Kooperatif ortağı kooperatifin borcundan sorumlu olur mu ? -Kemal OZMEN

Madde 28- Anasözleşmede aksine hüküm olmadıkça kooperatif,alacaklılarına karşı yalnız mamelekiyle sorumludur.
1- Sınırsız Sorumluluk :
Madde 29- Anasözleşme, kooperatifin varlığı borçlarını karşılamaya yetmediği hallerde, ortaklarının da şahsen ve sınırsız olarak sorumlu tutulacaklarını hüküm altına alabilir. Bu takdirde alacaklılar kooperatifin iflâsı veya diğer sebeplerle dağılması ha-linde
alacaklarını tamamen sağlayamazlarsa, kooperatifin borçlarından dolayı, kooperatif ortaklan zincirleme ve bütün varlıklarıyla sorumlu olurlar.
2- Sınırlı Sorumluluk :
Madde 30- Anasözleşmeye, kooperatif borçları için her ortağın kendi payından fazla olarak şahsen ve belirli bir miktara kadar kooperatiften sonra sorumlu olacakları hususunda bir hüküm konabilir. Ortakların tek başına sorumlu olacakları miktar kooperatifteki paylarının tutarı ile orantılı olarak da gösterilebilir.İflâsın sonuna kadar bu sorumluk iflâs idaresi tarafından ileri sürülür.
3- Ek ödeme yüklemi :
Madde 31- Anasözleşme, ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak,ek ödemelerin yalnız bilânço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır.
Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarla veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir.
Kooperatifin iflası halinde ek ödemeleri isteme hakkı iflâs idaresinindir.
4- Caiz olmayan sınırlama :
Madde 32- Sorumluluğu belirli bir zamana bırakan veya bazı ortak gruplarına yükleyen anasözleşme hükümleri muteber değildir.
5- îflâs halinde usul :
Madde 33- Ortakları şahsen sorumlu bulunan veya ek öde-melerle yükümlü olan bir kooperatifin iflâsı halinde, iflâs idaresi sıra cetvelini düzenlemekle beraber ortaklardan her birinin payına düşen borcun ödenmesini kendilerinden ister. Tahsil olunamayan meblağlar diğer ortaklar arasında bölüşülür. Aktif bakiyesi pay cetvellerinin kesin olarak tespiti üzerine geri verilir.Ortakların birbirlerine rücu hakları saklıdır. Ortakların geçici olarak tespit olunan borçlarıyla pay cetveli aleyhine İcra ve îflâs Kanunu hükümlerine göre itiraz hakları vardır.

Kooperatifler için gereken belgeler

Kooperatifler için gereken belgeler:

– Kooperatif başkanı imza sirküleri,

– Kooperatif başkanı nüfus cüzdanı sureti,

– Kooperatif başkanı ikametgahı,

– İşyeri yetkili belgeleri,

– 2 adet SSK işyeri bildirgesi,

– Vergi levhası fotokopisi,

– Bağlı bulunulan dernek, oda ya da birliklerden alınan kayıt sureti,

– Ticaret sicili kuruluş gazetesi,

– Kira kontratı ya da tapu fotokopisi,

– Defter, belge düzenleyen muhasebeci ya da mali müşavirin belgesi,

– İş eğer ihale işi ise sözleşmesi ya da işyeri teslim tutanağı,

– Belediye işyeri açma belgesi,

– Kooperatif tüzüğü

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su teslimi işlemi-Kemal OZMEN

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102 29/02/2012

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su

teslimi işlemi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde Bölge Müdürlüğü olarak 01.10.2011 tarihinden itibaren yaptığınız su teslimi işleminin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmamakla birlikte, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında da dernek veya vakıflara ait veya tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi ile organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamı bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan iktisadi işletmeler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin ” Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine ait iktisadi işletmeler” başlıklı (4.16.) bölümünde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 4/1 (n) maddesine ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup bu bölümün ikinci paragrafında yer alan “Öte yandan, organize sanayi bölgeleri, tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisinin konusuna girmemektedirler.

Ancak, organize sanayi bölgelerinin, muafiyet kapsamı dışındaki iktisadi işletmelerinin bulunması halinde, bu iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacakları hususu Tebliğin (2.4.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.” açıklamalarıyla organize sanayi bölgelerinin hangi iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin (2.4.) bölümünde ise “…Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir. İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü, sadece işlemler üzerinden alınan vergi, resim ve harçları kapsamakta olduğundan, organize sanayi bölgelerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde belirtilen faaliyetleri dışındaki faaliyetleri nedeniyle elde edeceği gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak değerlendirilen organize sanayi bölgeleri tüzel kişilik olarak kurumlar vergisi mükellefi olmayıp devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetleri dolayısıyla oluşan iktisadi işletmeleri nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi kapsamında yapılacak su teslimi işlemi nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, 17/4-k maddesinde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, 19 uncu maddesinde, diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olacağı, KDV ye ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

69 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimlerinin istisna kapsamında olduğu; bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimlerinin de genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olacağı açıklanmıştır.

Buna göre, bölge müdürlüğünüz tarafından organize sanayi bölgesinde yapılan su teslimleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin bu işleminin KDV Kanununun 17/4-k maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Kooperatife ödenen bedellerin değer artışı kazancının beyanında maliyet unsuru olarak gösterilip gösterilemeyeceği hk.-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatife ödenen bedellerin değer artışı kazancının beyanında maliyet unsuru olarak gösterilip gösterilemeyeceği hk.
Tarih 14/06/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK mük.80-748
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK mük.80-748

14/06/2011

Konu

:

Kooperatife ödenen bedellerin değer artışı kazancının beyanında maliyet unsuru olarak gösterilip gösterilemeyeceği.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … TC kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu, 2005 yılında …. Konut Yapı Kooperatifi’ne üye olduğunuzu, 2006 yılında arsa değeri üzerinden kat irtifaklı tapu tahsisinin yapıldığı, 2008 yılında inşaat bitince kat irtifaklı tapunun, 2009 yılında ise, kat mülkiyeti tapunun yapıldığı belirtilerek, söz konusu gayrımenkulü satmanız halinde, kooperatife ödemiş olduğunuz bedellerin maliyet unsuru olarak değer artış kazancının beyanında gösterip gösteremeyeceğiniz hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Değer Artış Kazancı” başlıklı mükerrer 80’inci maddesinde, “Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır).

Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, (2010 takvim yılı için) 7.700,00 Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır…” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, aynı Kanun’un “Safi Değer Artışı” başlıklı mükerrer 81′ inci maddesinde, “Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hâsılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.

Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır.

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır.” hükmü yer almaktadır.

Bu çerçevede, kooperatifiniz tarafından kura çekimi sonucu üyelere isabet eden gayrimenkullerin, çekiliş tarihi itibariyle üyelerin fiili kullanımlarına terk edilmesi halinde kura çekiliş tarihinin kooperatif tarafından gayrimenkullerin üyelere tahsis tarihi, üyeler için de söz konusu gayrimenkullerin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi gerekir. Aksi taktirde ise söz konusu gayrimenkullerin tahsis tarihi kooperatif tarafından üyelerin fiili kullanımına bırakıldığı tarih olacaktır.

Bu hükümlere göre, … Yapı Kooperatifi tarafından gayrimenkulün tarafınıza tahsis edildiği tarihten itibaren 5 yıl ( tahsis tarihinin 1/1/2007 tarihinden önce olması halinde 4 yıl) içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak değerlendirilecektir.

Diğer taraftan, maliyet bedeli olarak, aldığınız gayrimenkulünüz için kooperatife yapmış olduğunuz ödemelerin ayrı ayrı endekslenmesi sonucu bulunacak tutar ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve uhdenizde kalan giderler ile ödenen vergi ve harçların eklenmesinden sonra bulunan tutarın, satış bedelinden indirilmesi sonucu kalan kısmın, 2010 yılı için 7.700,00 TL ‘yi aşması halinde aşan kısmın değer artışı kazancı olarak yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Muhtasar beyanname degisti -Kemal Ozmen

Muhtasar Beyannamelerde Stopaja Tabi Ödemelerin Bildirilmesi

Tarih 02/05/2012
Sayı GVK-82/2012-4/ Muhtasar Beyanname
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Gelir Vergisi Kanunu Sirküleri / 82

Konusu

:Muhtasar Beyannamelerde Stopaja Tabi Ödemelerin Bildirilmesi

Tarihi

: 02 /05/2012

Sayısı

: GVK-82/2012-4/ Muhtasar Beyanname

İlgili olduğu maddeler

: Gelir Vergisi Kanunu Madde 94, 99 Kurumlar Vergisi Kanunu 15, 30 Vergi Usul Kanunu Mükerrer 257 nci maddesi

1. Giriş

Mükelleflerin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 ve 30 uncu maddeleri gereğince yaptıkları ödemeler ve tahakkuk ettirdikleri kazanç ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri bildirdikleri Muhtasar Beyanname üzerinde yapılacak değişikliğe bağlı olarak, tevkifata tabi ödemelerin Muhtasar Beyanname ile bildirilmesine ilişkin açıklamalar bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Tevkifata Tabi Ödemelerin Muhtasar Beyanname İle Bildirilmesi

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 99 uncu maddesinde; “Muhtasar beyannamenin şekil, içerik ve ekleri ile üçer aylık verilen beyannamelerin dönemini aylık olarak belirlemeye ve tevkifat konuları itibarıyla ayrı ayrı beyanname verme mecburiyeti getirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında, beyannamelerin şekil, içerik ve eklerinin Maliye Bakanlığınca belirleneceği ve mükelleflerin beyanlarını bu beyanname ile yapmak veya bu beyannamelerde yazılı bilgilere uygun olarak bildirmek zorunda oldukları belirtilmiş olup, 15 inci maddesinin birinci fıkrasında da bu maddeye göre tevkifat yapmak zorunda olanlar sayılmış bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendine göre Maliye Bakanlığı’nın; “Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle İnternet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya” yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu çerçevede, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 ve 30 uncu maddeleri uyarınca tevkifata tabi olan;

– Yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşanlara yapılan hakedişler,

– Zirai kazançlar,

– Serbest meslek kazançları,

– Gayrimenkul sermaye iratları

üzerinden yapılan tevkifatlar nedeniyle, bu tevkifatlara ilişkin olarak ödeme yapılanın adı, soyadı (ünvanı), adresi, vergi dairesi, vergi kimlik numarası; ödemenin türü, gayrisafi tutarı; kesilen vergi tutarı Muhtasar Beyannamenin ilgili bölümünde gösterilmekteydi.

Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanununun yukarıda belirtilen maddeleriyle Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak, Muhtasar Beyanname üzerinde yapılan değişiklik sonucunda;

– Bu sirkülerin yayım tarihini içeren vergilendirme döneminden itibaren, yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşanlara yapılan hakedişler, zirai kazançlar, serbest meslek kazançları ve gayrimenkul sermaye iratları üzerinden yapılan tevkifatlar nedeniyle,

– 1 Ağustos 2012 tarihini içeren vergilendirme döneminden itibaren tevkifata tabi menkul sermaye iratları üzerinden yapılan tevkifatlar nedeniyle

Muhtasar Beyannamenin ‘‘Tevkifata Tabi Ödemelere Ait Bildirim (Ücret ve Ücret Sayılan Ödemeler Hariç)” bölümünde, Ödeme Yapılanın Adı, Soyadı (Ünvanı), Adresi, T.C. Kimlik Numarası veya Vergi Kimlik Numarası, Vergi Dairesi, Ödemenin Tür Kodu, Gayrisafi Tutarı, Ödemeye Ait Düzenlenen Belgenin Türü, Tarihi, Seri ve Sıra Numarası ve Kesilen Vergi Tutarı bilgilerine yer verilmesi gerekmektedir.

Bu zorunluluğa uymayan, eksik veya yanıltıcı bilgi veren mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülmüş olan cezai müeyyidenin uygulanması cihetine gidilecektir.

Duyurulur.

Mehmet KİLCİ

Gelir İdaresi Başkanı

Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti hk.-Kemal OZMEN

Başlık Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti hk.
Tarih 03/01/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/16]-10
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/16]-10

03/01/2012

Konu

:

Arsa Tapusuna Müşterek Hisse ile Sahip Olan Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, kooperatifinizin arsa tapusuna belli bir hisse ile sahip olduğu, henüz inşaata başlamadığı belirtilerek, kurumlar vergisi mükellefiyetiniz hakkında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf oldukları hükme bağlanmıştır.

Konuyla ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.” ve “4.13.2.” bölümlerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup “4.13.2. Yapı kooperatiflerinin muafiyetinde özel şartlar” başlıklı bölümünde, “…..Yapı kooperatiflerinin yapı ruhsatı veya arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına bulunmadığı durumlarda da muafiyetten yararlanılması mümkün değildir. Örneğin, inşaatı üstlenen müteahhit adına düzenlenecek bir yapı ruhsatı, yapı kooperatifinin muafiyetten yararlanmasını engelleyecektir. Henüz arsa temini veya inşaat aşamasına gelmemiş bulunan dolayısıyla, işyeri veya konut teminine yönelik faaliyeti bulunmayan kooperatifler için bu şartlar aranmayacaktır. Örneğin, arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliğine ait olmakla birlikte, henüz inşaat aşamasına gelmemiş bulunan konut yapı kooperatifinden inşaat ruhsatına ilişkin şart aranmayacaktır.” açıklamasına yer verilmiştir.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz eklerinin incelenmesi neticesinde; arsa tapusuna belli bir hisse ile (1817197/1985200) sahip olunduğu, inşaata başlanmadığı, yapı ruhsatının alınmadığı ve kat karşılığı sözleşmenin yapılmadığı anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan hükümler uyarınca, kooperatifinizin henüz inşaat aşamasına gelmemiş olması nedeniyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yazılı muafiyet şartları arasında yer alan yapı ruhsatının kooperatif tüzel kişiliği adına bulunması şartı aranmayacak olup anılan maddedeki diğer şartları da taşımanız kaydıyla arsa tapusunun hisseli olması kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanıza engel teşkil etmeyecektir.

Ancak, inşaat aşamasına gelinmesi durumunda arsa tapusunun ve yapı ruhsatının kooperatif tüzel kişiliği adına bulunması şart olup bu aşamada arsa tapusu ve/veya yapı ruhsatının belli bir hisse ile adınıza tescil edilmiş olması durumunda ise kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanız mümkün olmayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hk.-Kemal OZMEN

Başlık Yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hk.
Tarih 20/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/23]-248
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[4-11/23]-248

20/02/2012

Konu

:

Kurumlar Vergisi Muafiyeti

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; yapı kooperatifi iken unvan değişikliği ile site işletme kooperatifine dönüşen Kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanıp yararlanamayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bu hükümler gereğince kooperatiflerin muafiyetten yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,

– Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi,

– Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması,

– Sadece ortaklarla iş görülmesine, (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.)

ilişkin hükümler bulunması ve bu hükümlere fiilen de uyulması gerekmektedir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, kooperatifinizin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartları taşıması halinde kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanması mümkün bulunmakta olup, anılan bentte belirtilen şartlardan herhangi birinin ihlal edilmesi halinde, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekmektedir.

Diğer taraftan, özelge talep formu ve eklerinden, kooperatifinizin unvan değişikliği yaparak site işletme kooperatifine dönüştüğü ve unvan değişikliğini …/…/2007 tarihli ve … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde …/…/2007 tarihi itibariyle tescil ettirdiği ayrıca kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmelerinde bulunması zorunlu olan hükümlere kooperatifinize ait ana sözleşmenin 60 ıncı maddesinde yer verildiği anlaşılmıştır.

Ayrıca kooperatif ana sözleşmesinin 6 ncı maddesinin (2) ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen iş ve işlemlerin ana sözleşmede yer alması kooperatifinizin muafiyetini etkilemeyecek, ancak anılan bentlerde sayılan faaliyetlerin yapılması veya Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen diğer şartlardan herhangi birinin ihlal edilmesi halinde, bu şartların ihlal edildiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi işleminin muafiyeti etkileyip etkilemeyeceği hk.-Kemal OZMEN

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi işleminin muafiyeti etkileyip etkilemeyeceği hk.
Tarih 29/11/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-2145
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-2145

29/11/2011

Konu

:

Kooperatifin arsasını hisseleri oranında ortaklarına devir etmesi.

İlgide kayıtlı dilekçenizde, muhtasar yönünden …… Vergi Dairesinin ……. vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu ve üye sayınızın azalması ve çıkan diğer sorunlar nedeniyle tasfiyeyi düşündüğünüzü belirterek, aktifinizde bulunan arsayı tasfiye nedeniyle ortaklarınıza hisseleri oranında devretmeniz halinde bu durumun; Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi yönünde Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

Konuyla ilgili 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başılıklı bölümünde, kooperatif muafiyeti ile ilgili olarak ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup “4.13.1. Muafiyet Şartları” başlıklı bölümünde de, kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde;

– Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına,

– Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine,

– Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmamasına,

– Sadece ortaklarla iş görülmesine

dair hükümlerin bulunması ve bu kayıt ve şartlara fiilen uyulması gerektiği, ayrıca bu şartlara ana sözleşmelerinde yer vermeyen ya da yer vermekle beraber bu şartlara fiiliyatta uymayan kooperatiflerin, muafiyet hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir.

Tebliğin “4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi” başlıklı bölümünde ise “Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir. Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifinizin tasfiyeye tabi tutularak sahibi olduğu arsayı üyelerine hisseleri oranında devretmesi, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemlerin ortak dışı işlem sayılması nedeniyle, bu işleminiz muafiyet şartının ihlali olarak değerlendirilecek ve bu şartın ihlal edildiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilerek kurumlar vergisine tabi tutulmanız gerekmektedir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup, ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 94 üncü maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinde sayılan kişi, kurum ve kuruluşların, yine söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergilerine mahsubun tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, anılan maddenin (6/b-i) bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmaz) % 15 tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin ortaklarından topladığı aidatların iade edilen tutarları üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmayacaktır. Ancak, kooperatifin sahip olduğu arsayı ortaklara hisseleri oranında devretmesi halinde dağıtımı yapılacak arsanın emsal bedeli ile ortaklardan toplanan aidatlar arasındaki olumlu fark üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN:

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

1/1 maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise; kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamında yer almadığı, İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifiniz tarafından 2002 yılında iktisap edilen ancak, konut elde etme amacının gerçekleşmemesi nedeniyle üyelere devredilen arsa, en az iki tam yıl süreyle kooperatifin aktifinde bulunmuş olması kaydıyla KDV’den istisna olacaktır.

III- HARÇLAR KANUNU AÇISINDAN:

492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde, “Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu ve kadastro harçlarına tabidir” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanuna ekli (4) sayılı tarifenin I/20-a fıkrasında; gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra veya şüyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı binde 16,5 oranında tapu harcı aranılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, kooperatifiniz tarafından konut yapmak amacıyla 2002 yılında iktisap edilen arsaların, kooperatifinizin tasfiye edilmesi nedeniyle üyelere devredilmesinden, 492 Sayılı Harçlar Kanununa ekli (4) sayılı tarifenin I/20-a fıkrası uyarınca devir eden ve devir alandan binde 16,5 oranında tapu harcı alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

, karşılıksız çıkan çekin karşılıksız çıktığına ilişkin kaydın yapıldığı dönem itibariyle dava veya icra takibine başlanılması gerekmekte olup, bu dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için müteakip yıllarda karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-366

28/03/2012

Konu

:

şüpheli alacak

İlgide kayıtlı dilekçenizle, şirketinizin kurumlar vergi mükellefi olduğu bu zamana kadar karşılıksız çıkan çekleriniz için herhangi bir işlem yapmadığı, karşılıksız çıkan çeklere ne zaman karşılık ayrılacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323′ üncü maddesinde;

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.”

hükmü yer almaktadır.

Bu durumda şüpheli alacak nitelik ve miktar itibariyle tahsili şüpheli duruma giren, fakat değersiz hale geldiği kesin olarak bilinemeyen, buna karşın kısmen tahsil olanağı kalmayan alacaklardır.

Buna göre, bir alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilip karşılık ayrılabilmesi için Vergi Usul Kanununun 323’üncü maddesinde sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerekir.

Yukarıdaki Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen boçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.

Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların takip edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, karşılıksız çıkan çekin karşılıksız çıktığına ilişkin kaydın yapıldığı dönem itibariyle dava veya icra takibine başlanılması gerekmekte olup, bu dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için müteakip yıllarda karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Vergi Dairesi Başkanı a.

Gelir İdaresi Grup Müdür V.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Davalılar yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçları gösterilmemiş olduğundan; ibra edilmiş olmaları, anılan kalemler hakkında davalıları sorumluluktan kurtarmaz.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Esas: 2005/3234, Karar: 2006/3852 İçtihat

Davalılar yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçları gösterilmemiş olduğundan; ibra edilmiş olmaları, anılan kalemler hakkında davalıları sorumluluktan kurtarmaz.
(Karar Tarihi : 05.04.2006)
“Davacı ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı vekili Av. A____ Y____ tarafından, davalılar A____ B____ vd. aleyhine ____/____ /2001 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen ____/____/2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimitarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odasının eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalılar ise, ____/____/1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yeniden seçilemediklerini ancak oybirliği ile ibra edildiklerini ve bu nedenle istenen tazminattan sorumlu tutulamayacaklarını savunmuşlardır.

Yerel Mahkemece, ____/____/1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, yönetim ve denetim kurullarının oy birliği ile ibra edildikleri, davalıların ibra edildikleri bu borçtan dolayı sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı yanın iddiasına dayanak oluşturan ve yukarıda tarihi belirtilen genel kurul toplantısından sonra odalar birliği tarafından yapılan denetim sonucunda düzenlenen ____/____/1999 tarihli ön inceleme raporunda; davalıların yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yaptıkları 1996, 1997 ve 1998 yıllarında, bazı aylara ait SSK prim bildirgeleri ile dönem bordrolarının zamanında SSK’na verilmediği ve bu nedenle SSK tarafından oda adına idari para cezası tahakkuk edildiği, yine bazı aylara ait muhtasar vergisinin ödenmediği, bundan dolayı da Malmüdürlüğü tarafından odaya borç tahakkuk ettirildiği belirlenmiştir. Davacı, bu ön inceleme raporuna dayanarak SSK prim bildirgeleri ile dönem bordrolarının zamanında ilgili kuruma verilmemesi ve ödenmeyen vergiler nedeniyle uğradıkları zararın ödetilmesini istemiştir.

1996, 1997 ve 1998 yıllarında ____ (ilçesi) Esnaf ve Sanatkarlar Odası yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yapan davalılar, ____/____/1999 tarihli olağan genel kurul toplantısında ibra edilmişlerdir. Ancak bu genel kurul toplantısına sunulan geçmiş yıllara ait faaliyet ve kesin hesap raporları ile tahmini bütçe ve denetleme raporlarında; ön inceleme raporunda tespit edilen idari para cezası ile vergi borçlarının gösterilmemiş olduğu, bu borçların varlığı bilinmeksizin davalıların ibra edildikleri anlaşılmaktadır. Şu durumda genel kurul toplantısında ibra edilmiş olmaları davalıları sorumluluktan kurtarmaz. Belirlenen bu durum itibariyle davalıların tazminat sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmelidir. O halde mahkemece zarar kapsamı belirlenerek davalıların sorumluluğu yönünde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozmayı gerektirmiştir.

KARAR : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 05.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 380 :2. İBRA:

Madde 380 – Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.

1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 1997/5828 Esas 1997/ 5917 Karar İçtihat

1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
(Karar Tarihi : 30.09.1997)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı (3. Kişi) vekili tarafından istenmiş, merciice ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Tülay Çınkı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Karar: Dava İ.İ.K. 96. ve ardından gelen maddelerine göre açılan istihkak davasıdır. Davacı 3. şahıs borçlu kooperatifin borcundan dolayı kur’a ile kendisine tahsis olunan dairenin tapu kaydına konulan hacizlerin kaldırılmasını istemiş, merciice dava reddedilmiştir.

1- Kararın gerekçesindeki açıklamaların aksine, incelenen Mersin Asliye Ticaret Mahkemesinin 1994/225 E. sayılı tescil dosyası kapsamından, hacizleri içeren tapu kayıt örneğinin Tapu Müdürlüğünden getirtilmediği gibi davacıların hacizleri öğrendiğine ilişkin her hangi bir bilgi ve belgeye de rastlanmadığından davanın 7 günlük süreden sonra açıldığı hususundaki red gerekçesi doğru bulunmamıştır.

2- Öte yandan davacı davalı yapı kooperatifinin üyesi olup alacaklıya da borçlu bulunmamaktadır. Kaydına haciz konulan 8 nolu daire davacıya, Noter huzurunda 11.7.1982 tarihinde yapılan kura çekilişi sonucu tahsis olunmuş, hacizler ise tahsisten çok sonra konulmuştur. 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 2. maddesi ile Yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre dairenin mülkiyeti davacıya tahsis tarihinde geçmiştir. O halde, tahsis sonucu malik olan davacının M.K.un 618. maddesine dayanarak kendisini ilgilendirmeyen kooperatif borcundan dolayı dairesinin tapu kaydına haksız olarak konulan haczin kaldırılması isteğiyle açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

KARAR : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 30.9.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Kooperatifler Kanunu MADDE 2 :Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulur. Ana sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması gerekir.

Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.

Sermaye miktarı sınırlandırılarak kooperatif kurulamaz. Kooperatif adını ancak bu kanuna göre kurulmuş teşekküller kullanabilir.

(Ek fıkra: 06/10/1988 – 3476/1 md.) Kooperatifler ve üst kuruluşlarının unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez.

Şerhi Ekleyen Üyemiz:

Kooperatif ortagi vefat ederse vergisi nasil hesaplanir?

Ölen kişinin kooperatif hissesinin beyanı-Sukru kizilot

Halk arasında söylenen Dünyada mekan, ahirette iman diye bir söz var. Yeterince parası olanlar ya da ödeme gücü bulunanlar, kısa zamanda bir ev sahibi olabiliyorlar. Olanakları yetersiz olan ya da tasarruf yapmak isteyen bazı kişiler de kooperatif yolu ile konut edinme yoluna gidiyorlar. Kooperatif olayı, o kadar uzun soluklu bir olay ki bazen kooperatif üyesinin, konut sahibi olmaya ömrü yetmiyor.

hurriyetemlak.com

16.03.2006 17:25:00

Halk arasında söylenen Dünyada mekan, ahirette iman diye bir söz var. Yeterince parası olanlar ya da ödeme gücü bulunanlar, kısa zamanda bir ev sahibi olabiliyorlar.

Olanakları yetersiz olan ya da tasarruf yapmak isteyen bazı kişiler de kooperatif yolu ile konut edinme yoluna gidiyorlar.

Kooperatif olayı, o kadar uzun soluklu bir olay ki bazen kooperatif üyesinin, konut sahibi olmaya ömrü yetmiyor. Ölünce de mirasçıları alıyor bir telaş. Acaba, bu hisseyi nasıl beyan edeceğiz, kaç lira göstereceğiz diye arayışa giriyorlar.

Ortağın Ölümü

Kooperatif üyesinin ölümü ile ortaklık sıfatı sona eriyor (Kooperatifler Kanunu Md. 141). Ancak Anasözleşmede gösterilecek olan şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatife ortak olmaları sağlanabilir (KK Md. 142).

Ölen ortağın kanuni mirasçılarının kooperatife ortak olmaları Anasözleşmeye bağlı. Örnek Anasözleşmede buna imkan tanınmıştır. Ancak ferdi ilişkiye geçilmemiş olması ve üç ay içinde temsilci tayin edilmesi (mirasçı sayısı birden fazla ise) koşulların yerine getirilmemesi, mirasın reddedilmesi veya ortaklığın devam ettirilmek istenmemesi halinde ölen kooperatif ortağının yaptığı ödemeler bilanço tarihinden itibaren bir ay içinde geri verilir.

Beyanname

Ölen kooperatif üyesinin mirasçılarının Kanun’da gösterilen koşulları yerine getirmeleri halinde mirasçılara intikal eden üyelik ve mallar veraset ve intikal vergisine tabidir. Mirasçı durumunda olan kişiler ölüm tarihinden itibaren 4 ay içerisinde Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamesi vermek zorundadırlar. Bu süre, duruma göre sekiz aya kadar uzayabilmektedir.

Ölüm halinde, evlatlıklar da dahil olmak üzere, çocuklara ve eşe isabet eden miras paylarının, her biri için 83 bin 139 YTL’si (2006 yılı için) veraset ve intikal vergisinden istisnadır. Çocuk olmadığı durumlarda, eşe uygulanan vergi istisnası artmakta ve 166 bin 375 YTL olmaktadır.

Verginin Oranı

Veraset ve intikal vergisi, yüzde birden başlayan ve yüzde 10’a kadar ulaşan artan oranlı bir tarifeye göre alınır. Hesaplanan vergi ise 3 yılda ve her yıl Mayıs ve Kasım aylarında olmak üzere 6 taksitte ödenir.

Hissenin Değeri

Yapı kooperatifi üyesinin ölümü halinde, kooperatif hissesinin ne şekilde belirleneceği ve beyan edileceği bir iç genelge ile açıklanmış ve bu konuda uygulama birliği sağlanmıştır. Maliye Bakanlığı’nın 17.01.1997 gün ve 19971 Seri No.lu Veraset ve İntikal Vergisi İç Genelgesi’nde;

“Yapı kooperatifi üyesinin ölümü halinde, hissesinin alacak olarak kabul edilerek, VUK’un 281. maddesine göre mukayyet değeri (ölüm tarihine kadar ödenen aidatlar toplamı) ile değerlendirilmesi gerekmektedir.” denilmektedir.

Sonuç olarak, ölen kooperatif üyesinin, ölüm tarihine kadar ödediği aidatların toplamı kooperatif hissesinin değeri olarak kabul edilecek ve veraset ve intikal vergisi beyannamesinde bu tutar beyan edilecek.

Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.-kemal Ozmen

Başlık Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.
Tarih 29/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102 29/02/2012

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su

teslimi işlemi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde Bölge Müdürlüğü olarak 01.10.2011 tarihinden itibaren yaptığınız su teslimi işleminin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmamakla birlikte, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında da dernek veya vakıflara ait veya tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi ile organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamı bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan iktisadi işletmeler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin ” Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine ait iktisadi işletmeler” başlıklı (4.16.) bölümünde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 4/1 (n) maddesine ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup bu bölümün ikinci paragrafında yer alan “Öte yandan, organize sanayi bölgeleri, tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisinin konusuna girmemektedirler.

Ancak, organize sanayi bölgelerinin, muafiyet kapsamı dışındaki iktisadi işletmelerinin bulunması halinde, bu iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacakları hususu Tebliğin (2.4.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.” açıklamalarıyla organize sanayi bölgelerinin hangi iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin (2.4.) bölümünde ise “…Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir. İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü, sadece işlemler üzerinden alınan vergi, resim ve harçları kapsamakta olduğundan, organize sanayi bölgelerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde belirtilen faaliyetleri dışındaki faaliyetleri nedeniyle elde edeceği gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak değerlendirilen organize sanayi bölgeleri tüzel kişilik olarak kurumlar vergisi mükellefi olmayıp devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetleri dolayısıyla oluşan iktisadi işletmeleri nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi kapsamında yapılacak su teslimi işlemi nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, 17/4-k maddesinde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, 19 uncu maddesinde, diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olacağı, KDV ye ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

69 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimlerinin istisna kapsamında olduğu; bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimlerinin de genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olacağı açıklanmıştır.

Buna göre, bölge müdürlüğünüz tarafından organize sanayi bölgesinde yapılan su teslimleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin bu işleminin KDV Kanununun 17/4-k maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatiflerde hangi durumlarda Sahsen sorumlu olurlar ?-Kemal OZMEN

2814
1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2. Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazımgelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz. H

Haziran ayı tüketimine ait faturanın Temmuz ayında düzenlenmesi halinde söz konusu faturadaki KDV’nin indirim hakkının ne zaman kullanılacağı ile geçici vergi beyannamesinin ne zaman verileceği-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-985

12/03/2012

Konu

:

Haziran ayı tüketimine ait faturanın Temmuz ayında düzenlenmesi halinde söz konusu faturadaki KDV’nin indirim hakkının ne zaman kullanılacağı ile geçici vergi beyannamesinin ne zaman verileceği

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin elektrik enerjisinin tamamını TEİAŞ’tan temin ettiği, Haziran ayına ilişkin elektrik tüketimlerinin elektrik dağıtım şirketleri tarafından Temmuz ayının 1-5 inci günleri arasında (bazen 15’i) sayaçlar okunmak suretiyle saptanarak faturaya baz teşkil edecek bilgilerin TEİAŞ’a bildirildiği, TEİAŞ tarafından da 15-16 Temmuz tarihleri arasında hesapların kesinleştirilerek şirketinize “Haziran ayına ilişkin tüketim bedeli” açıklamasıyla Temmuz ayında fatura düzenlendiği, şirketiniz tarafından da müşterilerinize Haziran ayına ait tüketimin Temmuz ayında fatura edilebildiği belirtilerek, Haziran ayına ait elektrik faturasının Temmuz ayında düzenlenmesi nedeniyle, söz konusu elektrik giderlerine ilişkin faturadaki KDV’nin indirim hakkının ne zaman kullanılacağı ve geçici vergi dönemleri itibariyle gider kaydının hangi dönemde olacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

I-KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde de; safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmıştır.

Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesinde ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır. Ayrıca “Dönemsellik” kavramı gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve karlarını aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca gelir ve giderlerin ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.

Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanunun 32 inci maddesinin birinci fıkrasında, kurum kazancı üzerinden % 20 oranında kurumlar vergisi alınacağı, ikinci fıkrasında da kurumlar vergisi mükelleflerince, câri vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve câri dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 120 inci maddesinde ise; ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabının cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili hesap döneminin üçer aylık kazançları (42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi ödeyecekleri, hesaplanan geçici verginin üç aylık dönemi izleyen ikinci ayın ondördüncü günü akşamına kadar bağlı olunan vergi dairesine beyan edilerek onyedinci günü akşamına kadar ödeneceği belirtilmiştir.

Buna göre, elektriğin aylık bazda satışı ve tedarikinde gelir veya gider mahiyet ve tutar itibariyle ay sonunda kesinleşmiş olduğundan, elektrik satışı ve tedarikinden doğan gelir ve giderin de ay sonu itibarıyla tahakkuk ettiğinin kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla şirketiniz tarafından elektrik satışı ve tedarikinden doğan gelir ve giderin tahakkuk tarihi itibarıyla ilgili geçici vergi ve takvim yılı hesap dönemlerinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

II-KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

10 uncu maddesinin (a) bendinde; vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendinde; malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi ile (g) bendinde; su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesinde meydana geldiği,

29/1 inci maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergilerini indirebilecekleri,

29/3 üncü maddesinde ise, indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği

hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, elektrik enerjisi tedariki ve satışına ilişkin olarak firmanız adına TEİAŞ tarafından düzenlenen faturalar ile ilgili olarak yüklenilen katma değer vergilerinin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde genel esaslara göre indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, yılın son aylarında tüketilen elektrik bedellerine ait faturaların izleyen yılın Ocak ayında düzenlenmesi durumunda, bu faturalardaki KDV nin de, faturaların kanuni defterlere kaydedildiği dönemde indirim konusu yapılması mümkündür.

Ayrıca, bir önceki yılın Aralık ayında tüketilen elektrik bedellerine ait faturaların takip eden yılın Ocak ayında düzenlenmiş olması halinde, bu faturalardaki katma değer vergisi, söz konusu belgelerin defterlere kaydedildiği Ocak vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilecektir.”

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İsletme kooperatifi nedir ?-Kemal ÖZMEN

İşletme kooperatifi sosyal tesisleri olan ve daha çağdaş bir ilişki ve yönetimi benimseyen sitelerin gereksinimlerine cevap vermek üzere hazırlanmış ve uygulamaya konmuş bir kooperatif türüdür. Yapı kooperatiflerinin işletme kooperatifi olarak tür değiştirmesi durumunda sitenin parsel bazında yönetilmesi, dolayısıyla bölünmesi riski önlenmiş olacaktır. Uygulamada işletme kooperatifi anasözleşmesi hükümleri öncelikle uygulanacak, ancak ortakların mülkiyete ilişkin hakları da korunmuş olacaktır.

Konu ile ilgili detaylı makalemiz için;

https://medium.com/@evrenozmen/i%CC%87%C5%9Fletme-kooperatifi-nedir-6ba19e6d4e76

 

Yapı kooperatiflerinin amaç ve tür değişikliği yaparak işletme kooperatifine dönüşmesi ve işletme kooperatifi olarak faaliyetini sürdürmesi olanaklı bulunmaktadır.

Yapı kooperatifleri statüsünden işletme kooperatifi statüsüne amaç ve tür değişikliği yaparak geçilmesi için yapılacak iş ve işlemleri anlatmadan önce, işletme kooperatifi hakkında genel olarak bilgi verilmesi uygun olduğundan aşağıda bu konuda, yani işletme kooperatifi konusunda bilgi verilmiştir.

İşletme kooperatifleri 1163 sayılı Kooperatifler Yasası’na tabi olan bir kooperatif türüdür.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 30.06.1989 tarih ve 22311 sayılı tebliğinde halihazırda 1163 sayılı Kooperatifler Yasası’na tabi 15 adet kooperatif türü olduğu belirtilmiştir. Ancak bu türlerin sabit olmayıp, ileride gereksinim duyulması halinde artabileceği belirtilmektedir. Kooperatifler Yasası’nın 56. maddesinde “Aynı türde başka bir kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmamak” hükmünün uygulanmasında bu sayı esas alınmaktadır.

SİTE İŞLETME KOOPERATİFİ ANASÖZLEŞMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KURULUŞ, TÜZEL KİŞİLİĞİN KAZANILMASI VE ANASÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ, UNVAN, MERKEZ, SÜRE, AMAÇ VE FAALİYET KONULARI

KURULUŞ:
Madde 1- Bu ana sözleşmede isimleri, tabiiyetleri, adresleri ve taahhüt ettikleri sermaye payları gösterilen kimseler tarafından, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre değişir ortaklı, değişir sermayeli ve sınırlı sorumlu bir toplu işyeri yapı kooperatifi kurulmuştur.

TÜZEL KİŞİLİĞİN KAZANILMASI VE ANASÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ:
Madde 2- Kooperatif Ticaret Siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır. Tescilden önce kooperatif namına iş ve işlem yapanlar bunlardan şahsen ve zincirleme olarak sorumludurlar. Anasözleşmede yapılacak değişiklikler kuruluştaki usule tabidir.

UNVAN:
Madde 3- Kooperatifin unvanı Sınırlı Sorumlu ……………………………Toplu İşyeri Yapı Kooperatifidir.

MERKEZ:
Madde 4- Kooperatifin Merkezi…………………………………. dir.

SÜRE:
Madde 5- Kooperatifin süresi …………. yıldır.

Ortakliktan istifa-Kemal Ozmen

Taraflar arasında görülen davada (Karşıyaka Asliye Ticaret Mah-kemesi)’nce bozmaya uyularak verilen 21.06.2006 tarih ve 2006/157-2006/182 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmaiı olarak davalı vekili tarafından istenmiş, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildi ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatif ortağı olup, adına kat irtifak tapusu verilmiş bağımsız bölümün tasarrufunda bulunduğunu, davalının kooperatife gönderdiği istifaname İle üyelikten istifa ettiğini bildirdiğini, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 10. maddesi ve Yargıtay içtihatlarına göre, istifanın ortaklıktan çıkma anlamına geleceği, ortaklıktan çıkma iradesi İle birlikte ortaklık payı dahil ortaklıktan kaynaklanan tüm hakların kooperatife iadesinin gerekeceğini ileri sürerek, davalı adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili kooperatif adına tesciline, dava konusu taşınmaza davalının vaki müdahalesinin önlenmesine ve taşınmazın boşaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davalının genel kurul kararları uyarınca yetkilendirilen kooperatif yönetiminin hesabı gibi peşin ödeme yapıp, ibranamesini ve ferdi tapusunu aldığını, davacının kendi yapbğı işlemi inkar ederek, ibra edilen davalıya tapusunu verdikten sonra tapu iptal ve tescil davası açmasının kötü niyetli bir davranış olduğunu, peşin ödeme yapan davalı ve diğer üyeler için her genel kurulda yeni Ödemeler öngörülüp, bunun üzerine istifa etmekten başka yol kalmadığını, davalının tüm ilişiğinin bittiği kooperatiften istifa ettiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince tem-yizi üzerine, karar Dairemizin 2004/15002 E., 2006/1790 K. sayılı ilamıyla, ilamda yer alan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, bozmaya uyularak ya-pılan yargılama sonucunda, kooperatifçe öngörülen giderlerin talep edildiği dönemde dava konusu konuttan davalının yararlandığı, istifa beyanının akçalı yükümlülüklerinden kaçınma amacına yönelik olduğu, istifanın ortaklıktan çıkma anlamına geldiği, ortaklıktan çıkma iradesi ile birlikte ortaklık payı dahil ortaklıktan kaynaklanan tüm hakların kooperatife iadesinin gerekeceği sonu-cuna varılarak, davanın kabulü ile davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı kooperatif adına tapuya tesciline, davalının taşınmaza vaki müda-halesinin önlenmesine, taşınmazın boş olarak davacıya teslimine karar ve-rilmiştir.

Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, ferdi tapu mülkiyeti kurulduktan sonra istifa yolu ile kooperatif ortaklığından ayrılan ortağa yöneltilen kooperatif ortaklığı yolu ile edinilen bağımsız bölüme ilişkin tapu kaydının iptali ile bağımsız bölümün kooperatif adına tapuya tescili istemine ilişkindir.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, kooperatif ortaklan bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve yü-kümlülüklerde eşittirler. Bu nedenle ilke olarak, aynı Yasa’nın 10. maddesinde

düzenlenen istifa yolu ile ortaklıktan çıkan kişinin, 17. maddede öngörülen ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak yedek akçeler ve genel giderlerden payına düşenin İndirilmesinden sonra yaptığı ödemelerinin istirdadı hakkı saklı kalmak kaydı İle kooperatif ortaklığı yolu ile edindiği haklarını kooperatife iade etmesi gerekir.

Davacı kooperatifin 23.06.2002 tarihinde toplanan genel kurulunda gündemin 6. maddesi görüşülerek hesaplanacak bakiye borcunu kapatan ortakların, kooperatif giderlerinden payına düşeni ödeme yükümlülüğü devam etmek kaydı ile ferdi tapularının çıkarılmasına ve tapuda gereken işlemleri yapmaya yönetim kurulunun yetkilendirilmesine karar verilmiştir.

Bu kararın alınmasından sonra kooperatifçe çıkarılan borcunu ödeyen davalı da dahil bir kısım ortaklara yönelik olarak kooperatifi temsil ve ilzama yetkili iki yönetim kurulu üyesi tarafından düzenlenerek imzalanan ibranameyle genel giderlere katılım payı dışında kalan borcun bulunmadığı belirtilmiş, akabinde Ekim 2002’de bu şekilde ödeme yapan ortaklara daha önce isabet edip de tahsis olunan konut niteliğindeki bağımsız bölümlerle ilgili ferdi tapular çıkartılarak verilmiştir. Bu durumdaki ortaklar, adlarına bireysel tapu kaydı oluşturulduktan sonra istifa yolu ile ortaklıktan ayrılmışlardır. Oysa, anılan genel kurul kararı ve davalı tarafa yönelik düzenlenen İbranamede dahi inşaat maliyetinden kaynaklanan bakiye borcunu hesaplanmış tutarı üzerinden ödeyerek adlarına ferdi tapular çıkarılacak ortakların, genel giderlerden pay-larına düşen katılım bedelini ödeme yükümlülüğünün süreceğinin açıkça be-lirtilmiş olması karşısında, varlığı ve faaliyetleri devam eden henüz tasfiye kararı alınmamış olan kooperatif ortaklığından istifa ile ayrılma halinde or-taklığın yüklediği mükellefiyetlerden tümüyle muaf kalınıp, ortak olmakla amaçlanan bütün yarar ve menfaatleri elde etmeye cevaz verilmesi açıklanan eşitlik ilkesini zedeleyici sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu bakımdan, davalı durumundaki istifa yolu ile ortaklığı sona erenlerin, belirtilen genel kurul kararı doğrultusunda yaptıkları (ve gerçek bakiye borçlarını yansıbp yansıtmadığı da ayrıca inceleme ve tespite muhtaç) ödeme ve karşılığında ibraname verilerek tahsisli konutlarının ferdi tapulu mülkiyetine kavuşmalarının sonrasında koo-peratif ortaklığı sayesinde edinilen hakların ortaklık statüsüne bağlı doğmuş ve doğacak yükümlülüklerden ayrı ve bağımsız bir himaye görmesi gerektiğine dayalı davalı savunmasına itibar edilmemesi kural olarak isabetsiz değildir.

Ancak, yapılan inceleme ve araştırma, açıklanan çerçevede gelişen uyuşmazlığı doğru çözüme götürmeye yeterli değildir.

Davalı kooperatif vekilinin temyize cevap dilekçesinde sunduğu ve karardan önceye ait olmasına rağmen hüküm verilinceye kadar dosyaya yan-sımamış olan 14.05.2006 günlü genel kurul toplantısında (9) nolu gündem maddesi görüşülerek alınan kararla, eldeki dava da dahil derdest tapu iptali ve tescil davalarında hasım gösterilen ortakların kooperatife olan borçlarının kapatılması kaydı ile ortaklığa yeniden kabul edilmeleri konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği görülmekle, öncelikle bu husus üzerinde durularak kararın kesinleşmiş olması halinde, yönetim kurulunca ne gibi işlem yapıldığı, hesaplanan borcun gerçek borcu yansıbp yansıtmadığı, genel kurul kararının özüne ve amacına uygun biçimde ilgili kişilere bildirim yapılarak genel kurulca tanınan olanağın kullandırılıp kullandınlmadığı, bu arada 28.06.2003 tarihli genel kurulun (5) nolu kararı ile davalı durumundaki eski ortaklar için ka-rarlaştırılan düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın akıbeti belirlenip, bunun kapatılacak borca etkisi de gözönünde bulundurularak yapılacak in-celeme, araştırma ve değerlendirmeyle oluşacak uygun sonuç dairesinde da-valı tarafın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan eksik incelemeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Konut yapı kooperatifinde KDV uygulamaları ve kurumlar vergisi yönünden vergilendirilmesi. -Kemal OZMEN

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.17-831

05/03/2012

Konu

:

Konut yapı kooperatifinde KDV uygulamaları ve kurumlar vergisi yönünden vergilendirilmesi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; konut yapı kooperatifinizin konut teslimleri için fatura düzenleyip düzenlemeyeceği, söz konusu teslimlere ilişkin katma değer vergisi (KDV) hesaplanıp hesaplanmayacağı, hesaplanan KDV çıkması halinde bu vergiden, daha önce gider veya maliyet unsuru olarak değerlendirilen yüklendiğiniz KDV lerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı ve kurumlar vergisi beyannamesinde kar/zarar matrah tahakkukunun olup olmayacağına ilişkin Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (k) bendinde;” Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yöneti kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri “nin kurumlar vergisinden muaf olacağı hüküm altına alınmıştır.

Konuyla ilgili olarak 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13 Kooperatifler” başlıklı bölümünde konu hakkında detaylı açıklamalara yer verilmiştir.

Yapılan incelemede kooperatifinizin 1/1/2009 yılından itibaren kurumlar vergisi mükellefi olduğu ve bu tarihten itibaren mükellefiyetle ilgili ödevlerini yerine getirmesi gerektiği tespit edilmiştir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 Sayılı KDV Kanununun 1/1 inci maddesine göre Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetler KDV’ye tabi bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 17/4-k maddesinde ise konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimlerinin KDV den müstesna olduğu hüküm altına alınmış, ancak söz konusu Kanun hükmü 3/7/2009 tarihinden geçerli olmak üzere 5904 sayılı Kanunun 13/b maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak 5904 sayılı Kanunun 16 ncı maddesiyle 3/7/2009 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV Kanununa eklenen geçici 28 inci maddede; “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerince üyelerine yapılan konut teslimleri katma değer vergisinden müstesnadır.” hükmüne yer verilerek, 3/7/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri KDV den istisna edilmiştir.

Konuya ilişkin olarak 113 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin “Konut Yapı Kooperatiflerinin Üyelerine Konut Teslimlerinde KDV Uygulaması” başlıklı (A/4) bölümünde; “5904 sayılı Kanunun yayımlandığı 3/7/2009 tarihinden itibaren bina inşaat ruhsatını almış olan konut yapı kooperatifleri tarafından, üyelerine yapılacak konut teslimleri, söz konusu konutlar için belirlenen oranlarda KDV’ye tabi tutulacaktır. Dolayısıyla, 3/7/2009 tarihinden itibaren bina inşaat ruhsatı alan konut yapı kooperatifleri adına, bina inşaat ruhsatının alındığı tarihten itibaren KDV mükellefiyeti tesis edilecek, vergiye tabi işlemleri bulunmasa dahi sözü edilen konut yapı kooperatifleri tarafından takvim yılının üçer aylık dönemleri itibariyle KDV beyannamesi verilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Öte yandan KDV Kanununun; 29/1 inci maddesinde mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV den, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’nin indirebileceği, 29/2 nci maddesinde ise, indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan kısmının yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen tutarların da izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden ya da mahsuben iadesi imkânı getirilmiştir.

İade uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar 74, 76, 82, 85, 99, 101, 105, 106 ve 107 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde belirtilmiştir.

Bunun yanında konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimine ilişkin olarak 60 no.luı KDV Sirkülerinin 8.2.2. bölümünde gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Buna göre, Kooperatifinizin 3/7/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olması halinde üyelerinize yapacağınız konut teslimleri KDV Kanununun geçici 28 inci maddesine göre KDV den istisnadır. 3/7/2009 tarihinden sonra bina inşaat ruhsatı almış olmanız halinde ise üyelerinize yapacağınız 150 m² ye kadar konut teslimlerinde %1 oranında, 150 m² nin üstündeki konut teslimlerinde ise %18 oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.

Kooperatifinizin bina inşaat ruhsatını 3/7/2009 tarihinden sonra almış olması halinde inşaat ruhsatının alındığı tarih itibariyle kooperatif adına KDV mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmektedir.

Kooperatifinizce indirimli oranda KDV uygulanarak teslim edilen konutlarla ilgili olarak yüklendiğiniz KDV nin indirimi mümkün olup, indirim yoluyla gideremediğiniz KDV Kanunun 29/2 nci maddesi ve yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yılı içerisinde mahsuben, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmı da izleyen yılda nakden veya mahsuben iade edilebilecektir.

Ayrıca KDV mükellefiyetinin tescilinden önce Kooperatifiniz tarafından yapılan giderlere ilişkin ödenen ve kurumlar vergisinde gider veya maliyet olarak dikkate alınan KDV nin ilgili kayıt ve beyanların düzeltilmesi şartıyla indirim hesaplarına alınması ve indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade hesabına dahil edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Emeklinin sahip olduğu arsa paylı (hisseli) gayrimenkul için indirimli emlak vergisi oranından yararlanıp yararlanamayacağı hk.-Kemal OZMEN

Emeklinin sahip olduğu arsa paylı (hisseli) gayrimenkul için indirimli emlak vergisi oranından yararlanıp yararlanamayacağı hk.
Tarih 21/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-655
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-655

21/02/2012

Konu

:

Emeklinin sahip olduğu arsa paylı (hisseli) gayrimenkul için indirimli emlak vergisi oranından yararlanıp yararlanamayacağı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, emekli olduğunuzu, arsa paylı (hisseli) tek meskeninizin bulunduğunu ve bu mesken için ilgili belediye tarafından emlak vergisi istenildiğini belirterek indirimli bina vergisi oranı (sıfır) uygulamasından yararlanıp yararlanamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Bakanlar Kurulu, kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, özürlülerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil) halinde, bu meskenlerine ait vergi oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu hüküm, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanır. Muayyen zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Geliri olmadığını belgelemenin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükmün verdiği yetkiye dayanılarak muhtelif tarihlerde çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları ile 1998-2006 yılları için gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskene (muayyen zamanlarda dinlenme amacıyla kullanılanlar hariç) sahip olmaları halinde (intifa hakkına sahip olunması hali dahil), bu meskene ait bina vergisi oranı sıfıra indirilmiştir.

1319 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinde yeni inşa edilen binalar için, inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı bütçe yılı içerisinde, bina bütçe yılının son üç ayı içinde bitmiş veya kullanılmaya başlanmış ise üç ay içinde emlakın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye bina vergisi bildirimi verileceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, binanın, su, elektrik ve doğalgaz aboneliğinin tesis edilmesi, mesken olarak kullanıldığına karine teşkil etmekte olup dolayısıyla mükelleflerin bina vergisi ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeleri icap etmektedir.

Bu durumda, 1319 sayılı Kanunun 8’inci maddesinde yer alan indirimli bina vergisi oranı (sıfır) uygulamasından yararlanılabilmesi için de binaya ait iskan belgesinin alınma şartı bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2’yi geçmeyen tek meskene (muayyen zamanlarda dinlenme amacıyla kullanılanlar hariç) sahip olmanız ve kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldığınız aylık dışında başkaca bir gelirinizin olmaması halinde, gerekli şartları haiz olduğunuz tarihi takip eden bütçe yılından itibaren sahip olduğunuz arsa paylı (hisseli) mesken nedeniyle indirimli bina vergisi oranı (sıfır) uygulamasından yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kooperatifler Yeni turk ticaret kanunu kapsamında bölünebilir mı?-Kemal OZMEN

Konuya iliskin raporumuz icin bize ulaşın
İ[email protected]