Ortak dışı işlem yapan konut yapı kooperatifinin KV ve KDV mükellefiyeti hakkında-Kemal OZMEN

Konu

:

Ortak dışı işlem yapan konut yapı kooperatifinin KV ve KDV mükellefiyeti hakkında

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 21/2/2005 tarihinde kooperatifiniz ile … Belediyesi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, yapılan vergi incelemesi sonucunda düzenlenen Kısa Vergi İnceleme Raporunda 5/2007 dönemi itibariyle kurumlar vergisi ve katma değer vergisi bakımından mükellefiyet tesis ettirilmesi gerektiğinin tarafınıza bildirildiği, kooperatifinizce ortak sayısı kadar konut inşa edildiği, mükellefiyet tesisini gerektiren ve incelemenin konusu olan ortak dışı işlemin sadece … Belediyesi ile kat karşılığı yapılan inşaat sözleşmesi olduğu belirtilerek, 5/2007 döneminden sonraki dönemler için kurumlar vergisi muafiyeti ve katma değer vergisi istisnasından yararlanıp yararlanamayacağınız konusunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

A- KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN

Mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 incimaddesinin (B) bendinde kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, aynı Kanunun 7 inci maddesinin (16) numaralı bendinde ise esas mukavelelerinde;

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,

– İdare meclisi başkan ve üyelerine kazanç üzerinden hisse verilmemesi,

– İhtiyat akçelerinin ortaklara dağıtılmaması,

-Münhasıran ortaklar ile iş görülmesine

dair hükümler bulunması şartı ile kooperatiflerin (Esas mukavelelerinde yukarıdaki şartlar mevcut olmakla beraber fiilen bu kayıt ve şartlara uymayan kooperatifler ile faaliyete geçen üst kuruluşlara girmeyen kooperatifler muafiyetten faydalanamaz.) kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 1/1/2006 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe giren 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin onuncu fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğünden önceki dönemler itibarıyla 5422 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hüküm altına alınmıştır.

İlgide kayıtlı Özelge Talep Formunuz ve eklerinin incelenmesinden, Kooperatifiniz ile … Belediyesi arasında 21/2/2005 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı anlaşılmıştır.

Buna göre; kooperatifinizin, belediyeye ait arsa üzerine kat karşılığı inşaat yapmak suretiyle müteahhitlik faaliyetinde bulunması nedeniyle, münhasıran ortaklarla iş görülmesi şartı ihlal edilmiş olacağından, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapıldığı 21/2/2005 tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, tasfiye sürecine giren ve kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanamayan kooperatifin tasfiyeye girdiği tarihten sonra da muafiyetten faydalanması söz konusu olamayacağından, tasfiye sonuçlanana kadar vergisel yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekeceği tabiidir.

B- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1 inci maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV nin konusunu oluşturduğu; söz konusu faaliyetlerin devamlılığı kapsamı ve niteliğinin Gelir Vergisi Kanununa göre, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuata göre belirleneceği; verginin konusuna giren işlemleri yapanların hukuki statü ve kişiliklerinin vergilendirmeye engel teşkil etmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, … Belediyesi ile yapmış olduğunuz sözleşmeye istinaden adı geçen belediyeye ait arsa üzerine inşa edeceğiniz konutların belediyeye teslimi genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi bulunmakta olup, bu işlemleriniz nedeniyle KDV mükellefiyetinizin tesis edilmesi ve mükellefiyetle ilgili ödevleri yerine getirmeniz gerekmektedir.

Ayrıca, KDV Kanununun 17/4-k maddesinde yer alan konut yapı kooperatiflerinin üyelerine yapacağı konut teslimlerine yönelik istisnanın 3/7/2009 tarihi itibariyle kaldırılmasına ilişkin açıklamaların yer aldığı 113 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin A/4 bölümünde, 3/7/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatifleri bakımından daha önce yayımlanan KDV Genel Tebliğlerindeki açıklamaların geçerli olacağı belirtilmiştir.

Öte yandan, 69 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde belirtilen konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimlerinde istisna uygulamasının başladığı 1/8/1998 tarihinden sonra kurulan ve vergiye tabi başka işlemleri bulunmayan konut yapı kooperatiflerinin mükellefiyet tesis ettirmelerine ve beyanname vermelerine gerek bulunmadığı yönündeki açıklama, üyelerine konut tesliminden başka herhangi bir faaliyette bulunmayan konut yapı kooperatifleri bakımından geçerli olup, arsa karşılığı inşaat işi yapan kooperatifinizin bu uygulamadan faydalanması mümkün bulunmamaktadır.

Bu durumun, 3/7/2009 tarihinden önce almış olduğunuz bina inşaat ruhsatları kapsamında inşa edilen konutların üyelerinize tesliminde istisna uygulanmasına bir etkisi bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, KDV mükellefleri, KDV Kanununun 40/3 maddesi uyarınca herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmasa dahi KDV beyannamelerini vermek mecburiyetinde olduklarından, kooperatifinizin mükellefiyet kaydı silininceye kadar KDV beyannamelerini, boş da olsa her bir vergilendirme dönemi için (aylık olarak) vermesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti hk.-Kemal OZMEN

Başlık Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti hk.
Tarih 03/01/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/16]-10
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/16]-10

03/01/2012

Konu

:

Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, kooperatifinizin arsa tapusuna belli bir hisse ile sahip olduğu, henüz inşaata başlamadığı belirtilerek, kurumlar vergisi mükellefiyetiniz hakkında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf oldukları hükme bağlanmıştır.

Konuyla ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.” ve “4.13.2.” bölümlerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup “4.13.2. Yapı kooperatiflerinin muafiyetinde özel şartlar” başlıklı bölümünde, “…..Yapı kooperatiflerinin yapı ruhsatı veya arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına bulunmadığı durumlarda da muafiyetten yararlanılması mümkün değildir. Örneğin, inşaatı üstlenen müteahhit adına düzenlenecek bir yapı ruhsatı, yapı kooperatifinin muafiyetten yararlanmasını engelleyecektir. Henüz arsa temini veya inşaat aşamasına gelmemiş bulunan dolayısıyla, işyeri veya konut teminine yönelik faaliyeti bulunmayan kooperatifler için bu şartlar aranmayacaktır. Örneğin, arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliğine ait olmakla birlikte, henüz inşaat aşamasına gelmemiş bulunan konut yapı kooperatifinden inşaat ruhsatına ilişkin şart aranmayacaktır.” açıklamasına yer verilmiştir.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz eklerinin incelenmesi neticesinde; arsa tapusuna belli bir hisse ile (1817197/1985200) sahip olunduğu, inşaata başlanmadığı, yapı ruhsatının alınmadığı ve kat karşılığı sözleşmenin yapılmadığı anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan hükümler uyarınca, kooperatifinizin henüz inşaat aşamasına gelmemiş olması nedeniyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yazılı muafiyet şartları arasında yer alan yapı ruhsatının kooperatif tüzel kişiliği adına bulunması şartı aranmayacak olup anılan maddedeki diğer şartları da taşımanız kaydıyla arsa tapusunun hisseli olması kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanıza engel teşkil etmeyecektir.

Ancak, inşaat aşamasına gelinmesi durumunda arsa tapusunun ve yapı ruhsatının kooperatif tüzel kişiliği adına bulunması şart olup bu aşamada arsa tapusu ve/veya yapı ruhsatının belli bir hisse ile adınıza tescil edilmiş olması durumunda ise kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanız mümkün olmayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hk.-Kemal OZMEN

Başlık Yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hk.
Tarih 20/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/23]-248
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/23]-248

20/02/2012

Konu

:

Kurumlar Vergisi Muafiyeti

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen Kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bu hükümler gereğince kooperatiflerin muafiyetten yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,

– Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi,

– Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması,

– Sadece ortaklarla iş görülmesine, (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.)

ilişkin hükümler bulunması ve bu hükümlere fiilen de uyulması gerekmektedir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, kooperatifinizin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartları taşıması halinde kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanması mümkün bulunmakta olup, anılan bentte belirtilen şartlardan herhangi birinin ihlal edilmesi halinde, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekmektedir.

Diğer taraftan, özelge talep formu ve eklerinden, kooperatifinizin unvan değişikliği yaparak site işletme kooperatifine dönüştüğü ve unvan değişikliğini …/…/2007 tarihli ve … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde …/…/2007 tarihi itibariyle tescil ettirdiği ayrıca kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmelerinde bulunması zorunlu olan hükümlere kooperatifinize ait ana sözleşmenin 60 ıncı maddesinde yer verildiği anlaşılmıştır.

Ayrıca kooperatif ana sözleşmesinin 6 ncı maddesinin (2) ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen iş ve işlemlerin ana sözleşmede yer alması kooperatifinizin muafiyetini etkilemeyecek, ancak anılan bentlerde sayılan faaliyetlerin yapılması veya Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen diğer şartlardan herhangi birinin ihlal edilmesi halinde, bu şartların ihlal edildiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi işleminin muafiyeti etkileyip etkilemeyeceği hk.-Kemal OZMEN

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi işleminin muafiyeti etkileyip etkilemeyeceği hk.
Tarih 29/11/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-2145
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-2145

29/11/2011

Konu

:

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi.

İlgide kayıtlı dilekçenizde, muhtasar yönünden …… Vergi Dairesinin ……. vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu ve üye sayınızın azalması ve çıkan diğer sorunlar nedeniyle tasfiyeyi düşündüğünüzü belirterek, aktifinizde bulunan arsayı tasfiye nedeniyle ortaklarınıza hisseleri oranında devretmeniz halinde bu durumun; Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi yönünde Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

Konuyla ilgili 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başılıklı bölümünde, kooperatif muafiyeti ile ilgili olarak ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup “4.13.1. Muafiyet Şartları” başlıklı bölümünde de, kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde;

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına,

– Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine,

– Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmamasına,

– Sadece ortaklarla iş görülmesine

dair hükümlerin bulunması ve bu kayıt ve şartlara fiilen uyulması gerektiği, ayrıca bu şartlara ana sözleşmelerinde yer vermeyen ya da yer vermekle beraber bu şartlara fiiliyatta uymayan kooperatiflerin, muafiyet hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir.

Tebliğin “4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi” başlıklı bölümünde ise “Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir. Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifinizin tasfiyeye tabi tutularak sahibi olduğu arsayı üyelerine hisseleri oranında devretmesi, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemlerin ortak dışı işlem sayılması nedeniyle, bu işleminiz muafiyet şartının ihlali olarak değerlendirilecek ve bu şartın ihlal edildiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilerek kurumlar vergisine tabi tutulmanız gerekmektedir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup, ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 94 üncü maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinde sayılan kişi, kurum ve kuruluşların, yine söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergilerine mahsubun tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, anılan maddenin (6/b-i) bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmaz) % 15 tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin ortaklarından topladığı aidatların iade edilen tutarları üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmayacaktır. Ancak, kooperatifin sahip olduğu arsayı ortaklara hisseleri oranında devretmesi halinde dağıtımı yapılacak arsanın emsal bedeli ile ortaklardan toplanan aidatlar arasındaki olumlu fark üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN:

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

1/1 maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise; kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamında yer almadığı, İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifiniz tarafından 2002 yılında iktisap edilen ancak, konut elde etme amacının gerçekleşmemesi nedeniyle üyelere devredilen arsa, en az iki tam yıl süreyle kooperatifin aktifinde bulunmuş olması kaydıyla KDV’den istisna olacaktır.

III- HARÇLAR KANUNU AÇISINDAN:

492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde, “Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu ve kadastro harçlarına tabidir” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanuna ekli (4) sayılı tarifenin I/20-a fıkrasında; gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra veya şüyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı binde 16,5 oranında tapu harcı aranılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, kooperatifiniz tarafından konut yapmak amacıyla 2002 yılında iktisap edilen arsaların, kooperatifinizin tasfiye edilmesi nedeniyle üyelere devredilmesinden, 492 Sayılı Harçlar Kanununa ekli (4) sayılı tarifenin I/20-a fıkrası uyarınca devir eden ve devir alandan binde 16,5 oranında tapu harcı alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

, karşılıksız çıkan çekin karşılıksız çıktığına ilişkin kaydın yapıldığı dönem itibariyle dava veya icra takibine başlanılması gerekmekte olup, bu dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için müteakip yıllarda karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-366

28/03/2012

Konu

:

şüpheli alacak

İlgide kayıtlı dilekçenizle, şirketinizin kurumlar vergi mükellefi olduğu bu zamana kadar karşılıksız çıkan çekleriniz için herhangi bir işlem yapmadığı, karşılıksız çıkan çeklere ne zaman karşılık ayrılacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323′ üncü maddesinde;

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.”

hükmü yer almaktadır.

Bu durumda şüpheli alacak nitelik ve miktar itibariyle tahsili şüpheli duruma giren, fakat değersiz hale geldiği kesin olarak bilinemeyen, buna karşın kısmen tahsil olanağı kalmayan alacaklardır.

Buna göre, bir alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilip karşılık ayrılabilmesi için Vergi Usul Kanununun 323’üncü maddesinde sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerekir.

Yukarıdaki Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen boçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.

Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların takip edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, karşılıksız çıkan çekin karşılıksız çıktığına ilişkin kaydın yapıldığı dönem itibariyle dava veya icra takibine başlanılması gerekmekte olup, bu dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için müteakip yıllarda karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Vergi Dairesi Başkanı a.

Gelir İdaresi Grup Müdür V.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Davalılar yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçları gösterilmemiş olduğundan; ibra edilmiş olmaları, anılan kalemler hakkında davalıları sorumluluktan kurtarmaz.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Esas: 2005/3234, Karar: 2006/3852 İçtihat

Davalılar yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçları gösterilmemiş olduğundan; ibra edilmiş olmaları, anılan kalemler hakkında davalıları sorumluluktan kurtarmaz.
(Karar Tarihi : 05.04.2006)
“Davacı ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı vekili Av. A____ Y____ tarafından, davalılar A____ B____ vd. aleyhine ____/____ /2001 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen ____/____/2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimitarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odasının eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalılar ise, ____/____/1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yeniden seçilemediklerini ancak oybirliği ile ibra edildiklerini ve bu nedenle istenen tazminattan sorumlu tutulamayacaklarını savunmuşlardır.

Yerel Mahkemece, ____/____/1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, yönetim ve denetim kurullarının oy birliği ile ibra edildikleri, davalıların ibra edildikleri bu borçtan dolayı sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı yanın iddiasına dayanak oluşturan ve yukarıda tarihi belirtilen genel kurul toplantısından sonra odalar birliği tarafından yapılan denetim sonucunda düzenlenen ____/____/1999 tarihli ön inceleme raporunda; davalıların yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yaptıkları 1996, 1997 ve 1998 yıllarında, bazı aylara ait SSK prim bildirgeleri ile dönem bordrolarının zamanında SSK’na verilmediği ve bu nedenle SSK tarafından oda adına idari para cezası tahakkuk edildiği, yine bazı aylara ait muhtasar vergisinin ödenmediği, bundan dolayı da Malmüdürlüğü tarafından odaya borç tahakkuk ettirildiği belirlenmiştir. Davacı, bu ön inceleme raporuna dayanarak SSK prim bildirgeleri ile dönem bordrolarının zamanında ilgili kuruma verilmemesi ve ödenmeyen vergiler nedeniyle uğradıkları zararın ödetilmesini istemiştir.

1996, 1997 ve 1998 yıllarında ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odası yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yapan davalılar, ____/____/1999 tarihli olağan genel kurul toplantısında ibra edilmişlerdir. Ancak bu genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçlarının gösterilmemiş olduğu, bu borçların varlığı bilinmeksizin davalıların ibra edildikleri anlaşılmaktadır. Şu durumda genel kurul toplantısında ibra edilmiş olmaları davalıları sorumluluktan kurtarmaz. Belirlenen bu durum itibariyle davalıların tazminat sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmelidir. O halde mahkemece zarar kapsamı belirlenerek davalıların sorumluluğu yönünde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozmayı gerektirmiştir.

KARAR : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 05.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 380 :2. İBRA:

Madde 380 – Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.

Kooperatif Yonetim kurulunun ibra olmuş olmasi yeterli değildir

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2001/2123, Karar: 2001/4130 İçtihat

TTK m.380 uyarınca ibranın varlığının kabulü, genel kurulun bilgisine sunulan, tartışılıp sonuca bağlanan konulara münhasırdır.
(Karar Tarihi : 10.05.2001)
“Taraflar arasında görülen davada Bursa Asliye 1.Hukuk Mahkemesince verilen 18.12.2000 tarih ve 1998/511-200/411 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ____ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili,müvekkili kooperatifin yönetim kurulu eski başkanı olan davalının kendi başına aldığı kararlar uyarınca usulsüz harcamalar yaptığını, kayıtlara giren faturalandırılmış demir ve çimento miktarından daha azı sarfedilerek kooperatifin zarara uğratıldığını ileri sürerek, ödemesi yapılan ve gerçekte kullanılmayan malzemelere ilişkin 2 milyar liranın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın o dönemde görev yapan diğer üyelerin de hasım gösterilmesi gerektiğini,kaldı ki yönetimin ibra edildiğini, aradan 2 yıl geçtikten sonra açılan davanın iyiniyete dayanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, muhasebe kayıtlarına göre 1022 torba çimento satın alındığı,iddiaya göre ise 1000 torba çimento kullanıldığı, zararın kesin olarak saptanamayacağı, davaya dayanak tesbit bilirkişi raporunda da demirin ve çimentonun bilerek ya da bilmeyerek az veya çok kullanılma durumunun tesbitinin mümkün olmadığının belirtildiği, kaldı ki davalının da içinde bulunduğu yönetimin ibra edildiği gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kooperatif yönetim kurulu eski başkanı aleyhine açılmış sorumluluk davasıdır.

TTK.nun 380.maddesine uyarınca,ibranın varlığının kabulü ancak genel kurulun bilgisine sunulan, tartışılıp sonuca bağlanan konulara münhasırdır. Genel kurula sunulmayan, soyut, genel bilgi ve rakamların ve satır başları altında bulunan tüm konuların oylanmış ve benimsenmiş olması ibra olarak kabul edilemez.

Somut olayda,17.1.1998 tarihinde yapılan olağan genel kurulda “____ yönetim, denetim ve bilanço ayrı ayrı oylandı, oybirliği ile kabul ve ibra edildi…” denilmiştir. Böyle bir ibraya geçerlilik tanınamayacağı açıktır. Kaldı ki, 17.6.1998 tarihli olağanüstü genel kurulda davalının da içinde bulunduğu önceki yönetim hakkında sorumluluk davası açılması için denetim kuruluna yetki verilmiştir. Dolayısıyla, yönetimin ibra edilmesinin de davanın reddinde gerekçe olarak kullanılması doğru olmamıştır.

Öte yandan,davacının dayandığı delil tesbitine ilişkin bilirkişi raporu daha önce taraflara tebliğ edilmediğinden ve yargılama sırasında da itiraza uğradığından bağlayıcılığı yoktur. Bu durumda mahkemece, bilirkişinin delil tesbit raporunda yer alan ve zararın kesin olarak saptanamayacağı anlamına gelen bir takım kanaatlerine itibar edilerek, davanın sonuçlandırılması ve bilirkişi incelemesi yaptırılmaması da doğru görülmemiştir.

O halde; mahkemece, dava tarihindeki inşaat seviyesi üzerinden uzman bilirkişi ya da kuruluna inceleme yaptırılarak, sonucuna göre karar verilmek gerekirken,eksik inceleme sonucu yazılı gerekçelerle davanın reddi, bozmayı gerekmiştir.

KARAR : Yukarda açıklanan nedenlerle,davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün,davacı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.05.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 380 :2. İBRA:

Madde 380 – Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.

Kura çekilmiş olsa bile kooperatif hissesi haczedilemez-Kemal OZMEN

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2006/ 5928 Esas 2006/8349 Karar İçtihat

“Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar” denildikten sonra aynı Yasa’nın 705 inci maddesinde de tescilden önce mülkiyetin kazanılabileceği haller “Miras, Mahkeme Kararı, Cebri İcra, İşgal, Kamulaştırma halleri ile Kanunda öngörülen sair haller” olarak belirtilmiştir.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda, kooperatif üyelerine mülkiyetin, kura çekimi ile geçeceğine dair bir düzenleme olmadığı gibi, olayda TMK. nun 705 inci maddesinde ön görülen sair istisnai haller (tescilsiz iktisap) de bulunmadığından, konut yapı kooperatiflerinde kura çekimi ile mülkiyetin kooperatif üyesine tescilsiz geçeceğinin kabulü mümkün değildir. Bu sebeplerle yerel mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi anılan Kanun hükümlerine aykırı olduğundan mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
(Karar Tarihi : 13.07.2006)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24.11.2005 gün ve 2004/510-2005/807 sayılı kararın Yargıtay’ca tetkiki duruşmalı olarak davalı O. Tetik vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 11.07.2006 günde taraflar ve avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe A. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve bütün belgeler okunarak incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacılar vekilleri, davacıların davalı yapı kooperatifinin ortağı olduğunu, kura sonucu davacılar adına isabet eden konutların, sair davalı O____ T____ tarafından başlatılan icra takibi sonrası haczedildiğini, haczin, tapuda ferdileştirme çalışmaları sırasında davacılar tarafından öğrenildiğini, kura sonucu ortaklara isabet eden taşınmazların haczedilemeyeceğini ileri sürerek, davacılar adına kurada isabet eden taşınmazlar üzerindeki Diyarbakır 2. İcra Müdürlüğü’nün 2001/3925 sayılı dosya ile konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı O____ T____ vekili, davacılar taleplerinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, sınırlı sorumluluk gereği kooperatif ortaklarının, kooperatif borçlarından müteselsil sorumlu olduğunu, kura çekimi ile konutların mülkiyetinin ortaklara geçeceği ve bu hakkın herkese karşı ileri sürülebileceği iddiasının kabul edilemeyeceğini, kooperatif tarafından açılan menfi tesbit davasının derdest olup, sonucunun beklenilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı kooperatif vekili, davayı kabul ettiklerini açıklamıştır.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, 1163 sayılı Yasa’nın 2. maddesi uyarınca 26.05.2001 gününde kura çekimi yapılarak konutların ortaklara tahsis edildiği, davacıların davalı O____ T____’e bir borcu bulunmadığı, tapu kaydına konulan haczin ise, dairelerin davacılara 26.05.2001 gününde yapılan kura sonucu tahsis edildikten sonra 30.11.2001 gününde konulduğu, tahsis sonucu malik olan davacıların kendilerini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairelerine ilişkin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılmasını istemekte haklı oldukları gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı O. Tetik vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı O____ T____ vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kura çekimi sonucu kooperatif üyelerine tahsis edilen taşınmazların tapu kaydına, davalı kooperatifin borcu sebebiyle konulan haczin kaldırılması istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle kura çekiminin kooperatif üyesine mülkiyet hakkını kazandırıp kazandıramayacağının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
TMK. nun 1022 nci maddesinde; “Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar” denildikten sonra aynı Yasa’nın 705 inci maddesinde de tescilden önce mülkiyetin kazanılabileceği haller “Miras, Mahkeme Kararı, Cebri İcra, İşgal, Kamulaştırma halleri ile Kanunda öngörülen sair haller”
olarak belirtilmiştir.
Somut olayda kooperatifçe 26.05.2001 gününde kura çekildiği, 07.11.2001 gününde kooperatif aleyhine icra takibi başlatıldığı ve tapu kaydına haciz şerhi işlendiği ve bu gün itibariyle taşınmazların tapuda davalı kooperatif adına kayıtlı olduğu tartışmasızdır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda, kooperatif üyelerine mülkiyetin, kura çekimi ile geçeceğine dair bir düzenleme olmadığı gibi, olayda TMK. nun 705 inci maddesinde ön görülen sair istisnai haller (tescilsiz iktisap) de bulunmadığından, konut yapı kooperatiflerinde kura çekimi ile mülkiyetin kooperatif üyesine tescilsiz geçeceğinin kabulü mümkün değildir. Bu sebeplerle yerel mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi anılan Kanun hükümlerine aykırı olduğundan mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
KARAR : Yukarda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle mümeyyiz davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükmün mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, taraf vekilleri duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.07.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Kooperatifler Kanunu MADDE 2 :Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulur. Ana sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması gerekir.

Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.

Sermaye miktarı sınırlandırılarak kooperatif kurulamaz. Kooperatif adını ancak bu kanuna göre kurulmuş teşekküller kullanabilir.

(Ek fıkra: 06/10/1988 – 3476/1 md.) Kooperatifler ve üst kuruluşlarının unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez.

1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 1997/5828 Esas 1997/ 5917 Karar İçtihat

1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
(Karar Tarihi : 30.09.1997)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı (3. Kişi) vekili tarafından istenmiş, merciice ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Tülay Çınkı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Karar: Dava İ.İ.K. 96. ve ardından gelen maddelerine göre açılan istihkak davasıdır. Davacı 3. şahıs borçlu kooperatifin borcundan dolayı kur’a ile kendisine tahsis olunan dairenin tapu kaydına konulan hacizlerin kaldırılmasını istemiş, merciice dava reddedilmiştir.

1- Kararın gerekçesindeki açıklamaların aksine, incelenen Mersin Asliye Ticaret Mahkemesinin 1994/225 E. sayılı tescil dosyası kapsamından, hacizleri içeren tapu kayıt örneğinin Tapu Müdürlüğünden getirtilmediği gibi davacıların hacizleri öğrendiğine ilişkin her hangi bir bilgi ve belgeye de rastlanmadığından davanın 7 günlük süreden sonra açıldığı hususundaki red gerekçesi doğru bulunmamıştır.

2- Öte yandan davacı davalı yapı kooperatifinin üyesi olup alacaklıya da borçlu bulunmamaktadır. Kaydına haciz konulan 8 nolu daire davacıya, Noter huzurunda 11.7.1982 tarihinde yapılan kura çekilişi sonucu tahsis olunmuş, hacizler ise tahsisten çok sonra konulmuştur. 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

KARAR : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 30.9.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Kooperatifler Kanunu MADDE 2 :Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulur. Ana sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması gerekir.

Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.

Sermaye miktarı sınırlandırılarak kooperatif kurulamaz. Kooperatif adını ancak bu kanuna göre kurulmuş teşekküller kullanabilir.

(Ek fıkra: 06/10/1988 – 3476/1 md.) Kooperatifler ve üst kuruluşlarının unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez.

Şerhi Ekleyen Üyemiz:

Sıra numarası atlanarak irsaliyeli fatura kullanılması durumunda atlanılan koçanın tekrar kullanılıp kullanılmayacağı hk. Tarih 26/08/2011

Başlık Sıra numarası atlanarak irsaliyeli fatura kullanılması durumunda atlanılan koçanın tekrar kullanılıp kullanılmayacağı hk.
Tarih 26/08/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK 231-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

MÜKELLEF HİZMETLERİ GRUP MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK 231-102

26/08/2011

Konu

:

Sıra numarası atlanarak irsaliyeli fatura kullanılması durumunda atlanılan koçanın tekrar kullanılıp kullanılmayacağı.

İlgide kayıtlı dilekçeniz ile; …… tarih ve CB-577550 seri ve sıra numaralı irsaliyeli faturadan sonra, CB-577551 sıra numaralı irsaliyeli fatura yerine sehven CB-577951 seri ve sıra numaralı irsaliyeli fatura koçanının kullanılmaya başlandığı, buna göre arada kullanılmayan 400 adet irsaliyeli faturanın bulunduğu belirtilerek, söz konusu 400 adet irsaliyeli faturanın kullanılmasında herhangi bir sakınca bulunup bulunmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229, 230 ve 231’inci maddelerinde faturanın tanımı , şekli ve nizamı hükme bağlanmış olup, “Faturanın nizamı” başlıklı 231’inci maddesinin 1’inci fıkrasında da;

“Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:

1. Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturalara şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.

………….” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı kanunun “Vergi Kanunlarıının uygulanması ve ispat” başlıklı 3’üncü maddesinde ise; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her tür delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu kurala bağlanmıştır.

Buna göre, her ne kadar dilekçenizde bahsi geçen faturalarınızın sıra numarası dahilinde teselsül etmemesi durumu ilgili madde hükmünde de belirtildiği üzere belge nizamına uygun bulunmamakla birlikte; olayın gerçek mahiyetinin ispatı açısından, Vergilendirme Müdürlüğünce tanzim edilecek tutanak ile atlanan faturaların seri ve sıra numaralarının tespit edilmesi durumunda bahsi geçen faturaların kullanılması mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, anılan kanunun “Fatura nizamı” başlıklı 231/1’inci maddesinde belirtilen usul ve şartlara uyulmamış olduğundan aynı kanunun 352/II-7’nci maddesi uyarınca II. derece usulsüzlük cezasının kesileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Pay devri ile gerçekleşen kooperatif hissesine ilişkin mülkiyet hakkı da anılan tasarrufa bağlantılı olarak devralana geçer. Devir ile birlikte devreden üyenin hakla bağlantısının kesileceği kuşkusuzdur. Bu sebeple pay devrinden sonraki tarihte, önceki pay sahibinin borcundan kaynaklı olarak, taşınmaz kaydı üzerine konan haciz şerhinin terkini isteminin kabulü gerekir. (Karar Tarihi : 25.04.2003)

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas: 2003/4206, Karar: 2003/4927 İçtihat

Üyemizin Özeti
Pay devri ile gerçekleşen kooperatif hissesine ilişkin mülkiyet hakkı da anılan tasarrufa bağlantılı olarak devralana geçer. Devir ile birlikte devreden üyenin hakla bağlantısının kesileceği kuşkusuzdur. Bu sebeple pay devrinden sonraki tarihte, önceki pay sahibinin borcundan kaynaklı olarak, taşınmaz kaydı üzerine konan haciz şerhinin terkini isteminin kabulü gerekir.
(Karar Tarihi : 25.04.2003)
“Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, hükmen maliki bulunduğu çekişme konusu 2 nolu parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına, önceki malik M____ A____’nun borcu nedeniyle konulan haciz şerhinin kaldırılması ve muarazanın giderilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı, borçlu M____ A____’nun çekişmeli taşınmazın tapu kaydında halen malik görüldüğünü, bu nedenle iyiniyetle tapu kaydına dayanılarak şerhin konulduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı tarafın bir kamu kuruluşu bulunduğu, iyiniyetle hareket edilerek kamu alacağına dayalı olarak taşınmaz üzerine haciz konduğunu, bilahare tapu kaydının iptal edilmesiyle haciz işleminin kalkmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi A____ S____ Ç____’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, hükmen intikal eden taşınmazın tapu kaydına konulan haciz şerhinin silinmesi (terkini) istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden; tapu kaydında taşınmazın mülkiyetinin çekişmeli olduğuna ilişkin bir şerh yazılı iken (Davacı tarafından iptal tescil davası açıldığı şerhi) davalı SSK. Genel Müdürlüğü tarafından o tarihte tapuda kayıt maliki gözüken M____ A____’nun borcu sebebiyle dava konusu şerhin konulduğu anlaşılmaktadır.

31.12.1997 tarihinde kooperatif payı adına tescil edilen dava dışı M____’nin kooperatifteki söz konusu payını 12.4.1998 tarihli noter sözleşmesi ile dava dışı O____’a O’nun da 13.4.1998 tarihinde aynı hissesini davacı S____’e noter aracılığıyla devrettiği ve anılan devir işlemlerinin kooperatif Yönetim Kurulunca kabul edildiği de sabittir.

Pay devri ile gerçekleşen kooperatif hissesine ilişkin mülkiyet hakkının da anılan tasarrufa bağlantılı olarak devir alana geçeceği 1163 Sayılı Yasa hükmü gereğidir. Devir ile birlikte devreden üyenin hakla bağlantısının kesileceği kuşkusuzdur. Öte yandan, kesinleşen takip sonucu oluşan borçtan dolayı haczin de mevcut bir hak veya alacak üzerine konması gerekeceği muhakkaktır. Taşınmaz kaydı üzerine 11.6.1999 tarihinde haciz şerhi konduğunda, dava dışı M____’nin kooperatif üyeliğinden kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı sabittir.

Hal böyle olunca, davanın kabulü ile şerhin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

KARAR : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.4.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
İlgili Mevzuat Hükmü : Kooperatifler Kanunu MADDE 14 :Ortağın ölümü ile ortaklık sıfatı sona erer. Anasözleşmede gösterilecek şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmaları sağlanabilir.

(Değişik fıkra: 06/10/1988 – 3476/3. md.) Ortaklık devredilebilir. Yönetim kurulu, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul eder.

Kooperatif ortagi vefat ederse vergisi nasil hesaplanir?

Ölen kişinin kooperatif hissesinin beyanı-Sukru kizilot

Halk arasında söylenen Dünyada mekan, ahirette iman diye bir söz var. Yeterince parası olanlar ya da ödeme gücü bulunanlar, kısa zamanda bir ev sahibi olabiliyorlar. Olanakları yetersiz olan ya da tasarruf yapmak isteyen bazı kişiler de kooperatif yolu ile konut edinme yoluna gidiyorlar. Kooperatif olayı, o kadar uzun soluklu bir olay ki bazen kooperatif üyesinin, konut sahibi olmaya ömrü yetmiyor.

hurriyetemlak.com

16.03.2006 17:25:00

Halk arasında söylenen Dünyada mekan, ahirette iman diye bir söz var. Yeterince parası olanlar ya da ödeme gücü bulunanlar, kısa zamanda bir ev sahibi olabiliyorlar.

Olanakları yetersiz olan ya da tasarruf yapmak isteyen bazı kişiler de kooperatif yolu ile konut edinme yoluna gidiyorlar.

Kooperatif olayı, o kadar uzun soluklu bir olay ki bazen kooperatif üyesinin, konut sahibi olmaya ömrü yetmiyor. Ölünce de mirasçıları alıyor bir telaş. Acaba, bu hisseyi nasıl beyan edeceğiz, kaç lira göstereceğiz diye arayışa giriyorlar.

Ortağın Ölümü

Kooperatif üyesinin ölümü ile ortaklık sıfatı sona eriyor (Kooperatifler Kanunu Md. 141). Ancak Anasözleşmede gösterilecek olan şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatife ortak olmaları sağlanabilir (KK Md. 142).

Ölen ortağın kanuni mirasçılarının kooperatife ortak olmaları Anasözleşmeye bağlı. Örnek Anasözleşmede buna imkan tanınmıştır. Ancak ferdi ilişkiye geçilmemiş olması ve üç ay içinde temsilci tayin edilmesi (mirasçı sayısı birden fazla ise) koşulların yerine getirilmemesi, mirasın reddedilmesi veya ortaklığın devam ettirilmek istenmemesi halinde ölen kooperatif ortağının yaptığı ödemeler bilanço tarihinden itibaren bir ay içinde geri verilir.

Beyanname

Ölen kooperatif üyesinin mirasçılarının Kanun’da gösterilen koşulları yerine getirmeleri halinde mirasçılara intikal eden üyelik ve mallar veraset ve intikal vergisine tabidir. Mirasçı durumunda olan kişiler ölüm tarihinden itibaren 4 ay içerisinde Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamesi vermek zorundadırlar. Bu süre, duruma göre sekiz aya kadar uzayabilmektedir.

Ölüm halinde, evlatlıklar da dahil olmak üzere, çocuklara ve eşe isabet eden miras paylarının, her biri için 83 bin 139 YTL’si (2006 yılı için) veraset ve intikal vergisinden istisnadır. Çocuk olmadığı durumlarda, eşe uygulanan vergi istisnası artmakta ve 166 bin 375 YTL olmaktadır.

Verginin Oranı

Veraset ve intikal vergisi, yüzde birden başlayan ve yüzde 10’a kadar ulaşan artan oranlı bir tarifeye göre alınır. Hesaplanan vergi ise 3 yılda ve her yıl Mayıs ve Kasım aylarında olmak üzere 6 taksitte ödenir.

Hissenin Değeri

Yapı kooperatifi üyesinin ölümü halinde, kooperatif hissesinin ne şekilde belirleneceği ve beyan edileceği bir iç genelge ile açıklanmış ve bu konuda uygulama birliği sağlanmıştır. Maliye Bakanlığı’nın 17.01.1997 gün ve 19971 Seri No.lu Veraset ve İntikal Vergisi İç Genelgesi’nde;

“Yapı kooperatifi üyesinin ölümü halinde, hissesinin alacak olarak kabul edilerek, VUK’un 281. maddesine göre mukayyet değeri (ölüm tarihine kadar ödenen aidatlar toplamı) ile değerlendirilmesi gerekmektedir.” denilmektedir.

Sonuç olarak, ölen kooperatif üyesinin, ölüm tarihine kadar ödediği aidatların toplamı kooperatif hissesinin değeri olarak kabul edilecek ve veraset ve intikal vergisi beyannamesinde bu tutar beyan edilecek.

Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.-kemal Ozmen

Başlık Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.
Tarih 29/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102 29/02/2012

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su

teslimi işlemi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde Bölge Müdürlüğü olarak 01.10.2011 tarihinden itibaren yaptığınız su teslimi işleminin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmamakla birlikte, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında da dernek veya vakıflara ait veya tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi ile organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamı bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan iktisadi işletmeler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin ” Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine ait iktisadi işletmeler” başlıklı (4.16.) bölümünde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 4/1 (n) maddesine ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup bu bölümün ikinci paragrafında yer alan “Öte yandan, organize sanayi bölgeleri, tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisinin konusuna girmemektedirler.

Ancak, organize sanayi bölgelerinin, muafiyet kapsamı dışındaki iktisadi işletmelerinin bulunması halinde, bu iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacakları hususu Tebliğin (2.4.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.” açıklamalarıyla organize sanayi bölgelerinin hangi iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin (2.4.) bölümünde ise “…Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir. İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü, sadece işlemler üzerinden alınan vergi, resim ve harçları kapsamakta olduğundan, organize sanayi bölgelerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde belirtilen faaliyetleri dışındaki faaliyetleri nedeniyle elde edeceği gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak değerlendirilen organize sanayi bölgeleri tüzel kişilik olarak kurumlar vergisi mükellefi olmayıp devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetleri dolayısıyla oluşan iktisadi işletmeleri nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi kapsamında yapılacak su teslimi işlemi nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, 17/4-k maddesinde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, 19 uncu maddesinde, diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olacağı, KDV ye ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

69 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimlerinin istisna kapsamında olduğu; bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimlerinin de genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olacağı açıklanmıştır.

Buna göre, bölge müdürlüğünüz tarafından organize sanayi bölgesinde yapılan su teslimleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin bu işleminin KDV Kanununun 17/4-k maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatiflerde hangi durumlarda Sahsen sorumlu olurlar ?-Kemal OZMEN

2814
1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2. Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazımgelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz. H

Kooperatif Yonetim kurulu üyelerinin sorumluluğu -Kemal OZMEN

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin yollaması gereğince uygulanması gereken TTK.nun 336. maddesine göre genel olarak yönetim kurulu üyeleri şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden ötürü şahsen sorumlu değillerdir. Aynı maddede 5 bent halinde açıklanan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir. Anılan istisnalardan olan 5. bent gereğince gerek kanunun, gerekse anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmal sonucu olarak yapmayan yönetim kurulu üyeleri aleyhine zarar gören ortak doğrudan dava açabilir. Ancak, dava dilekçesinde davalıların anılan Yasanın 336. maddelerinin 5. bendinde açıklanan kasıt ve ihmali iddiasında bulunulmamıştır.

Diğer yandan, kooperatif yöneticilerine karşı tazminat davası açılabilmesi için davacı ortağın öncelikle kooperatiften daire veya tazminat alma olanağının kalmadığının sabit hale gelmesi gerekmektedir. Kooperatife karşı böyle bir talep hakkı bulunduğu sürece yöneticilere karşı henüz dava açma hakki doğmayacağında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Karar, 634 S.K. m.20 muvacehesinde gecikme tazminatı talep edilebilmesinin başlangıcı kıstasları ile ortak giderler için istenebilecek faizin türünü açıklamaktadır.-Kemal OZMEN

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, Esas: 2011/248, Karar: 2011/1790 İçtihat

Üyemizin Özeti
Karar, 634 S.K. m.20 muvacehesinde gecikme tazminatı talep edilebilmesinin başlangıcı kıstasları ile ortak giderler için istenebilecek faizin türünü açıklamaktadır.
(Karar Tarihi : 15.02.2011)
“Dava dilekçesinde, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamı istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

1-Kat Mülkiyeti Yasası’nın 20.maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre ortak giderden payına düşeni ödemeyen bağımsız bölüm malikinin ödemede geciktiği günler için ödemekle yükümlü bulunduğu aylık gecikme tazminatının başlangıç gününün açıkça saptanmış olması gerekir. Dava konusu ortak giderin dayanağını oluşturan kat malikleri kurulu kararına davalı katılmışsa karar tarihi, kararın alındığı toplantıya katılmamışsa bu kararın kendisine tebliğ edildiği ya da başka bir biçimde borcunu öğrendiği tarih, bu da yoksa hakkında açılan icra takibi nedeniyle ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih esas alınmalıdır. Mahkemece, yukarıdaki esaslar dikkate alınarak davalının aidat borcunu öğrendiği günün açıkça belirlenmesi, icra takibinden önce öğrenmediği saptandığında gecikme tazminatının ödeme emrinin tebliğinden itibaren başlatılması gerekirken, bu konuda yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan borcun ait olduğu aydan itibaren gecikme tazminatının hesaplanıp buna göre hüküm kurulması,

2-Ödenmeyen ortak gider alacağı için yasal faiz uygulanması gerektiği halde icra takibinde bu oran aşılarak istemde bulunulmuş olmasına rağmen bu konudaki talebin de kabul edilmesi,

Doğru görülmemiştir.

KARAR : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
İlgili Mevzuat Hükmü : Kat Mülkiyeti Kanunu MADDE 20 :(Değişik fıkra: 13/04/1983 – 2814/9 md.) Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:

a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;

b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, (Ek ibare: 14/11/2007-5711 S.K./9.mad.) güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında;

Katılmakla yükümlüdür.

c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.

(Değişik fıkra: 13/04/1983 – 2814/9 md.) Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık, (Değişik ibare: 14/11/2007-5711 S.K./9.mad.) yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan, kişinin, kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.

Bankalar kredi karti aidati alabilirler-Kemal Ozmen

İçtihat : Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2011/ 20013 Esas 2012/ 3120 Karar

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2011/ 20013 Esas 2012/ 3120 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Bankalar kar amacıyla kurulan müesseselerdir. Bu yüzden gördükleri, hizmetin karşılığını da isteyebilirler. Ayrıca çok sayıda banka bulunduğuna göre de davacı kendi yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla dilediği bankadan kredi kartı kullanma imkanına da sahiptir.

Davacı bankanın kredi kartı sözleşmesi yapmış olduğu müşterisinden üyelik ücreti adı altında tahakkuk ettirilen ücreti isteyebilir ve bu uygulamanın 4077 sayılı Yasa kapsamında hukuka aykırılığından söz edilemez.
(Karar Tarihi : 16.02.2012)
Taraflar arasındaki tüketici hakem kurulu kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle geçmişte ifa edilmiş döneme ilişkin kredi kartı aidatına ilişkin ödemelerin istirdadının mümkün olamayacağının anlaşılması karşısında yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 2,75 TL kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 16.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

YEREL MAHKEME KARARI

T.C.
ALANYA
3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)

ESAS NO: 2011/486
KARAR NO: 2011/624
DAVA TARİHİ: 08.07.2011
KARAR TARİHİ: 13.10.2011

Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketicinin Hakem Kumlu Kararına itirazı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

Gereği Düşünüldü: Davacı vekili 08.07.2011 tarihli dilekçesinde davalının Alanya Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığının 26.05.2011 tarih, 2011/1249/1149 sayılı üyelik ücretinin iptaline ilişkin kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı 13.10.2011 tarihli oturuma katılarak beyanda bulunmuş, ilgili şikayetini yasal hakkı olarak kullandığını düşündüğünü, takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.

Dava Alanya Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin 26.05.2011 gün ve 1149 sayılı kararının iptali isteminden ibaret olup dosya kapsamı ve anılan karar kapsamından yanlar arasında kredi kartı sözleşmesinin bulunduğu bu sözleşme uyarınca davalı hakkında davacı tarafça tahakkuk ettirilen kredi kartı üyelik ücretinin hakem heyetince tüketici davalıya iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 22.03.2011 tarih, 2010/14259 Esas 2011/4306 sayılı kararında “Sözleşme özgürlüğü yasalarca güvence altına alınmış olup, bu özgürlüğün ancak kamu yararı ile sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir. Kural olarak herkes dilediği, sözleşmeyi yapmakta serbest olduğu gibi, istemediği bir sözleşmeyi sürdürmek zorunda da değildir. Bunun istisnası -iltihakı- sözleşmeler- olarak adlandırılan kamu hizmeti görmekte olan (elektrik, su işletmeleri gibi) kamu İdare ve müesseseleri ile bunlardan hizmet alan şahıslar arasında kurulan sözleşmelerdir. Bu tür sözleşmelerde kamu idare ve müesseseleri kar amacından ziyade kamu hizmeti görmekle yükümlü olduklarından talep eden her şahısla sözleşme yapma zorunlulukları vardır.

Bankalar bunun aksine kar amacıyla kurulan müesseselerdir. Bu yüzden gördükleri, hizmetin karşılığını da isteyebilirler. Ayrıca çok sayıda banka bulunduğuna göre de davacı kendi yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla dilediği bankadan kredi kartı kullanma imkanına da sahiptir. Bu durumda davacı ile davalı banka arasındaki sözleşmenin iltihakı bir sözleşme olmadığının kabulü gerekir. Bankalar gördükleri hizmetin uygun bir karşılığını istemek hakkına sahiptir. Kredi kartı hizmetinin banka için riski bulunduğu gibi bir maliyeti de bulunmaktadır. Bankanın bu maliyeti kredi kartı kullanıcılarına yansıtması doğaldır. Bankaların 5464 sayılı Yasanın 25. maddesi gereğince belirledikleri bu ücreti kart kullanıcılarından istediklerinde bunu ödemeye yanaşmayan kişilerle sözleşme yapmaya zorlanamayacakları gibi, mevcut sözleşmeleri de bundan sonra sürdürmeye zorlanamazlar” biçiminde ifadelere yer verilmiş olup;

Mahkememizce de benimsenen anılan Yargıtay ilamı doğrultusunda davacı bankanın kredi kartı sözleşmesi yapmış olduğu müşterisinden üyelik ücreti adı altında tahakkuk ettirilen ücreti isteyebileceği ve bu uygulamanın 4077 sayılı Yasa kapsamında hukuka aykırılığından söz açamayacağı sonuçlarına varılmış bu doğrultuda davanın kabulüne dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Hüküm: Yukarda açıklanan nedenlerle,

1-) Davanın kabulü ile dava konusu Alanya Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin 26.05.2011 gün ve 2011/1249/1149 sayılı kararının iptaline, ayrıca anılan kararın icrasının durdurulmasına talep halinde bu konuda yazı yazılmasına,

2-) Harçtan muaf olan davalı tüketiciden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,

3-) Davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan (tebligat gideri) 12,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

4-) Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince takdir olunan 550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair davacı vekili ile davalının yüzlerine karşı kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 13.10.2011
İlgili Mevzuat Hükmü : Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun MADDE 6 :(Değişik madde: 06/03/2003 – 4822 S.K./7. md.)

Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.

Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.

Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.

Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez.

Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.

6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilir.

Kooperatif adına kayıtlı arsanın satılması veya trampa edilmesi-Kemal Ozmen

Başlık Kooperatif adına kayıtlı arsanın satılması veya trampa edilmesi hk.
Tarih 19/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.94-135
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.94-135

19/03/2012

Konu

:

kooperatif adına kayıtlı arsanın satılması veya trampa edilmesi

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Kooperatifinizce 15/5/1997 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında verilen karara istinaden 1998 yılında üst birlik olan …….Koop. den alınan ve ……Belediyesince 18/5/1999 tarihinde yapı ruhsatı verilen ancak birlik ile hazine arasındaki ihtilaftan dolayı 4/5/2011 tarihinde tapu müdürlüğünde adınıza tescil işlemi gerçekleştirilen arsanın satılması veya konut ya da işyeri karşılığında trampa edilmesi durumunda kooperatifinizce gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden hangi işlemlerin yapılması gerekeceği konusunda bilgi verilmesinin istenildiği anlaşılmıştır.

I- KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiş olup “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde de; yapı kooperatiflerinin, arsalarını kat karşılığı vererek işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılacaktır. Ancak, bu kooperatiflerin, her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmesi halinde, bu işlem ortak dışı işlem olarak kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.

Ayrıca, aynı Tebliğin “4.13.2. Yapı kooperatiflerinin muafiyetinde özel şartlar” başlıklı bölümünde ise;

“… …

Yapı kooperatiflerinin yapı ruhsatı veya arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına bulunmadığı durumlarda da muafiyetten yararlanılması mümkün değildir. Örneğin, inşaatı üstlenen müteahhit adına düzenlenecek bir yapı ruhsatı, yapı kooperatifinin muafiyetten yararlanmasını engelleyecektir. Henüz arsa temini veya inşaat aşamasına gelmemiş bulunan dolayısıyla, işyeri veya konut teminine yönelik faaliyeti bulunmayan kooperatifler için bu şartlar aranmayacaktır. Örneğin, arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliğine ait olmakla birlikte, henüz inşaat aşamasına gelmemiş bulunan konut yapı kooperatifinden inşaat ruhsatına ilişkin şart aranmayacaktır.

… …

1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatif birlikleri veya kooperatifler merkez birlikleri de anılan Kanun uyarınca kooperatif olarak değerlendirildiğinden söz konusu arsa ve arazilerin tapusunun veya yapı ruhsatlarının Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya kooperatif birlikleri ya da kooperatifler merkez birlikleri adına olması halinde de bahse konu yapı kooperatifleri, kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilecektir.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartları taşımanız kaydıyla, arsa tapusunun 1163 sayılı Kooperatifler Kanuna göre kurulan kooperatif birlikleri veya kooperatifler merkez birlikleri adına olması kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir. Ayrıca, kooperatifinize ait arsanın kat karşılığı müteahhit firmaya verilerek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde edilmesi de ortak dışı işlem sayılmadığından muafiyetinizi sona erdirmeyecektir. Ancak, kooperatifiniz tarafından arsanızın satılması veya işyeri veya konut karşılığı da olsa trampa edilmesi (kat karşılığı her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde edilmesi hariç) halinde ortak dışı işlem yapılmış olacağından bu tarih itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis ettirilmesi ve elde edilen kazançların vergilendirilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasında, iştirak hisselerinden doğan kazançlar menkul sermaye iradı olarak sayılmış, aynı maddenin parantez içi hükmünde ise kooperatiflerin dağıttıkları kazançların bu zümreye dahil olduğu, kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b-i) alt bendinde, “Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından” vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış olup, anılan maddede yer alan yetkiye istinaden 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kesinti oranı %15 olarak belirlenmiştir.

Buna göre, kooperatife ait taşınmazın satışından doğan kazancın kooperatif üyelerine dağıtımının yapılması halinde dağıtımı yapılacak tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6-b-i) bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17/4-r maddesinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin KDV den istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.

KDV oranları, 3065 sayılı KDV Kanununun 28 inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Kararname eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için ise % 18 olarak tespit edilmiştir.

2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnameye ekli I sayılı listenin 11 inci sırasında yer alan net alanı 150 m² ye kadar olan konut teslimlerinin %1 oranında, 150 m² yi aşan konut teslimleri ile iş yeri teslimlerinin ise genel oranda (%18) KDV’ye tabi tutulması gerekeceği hüküm altına alınmıştır.

30 Seri Nolu KDV Genel Tebliğinin (D) bölümünde de, arsa karşılığı inşaat işinde KDV uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Arsa karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi, ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine konut veya iş yeri teslimidir.

Buna göre, üst birlik tarafından 9/7/1998 tarihinde tahsis edilen ancak üst birlik ile Hazine arasındaki ihtilaftan dolayı 4/5/2011 tarihinde tapu müdürlüğünde Kooperatifiniz adına tapu tescili yapılan arsanın satışında, en az iki yıl aktifte kalma süresi hesaplanırken Kooperatifinize üst birlik tarafından tahsisin yapıldığı tarih esas alınacak ve bu satış işlemi KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre KDV den istisna tutulacaktır. Öte yandan, kooperatifinize ait bu arsanın kat karşılığı olarak verilmesi durumunda, kooperatifinize teslim edilecek taşınmazlar genel hükümlere göre KDV ye tabi olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İş ortaklığından doğan zararın kurum kazancından indirilip indirilemeyeceği-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.99.16.02-KVK-2-88

20/03/2012

Konu

:

İş ortaklığından doğan zararın kurum kazancından indirilip indirilemeyeceği

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin %50 ortağı olduğu iş ortaklığının 2011 yılında tasfiyesinin tamamlandığı ve faaliyetinin zararla sonuçlandığı belirtilerek, tasfiye sonucu payınıza düşen tutarın kayıtlarınızda yer alan tutardan az olması nedeniyle aradaki farkın, vergi matrahının tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında iş ortakları aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde tanımlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “2.5. İş Ortaklıkları” başlıklı bölümünde konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup “2.5.3. İşin bitiminde ortaya çıkan zararların durumu” başlıklı alt bölümün de,

“…

İş ortaklıkları ise Kurumlar Vergisi Kanununda ayrı bir kurum olarak değerlendirilmekte ve kurumlar vergisi mükellefi olarak sayılmaktadırlar. İş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulmakta ve vergi sonrası kazanç ortakların hisselerine göre ortaklara dağıtılmaktadır.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının, bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi mümkün olmayıp aynı durum kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklarının zararları için de geçerlidir.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, şirketinizin %50 ortağı olduğu iş ortaklığının zararlarının şirketiniz kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sermayeye ilave edilen kurum kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı ile sermayeye ilave edilen tutarların gerçek kişi ortaklar tarafından beyan edilip edilmemesi hk.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-1045

16/03/2012

Konu

:

Sermayeye ilave edilen kurum kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı ile sermayeye ilave edilen tutarların gerçek kişi ortaklar tarafından beyan edilip edilmemesi hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formu ile ek dilekçenizde kurum kazancınızın ortaklara dağıtılmadığını ve sermayeye ilave edileceğini belirterek sermayeye ilave edilecek olan kurum kazancınızın tevkifata tabi olup olmadığı ile bu tutarlar için gerçek kişi ortaklarınızın menkul sermaye iradı beyanında bulunmasının gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de ticaret şirketlerinin vergi sorumlusu sıfatıyla madde bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı maddenin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b/i) alt bendinde tam mükellef kurumlar tarafından, tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) %15 oranında (2009/14592 sayılı B.K.K. ile 03/02/2009 tarihinden geçerli olmak üzere) vergi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, vergilendirilmiş kurum kazancınızın sermayeye ilave edilmesi işleminin kar dağıtımı olarak değerlendirilmesi söz konusu olmadığı gibi, sermayeye ilave edilen bu tutarların Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulması ya da şirketinizin gerçek kişi ortakları tarafından beyan edilmesi gerekmemektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.