Danışmanlık almak için bize ulaşın
İ[email protected]
kooperatiflerde tapu masrafı,kooperatiflerde tapu masrafı hesaplama,kooperatiflerde tapu işlemleri,kooperatiften tapu nasıl çıkar ,kooperatiften tapu çıkarken masraf ödenir mi ?,kooperatifin ortak alanlarının tapusu nasıl çıkar ?-Kemal özmen
kooperatiflerde tapu işlemleri kooperatiflerde tapu masrafları kooperatiflerin tapu işlemleri kooperatif tapu,kooperatiflerde tapu harcı hesaplama-Kemal özmen
Detaylı bilgi için bize ulaşın
İ[email protected]
tapu harcı oranları 2012,tapu harçlari zamlandi
Alici ve saticinin her biri İcin binde 16,5 Oran binde 20 ye artirilmistir.
Tapu harclari artti-Kemal Ozmen
/16,5 olan harclar /20 olmustur
Kooperatiflerde risturn kazanç istisnası-Kemal ozmen
i) Kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile aşağıda belirtilen kooperatiflerin ortakları için;
1) Tüketim kooperatiflerinde, ortakların kişisel ve ailevî gıda ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak için satın aldıkları malların değerine,
2) Üretim kooperatiflerinde, ortakların üreterek kooperatife sattıkları veya kooperatiften üretim faaliyetinde kullanmak üzere satın aldıkları malların değerine,
3) Kredi kooperatiflerinde, ortakların kullandıkları kredilere,
göre hesapladıkları risturnlar.
Bu risturnların ortaklara dağıtımı, kâr dağıtımı sayılmaz. Risturnun nakden veya aynı değerde mal ile ödenmesi istisnanın uygulanmasına engel değildir.
Ortaklardan başka kimselerle yapılan işlemlerden doğan kazançlar ile ortaklarla ortaklık statüsü dışında yapılan işlemlerden doğan kazançlar hakkında risturnlara ilişkin istisna hükmü uygulanmaz. Bunların genel kazançtan ayrılmasında, ortaklarla yapılan iş hacminin genel iş hacmine olan oranı esas alınır.
(6009 sayılı Kanunun 43 üncü maddesiyle eklenen paragraf Yürürlük; 01.08.2010) Bu bent hükümleri, 29/6/2004 tarihli ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununa göre kurulan Birliklerin üyeleri ile yaptıkları muameleler hakkında da uygulanır.
(2) Bu maddedeki istisnaların uygulanmasına ilişkin usûlleri tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(3) İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez.
osb’lerde vergi muafiyeti,osb lerde vergi muafiyeti
n) Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamını bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanan iktisadî işletmeler.
yapi kooperatiflerinde kurumlar vergisi muafiyeti yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisi kurumlar vergisi 5520 kooperatif üst birlikleri kooperatiflerin kurumlar vergisinden muafiyeti kooperatif kurumlar vergisi matrahkooperatif kurumlar vergisi muafı
k) Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri.
Kooperatıflerın kurumlar vergısınden muaf olması ıcın gereken şartlar nelerdır ?
k) Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri.
Henuz teslim alinmamis daire icin aidat odenir mı ?-Kemal OZMEN
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/2212
K. 2001/2577
T. 20.3.2001
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Aidat Borcunu Ödemeyen Davalı Hakkında İcra Takibi Yapılması Nedeniyle )
• KAT MÜLKİYETİ KANUNUNUN UYGULAMASI ( Kat İrtifakı Kurulmuş Gayrimenkullerde Yapı Fiilen Tamamlanmış ve Bağımsız Bölümlerin 2/3’ü Fiilen Kullanılmaya Başlanmışsa Uygulanması )
• ORTAK GİDERDEN SORUMLULUK ( Yapının Genelde Tamamlandığının ve 2/3’ünün Fiilen Kullanıldığının Saptanması Halinde Binadaki Tüm Bağımsız Bölüm Maliklerinin Ortak Gider ve Avans Borcundan Sorumlu Tutulması )
• İSKAN BELGESİ ( Bunun Yokluğunun Taşınmazda Kat Mülkiyetine Geçişe Engel İse de Anayapının Ortak Yerlerinde ve Bağımsız Bölümlerindeki Eksikliklerin Kat Mülkiyeti Kanunu Hükümlerine Göre Yönetime Mani Olmaması )
2004/m.67
634/m.17
ÖZET : Kat Mülkiyeti Kanununun 17. maddesinin 3.fıkrasına göre, kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin 2/3’ü fiilen kullanılmaya başlanılmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanması gerekir. Yasanın bu hükmü çerçevesinde yapının genelde tamamlandığının ve 2/3’ünün fiilen kullanıldığının saptanması, binadaki tüm bağımsız bölüm maliklerinin ortak gider ve avans borcundan sorumlu tutulmaları için yeterlidir. Anayapının ortak yerlerinde ve bağımsız bölümlerindeki bazı eksiklikler nedeniyle oturma izin belgesinin bulunmaması da bu sorumluluğu bertaraf etmez. İskan belgesinin yokluğu bu taşınmazda kat mülkiyetine geçişe engel ise de, yukarıdaki fiili durumun mevcudiyeti Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre yönetime mani değildir.
DAVA : Dava dilekçesinde aidat borcunu ödemeyen davalı hakkında yapılan icra takibine karşı ileri sürülen itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Kat Mülkiyeti Kanununun 17. maddesinin 3.fıkrasına göre, kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin 2/3’ü fiilen kullanılmaya başlanılmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanması gerekir. Yasanın bu hükmü çerçevesinde yapının genelde tamamlandığının ve 2/3’ünün fiilen kullanıldığının saptanması, binadaki tüm bağımsız bölüm maliklerinin ortak gider ve avans borcundan sorumlu tutulmaları için yeterlidir. Bu durumdaki anayapının bağımsız bölümlerinin bazısında eksikliklerin bulunması ve bu yerlerin kullanılmamakta olması halinde dahi malikler, Kat Mülkiyeti Kanunu ve yönetim planı çerçevesinde ve kat malikleri kurulu kararları uyarınca kendisine düşen borç ve yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınamaz. Anayapının ortak yerlerinde ve bağımsız bölümlerindeki bazı eksiklikler nedeniyle oturma izin belgesinin bulunmaması da bu sorumluluğu bertaraf etmez. İskan belgesinin yokluğu bu taşınmazda kat mülkiyetine geçişe engel ise de, yukarıdaki fiili durumun mevcudiyeti Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre yönetime mani değildir.
Hal böyle iken mahkemece, fiilen tamamlanmış ve üzerinde kat irtifakı kurulu bulunan bu yapının 2/3’ünün fiilen kullanılma durumu dikkate alınarak, Kat Mülkiyeti Kanununu hükümlerine göre tahkikat ikmal edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, binanın iskan ruhsatının iptal edilmiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.3.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1096
K. 2004/1412
T. 1.3.2004
• KAT MALİKİ ( Aidat Borcu )
• ORTAK GİDERLER ( Kat Mülkiyetine Tabi Olmayan Yerlerde Tahsili )
• MADDİ OLAY ( Hakimin Bağlılığı – Hukuksal Nitelendirmeyi Kendiliğinden Yapmakla Yükümlü Olması )
818/m. 61
ÖZET : Maddi olay ile bağlı olan hakim, hukuksal nitelendirmeyi kendiliğinden yapmakla yükümlüdür. O nedenle talep olmasa dahi vekaletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacağın tahsilinin mümkün olup-olmadığı gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle ( ortak kullanım yerlerinden ve hizmetlerinden faydalanma hususunda ) oluşacak gözlem ve alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda re’sen incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde ve birleştirilen dosyada 291.996.000 lira için yapılan ilamsız takibe vaki haksız itirazın iptali ile takibin devamı ile % 40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, davalı kat malikinin 8 aylık aidat borcunu ( Ocak 2001-Ağustos 2001 ) ödememesi nedeniyle aleyhine icra takibine girişildiğini, davalının bu takibe itiraz ettiğini, itirazın iptali ile % 40 icra-inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında davacının dava açma ehliyeti olmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece, davacı site yönetiminin, yasal bir yönetim olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, birden çok parsel üzerinde kurulu bulunan ve bu nedenlede Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmayan sitede ortak giderlerin tahsiline ilişkindir.
Yaygın mülkiyette Kat Mülkiyeti Kanunu uygulanmadığından ötürü genel hükümler çerçevesinde uyuşmazlığının çözümü gerekmektedir.
Davacı yönetici, davalının yapılan hizmetlerden faydalandığını iddia ettiğine ve davalının payına düşen faydalı ve zorunlu masrafları talep ettiğine göre uyuşmazlık sebepsiz zenginleşme veya vekaletsiz iş görme hükümleri dairesinde çözümlenecek mahiyettedir.
Maddi olay ile bağlı olan hakim, hukuksal nitelendirmeyi kendiliğinden yapmakla yükümlüdür. O nedenle talep olmasa dahi vekaletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacağın tahsilinin mümkün olup-olmadığı gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle ( ortak kullanım yerlerinden ve hizmetlerinden faydalanma hususunda ) oluşacak gözlem ve alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda re’sen incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeler ile davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Kooperatiflerde atifet Mehli-Kemal OZMEN
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/6644
K. 2009/1573
T. 12.2.2009
• BORÇLARIN ÖDENMESİ İÇİN MEHİL VERİLMESİ
ÖZET : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin ortağı iken genel kurulda borçlarını ödemeyen ortakların çıkarılması kararı alındığını, herhangi bir aidat borcu olmayan davacının haberi dahi olmadan ihracına karar verildiğini ileri sürerek, haksız olarak verilen ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Kooperatif üyesinin borçlarını ödememesi halinde genel kurulca ödeme hususunda üyeye süre tanınması gerekir. Genel kurulca verilen süre, atifet süresidir. Dosya kapsamından, atifet mehlinin davacıya tebliğ edilip edilmediği araştırılarak, tebligat yapılmışsa verilen süre içinde borcun ödenip ödenmediği araştırılmalıdır. Tebligata rağmen ödeme yapılmamışsa ihraç kararının geçerliliğini koruyacağı dikkate alınmalıdır.
KARAR :
Dava, davacı hakkında verilen kooperatif yönetim kurulu ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacının ihracına dair 10.06.1999 tarihli yönetim kurulu kararının 24.06.1999 tarihinde davacı tarafından bildirilen adrese tebliğ edildiği, tebligat yapılan adresin değiştiği konusunda davacı tarafından davalı kooperatife bir bildirimde bulunulmadığı, kooperatif tarafından yapılan tebligatların yasaya uygun olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Ancak, davalı kooperatif yönetim kurulu tarafından verilen ihraç kararından sonra 11.06.2000 tarihli genel kurulda, gündemin 8. maddesinde “…Borçlarını zamanında ödemediği için ihraç işlemi tamamlanan İnci, … borçlarını bugünden itibaren 12.08.2000 tarihine kadar gecikme faizleri ile birlikte ödemeleri halinde ihraç işlemlerinin durdurulmasına, gecikme faizleri ile birlikte ödemedikleri takdirde 12.08.2000 tarihinde üyeliklerinin otomatikman düşürülmesine…” karar verilmiştir.
Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, genel kurulca verilen süre bir “atifet mehli” olup, borcun verilen sürede ödenmemesi halinde önceki tarihli yönetim kurulu kararı geçerliliğini korur. Dava konusu olayda da, 11.06.2000 tarihli genel kurulda, davacı hakkında verilen ihraç kararından sonra adı geçenlere atıfet mehli verilmiş olup, bahsi geçen genel kurul kararının davacıya tebliğ edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Mahkemece, ihraç kararının iptali isteminin ortak olduğunun tespiti istemini de içeriyor olması nedeniyle,11.06.2000 tarihli genel kurul kararı gereği yönetim kurulu tarafından davacıya tebligat yapılıp yapılmadığı, tebligat yapılmış ise, verilen sürede tüm borcun ödenip ödenmediğinin öncelikle araştırılması; tebliğe rağmen borcun ödenmemesi halinde ihraç kararının kesinleşeceği, aksi takdirde davacının ortaklığının halen devam ettiğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Kooperatiflerde zimmet sucu-Kemal OZMEN
Bilineceği üzere, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun (KK) 62’nci maddesi “Üyelerin Titizlik Derecesi ve Sorumlulukları” başlığını taşımakta ve kooperatif yönetim kurulu üyeleri ile memurlarının “…suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları, bilanço tutanak, rapor ve başkaca evrak defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı….” Devlet memurları gibi cezalandırılacağını hükme bağlamaktadır. Bu hüküm ele alındığında kooperatifin para ve malları ile defter ve belgeleri üzerinde işlenen suçlarda zimmet, görevin gereği gibi yerine getirilmemesi veya takdir hakkının kötüye kullanılması suretiyle kooperatife zarar verilmesi durumunda görevi ihmal ve görevi suistimal fiilleri söz konusu olabilmektedir. Burada hemen belirtilmesinde yarar olan bir husus var. Dikkat edilirse, kooperatif ortakları ile denetçi veya denetim kurulu üyeleri bu kapsama alınmamışlardır. Devlet memurları gibi ceza görme münhasıran yönetim kurulu üyeleri ile memurları için düşünülmüştür.
1926 yılında yürürlüğe konulan ve o günden bu yana 50’yi aşkın değişiklik ve eklemeler gören 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 12.10.2004 gün ve 25611 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulan 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu ile birlikte yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır.
Bu yeni kanunun getirdiği cezai sorumluluk hükümlerine KK’nun 62’nci maddesi çerçevesinde bakmakta yarar görülerek bu yazı kaleme alınmıştır. Nedir yeni kanunla getirilen değişiklikler?
Birincisi; yürürlükten kalkan 765 sayılı eski kanunun üçüncü babının başlığı “ Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler” şeklinde iken 5237 sayılı yeni kanunda ikinci kitap’ın başlığı “ Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” şeklinde düzenlenmiş olmasıdır.
İkincisi, eski kanunda 202’nci maddede düzenlenen “zimmet” fiili yeni kanunda 247’nci maddede düzenlenmiş ve “devlet memuru” kavramı “kamu görevlisi” olarak yer almıştır. “Kamu görevlisi” kavramı yeni kanunun 6/c maddesinde yer alan tanıma göre, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi olarak anlaşılmalıdır. Biz bu yazımızı özellikle zimmet suçunun yeni halini görmek ve eskisiyle kıyaslamak amacıyla kaleme aldığımızdan 247’nci maddeyi aynen buraya almakta yarar var.
Zimmet
MADDE 247- (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
Yukarıya aynen aldığımız 247’nci maddenin gerekçesine bakıldığında değişik bir yaklaşım ortaya çıkmaktadır. Zimmet suçunun konusu taşınır veya taşınmaz bir mal olmakla birlikte bu malın zilyedliğinin kamu görevlisinin kendisine devredilmiş olması veya koruma ve gözetimine yükümlü olması gerekmektedir. Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna veya özel kişiye ait olması arasında fark da gözetilmemiştir.
Aynı gerekçede zimmetin gerçeklemesinde kamu görevlisinin bizzat kendisinin olması ile başkasının zimmetine geçirilmesi arasında bir fark bulunmadığına yer verilmiştir.
765 sayılı eski kanunda öngörülen cezalara nazaran yeni kanunda öngörülen cezalar failin lehine görünmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, eski kanunda nitelikli zimmet “oniki yıldan aşağı” olamazken yeni kanunda verilecek ceza yarı oranında artırılacağına göre alt sınırdan yani beş yıl üzerinden ceza alacak failin nitelikli zimmet suçu 7,5 yıl olabilecektir.
Yeni Türk Ceza Kanunu zimmet suçu ile ilgili olarak eski kanunda yer alan hafifletici nedenleri yeni düzenlemeye tabi tutmuştur:
Etkin pişmanlık
Madde 248-(1)Soruşturma başlamadan önce zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tazmin edilmesi halinde verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde verilecek cezanın üçte biri indirilir.
Madde gerekçesine bakıldığında cezada indirim “etkin pişmanlığın başladığı zamana” bağlanmaktadır. Bu zamanları şöyle sıralayabiliriz:
– Soruşturma başlamadan önce,
– Dava aşamasında (yani hükümden önce)
Görüleceği üzere, soruşturma sırasında ve karardan önce yapılacak iade ve tazminlerde fail lehine hükümler getirmektedir.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 249- Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Görüleceği üzere bu hüküm ile de zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değeri de cezanın tayininde göz önüne alınması gereken bir ölçü olacaktır.
Madde gerekçesinde de bu yaklaşıma yer verilmiş, suç ortadan kalkmamakla birlikte zimmetin azlığının hoşgörüyle karşılanmasına imkan sağlanmıştır. Bu hususta yargı kararları ortaya çıktıkça zimmet fiiline gösterilecek hoşgörünün de limitleri ortaya çıkacaktır şüphesiz. Bekleyelim, görelim!
Özel ve önemli bir suçu incelemeye çalıştığımız yazımızı bir hatırlatma ile tamamlamak istiyoruz.
Yeni TCK 53’üncü maddesi birinci fıkrası ile, kişilerin kasten işlemiş oldukları suçlardan dolayı hüküm giymeleri durumunda, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti gibi tüzel kişiliklerin yöneticisi veya denetçisi olmaktan yoksun bırakılması mümkün kılınmıştır.
Elbette ki, kooperatifçilik gibi fedakarlık isteyen bir alanda yönetici ve memur olanların suçlu duruma düşmelerini istememekle birlikte, eski bir devlet denetim elemanı olarak cezai sorumluluk gerektiren haller tespit ettiğim görevlerim sırasında, onların eş ve çocuklarını düşünerek geçirdiğim uykusuz geceleri unutamadığımı da buraya yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Kooperatifine ait taşınmazın tapuda yapılacak ifraz işleminden tapu harcı aranılıp aranılmayacağı hk.-Kemal OZMEN
Başlık Tarım Kredi Kooperatifine ait taşınmazın tapuda yapılacak ifraz işleminden tapu harcı aranılıp aranılmayacağı hk.
Tarih 09/08/2012
Sayı B.07.4.DEF.0.02.10.00-2010/3-16
Kapsam
T.C.
ADIYAMAN VALİLİĞİ
Defterdarlık Gelir Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.4.DEF.0.02.10.00-2010/3-16
09/08/2012
Konu
:
Tarım Kredi Kooperatifine ait taşınmazın ifrazında Tapu Harcı hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, İlçemiz … Belediye Başkalığınca Kooperatifinize ait bulunan gayrimenkulun tapu tadilatının yapıldığı ve Tapuda yapılacak ifraz işlemi için Kooperatifinizce tapu harcı ödenip ödenmeyeceği hususunda görüş talep edilmektedir.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde, “Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu ve kadastro harçlarına tabidir.” denilmekte, anılan tarifenin I/6-a fıkrasında ifraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden nisbi harç alınacağı hükme bağlanmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanununun harçtan müstesna tutulan işlemler başlığı altındaki 59 uncu maddesinde, kooperatiflerin harçtan muaf olduğuna dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Aynı Kanununun 123 üncü maddesinde ise; “Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz.” hükmü bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun “Muafiyetler” başlıklı 19 uncu maddesinin (B) fıkrasında, “a) Kurumlar, gider, gayrimenkul kıymet artışı, intikal ve diğer vergilerden ve icra makamları, resmi daireler ve mahkemeler nezdinde yapacakları takip ve tahsillerle açacakları tazminat davaları ile ilgili her nevi talep, tebliğ ve kararlar her türlü masraf, vergi, resim ve harçlardan,
b) Sermaye ve yedek akçeleri ile taşınmaz malları ve bunların gelirleri, kendi ihtiyaçları için satın aldıkları ve alacaklarının tahsili gayesiyle mülk edindikleri taşınmaz malları ve bunların 15 inci madde hükmüne göre sahiplerine geri verilmesi işlemi, bütün vergi, resim ve harçtan,
c) Yapacakları kredi işlerine ilişkin bütün senet, belge, kağıt, defter ve hesap özetleri, taşınmaz mallara ait ipotek ve taşınır mallara ait rehin işlemleri, vekaletnameler, taahhütnameler vesair evrak, bütün resim ve harçtan muaftır” hükmü yer almaktadır.
Kanun maddesinin incelenmesinden de görüleceği üzere, tarım kredi kooperatiflerine ait gayrimenkullerin ifrazına ilişkin tapu işlemlerinden harç alınmayacağına dair herhangi bir istisna hükmü bulunmamaktadır.
Buna göre; Kooperatifinize ait gayrimenkullerin ifraz dolayısıyla tapuda yapılacak işlemlerden 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifede yer alan hükümlere göre tapu harcı aranılması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Tasfiye halindeki kooperatifler ba bs formu verecekler mıdır ?-Kemal OZMEN
Başlık Tasfiye Halinde Ba-Bs Bildirim Formu düzenlenmesi hk.
Tarih 17/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2647
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2647
17/08/2012
Konu
:
Tasfiye Halinde Ba-Bs Bildirim Formu düzenlenmesi.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; Kurumunuzun 11/08/2011 tarihinde tasfiyeye girdiği ve aynı tarihte tasfiyenin Ticaret Siciline tescil edildiği belirtilerek ağustos dönemine ilişkin Ba ve Bs bildirim formlarının tasfiye öncesi (01/08/2011-10/08/2011) ve tasfiye sonrası (11/08/2011-30/08/2011) için ayrı ayrı mı verileceği yoksa tasfiye halinde tek bir form olarak mı verileceği hakkında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve Mükerrer 257’nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş, 362 ve 381 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleriyle de bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar yapılmıştır. 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri konusunda açıklamalar yapılmıştır.
Yine 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin; ‘‘2- Bildirimlerin Dönemi Ve Verilme Süresi” başlıklı bölümünde;
‘‘2.2.4. Tasfiyesi devam eden mükellefler bildirim formlarını, tasfiye süresince aylık dönemler halinde vereceklerdir. Tasfiyenin başladığı aya ait bildirim formları ise tasfiye öncesi ve sonrası ayrımı yapılmaksızın düzenlenecektir.
Diğer taraftan, tasfiye sonunda bildirimler tasfiye kararının tescil edildiği tarihi izleyen ayın son günü akşamına kadar tasfiye memuru veya 3568 sayılı Kanuna istinaden yetki almış meslek mensupları tarafından verilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Buna göre tasfiyesi devam etmekte olan şirketiniz tarafından verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarından tasfiyenin başladığı aya ait bildirim formlarını tasfiye öncesi ve sonrası ayrımı yapmaksızın; tasfiye süresince verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarını ise aylık dönemler halinde düzenleyerek vermeniz gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Kurumlar vergisi genel tebliğ taslağı 7 numaralı
Maliye Bakanlığından:
Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
(Seri No: 7)
Bu Tebliğde, 31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla(1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişikliklerin(2) uygulanmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde(3) ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
1. “5.1. İştirak kazançları istisnası” başlıklı bölümün ikinci ve son paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Buna göre kurumların;
1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar,
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları
kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ancak, diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.
Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları, 6322 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 1/1/2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.”
“Öte yandan, tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları hariç olmak üzere diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacaktır.”
2. “5.12. Diğer kanunlarda yer alan istisnalar” başlıklı bölümden sonra gelmek üzere aşağıdaki bölüm eklenmiş, sonraki bölüm numarası ise buna göre teselsül ettirilmiştir.
“5.13. Yabancı fon kazançlarının ve bu fonların portföy yöneticiliğini yapan şirketlerin vergisel durumu
Kurumlar Vergisi Kanununa 6322 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle “Yabancı fon kazançlarının vergilendirilmesi” başlıklı 5/A maddesi eklenmiştir.
Bu maddede, yabancı fonlar ile bu fonların aracılık işlemlerini yürüten portföy yöneticiliği yetki belgesine sahip tam mükellef şirketlerin (portföy yöneticisi şirketler) vergisel durumları düzenlenmiştir.
5.13.1. Yabancı fonların kazançlarına ilişkin düzenlemeler ve uygulama
Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yabancı fonların, portföy yöneticisi şirketler aracılığıyla organize bir borsada işlem görsün veya görmesin;
– Her türlü menkul kıymet ve sermaye piyasası aracı,
– Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Varant,
– Döviz,
– Emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Kredi ve benzeri finansal varlıklar,
– Kıymetli maden borsalarında yapılan emtia
işlemleri ile ilgili elde ettikleri kazançları için belirli şartların sağlanması durumunda; portföy yöneticisi şirketler, bu fonların daimi temsilcisi sayılmayacak ve bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmeyecektir.
Dolayısıyla, yabancı fonların bu kapsamda elde ettikleri kazançları için beyanname verilmeyecek ve diğer kazançlar nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dahil edilmeyecektir.
Bu uygulamanın, yabancı fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden yapılacak vergi kesintisine etkisi yoktur.
Türkiye’de bulunan taşınmazlar, aktif büyüklüğünün %51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere ait hisse senetleri veya ortaklık payları veya bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri ve bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden elde edilen kazançlar bu uygulama kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Bakanlar Kurulu %51’lik oranı yarısına kadar indirmeye veya %50’sine kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.1.1. Uygulamanın şartları
Portföy yöneticisi şirketlerin, bu fonların daimi temsilcisi sayılmamaları ve iş yerlerinin de fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmemesi için aşağıda sayılan şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Söz konusu şartların gerçekleşmemesi halinde, yabancı fonların kazançları genel hükümlerine göre vergilendirilecek ve duruma göre portföy yöneticisi şirketler yabancı fonun daimi temsilcisi, bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak değerlendirilebilecektir.
5.13.1.1.1. Fon adına tesis edilen işlemlerin portföy yöneticisi şirketin mutat faaliyetleri arasında yer alması
Portföy yöneticisi şirketin fon adına yaptığı işlemlerin, portföy yönetimi kapsamında mutat olarak yürütülen faaliyetlerden olması gerekmektedir.
5.13.1.1.2. Yabancı fon ile portföy yöneticisi şirket arasındaki ilişkinin bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması
Portföy yöneticisi şirket ticari, hukuki ve finansal özellikleri dikkate alındığında, yabancı fon ile arasındaki ilişkinin, emsallere uygun koşullarda birbirlerinden bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması şarttır.
5.13.1.1.3. Portföy yöneticiliği hizmeti karşılığı alınacak bedelin emsale uygun olması ve transfer fiyatlandırması raporu verilmesi
Portföy yöneticisi şirket tarafından, verilen hizmet karşılığında emsallere uygun bedel alınması ve transfer fiyatlandırması raporunun kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığına verilmesi gerekmektedir.
Transfer fiyatlandırması raporunun süresinde verilmemesi durumunda, bu raporun ilgili olduğu hesap dönemi için portföy yöneticisi şirket, fonun Türkiye’deki daimi temsilcisi sayılır ve bu dönemde fon tarafından elde edilen kazançlar genel hükümlere göre vergilendirilir.
Transfer fiyatlandırması raporu verilmiş olmasına rağmen emsaline nazaran daha düşük bir bedel alınması durumunda ise sadece portföy yöneticisi şirket adına transfer fiyatlandırmasına yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılacak, yabancı fona ilişkin ise herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
5.13.1.1.4. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fon üzerindeki hak sahipliği oranının %20’yi aşmaması
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, sağladığı hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun hesaplanan bedeller düşüldükten sonra, doğrudan veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi olmaması gerekmektedir.
Bakanlar Kurulu %20’lik oranı sıfıra kadar indirmeye veya iki katına kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.2. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondan elde ettiği kazançlar
Yukarıda belirtilen şartları sağlamak kaydıyla portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden müstesnadır.
Yabancı fon tarafından portföy yöneticisi şirkete yapılan yönetim ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi ödemeler ise her halükârda kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak %20’den daha fazla hak sahibi olması halinde ise istisnadan faydalanılması mümkün olmayıp, %20’lik hak sahipliğine isabet eden kazançlar da dahil ilgili fondan elde edilen kazançların tamamı genel hükümlere göre vergilendirilir.
5.13.3. Fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak bulunan tam mükellef gerçek kişi veya kurumlara ilişkin bildirim
Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları hariç olmak üzere; fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak tam mükellef gerçek kişi veya kurumların kazanç payının %5’i geçmesi durumunda, tam mükellef gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcılarının tamamının portföy yöneticisi şirket tarafından Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilmesi gerekmektedir.
7 Seri numaralı kurumlar vergisi genel tebliğ taslağı -Kemal Ozmen
Maliye Bakanlığından:
Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
(Seri No: 7)
Bu Tebliğde, 31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla(1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişikliklerin(2) uygulanmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde(3) ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
1. “5.1. İştirak kazançları istisnası” başlıklı bölümün ikinci ve son paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Buna göre kurumların;
1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar,
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları
kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ancak, diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.
Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları, 6322 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 1/1/2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.”
“Öte yandan, tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları hariç olmak üzere diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacaktır.”
2. “5.12. Diğer kanunlarda yer alan istisnalar” başlıklı bölümden sonra gelmek üzere aşağıdaki bölüm eklenmiş, sonraki bölüm numarası ise buna göre teselsül ettirilmiştir.
“5.13. Yabancı fon kazançlarının ve bu fonların portföy yöneticiliğini yapan şirketlerin vergisel durumu
Kurumlar Vergisi Kanununa 6322 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle “Yabancı fon kazançlarının vergilendirilmesi” başlıklı 5/A maddesi eklenmiştir.
Bu maddede, yabancı fonlar ile bu fonların aracılık işlemlerini yürüten portföy yöneticiliği yetki belgesine sahip tam mükellef şirketlerin (portföy yöneticisi şirketler) vergisel durumları düzenlenmiştir.
5.13.1. Yabancı fonların kazançlarına ilişkin düzenlemeler ve uygulama
Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yabancı fonların, portföy yöneticisi şirketler aracılığıyla organize bir borsada işlem görsün veya görmesin;
– Her türlü menkul kıymet ve sermaye piyasası aracı,
– Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Varant,
– Döviz,
– Emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Kredi ve benzeri finansal varlıklar,
– Kıymetli maden borsalarında yapılan emtia
işlemleri ile ilgili elde ettikleri kazançları için belirli şartların sağlanması durumunda; portföy yöneticisi şirketler, bu fonların daimi temsilcisi sayılmayacak ve bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmeyecektir.
Dolayısıyla, yabancı fonların bu kapsamda elde ettikleri kazançları için beyanname verilmeyecek ve diğer kazançlar nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dahil edilmeyecektir.
Bu uygulamanın, yabancı fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden yapılacak vergi kesintisine etkisi yoktur.
Türkiye’de bulunan taşınmazlar, aktif büyüklüğünün %51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere ait hisse senetleri veya ortaklık payları veya bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri ve bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden elde edilen kazançlar bu uygulama kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Bakanlar Kurulu %51’lik oranı yarısına kadar indirmeye veya %50’sine kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.1.1. Uygulamanın şartları
Portföy yöneticisi şirketlerin, bu fonların daimi temsilcisi sayılmamaları ve iş yerlerinin de fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmemesi için aşağıda sayılan şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Söz konusu şartların gerçekleşmemesi halinde, yabancı fonların kazançları genel hükümlerine göre vergilendirilecek ve duruma göre portföy yöneticisi şirketler yabancı fonun daimi temsilcisi, bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak değerlendirilebilecektir.
5.13.1.1.1. Fon adına tesis edilen işlemlerin portföy yöneticisi şirketin mutat faaliyetleri arasında yer alması
Portföy yöneticisi şirketin fon adına yaptığı işlemlerin, portföy yönetimi kapsamında mutat olarak yürütülen faaliyetlerden olması gerekmektedir.
5.13.1.1.2. Yabancı fon ile portföy yöneticisi şirket arasındaki ilişkinin bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması
Portföy yöneticisi şirket ticari, hukuki ve finansal özellikleri dikkate alındığında, yabancı fon ile arasındaki ilişkinin, emsallere uygun koşullarda birbirlerinden bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması şarttır.
5.13.1.1.3. Portföy yöneticiliği hizmeti karşılığı alınacak bedelin emsale uygun olması ve transfer fiyatlandırması raporu verilmesi
Portföy yöneticisi şirket tarafından, verilen hizmet karşılığında emsallere uygun bedel alınması ve transfer fiyatlandırması raporunun kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığına verilmesi gerekmektedir.
Transfer fiyatlandırması raporunun süresinde verilmemesi durumunda, bu raporun ilgili olduğu hesap dönemi için portföy yöneticisi şirket, fonun Türkiye’deki daimi temsilcisi sayılır ve bu dönemde fon tarafından elde edilen kazançlar genel hükümlere göre vergilendirilir.
Transfer fiyatlandırması raporu verilmiş olmasına rağmen emsaline nazaran daha düşük bir bedel alınması durumunda ise sadece portföy yöneticisi şirket adına transfer fiyatlandırmasına yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılacak, yabancı fona ilişkin ise herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
5.13.1.1.4. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fon üzerindeki hak sahipliği oranının %20’yi aşmaması
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, sağladığı hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun hesaplanan bedeller düşüldükten sonra, doğrudan veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi olmaması gerekmektedir.
Bakanlar Kurulu %20’lik oranı sıfıra kadar indirmeye veya iki katına kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.2. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondan elde ettiği kazançlar
Yukarıda belirtilen şartları sağlamak kaydıyla portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden müstesnadır.
Yabancı fon tarafından portföy yöneticisi şirkete yapılan yönetim ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi ödemeler ise her halükârda kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak %20’den daha fazla hak sahibi olması halinde ise istisnadan faydalanılması mümkün olmayıp, %20’lik hak sahipliğine isabet eden kazançlar da dahil ilgili fondan elde edilen kazançların tamamı genel hükümlere göre vergilendirilir.
5.13.3. Fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak bulunan tam mükellef gerçek kişi veya kurumlara ilişkin bildirim
Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları hariç olmak üzere; fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak tam mükellef gerçek kişi veya kurumların kazanç payının %5’i geçmesi durumunda, tam mükellef gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcılarının tamamının portföy yöneticisi şirket tarafından Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilmesi gerekmektedir.
7 seri numaralı kurumlar vergisi tebliği taslağı -Kemal Ozmen
Maliye Bakanlığından:
Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
(Seri No: 7)
Bu Tebliğde, 31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla(1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişikliklerin(2) uygulanmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde(3) ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
1. “5.1. İştirak kazançları istisnası” başlıklı bölümün ikinci ve son paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Buna göre kurumların;
1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar,
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları
kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ancak, diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.
Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları, 6322 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 1/1/2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.”
“Öte yandan, tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları hariç olmak üzere diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacaktır.”
2. “5.12. Diğer kanunlarda yer alan istisnalar” başlıklı bölümden sonra gelmek üzere aşağıdaki bölüm eklenmiş, sonraki bölüm numarası ise buna göre teselsül ettirilmiştir.
“5.13. Yabancı fon kazançlarının ve bu fonların portföy yöneticiliğini yapan şirketlerin vergisel durumu
Kurumlar Vergisi Kanununa 6322 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle “Yabancı fon kazançlarının vergilendirilmesi” başlıklı 5/A maddesi eklenmiştir.
Bu maddede, yabancı fonlar ile bu fonların aracılık işlemlerini yürüten portföy yöneticiliği yetki belgesine sahip tam mükellef şirketlerin (portföy yöneticisi şirketler) vergisel durumları düzenlenmiştir.
5.13.1. Yabancı fonların kazançlarına ilişkin düzenlemeler ve uygulama
Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yabancı fonların, portföy yöneticisi şirketler aracılığıyla organize bir borsada işlem görsün veya görmesin;
– Her türlü menkul kıymet ve sermaye piyasası aracı,
– Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Varant,
– Döviz,
– Emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi,
– Kredi ve benzeri finansal varlıklar,
– Kıymetli maden borsalarında yapılan emtia
işlemleri ile ilgili elde ettikleri kazançları için belirli şartların sağlanması durumunda; portföy yöneticisi şirketler, bu fonların daimi temsilcisi sayılmayacak ve bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmeyecektir.
Dolayısıyla, yabancı fonların bu kapsamda elde ettikleri kazançları için beyanname verilmeyecek ve diğer kazançlar nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dahil edilmeyecektir.
Bu uygulamanın, yabancı fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden yapılacak vergi kesintisine etkisi yoktur.
Türkiye’de bulunan taşınmazlar, aktif büyüklüğünün %51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere ait hisse senetleri veya ortaklık payları veya bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri ve bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden elde edilen kazançlar bu uygulama kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Bakanlar Kurulu %51’lik oranı yarısına kadar indirmeye veya %50’sine kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.1.1. Uygulamanın şartları
Portföy yöneticisi şirketlerin, bu fonların daimi temsilcisi sayılmamaları ve iş yerlerinin de fonların iş yeri veya iş merkezi olarak kabul edilmemesi için aşağıda sayılan şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Söz konusu şartların gerçekleşmemesi halinde, yabancı fonların kazançları genel hükümlerine göre vergilendirilecek ve duruma göre portföy yöneticisi şirketler yabancı fonun daimi temsilcisi, bunların iş yerleri de bu fonların iş yeri veya iş merkezi olarak değerlendirilebilecektir.
5.13.1.1.1. Fon adına tesis edilen işlemlerin portföy yöneticisi şirketin mutat faaliyetleri arasında yer alması
Portföy yöneticisi şirketin fon adına yaptığı işlemlerin, portföy yönetimi kapsamında mutat olarak yürütülen faaliyetlerden olması gerekmektedir.
5.13.1.1.2. Yabancı fon ile portföy yöneticisi şirket arasındaki ilişkinin bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması
Portföy yöneticisi şirket ticari, hukuki ve finansal özellikleri dikkate alındığında, yabancı fon ile arasındaki ilişkinin, emsallere uygun koşullarda birbirlerinden bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki gibi olması şarttır.
5.13.1.1.3. Portföy yöneticiliği hizmeti karşılığı alınacak bedelin emsale uygun olması ve transfer fiyatlandırması raporu verilmesi
Portföy yöneticisi şirket tarafından, verilen hizmet karşılığında emsallere uygun bedel alınması ve transfer fiyatlandırması raporunun kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığına verilmesi gerekmektedir.
Transfer fiyatlandırması raporunun süresinde verilmemesi durumunda, bu raporun ilgili olduğu hesap dönemi için portföy yöneticisi şirket, fonun Türkiye’deki daimi temsilcisi sayılır ve bu dönemde fon tarafından elde edilen kazançlar genel hükümlere göre vergilendirilir.
Transfer fiyatlandırması raporu verilmiş olmasına rağmen emsaline nazaran daha düşük bir bedel alınması durumunda ise sadece portföy yöneticisi şirket adına transfer fiyatlandırmasına yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılacak, yabancı fona ilişkin ise herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
5.13.1.1.4. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fon üzerindeki hak sahipliği oranının %20’yi aşmaması
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, sağladığı hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun hesaplanan bedeller düşüldükten sonra, doğrudan veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi olmaması gerekmektedir.
Bakanlar Kurulu %20’lik oranı sıfıra kadar indirmeye veya iki katına kadar arttırmaya yetkilidir.
5.13.2. Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondan elde ettiği kazançlar
Yukarıda belirtilen şartları sağlamak kaydıyla portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden müstesnadır.
Yabancı fon tarafından portföy yöneticisi şirkete yapılan yönetim ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi ödemeler ise her halükârda kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.
Portföy yöneticisi şirket ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak %20’den daha fazla hak sahibi olması halinde ise istisnadan faydalanılması mümkün olmayıp, %20’lik hak sahipliğine isabet eden kazançlar da dahil ilgili fondan elde edilen kazançların tamamı genel hükümlere göre vergilendirilir.
5.13.3. Fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak bulunan tam mükellef gerçek kişi veya kurumlara ilişkin bildirim
Portföy yöneticisi şirketin yabancı fondaki pay sahipliğinden doğan kazançları hariç olmak üzere; fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan veya dolaylı olarak tam mükellef gerçek kişi veya kurumların kazanç payının %5’i geçmesi durumunda, tam mükellef gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcılarının tamamının portföy yöneticisi şirket tarafından Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilmesi gerekmektedir.
Kooperatifin tasfiyeye girmesi İcin yapılması gereken işlemler
Tasfiye halinde olan kooperatiflerde genel kurul ne zaman ve nasıl yapılır ?
Detaylı bilgi İcin bize ulaşın [email protected]
Kooperatiflerde kura cekim işlemleri ,şerefiye raporu yazılması , vaziyet planı ve kura zaptı -Kemal Ozmen
Kooperatiflerde şerefiye raporu nasıl yazılır ? Kura çekimi ne sekilde yapılmalıdır ?
[email protected]
Hata: İletişim formu bulunamadı.