 

Eski Tanım: İki veya daha çok sayıda katın içine açıldığı, yapı kitlesi içinde ortak hacim olarak tertiplenen, karşılıklı iki kenar arasındaki mesafenin 5.00 metreden az olmamak üzere tüm katlar boyunca devam ettiği üzeri kapalı boşluklu hacimleri

 

Yeni Tanım: Atrium: İki veya daha çok sayıda katın içine açıldığı, yapı kitlesi içinde ortak hacim olarak tertiplenen, karşılıklı iki uzun kenar arasındaki mesafe 3.00 metreden az olmamak üzere bodrum, zemin veya bina girişinin yer aldığı kattan başlayıp tüm katlar boyunca devam eden üzeri kapalı boşluklu hacimleri,

 

  • İskele İzin Belgesi zorunluluğu getirilmiştir.

 

 İskele izin belgesi: İskele kurmayı gerektiren basit tamir ve tadilatlarda ilgili idareden alınması zorunlu izin belgesini,

 

  • Süs Havuzunun tanımı yapılmıştır.

 

Süs Havuzu: Derinliği 50cm’yi geçmeyen ve peyzaj öğesi olarak kullanılan havuzları,

 

 

 

  • Yeşil Çatının tanımı yapılmıştır.

 

Yeşil çatı: Binanın enerji performansını, hava kalitesini ve kent ekolojisini iyileştiren, yağmur suyunun yarattığı problemlere yenilikçi çözümler getiren, çim serilip, çiçeklerle yeşillendirilebilen, küçük bitkilerle donatılabilen çatıları,

 

  • Emsal Harici sayılan yerler ile ilgili değişiklikler olmuştur.

 

Konutlarda Depo amaçlı eklentilerin emsal harici tutulan kısmı net metrekarenin % 10 iken brüt metrekarenin % 10 u olacaktır.

 

Ayrıca ticari kullanımlı bağımsız bölüm brüt alanının % 50’sini aşmayan depo amaçlı eklentilerde emsal harici sayılacaktır. ( Eskiden net alanının % 50 siydi)

 

  • Mescit ve müştemilatın emsal harici alanı artırılmıştır.

 

Ortak alan niteliğindeki mescit ve müştemilatın konutlarda 150 m²’si, konut dışı yapılarda 300 m²’si, emsal harici tutulmuştur. Eskiden konutlarda 100 konut dışı yapılarda 200 metrekareydi

 

  • Çocuk oyun alanları 100 metrekareye kadar emsal harici hale gelmiştir.

 

Ticari amaç içermeyen, ortak alan niteliğindeki çocuk oyun alanlarının ve çocuk bakım ünitelerinin toplam 100 m²’si,

bu hesaba dâhil edilmeksizin emsal haricidir.

 

  • Ortak Alan niteliğindeki ortak alan niteliğindeki; jimnastik salonu, oyun ve hobi odaları, yüzme havuzu, sauna gibi sosyal tesis, spor birimleri ve depoların 1000 metrekareye kadar emsal harici hale gelmiştir. ( Eski metrekare 500 )

 

Bütün cepheleri tamamen toprağın altında kalan bodrum katları ile kısmen açıkta kalan, yola cephesi bulunmayan bodrum katlarında yer alan; tek başına bağımsız bölüm oluşturmayan, bir bağımsız bölümün eklentisi veya parçası olmayan, ticari amaç içermeyen, yapı yaklaşma sınırı içinde kalan ve 500 m2’yi aşmayacak şekilde düzenlenen ortak alan niteliğindeki; jimnastik salonu, oyun ve hobi odaları, yüzme havuzu, sauna gibi sosyal tesis, spor birimleri ve depolar

 

 

  • Mevcut binalarda açık oturma yerleri yapılması mümkün hale gelmiştir.

 

Mevcut binalarda açık oturma yerleri yapılmak istenmesi durumunda tüm parsel maliklerinden muvafakat alınması ve ilgili idarenin öngördüğü veya göreceği zamanda söz konusu ilavenin sökülüp kaldırılacağına dair taahhütname alınması ile Büyükşehir Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürlüğü’nün uygun görüşü doğrultusunda Belediyesince izin verilebilir.

 

  • İskan edilen kat adedi 3 ve daha fazla olan binalarda asansör tesis edilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Eski mevzuat Uygulama imar planına göre kat adedi 3 olan binalarda asansör yeri bırakılmak, 4 ve daha fazla olanlarda ise asansör tesis edilmek zorundadır

 

  • 20’den fazla daire bulunan apartmanlarda 2 asansör yapılması zorunlu hale gelmiştir.

 

Kat adedi birden fazla olan umumi binalarda en az bir adet asansör yapılması zorunludur. Ayrıca, kat alanı 800 m2’den ve bodrum kat dâhil kat adedi 3’ten fazla olan umumi binalarla, yüksek yapılarda ve bağımsız bölüm sayısı 20’den fazla olan konut yapılarında ikinci fıkrada belirtilen asgari ölçülere uygun ve en az 2 adet olmak üzere binanın tipi, kullanım yoğunluğu ve ihtiyaçlarına göre belirlenecek sayıda asansör yapılması zorunludur. Bu asansörlerden en az bir tanesinin herhangi bir tehlike anında, arıza veya elektriklerin kesilmesi halinde zemin kata ulaşıp kapılarını açacak, yangına dayanıklı malzemeden yapılmış, kuyu içinde, duman sızdırmaz nitelikte, kesintisiz bir güç kaynağından beslenecek şekilde tesis edilmesi gerekmektedir.

 

 

 

 

  • Apartmanlarda baz istasyonu kurulabilmesi için bütün kat maliklerinin değil 2/3 ünün rızası yeterli olması mümkün hale gelmiştir.

 

Özel mülkiyete tabi arsa ve binalarda, fenni mesuliyet üstlenilmek ve Kanunun cezai hükümleri saklı kalmak, kat maliklerinin üçte ikisi ve gerekmesi halinde uygulamadan etkilendiği ilgili idaresince belirlenen bağımsız bölüm maliklerinin muvafakati alınmak, statik açıdan sakınca bulunmadığına dair inşaat mühendislerince hazırlanacak rapor ilgili idaresine sunulmak, bina estetiğini, görünümünü ve silüeti olumsuz etkilememek kaydıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun uygun görüşü alınarak; ruhsat alınmadan elektronik haberleşme istasyonu kurulabilir. Bina cephelerinde bu fıkrada aranan şartlara ilave olarak, sadece anten ve anten aparatları monte edilmek, cepheye bitişik olmak, dış cephe kaplamasıyla benzer görünümde olmak ve anten boyları 1,55 metreyi geçmemek şartları da aranır. Fenni mesuliyet üstlenilmek ve Kanunun cezai hükümleri saklı kalmak kaydıyla, sabit elektronik haberleşme altyapısında kullanılan; saha dolabı, varlık noktası (PoP noktası), menhol, ankesörlü telefon ve bina içi anahtarlama ekipmanları, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni alınmadan kurulabilir.

 

 

Saygılarımızla

 

 

Solucan Kooperatifi Nasıl Kurulur ? Mali Müşavir Evren ÖZMEN

Solucan Kooperatifi Nasıl Kurulur ? Mali Müşavir Evren ÖZMEN

Tarafımıza son günlerde fazlaca soru gelmesi nedeni ile bu hususta açıklama yapma ihtiyacı duyduk.

Solucan kooperatifleri üretim ve pazarlama kooperatifi olarak Gümrük ticaret bakanlığı aracılığı ile kurulur.

Vergisel durumları en son mevzuat değişikliğinden sonra diğer kooperatiflere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle kuruluşta ana sözleşmeye eklenecek ifadeler son derece önemlidir.

Detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz. [email protected]

Bu yazı diğer sitelerde izinsiz kullanılamaz

GÜVENLİK PERSONELİ KAÇ POSTA ÇALIŞTIRILMALIDIR-EVREN ÖZMEN

GÜVENLİK PERSONELİ KAÇ POSTA ÇALIŞTIRILMALIDIR-EVREN ÖZMEN

[email protected]

Bilindiği gibi, 4857 sayılı İş Kanunu 10/06/2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Kanununun 2. maddesine göre, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye “işçi”, işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara “işveren”, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye de “iş ilişkisi” denilmektedir.

adult business career clean
Photo by Pixabay on Pexels.com

Aynı Kanunun 1. maddesinde de, bu kanunun, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, 4857 sayılı İş Kanununun “Çalışma süresi” başlıklı 63. maddesinde, “Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saattir.

pexels-photo-1078879

Tarafların anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine, günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabilir. Bu halde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz. Denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile dört aya kadar artırılabilir. Turizm sektöründe dört aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz; denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile altı aya kadar artırılabilir.

Çalışma sürelerinin yukarıdaki esaslar çerçevesinde uygulama şekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” denilmektedir.

 

pexels-photo-70292Söz konusu Kanunun “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 41.maddesinde de, “Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.

Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.

Haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle kırkbeş saatin altında belirlendiği durumlarda yukarıda belirtilen esaslar dahilinde uygulanan ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve kırk beş saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışmalardır. Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmibeş yükseltilmesiyle ödenir.

 

Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçi isterse, bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat karşılığında bir saat onbeş dakikayı serbest zaman olarak kullanabilir.

İşçi hak ettiği serbest zamanı altı ay zarfında, çalışma süreleri içinde ve ücretinde bir kesinti olmadan kullanır.

  1. maddenin son fıkrasında yazılı sağlık nedenlerine dayanan kısa veya sınırlı süreli işlerde ve 69. maddede belirtilen gece çalışmasında fazla çalışma yapılamaz.

Fazla saatlerle çalışmak için işçinin onayının alınması gerekir.

Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamaz.

Bu Kanunun 42. ve 43. maddelerinde sayılan hâller dışında yer altında maden işlerinde çalışan işçilere fazla çalışma yaptırılamaz.

Yer altında maden işlerinde çalışan işçilere, bu Kanunun 42. ve 43. maddelerinde sayılan hâllerde haftalık otuz yedi buçuk saati aşan her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yüzden az olmamak üzere arttırılması suretiyle ödenir.

Fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaların ne şekilde uygulanacağı çıkarılacak yönetmelikte gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Çalışma sürelerinin uygulanmasına ilişkin esasları düzenleyen “İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği” ile fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaya ilişkin usul ve esasları düzenleyen “İş Kanununa İlişkin Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği” 06/04/2004 tarihli, 25425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Diğer yandan, aynı Kanunun “Gece süresi ve gece çalışmaları” başlıklı 69. maddesinde de, “Çalışma hayatında “gece” en geç saat 20.00’de başlayarak en erken saat 06.00’ya kadar geçen ve her halde en fazla onbir saat süren dönemdir.

Bazı işlerin niteliğine ve gereğine göre yahut yurdun bazı bölgelerinin özellikleri bakımından, çalışma hayatına ilişkin “gece” başlangıcının daha geriye alınması veya yaz ve kış saatlerinin ayarlanması, yahut gün döneminin başlama ve bitme saatlerinin belirtilmesi suretiyle birinci fıkradaki hükmün uygulama şekillerini tespit etmek yahut bazı gece çalışmalarına herhangi bir oranda fazla ücret ödenmesi usulünü koymak veyahut gece işletilmelerinde ekonomik bir zorunluluk bulunmayan işyerlerinde işçilerin gece çalışmalarını yasak etmek üzere yönetmelikler çıkartılabilir.

İşçilerin gece çalışmaları yedibuçuk saati geçemez. Ancak, turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde işçinin yazılı onayının alınması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir.

Gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları kullanılan işlerde, bir çalışma haftası gece çalıştırılan işçilerin, ondan sonra gelen ikinci çalışma haftası gündüz çalıştırılmaları suretiyle postalar sıraya konur. Gece ve gündüz postalarında iki haftalık nöbetleşme esası da uygulanabilir.

Postası değiştirilecek işçi kesintisiz en az onbir saat dinlendirilmeden diğer postada çalıştırılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanununun “Yönetmelikler” başlıklı 76. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hazırlanan, nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları için durmaksızın birbiri ardına postalar halinde işçi çalıştırılarak işletilen veya nöbetleşe işçi postaları ile yapılan işlerde, çalışma sürelerine, gece çalışmalarına, hafta tatillerine ve ara dinlenmesine ilişkin özel usul ve esasları düzenleyen “Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 07/04/2004 tarihli ve 25426 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Yönetmeliğin “İşçi Postaları Sayısının Düzenlenmesi” başlıklı 4. maddesinde;

“İşçi postaları;

  1. a) Nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları için durmaksızın birbiri ardına postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde posta sayısı 24 saatlik süre içinde en az üç işçi postası çalıştırılacak şekilde düzenlenir.(Ek cümle:RG-19/8/2017/-30159) Ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde ve bu işlerin yürütüldüğü işyerlerinde faaliyet gösteren alt işveren tarafından yürütülen işlerde düzenleme 24 saatte iki posta olacak şekilde yapılabilir.
  2. b) Bu maddenin (a) bendi dışında kalan ve işçi postaları ile yürütülen diğer işlerde 24 saatlik süre içinde çalıştırılacak işçi postaları sayısı, her bir işçi postasının çalışma süresi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 63. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen Yönetmelikte belirtilen günlük çalışma süresini aşmayacak şekilde düzenlenir.
  3. c) Sağlık kuralları bakımından günde 7,5 saat ya da daha az çalışılması gereken işlerde işçi postaları sayısı, her bir postanın çalışma süresi, ilgili Yönetmelikte belirtilen günlük çalışma sürelerini aşmayacak şekilde düzenlenir…” denilmektedir.

Bütün bunlara göre, vardiyalı çalışmada; 4857 sayılı İş Kanunun yukarıda belirtilen madde hükümleri ile Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine uyulması gerekmektedir.

Ancak, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa göre, işçilerle işverenler arasında hizmet akdinden, toplu iş sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının kesin olarak çözüme bağlanması görev ve yetkisi iş mahkemelerine ait bulunmaktadır.

 

 

Kooperatif Genel kurulunda yönetim kurulu seçimi iptal edilir ise yapılan işlemleri durumu ne olur ?-EVREN ÖZMEN

Kooperatif Genel kurulunda yönetim kurulu seçimi iptal edilir ise yapılan işlemleri durumu ne olur ?-EVREN ÖZMEN

Davacı kooperatifin 13.06.1993 tarihinde yapılan genel kurulunda kooperatife ait niza konusu taşınmazın satışı konusunda karar alınmış,bu karar Ticaret Sicilinde ilan edilmiş, hiç kimse tarafından bu kararın uygulanmasının durdurulması yolunda mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınmamış, ve bu kararın iptali ile ilgili olarak bir dava açılmamıştır.

Bu karardan çok sonra 30.12.1993 tarihinde nizalı taşınmaz davalı kooperatife satılmış ve tapuda devri verilmiştir.

Satıştan üç yıl kadar sonra 09.08.1996 tarihinde satışa dayanak teşkil eden kooperatif genel kurul kararının iptali için ve 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 51.maddesinde öngörülen toplantı ve karar yeter sayısı sağlanmaksızın yapıldığı gerekçesi ile elimizdeki davada davacı olan kooperatif tüzel kişiliği aleyhine dava açılmıştır.

justice-law-case-hearing-159832

Öncelikle belirtmek gerekir ki her dava açıldığı tarihteki koşullara göre sonuçlandırılır, eldeki bu davanın açıldığı 1995 tarihi itibarı ile satışa dayanak teşkil eden genel kurul kararının iptali yönünde açılmış bir dava mevcut değildir, dava 1996 yılında açılmıştır.

Zaten dava dilekçesinin içeriğinden de anlaşılacağı gibi davacı hiçbir mahkeme kararı olmaksızın ve kendi yorumuna göre genel kurul kararının yok sayılması gerektiğini belirterek davasını açmış olup zaten bu hali ile ve dava tarihi göz önüne alındığında geçerli bir genel kurul kararı mevcut olduğundan koşulları bulunmayan davanın reddi gerekir idi.

Daha sonra açılan bu dava halen devam etmektedir, davanın kabul ile sonuçlanması halinde davaya konu olan genel kurul kararlarının alındığı tarihten itibaren yok hükmünde sayılacağına kuşku yoktur, ancak bu yok hükmü sadece ve sadece davada taraf olanlar ve 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 53/son maddesindeki ayrık hüküm nedeni ile kooperatif tüzel kişiliği ile birlikte bütün ortaklar için de hüküm ifade edecektir.

Elimizdeki davanın davalısı kooperatif üyesi değildir, genel kurul kararının iptali için açılan davada taraf da değildir ki taraf olsa bile husumetten reddi gerekir, öyle ise bu dava sonucu verilecek kararın elimizdeki davaya hiçbir etkisi söz konusu olamayacaktır. Aksi halde her genel kurul kararının iptalinde bu karara göre kooperatif ile hukuki ilişkiye girmiş olan üçüncü kişilerin bu ilişkilerinin salt bu nedenle sonlandırılması hem kararların ancak taraflar için bağlayıcı olması ilkesine, hem de Türk Ticaret Yasasının 38 ve 39.maddelerinde hüküm altına alınan sicile itimat kuralının ihlali olacaktır.

Örneğin kooperatif genel kurulunun aldığı bir karar ile kooperatife ait taşınmaz üzerine bina yapımı kararlaştırılsa ve bu karara göre kooperatif üçüncü bir kişi ile sözleşme yapıp bu bina inşaatı tamamlansa, ancak yapıma onay veren genel kurul kararı nisap yokluğundan iptal edilse bu durum inşaat sözleşmesinin iptalini mi gerektirecektir,inşaatı yapan kişinin bu sözleşmeden doğan bütün hakları yok mu sayılacaktır? Kanaatimizce böyle bir sonuca varmanın hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Hata: İletişim formu bulunamadı.