Kooperatifler Kanunu’nun 8’nci maddesinde belirtildiği üzere, gerçek kişilerin kooperatif ortaklığına girebilmesi için öncelikle medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olması gerekir. Bu yeterliliğe sahip olan gerçek kişiler aşağıdaki koşulları gerçekleştirerek kooperatif ortağı olabilirler:
Yazılı olarak kooperatif yönetim kuruluna başvurmak,
Gerekli sermaye payını taahhüt etmek ve dörtte birini peşin ödemek,
Anasözleşmede belirtilen diğer ortaklık şartlarını taşımak, Kooperatife ortak olmak isteyen gerçek kişiler yukarıdaki şartları yerine getirdikten sonra, yönetim kurulu ortaklık talebini karara bağlar ve ilgili kişiye bildirir.
KOOPERATİFLERİN VERGİSEL İŞLEMLERİ ŞİRKETLER KADAR KOLAY VE NET DEĞİLDİR.HER KOOPERATİFİN TÜRÜNE VE YAPTIĞI İŞLEME GÖRE FARKLI VERGİSEL DURUMLARI OLABİLİR
KOOPERATİF KURMAK İÇİN ÖNCELİKLE 7 GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİNİN BİR ARAYA GELMESİ GEREKLİDİR.
BU KİŞİLERE KURUCU ORTAKLAR DENİR.
KURUCU ORTAKLAR GEREKLİ BELGELERİ HAZIRLADIKTAN SONRA BAKANLIK VE TİCARET ODASI İŞLEMLERİ VE VERGİ DAİRESİ , SGK İLE KOOPERATİFİN KURULUŞ İŞLEMİ GERÇEKLEŞİR.
Kooperatifler Yasası’nın 23.maddesinde bütün ortakların kooperatife karşı hak ve yükümlülüklerde eşit olduklarına dair hüküm yer almaktadır. Bu nedenle ortakların sahip olacakları konutların yapılaşma içindeki yeri, yapı durumu ve diğer özelliklerinden dolayı değer bakımından birbirleri ile karşılaştırılarak bu eşitliğin sağlanması gerektiği Anasözleşmenin 61.maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla Kooperatif Anasözleşmesi ve Yargıtay içtihatları gereği yapı kooperatiflerinde yer belirlemesinden önce şerefiye tespitinin yapılması zorunlu olduğundan bu gerekçe ile şerefiye tespiti yapılması gerekmektedir.
Şerefiye raporu ve kura yönetmeliği ile ilgili işlemler için [email protected]
KOOPERATİFLERİN YARARLARI, FAYDALARI, KOOPERATİF TOPLUM İLİŞKİSİ (21 ARALIK DÜNYA KOOPERATİFÇİLİK GÜNÜ İLE İLGİLİ YAZILAR, ŞİİRLER, BİLGİLER)
21 Aralık Dünya kooperatifçilik günü
Kooperatiflerin pek çok ülkelerin ekonomik, sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu ve toplumsal kalkınmada önemli roller oynadığı gözlemlenmiştir.
Kooperatifler, girişimcilik ruhuyla çelişmeyen erdemli topluluklar yaratmış dernekçi bir yapıdaki “bir başka ekonomi girişimleri”ni ekonomiye sokmuş, ayni zamanda ortak aklı karakterize eden dayanışma ruhunun da göstergeleridir.
Pek çok gelişmiş ülkede kooperatiflerin gelişmesi ve çalışma koşullarını iyileştiren ve destekleyen yasal ve kurumsal düzenlemeler düzenlenmiştir.
Pek çok gelişmiş ülkeler, kooperatiflerin geleceği konusunda projeksiyonlar üretmiş, kooperatiflerin geleceği için yüksek düzeyde vizyonlar öngörmüştür. “Daha büyük bir toplumsal bütünleşme ve daha üst düzeyde bir istihdam yaratmak ve istihdamın niteliğini iyileştirmek ve ekonomik büyümeyi olanaklı kılmada kooperatifleri olanaklar sağlayan tedbirler üzerinde önemle durmuşlardır. Rekabet koşullarını yeniden düzenlemede ve ekonominin yeniden dinamikleşmesinde kooperatiflerin katkısını önemseyen politikalar üreterek devreye sokmaktadırlar.
Böyle bir amaca ulaşmak için Türkiye, sadece ekonomisini değil, toplumsal yapısını da hızlı ve kararlı bir şekilde, kooperatiflerin rolünü artıracak düzenlemelere gitmek durumundadır.
Dünyadaki, özellikle kooperatiflerin önemli ekonomik roller üstlendiği AB, Kanada, hatta son yıllarda Güney Amerika’da, özellikle Venezüella’daki kooperatif uygulamaları incelenerek, Türkiye’nin Atatürk dönemindeki kooperatifçiliğe katkıları yeniden değerlendirilerek yorumlanmalı ve uygulamada kooperatifçiliğe hak ettiği rol verilmelidir. Gelecek kuşakların ortak aklı oluşturma ve uygulamaya sokmada kooperatifçiliğin önemli bir araç olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Elbette her ülkenin koşulları farklıdır. Dolayısıyla kooperatif modeller de toplumlara göre farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Amaç ekonomik etkinliği ve sosyal adaleti bağdaştırmayı başarabilmektir. Türkiye, bu amaçların bağdaştırılamayacağı gibi bir fikri kabul edecek bir durumda değildir. Gelişmiş pek çok ülkede olduğu gibi böyle bir oluşumun sağlanmasında kooperatiflerin katkısını göz ardı edemez, etmemelidir.
Adil ve sorumlu bir toplumsal yapı için ekonomik kurallar içinde yeniden yapılanma pekala mümkündür. Kooperatifler, böyle bir yapılanmanın oluşumuna katkıda bulunabilecek en önemli kuruluşlardır.
Bunun gerçek olduğunu gelişmiş pek çok ülkelerin, hatta Türkiye’deki, binlerce kooperatifin deneyimlerini ve tarihçelerini iyi bakmak gerekir. Bunun için üniversitelerimizde, kooperatifçilik araştırma birimlerinin devreye sokulması gerekir.
Kooperatifler, gönüllü yurttaşların ve girişimcilerin yeniden bir araya gelerek örgütlenmesi temeli üzerinde oluşmuş, dernekçi bir yapı özelliği taşıyan sosyo-ekonomik birimler olarak ortaya çıkarlar. Onlar, fazla sermayeye gereksinim duymadan insanları istihdam yaratarak zenginlik üreten tek girişim biçimleridir.
Kooperatifler, kaynağındaki değerleri harekete geçirerek doğduğundan, öteki sermaye girişimlerinden daha farklı girişimlerdir. Beraberce ürün ve hizmet üretme, başkaları ile birlikte çalışma, gönüllü paylaşım, eşitlikçi ve dayanışmacı bir katılımcılıkla, toplumun adeta bir kimlik bütünlüğüne ulaşmasındaki toplumsal katkısı son derecede önemlidir.
Kooperatif model pek çok ülkede tıkır tıkır işlemektedir. Sadece Avrupa Birliğinde iki milyon üçyüz bin kişiye, Dünya ölçeğinde yüz milyon kişiye istihdam yaratmaktadır. Örneğin Venezüella’da son yıllarda ilginç bir devrim yaşanmaktadır. Kooperatiflerin ana eksenini oluşturduğu ekonomi politikaları aracılığı ile 2003 yılında yüzde 18 olan işsizlik, 2004’de yüzde 14,5’a, 2005’de yüzde 11,5’a düşürülmüştür. Yine Venezüella’da 1998’de toplam üye sayısı (bilgi yelpazesi.net) 20 000 olan 762 kooperatif bulunurken 2006 yılı ortasında 108 binden fazla kooperatifte 1,5 milyon kooperatif ortağı oluşmuştur. Üstelik bu kooperatiflerin yönetim biçimi, Türkiye’nin 1935’lerde oluşturduğu kooperatif yönetimini anımsatmaktadır. Yalnız en önemli fark, kooperatif kuracak ve yönetecek kişilerin belirli eğitimlerden geçirilmesi ve kooperatifin kurulmasını bizzat ortak olacak insanların karar vermesidir.
Kooperatifler, rekabet koşullarını da iyileştirmeğe önemli katkıda bulunurlar. Yenilikçi ve ayni zamanda daha genel karakterli toplumsal ve çevresel amaçları hedefleyen çalışmaları ile de ayrı bir katkı özelliği de taşırlar.
Kooperatifler, özel nitelikli girişimlerdir. Ekonomik ve toplumsal açıdan da farklı değerler katarlar. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:
Kooperatiflerin İşletme olarak ekonomiye kattığı değerler:
İlk olarak kooperatifler, güncel karma ekonomi piyasası içinde önemli bir rol oynayan özerk, ekonomik olarak üretken ve yenilikçi girişimlerdir.
– Kooperatifler özerktir, çünkü onlar ortakları tarafından kurulan ve yönetilen ve Devlete bağımlı olmayan kuruluşlardır;
– Kooperatifler ekonomik olarak üretkendirler, çünkü Pazar koşullarında faaliyetlerini gerçekleştirmek durumundadırlar.
– Kooperatifler, yenilikçi hizmetler yaratırlar, çünkü karar süreçlerinin önemli kısımlarına doğrudan ortak olurlar.
– Kooperatifler, her şeyden önce ve bilhassa rekabet koşullarında çalışmak durumunda olan işletmelerdir.
Kooperatiflerin topluma kattığı değerler:
İkinci olarak kooperatifler, ayni zamanda özgür birliklerdir. Kooperatif olarak onlar, üyelerine ve tüm topluma önemli avantajlar sağlarlar. Bu avantajlar, kooperatifleri bugün özel bir konum kazandırmaktadır. Örneğin küreselleşme ve bölgesel kalkınma konusunda.
Küreselleşme süreci pek çok insanı farklı şekillerde etkilemektedir. Bir kısım insanlar küreselleşmeden olumlu şekilde etkilenirken, önemli bir bölümü de küreselleşmeden hoşnut değillerdir.
Kooperatifler, küreselleşmenin bu olumsuz etkilerini karşı koymaya bize yardım ederler, çünkü onları canlandıran dayanışma ruhu sayesinde pazar ile küçük işletme veya birey arasında bileşik-geçit noktaları oluştururlar.
Kooperatifler, otomatik olarak kendisini ve kendi yerel bazında herkesi koruyarak çok geniş pazarlar üzerinde küçük işletmelerin varlığını sürdürmelerine imkan tanırlar.
Kooperatifler, özerk tarzda kendi ihtiyaçlarını yanıtlayan sermayeyi kendilerine çekmede güçlükler olan bölgelerde yaşayanlara olanak tanırlar.
Kooperatifler, yerel ve bölgesel kalkınmada kararlı bir rol oynarlar.
Kooperatif olarak birlikler, girişimleri ile yerel topluluklarda yerlerini sağlamlaştırır, çünkü onu destekleyen dayanışma girişimciliği sınırlamaz, fakat toplumsal realiteyi de kapsar.
Çok sayıdaki kırsal yörelerde yerel hizmetlerin yaşamasını sürdüren kooperatiflerdir. Örneğin gelişmiş ülkelerde, küçük kentlerde ve köylerde çok sayıda banka şubeleri kapanırken oralarda finans hizmetlerini sunan sadece kooperatif bankaların şubeleri kalmışlardır.
Kooperatif girişimler, toplumsal sorumluğu geliştirerek topluma önemli yurttaşlık bilinci katarlar. Kooperatif girişimler, adeta toplumsal sorumluluk tohumlarını topluma eken nadir kuruluşlardır.
Son onlu yıllarda, pek çok gelişmiş ülkelerde küçük yatırımcılara kazanç sağlayan nesnel özgür bir işletme özelliği ile ortaklarının, müşterilerinin ve toplumsal bütünlüğün yararına uzun dönemli bir perspektif yaratmaktadırlar.
Kooperatiflerin sosyal güvenliğin savunulması ve sürdürülmesine katkıları:
Örneğin AB ülkelerinde pek çok sosyal güvenlik konularında kooperatif kurumların yer aldığı, yurttaşların bu konudaki ihtiyaçlarını daha iyi yanıtlamak için etkin organizasyonlara gittiği gözlemlenmektedir. (Örneğin Fransa’daki Mutuel’ler).
Kooperatiflere katılım bilhassa, demokratik toplum değerlerinin hayati çekirdeğidir ve çapraz dallarda kalınarak katılımın genişlemesine katkıda bulunulmalıdır.
Kooperatifler, demokratik katılımın ve yurttaş olmanın okullarıdır.
Kooperatifler bireylere, geleceğini bizzat eline alma ve ortak amaçlara ulaşmak için organize olma olanağı verirler.
Kooperatifler aracılığı ile insanlar, istihdam yaratırlar, özerk tarzda sosyal hizmetler ve yardımlaşma sağlarlar, tüketici olarak (bilgi yelpazesi.net) ortak menfaatlerin yarattığı baskıyı giderebilirler, eşit oranlı ikrazlarını uyumlaştırırlar ve risklere karşı sigorta yardımlaşması sağlarlar.
Sonuç olarak:
Kooperatifler, 1,5 asrı aşan bir süredir önemli gelişmeler göstermiş ve bugünde çok büyük bir önemlilik göstermektedirler.
Kamu sektörünün ve ticari şirket sorumlularının ve onların değerleri ile enerjik ve etkili bir girişim yönetimiyle buluşması, onun kapasitesini, gelişen ekonomik ve sosyal modelin temel bir bileşeni yapacaktır.
Ancak, Türkiye’de kooperatif araştırmalarının ve eğitiminin, örgün eğitimim sistemimizin her aşamasında önemle üzerinde durulması zorunludur. Bunun için her şeyin yapılması, kooperatif işletmelerin ülke kaynaklarını harekete geçirmede önemli potansiyele sahip olduğunu sürekli gündeme taşıyacak girişimlere ihtiyaç bulunmaktadır.
Madde 58- Arsa alımında takip edilecek usul ile alınacak arsanın niteliği, yeri ve azami fiyatı genel kurulca tespit edilir.
13
Arsa alımının, tapu devri veya tapuya şerh verdirilecek bir satış vaadi sözleşmesi ile yapılması ve alınacak arsanın kooperatifin amacına uygun olması şarttır.
Yönetim kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten
ve onu temsil eden icra organıdır.
Yönetim Kurulunun başlıca görev ve yetkileri şunlardır:
1- Kooperatifin amaçlarına, ortakların menfaatlerine ve genel kurulca belirlenen esaslara uygun arsa bulmak, arsa alımına ilişkin işlemleri yürütmek, arsayı tapu devri veya tapuya şerh verdirilecek satış vaadi sözleşmesi ile satın almak, imar planı ile arsaların parselasyonunu yaptırmak,
2- Yıllık bilanço ile gelir-gider hesabının hazırlanmasını sağlamak,
3-Ortaklar ile ortak olmak için başvuranların anasözleşmede belirtilen şartları taşıyıp taşımadıklarını araştırmak,
4- Alınan arsada yaptırılacak konutlar ve diğer tesisler için gerekli plan, proje ve haritalar yaptırmak, kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesinde kullanılmak üzere ilgili kuruluşlardan borç para almak,
5- Kredi alma işlerinde, kooperatife kredi açacak müesseselere olan taahhüt ve vecibelerinden ortakları haberdar etmek,
6- Satın alınacak arsa ile bunlar üzerinde yapılacak konutların bedellerini gerek sermaye mevcudundan, gerekse ortakların veya kredi kuruluşlarının verdikleri paralardan ödemek,
7- Kooperatife yapılan bağışları kooperatif amacına uygun işlerde kullanmak,
8- Bakanlıkça istenecek her türlü evrak ve vesaiki ibraz etmek, bilgi vermek ve denetim için gönderilen yetkili elemanlara gerekli kolaylığı göstermek,
9- Kooperatifi resmi dairelerde mahkemelerde ve üçüncü şahıslara karşı temsil etmek,
10- İbra etmek, dava açmak, sulh olmak veya davadan vazgeçmek,
11- Genel kuruldan karar almak şartı ile kooperatifin taşınır ve taşınmaz mallarını satmak, rehine koymak veya mülkiyetlerini aktarmak,
12- Doğacak sorumluluk yönetim kuruluna ait olmak üzere kendi ortakları arasından veya hariçten bir veya birkaç kişiyi kooperatifi ilzam edecek tasarruflarda bulunmaya veya muayyen işlerde kooperatifi temsil etmeye yetkili kılmak,
13- Kamu kaynaklı kredi kullanımı için kooperatif gayri menkullerini ipotek ettirmek,
Kararların Tesiri:
Madde 37- Kanun ve anasözleşmeye uygun surette toplanmış genel kurulda alınan kararlar,toplantıda bulunmayanlar veya aleyhte oy kullananlar hakkında da geçerli ve bağlayıcıdır
Kurumlar Vergisi Muafiyeti Açısından Yapı Kooperatifleri ile İlgili Özel Durumlar:
1- Gayrimenkul satışları:
Sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin sahip oldukları gayrimenkulleri ortak olmayanlara satmaları halinde, KVK ‘nun 7/16. maddesindeki şartlar ana- sözleşmede yazılı olsa bile fiilen “münhasıran ortaklarla iş görme” şartı ihlal edilmiş olacağından muafiyetten yararlanamayacaklardır. Bu nedenle elde edilen kazanç vergi dairesine beyan edilecek ve Kurumlar Vergisi ve fonlar ödenecektir. Ancak şartların varlığı halinde elde edilen kazanç, KVK.’nun geçici 18. maddesindeki istisnadan yararlanacaktır.
2- Kooperatifin arsasını işyeri karşılığı müteahhide vermesi: Sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin arsalarını işyeri karşılığı müteahhide vermek suretiyle işyeri inşa ettirmeleri durumunda, müteahhit açısından arsa alımı, kooperatif açısından ise arsa satış bedeli karşılığında bina inşa ettirme işlemi sözkonusudur. Dolayısıyla arsa satışından doğan kazanç, Kurumlar Vergisi’ne tabi olacaktır. Bu durumda müteahhit arsa bedelini nakden değil anlaşma uyarınca kooperatif adına belli bir arsa üzerine kararlaştırılan nitelikte ve sayıda işyeri inşa edecektir. Bu işlemde kooperatif üyelerine dağıtılmak üzere yapılan işyerlerinin inşaat bedeli, müteahhide bırakılan arsa payının satış bedelini teşkil edecektir.
KVK.’nun geçici 18. maddesindeki istisnadan yararlanma bu işlemde de sözkonusudur.
3- Tesislerin kooperatif tarafından işletilmesi:
Sanayi sitesi yapı kooperatifleri, inşa ettirdikleri sitede ortaklarına hitap etmek üzere sosyal kültürel ve ekonomik amaçlı tesisler kurmaktadırlar. Bu tesislerin kooperatif tarafından işle ilmesi durumunda münhasıran ortaklarla iş görme şartı ihlal edileceğinden, elde edilen kazanç, Kurumlar Vergisi’ne tabi olacaktır.
Sanayi sitesi yapı kooperatifleri site inşaatının tamamlanmasından sonra ferdi mülkiyete geçilip işyerlerinin ortaklar adına tescil edilmesi ile amacına ulaşırlar ve dağılırlar. Ancak tescil tarihinden itibaren 6 ay içinde ana sözleşme değişikliği ile amacın değiştirilmesi halinde dağılma hükümleri uygulanmaz. Amacın değiştirilmesinden sonra kooperatif sitedeki sosyal tesisleri işletebilir, üçüncü kişilere kiraya verebilir veya site yönetimini yürütebilir. Bu durumda kooperatif, Kurumlar Vergisi mükellefi olacaktır.
İlgide kayıtlı dilekçenizde, 1976 ve 1989 yıllarında alınan arsaların satılacağı, bu satış işleminden sonra kooperatifinizin tasfiye edileceği belirtilerek; söz konusu satış işleminden dolayı elde edilecek kazancın nasıl vergilendirileceği ile arsaların maliyet bedellerinin güncellenmesinin yapılıp yapılmayacağı konusunda Başkanlığımızdan bilgi talep edilmektedir.
A) Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75′lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
Ayrıca, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, yapı kooperatiflerinin de önceki bölümlerde yapılan açıklamalar çerçevesinde söz konusu istisnadan yararlanabilmesinin mümkün olduğu, ancak, istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçlan doğrultusunda kullanılması gerektiği belirtilmiştir.
Kooperatifiniz tarafından Başkanlığımıza hitaben verilen özelge talep formu ve eklerinin tetkikinden, kooperatifinize ait 4 adet arsanın 1 adedinin 2008 yılında, 3 adet arsanın ise 2010 yılında satıldığı, arsaların satışından elde edilen gelirlerin bankalarda vadeli mevduat hesabında değerlendirildiği, söz konusu arsaların satışı dolayısıyla elde edilen gelirlerin kooperatif ortaklarına dağıtılacağı ve kooperatifin, satış işlemlerinin tamamlanmasından sonra tasfiye kararı alarak tasfiyeye gireceği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifiniz tarafından 1976 ve 1989 tarihlerinde alınan arsaların satışı, Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartlardan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartını ihlal etmiş olacağından, bu satış işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnanın amacı, kurumların sermaye yapılarının güçlendirilmesi, bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerinde daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkân sağlamak olup; tasfiyeye giren kooperatifin böyle bir amacının olamayacağı açık olduğundan; kooperatifinizin tasfiyeye girmesi ya da arsaların satışı dolayısıyla elde edilen gelirlerin kooperatif ortaklarına dağıtılması hallerinde, aktifinizde kayıtlı arsanın satışından doğan kazancın bu istisna hükmünden yararlandırılması mümkün değildir.
Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (7) numaralı bendinde mevduat faizlerinin menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun geçici 67 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesin ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca %15 oranında vergi kesintisi yapılacağı; geçici 67 nci maddenin (5) numaralı fıkrasında ise, gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyeti bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmamasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra uyarınca yapılacak vergi kesintisini etkilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Yine aynı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiş olup, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (6/b-i) bendinde ise; tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmaz.) %15 oranında vergi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, kooperatifinize ait arsaların satış bedelinin bankaya yatırılması sonucu elde edilen faiz gelirleri üzerinden Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre %15 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
Ayrıca, kooperatifinizin, ortaklarından topladığı aidatların iade edilen tutarları üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmayacağı; ancak, kooperatifin sahip olduğu söz konusu arsaların satışından elde edilen kazanç ile bu kazançların değerlendirilerek nemalandırılmasından elde edilen gelirlerin ortaklara dağıtılması durumunda Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6/b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.
B) Vergi Usul Kanunu Yönünden:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 269 uncu maddesinde ise, “İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir…” hükmü mevcuttur.
Öte yandan; Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesi, 5024 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilerek “Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergileme üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmış olup 31.12.2003 tarihli mali tabloların düzeltme işlemine ilişkin hükümlere ise aynı Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddesinde yer verilmiştir.
Mezkur Kanunun Mükerrer 298 inci maddesinde; “A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100′den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10′dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer…” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun Geçici 25 inci maddesinin (j) bendinde ise; 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmış olup, bu hükmün kapsamına enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde kazançlarını bilanço esasına göre tespit etmesine rağmen gelir veya kurumlar vergisinden muaf olmaları nedeniyle düzeltme yapmayan mükellefler de girmektedir.
Buna göre; kooperatifinizin bilançosunda yer alan arsaları maliyet bedeli ile değerlemeniz ve kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edildiği tarih itibariyle de düzenlenen bilançonuzun Vergi Usul Kanununun geçici 25 inci maddesine göre, şartların oluşması halinde aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutmanız gerekmektedir.
C) Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesi ile Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 17/4-r maddesinde ise; kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin KDV’den istisna olduğu hükme bağlanmıştır.
Ancak, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır.
Diğer taraftan, istisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.
Buna göre, kooperatifinizce satışa konu edilen arsaların mutad taşınmaz alım satımı ticareti kapsamında olmaması ve en az iki tam yıl süreyle kooperatifiniz aktifinde yer alması koşuluyla KDV Kanununun 17/4-r maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanabilmeniz mümkün bulunmaktadır.