Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[267-2012/VUK-1- . . .]-2285

25/07/2012

Konu

:

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin üyeniz olmayan üçüncü kişilere satıldığı belirtilerek, KDV oranının fatura bedeli üzerinden mi yoksa rayiç bedel üzerinden mi hesaplanacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiştir.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75’lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Öte yandan, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Anılan Tebliğin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, istisnadan yararlanmak için gereken diğer şartların yanında istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması ve hiçbir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması şartıyla yapı kooperatiflerinin de bu istisnadan yararlanabilmelerinin mümkün olduğu ve kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazancın istisnaya konu edilebileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin aktifinde kayıtlı dükkanların satılması, Kurumlar Vergisi Kanununun 4/1-k maddesinde belirtilen şartlardan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartını ihlal etmiş olacağından, bu satış işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, iki yıldan fazla süredir aktifinizde kayıtlı olan dükkânların satılması, taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirileceğinden, bu dükkânların satışından elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca, kooperatifinizin sahibi olduğu dükkânların satış bedelinin gerçek değerinden düşük gösterilmesi halinde ise re’sen veya ikmalen vergi tarhiyatı ile karşılaşılabileceği tabiidir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı,

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı,

hükümlerine yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun 20 nci maddesinin 1 inci bendinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; 2 bendinde, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

27 nci maddesinin ikinci bendinde; Bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi, paradan başka değerler olması halinde verginin matrahının işlemin mahiyetine göre emsal bedel veya emsal ücret olacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerini üyeniz olmayan üçüncü kişiye satılması işlemi, Kooperatifin gayrimenkul ticareti yapan kurum mahiyetinde olması sebebiyle KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükmünden faydalanması mümkün olmayıp, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerinin 3. kişilere satışı genel oranda (%18) katma değer vergisine tabi olup, satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması ve bu düşüklüğün sebebinin haklı bir sebeple açıklanamaması halinde emsal bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.

III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın tarifi” başlıklı 229’uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun “Fatura kullanma mecburiyeti” başlıklı 232 nci maddesi hükmüne göre, tüccarlar sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve aldıkları emtia veya hizmet için de fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Bu maddede sayılanlar dışında kalanların, tüccarlardan satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2012 yılı için 770 TL’yi geçmesi veya 770 TL’den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

Anılan Kanunun 267 nci maddesinde; emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış ve izleyen fıkralarda emsal bedeli belirlenirken sırasıyla ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası veya takdir esaslarından birinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla, Kooperatifiniz adına kayıtlı bulunan işyerlerinin üyeleriniz dışındaki kişilere satılması karşılığında alınan bedel için satışın gerçekleştiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde gerçek satış bedeli üzerinden, gerçek satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması halinde ise emsal bedel üzerinden fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İşlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların vergi kanunları karşısındaki durumu.

Konu

:

İşlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgi dilekçenizde, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, şirketinizin … ile … tarihinde … TL tutarında … gün süreli … yol bakım ve onarım işlerini taşeron olarak üstlendiğiniz, taahhüt edilen işlerin fiilen … tarihinde bitirilmesine karşın üçüncü hak edişin …, dördüncü hak edişin ise … tarihinde ödendiği, … geçici kabul tutanağını onayladığı tarihin işlerin bitirildiği tarih olarak kabul edildiği belirtilerek, … yılında hak edişler üzerinden tevkif suretiyle kesilen vergilerin mahsup konusu edilip edilemeyeceği, taahhüt edilen işlerin süresinde bitirilememesi nedeniyle ödenen cezaların fatura düzenlemeksizin gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı, söz konusu cezaların alt taşeronlara yansıtılması işleminde fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği ile KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı hususlarında tereddüde düşüldüğünden Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zararın, işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan madde kapsamına giren işlerde, işin başlangıç tarihi olarak; imzalanan sözleşmede yapılacak yer teslimi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarih, sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi, bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarihin kabul edilmesi gerekmektedir.

Aynı Kanunun 44 üncü maddesinin birinci fıkrasında inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği; maddenin ikinci fıkrasında ise bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderlerin ve her ne nam altında olursa olsun elde edilen hasılatın, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hak ediş ödemelerinden kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı belirtilmiş olup, söz konusu kesinti oranı 3/2/2009 tarih ve 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 3 olarak belirlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamındaki işleri üstlenen müteahhitlerce işin tamamen veya kısmen taşeronlara yaptırılması halinde, taşeronların durumları, taahhüt ettikleri kısmın mahiyet itibariyle inşaat ve onarım işi kapsamında olup olmadığı ve süre olarak yıllara sirayet edip etmediğine göre tespit edilecektir.

Buna göre, yıllara sari inşaat ve onarma işleri dolayısıyla işin bitim tarihine kadar yapılacak ödemeler üzerinden %3 oranında vergi tevkifatı yapılacak olup söz konusu işe ilişkin olarak işin bitim tarihinden sonraki ödemeler üzerinden yapılan tevkifatlar fazla ve yersiz ödenen vergi niteliği kazanacağından talep edilmesi halinde 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar çerçevesinde iade edilebilecektir.

Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, yapım ve onarım işinin süresinde bitirilememesi nedeniyle sözleşme hükmü uyarınca ödenen gecikme cezaları şirketiniz tarafından Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecek olup yansıtma faturası ile alt taşeronlara yansıtılan bu gecikme cezalarının tahakkuk tarihi itibarıyla kurum kazancına dahil edileceği tabiidir.

Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesi ile ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti kapsamında Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisinin konusuna alınmış; aynı Kanunun 2 ve müteakip maddelerinde ise teslim ve hizmet ile teslim ve hizmet sayılan hallerin neler olduğu tanımlanmış bulunmaktadır.

Buna göre, bir sözleşmeye dayanan taahhüdün istenilen zaman ve şartlarda yerine getirilmemesi sebebiyle cezai şart olarak ödenen bedel, bir mal teslimi ve hizmet ifası karşılığı olmadığından katma değer vergisine tabi tutulmayacaktır. Söz konusu bedelin alt taşeronlara bire bir yansıtılmasında da bu husus geçerli olacaktır.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”, 231/5 inci maddesinde ise; “Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükümleri yer almaktadır.

Bu itibarla, taahhüt sözleşmesine dayanarak işlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla … tarafından hak edişler üzerinden kesilen cezaların alt taşeronlara yansıtılması işleminde KDV ihtiva etmeyen fatura düzenlemeniz mümkündür.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk. Tarih 30/07/2012

KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER

Kanun Son güncelleme:17/08/2012
Madde:

Başlangıç: / / Bitiş: / /

Başlık Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk.
Tarih 30/07/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-722
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-722

30/07/2012

Konu

:

Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; İlimiz … İlçesinde mali müşavirlik yaptığınız, … İlçesindeki noterlerden yeterli hizmet alamadığınızdan bahisle, müşterilerinize ait ticari defterlerin ara tasdiklerini İlimiz … İlçesinde bulunan notere yaptırıp yaptıramayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Tasdik Makamı” başlıklı 223 üncü maddesinde; “Defterler, iş yerinin, iş yeri olmayanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentalar için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur…” hükmü bulunmaktadır.

Bu hükme göre, defterlerin mükelleflerin işyerlerinin, işyerleri yoksa ikametgahlarının bulundukları yerdeki ( bulundukları yerden kasıt ilin büyükşehir belediyeliği, varsa merkez ilçeler de dahil olmak üzere büyükşehir belediye hudutları içinde kalan kısım, merkez ilçe olmayan diğer ilçelerde ise, o ilçe belediye hudutları içinin esas alınması anlaşılacaktır.) noterler veya noterlik görevini yapanlar tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, İlimiz büyükşehir belediye başkanlığı içinde yer alan … İlçesindeki mükelleflere ait defterlerin ara tasdik işlemlerinin yine İlimiz büyükşehir belediye başkanlığı içinde yer alan … İlçesi noterliğinde yapılmasında bir sakınca bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı hk.

Başlık Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı hk.
Tarih 14/06/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.54.15.01-125[1-2012-10]-31
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAKARYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.54.15.01-125[1-2012-10]-31

14/06/2012

Konu

:

Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketiniz yönetim ve denetim kurullarında hissedarınız olan ……Kooperatifini temsilen görev yapan üyelere tahakkuk ettirelen ücret veya huzur haklarının, adı geçin kooperatife ödendiği ve bu tutarların kendi düzenlemelerine istinaden kooperatif tarafından gelir kaydedildiği ve kooperatifin kurumlar vergisinden muaf olduğu belirtilerek; kooperatife ödenen bu tutarlar üzerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında, kurum kazancının gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluştuğu hükmüne yer verilmiş olup 6 ncı maddesinde de, kurumlar vergisinin, mükellefin bir hesap dönemi içinde elde ettiği safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, bu kazancın tespitinde de Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, “Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” hükmüne yer verilmiş olup 2 nci maddesinde de gelire giren kazanç ve iratlar yedi bent halinde sayılmıştır.

Aynı Kanunun ‘Ücretin tarifi’ başlıklı 61 inci maddesinde; ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hükmüne yer verilmiş olup 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ……..Kooperatifinin, şirketinize iştirak etmiş olması nedeniyle ortak dışı işlemde bulunduğundan 5520 sayılı Kanunun 4/1-k maddesindeki muafiyet hükmünden faydalanması söz konusu olmayıp kurumlar vergisi mükellefi olması ve elde ettiği kazançların kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, şirketinizin yönetim ve denetim kurullarında görev alan üyelerin ……. Kooperatifini temsilen bulunması ve ücret veya huzur hakkı adı altında yapılan ödemelerin kooperatife yapılması nedeniyle, bu kişilerin elde ettiği bir ücret gelirinden söz edilemeyecektir. Dolayısıyla, şirketiniz tarafından kooperatife yapılan söz konusu ödemeler, anılan kooperatifin kurum kazancına dahil edilerek vergilendirileceğinden bu tutarlar üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Ayrıca, şirketinizle ilişkili kişi konumunda olan kooperatife yapılan ödemelerin, Kurumlar Vergisi Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine uygun olarak belirlenmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde şekil şartı -Kemal Ozmen

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi,
Borçlar Yasasının 355. maddesi hükmünde tanımlanan eser sözleşmesinin bir türü olup, taraflara karşılıklı olarak haklar sağlayan ve borçlar yükleyen iki taraflı sözleşmelerdendir. Borçlar Kanunu’nun 213., T. Medeni Kanunun 706., Tapu Kanunu’nun 26 ve Noter Kanununun 60. maddeleri hükümleri gereğince tapulu taşınmaz payı ya da tapulu taşınmazın kayden temlikini içerdiğinden; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılmalıdır. Zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılmayan bu tür sözleşmeler, istisnai hallerde taraflarını bağlayıcı olabilir. Az yukarıda açıklandığı üzere, mahkemenin, öncelikle yanlar arasındaki sözleşmenin zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılıp yapılmadığını belirlemesi gerekmektedir.

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi,şekil şartı

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, Borçlar Yasasının 355. maddesi hükmünde tanımlanan eser sözleşmesinin bir türü olup, taraflara karşılıklı olarak haklar sağlayan ve borçlar yükleyen iki taraflı sözleşmelerdendir. Borçlar Kanunu’nun 213., T. Medeni Kanunun 706., Tapu Kanunu’nun 26 ve Noter Kanununun 60. maddeleri hükümleri gereğince tapulu taşınmaz payı ya da tapulu taşınmazın kayden temlikini içerdiğinden; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılmalıdır. Zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılmayan bu tür sözleşmeler, istisnai hallerde taraflarını bağlayıcı olabilir.

kooperatif işlemlerinin muhasebeleştirilmesi

Bize ulaşın

20120806-213646.jpg

Kooperatiflerde denetçiler incelemeyi bizzat mı yapmak zorundadırlar ?-Kemal OZMEN

20120805-105444.jpg

kooperatif sözleşme örneği,kooperatif ana sözleşme örneği,yapı kooperatif ana sözleşme örneği-Kemal OZMEN

Bize ulaşın
İ[email protected]

Ultra vires ilkesi ve kooperatifler -Berkant Sengul (Tetkik Hakimi)

kooperatiflerin hukuki niteliği ve amacı ile 1163 sayılı Kanunun özel nitelikte oluşu dikkate alındığında kooperatiflerin ehliyetinin, amacı ve çalışma konusuyla sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, ultra vires ilkesi halen kooperatifler için devam etmektedir.

Kooperatifler kanunu mu? Yeni Türk Ticaret kanunu mu?

Bu yönde dikkat çeken önemli düzenleme, 1163 sayılı Kanunu’nun 98. maddesi olup, anılan hükme göre, bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanacaktır. Dolayısıyla, kooperatiflerle ilgili uyuşmazlıklara öncelikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, daha sonra Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlere ilişkin düzenlemeleri tatbik edilecektir. Ancak, bazı hususlar, hem 1163 sayılı Kanunda hem 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda mevcut ise, özel kanun olması dolayısıyla 1163 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması tabiidir(Eriş, s.1204).

Yeni TTK ve Kooperatifler- Berkant ŞENGEL YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ TETKİK HAKİMİ

6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU’NUN KOOPERATİFLERE YANSIMASI

1-GENEL OLARAK

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu, 13.01.2011 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi gazete’de yayınlanmıştır. Anılan Kanununun yürürlük maddesi olan 1534. maddesi hükmüne göre de, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bazı maddelerin yürürlülük tarih de 01.01.2013 tarihi olarak kararlaştırılmıştır. Böylelikle gerek doktrinin gerekse uygulamacıların başarılı bir düzenleme olarak kabul ettiği ve yaklaşık elli yılı aşkındır toplumumuzun ticaret hayatına yön veren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu dönemi sona ermiştir.
​Türk Ticaret Kanunu’nun genel gerekçesinde de ayrıntılı olarak vurgulandığı üzere, Dünya’da 20. yüzyılın ikinci yarısıyla başlayan siyasal, sosyal, ekonomik ve teknolojik alanlarda meydana gelen gelişmeler, bunların ülkemize yansıması ve özellikle 1984 yılı ve sonrası ekonomide liberasyona geçiş, çağdaş bir ticaret kanunu ihtiyacını doğurmuştur. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üye olma çalışmaları, uluslararası ekonomi ile bütünleşme isteği, özellikle internet kullanımının yaygınlaşması ve diğer teknolojik gelişmeler, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi ana kanunların kabul edilmesi gibi bir çok etkenin bir araya gelmesi karşısında yeni ticaret kanununun kabul edilmesi, bir zorunluluk haline gelmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun genel gerekçesinde başta sermaye şirketleri olmak üzere, çeşitli hukuki kurumlarla ilgili olarak değerlendirmeler ve gelişmelerden bahsedilerek yapılan değişiklikler açıklanmıştır. 6762 sayılı TTK’nunda olduğu gibi kooperatifler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da ticaret şirketleri arasında sayılmıştır. Ancak, kooperatifler doğrudan bu kanun içinde düzenlenmemiş, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun yürürlülüğüne dokunulmamıştır. 6762 sayılı TTK’nundan farklı olarak 134-194. maddeleri arasında düzenlenen birleşme, bölünme ve tür değiştirme kurumlarıyla ilgili olarak kooperatiflere ilişkin düzenlemelere de yer vermiştir.

2-KOOPERATİFLERİN HUKUKİ NİTELİĞİ

6102 sayılı Kanunun 124. maddesinde kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılmıştır. Diğer ticaret şirketleri de sermaye ve şahıs şirketleri olarak ayrıma tabi tutulmuştur. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, kooperatiflerin ana kaynağıdır. Anılan Kanunun 1. maddesinde kooperatif, tüzel kişiliğe haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, kooperatif şirketinin ne tam bir ticaret şirketi ne de tam bir dernek olarak kabulü mümkün değildir. Belirlenen amaca ulaşmak için bir araya gelen kişilerin oluşturduğu bir teşekküldür. Kooperatifin amacı, bireyin ekonomisini geliştirmektir(R.Poroy/Ü.Tekinalp/E.Çamoğlu.; Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 11. Basım, İstanbul 2009, s.977). Hukuki niteliğindeki tartışmalar devam edecektir. Kooperatifin tacir olmadığı kabul edilmektedir(Erişi G.; Açıklamalı ve İçtihatlı Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2001, s.14). Esasen, kanun koyucu 6102 sayılı Kanunun 124. maddesinin gerekçesinde kooperatifin ticaret şirketi olup olmadığının tartışılabileceğini, adi ortaklık olarak kabul edilemeyeceğinden ve hukuki bakımından başka sorunların çıkabileceğinden ticaret şirketleri arasında sayıldığını açıklamıştır. Yargıtay uygulamasında da, kooperatifin tacir olmadığı, kar-zarar amacından ziyade sosyal bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir(Bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2009 Tarih, 2007/14292 Esas-2009/3401 Karar sayılı ilamı).
Kooperatifin en önemli özelliği değişir ortaklı ve değişir sermayeli olmasıdır. Dolayısıyla diğer sermaye şirketlerinde olduğu gibi sermayenin artırılmasına veya azaltılmasına gerek yoktur. Ortak sayısı arttıkça sermaye artar, azaldıkça sermayesi azalır. 1163 sayılı Kanunun 8/3. maddesi dikkate alınmalıdır.

3-KOOPERATİFLERE UYGULANACAK HÜKÜMLER

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6762 sayılı Kanunun 138. maddesine paralel olarak ve dili sadeleştirerek 126. maddesiyle, her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak kaydıyla, Türk Medeni Kanunu’nun tüzel kişilere ilişkin genel hükümleri ile bu kısımda bulunmayan hususlarda Türk Borçlar Kanunu’nun adi şirkete dair hükümleri her şirket türünün niteliğine uygun olduğu oranda, ticaret şirketleri hakkında da uygulanacağını düzenlemiştir.
Kooperatiflerle ilgili ana düzenleme şüphesiz ki, 10.05.1969 tarih ve 13195 sayılı Resmi Gazete ile yayınlanan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’dur. Ayrıca, kooperatiflerle ilgili olarak 1581 sayılı Tarım ve Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu gibi özel düzenlemeler ile diğer mevzuatta yer alan hükümler dikkate alınmalıdır. Daha sonra Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunun adi şirkete ilişkin hükümleri uygulama yeri bulacaktır.
Bu yönde dikkat çeken önemli düzenleme, 1163 sayılı Kanunu’nun 98. maddesi olup, anılan hükme göre, bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanacaktır. Dolayısıyla, kooperatiflerle ilgili uyuşmazlıklara öncelikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, daha sonra Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlere ilişkin düzenlemeleri tatbik edilecektir. Ancak, bazı hususlar, hem 1163 sayılı Kanunda hem 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda mevcut ise, özel kanun olması dolayısıyla 1163 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması tabiidir(Eriş, s.1204).

Kooperatif bilgi formu,kooperatif bilgi formu ornegi-Kemal özmen

Kooperatiflerde denetçiler incelemeyi bizzat mı yapmak zorundadırlar ?-Kemal OZMEN

20120805-105444.jpg

Hangi kooperatif hangi verginin mükellefi olmak zorundadır ?

Kooperatifin KDV ,muhtasar ,kurumlar vergisi, emlak vergisi,belediye gelirleri vergisi,tabela vergisi,damga vergisi gibi vergilerin hangilerinden hangi durumlarda muaf olacağı ile ilgili bize ulasin
İ[email protected]

Kooperatif nasil kurulur ? vergi dairesi açılış işlemleri nelerdir ?-Kemal OZMEN

Bize ulaşın [email protected]

Kooperatif adına kayıtlı kısıtlı arsa üzerine yapılan binaların ortaklarına devri halinde tecil edilen emlak vergilerinin tahsili hk.-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatif adına kayıtlı kısıtlı arsa üzerine yapılan binaların ortaklarına devri halinde tecil edilen emlak vergilerinin tahsili hk.
Tarih 25/10/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-1889
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-1889

25/10/2011

Konu

:

Kooperatif adına kayıtlı kısıtlı arsa üzerine yapılan binaların ortaklarına devri halinde tecil edilen emlak vergilerinin tahsili hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … Belediyesi sınırları içerisinde yer alan kooperatifiniz adına kayıtlı arsanın imar planı kesinleşmeden önce tasarrufunun kısıtlı olduğu, imar planının çıkması sonucunda söz konusu taşınmazın kısıtlılığının kaldırıldığı ve 3 yıldır tam vergi ödendiği, kısıtlılığın sona ermesinden sonra söz konusu arsa üzerine inşa edilen binaya ait bağımsız bölümlerin kooperatif ortaklarına tapuda tescil edilmesi esnasında kısıtlı olduğu dönemde tecil edilen emlak vergisinin 9/10 oranındaki kısmının adı geçen belediyece tahsil edilmesi gerektiğinin bildirildiği belirtilerek söz konusu kooperatif ortakları adına yapılan işlemin Emlak Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesi hükmü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinde, kanunlar veya diğer kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10’u oranında tahsil olunacağı, kısıtlamanın kaldırılması halinde kaldırılma tarihini takip eden bütçe yılından itibaren emlakın vergisinin tüm vergi değeri üzerinden ödeneceği, kısıtlamanın devam ettiği sürece tecil edilen verginin 9/10’unun bina, arsa veya arazinin satılması, istimlakı veya hibe yoluyla başka şahıslara devir ve temliki halinde tahsilat zamanaşımına uğramamış olanlarının muaccel hale geleceği hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, kooperatifiniz adına kayıtlı arsa üzerine inşa edilen binaya ait bağımsız bölümlerin kooperatif ortaklarına tapuda tescil edilmesi işlemi Kanunda belirtilen satış, istimlak veya hibe yoluyla başkasına devir ve temlik kapsamında olmadığından mezkûr arsanın tasarrufunun kısıtlı olduğu dönemlerde tecil edilen vergilerin tahsil edilmesine imkan bulunmamaktadır.

Kooperatiflerde ozel statulu ortak kavramı hakkinda -Kemal OZMEN

İ[email protected]

Model yili 1990 ve daha eski olan taşıtlara iliskin yapılacak islemler -Kemal OZMEN

02.08.2012 tarihli resmi gazetede bulabilirsiniz