Dövizli Sözleşmeler ile İlgili Güncel Cevaplar


Dövizli Sözleşmeler ile İlgili Güncel Cevaplar

Evren ÖZMEN-info@ozmconsultancy.com

Döviz cinsinden sözleşmeler ile ilgili süreci hatırlarsak,

ilk önce 2018 Eylül ayında bir tebliğ taslağı yayınlandı Bu tebliğde neredeyse döviz cinsinden düzenlenen bütün sözleşmelerin Türk Lirasına dönülmesi gerektiği sonucu çıkıyordu.

Sonrasında 6 Ekim Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARA İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2008–32/34)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2018–32/51) e göre her sözleşmeyi TL ye çevirmek zorunlu olmadığı bazı istisnalar olduğu resmileşti .

16 Ekim tarihinde ise Hazine bakanlığının sayfasında açıklamalar, sık sorulan sorular v.b.içeren basın duyurusu yayınlandı

Daha sonra ise 16 kasımda yukarıda yazılı tebliğde sektörlerin talepleri üzerine bazı değişiklikler daha söz konusu oldu. 

Bu arada 22 Kasım 2018 Tarihinde Türk Lirasına çevrilen sözleşmeler ile ilgili Damga vergisi sirküleri yayınlandı.

Bütün bu süreçte bir çok kişinin aklında tebliğdeki açıklamalarda yeterli cevabı bulamamaları nedeni ile sorular oluştu.

En son 27 Şubat 2019 Tarihinde ise yine Hazine bakanlığının sayfasında sık sorulan sorulara cevap mahiyetinde bir döküman yayınlandı.

Başa dönüp baktığımızda ve ilk çıkan tebliğden geldiğimiz sürece kadar değişiklikleri yorumladığımızda bir çok sözleşmeye istisna getirildiğini görüyoruz. Madem bu noktaya gelinecekti baştan bu tebliğ çıkmadan sektörlerin yeterince görüşü alınarak çıkartılamaz mıydı sorusu akıllara gelmiyor değil.

27 Şubat tarihindeki bazı önemli soru ve cevapları bu yazıya alıntılıyorum.

Soru-1 Tebliğ’de yapılan değişiklikten önce ithal girdilerim olduğu için yurt içinde dövizle ya da dövize endeksli olarak ticari mal satıyordum. Söz konusu değişiklikten sonra yurt içinde yine aynı şekilde satmaya devam edebilir miyim?

Cevap-1:Menkul satış sözleşmelerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması serbest olduğu için eğer satışı yapılacak olan ticari mal menkul tanımına giriyorsa döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak satılabilir. Yalnızca, taşıt satışına ilişkin menkul satış sözleşmeleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak yapılamaz. Ayrıca döviz cinsinden maliyet içeren eser sözleşmelerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.


Soru-2: Döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde, sözleşmenin TL üzerinden yapılıp faturanın döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün müdür?

Cevap-2:Mümkün bulunmamaktadır.


Soru-3:Tebliğ’in 19. fıkrasında geçen “dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler” ifadesi ile tam olarak ne kastedilmektedir?

Cevap-3:Söz konusu ifade ile payların asgari olarak yüzde ellisine sahip olma şartı veya doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliği bulunmamakla birlikte imtiyazlı hisselerin elde bulundurulması veya diğer hissedarlarla yapılan anlaşmalara istinaden oy hakkının çoğunluğu üzerinde tasarrufta bulunulması veya herhangi bir suretle yönetim kurulu üyelerinin karara esas çoğunluğunu atayabilme ya da görevden alma gücünün elde bulundurulması suretiyle şirketin ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip olunması kast edilmektedir.


Soru-4:Tebliğin 19 uncu fıkrası kapsamına giren şirketlerin kiracı olduğu gayrimenkul kiralama sözleşmelerinin 13.09.2018–16.11.2018 tarihleri arasındaki dönemde Türk lirasına çevrilmiş olması durumunda tanınan yeni istisna kapsamında tekrar döviz olarak düzenlenmesi mi gerekmektedir?

Cevap-4:Bilindiği üzere, 13.09.2018 ile 16.11.2018 arasındaki dönemde yürürlükte olan mevzuat uyarınca gayrimenkul kiralamasına ilişkin bir istisna bulunmaması nedeniyle sözleşmenin Türk parasına çevrilme zorunluluğu bulunmaktaydı. Söz konusu dönemde gayrimenkul kiralama sözleşmesinin Türk parasına çevrilmiş olması halinde 16.11.2018 tarihinden sonra gayrimenkul kiralama sözleşmelerine istisna getirilmesi gerekçesiyle kiralayanın rızası hilafına daha önce Türk parasına çevrilmiş sözleşme bedelinin yeniden döviz cinsinden talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise gayrimenkul kiralama sözleşmelerine istisna getiren Tebliğ’in 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının lafzında “mümkündür” ifadesinin yer alması olup, söz konusu hüküm kapsamında istisna tanınan taraflara sözleşme bedelini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak düzenleme konusunda bir zorunluluk yüklenmemesidir. Söz konusu hüküm uyarınca, sözleşme taraflarının mutabık kalmaları şartıyla daha önce Türk parasına çevrilmiş olan sözleşme bedeli döviz cinsinden kararlaştırabilecektir. Bu itibarla, yeni yapılacak bir gayrimenkul kiralama sözleşmesinin mezkur istisna kapsamında bulunması halinde sözleşme bedeli sözleşme taraflarının mutabık kalmaları şartıyla döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırabilecektir. Ancak, 13.09.2018 tarihinden önce akdedilmiş bulunan gayrimenkul kiralama sözleşmeleri aynı zamanda istisna kapsamında yer alıyorsa; öncelikle gayrimenkul kiralama sözleşmesine ilişkin döviz cinsinden belirlenmiş bedelin 13.09.2018 ile 16.11.2018 tarihleri arasında Türk parasına çevrilip çevrilmediğine bakmak gerekmektedir. Eğer çevrilmiş ise bedelin yeniden döviz cinsinden belirlenmesi ancak sözleşmenin diğer tarafının rıza göstermesi halinde mümkün bulunmaktadır. Ancak bedel 13.09.2018 ile 16.11.2018 tarihleri arasında Türk parasına çevrilmemişse 16.11.2018 tarihinde istisna kapsamına alınmış olması nedeniyle Tebliğin 8 inci maddesinin yirmi dördüncü fıkrası uyarınca Türk parasına çevrilmesine gerek bulunmamaktadır.


Soru-5: 32 sayılı Kararın Geçici 8 nci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan kira sözleşmelerindeki depozito bedellerinin Türk Lirasına çevrilmesi gerekmekte midir?

Cevap-5:Hayır, gerekmemektedir. 2018–32/52 sayılı Tebliğ’in yirmi sekizinci fıkrasının son paragrafı uyarınca; 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği 13.09.2018 tarihinden önce akdedilmiş bulunan gayrimenkul kira sözleşmeleri kapsamında verilen depozitoların Türk Lirasına çevrilmesi zorunlu değildir. Anılan tarihten sonra akdedilen sözleşmeler kapsamındaki depozito bedellerinin Türk Lirası cinsinden belirlenmesi zorunludur.


Soru-6: Tebliğ’e aykırı davranmanın yaptırımı nedir?

Cevap-6:Tebliğ’e aykırılıklara ilişkin Türk Parası Kıymetinin Korunması Hakkında 1567 Sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında 3.000–25.000 TL tutarında (yeniden değerleme oranları dikkate alındığında yaklaşık 6.300–55.000 TL) idari para cezası sözleşmenin her bir tarafı için ayrı ayrı olmak üzere uygulanacaktır. Tekerrür durumunda ise bu cezalar iki katı olarak uygulanmaktadır.

Ancak Tebliğ’e aykırılıklara ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılıkları nezdinde işlem başlatılabilmesini teminen Bakanlığımıza gönderilen ihbarların ekinde söz konusu iddiaları destekleyici somut bilgi ve tevsik edici belgelerin (fatura, sözleşme örneği, fiyat teklifi vb.) yer alması gerekmektedir. Hiçbir somut belgeye dayanmayan ihbarlar hakkında Bakanlığımızca işlem tesis edilememektedir.


Soru-7: Futbolcuların ücretleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak ödenebilir mi?

Cevap-7:Futbolcu ücretleri iş sözleşmesi kapsamında olup, Tebliğ’in 8 inci maddesinin altıncı ve on dördüncü fıkraları uyarınca:

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan futbolcuların ücretlerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak ödenmesi mümkündür.

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunan futbolcuların Türkiye’de yerleşik kulüplerle yapacağı sözleşmelerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün değildir.


Soru-8: İş makinelerinin satışına ilişkin sözleşmelerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak akdedilmesi mümkün müdür?

Cevap-8: Evet mümkündür. İş makineleri satış sözleşmeleri menkul satış kapsamında değerlendirilmektedir.


Soru-9: Taşıt kiralama ve satış sözleşmelerinin Türk Lirasına çevrilmemesine ilişkin bir istisna var mıdır?

Cevap-9:Tebliğ’in 8 nci maddesinin yirmi beşinci fıkrası uyarınca; yalnızca 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği 13.09.2018 tarihinden önce akdedilmiş bulunan, taşıt kiralama ve yolcu taşıma amaçlı ticari taşıt satış sözleşmelerinin Türk Lirasına çevrilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

Mart 2019 Vergi Takvimi ve Önemli Tarihler

Nakit Planınızı yapabilmeniz için Mart Ayı İçinde Ödemeniz Gereken Sigorta ve Vergilerin listesini aşağıda bulabilirsiniz.

 

26/03/2019

Şubat 2019 Dönemine Ait Muhtasar ve  Katma Değer Vergisinin Ödemesi

01/04/2019

2018 Yılına İlişkin Yıllık Gelir Vergisinin 1. Taksit Ödemesi ( Kira Gelirleri Dahil)

01/04/2019

Şubat 2019 Dönemine Ait Sigorta  ve  Bağ-kur Ödemesi ( Genç Girişimci Avantajından faydalananlar bağ-kur ödemesi yapmayacaktır)

 

Not-1: 2018 yılında yapmış olduğunuz eğitim ve sağlık giderlerinizi Mart Döneminde hazırlanacak gelir vergisi beyannamenizde sınırlı olarak indirim konusu yapma imkanı olması nedeni ile tarafımıza göndermeyi unutmayınız.

 

Not-2: 2018 yılında kira geliri elde etmiş iseniz gelir vergisi beyannamenize eklenmesi gerekmektedir.

 

Not-3: Katma Değer vergisi mevzuatındaki değişiklik nedeni ile 2018 yılına ait faturalara ait katma değer vergileri 2019 yılında da indirim konusu yapılabilmektedir. Bu nedenle tarafımıza göndermediğiniz 2018 yılına ait fiş/fatura var ise göndermenizi rica ederiz.

İşsizlik ve istihdam hedefi-AÇIL SEZEN

İşsizlik ve istihdam hedefi-AÇIL SEZEN

İşsizlik Türkiye’nin en büyük sorunu. Yeni değil, her zaman öyle oldu.

Türkiye’de işsizlik oranı kabaca %10’dur. 2005’ten bu yana ortalama işsizlik oranı %10.1.
Türkiye’de kural hemen hemen hiç değişmez. İşler iyi gittiğinde Türkiye’de 5 gençten biri işsizdir örneğin. İşler kötü gittiğinde ise 4 gençten biri işsizdir.

2008 başından bugüne kadar geçen 11 yıllık süreçte Türkiye ekonomisinin ortalama büyüme hızı %5 oldu. Bu, kabaca cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiğimiz büyüme oranı ile aynı.
Aynı yıllar arasında yıllık ortalama yarattığımız istihdam 790 bin kişi olmuş.
Bu hiç fena bir istihdam değil. Nüfusa oranla baktığımızda, son 5 yıl içine yaşadıklarımıza baktığımızda, bu istihdamı yaratabilmiş olmak başarıdır.

En fazla istihdamı, %7’nin üzerinde büyüdüğümüz 2017 yılında yakalamışız (1.6 milyon kişiye iş yaratmışız.) 2018 yılı ise bu serinin en zayıf yılı olmuş ve sadece 26 bin kişilik istihdam üretebilmişiz.

Ancak Türkiye gibi yaş ortalaması 30 olan bir memlekette bu istihdam rakamı yeterli olamıyor.
Zira, 2008 sonundan bakarsak, geçen 10 yılda ortalama her yıl işgücüne 956 bin kişi katılmış.

Yarattığımız istihdam işgücüne katılımın altında

Son 5 yıla bakarsak, işgücüne katılanların ortalaması 1.1 milyon kişiye yükselmiş, ürettiğimiz istihdam ortalaması 800 bin olmuş. Dolayısıyla her yıl ortalama 300 bin kişiyi işsiz hanesine yazmak zorunda kalmışız.

Yarattığımız istihdam, işgücüne katılımın altında kaldığı için işsizlik en büyük sorunumuz.
Basit bir korelasyon matrisi yazarak, Türkiye’nin byüüme rakamı, hizmet sektörü büyümesi, Türkiye’de yaratılan istihdam ve işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi görmeye çalışalım.
Maksat bilimsel bir makale değil, o yüzden detayına inmeden anlatmayı deneyelim.
Çıkan ilişki, aslında Türkiye’de emek piyasasının üretim değil, bir hizmet piyasası olduğunu net şekilde ortaya koyuyor. Yıllık olarak Türkiye’de hizmetler sektörü büyümesiyle üretilen istihdam sayısı arasındaki korelasyon 0.73. (Bu rakam 1 seviyesine ne kadar yaklaşırsa, ilişkinin o kadar kuvvetli olduğunu anlıyoruz.) Teyidini ise hizmet sektörü büyümesiyle işsizlik oranı arasındaki tersine ilişkiden alabiliyoruz (-0.69).

Gelelim son verilere…

Türkiye’de son işsizlik rakamlarına baktığımızda manşet rakam %12.3’e, tarım dışı işsizlik ise %14.3’e kadar çıktı. İşsizlik analiz ederken bakmamız gereken asıl yer olan mevsimsellikten arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı ise %14.1’e yükseldi. İster manşet, ister arındırılmış rakama bakalım; bu bize diyor ki “2018 Kasım itibarıyla Türkiye’de çalışan insan sayısı 2017 Kasım’da çalışan sayısından daha az.”

Manşet rakamda genç işsizliği %24.3’e kadar çıktı.

Üstelik tüm bunlar 20’ye yakın istihdam teşviki verilmesine rağmen, kamu istihdamında yaşanan %20.8’lik artışa rağmen oluyor. Yani, insanların işleri iyi gitmediğinde siz ne kadar istihdam için teşvik sağlarsanız sağlayın, yeni istihdam üretmek için yeterli olmuyor. Bu teşvikler ile hedeflenebilecek olan şey, ancak yeni işsiz yaratmamak adına iş kayıplarının bir bölümünün önüne geçebilmek oluyor.

Sebeplerle değil, sonuçlarla mücadele eder hale gelmeyelim

Şimdi gelelim hedeflere…

Dünyanın her yerinde, ekonomik sorunlar başgösterdiğinde devlet elini işin içine sokar. Elindeki imkanları vatandaşlarının sorunlarını çözmek, refahını artırmak için kullanır. 2008 krizinde ABD’de devlet insanların posta kutularına çekler bırakarak ekonomiyi canlandırmaya çalıştı.
Avrupa’da Merkez Bankası kredi verebilsinler diye bankalara olmayacak likidite destekleri verdi. Dolayısıyla bizim de devlet olarak koşullar kötüleştiğinde elimizdeki imkanları devreye sokmamız çok doğrudur, yerindedir.

İnsanların işlerini kaybettikleri yerde, devletin İşsizlik Sigortası Fonu’nu kullanarak bir yandan işsizlere ödeme yaparken, diğer tarafta yeni işsizlerin oluşmasını engelleme çabası, primlerin ertelenmesi olağandır. Enflasyonu çok yükselmişken asgari ücret buna göre ayarlanıyorsa, işverene binen yükün bir bölümünün devletçe paylaşılması da öyledir. Bunca genci olan memlekette genç istihdamını teşvik için alınan önlemler kıymetlidir. Tüm bunların ideolojilerden bağımsız olarak desteklenmesi gerekir. Elbette yakın zamanda seçim olması, bu teşviklerin siyasi malzeme olarak değerlendirilmesini de beraberinde getiriyor.

Ancak son dönemde birden fazla örnekte gördüğümüz gibi sorunlara neden olan sebeplerle değil, sonuçlarla mücadele eder hale gelmeyelim.

Tüm araştırmalar gösteriyor ki, istihdamı artıran teşvikler değil, sürdürülebilir ekonomik büyümedir.

İstihdam artışını, işsizlikle mücadeleyi elbette hedefleyelim. Ama hedefi siyaseten “2.5 milyon istihdam” olarak koyduğumuzda, bu kadar ciddi bir meselede inandırıcılığı yitirme riskimiz var.
Yüzde 7.3 büyüyen bir ekonomide 1.6 milyon istihdam yaratabildik biz. Kaldı ki, ekonomiyi o kadar ısıttığımız için bir sonraki sene bu rakam 28 bine düştü. İki yılın ortalamasına bakın; yine aynı rakama gelmişiz.

28 milyon çalışanın olduğu memlekette bu rakamın %10’u kadar insana bir yılda iş yaratacağını söylemek, hedeflerin tutarlılığını sorgulatıyor.

Daha makul hedefler koyup, onları tutturarak kredibilite edinmek tutması mümkün olmayan hedefler koyup onları tutturamamaktan daha iyi değil mi?

Hedefi koymak iyidir, ama ulaşılabilir hedefi koymak, bence bugünün işgücü piyasası için çok daha kıymetlidir.

GENÇ GİRİŞİMCİ KAZANÇ İSTİSNASI VE BAĞKUR PRİMİNDEN MUAFİYET

GENÇ GİRİŞİMCİ KAZANÇ İSTİSNASI VE BAĞKUR PRİMİNDEN MUAFİYET

29 yaşını doldurmamış ve ilk defa vergi mükellefi olan girişimciler için uygulanan kazanç istisnasının detayları aşağıdaki gibidir.

Genç Girişimci vergi ve sigorta desteği

• 10 Şubat 2016 tarihi itibariyle ilk defa ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle Gelir Vergisi mükellefi olmak.
• İşe başlama tarihi itibariyle 29 yaşını doldurmamış olmak.
• Vergi Dairesine yapılacak olan işe başlama bildirimini kanuni süresi içerisinde vermek.
• Kendi işinde fiilen çalışmak veya işi sevk ve idare etmek.
• Eğer adi ortaklık şeklinde faaliyette bulunulacaksa tüm ortakların aynı şartları taşıması gerekmektedir.
• Miras yoluyla devir hariç olmak üzere, faaliyeti durdurulan veya devam eden bir işletmenin eş veya üçüncü dereceye kadar olan akrabalardan devralınmamış olması.
• Faaliyeti devam eden bir işletmeye sonradan ortak olunmaması.

Yukarıdaki şartları taşıyan mükellefler Genç Girişimci Kazanç İstisnasından yararlanabilirler. Kazanç istisnası işe başlanıldığı yıl dahil olmak üzere, 3 yıl boyunca, her yıl 75.000 TL olarak uygulanacaktır. Yani mükellefin yıllık kazancının 75.000 TL’ye kadar olan kısmı vergi dışı bırakılacaktır. 75.000 TL’nin üzerindeki kazanç vergilendirilecektir.
Bu istisnadan yararlanabilmek için, gereken koşulların sağlanması şartıyla, herhangi bir bildirim yapılmasına gerek yoktur. Gelir Geçici Vergi beyannamesinde ve Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde bu istisna uygulanabilir.

Genç Girişimci Vergi Destekleri nelerdir ?

Genç Girişimci Kazanç İstisnasından yararlanan mükellefin aynı zamanda 12 ay boyunca 4/b (Bağkur) primleri de teşvik kapsamına alınmaktadır. 01.06.2018 tarihinden itibaren ilk defa vergi mükellefi olan ve Genç Girişimci Kazanç İstisnasından yararlanan mükellefler 12 ay boyunca 4/b (Bağkur) priminden muaf tutulacaktır.
4/b Bağkur teşvikinden yararlanabilmek için mükellefin kayıtlı olduğu vergi dairesinden Genç Girişimci İstisnasından yararlandığına dair belge alması ve bu belgeyi ilgili Sosyal Güvenlik Merkezine teslim etmesi gerekmektedir. Bu belge İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden Diğer Dilekçeler alanından talep edilebilir. Talep üzerine belge yine İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden elektronik imzalı olarak alınacaktır

Sorularınız için info@ozmconsultancy.com

Hangi Kooperatifler İktisadi İşletme Kurmak Zorundadır ?

Hangi Kooperatifler İktisadi İşletme Kurmak Zorundadır ?

Kooperatifinizin iktisadi işletme kurup, kurmaması gerektiği ile ilgili olarak ilk yapmanız gereken kooperatifinizin gelirlerini tek tek yazmaktır. Örnek olarak kooperatifinizin gelirleri aşağıdaki kalemlerden oluşsun

Kira Geliri

Aidat Geliri

Reklam Geliri

Yukarıda yer alan gelirleri ortak içi ve ortak dışı olarak ayırmamız gerekmektedir. Aidat Geliri dışındaki gelirler ortak dışı gelirlerdir.

Yazının devamı için bize ulaşabilirsiniz.

info@ozmconsultancy.com

Kooperatifler için Genel Kurulda Sunulmak üzere Örnek Gelir Dağılım Grafiği

Kooperatif ortaklarının genel kurullardan en sağlıklı şekilde bilgilendirilmesi yönetim kurulunun görevleri arasındadır.

12Gelirler [Kira Geliri] : 124Gelirler [Diğer Gelirler] : 414Gelirler [Reklam Geliri] : 1430Gelirler [Aidat Geliri] : 30Kira GeliriDiğer GelirlerReklam GeliriAidat Geliri

Kooperatiflerde Genel Kurul Sonrası Yapılması Gereken İşlemler Nelerdir ?

Kooperatifin genel kurulu gerçekleştikten sonra

1-Ortaklara Bilgilendirme yazısı
2-Temsil ilzam ve Görev Bölümü
3-Mal Bildiriminde bulunulması gerekmektedir.

Evren ÖZMEN

Kooperatiflerde Denetim Kurulu Nasıl Çalışmalıdır ?

Kooperatiflerde Denetim Kurulunun hangi sıklıkla denetim yapacağı ana sözleşmede yazılmıştır.

Denetim Kurulu
1- En az 3 ayda bir denetim yapması gerekmektedir.
2- Denetimi bizzat kendisi yapması gereklidir
3- Kooperatifin bilgi ve belgelerini kooperatif dışına çıkartılması yasaktır.

Saygılarımla
Evren ÖZMEN

Yeni işe alınan kişilerde sigorta prim desteği

“Geri kazanım katılım payları ürünün piyasaya sürüldüğü/ithal edildiği tarihi takip eden ayın yirmi dördüncü günü sonuna kadar ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar tarafından ise Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecek vergi dairesine beyan edilerek aynı ayın sonuna kadar ödenir. Katılım payının süresinde beyan edilmediğinin veya eksik beyan edildiğinin tespiti halinde beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen katılım payının bir ay içinde ödenmesi gerektiği ilgiliye tebliğ edilir. Süresinde beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen katılım payının beyan edilmesi gereken son günden ödendiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz uygulanarak aynı Kanuna göre tahsil edilir. Bu madde kapsamında tahsil edilen tutarlar genel bütçeye gelir kaydedilir.”

Taşınmaz Yolu ile Vatandaşlık Sürecinde Vekaletnamelerde üç yıl satmayacağına yönelik taahhüt belirtmesinin yapılmasına ilişkin bir ifade aranmasına gerek bulunmamaktadır.

EVREN ÖZMEN

Vekaletnamelerde taşınmaz ediniminin yanında gerek bu edinimin Türk
Vatandaşlığı kanunundan yararlanmak amacıyla olduğunun belirtilmesi ve gerekse Türk Vatandaşlığı Kanununu ve ilgili mevzuat çerçevesinde vatandaşlık başvurusu ve işlemlerine yönelik yetki verilmesi hallerinde ayrıca siciline taşınmazı üç yıl satmayacağına yönelik taahhüt
belirtmesinin yapılmasına ilişkin bir ifade aranmasına gerek bulunmamaktadır.
Diğer taraftan 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ıncı maddesi gereğince Noterlerde düzenlenen satış vaadi sözleşmelerinin düzenleme şeklinde yapılacağı aynı kanunun 89 uncu maddesinde hüküm altına alınmış olup taraflardan birisinin istemi halinde tapu kütüğünün şerhler
sütununa kaydedilebilmektedir.
Bu kapsamda vatandaşlık edinimi amaçlı yapılan satış vaadi sözleşmelerinin içerisinde bu sözleşmenin vatandaşlık edinimi amacıyla yapıldığına ilişkin bir ifadenin bulunması halinde ilgi (a) genelge ile ilgi (b) talimatlarda yer alan hususların yerine getirilmiş olması kaydıyla vaat
borçlusu tarafından vaat alacaklısının bu bağımsız bölümü bu amaçla almak istediği bilinmiş varsayılacağından ayrıca taşınmaz sahibinin (Vaat borçlusunun) muvafakatini aramaksızın vaat alacaklısının (Yabancı gerçek kişi veya vekilinin) talebi ile söz konusu belirtmenin işlenmesi,
sözleşmede yukarıda belirtilen ifadelerin yer almadığı durumlarda ise her iki tarafında tescil istem
belgesine talep ve imzalarının alınması suretiyle vaade ilişkin belirtmelerin yapılması
gerekmektedir

Kooperatiflere Ait İktisadi İşletmelerin Bilançosu Genel Kurulda Ayrı mı Oylanacaktır ?

Evren ÖZMEN- Mali Müşavir

Kooperatiflerin Genel kurullarında iktisadi işletme için ayrı bir gündem maddesi yapılarak ayrıca oylama yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Saygılarımla

info@ozmconsultancy.com

Resmi Gazete Web Sayfası Değişti

Resmi gazetenin web sayfası artık daha kullanışlı

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDEDEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

20 Şubat 2019 ÇARŞAMBAResmî GazeteSayı : 30692TEBLİĞHazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDEDEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ(SERİ NO: 24)MADDE 1 – 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin  (IV/A) kısmında yer alan “4.YMM KDV İadesi Tasdik Raporuna Dayalı İadeler” bölüm başlığından sonra gelmek üzere “4.1. Genel Olarak” bölüm başlığı eklenmiş ve bu bölümden sonra gelmek üzere başlığıyla birlikte aşağıdaki bölüm eklenmiştir.“4.2. KDV İadesi Ön Kontrol Raporuna Dayalı İade UygulamasıAşağıdaki şartları sağlayan mükelleflerin, Ocak/2019 ve sonrasındaki işlemlerinden kaynaklanan, Tebliğin (IV/A-3) bölümünde belirlenen sınırı aşan ve işlem türü itibariyle YMM KDV İadesi Tasdik Raporu ile talep edilebilen nakden iade talepleri; standart iade talep dilekçesi, YMM KDV İadesi Tasdik Raporu ile Tebliğin ilgili bölümlerinde iade taleplerine ilişkin aranan belgelerin tamamının ibraz edilmesi kaydıyla KDVİRA sistemi tarafından sorgulanır. Sorgulama sonucunda üretilen “KDV İadesi Ön Kontrol Raporu”na göre iade talebinin olumsuzluk tespit edilmeyen kısmının %50’si KDV İadesi Ön Kontrol Raporunun oluşturulmasından itibaren on iş günü içinde mükellefe iade edilir.a) En az 24 dönem (vergilendirme dönemi 3 aylık olanlar için en az 8 dönem) KDV beyannamesi vermiş olması,b) Daha önce en az üç vergilendirme dönemine ilişkin iade talebinin sonuçlanmış olması,c) Kendisi, ortakları, ortaklıkları ve kanuni temsilcilerinin;- Özel esaslara tabi olmaması, – Hazine ve Maliye Bakanlığının ilgili birimlerince yapılan değerlendirme ve analizler sonucunda bireysel olarak veya organize bir şekilde sahte belge düzenleme tespiti nedeniyle incelemeye sevk edilmemiş olması,- Hazine ve Maliye Bakanlığının ilgili birimlerince iade taleplerinin riskli iade kapsamında incelemeye sevk edilmemiş olması,ç) Tebliğin (IV/A-6.) bölümünün birinci paragrafının (iv) ayrımı ve üçüncü paragrafı kapsamında iade taleplerinin incelemeye sevk edilmemiş olması. KDV İadesi Ön Kontrol Raporuna göre iade yapılmasını müteakip, iade talebinin tamamına yönelik olarak KDVİRA sistemi tarafından üretilen KDV İadesi Kontrol Raporuna ilişkin kontroller, YMM KDV İadesi Tasdik Raporuna ilişkin kontroller ile vergi dairesince yapılması gereken diğer kontroller genel usul ve esaslar çerçevesinde yapılır. Mükellefin kalan iade tutarı bu kontrol ve değerlendirmeler sonucuna göre yerine getirilir.HİS ve İTUS sahibi mükelleflerin bu uygulamadan yararlanması mümkündür. Ancak bu uygulamadan faydalanmak için başvuran mükelleflerin, KDV İadesi Ön Kontrol Raporuna göre iade edilecek/edilen tutardan sonra kalan iade tutarına ilişkin olarak HİS, İTUS, ATU ve teminat karşılığı iade uygulamalarından faydalanmaları mümkün değildir. HİS, İTUS, ATU ve teminat karşılığı iade talep ettikten sonra bu iade taleplerinden vazgeçilerek aynı iade talebi için bu uygulamadan faydalanılması da mümkün değildir.”MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihini izleyen ay başından itibaren yürürlüğe girer.MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür. 

İşyeri Kiralamalarında da Artışlara Üst Sınır Geldi.

Evren ÖZMEN

Bilindiği üzere Borçlar Kanununa göre iş kiralamalarında kira artışları ile ilgili üst sınır 1 temmuz 2020 yılına kadar ertelenmişti. Ancak 7161 Sayılı Torba Kanun ile getirilen yeni düzenleme ile, tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranının esas alınacağına ilişkin hükmün, kiracısının tacir olduğu işyeri kira sözleşmelerinin yenilenmesinde de uygulanacağı düzenlendi.

Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerde ortak dışı işlemlerin vergilendirilmesi hakkında mevzuat değişikliği

……………………………. Kooperatifi Muhasebe Birim Başkanlığı’na

Konu: Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerde ortak dışı işlemlerin vergilendirilmesi hakkında mevzuat değişikliği

15.02.2019 Tarih 30687 Sayılı Resmi gazete ile yayımlanan kurumlar vergisi genel tebliğde yapılmasına dair 17 seri numaralı tebliğ ile “Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerce, ortak dışı işlemlerden doğan kazancın ve kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından ortak dışı işlem kapsamında bulunan ve bulunmayan hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi, ortak dışı işlemlere ait hasılat, maliyet ve gider unsurlarının diğer işlemlerle ilişkilendirilmemesi ve kooperatif tarafından tutulan defterlere, bu ayrımı sağlayacak şekilde kaydedilmesi gerekmektedir.”

Buna göre kooperatifiniz muhasebe hesap planında yer alan ortak içi ve ortak dışı gelirlerinizi 21.02.2019 Tarihine kadar tarafımıza gönderilmesini rica ederiz.

Saygılarımızla

info@ozmconsultancy.com

Kooperatifler Hesap Planını Değiştirecek

15 Şubat 2019 Tarihli değişiklikten sonra iktisadi işletmesi olan kooperatifler hesap planında gelir hesaplarını ortak içi ve ortak dışı olarak 2 ye ayırması gerekmektedir.

Ortak içi gelirler aidat gelirleri, ortak dışı gelirler ise kira, faiz , işgaliye v.b. dir.

Sorularınız için info@ozmconsultancy.com

15 Şubat 2019 CUMAResmî GazeteSayı : 30687
TEBLİĞ
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)ndan:KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1)’NDEDEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ(SERİ NO: 17)

MADDE 1 – 3/4/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nin “4.13.3. Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerde ortak dışı işlemlerin vergilendirilmesi” başlıklı bölümünün beşinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerce, ortak dışı işlemlerden doğan kazancın ve kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından ortak dışı işlem kapsamında bulunan ve bulunmayan hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi, ortak dışı işlemlere ait hasılat, maliyet ve gider unsurlarının diğer işlemlerle ilişkilendirilmemesi ve kooperatif tarafından tutulan defterlere, bu ayrımı sağlayacak şekilde kaydedilmesi gerekmektedir.”

OCAK-ŞUBAT DÖNEMLERİNİN BEYANLARININ MART DÖNEMİ BEYANI İLE AYNI SÜREDE 15 NİSAN’DA ALINMASI VE ÖDEMELERİN 30 NİSAN’DA YAPILMASI ÖNERİLDİ

OCAK-ŞUBAT DÖNEMLERİNİN BEYANLARININ MART DÖNEMİ BEYANI İLE AYNI SÜREDE 15 NİSAN’DA ALINMASI VE ÖDEMELERİN 30 NİSAN’DA YAPILMASI

GEÇİCİ MADDE 1 – 2872 sayılı Çevre Kanununun ek 11 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 2019 yılının Ocak ve Şubat ayına ilişkin verilmesi gereken beyannameler 15 Nisan 2019 tarihine (bu tarih dahil) kadar verilir ve bu beyanlar üzerine ödenmesi gereken geri kazanım katılım payları 30/4/2019 tarihi mesai saati bitimine kadar ödenir.

GEREKÇE- 2872 sayılı Çevre Kanununun ek 11 nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik ile geri kazanım katılım paylarının beyan edildikleri ayda ödenmesi esası getirilmiştir. Bu kapsamda, değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin payların ödeme süresinin de değişikliğe uyumlu hale getirilmesi ve ilk uygulama dönemi olduğu dikkate alınarak; 2019 yılı Ocak ve Şubat ayına ilişkin beyanların Mart ayına ilişkin beyanın yapılacağı 15 Nisan 2019 tarihine kadar, ödemelerin ise Mart ayına ilişkin ödemenin yapılacağı 30 Nisan 2019 tarihine kadar yapılabilmesine imkân sağlanması amaçlanmıştır.

Kapalı Fatura Takibe konulur mu ?

Alıntıdır. Emsal.co

Özet: Davalı elden ödeme belgelerini ibraz edemediğinden, davalının mahsup savunmasının 8.864,91 TL’si ispatlanamamıştır. Ancak davalı defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde yapılan elden ödemeler dışındaki sair ödemelerin dayanaklarının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca davacının takibe konu ettiği 38,491,00 TL’lik faturanın dosya içerisindeki fotokopisinden kapalı fatura olduğu anlaşılmıştır. Kapalı fatura bedeli ödenmiş fatura kabul edilip bu hususunda değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış gerekçeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

T.C.Yargıtay19. Hukuk DairesiE: 2017/1797 K: 2018/6209 K.T.: 29.11.2018MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,gereği konuşulup düşünüldü– KARAR –Davacı vekili, davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye dayalı sattığı ve teslim ettiği mallara ilişkin düzenlenen iki adet fatura bedelinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı tarafa borçlu olmadıklarını, davacının fatura bedellerinin alacaklarına mahsup edildikten sonra bakiye borcun çek ve elden ödeme ile kapatıldığını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,davalının ödeme iddiasına dayanak teşkil eden çek bedellerinin ödenmiş olduğu, dolayısıyla takip tarihi itibariyle davalının davacıya borçlu olmadığı, davacının alacak iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dairemizin 23.12.2014 tarih ve 2014/14053 E. ve 2014/18616 K sayılı ilamı ile’’Taraflar arasında mal alım satımı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalının fatura tarihlerinden önceki ödemelerin avans ödemesi olduğunu ve malın daha sonra teslim edildiği itirazında toplanmıştır. Davacı 12/01/2009 tarihli 38.491 TL bedelli ve 01/07/2009 tarihli 84.324,90 TL bedelli faturalara dayalı olarak icra takibi yapmış, davalı ödeme savunmasında bulunmuştur. Davalının ödeme savunmasına dayanak çeklerin çoğunun keşide tarihinin 2007-2008 olduğu görülmüştür. Kural olarak çek ödeme vasıtası olup mevcut borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Ancak davalı, ödemelerin sektörel olarak teamül gereği avans verildiğini ve malın sonra gönderildiğini iddia ettiğinden davalı bu yöndeki savunmasını kanıtlamalıdır. Ayrıca fatura tarihlerinden sonra 4.664,91 TL ve 4.000 TL olmak üzere toplam 8.664,91 TL elden ödeme yapıldığı belirtilmiş ise de bu ödemelere ilişkin belgeler dava dosyası içinde bulunmadığından varsa ödeme belgelerinin dosyaya ibrazı sağlanarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.’’ gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, dairemizin bozma kararına uyulmuş ancak bozma kararı yanlış değerlendirilmiştir. Dairemiz bozma kararında, davalının savunmasında geçen ve borcundan mahsup ettiğini ileri sürdüğü cari hesap alacağı yönünden değerlendirme yapılmasına işaret edilmiştir. Bu bağlamda, bilirkişi tarafından davalı ticari defterlerinde kanıtlanmış ödemeler arasında yer alan 8.864,91 TL’lik 2 adet elden ödeme belgesinin olmadığı saptanmış ve davalının bu belgeleri ibrazına imkan verilmesi ve sonucuna göre inceleme yapılması istenmiştir.Davalı elden ödeme belgelerini ibraz edemediğinden, davalının mahsup savunmasının 8.864,91 TL’si ispatlanamamıştır.Ancak davalı defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde yapılan elden ödeme ler dışındaki sair ödemelerin dayanaklarının bulunduğu belirtilmiştir.Ayrıca davacının takibe konu ettiği 38,491,00TL’lik faturanın dosya içerisindeki fotokopisinden kapalı fatura olduğu anlaşılmıştır. Kapalı fatura bedeli ödenmiş fatura kabul edilip bu hususunda değerlendirilmesi gerekirken ,eksik inceleme ve yanlış gerekçeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 29/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kitapta Katma Değer Vergisi Sıfırlandı mı ?

Yürürlük Tarihi 01.02.2019 Tarihi olan bu uygulama düşünülenden farklı olarak sadece yayıncılık sertifikası verilmiş yayıncılar tarafından yapılan kitap ve süreli yayın teslimlerini kapsıyor.

Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerde ortak dışı işlemlerin vergilendirilmesinde yeni gelişme

Evren ÖZMEN-Mali Müşavir

Kooperatiflerde iktisadi işletmelerin sonu mu geldi ?

Bilindiği üzere 2018 yılı itibari ile ortak dışı işlem yapan kooperatiflerin kurumlar vergisi mükellefiyeti açık ise mükellefiyetlerinin kapatmaları ve iktisadi işletme kurmaları gerekliydi. Bence etkileri çok iyi değerlendirilmeden yürürlüğe konulan bu uygulama ile bir çok belirsizlik ortaya çıktı. Maalesef bu belirsizliklerin bir çoğu halen daha devam ediyor.

Bu süreçte yaşanan sıkıntılardan ilk aklıma gelenler, kooperatiflere ait iktisadi işletmelerin kuruluşunda yaşandı. Şaka gibi bir süreçte kurumlar vergisi kapanışı yaparak iktisadi işletme açmak istendiğinde vergi daireleri uygulama yapmaktan çekindi, devamında ticaret sicilden kuruluş yapılması gerektiği belirtildi. Ticaret sicil müdürlüğü tescile gerek yok, ayrı bir tüzel kişiliği yok dendi. Vergi dairesine geri dönülerek zor bela vergi dairesi nezdinde kuruluşlar gerçekleştirildi. Daha sonrasında kuruluşu yapılan bu iktisadi işletmelerin defter tasdiklerinde noterlerde ayrı çileler çekildi. Bankalarda kooperatiflerin kira ve diğer reklam v.b. gelirlerinin tahsilatı için hesap açtırılırken türlü zorluklar devam etti. Muhasebe hesap planı kapsamında gider dağıtım anahtarları tamamen afaki olarak bir çok kooperatifte tamamen yoruma dayalı olarak belirlendi.

Kooperatif ana sözleşmelerinde iktisadi işletme kelimesinin i’si yok iken genel kurullarda ortaklardan cevaplanması zor haklı sorular geldi. Kooperatifin tapulu kendi mülklerinden elde ettiği gelirler için iktisadi işletmeden kooperatife aktarım sırasında stopaj doğması söz konusu oldu. Açıkçası sıkıntılar hala daha devam ediyor.

Son gelişme ise ; numaralı kurumlar vergisi genel tebliğ seri-1 de değişiklik yapılmasına ilişkin 17 seri numaralı tebliğ ile oldu ( Yazı hazırlanırken henüz resmi gazetede yayımlanmamıştı)

Metnin eski ve yeni hali ektedir.

Eski Yeni
Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatifler, ortak dışı işlemlerine ilişkin hesap ve kayıtlarını kooperatif hesaplarıyla ilişkilendirmeksizin iktisadi işletme adına tasdik ettirecekleri ayrı defterlerde izleyeceklerdir.   “Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerce, ortak dışı işlemlerden doğan kazancın ve kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından ortak dışı işlem kapsamında bulunan ve bulunmayan hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi, ortak dışı işlemlere ait hasılat, maliyet ve gider unsurlarının diğer işlemlerle ilişkilendirilmemesi ve kooperatif tarafından tutulan defterlere, bu ayrımı sağlayacak şekilde kaydedilmesi gerekmektedir.”  

Şimdi bu değişikliği yapanlardan çok rica ediyorum, bu değişiklik ile amaçlanan nedir ? Sıkıntıların çözümünün bu şekilde mi çözüleceği düşünülmüştür. Ayrıca iktisadi işletme kurulmadan mı devam edilecektir ? Risturn istisnasına benzer bir uygulama mı yapılmaya çalışılmıştır ? İktisadi işletmenin ayrı defteri olmayacak ama beyannamesi kooperatifin kayıtlarından mı yapılacaktır ?

Kooperatiflerde iktisadi işletmelerin sonu mu ?

Umarım kooperatiflerin vergisel durumu yakın zamanda daha da karıştırılmaz ve bu konuda yıllardır emek harcamış bir çok meslektaşımız ve kooperatifler belirsizliklerle mağdur edilmez.

Saygılarımla