Kat mülkiyeti kanununa göre seçilen yöneticiniz doğru nisaplamı Seçiliyor? -Evren Özmen

1. Kat Mülkiyeti Yasası’nın 34. maddesinin dördüncü fıkrasındaki; “Yönetici, kat maliklerinin, hem sayı hem arsa payı bakımından çoğunluğu tarafından atanır” kuralından sonra ikinci bir tümce olarak “Sayı ve arsa payı çoğunluğu sağlanamaması veya üçten çok kişinin yönetim kuruluna se- çilmesi durumunda yönetici atanmamış sayılır” kuralı getirilebilir. Bu de- ğişikliğin düşünülmesinin nedeni; “Bütün kat malikleriyle külli ve cüzî halefleri, yönetici ve denetçiler, kat malikleri kurulunun kararlarına uymakla yükümlüdürler” diyen madde 32/2 kuralına, aykırılık getirilerek uyum sağlanmak istenmiştir. Ayrıca “Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 34. maddesine göre yönetici, kat maliklerinin hem sayı, hem arsa payı bakımından çoğun- luğu tarafından atanır. Bu hüküm emredici nitelikte olup, kamu düzeni ile ilgilidir”3 diyen bu içtihadın uygulamadaki etkinliği artırılmak isten- miştir. Çünkü kamu düzenini ilgilendiren bu aksaklığı gidermek için alınacak yargı kararının uygulanma değeri günümüzde hemen hemen yok gibidir. “Gecikmiş adalet, adalet değildir” sözü burada gerçek olmak- tadır. Kısacısı bu çifte çoğunluğun sağlamadığı durumlarda, madde 32/2’de belirtilen yükümlülük söz konusu olmayacaktır

kooperatifler kanunu ile ilgili yargıtay kararları,kooperatifler hakkında yargıtay kararları,kooperatife karşı açılan davalarda görevli mahkeme,kooperatifler ile ilgili yargı kararları,

 Ekran Resmi 2016-04-10 22.57.13

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

  1. 2011/11-61
  2. 2011/188
  3. 15.4.2011
  • KOOPERATİF ADINA TESCİLLİ TAŞINMAZ ( Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği/Diğer Davalılar Hakkında Görevsizliğe Karar Veremeyeceği )
  • TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( Davada Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği/Diğer Davalılar Hakkında Görevsizliğe Karar Vermemesi Gereği )
  • GÖREVSİZLİK KARARI ( Kooperatif Adına Tescilli Taşınmazın Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vermesi Gereği )
  • İŞ BÖLÜMÜ İTİRAZI ( Kooperatif Adına Tescilli Taşınmazın Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği )

1086/m. 1, 2, 43,187

6762/m.4,5

ÖZET : Dava; davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; işbölümü itirazını kabul eden mahkemenin, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar vermesinin gerekip gerekmediği; noktalarında toplanmaktadır. Asliye hukuk mahkemesinde birden fazla davalıya ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan birisi için ticari dava, diğeri için ticari dava değil ise ve ayrıca diğerleri hakkındaki dava yargı yolu bakımından farklı olması hallerinde dahi, hakkındaki dava ticari dava olan davalı süresinde işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. İşbölümü itirazını kabul eden asliye hukuk mahkemesi, diğer davalılar hakkındaki davanın ise, yargı yolu bakımından idari dava olduğunu tespit etse bile; bunlar hakkındaki davalar için ayrıca görevsizliğe karar vermemelidir. Öyleyse, asliye hukuk mahkemesi işbölümü nedeniyle dava dosyasının tümünü ticaret mahkemesine göndermeli; göreve ilişkin bu inceleme ve değerlendirme asliye ticaret mahkemesince yapılmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki ” tapu iptali ve tescil, çekişmenin önlenmesi, takiplerin durdurulması, haczin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Sarıyer Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi )’nce davalı kooperatif yönünden işbölümü itirazının kabulüne, diğer davalılar yönünden görevsizliğe ve bir kısım davalılar yönünden açılan davanın görev yönünden reddine dair verilen 20.02.2007 gün ve 2006/348 E., 2007/32 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 19.03.2009 gün ve 1706 E., 3208 K. sayılı ilamı ile;

( … Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu ve kooperatife ait 26 … Blok … nolu B tipi dubleks meskenin müvekkiline tahsis edildiğini, ancak davalı kooperatifin bir kısım borçlarından dolayı davalılar tarafından anılan taşınmaza haciz konulduğunu, oysa bu dairenin müvekkiline ait olduğunu ve müvekkilinin davalılara borcunun bulunmadığını ileri sürerek, anılan dairenin kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesini ve davalılar tarafından yapılan takiplerin durdurularak hacizlerin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı kooperatif vekili, ticaret mahkemesinin görevli olduğunu savunarak, işbölümü itirazında bulunmuştur.

Davalı Belediye vekili, davalı kooperatifin vergi borçlarından dolayı 6183 sayılı Yasa’ya dayalı olarak kooperatife ait taşınmazlara haciz konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, davaya bakma görevinin idari yargının görev alanına girdiğini savunarak, görev itirazında bulunmuştur.

Diğer davalılar vekili, görevli mahkemenin icra mahkemesi olduğunu ve müvekkillerinin davalı kooperatiften alacaklarından dolayı taşınmazlara haciz konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatifin işbölümü itirazının kabulü ile talep halinde dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın ise idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir.

Asliye hukuk mahkemesinde HUMK’nın 43. maddesine göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşlarına ) karşı açılan dava, davalılardan bazısı için ticari dava, diğerleri için ticari dava değil ise ve haklarındaki dava ticari dava olan davalılar süresince işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. Çünkü davanın ticari dava olan bölümüne TTK’nın 5/2. maddesi gereğince ticaret mahkemesinde bakılması gerekir. Davalar arasında HUMK’nın 43. maddesi anlamında bir bağlantı olduğu için de asliye hukuk mahkemesi ayırma kararı veremez ( Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, shf. 694, 6. Bası 2001 ).

Bu durumda, mahkemece, işbölümü itirazı kabul edildiğine göre gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar verilmeden sadece gönderme kararı verilmesi ile ye- tinilmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2- Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bir bölüm temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemenin, davalı kooperatifin işbölümü itirazının kabulü ile talep halinde dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine, diğer gerçek kişi davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünü davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; işbölümü itirazını kabul eden mahkemenin, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar vermesinin gerekip gerekmediği; mahkemenin sadece gönderme kararı verilmesi ile yetinmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılmasının gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.

Bu noktada, öncelikle hukukumuzda mahkemeler ve görevleri konusunda genel ve kısa bir açıklamanın yapılmasında yarar vardır.

İlk derece ( hüküm-bidayet ) mahkemeleri, genel ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılır. Bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmayan, Kanun tersini öngörmedikçe Medeni Usul Hukuku alanındaki her türlü işe bakan mahkemelere genel mahkemeler denir. Hukukumuzda genel mahkemeler sulh ve asliye hukuk mahkemeleridir.

Buna karşılık, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli türdeki uyuşmazlıkları çözmek üzere özel kanunlarla kurulan mahkemelere özel mahkemeler denir. Örneğin iş mahkemeleri, bu anlamda özel mahkemelerdir. Özel bir mahkemede görüleceğine ilişkin özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava, genel mahkemelerde görülür. İstisnai nitelikteki özel mahkemelerin hangi tür davalara bakacakları, özel kanunlarınca belirlenir.

Asliye ticaret mahkemeleri, bulundukları yerdeki asliye hukuk mahkemesinin daireleri durumundadırlar. Dolayısıyla, yukarıdaki ayırım çerçevesinde özel değil, genel mahkemeler arasında yer alırlar.

Bir yerdeki asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemesi arasındaki işbölümü kanunla düzenlenmiştir ( 6762 sayılı TTK m. 4, 5 ). Ticaret mahkemeleri az önce açıklandığı üzere kanunla düzenlenmiş ticari davalara bakar, asliye hukuk mahkemesi ise ticari davalar dışındaki hukuk davalarına ( dar anlamda ) bakar. Ancak TTK’nın 5/3. maddesi hükmü gereğince münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili davalara mutlaka Kanunda gösterilen mahkemelerde bakılır ve bu davalara ilişkin işbölümü itirazı ilk itiraz değildir. Bu davalar, tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. Örneğin, kamulaştırma davaları asliye hukuk mahkemesi bakımından, Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları ile iflas davaları ticaret mahkemesi bakımından münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan davalardır. Taraflar yargılama bitinceye kadar işbölümü itirazında bulunabilecekleri gibi, yargılamanın her aşamasında mahkemece de dosyanın işbölümüne sahip mahkemeye gönderilmesine karar verilebilir. Ancak, bu kararlar “görevsizlik” kararı gibi temyiz edilebilir. Çünkü, bu davalar iki tarafın arzularına tabi olmayan dava türü olduğundan emredici yasa kuralı gereğince Kanunda gösterilen mahkemede görülmesi gerekir.

Münhasıran iki tarafın arzusuna bağlı olan işlerle ilgili işbölümü itirazı ise, yalnız “ilk itiraz” olarak ileri sürülebilir ( HUMK m. 187 vd ). Bir davanın hukuksal niteliğine göre, asliye hukuk veya ticaret mahkemesinin iş alanına girdiği veya girmediğine ilişkin itiraza “işbölümü” veya “iş alanı” itirazı denir ( TTK m. 5/3 ). İş alanı ( veya işbölümü ) itirazı hem asliye hukuk, hem de ticaret mahkemesinde yapılabilir. İşbölümü itirazı hadiseler gibi incelenir ( HUMK m. 190, 222 vd ). Davalı süresinde işbölümü itirazında bulunmazsa, işbölümüne sahip olmayan mahkemenin davaya bakmasına onay vermiş olacağından, yanlar arasında bir “işbölümü” sözleşmesi kurulmuş olur. Çünkü, az yukarıda açıklanan sebeplerle buna ilişkin kanuni düzenleme “emredici” hukuk kuralı değildir.

Ayrı bir ( veya daha fazla ) ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasında görev değil, işbölümü ilişkisi olduğu hukuk bölümü belirtilmişti ( Esasen, bir yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki de bir işbölümü ilişkisidir; ancak buradaki işbölümü ilişkisi, gerçekte bir iç ilişki niteliğindedir. Aynı şekilde, bir yerdeki birden fazla ticaret mahkemelerinin ve birden fazla sulh hukuk mahkemelerinin kendi aralarındaki ilişki de, gerçekte iç ilişki niteliği taşıyan bir işbölümü ilişkisidir ).

Ancak, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme; örneğin birden çok asliye hukuk mahkemesi arasındaki işbölümü ilişkisi ( iç ilişki ) ile, o yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasındaki işbölümü ilişkisi arasında şu iki önemli fark vardır:

İlkin, ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki işbölümü, yukarıda belirtildiği üzere kaynağını kanundan almaktadır. Şöyle ki: Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar sayılmış; 5. maddenin 1. fıkrasında aksine hüküm bulunmadıkça, müddeabihe göre ticari davaların sulh veya asliye hukuk mahkemelerince de görüleceği açıklanmış; 2. fıkrada, ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk mahkemesinin görevinde olan ve 4. madde uyarınca ticari sayılan davalara ticaret mahkemesince bakılacağı belirtilmiş; 3. fıkrada ise, kural olarak ( münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili olanlar hariç olmak üzere ) iş alanı ( işbölümü ) itirazının taraflarca ancak ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Kanunun düzenlediği bu işbölümüne göre, bir yerdeki ticaret mahkemesi kanunda belirtilmiş olan ticari davalara; asliye hukuk mahkemesi ise bunun dışındaki hukuk davalarına ( dar anlamda ) bakacaktır.

İkinci fark şudur: Birden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan bir yerdeki asliye hukuk mahkemelerinden birinde görülmekte olan bir davada, tarafların, o davanın, aynı yerdeki başka bir asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde işbölümü itirazında bulunması mümkün olmadığı halde; o yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri yönünden böylesi bir işbölümü itirazının -örneğin, asliye hukuk mahkemesinde açılmış bir davayla ilgili olarak, oradaki ticaret mahkemesinin görevli bulunduğunun veya bunun tersinin- ileri sürülmesi mümkündür ( Baki K.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt: 1, s. 53 vd., 675 vd.; Aynı yönde Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 gün ve E: 2006/19-300, K: 2006/342 sayılı ilamı ).

Açıkça görüleceği üzere, buraya kadar yapılan genel açıklamalar, aynı yargı çevresinde hem asliye hukuk ve hem de asliye ticaret mahkemelerinin birlikte bulunduğu hallere ilişkin ve bu hallerle sınırlıdır.

Öte yandan belirtilmelidir ki, görev kuralları ( HUMK m. 1-8 ) kamu düzenindendir. Bu sebeple, mahkeme, görevli olup olmadığını re’sen nazara alabilir ve görevsiz olduğu sonucuna varırsa re’sen görevsizlik kararı verir ( HUMK m. 7f.I ). Mahkeme, duruşma yapmadan da görevsizlik kararı verebilir. Bu husus taraflarca da karar kesinleşinceye kadar her zaman ileri sürülebilir ( HUMK m. 7/2 ). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi, Yargıtay da görev meselesini re’sen nazara alıp incelemek zorundadır. Bunun için, tarafların hükmü görevsizlik sebebiyle de temyiz etmiş olmalarına lüzum yoktur. Görev itirazında bulunulmuşsa ( ve hatta görev itirazında bulunulmamış olsa bile, re’sen ), mahkemenin ilkönce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlaması gerekir.

Gerek görev itirazı üzerine gerekse re’sen görevli olmadığı sonucuna varan mahkeme, görevsizlik kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunu da bildirmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine de karar vermelidir ( HUMK m. 27 ). Yargısal uygulamada görevsizlik kararında görevli mahkemenin yanlış gösterilmiş olması veya “dava dilekçesinin görevsizlik bakımından reddine ve dosyanın görevli ( hangi mahkeme olduğu yazılarak ) mahkemesine yollanmasına” şeklinde karar verilmemiş olması bozmayı gerektiren eksikler olarak kabul edilmektedir.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, görev bir usuli dava koşuludur. Görevsiz mahkemeye başvuran davacı dahi sonradan mahkemenin görevsizliğini ileri sürebilir ( HUMK m. 7 ). Öyle ki, usuli kazanılmış hak doğduktan sonra da mahkemenin görevsizliğine karar verilebilir ( YİBK 04.02.1959 T. 1957/13 E. 1959/5 sayılı kararı ). Bu husus kamu düzeninden olmakla tüm yargı mercilerince gözetilmesi gerekir.

Hemen burada, işbölümü ve görev itirazının birlikte karara bağlanması gerekip gerekmediği konusuna da değinmek gerekir.

Bir dava ticaret mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılır ve davalılardan biri ( veya birkaçı ) için ticari dava ( diğerleri için ticari dava değil ) ise, bu sonuncu davalılar ( haklarındaki dava ticari dava olmayanlar ) işbölümü itirazında bulunamaz; bulunurlarsa, ticaret mahkemesi, onlar hakkındaki davanın ayrılmasına ve asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar veremez; işbölümü itirazının reddine karar verir. Çünkü, bu halde HUMK m. 43’e göre davalılara karşı birlikte dava açılması mümkündür.

Ticaret mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan davanın tümü ticari dava değil ve davalılardan bazısı işbölümü itirazında bulunmuş, diğerleri bulunmamış ise, ticaret mahkemesinin, işbölümü itirazında bulunan davalılar hakkındaki davanın ayrılmasına ve asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermeyip, işbölümü itirazını reddetmesi gerekir.

Buna karşılık, asliye hukuk mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan bazısı için ticari dava, diğerleri için ticari dava değil ise ve haklarındaki dava ticari dava olan davalılar süresinde işbölümü itirazında bulunurlarsa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir.

O halde asliye hukuk mahkemesince; gerek TTK’nın 5/3. maddesi hükmü gereğince münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili davalarda yargılama süresince re’sen, gerek münhasıran iki tarafın arzusuna bağlı olan işlerle ilgili davalarda yasal süresinde ileri sürülen işbölümü itirazı hallerinde, görevli olup olmadığı hususu öncelikle karara bağlanmalı; işbölümü nedeniyle görevsizliğe karar verilmişse oluşturulacak hüküm fıkrası da kararın bu niteliğine uygun olmalı; bu kapsam dışında kalacak, hükmün diğer unsurları ile çelişecek, bütünlüğü bozup infazını güçleştirecek esas ya da diğer usule ilişkin değerlendirmelere hüküm fıkrasında yer verilmemelidir.

Daha açık ifadeyle, işbölümü nedeniyle görevli olmadığına hükmeden asliye hukuk mahkemesinin, bir taraftan da görevli olsaydı irdeleyeceği usul ya da esasa ilişkin hususları da kapsayacak şekilde hüküm fıkrası oluşturması usulen olanaklı değildir.

Bu cümleden olarak; Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve E:2010/19-470, K:474 sayılı kararın gerekçesinde; “…hem görevine hem de yetkisine itiraz edilen ya da yalnız yetkisine itiraz edilmiş olup da kendiliğinden görevli olup olmadığını tespit eden mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varması halinde kuracağı hüküm, sadece görevsizliğe ve dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine ilişkin olmalı; yetki konusunda doğrudan veya dolaylı bir başka açıklama bu hükümde yer almamalıdır. Zira, yetki konusunda karar verecek olan merci, görevsiz mahkeme değil, görevli olan mahkeme…” belirtildiği gibi, burada da aynı şekilde mahkemece, işbölümü itirazının kabulü halinde görevsizliğe dair hüküm oluşturulup, dava dosyası tümüyle görevli mahkemeye gönderilmesine ilişkin olmalı; diğer davalar hakkında herhangi bir hüküm kurulmamalıdır.

Sonuç olarak; davacı bir dava dilekçesi ile asliye hukuk mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla davalıya ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan birisi için ticari dava, diğeri için ticari dava değil ( dar anlamda adli yargıya dahil bir hukuk davası ) ise ve ayrıca diğerleri hakkındaki dava yargı yolu bakımından farklı ( idari dava niteliğinde ) olması hallerinde dahi, hakkındaki dava ticari dava olan davalı süresinde ( münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili olanlar hariç olmak üzere ) işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. İşbölümü itirazını kabul eden asliye hukuk mahkemesi, eldeki davanın bir davalı için dar anlamda hukuk davası ( örneğin iş mahkemesinin görevine giren iş davası ), diğer davalılar hakkındaki davanın ise, yargı yolu bakımından idari dava olduğunu tespit etse bile; bunlar hakkındaki davalar için ayrıca görevsizliğe karar vermemelidir.

Öyleyse, asliye hukuk mahkemesi işbölümü nedeniyle dava dosyasının tümünü ticaret mahkemesine göndermeli; eldeki davanın davalılardan biri için dar anlamda bir hukuk davası veya yargı yolu bakımından idari dava niteliğinde görüp, yasal anlamda bir görevsizlik kararı verilmesi gerekiyorsa, göreve ilişkin bu inceleme ve değerlendirme asliye ticaret mahkemesince yapılmalıdır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Sarıyer Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, davalı kooperatif vekilinin yaptığı işbölümü itirazının kabulü ile, talep halinde buna ilişkin dava dosyasının İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; bunun yanında hüküm fıkrasında davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizliğine; diğer gerçek kişi davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine dair karar oluşturulmuştur.

Ne var ki, mahkemece işbölümü itirazı kabul edildiğine göre, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar verilmeden, sadece gönderme kararı verilmesi ile yetinilmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekir.

Aksi gerekçelerle işbölümü nedeniyle görevsizlik kararı yanında ve ayrıca aralarında HUMK’nın 43. maddesi anlamında bağlantı bulunan diğer davalar hakkında da ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan ilkelere uygun olmadığı gibi, usul ve yasaya da aykırıdır.

Hal böyle olunca; açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nın 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.04.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Kooperatife ait arsanın Fuzuli işgali

Bir Arazi üzerine yapılan inşaat, Arazinin Bütünleyici parçası olur.Yani arazi üzerine yapılmış bina, arazinin ayrılmaz parçasıdır,kural olarak, arazinin maliki ile o arazi üzerine yapılmış binanın maliki ayrı kişiler olamaz. Yani arazinin maliki kimse, binanın sahibi de odur.Bilerek ya da bilmeyerek,başkasının arazinin üzerine bina yapılması durumunda, bir haksız inşaatın varlığı söz konusudur.MK 706. Madde gereğince taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille mümkün olup taşınmaz mülkiyeti devirni amaçlayan sözleşmeleri geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmeleri ve tescil edilmiş olmaları hukuki zorunluluktur. Kaldı ki olayımızda taraflar arasında taşınmaz mülkiyetini devre yönelik resmi veya resmi olmayan (protokol şeklinde)bir ilişki mevcut değildir. Davalı başkasına ait bir arazi üzerine haksız tecavüzde bulunarak “geçici olacağı” ve “en kısa sürede kaldırılacağı” şeklinde beyanlarda bulunarak bir bina inşa etmiş ve süreç içerisinde binayı kaldırmayarak işgalini devam ettirmiş ve iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.

Kooperatifler kanunu kitapları -Kemal OZMEN

20120908-231559.jpg

20120908-231623.jpg

20120908-231638.jpg

Kooperatiflerde KDV oranlari-Kemal OZMEN

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

SAYI :KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.17.25-38276

KONU :Arsa tapusu ve yapı ruhsatı bulunmayan kooperatiflerde KDV uygulaması hk.

UYGULAMA TAMİMİ

NO:KDV-2009/ 90

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun 1/1.maddesinde; Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu, 2. maddesinin 1. fıkrasında; teslimin, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu, 5. fıkrasında ise; trampanın iki ayrı teslim olduğu,

Kanunun 10. maddesinin (a) bendinde; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması anında, (b) bendinde; malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi anında vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

Bilindiği üzere, gayrimenkullerde mülkiyetin devri esas itibariyle tapuda alıcı adına tescil suretiyle gerçekleşmektedir. Tapuda alıcı adına tescil yapılmayan ancak fiili olarak teslim edilerek alıcının malik gibi kullandığı gayrimenkullerde, gayrimenkulün teslimi ile KDV doğmaktadır.

Arsa karşılığı inşaat işinde ise iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya iş yeri teslimidir. Karşılıklı olarak gerçekleşen bu teslimlerin her birinin KDV karşısındaki durumu aşağıda açıklanmıştır.

1- Arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi;

Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, konut veya iş yeri karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi KDV’ye tabidir.

Ancak arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını daire veya işyeri karşılığında müteahhide tesliminde vergi uygulanmayacaktır.

2- Müteahhit tarafından arsa sahibine konut veya iş yeri teslimi;

KDV Kanunu’nun Geçici 8. maddesi gereğince, 150 m2’ye kadar konutların teslimi KDV’den istisna edilmiş, 4369 sayılı Kanunun 60. maddesiyle (01.08.1998 tarihinden geçerli olmak üzere) KDV Kanunu’nun 17. maddesinin 4. bendine eklenen (k) fıkrası ile de konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri KDV’den istisna edilmiştir.

Bu nedenle, müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan konut teslimlerinde istisnanın kapsamına göre KDV uygulanmayacak, işyeri teslimlerinde ise emsal bedel üzerinden KDV uygulanacaktır.

KDV Kanunu’nun 17/4-k maddesinde yer alan “ile konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri” ibaresi, 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 13. maddesi ile madde metninden çıkarılmış, ancak aynı Kanunun 16. maddesi ile KDV Kanununa eklenen Geçici 28. madde ile 03.07.2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerince üyelerine yapılan konut teslimleri KDV’den istisna edilmiştir.

Diğer taraftan, 49 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin, “ İstisna Kapsamına Girmeyen İşlemler” başlıklı (c) bendinde; konut yapı kooperatiflerine yapılan ve inşaat işi niteliğinde olmayan veya taahhüde dayanmayan hizmet ifaları ile her türlü mal teslimlerinin istisnadan yararlanamayacağı, dolayısıyla bu teslim ve hizmetlerin genel hükümlere göre katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Benzer konuda Bakanlık Makamı’ndan alınan 11.07.2008 tarih ve 70075 sayılı yazıda;

“Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununa 4369 sayılı Kanunla eklenen Geçici 15 inci maddede; 4369 sayılı Kanunun yayımlandığı 29/07/1998 tarihinden önce inşaat ruhsatı alınmış inşaatlara ilişkin olarak konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinin KDV’den istisna olduğu hükme bağlanmış, konu ile ilgili gerekli açıklamalar 49 ve 66 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde yapılmıştır. 2002/4480 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki (I) sayılı listenin 12 nci sırası ile konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri %1 oranında katma değer vergisine tabi tutulmuş, bu uygulama, 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki (1) sayılı listenin 12 nci sırasında da aynen korunmuştur.

Konuya ilişkin tereddütlerin ortadan kaldırılması ve uygulamada işleme taraf olanların mağdur edilmemesi amacıyla yayımlanan 5 No.lu KDV Sirkülerinde, istisna ve indirimli oran uygulamasından faydalanabilmek için diğer şartların yanında inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmiş olması gerektiği açıklanmıştır. Ancak, Sirkülerdeki bu düzenleme yargıya intikal etmiş; Danıştay 4. Dairesinin 31.10.2006 tarihli kararıyla, sirkülerde yer alan bu düzenlemenin iptaline karar verilmiştir. İptal kararı Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunda yürütmenin durdurulması talebi ile temyiz edilmiştir.

106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin B bölümünde ise; 28.07.2007 tarihinden itibaren sözleşmesi imzalanacak inşaat taahhüt işlerinde istisna ve indirimli oranda KDV uygulamasından yararlanılabilmesi için, yapılan düzenlemelerde aranılan şartların yanı sıra, inşaatın yapıldığı arsanın tapu sicilinde inşaat taahhüt hizmetini alan kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olmasının da gerektiği belirtilmiştir.

Buna göre, 106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin yayınlanmasından önce yapılan inşaat taahhüt işlerinde, inşaat yapılacak arsanın tapusu ve inşaat ruhsatı münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmemiş olsa bile indirimli oran veya istisna uygulamasından yararlanılması mümkün bulunmaktadır.

106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin yayınlanmasından sonra sözleşmesi imzalanan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli oran uygulamasında ise, diğer şartlarla birlikte arsanın tapu sicilinde kooperatif adına tescil edilmiş olması şartı da aranacaktır.” denilmektedir.

Buna göre;

1- Kooperatiflere 01.08.1998 tarihinden önce yapılacak inşaat taahhüt işleri KDV’ye tabi olmayacak, bu tarihten 28.07.2007 tarihine kadar yapılacak inşaat taahhüt işleri %1 oranında KDV’ye tabi olacaktır. Kooperatiflere işçiliği taahhüt edilmeksizin yapılacak her türlü mal ve malzeme teslimleri ise ait oldukları oranda KDV’ye tabi olacaktır.

2- Kooperatiflerin faaliyetlerini tamamlayıp, konutları maliklerine teslim etmiş olmaları (kullanımına tahsis edilmesi teslim sayılır) halinde, kooperatiflere yapılan işler inşaat taahhüt işi kapsamında değerlendirilemeyeceğinden diğer bir ifade ile kullanıma yönelik olacağından ait oldukları oranda KDV’ye tabi olacaktır.

3- Kooperatifler adına tescil edilmiş arsa tapusu ve bina inşaat ruhsatı bulunmaması halinde, 28.07.2007 tarihinden sonra sözleşmesi imzalanan inşaat taahhüt işleri kapsamında kooperatiflere yapılacak teslimler ile kooperatifler tarafından üyelerine yapılacak konut teslimleri ( 28.07.2007 tarihinden sonra sözleşmesi imzalanan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli oran uygulanabilmesi için diğer şartlarla birlikte arsanın tapu sicilinde kooperatif adına tescil edilmiş olması şartı da arandığından ) ait oldukları oranda KDV’ye tabi olacaktır.

4- Kooperatifler tarafından arsa sahiplerine arsa karşılığı olarak yapılan net alanı 150 m²’den küçük konut teslimleri emsal bedel üzerinden %1, net alanı 150 m²’den büyük konut teslimleri ile işyeri teslimlerinde ise emsal bedel üzerinden %18 oranında KDV hesaplanması, bu nedenle bu kooperatiflerin KDV mükellefiyeti tesis ettirmesi ve her ay boş da olsa KDV beyannamesi vermesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatif nasil kurulur ? Yapi kooperatifi nasil kurulur ? YAPI KOOPERATİFLERİNİN KURULUŞU – İZİN VERME, TESCİL VE İLAN:

B) YAPI KOOPERATİFLERİNİN KURULUŞU – İZİN VERME, TESCİL VE İLAN:

Yapı Kooperatifleri, Kooperatifler Kanunun 3. ve 4. maddesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığına (Taşra Teşkilatlarında Bayındırlık ve İskan Müdürlüklerine) verilecek ana sözleşmenin onaylanması ve kuruluşa izin verilmesini müteakip, kooperatif merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunması ile tüzel kişilik kazanır.
Yapı Kooperatiflerinin (Konut Yapı Kooperatifi, Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi,
Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi) ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 72. Maddesine göre kurulan Yapı Kooperatifi birliklerinin örnek ana sözleşmelerinin onaylanması için yapılacak işlemler:

MALİYET HESAPLAMA

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Ekran Resmi 2015-11-28 15.13.03
Kooperatif nasıl kurulur ?

1) Kuruluş için Bayındırlık ve İskan Müdürlüğüne dilekçe ile müracaat edilir.(EK-11)
Dilekçe ekinde;
a) Her sayfasının kurucular (en az yedi kurucu ortak) tarafından imzalanmış noter tasdikli 6 adet kooperatif ana sözleşmesinin olması,
b) Unvan, merkez, süre ve ilk genel kurul toplantısına kadar görev yapacak yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile ilgili bölümlerin doldurulmuş olması,
c) Sermaye ve paylarla ilgili 7. ve 8. maddelerdeki boş kısımların kurucu ortak sayısına bağlı olarak doldurulmuş olması,
d) Ana sözleşmelerin son sayfasında yer alan ve kurucuların adı ve soyadı, TC Kimlik No., Tabiyet, sermaye taahhüdü, ödediği sermaye ve imza bölümlerinin (örnek ana sözleşme madde8) uygun olarak doldurulmuş olması gerekmektedir.
2) 1163 Sayılı Kanunun 4. maddesine göre kurumlar tarafından taahhüt edilen nakdi sermayenin ¼’ü Ticaret Siciline tescil ve ilanı ile tüzel kişilik kazandıktan sonra kooperatif ya da kooperatif birliği hesabına aktarılmak üzere kurucu ortaklarca ana sözleşmede belirtilen ilk yönetim kurulu üyelerinden birine ödenmesi ve bu hususun kooperatif izin başvuru formunda beyan edilmesi gerekmektedir.
3) 1163 Sayılı Kanunun 98. maddesinin atıfta bulunduğu Türk Ticaret Kanununun 349. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin usul ve fürundan biri ile, eşi ve 3. dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımlarının denetçiliğe seçilmeleri mümkün bulunmadığından ana sözleşmenin arkasında yer alan ve ilk genel kurul toplantısına kadar görev yapmak üzere kurucular arasından seçilmesi gereken yönetim ve denetim kurullarının teşkilinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin akraba olup olmadıkları araştırılacak ve Türk Ticaret Kanununun 349. maddesine uygunluğu sağlanmış olacaktır.
4) Kurucu ortakların aynı türden başka bir kooperatifte yönetim kurulu üyesi olmadığına dair bir taahhütname verilecektir.
5) Kooperatif ünvanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerinin kullanılmaması ve Türk Ticaret Kanununun 48. maddesinde belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
6) Küçük sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin kurulmasında ana sözleşmenin ilgili maddelerinde belirtilen ortaklık şartlarını taşıdıklarını belirtir Sanayi ve Ticaeret Odaları ve Vergi Dairelerinden verilmiş belgenin aslı verilecektir.
7) Kooperatif Birliklerinin kuruluşunda kooperatiflerin konularının aynı veya birbiri ile ilgili nitelikte olması kooperatif birliği kurulmasına ilişkin en az yedi kooperatif tarafından alınan genel kurul kararlarının Bayındırlık ve İskan Müdürlüğüne sunulması ve kooperatif birliğine iştirak edenlerin en az 50 pay taahhüt etmelerinin sağlanması gerekmektedir.

EKLER:
EK-11) Kooperatif Kuruluş izni başvuru dilekçe örneği (1 sayfa)
EK-12) Konut Yapı Kooperatifi Örnek Ana Sözleşmesi (21 sayfa)
EK-13) Toplu İş Yeri Yapı Kooperatifi Örnek Ana Sözleşmesi (21 sayfa)
EK-14) Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Örnek Ana Sözleşmesi (25 sayfa)

Kooperatiflerde genel kurullar

YAPI KOOPERATİFLERİNİN İŞ VE İŞLEMLERİNDE UYULACAK ESASLAR, BAŞVURU ŞARTLARI

13.06.2010 tarihli ve 27610 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 03.06.2010 tarihli ve 5983 sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun Ek1. maddesinde değişiklik yapılarak, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları için ilgili Bakanlık olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı belirlenmiştir.Aynı Kanunun 5. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa Geçici 3. ve 4. maddeler eklenmiş olup, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları ile ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca başlatılmış iş ve işlemler ile bunlara dair kuruluştan tasfiyeye kadar her türlü hak, yetki ve görevler 13.12.2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığına verilmiştir.

Bakanlığımız, yapı kooperatifleri ile ilgili görevleri 13.12.2010 tarihinden itibaren yerine getirmeye başlamış olup Kanunla verilen yapı kooperatifleri hakkında, kayıt, tescil, denetim, genel kurullarda temsilci bulundurma, tasfiye işlemleri gibi görevler Bakanlığımızın taşra teşkilatları olan Bayındırlık ve İskan Müdürlükleri aracılığı ile yerinden yürütülecektir.

Bu bağlamda Yapı Kooperatifleri ve üst kuruluşlarının aşağıda belirtilen muhtelif iş ve işlemlerinde idareye (Bayındırlık ve İskan Müdürlüğüne) sunacakları başvuru evrakları, ek belgelere ilişkin standart formalar ve uyulması gereken kurallar şunlardır :

kooperatiflerde genel kurul tescili için gerekli evraklar

kooperatiflerde genel kurul tescili için gerekli evraklar

20120908-165244.jpg

kooperatiflerde genel kurul zamanı,kooperatiflerde genel kurul nasıl yapılır kooperatif genel kurul evrakları kooperatifler kanunu kooperatiflerde genel kurul evrakları kooperatiflerde genel kurul ilanı kooperatiflerde genel kurul kararları, kooperatiflerde genel kurul tescili, kooperatiflerde genel kurul çağrısı,

20120908-084208.jpg

İ[email protected]

kooperatiflerde genel kurul,kooperatiflerde genel kurul nasıl yapılır,kooperatiflerde genel kurul işlemleri,kooperatif genel kurul başvurusu ,kooperatif genel kurul ilanıkooperatiflerde genel kurul nasıl yapılır kooperatif genel kurul evrakları kooperatifler kanunu kooperatiflerde genel kurul evrakları kooperatiflerde genel kurul ilanı kooperatiflerde genel kurul kararları kooperatiflerde genel kurul tescili kooperatiflerde genel kurul çağrısı ,

20120908-083904.jpg
.
İ[email protected]

kooperatifin arsasını satması

T.C. MALİYE BAKANLIĞI İstanbul Defterdarlığı Katma Değer Vergisi Gelir Müdürlüğü

TARİH:

20.09.2000 Sayı : KDV.MUK.B.07.4.DEF.0.34.16.GEÇİCİ-8.25-22947/5009 Konu : İmar planı alınamaması nedeniyle kooperatif arsasının satışı ile kooperatifin tasfiyesi ve satış hasılatının KV ve KDV’ne tabi olup olmadığı hakkında

İlgi 03.07.2000 tarihli dilekçeniz.

İlgi dilekçenizde, konut yapmak amacıyla arsa aldığınızı, ancak üye sayısını tamamlayamadığınızdan konut yapamadığınızı, ortaklarınızın, arsalarınıza halen imar planı verilmediğinden ve verilmesinin de belirsiz olmasından dolayı, arsaların satışını ve daha sonrada kooperatifin tasfiyesini talep ettiklerini belirterek, bu satış hasılatının kurumlar vergisi ve KDV’ne tabi olup olmadığı sorulmaktadır.

5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin 16 numaralı bendinde, “Esas mukavelelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, idare meclisi, başkan ve üyelerine kazanç üzerinden hisse verilmemesi, ihtiyat akçelerinin ortaklara dağıtılmaması ve münhasıran ortaklarda iş görülmesine dair hükümler bulunması şartı ile kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanacağı, esas mukavelelerinde yukarıdaki şartlar mevcut olmakla beraber fiilen bu kayıt ve şartlara uymayan kooperatifler ile faaliyete geçen üst kuruluşlara girmeyen kooperatiflerin ise muafiyetten yararlanamayacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre, söz konusu kooperatif üst birliğe üye olmadığı için kurumlar vergisine tabi olması gerekmektedir.

Ayrıca kooperatifin sahibi bulunduğu arsayı satması halinde sözü edilen muaflık şartlarından biri ihlal edilmiş olacağından, kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanamayacaktır.

Bu suretle yapılan gayrimenkul (arsa) satışından elde edilen kazancın, kurumlar vergisinin mevzuunu teşkil eden ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinin 1. bendine göre ticari kazanç olarak değerlendirilecektir. Esasen kurumlar vergisi mükellefi olan ve bazı şartları taşıdıkları sürece bu vergiden muaf tutulan kooperatif şirketler bu şartlardan herhangi birisini kaybettikleri takdirde ticari bir işletme hüviyeti kazanmaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinin 2. fıkrasının 2. bendinde, “iştirak hisselerinden doğan kazançlar (limited şirket ortaklarının iş ortaklarının ortakları ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz)”ın menkul sermaye iradı sayılacağı” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı Kanunun “Beyanname Verilmeyen Haller” başlıklı 86. maddesinin 1. bendine göre,”Tüm mükellefiyette vergiye tabi gelirin (yabancı memleketlerde elde edilenler hariç) sadece;

…………..

c) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103. maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil kurumlardan elde edilen kar paylarından ibaret ise yıllık beyanname verilmeyeceği” hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre, söz konusu kooperatifin sahibi bulunduğu arsayı ortaklar dışında kılan üçüncü kişilere satması halinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7/16. maddesindeki münhasıran ortaklıklarla iş görüşmesi şartı ihlal edilmiş olduğundan kurumlar vergisine tabi olması gerekmektedir.

Öte yandan, kooperatifin sahibi bulunduğu arsanın satışından doğan karın ortaklara dağıtılması halinde ise bu satış dolayısıyla elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu’nun 75/2. maddesine göre menkul sermaye iradı olarak değerlendirileceğinden, bu tutarların belirlenen haddi aşması halinde, ortaklar tarafından gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

3065Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/1. maddesine göre, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi bulunmaktadır.

Yine aynı maddede, ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin devamlılığı, kapsamı ve niteliği Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre, Gelir Vergisi Kanunu’nda açıklık bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit edilir, denilmektedir.

Kanunun 2/1. maddesinde ise teslim, “bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu çerçevede, gayrimenkullerin bir iktisadi işletmeye dahil olması veya gayrimenkul sahibinin gayrimenkul alım ve satımını mutad ve sürekli bir iş olarak sürdürmesi halinde gayrimenkul tesliminin katma değer vergisine tabi olması, gayrimenkul sahibinin gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti gerektirmeyecek şekilde özel mülke konu gayrimenkulünü satması halinde ise, katma değer vergisi uygulanmaması gerekir.

Buna göre, kooperatifler iktisadi işletme niteliği taşıdığından kooperatifinizin aktifinde kayıtlı arsanın satışı katma değer vergisine tabi olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatif eli ile yapilasmis sitelerde Yonetim planı hk.

[email protected]

20120904-092224.jpg

kooperatif olağan genel kurul toplantısı,kooperatif olağan genel kurul gündemi,kooperatif genel kurul toplantı tutanağı

20120901-071238.jpg

kooperatif hisse devri dilekçesi-Kemal OZMEN

Bize ulaşın [email protected]

20120901-065452.jpg

Kooperatifin arsaları kısıtlı ise ne yapılması gerekli ?-emlak vergisi kanunu -Kemal Ozmen

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu hk.
Tarih 25/07/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[267-2012/VUK-1- . . .]-2285
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[267-2012/VUK-1- . . .]-2285

25/07/2012

Konu

:

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin üyeniz olmayan üçüncü kişilere satıldığı belirtilerek, KDV oranının fatura bedeli üzerinden mi yoksa rayiç bedel üzerinden mi hesaplanacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiştir.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75’lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Öte yandan, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Anılan Tebliğin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, istisnadan yararlanmak için gereken diğer şartların yanında istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması ve hiçbir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması şartıyla yapı kooperatiflerinin de bu istisnadan yararlanabilmelerinin mümkün olduğu ve kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazancın istisnaya konu edilebileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin aktifinde kayıtlı dükkanların satılması, Kurumlar Vergisi Kanununun 4/1-k maddesinde belirtilen şartlardan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartını ihlal etmiş olacağından, bu satış işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, iki yıldan fazla süredir aktifinizde kayıtlı olan dükkânların satılması, taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirileceğinden, bu dükkânların satışından elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca, kooperatifinizin sahibi olduğu dükkânların satış bedelinin gerçek değerinden düşük gösterilmesi halinde ise re’sen veya ikmalen vergi tarhiyatı ile karşılaşılabileceği tabiidir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı,

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı,

hükümlerine yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun 20 nci maddesinin 1 inci bendinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; 2 bendinde, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

27 nci maddesinin ikinci bendinde; Bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi, paradan başka değerler olması halinde verginin matrahının işlemin mahiyetine göre emsal bedel veya emsal ücret olacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerini üyeniz olmayan üçüncü kişiye satılması işlemi, Kooperatifin gayrimenkul ticareti yapan kurum mahiyetinde olması sebebiyle KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükmünden faydalanması mümkün olmayıp, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerinin 3. kişilere satışı genel oranda (%18) katma değer vergisine tabi olup, satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması ve bu düşüklüğün sebebinin haklı bir sebeple açıklanamaması halinde emsal bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.

III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın tarifi” başlıklı 229’uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun “Fatura kullanma mecburiyeti” başlıklı 232 nci maddesi hükmüne göre, tüccarlar sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve aldıkları emtia veya hizmet için de fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Bu maddede sayılanlar dışında kalanların, tüccarlardan satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2012 yılı için 770 TL’yi geçmesi veya 770 TL’den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

Anılan Kanunun 267 nci maddesinde; emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış ve izleyen fıkralarda emsal bedeli belirlenirken sırasıyla ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası veya takdir esaslarından birinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla, Kooperatifiniz adına kayıtlı bulunan işyerlerinin üyeleriniz dışındaki kişilere satılması karşılığında alınan bedel için satışın gerçekleştiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde gerçek satış bedeli üzerinden, gerçek satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması halinde ise emsal bedel üzerinden fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken şartlar ile ilgili açıklamalar -Kemal OZMEN

Yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken şartlar ile ilgili açıklamalar

Tarih 23/11/2006
Sayı KVK-5/2006-5/ Kooperatifler-1
Kapsam
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri/5

Konusu : Yapı Kooperatiflerinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti
Tarihi : 23/11/2006
Sayısı : KVK-5/2006-5/ Kooperatifler-1
İlgili Olduğu Maddeler : Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 4 ve Geçici Madde 1
İlgili Olduğu Kazanç Türleri : Kurum Kazancı

1. Giriş:

21.06.2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi ile geçici 1 inci maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken şartlar ile ilgili açıklamalar bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Yasal Düzenleme:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde; “Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri”nin kurumlar vergisinden muaf oldukları hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (8) numaralı fıkrasında ise geçiş dönemine ilişkin olarak “2006 yılının sonuna kadar bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yazılı şartları sağlayamayan yapı kooperatiflerinin muafiyeti 1/1/2006 tarihi itibarıyla sona ermiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

3. Yapı Kooperatiflerinin Kurumlar Vergisi Muafiyetinden Yararlanmaları:

Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olabilmesi için ana sözleşmelerinde;

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,
– Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi,
– Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması,
– Sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz)

ilişkin hükümler bulunması ve bu hükümlere fiilen de uyulması gerekmektedir.

Öte yandan, yapı kooperatiflerinde yukarıda belirtilen şartların yanı sıra; kuruluşundan, inşaatın sona erdiği tarihe kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya sayılan bu kişiler ile işçi işveren ilişkisi bulunan kişilere yer vermemesi ve yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olması şartları da aranmaktadır.

Buna göre, öteden beri faaliyette bulunan ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa göre kurumlar vergisinden muaf olan yapı kooperatifleri ile 2006 yılı içinde kurulmuş olan yapı kooperatiflerinin 31.12.2006 tarihine kadar yukarıda belirtilen şartların tamamını sağlamaları gerekmektedir.

Belirtilen tarihe kadar söz konusu şartları yerine getirmeyen yapı kooperatifleri hakkında, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin (8) numaralı fıkrası gereğince 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir.

Duyurulur.

Kooperatifin mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerini piyasa değerinden satışı yapıldığında rayit bedel ile arasındaki farktan dolayı vergi yükümlülüğü bulunup bulunmadığı-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-729

02/08/2012

Konu

:

Kooperatifin mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerini piyasa değerinden satışı yapıldığında rayit bedel ile arasındaki farktan dolayı vergi yükümlülüğü bulunup bulunmadığı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; mülkiyetinizde bulunan iki dükkanın hem konumu hem de kaba inşaat halinde olması nedeniyle belediye rayiç bedelinin (bir adedi 35.000,00 TL) çok altında bir fiyatla satış değeri bulduğu, kooperatifinizin tasfiyesinin bitirilebilmesi için dükkanları satmak zorunda olduğunuz belirtilerek, piyasa değerinden satış yapıldığında rayiç bedel ile arasındaki farktan dolayı ilave vergi yükümlülüğü bulunup bulunmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Ticari kazançta elde etme tahakkuk esasına bağlanmış bulunmaktadır. Bu esas dikkate alındığında, gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancında dikkate alınması gerekmektedir.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu hükme bağlanmıştır.

Buna göre, kooperatifiniz tarafından satılan kaba inşaat halindeki dükkânların emsal bedelinden düşük bir bedelle satılması halinde, kurumlar vergisi uygulaması bakımından esas alınacak hasılat gerçek satış bedeli olacaktır. Ancak, hasılat olarak gösterilen ve kurum kazancına dahil edilen söz konusu bedelin kanaat verici vesikalarla tevsik edilmesi gerekeceği ise tabiidir.

KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun “Emsal Bedeli ve Emsal Ücreti” başlıklı 27 nci maddesinin (2) numaralı bendinde, “Bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de, matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücreti esas alınır.”, (3) numaralı bendinde ise “Emsal bedeli ve emsal ücreti Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit olunur.” hükümlerine yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesinde emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlamış ve bu maddenin üçüncü sırasında emsal bedelinin ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belirleneceği hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, Kooperatifinizin aktifinde kayıtlı bulunan kaba inşaat halindeki dükkânların satışının yapılmasında, satış bedelinin emsal bedelinden düşük olması durumunda, gerçek satış bedelinin dikkate alınması, ancak katma değer vergisi matrahının hesaplanmasında emsal bedelinin kullanılması gerekmektedir.

Kooperatif ferdilesme işlemi icin istenen belgeler-Kemal OZMEN

KOOPERATİF ÜYELERİNE TAHSİS (FERDİLEŞME)

a) Açıklama ve İstenen Belgeler
Yapı kooperatiflerinin inşa ettikleri konut ve iş yerlerinin kooperatif üyeleri adına tescili işlemidir. Ferdileşme için kur’a keşidesini (tutanağını) aramaya gerek yoktur. Kooperatif temsilcilerinin talebiyle işlem sonuçlandırılır. Kat irtifaklı olarak ferdileşme yapılabileceği gibi kooperatifin amacına uygun ise arsa olarak da ferdileşme yapılabilir. Tescil gerçekleşinceye kadar tahsis edilecek üyelerin isimleri değiştirilebilir. Tescil yapıldıktan sonra üye isimlerindeki değişiklik ve yanlışlıklar ancak devir veya tashih yoluyla düzelti¬lebilir.
Ferdileşme için tapu sicil müdürlüğünce aşağıdaki belgeler istenir.
1) Kooperatifin yetki belgesi,
2) Kooperatif temsilcilerinin nüfus cüzdanları veya pasaportları,
3) Hangi üyeye nerenin tahsis edildiğini gösterir yönetim kurulunca onanmış liste ile üyelerin nüfus kimlik bilgileri,
4) Tapu senetlerine fotoğraf yapıştırılacak ise üyelerin birer adet vesikalık fotoğrafı.
b) Tescil İstem Belgesinin Yazımı
1) Yukarıda niteliği gösterilen taşınmaz malların tamamı Sınırlı Sorumlu 3.Basın Sitesi Konut Yapı Kooperatifi adında kayıtlı olup, bu kez ekte sunduğumuz yetki belgesine istinaden adı geçen Kooperatifi temsilen bizler Ömer Ali AKSAKAL ve Cemil BAŞTİRYAKİ iş bu taşınmazların her bir bağımsız bölüm için oluşturulan ferdileşme dosyalarında mevcut bulunan nüfus kayıtlarına istinaden ekli listede bulunan kooperatif üyelerimiz adlarına tahsis ve tescil işlemin yapılmasını …
2) Yukarıda niteliği gösterilen taşınmaz mal ekli listede görüldüğü üzere parsel 5777, 5779, 5782, 5804, 5811, 6032, 6035, 6036, 6057, 6064, 6129, 6185, 6186, 6188, 6189, 6244, 6275, 6288, 6289, 6312, 6318, 6319, 6325, 6327, 6329, 6330, 7251 numaralarda kayıtlı gayrimenkullerin tamamı Sınırlı Sorumlu Edirne Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi adına kayıtlı iken Edirne Ticaret Sicili Memurluğunun 16/02/1999 tarih ve 159 sayılı belgeleri gereğince adı geçen Kooperatifi temsilen Ömer Faruk TÜRKER ile Mustafa ALİŞAR yetkili kılınmış olup, bu kez biz temsilciler aşağıda görüldüğü üzere ortak¬larımız ile ferdileşmeye geçerek üyelerimiz adına isabet eden işyerlerinin tescilini talep ile 492 sayılı Harçlar Kanununa göre yukarıda gösterilen değerin emlak vergisi değerine yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle bulunacak değerden düşük olmadığını, aksi halde aradaki farkın V.U.K. na göre cezalı olarak tahsil edileceği hususunun Tapu Sicil Müdürü tarafından tarafımıza bildirildiğini beyan ederiz.
c) Tapuya Tescili

2.4.2000 2021

Sınırlı Sorumlu 3.Basın Sitesi Konut Yapı Kooperatifi Tam K.M.Çevirme 3.5.1997-2342

Nihal MAŞLAK: Ahmet Onur kızı Tam Ferdileşme 2.4.2000-2021

d) Tapu Senedinin Yazımı
İşbu taşınmaz malın tamamı Sınırlı Sorumlu 3.Basın Sitesi Konut Yapı Kooperatifi adında kayıtlı iken, kooperatif temsilcilerinin talepleri doğrultu-sunda ferdileşme işleminin tesciline istinaden düzenlenmiştir.
e) İşlemin Mali Yönü
Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı taşınmaz malların ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden, Harçlar Kanununa ekli (4) sayılı Tarifenin 15. Pozisyonu uyarınca, Binde 1.8 oranında harç tahsili gerekir.
Ayrıca, Döner Sermaye İşletmesince belirlenen tarifeye göre ücret tahsil edilir. Ancak bu ücretin ferdileşme talebi için (her yevmiye için) bir tane alınması, konut sayısına göre alınmaması gerekir.

ALINTI:
http://www.tkgm.gov.tr/ana.php?Sayfa=islemdetay&Id=12

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[267-2012/VUK-1- . . .]-2285

25/07/2012

Konu

:

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin üyeniz olmayan üçüncü kişilere satıldığı belirtilerek, KDV oranının fatura bedeli üzerinden mi yoksa rayiç bedel üzerinden mi hesaplanacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiştir.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75’lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Öte yandan, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Anılan Tebliğin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, istisnadan yararlanmak için gereken diğer şartların yanında istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması ve hiçbir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması şartıyla yapı kooperatiflerinin de bu istisnadan yararlanabilmelerinin mümkün olduğu ve kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazancın istisnaya konu edilebileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin aktifinde kayıtlı dükkanların satılması, Kurumlar Vergisi Kanununun 4/1-k maddesinde belirtilen şartlardan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartını ihlal etmiş olacağından, bu satış işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, iki yıldan fazla süredir aktifinizde kayıtlı olan dükkânların satılması, taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirileceğinden, bu dükkânların satışından elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca, kooperatifinizin sahibi olduğu dükkânların satış bedelinin gerçek değerinden düşük gösterilmesi halinde ise re’sen veya ikmalen vergi tarhiyatı ile karşılaşılabileceği tabiidir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı,

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı,

hükümlerine yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun 20 nci maddesinin 1 inci bendinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; 2 bendinde, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

27 nci maddesinin ikinci bendinde; Bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi, paradan başka değerler olması halinde verginin matrahının işlemin mahiyetine göre emsal bedel veya emsal ücret olacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerini üyeniz olmayan üçüncü kişiye satılması işlemi, Kooperatifin gayrimenkul ticareti yapan kurum mahiyetinde olması sebebiyle KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükmünden faydalanması mümkün olmayıp, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerinin 3. kişilere satışı genel oranda (%18) katma değer vergisine tabi olup, satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması ve bu düşüklüğün sebebinin haklı bir sebeple açıklanamaması halinde emsal bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.

III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın tarifi” başlıklı 229’uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun “Fatura kullanma mecburiyeti” başlıklı 232 nci maddesi hükmüne göre, tüccarlar sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve aldıkları emtia veya hizmet için de fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Bu maddede sayılanlar dışında kalanların, tüccarlardan satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2012 yılı için 770 TL’yi geçmesi veya 770 TL’den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

Anılan Kanunun 267 nci maddesinde; emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış ve izleyen fıkralarda emsal bedeli belirlenirken sırasıyla ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası veya takdir esaslarından birinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla, Kooperatifiniz adına kayıtlı bulunan işyerlerinin üyeleriniz dışındaki kişilere satılması karşılığında alınan bedel için satışın gerçekleştiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde gerçek satış bedeli üzerinden, gerçek satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması halinde ise emsal bedel üzerinden fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.