Meskenin
yanı sıra işyerine hisseli olarak malik olunması halinde indirimli emlak vergisi hk.-Kemal OZMEN

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.16.16.02-175.01[12.1]-318

25/07/2012

Konu

:

Meskenin

yanı sıra işyerine hisseli olarak malik olunması halinde indirimli emlak vergisi hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Bilecik’te bulunan ve üyesi olduğunuz 240 dairelik yapı kooperatifinin tüzel kişiliğini 12/10/1999 tarihinde tasfiye ederek site yönetimine dönüştürdüğünüz, tapu kayıtlarında depo olarak geçen sekiz adet taşınmaz için 1/240 olarak hisseli tapu çıkardığınız ve sitenin giderlerini finanse etmek için işyeri olarak kiraya verdiğiniz, kiranın sitenin genel ihtiyaçları için kullanıldığı ve gelir olarak dağıtılmadığı, 2009 yılında emekli olduğunuz ve emlak vergisi ödemeye devam ettiğiniz, Bilecik’te bulunan meskeninizden kira geliri elde ettiğiniz, ancak Bursa’da ikamet ettiğiniz meskene kira ödediğiniz belirtilerek 106 m² olan meskeninizin dışında gelir getiren başka menkul ve gayrimenkulünüzün olmaması nedeniyle meskeninizin indirimli bina vergisi oranından (sıfır) faydalandırılıp faydalandırılmayacağı ile faydalandırılması halinde geriye dönük emlak vergisinin tarafınıza iadesinin mümkün olup olmayacağı hakkında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Bakanlar Kurulu, kendisine bakmakla mükellef kimsesi olup onsekiz yaşını doldurmamış olanlar hariç olmak üzere hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların, gazilerin, özürlülerin, şehitlerin dul ve yetimlerinin Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil) halinde bu meskenlerine ait vergi oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu hüküm, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanır. Muayyen zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında bu hüküm uygulanmaz. Geliri olmadığını belgelemenin usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükmün verdiği yetkiye dayanılarak 1998-2006 yıllarında çıkarılan muhtelif Bakanlar Kurulu Kararları ile gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2‘yi geçmeyen tek meskene sahip olmaları halinde (2004 yılından itibaren intifa hakkına sahip olunması hali dahil), bu mesken için uygulanacak bina vergisi oranı sıfıra indirilmiştir.

Öte yandan, 38 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin I/3-(a) bölümünde; “İndirimli vergi oranının uygulanması için meskende bizzat oturma şartı aranmamaktadır. Bu nedenle, sahip olduğu tek meskeni kiraya verip, kirada oturanlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından faydalanabileceklerdir.”, I/3-(e) bölümünde ise, “Sosyal güvenlik kurumlarından emekli, dul, yetim, ölüm ve maluliyet aylığı alanların, bu aylıkları dışında başka gelirlerinin bulunması halinde, bunların meskenine indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır. Mükelleflerin gelir getirmeyen işyeri, arsa ve araziye sahip olmaları, indirimli vergi oranından yararlanmalarına engel teşkil etmemektedir.” denilmektedir.

Buna göre, indirimli emlak vergisi oranı (sıfır) uygulaması, sosyal güvenlik kurumundan aylık alanların sadece brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskenleri için uygulanmakta olup belirtilen şartları taşıyanların tek meskeni dışında gelir getirmeyen işyeri, arsa ve araziye sahip olmaları halinde de bu uygulamadan yararlandırılmaları mümkün bulunmaktadır.

Bu itibarla, 38 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin I/3-(a) ve (e) bölümlerinde yer alan açıklamalar çerçevesinde emekli maaşınızın dışında meskeninizin bulunduğu sitede 1/240 oranında hissedarı olduğunuz 8 adet işyerinden gelir elde ettiğiniz anlaşıldığından indirimli bina vergisi oranı (sıfır) uygulamasından faydalandırılmanız mümkün bulunmamaktadır.

III. derece sit alanı ve İSKİ kaptaj alanında bulunan gayrimenkulün emlak vergisi hk.-Kemal OZMEN

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.18.01-175.01[19-2012/6-1.6-4004]-2469

07/08/2012

Konu

:

III. derece sit alanı ve İSKİ kaptaj alanında bulunan gayrimenkulün emlak vergisi hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, hem III üncü derece sit alanı, hem de İSKİ kaptaj alanında olması nedeniyle herhangi bir yapılaşmanın mümkün olmadığı belirtilen İstanbul ili, … mahallesinde bulunan hisseli arsanızdan, Boğaziçi Kanununun 17 nci maddesi hükmü de göz önünde bulundurularak emlak vergisi alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Tapu kütüğüne “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır” kaydı konulmuş olan ve I inci ve II nci grup olarak gruplandırılmış bulunan taşınmaz kültür varlıkları ile arkeolojik sit alanı ve doğal sit alanı olmaları nedeniyle üzerlerine kesin yapılanma yasağı getirilmiş taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları olan parseller her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, tapu kütüğüne “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır” kaydı konulmuş olan ve I inci ve II nci grup olarak gruplandırılmış bulunan taşınmaz kültür varlıkları ile arkeolojik sit alanı ve I inci derece doğal sit alanında bulunmaları nedeniyle üzerlerine kesin yapılanma yasağı getirilmiş taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları olan parseller emlak vergisinden muaf bulunmaktadır.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun; “Arkeolojik Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları”na dair 5/11/1999 tarihli ve 658 sayılı ilke kararında kesin yapılanma yasağı getirilen parsellerin I inci ve II nci derece arkeolojik sit alanlarında kalan parseller olduğu, “Doğal (Tabii) Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları” na dair 19/06/2007 tarihli ve 728 sayılı ilke kararında da kesin yapılanma yasağı getirilen parsellerin I inci derece doğal sit alanlarında kalan parseller olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinde; “Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tasarrufu yasak edilen arazinin vergisi, mükelleflerce keyfiyetin vergi dairesine bildirilmesi veya vergi dairesince re’sen tespit edilmesi üzerine, yasaklama tarihini izleyen taksitlerden itibaren bu hallerin devam ettiği sürece alınmaz.” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 17 nci maddesinde, “Bu Kanun hükümlerine göre yapı hakkı verilmeyip ticari geliri de olmayan arsalar ile üzerinde kültür ve tabiat varlığı bulunan parseller emlak vergisinden muaftır.” denilmektedir.

Bu itibarla, III üncü derece sit alanında bulunan arsanın 2863 sayılı Kanunun 21 inci maddesine istinaden emlak vergisinden muaf tutulmasına imkan bulunmamakla birlikte, arsanın tasarrufunun, İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından kanunların verdiği yetkiye dayanılarak yasak edildiğini gösterir belgenin ilgili belediyeye ibrazı halinde 1319 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi hükmü gereğince yasaklama sürdüğü müddetçe emlak vergisi alınmayacaktır. Ayrıca, söz konusu arsa için 2960 sayılı Kanun hükümlerine göre yapı hakkı verilmemekte ve ticari geliri de bulunmamakta ise, arsa bu Kanunun 17 nci maddesine istinaden emlak vergisinden muaf tutulacaktır.

Ödenen emlak vergisinin gider olarak mı yoksa maliyet olarak mı dikkate alınacağı hk.-Kemal OZMEN

Başlık Ödenen emlak vergisinin gider olarak mı yoksa maliyet olarak mı dikkate alınacağı hk.
Tarih 25/07/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2292
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2292

25/07/2012

Konu

:

Ödenen emlak vergisinin gider olarak mı yoksa maliyet olarak mı dikkate alınacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin … ili …. ilçesi … Pafta … Ada … Parselde bulunan … m² arsayı … tarihinde satın aldığı arsa üzerinde bir inşaat projesi yapımına başlandığı, inşaat izin süreçleri ve mimari çalışmaların devam ettiği, arsanın … yılı emlak vergisinin 1. ve 2. taksitlerinin ödendiği, ödenen bu verginin inşaat maliyeti kapsamında ayrı bir hesapta bilançonun aktifinde takip edildiği belirtilerek, ödenen emlak vergisinin inşaat gideri olarak gelir tablosunda mı yoksa projenin bir maliyeti olarak bilançonun aktifinde mi takip edilmesi gerektiği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40’ıncı maddesinde; “Safî kazancın tespit edilmesi, için aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

6. İşletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçlar” hükmü yer almaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Maliyet Bedeli” başlıklı 262’nci maddesinde; maliyet bedelinin, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade edeceği hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun “Gayrimenkuller” başlıklı 269’uncu maddesinde, iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkullerin maliyet bedelleri ile değerleneceği hüküm altına alınmış ve “Gayrimenkullerde maliyet bedeline giren giderler” başlıklı 270’inci maddesinde ise; gayrimenkullerde maliyet bedeline, satın alma bedelinden başka, makine ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri ile mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsanın tesviyesinden mütevellit giderlerin gireceği, ayrıca noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerinin maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükelleflerin serbest oldukları hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanunun “İnşa ve imal giderleri” başlıklı 271’inci maddesinde ise; inşa edilen binalarda ve gemilerde, imal edilen makina ve tesisatta, bunların inşa ve imal giderlerinin, satın alma bedeli yerine geçeceği hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından satın alınarak inşaatına başlanılan arsa için ödenen emlak vergisinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Özel güvenlik görevlilerinin beklemesi için hizmet alanlarca tahsis edilen yerin işyeri sayılıp sayılmayacağı hk.

B.07.1.GİB.0.06.29-019.01.13-2290

25/07/2012

Konu

:

Özel güvenlik görevlilerinin beklemesi için hizmet alanlarca tahsis edilen yerin işyeri sayılıp sayılmayacağı hk.

İlgi özelge talep formunuzun tetkikinden, şirketinizin alışveriş merkezleri, bankalar, sağlık kurum ve kuruluşları gibi muhtelif sektörlere ülke genelinde özel güvenlik hizmeti sunduğu ve bu hizmetin firmanıza bağlı özel güvenlik görevlileri tarafından hizmet alanların istekleri doğrultusunda gerçekleştirildiği ve söz konusu kurum ve kuruluşların güvenlik görevlilerinin dinlenmesi ve/veya beklemesi için tahsis ettikleri yerlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre işyeri sayılıp sayılmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yerinin; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu madde hükmüne göre, mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin işyeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin, “faaliyetin icrasına tahsis edilmesi” veya faaliyetin icra edildiği “yer” olma özelliğini taşıması şarttır.

Öte yandan, özel güvenlik hizmetleri gibi üçüncü kişi, kurum veya kuruluşlar nezdinde yürütülen faaliyetlerin bir ofis, büro vb. yerlerden idare edildiği durumlarda, söz konusu yerlerin işyeri olarak kabulü gerekmekte olup, işlerin doğrudan sevk ve idare edilmediği, hizmetin daha etkin ve verimli sunulmasını sağlamak amacıyla hizmet sunan personele dinlenmeleri ve beklemeleri için tahsis edilen yerlerin işyeri olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Buna göre, güvenlik hizmeti verilen kişi, kurum ve kuruluşların şirketinize bağlı güvenlik görevlilerinin dinlenmesi ve/veya beklemesi için tahsis ettiği yerlerin, şirketinizin işlerinin sevk ve idare edildiği ofis, büro vb. şekillerde kullanılmaması, şirketinizin işlerinin yürütüldüğü kanuni veya iş merkezi veyahut da şube vasfını taşımaması kaydıyla, Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesi kapsamında “işyeri” olarak değerlendirilemeyeceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[267-2012/VUK-1- . . .]-2285

25/07/2012

Konu

:

Kooperatif aktifinde kayıtlı taşınmazların üçüncü kişilere satışının vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin üyeniz olmayan üçüncü kişilere satıldığı belirtilerek, KDV oranının fatura bedeli üzerinden mi yoksa rayiç bedel üzerinden mi hesaplanacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiştir.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlarının % 75’lik kısmı maddede belirtilen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Öte yandan, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Anılan Tebliğin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, istisnadan yararlanmak için gereken diğer şartların yanında istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması ve hiçbir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması şartıyla yapı kooperatiflerinin de bu istisnadan yararlanabilmelerinin mümkün olduğu ve kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazancın istisnaya konu edilebileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, kooperatifinizin aktifinde kayıtlı dükkanların satılması, Kurumlar Vergisi Kanununun 4/1-k maddesinde belirtilen şartlardan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartını ihlal etmiş olacağından, bu satış işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, iki yıldan fazla süredir aktifinizde kayıtlı olan dükkânların satılması, taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirileceğinden, bu dükkânların satışından elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca, kooperatifinizin sahibi olduğu dükkânların satış bedelinin gerçek değerinden düşük gösterilmesi halinde ise re’sen veya ikmalen vergi tarhiyatı ile karşılaşılabileceği tabiidir.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olduğu,

17/4-r maddesinde ise kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı,

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı,

hükümlerine yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun 20 nci maddesinin 1 inci bendinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; 2 bendinde, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

27 nci maddesinin ikinci bendinde; Bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi, paradan başka değerler olması halinde verginin matrahının işlemin mahiyetine göre emsal bedel veya emsal ücret olacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerini üyeniz olmayan üçüncü kişiye satılması işlemi, Kooperatifin gayrimenkul ticareti yapan kurum mahiyetinde olması sebebiyle KDV Kanunu’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükmünden faydalanması mümkün olmayıp, Kooperatifiniz aktifinde kayıtlı iş yerlerinin 3. kişilere satışı genel oranda (%18) katma değer vergisine tabi olup, satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması ve bu düşüklüğün sebebinin haklı bir sebeple açıklanamaması halinde emsal bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.

III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın tarifi” başlıklı 229’uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun “Fatura kullanma mecburiyeti” başlıklı 232 nci maddesi hükmüne göre, tüccarlar sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve aldıkları emtia veya hizmet için de fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Bu maddede sayılanlar dışında kalanların, tüccarlardan satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2012 yılı için 770 TL’yi geçmesi veya 770 TL’den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

Anılan Kanunun 267 nci maddesinde; emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış ve izleyen fıkralarda emsal bedeli belirlenirken sırasıyla ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası veya takdir esaslarından birinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla, Kooperatifiniz adına kayıtlı bulunan işyerlerinin üyeleriniz dışındaki kişilere satılması karşılığında alınan bedel için satışın gerçekleştiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde gerçek satış bedeli üzerinden, gerçek satış bedelinin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması halinde ise emsal bedel üzerinden fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk. Tarih 30/07/2012

KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER

Kanun Son güncelleme:17/08/2012
Madde:

Başlangıç: / / Bitiş: / /

Başlık Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk.
Tarih 30/07/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-722
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.18.02-1741-722

30/07/2012

Konu

:

Ara defter tasdikinde tasdik makamının seçilip, seçilmeyeceği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; İlimiz … İlçesinde mali müşavirlik yaptığınız, … İlçesindeki noterlerden yeterli hizmet alamadığınızdan bahisle, müşterilerinize ait ticari defterlerin ara tasdiklerini İlimiz … İlçesinde bulunan notere yaptırıp yaptıramayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Tasdik Makamı” başlıklı 223 üncü maddesinde; “Defterler, iş yerinin, iş yeri olmayanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentalar için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur…” hükmü bulunmaktadır.

Bu hükme göre, defterlerin mükelleflerin işyerlerinin, işyerleri yoksa ikametgahlarının bulundukları yerdeki ( bulundukları yerden kasıt ilin büyükşehir belediyeliği, varsa merkez ilçeler de dahil olmak üzere büyükşehir belediye hudutları içinde kalan kısım, merkez ilçe olmayan diğer ilçelerde ise, o ilçe belediye hudutları içinin esas alınması anlaşılacaktır.) noterler veya noterlik görevini yapanlar tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, İlimiz büyükşehir belediye başkanlığı içinde yer alan … İlçesindeki mükelleflere ait defterlerin ara tasdik işlemlerinin yine İlimiz büyükşehir belediye başkanlığı içinde yer alan … İlçesi noterliğinde yapılmasında bir sakınca bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı hk.

Başlık Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı hk.
Tarih 14/06/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.54.15.01-125[1-2012-10]-31
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAKARYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.54.15.01-125[1-2012-10]-31

14/06/2012

Konu

:

Şirket yönetim kurulunda yer alan kooperatifin üyeleri adına Kooperatif hesabına aktarılan huzur ücretinin gelir vergisine tabi olup olmayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketiniz yönetim ve denetim kurullarında hissedarınız olan ……Kooperatifini temsilen görev yapan üyelere tahakkuk ettirelen ücret veya huzur haklarının, adı geçin kooperatife ödendiği ve bu tutarların kendi düzenlemelerine istinaden kooperatif tarafından gelir kaydedildiği ve kooperatifin kurumlar vergisinden muaf olduğu belirtilerek; kooperatife ödenen bu tutarlar üzerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında, kurum kazancının gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluştuğu hükmüne yer verilmiş olup 6 ncı maddesinde de, kurumlar vergisinin, mükellefin bir hesap dönemi içinde elde ettiği safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, bu kazancın tespitinde de Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, “Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” hükmüne yer verilmiş olup 2 nci maddesinde de gelire giren kazanç ve iratlar yedi bent halinde sayılmıştır.

Aynı Kanunun ‘Ücretin tarifi’ başlıklı 61 inci maddesinde; ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hükmüne yer verilmiş olup 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ……..Kooperatifinin, şirketinize iştirak etmiş olması nedeniyle ortak dışı işlemde bulunduğundan 5520 sayılı Kanunun 4/1-k maddesindeki muafiyet hükmünden faydalanması söz konusu olmayıp kurumlar vergisi mükellefi olması ve elde ettiği kazançların kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, şirketinizin yönetim ve denetim kurullarında görev alan üyelerin ……. Kooperatifini temsilen bulunması ve ücret veya huzur hakkı adı altında yapılan ödemelerin kooperatife yapılması nedeniyle, bu kişilerin elde ettiği bir ücret gelirinden söz edilemeyecektir. Dolayısıyla, şirketiniz tarafından kooperatife yapılan söz konusu ödemeler, anılan kooperatifin kurum kazancına dahil edilerek vergilendirileceğinden bu tutarlar üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Ayrıca, şirketinizle ilişkili kişi konumunda olan kooperatife yapılan ödemelerin, Kurumlar Vergisi Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine uygun olarak belirlenmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde şekil şartı -Kemal Ozmen

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi,
Borçlar Yasasının 355. maddesi hükmünde tanımlanan eser sözleşmesinin bir türü olup, taraflara karşılıklı olarak haklar sağlayan ve borçlar yükleyen iki taraflı sözleşmelerdendir. Borçlar Kanunu’nun 213., T. Medeni Kanunun 706., Tapu Kanunu’nun 26 ve Noter Kanununun 60. maddeleri hükümleri gereğince tapulu taşınmaz payı ya da tapulu taşınmazın kayden temlikini içerdiğinden; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılmalıdır. Zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılmayan bu tür sözleşmeler, istisnai hallerde taraflarını bağlayıcı olabilir. Az yukarıda açıklandığı üzere, mahkemenin, öncelikle yanlar arasındaki sözleşmenin zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılıp yapılmadığını belirlemesi gerekmektedir.

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi,şekil şartı

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, Borçlar Yasasının 355. maddesi hükmünde tanımlanan eser sözleşmesinin bir türü olup, taraflara karşılıklı olarak haklar sağlayan ve borçlar yükleyen iki taraflı sözleşmelerdendir. Borçlar Kanunu’nun 213., T. Medeni Kanunun 706., Tapu Kanunu’nun 26 ve Noter Kanununun 60. maddeleri hükümleri gereğince tapulu taşınmaz payı ya da tapulu taşınmazın kayden temlikini içerdiğinden; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılmalıdır. Zorunlu şekil koşullarına uygun olarak yapılmayan bu tür sözleşmeler, istisnai hallerde taraflarını bağlayıcı olabilir.

Kooperatiflerde denetçiler incelemeyi bizzat mı yapmak zorundadırlar ?-Kemal OZMEN

20120805-105444.jpg

Kooperatifin üyelerinin işyeri ihtiyacını karşılamak amacı ile toplu işyeri inşa etmesi halinde, kooperatifin bina inşaat ve yapı kullanma izn harcından muaf olup olmaması Hk.-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatifin üyelerinin işyeri ihtiyacını karşılamak amacı ile toplu işyeri inşa etmesi halinde, kooperatifin bina inşaat ve yapı kullanma izn harcından muaf olup olmaması Hk.
Tarih 27/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2012/1-79
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2012/1-79

27/03/2012

Konu

:

Bina İnş. ve Yapı Kullanma İzin Harcı hK.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda: Kooperatifiniz üyelerinin işyeri ihtiyacını karşılamak amacı ile … ili, .. ilçesi sınırları dahilinde … adet toplu işyeri inşa edileceği belirtilerek bu inşaat için bina inşaat harcı ve belediyelerce alınan diğer imarla ilgili harçlarından müstesna olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun Ek 1’inci maddesinde, “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde yapılan her türlü bina inşaatı (ilave ve tadiller dahil), inşaat veya tadilat ruhsatının alınmasında Ek Madde 6’da yer alan tarifede gösterilen nispet ve hadlerde bina inşaat harcına tabidir.” hükmü yer almakta ve bina inşaat harcına ilişkin istisna hükümlerini düzenleyen Ek 2’nci maddesinin (e) fıkrasında ise kooperatifler eliyle, ana sözleşmelerine uygun olarak, yapılan sanayi ve küçük sanat siteleri ile esnaf çarşılarının bina inşaat harcından müstesna olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 80 inci maddesinde:

“İmar mevzuatı gereğince aşağıda belirtilen harçlar belediyece tahsil olunur.

a) Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde İmar Kanununa göre ilk kez yapılan veya istek üzerine gerçekleştirilen müteakip parselasyon işlemleri “Parselasyon Harcına” (teşvik belgesini haiz organize sanayi bölgeleri hariç olmak üzere),

b) Verilecek ifraz ve tevhit kararları “İfraz ve Tevhit Harcına”,

c) Proje tasdik işlemleri “Plan ve Proje Tasdik Harcına”,

d) Zemin ve yol kanal açma izni verilmesi, yapım ve yıkım artığı malzeme ile toprak kazısının taşınması için belediyelerce yer gösterilmesi ve bu yerlerin tesviyesi “Zemin Açma İzni ve Toprak Hafriyatı Harcına”,

e) (Mülga: 21/1/1982 – 2589/5 md.)

f) Yapı kullanma izni verilmesi işleri “Yapı Kullanma İzni Harcına” tabidir.

7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun Hükümleri uyarınca yapılan yapı ve tesisler ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışında inşa edilecek sera ve benzeri örtü altı tarım faaliyetinde kullanılmak üzere inşa edilen tesisler, ahır, samanlık, kümes ve hayvan barınakları ile yemlik gibi yapı ve tesisler 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu uyarınca alınacak ücretler ile bina inşaat harcı dahil yukarıda sayılan harçlardan müstesnadır.

Organize Sanayi Bölgeleri ile Sanayi ve Küçük Sanat Sitelerinde yapılan Yapı ve Tesisler Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcından müstesnadır.”

hükmü yer almaktadır.

Organize Sanayi Bölgeleri: Ülke kalkınmasının sağlanması, sanayinin gelişmesi, kentleşmenin yönlendirilmesi, çevre sorunlarının önlenmesi, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanılması amacıyla sanayi tesislerinin belirli bir plan dahilinde sınırları onaylı arazi parçaları üzerinde yerleştirilmesi ve kümelenmesiyle oluşan, gerekli altyapı ve sosyal tesisler ile donatılan sanayi sektöründe mal ve hizmet üretim bölgeleridir. Küçük sanayi siteleri ise: Her tür küçük sanayi işletmesinin, aynı iş kolundaki küçük işletmelerle bir araya gelerek, genel olarak büyük entegre sanayi işletmelerine ara mal üretmek üzere kurulmuş olan yerlerdir.

Bu itibarla, Kooperatifiniz eliyle yapılacak işyerlerinin yukarıda tarifi yapılan organize sanayi bölgeleri ile sanayi ve küçük sanat sitelerinde yer alması halinde bina inşaat harcı ve yapı kullanma izni harcından istisna tutulması; ayrıca söz konusu işyerlerinin bu kapsama girmemekle birlikte “esnaf çarşısı” kapsamında bulunması halinde ise bina inşaat harcından istisna tutulması gerekmektedir.

Öte yandan, Kooperatifinizin bina inşaat harcı ve yapı kullanma izni harcı dışında 2464 sayılı Kanun’da belirtilen diğer imar ile ilgili harçlarından istisna tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

kooperatif sözleşme örneği,kooperatif ana sözleşme örneği,yapı kooperatif ana sözleşme örneği-Kemal OZMEN

Bize ulaşın
İ[email protected]

Ultra vires ilkesi ve kooperatifler -Berkant Sengul (Tetkik Hakimi)

kooperatiflerin hukuki niteliği ve amacı ile 1163 sayılı Kanunun özel nitelikte oluşu dikkate alındığında kooperatiflerin ehliyetinin, amacı ve çalışma konusuyla sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, ultra vires ilkesi halen kooperatifler için devam etmektedir.

Kooperatifler kanunu mu? Yeni Türk Ticaret kanunu mu?

Bu yönde dikkat çeken önemli düzenleme, 1163 sayılı Kanunu’nun 98. maddesi olup, anılan hükme göre, bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanacaktır. Dolayısıyla, kooperatiflerle ilgili uyuşmazlıklara öncelikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, daha sonra Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlere ilişkin düzenlemeleri tatbik edilecektir. Ancak, bazı hususlar, hem 1163 sayılı Kanunda hem 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda mevcut ise, özel kanun olması dolayısıyla 1163 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması tabiidir(Eriş, s.1204).

Yeni TTK ve Kooperatifler- Berkant ŞENGEL YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ TETKİK HAKİMİ

6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU’NUN KOOPERATİFLERE YANSIMASI

1-GENEL OLARAK

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu, 13.01.2011 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi gazete’de yayınlanmıştır. Anılan Kanununun yürürlük maddesi olan 1534. maddesi hükmüne göre de, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bazı maddelerin yürürlülük tarih de 01.01.2013 tarihi olarak kararlaştırılmıştır. Böylelikle gerek doktrinin gerekse uygulamacıların başarılı bir düzenleme olarak kabul ettiği ve yaklaşık elli yılı aşkındır toplumumuzun ticaret hayatına yön veren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu dönemi sona ermiştir.
​Türk Ticaret Kanunu’nun genel gerekçesinde de ayrıntılı olarak vurgulandığı üzere, Dünya’da 20. yüzyılın ikinci yarısıyla başlayan siyasal, sosyal, ekonomik ve teknolojik alanlarda meydana gelen gelişmeler, bunların ülkemize yansıması ve özellikle 1984 yılı ve sonrası ekonomide liberasyona geçiş, çağdaş bir ticaret kanunu ihtiyacını doğurmuştur. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üye olma çalışmaları, uluslararası ekonomi ile bütünleşme isteği, özellikle internet kullanımının yaygınlaşması ve diğer teknolojik gelişmeler, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi ana kanunların kabul edilmesi gibi bir çok etkenin bir araya gelmesi karşısında yeni ticaret kanununun kabul edilmesi, bir zorunluluk haline gelmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun genel gerekçesinde başta sermaye şirketleri olmak üzere, çeşitli hukuki kurumlarla ilgili olarak değerlendirmeler ve gelişmelerden bahsedilerek yapılan değişiklikler açıklanmıştır. 6762 sayılı TTK’nunda olduğu gibi kooperatifler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da ticaret şirketleri arasında sayılmıştır. Ancak, kooperatifler doğrudan bu kanun içinde düzenlenmemiş, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun yürürlülüğüne dokunulmamıştır. 6762 sayılı TTK’nundan farklı olarak 134-194. maddeleri arasında düzenlenen birleşme, bölünme ve tür değiştirme kurumlarıyla ilgili olarak kooperatiflere ilişkin düzenlemelere de yer vermiştir.

2-KOOPERATİFLERİN HUKUKİ NİTELİĞİ

6102 sayılı Kanunun 124. maddesinde kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılmıştır. Diğer ticaret şirketleri de sermaye ve şahıs şirketleri olarak ayrıma tabi tutulmuştur. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, kooperatiflerin ana kaynağıdır. Anılan Kanunun 1. maddesinde kooperatif, tüzel kişiliğe haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, kooperatif şirketinin ne tam bir ticaret şirketi ne de tam bir dernek olarak kabulü mümkün değildir. Belirlenen amaca ulaşmak için bir araya gelen kişilerin oluşturduğu bir teşekküldür. Kooperatifin amacı, bireyin ekonomisini geliştirmektir(R.Poroy/Ü.Tekinalp/E.Çamoğlu.; Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 11. Basım, İstanbul 2009, s.977). Hukuki niteliğindeki tartışmalar devam edecektir. Kooperatifin tacir olmadığı kabul edilmektedir(Erişi G.; Açıklamalı ve İçtihatlı Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2001, s.14). Esasen, kanun koyucu 6102 sayılı Kanunun 124. maddesinin gerekçesinde kooperatifin ticaret şirketi olup olmadığının tartışılabileceğini, adi ortaklık olarak kabul edilemeyeceğinden ve hukuki bakımından başka sorunların çıkabileceğinden ticaret şirketleri arasında sayıldığını açıklamıştır. Yargıtay uygulamasında da, kooperatifin tacir olmadığı, kar-zarar amacından ziyade sosyal bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir(Bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2009 Tarih, 2007/14292 Esas-2009/3401 Karar sayılı ilamı).
Kooperatifin en önemli özelliği değişir ortaklı ve değişir sermayeli olmasıdır. Dolayısıyla diğer sermaye şirketlerinde olduğu gibi sermayenin artırılmasına veya azaltılmasına gerek yoktur. Ortak sayısı arttıkça sermaye artar, azaldıkça sermayesi azalır. 1163 sayılı Kanunun 8/3. maddesi dikkate alınmalıdır.

3-KOOPERATİFLERE UYGULANACAK HÜKÜMLER

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6762 sayılı Kanunun 138. maddesine paralel olarak ve dili sadeleştirerek 126. maddesiyle, her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak kaydıyla, Türk Medeni Kanunu’nun tüzel kişilere ilişkin genel hükümleri ile bu kısımda bulunmayan hususlarda Türk Borçlar Kanunu’nun adi şirkete dair hükümleri her şirket türünün niteliğine uygun olduğu oranda, ticaret şirketleri hakkında da uygulanacağını düzenlemiştir.
Kooperatiflerle ilgili ana düzenleme şüphesiz ki, 10.05.1969 tarih ve 13195 sayılı Resmi Gazete ile yayınlanan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’dur. Ayrıca, kooperatiflerle ilgili olarak 1581 sayılı Tarım ve Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu gibi özel düzenlemeler ile diğer mevzuatta yer alan hükümler dikkate alınmalıdır. Daha sonra Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunun adi şirkete ilişkin hükümleri uygulama yeri bulacaktır.
Bu yönde dikkat çeken önemli düzenleme, 1163 sayılı Kanunu’nun 98. maddesi olup, anılan hükme göre, bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanacaktır. Dolayısıyla, kooperatiflerle ilgili uyuşmazlıklara öncelikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, daha sonra Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlere ilişkin düzenlemeleri tatbik edilecektir. Ancak, bazı hususlar, hem 1163 sayılı Kanunda hem 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda mevcut ise, özel kanun olması dolayısıyla 1163 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması tabiidir(Eriş, s.1204).

Kooperatif bilgi formu,kooperatif bilgi formu ornegi-Kemal özmen

Kooperatiflerde denetçiler incelemeyi bizzat mı yapmak zorundadırlar ?-Kemal OZMEN

20120805-105444.jpg

Hangi kooperatif hangi verginin mükellefi olmak zorundadır ?

Kooperatifin KDV ,muhtasar ,kurumlar vergisi, emlak vergisi,belediye gelirleri vergisi,tabela vergisi,damga vergisi gibi vergilerin hangilerinden hangi durumlarda muaf olacağı ile ilgili bize ulasin
İ[email protected]

Kooperatif nasil kurulur ? vergi dairesi açılış işlemleri nelerdir ?-Kemal OZMEN

Bize ulaşın [email protected]