Özmen Mali Müşavirlik – Mali Müşavir Evren ÖZMEN – SMMM – Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Anonim Şirket Kurulumu | Limited şirket kurulumu | Kooperatif şirket kurulumu | Şahıs şirketi kurulumu |
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Kooperatifler Mevzuatı ile ilgili Güncel Bilgilere Sitemiz üzerinden ulaşabilirsiniz
Özmen Mali Müşavirlik – Mali Müşavir Evren ÖZMEN – SMMM – Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Anonim Şirket Kurulumu | Limited şirket kurulumu | Kooperatif şirket kurulumu | Şahıs şirketi kurulumu |
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Sözleşmede mevcut ise taraflardan herhangi biri bir bedel ödeyerek, sözleşmeden dönebilir.
Sözleşme koşullarına uyulmaması durumunda hisselerin belli bir oranının verilmesi gibi örnekler verilebilir.
Sözleşmede ceza koşulu olması için
1-Asıl borcun varlığı gerekli. ( Güvence altına alınacak asıl borç olmalı )
2-Ehliyete ilişkin geçerlilik şartları( Ahlak-adab, iradi sakatlık halleri , konusunun imkansız olmaması gerekli)
3-Geçerli asıl borca bağlı ceza şartı getirilmelidir.
4- Ceza koşulu sağlar arası hüküm doğurur. Ölüme bağlı tasarrufta ceza koşulu mümkün değildir
Hata: İletişim formu bulunamadı.
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü
|
||||
|
||||
Sayı |
: |
62030549-120[Mük.80-2017/386]-154561 |
14.02.2018 |
|
Konu |
: |
Nevi değişikliği dolayısıyla anonim şirkete dönüşen şirkette nevi değişikliği nedeniyle ortaklara verilen hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi. | ||
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, hisselerine sahip olduğunuz ………………… Ltd. Şti.’nin 10.11.2003 tarihinde tescil edilerek kurulduğu, söz konusu limited şirketin 01.12.2015 tarihinde nevi değişikliği yaparak anonim şirkete dönüştüğü ve unvanının ………………. A.Ş. olduğu, 10.05.2017 tarih ve 2017/2 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile sahip olunan tüm hisseler için hisse senedi bastırıldığı, bahse konu hisse senetlerinin satışa konu edilmesi durumunda söz konusu hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak limited şirketin kuruluş tarihi olan 10.11.2003 tarihinin mi, nevi değişikliğinin gerçekleştiği 01.12.2015 tarihinin mi, yoksa hisse senetlerinin bastırıldığı 10.05.2017 tarihinin mi dikkate alınacağı hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup konu hakkında Başkanlığımız görüşleri aşağıda açıklanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Değer artışı kazancı” başlıklı mükerrer 80 inci maddesinde;
“Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.
1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.
…
4. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
…
Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.
Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 11.000 Türk Lirası (1.1.2017 tarihinden itibaren) gelir vergisinden müstesnadır.” hükmü yer almaktadır.
23/03/2000 tarihli 23998 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 232 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “2- Hisse Senetlerinin İktisap Tarihi” başlıklı bölümünde;
“Hisse senetlerinin üç ay süreyle elde tutulduktan sonra satılması halinde doğan değer artış kazancının vergilendirilmeyecek olması hisse senedinin iktisap tarihinin bilinmesini önemli kılmaktadır. Bu nedenle, hisse senedi alım satımı yapanların vergisel yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmeleri açısından hisse senetlerinin iktisap tarihini izlemeleri gerekmektedir.
Genel olarak hisse senedi üzerinde tasarruf hakkına sahip olunan tarihin iktisap tarihi olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bununla birlikte gerçek kişi ortakların şirketin sermaye artırımına gitmesi dolayısıyla sahip oldukları hisse senetlerinin ve aynı hisse senedinden değişik tarihlerde alım yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde elden çıkarılan hisse senetlerinin iktisap tarihinin belirlenmesi farklılık göstermektedir.”
açıklamalarına yer verilmiştir.
Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre; ortağı bulunduğunuz limited şirkete ait ortaklık hakkınız, anonim şirkete dönüşmesinden sonraki bir tarihte (10.05.2017 tarihinde) hisse senedi çıkarılmak suretiyle hisse senedine bağlanmış olduğundan, sahip olduğunuz hisse senetlerinin satışının değer artış kazancı kapsamı dışında değerlendirilmesinin tespitinde, iktisap tarihi olarak şirket hisse senetleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğunuz (hisse senetlerinin bastırıldığı) 10.05.2017 tarihinin esas alınması gerekmektedir.
– Beslenme danışmanlığı faaliyetinin bir işverene bağlı olmaksızın, sermayeden ziyade ilmi ya da mesleki bilgiye bağlı olarak yapılması ve bir organizasyon kurmayıp kişinin kendi sorumluluğu altında gerçekleştirilmesi halinde söz konusu faaliyetin serbest meslek kazancının tespitine ilişkin hükümler çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmekte olup, mesleki faaliyete ilişkin her türlü tahsilat için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim edilerek bir nüshasının müşteriye verilmesi ve bu faaliyetlerinizden elde edilen gelir için serbest meslek kazanç defteri tasdik ettirilerek kullanılması zorunludur.
– Ticari amaçlı alım satıma konu olmamak şartıyla, serbest meslek faaliyetinin sürdürülmesi için zorunlu olarak alınan ve verilmiş olan hizmetin ifasında kullanılan ilaç ve gıdalar dolayısıyla serbest meslek faaliyetinin vasfı değişmeyecektir. Dolayısıyla, satın alınan ilaç ve gıdaların sadece beslenme danışmanlığı faaliyeti kapsamında tedavi amacıyla yapılan satışlardan ibaret olması ve bu satışlardan elde edilen kazancın da serbest meslek kazancına dahil edilerek tahsil edilmesi halinde düzenlenecek serbest meslek makbuzunda tedavi ile tedavide kullanılan ilaç ve gıda bedellerinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir.
– Spor salonu işletmeciliği faaliyetinden elde edilen kazanç ile beslenme danışmanlığı işlemlerinde kullanılan ilaç ve gıdaların danışmanlık faaliyeti dışında sadece alım-satıma konu olması halinde, bu ilaç ve gıdaların satışından elde edilen kazancın Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanca ilişkin hükümleri çerçevesinde vergilendirilmesi gerektiğinden, Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinde sayılan şartlardan birini taşımanız halinde bilanço esasına göre, aksi takdirde işletme hesabı esasına göre defter tasdik ettirilerek, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında fatura veya fatura yerine geçen belge düzenlenmesi icap etmektedir.
-bir vergilendirme döneminden fazla devam eden hizmetler için takvim yılının bir ayından oluşan her bir dönem itibariyle KDV matrahının; hizmet için belirlenen toplam bedelin, hizmetin verildiği ay sayısına bölünmek suretiyle hesaplanması mümkün bulunmaktadır. Bir vergilendirme döneminden fazla devam etmeyen hizmetler için ise, belirlenen bedele ilişkin KDV’nin hizmetin verildiği dönem KDV beyannamesinde beyan edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, gıda ürünleri satışına ilişkin KDV’nin, satışın yapıldığı dönem beyannamesinde beyan edileceği tabiidir.
Ancak, beslenme danışmanlık hizmeti ile spor tesislerinde verilecek hizmetlerin yapılmasından veya gıda ürünlerinin tesliminden önce fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi halinde, KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (b) bendi gereğince toplam bedel üzerinden KDV hesaplanarak beyan edilecektir
Hata: İletişim formu bulunamadı.
.
1- Yurtiçi firmalardan yapacağınız dövize endeksli mal alımlarına istinaden düzenlenen sözleşmede döviz kurunun taraflarca belirlenmesi halinde, (avans olarak yapılan ödemeler dahil) düzenlenecek satış faturalarında Türk Lirası karşılığının gösterilmesi şartıyla, sözleşmede belirlenen döviz kuru üzerinden ilgili bedelin Türk Lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi,
2- Mal ithalatında, mal bedeli ile mal bedeli üzerinden Gümrük Makbuzu üzerinde hesaplanan Gümrük Vergisi ve KDV’nin hesaplanmasında 4458 sayılı Gümrük Kanununun 30 uncu maddesinde belirtilen T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru geçerli olacağından, mal bedeli ve söz konusu vergilerin T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi,
3- Yurtiçi firmalardan yapacağınız dövize endeksli mal alımlarına istinaden taraflarca mal alım sözleşmesinde döviz kurunun belirlenmemiş olması durumunda satış faturasında yer alan bedellerin T.C. Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi,
4- Fatura düzenleme tarihinden, ödemenin gerçekleştiği tarihe kadar lehinize oluşan kur farkları için şirketinizce satıcıya, aleyhinize oluşan kur farkları için ise satıcı tarafından adınıza fatura düzenlenmesi, kur farkının hesaplanmasında kayıtlarınıza ilgili borcun kaydedildiği kur ile ödemenin yapıldığı günkü kur arasındaki farkın esas alınması, dövizli borca karşılık Türk Lirası cinsinden ödeme yapılmış ise Merkez Bankası tarafından ilan edilen ilgili kur dikkate alınmak suretiyle döviz cinsinden yapılan ödeme tutarının belirlenmesi,
Hata: İletişim formu bulunamadı.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 215 inci maddesinde, bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının zorunlu olduğu; kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılacağı; belgelerin Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebileceği; ilgili dönem defter tasdik tarihi itibarıyla ödenmiş sermayesi (yurt dışında kurulan şirketlerin Türkiye’ye ayrılan ödenmiş sermayesi) en az 100 milyon ABD Doları ya da muadili yabancı para karşılığı Türk Lirası ve sermayesinin en az % 40’ı ikametgâhı, kanunî ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kişilere ait olan işletmelere, kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar Kurulunca izin verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Sayı |
: |
19579043-105[2017]-149556 |
29.12.2017 |
|
Konu |
: |
Günlük ve haftalık olarak kiraya verilen gayrimenkulun, sadece mülkiyet sahibi tarafından kullanılması | ||
İlgi |
: |
… tarihli özelge talep formunuz. |
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; adınıza kayıtlı olan taşınmazın kiraya verilmesi (552003-Kendine Ait veya Kiralanmış Mobilyalı Evlerde Bir Aydan Daha Kısa Süreli Olarak Kiralama) faaliyeti dolayısıyla 1/6/2017 tarihinde başlayan mükellefiyetinizi turizm sezonunun sona ermesi nedeniyle 30/10/2017 tarihinde sona erdirmek istediğinizi belirterek, mülkiyeti kendinize ait ve aynı zamanda Türkiye’deki ikametgahınız olan söz konusu taşınmazı mezkûr faaliyetiniz kapsamında envantere kaydedip, mükellefiyetinizin sona ermesinden önce kendinize fatura etmek suretiyle envanterinizden çıkarılmasının/işletmenizden çekilmesinin gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 161 inci maddesinde; “Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder. İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu belirtilmiş olup, mükelleflerin faaliyetleri ile ilgili kayıtlarının tevsikinde kullanılacak belgeler esas itibariyle müteakip maddelerde düzenlemiştir.
Bu kapsamda, mezkûr Kanunun 229 uncu maddesinde, fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tarif edilmiş ve 232 nci maddesinde kimlerin fatura kullanma mecburiyetinde olduğu sayılmıştır.
Ayrıca, aynı Kanunun 187 inci maddesinde “Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:
1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi – işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar – değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.
2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.
3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.” hükümleri yer almaktadır.
Diğer taraftan, bir mükellefin işi bırakmış sayılabilmesi için, işi ile ilgili tedarik işlemlerini durdurmasının yanı sıra, işletmede bulunan emtia stokları ile diğer döner ve sabit değerlerinin de elden çıkarılması veya bu varlıkların işletme sahiplerince işletmeden çekilmiş olması gerekir.
Buna göre, başvurunuzda belirtilen faaliyetinizde kullandığınız apart mesken nitelikli taşınmazınızın, işletmenizin envanterine dahil edilmesi; işi tamamen bırakmanız halinde ise söz konusu taşınmazın işletmeden çekilmesi gerekmekte olup, bu kapsamda;
– Taşınmazın üçüncü kişilere satılması halinde alıcı adına satış bedeli üzerinden,
– Taşınmazın satışa konu edilmek suretiyle elden çıkarılmaması durumunda ise, faaliyetinizi terk ettiğiniz tarih itibariyle işletmeden çekildiği kabul edildiğinden, kendi adınıza emsal bedel üzerinden fatura düzenlemeniz
icap etmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
19-28 YAŞ ARASI İŞ KURAN GENÇLER 1 YIL BAĞ KURDAN MUAF
Torba Kanun ile gelecek düzenleme ile 18-29 yaş arası 3 yıl gelir vergisinden muaf olan gençler bir yıl da Bağkurdan muaf olacaklardır.
Saygılarımızla
Detaylı bilgi için :[email protected]
Hata: İletişim formu bulunamadı.
GENÇLERE YENİ DESTEK
Genç girişimcilere daha önce verilen desteklerin genişletileceğini dile getirilen Yıldırım, “Genç girişimciliğe yönelik desteğe bir yenisini daha ekliyoruz. 18-29 yaş arasında iş yeri açmak isteyen gençler var, bunlara daha önce 3 yıla kadar vergi kolaylığı getirmiştik. Ona şimdi bir ilave daha getiriyoruz. Bu 3 yıllık gelir vergisi desteği devam edecek bunun yanında 1 yıl boyunca BAĞ-KUR primi ödemeyecekler. Bu borcu devlet olarak biz ödeyeceğiz” dedi.
Bu kapsamda sorularınız için
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Kooperatif yöneticilerinin uyması gereken kurallar-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Sorularınız için [email protected]
Aşağıda ideal bir yöneticinin kooperatif iş ve işlemlerinde özen göstermesi gereken konular belirtilmeye çalışılmıştır. Bu konuların çoğu mevzuat gereği zorunlu olmakla birlikte daha çok uygulamadan elde edilen deneyimler dikkate alınarak belirtilmeye çalışılmıştır. Yöneticilerin bu kurallara uymaları halinde ileride muhtemel zorlukları ve olumsuzlukları azaltacağını, hatta önleyeceğini düşünmekteyiz. Bu nedenle konuları kurallar olarak ifade etmenin daha uygun olacağını düşünmekteyim.
Bu yaklaşım kooperatif yöneticilerinin uyması gereken birinci kural olmalıdır. Aksi halde, yani daha sonra yapılan iş ve işlemlerin incelenmeyeceğini varsaymak ya da geleceği düşünmeden hareket etmek ileride büyük zorlukların yaşanmasına neden olmaktadır.
Bilindiği üzere kooperatifler denetçiler, hesap tetkik komisyonu, Bakanlık müfettişleri ve kontrolörleri, Yargı bilirkişileri, Maliye, Sigorta vs. gibi çok sayıda kişi ve kuruluşlarca denetlenebilmektedir. Bu kadar denetleyeni olan bir kuruluşun ileride denetlenmeyeceğini düşünmek büyük yanılgı olur. Zira kooperatifçilik sisteminin işlerliği denetleme özelliğine sıkıca bağlıdır. Bu husus kooperatiflerin demokratik ve ilkeli kuruluşlar olmasının da bir gereğidir. Ayrıca kooperatiflerle ortakları arasındaki ilişkinin kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle inceleme sırasında saptanan yasal olmayan iş ve işlemlerin re’sen dikkate alınması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu hususa ortaklıktan ihraç kararının iptali davalarında sıkça rastlanmaktadır.
Diğer taraftan kooperatiflerde yönetim görev değişikliğinde görevi yeni devralan yönetim kurulunun kendilerinden önce görev yapan yöneticilerin yasal olmayan iş ve işlemlerini saptadıkları taktirde bunların yasal gereklerini yerine getirmek (denetçilere bildirmek) zorundadırlar. Aksi halde yasal olmayan bu iş ve işlemlere kendileri de iştirak etmiş sayılmaktadır. (KK. 98, TTK. 337) Ayrıca genel kurul tarafından hesap tetkik komisyonu oluşturularak hesapların incelenmesi (KK. 42, Anas. 23) Denetçilerin sürekli ve sınırsız inceleme hak ve yetkilerinin bulunması ve incelemede saptadıkları hususları yıllık raporları ile genel kurula sunmak zorunda bulunmaları, suç teşkil eden işlemleri şikayet konusu yapmaları gibi yasal düzenlemeler kooperatiflerin muhakkak denetleneceğinin yasal dayanaklarıdır.
Kısaca her kooperatif yöneticisi kooperatif adına yapmış olduğu bütün iş ve işlemlerin daha sonra denetleneceğini dikkate alarak iş ve işlemi yapmalıdır. Hiçbir neden ve mazeret bu kuralın göz ardı edilmesine gerekçe teşkil etmez.
Bu kural kooperatif yöneticisinin kooperatifi kendi şirketi gibi görmemesi gerektiğini ifade etmektedir. Zira kooperatif yöneticileri kooperatifin vekili olması nedeniyle vekalet akdine istinaden kooperatifin iş ve işlemlerini yaparlar. Bu nedenle kooperatiften istedikleri taktirde para alıp vermeleri söz konusu olamaz. Para alıp verme işlemi ancak mevzuatta belirtilen kurallar ve gerekçeler olduğu taktirde yapılabilir. Özellikle kooperatif yönetim ve denetim kurulu üyelerinin kasa hararetlerinde adının sık sık geçmesi uygun görülmediği gibi kuşku da yaratmaktadır.
Özetle; çok zorunlu olmadığı taktirde kooperatif yöneticileri kooperatife para alma-verme işlemi yapmamalıdırlar. Yapmak zorunda kaldıkları taktirde önce yönetim kurulu kararı alıp, protokol yaptıktan sonra alıp-verme işlemini yapmalıdırlar.
Kooperatifler yönetim kurulunca müştereken ve müteselsil sorumluluk ilkesine uygun olarak yönetilirler. Bu nedenle yapılacak iş ve işlemin yapılmasından önce yönetim kurulunca değerlendirilip karar alındıktan sonra uygulama yapılması gerekir. Kararın yönetim kurulu toplantısında ve oylanarak alınması, alınan kararın doğrudan deftere yazılması gerekir. Aksi halde karar alınmadan yapılan iş ve işlemlerden doğan sorumluluk kooperatife ait olamaz.
Bu nedenle yönetim kurulu üyelerine haber verilmeden kararın yazılması ve defterin dolaştırılarak kararların imzalattırılması şeklinde uygulamada çok rastlanılan hatalı karar alma uygulaması yapılmamalıdır
Özetle; görüşülecek konuların önceden gündem maddesi yapılarak görüşülmesi ve alınan kararların doğrudan deftere yazılıp imzalanması veya muhalefet şerhi konularak denetçilere bildirilmesi gerekir. Aksi bir uygulama mevzuata aykırıdır.
Uygulamada bazı yöneticilerin sanki kooperatif bir şirket kendileri de şirketin sahibi gibi bir tutum içinde hareket etmektedirler. Bu tutum ileride büyük zorlukların yaşanmasına neden olmaktadır. Zira bazı yöneticilerin sabit fiyatlı ortaklık sözleşmesi yapması, bazı kişilere herkesten farklı uygulama yapması gibi yetkisiz uygulamalarına tanık olmaktayız. Bu nedenle kooperatif yönetim kurulu üyelerinin vekaleten iş yaptıkları hususunu unutmamaları gerekir.
Kooperatif yöneticilerinin kooperatifçilik ilkelerini bilen kişiler olması gerekir. aksi halde kooperatifçilik ilkelerini bilmeyen veya bildiği halde benimsemeyen kişilerin kooperatif yönetim kurulu üyeleri olmaması gerekir.
Kooperatif yöneticiliği bir meslek olmadığı için sürekli geçim kaynağı teşkil etmemelidir. Oysa ki günümüzde bazı yöneticiler başarısız oldukları halde bir türlü görevi bırakmak istememekte, görevden gitmemek için yasal olmayan yollar dahi kullanmaktadırlar. Hatta kooperatif yöneticiliğini bir meslek olarak görüp, çocuklarını ve yakın akrabalarını dahi çevresinde bu işe yardımcı olmasını ve bu arada görevden alınmaması için örgütlenmektedirler. Bu şekildeki bir yaklaşım kooperatifçilik ilkelerine uymadığı gibi sürekli görevde kalma planları yapan kişileri de yanlış ve menfaatine olan tutumlar içine girmesine neden olur.
Kesinlikle bütün ödeme ve tahsilatlar için usulüne uygun belgeler düzenlemek yöneticilerin uyması gereken en önemli kurallardan biridir.
Ancak olumsuz eleştirilerin mahiyetini araştırıp, gerekiyorsa eleştirilerin giderilmesini sağlamak.
Yukarıda yöneticiler için belirtilen kurallardan bir çoğu zaten yöneticilerin mevzuat gereği yapması gereken iş ve işlemlerdir. Ancak önemli bir kısmı ise yöneticinin kişiliği ve karakteri ile ilgilidir. Bu nedenle yöneticilerin başarılı olabilmesi ve kooperatifin amacını kısa sürede gerçekleştirmesi için bu kuralların gereği olan özellikleri bir bütün olarak yöneticilerin taşıyıp taşımadıklarını gözden geçirip ona göre hareket etmenin yararlı olacağını düşünmekteyim.
Özetle; kooperatiflerin yönetim kurulu başkan ve üyelerinin aşağıdaki hususlara uymaları gerekmektedir.
1. Kooperatifin bütün iş ve işlemlerini en iyi şekilde ve basiretli bir iş adamının vasıflarına uygun olarak, daha sonra denetlenebileceği husu-sunu gözönünde tutarak yapmalıdırlar.
2. Kooperatifin kasası, yani parası ile ilgili avans alma vs gibi işlerde adının geçmemesine özen göstermelidirler.
3. Yönetim kurulu kararı almadan herhangi bir iş ve işlem yapma-malıdırlar. Dolayısıyla kooperatife ait iş ve işlemleri yönetim kurulunda karar aldıktan sonra yapmalıdırlar.
4. Kooperatifin işlerinde kooperatifin vekili sıfatıyla iş yaptıklarını, dolayısıyla kooperatifin sahibi olmadıkları hususunu gözönünde tutmalıdırlar.
5. Kooperatifle kooperatif konusuna giren iş yapma yasağına kesinlikle uymalıdırlar. (Doğrudan veya dolaylı olarak kendileri, yakın akrabaları ve iş ortakları ile kooperatif işlerini yapmamalıdırlar.)
6. Hoşgörülü, eleştiriye açık ve demokrat bir yapıda olmalıdırlar.
7. Belirli bir hedefi ve programları olmalıdır. Dolayısıyla gerektiğinde görevini bırakmalıdırlar. Bu kararı kendisi vermelidir. Dolayısıyla or-taklar tarafından görevli bıraktırmaya ortam hazırlamamalıdırlar.
8. Kooperatifçilik mevzuatının gerektirdiği bilgi donanımına sahip ol-malıdırlar. Ayrıca kooperatif çalışanlarını güvenilir kişilerden oluştur-malıdırlar. Aksi halde personelin usulsüz işlemlerinden yönetim kuru-lunun sorumlu olacağı hususunu bilmelidirler.
9. İşlerin süresinde yapılmasına, dolayısıyla aksamamasına özen gösterme-lidirler. Görev değişikliğinde kısa süre içinde devir teslimi yapabilmelidirler. Kooperatif amaçları dışında kooperatifin parasını kul-landırmamalıdırlar.
10. Genel kurulun devir ve terk edemeyeceği görev ve yetkileri kap-samındaki işleri, genel kurul kararı olmadan yapmamalıdırlar. Genel ku-rulun devir ve terk edemeyeceği yetkiler K.K. 42., Anasözleşme 23. maddelerinde yer almıştır. Ortaklar arasında hak ve yükümlülüklerde eşitlik kuralını sürekli gözönünde tutmaları gerekmektedir. Genel kurul kararı olmadan sabit fiyatlı ortak, özel statülü ortak vs gibi kanunda ve anasözleşmede genel kurula ait olan görev ve yetkileri kullanmamalıdırlar.
Hata: İletişim formu bulunamadı.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98 inci madde yollaması ile, uygulanması gereken anonim şirkete ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 530 (1) inci madde fıkrasında, ‘Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.’ hükmü yer almaktadır.
Bu maddenin gerekçesi ise şöyledir; ‘Gerekli organın mevcut olmaması ile kastedilen bu organın gerçekten bulunmamasıdır. Yönetim Kurulunun süresi sona ermiş olmasına rağmen, yeni bir yönetim kurulunun seçil(e)memiş olması veya yönetim kurulu üyelerinin istifaları ile kurulun boşaldığı ve yerlerini doldurma imkanının bulunmadığı hallerde yönetim organının mevcut olmadığı kabul edilmelidir.
Yönetim kurulunun mevcudiyetine rağmen, hiç veya gereği gibi toplanamaması somut olayın özelliklerine göre maddenin kapsamında kabul olunabilir.’
Üstteki açıklamalar çerçevesinde, kooperatif yönetim kurulu ve denetçilerin (denetim kurulu) görev süresi sona erdiği ve yeni üyelerin ve denetçilerin seçil(e)memesi durumlarında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 530 (1) inci madde fıkrası hükmüne göre sonuca gidilmesi gerekir.
Taraflar arasında görülen dava neticesinde; davanın kabulüne dair hükmün davalı vekilince istinafı üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekilince yerel mahkemesine verilen dava dilekçesinden özetle müvekkilinin Ümraniye adresinde mukim S.S Y. Konut Yapı Kooperatifi üyesi olduğunu kooperatif henüz tasfiye edilmeden İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce Genel Kurul toplantılarını gerçekleştirmediğinden bahisle kooperatifin sicilden resen terkin edildiğini, İstanbul Anadolu 2 Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 2012/2000 esas 2014/581 karar sayılı ilamının kooperatife M. V.’ın kayyum olarak atandığını, genel kurul toplantılarının yapılmadığından bahisle kooperatifin resen terkin edilmesinin yerinde olmadığını zira kooperatifin henüz tasfiye edilmediğini ayrıca kooperatif inşatlarının ruhsata bağlanmadığı, ayrıca diğer işleri yapmak üzere de kooperatifin açık olması gerektiğini beyanla sicilden resen terkin edilen S. S. Y. Konut Yapı Kooperatifinin ihyasını talep etmiştir.
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü cevap dilekçesinden özetle; yapılan işlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı A.R.S. vekili cevap dilekçesinde, 3 yıldan fazla süreyle olağan genel kurul toplantısını yapmayan kooperatifin dağılmasına davacının yönetim kurulu üyeliğinin geçersiz olduğunun tespitine, kooperatifin yönetim kurulu bulunmadığından tasfiye memurlarının resen seçilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/982 esas 2016/637 karar sayılı kararıyla 6102 sayılı TTK’nun geçici 7.maddesi gereğince İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün yaptığı terkin işleminin hatalı olduğundan bahisle davanın kabulüne davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünün yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına, diğer davalı şahıslarla ilgili davanın husumet yönünden reddine, Ahmet R. S. vekilinin taleplerinin ayrı bir dava konusu teşkil etmesi nedeniyle bu taleplerle ilgili herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili tarafından istinaf mahkemesine verilmek üzere yerel mahkemeye verilen istinaf dilekçesinde özetle; 6102 sayılı yasanın geçici 7. Maddesi uyarınca yapılan resen terkin işleminin gerekli ihtarname, tebliğ ve ilamların yapılmasından sonra terkin işleminin prosedüre uygun şekilde gerçekleştiğini, bu nedenle yerel mahkemenin ihya kararının yerinde olmadığını, müvekkilinin kanuni hasım olması ve davanın açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını gerekçe göstererek yerel mahkemenin kararının kaldırılmasını yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava 6102 sayılı yasanın TTK geçici 7. Maddesi gereğince Ticaret Sicil Müdürlüğünce resen terkin edilen S. S. Y. Konut Yapı Kooperatifinin ihyası istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK geçici 7.maddesine göre kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanmış kooperatiflerin genel kurullarının kanunun öngördüğü asgari süre ve şartlara uygun olarak toplantıya çağrılmış olmasına rağmen iki defa üstüste toplanmaması halinde kooperatifin sicilden resen terkin edileceği ve terkin işleminin ticari sicil gazetesinde ilan edileceği, kooperatifin ticaret sicilindeki kayıtlı son adresine ve sicil kayıtlarına göre kooperatifi temsil ve izama yetkili kişiye durumu düzeltmesi için ihtar gönderileceği, ihtarın aynı anda ilan edilmek üzere Ticaret Sicil Gazetesi Müdürlüğüne gönderileceği, ihtarın ulaşmadığı durumlarda (tebligatın bila dönmesi) ilam tarihinden itibaren 30. Günün akşamı itibariyle tebligatın yapılmış sayılacağı ve sicilden terkin işleminin bu prosedüre göre resen yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, yerel mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, terkine esas olmak üzere ihtarnamenin kooperatifin sicil adresine 22/04/2013 tarihinde gönderildiği, tebligatın bila döndüğü, ihtarnamenin 29/04/2013 tarihinde sicil gazetesinde ilan edildiği, 31/07/2013 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından kooperatifin sicilden resen terkin edildiği, terkin kararının 12/08/2013 tarihinde sicil gazetesinde yayınlandığı anlaşılmaktadır.
Gerek 6102 sayılı TTK geçici 7.maddesinde belirtilen ihtarnamenin tebliğ ve ilan prosedürünün yerine getirilmiş olması, gerekse Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/3122 esas 3558 karar sayılı içtihadı ve tüm dosya kapsamına göre terkin işleminin hukuka uygun olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/5988 esas 2016/5950 karar sayılı içtihadında açıkça ifade edildiği üzere 6102 sayılı TTK geçici 7.maddesi gereğince ihtarname, tebliğ ve ilan prosedürünün usule uygun yapılması halinde dahi şirketin gayrimenkulünün bulunması, şirketin yapması gereken inşaat ruhsat işlerinin bulunması ve ya tasfiyeye ilişkin diğer bir takım işlemlerin bulunması halinde şirketin ihyasını talep etmekte davacının hukuki yararının olabileceği ve bu hususların göz önünde tutulması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Somut olayda, kooperatifin henüz tasfiye edilmemiş olması, kooperatif inşaatlarının ruhsata bağlanmamış olması ve bir takım diğer işlerin yapılmasının gerekli bulunması karşısında kooperatifin ihyasının gerektiği, mahkemenin netice itibariyle kooperatifin ihyasına yönelik kararı yerinde olmakla birlikte kararda gerekçe gösterilmeksizin resen terkin işleminin hatalı olduğuna dayanarak ihya kararı verilmesine yönelik yerel mahkeme gerekçesi yerinde bulunmadığı, HMK.353/b-2 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmaksızın yerel mahkemenin gerekçesinin düzeltilmesine, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik istinaf talebinin, düzeltilen ihyaya yönelik gerekçede göz önüne alınarak ve ayrıca İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün davada yasal hasım olduğu da değerlendirilerek istinaf talebinin kabulüne ve yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin olarak davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine hüküm tesisine yer olmadığına, yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, yerel mahkemenin Ticaret Sicil Müdürlüğü dışındaki diğer davalı şahıslarla ilgili olarak vermiş olduğu husumetten ret kararının istinafa konu olmadığı ve yerinde olduğu anlaşılmakla aynen geçerli kılınmasına ve tekrarıyla yetinilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddiyle; HMK 353/b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/982 Esas 2016/637 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,
Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 266440/0 sicil no’sunda kayıtlı S.S. Yalınkent Yapı Kooperatifi’nin ihyasına,
Ticaret sicilde tescil ve ilanına,
Şahıslar aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine,
Karar harcı 34.10 TL’den davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27.70 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.40 TL harcın davacıdan tahsiliyle hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına;
Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine vekalet ücreti tayinine yer olmadığından,
Davalı Ahmet Refik Saka kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T deki esaslara göre belirlenen 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
Şahıs davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
Davacı ve davalı sicil müdürlüğü tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı sicil müdürlüğüne iadesine,
İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından davalı vekiline duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Peşin alınan 29,20 TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde istinaf talebinde bulunan davalıya iadesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraflara tebliğine,
Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile kararın tebliğinden itibaren bir aylık süre içerisinde Yargıtay’a başvuru yolu açık olmak üzere, 20.01.2017 tarihinde karar verildi.
Kooperatif anasözleşmesinin 17/3. maddesi, “devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer” hükmünü içermektedir. Ortaklığın devir biçimi yasada gösterilmemiştir.
Ancak pay devrinin alacağın temliki yolu ile yapılması, temlikin de BK’nın 163. maddesi maddesi uyarınca yazılı olması gerekmektedir. Üyeliğe bağlı hak ve alacakların borçlusu kooperatif, alacaklısı ise üyeliği devir alan yeni ortaktır.
Eğer devir eden ortak pay yönünden borçlu ise, borcun nakli hükümleri uygulanır (BK 173 vd), borç devir alana geçer.
Ancak, pay devri için resmi şekle bile gerek bulunmamaktadır. Her ne kadar yapı kooperatifinde, ortakları mal sahibi yapmak amacı olsa bile, pay devri, bir satış vaadi de değildir.
Bu nedenle, adi yazılı devir dahi geçerlidir.
Devredenin borçları, devre ve devrin kabulüne engel değildir, devredenin borçları devir alana geçer ve ödemediği takdirde devralanın ihraç edilme olanağı da her zaman vardır. Daire satımında üyelik kendiliğinden alıcıya satım ile birlikte geçmez.
Satıcının üye olması ve üyeliğinin alıcı tarafından ayrıca devir alınması gerekmektedir. Üyelik ayrıca devredilmedikçe satıcının üyeliği kooperatif nezdinde devam eder. Satıcının üye olması, alıcının bu üyeliği ayrıca devir alması, devir alanın kooperatif üyelik koşullarını taşıması halinde kooperatifin bu kişiyi 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve anasözleşmenin 17/2. maddesi uyarınca ortaklığa kabul etmesi zorunludur.
Üyelik devir sözleşmesi yapıldığı tarih itibariyle sözleşmenin yanları arasında geçerli sonuç doğurmasına karşın, kooperatif bakımından ise 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve anasözleşmenin 17/1. ve 2. maddeleri hükümleri gereği, devrin kooperatife bildirilmesi ve yönetimin makul sürede yapacağı inceleme sonunda devir alanın ortaklık şartlarını taşıması durumunda devir alanı makul süre içerisinde üyeliğe kabulü kararı verdiği tarihte hüküm ifade eder.
17/1. madde hükmünde yer alan yazılı başvuru koşulu, devrin geçerliliğine ilişkin olarak değil, devrin kooperatife iletilmesi ve kabulü için ispat bakımından sevk edilmiştir. Üyeliği devreden üyelik hisse devir sözleşmesinden dönmemiş veya sözleşmenin herhangi bir nedenle devrin tarafları arasında bağlayıcı olmadığı savunularak sözleşmenin iptali de sağlanmamış ise, devredenin artık dava konusu hisse üzerinde herhangi bir hakkı kalmamıştır.
Sorunuzu aşağıdan iletebilirsiniz
EVREN ÖZMEN
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Bu Tebliğ kapsamında elektronik ortamda kaydedilen verilerin korunması 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine göre sağlanır.
17 Kasım 2016 PERŞEMBE | Resmî Gazete | Sayı : 29891 |
TEBLİĞ | ||
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
YAPI KOOPERATİFLERİNE AİT BİLGİLERİN ELEKTRONİK ORTAMDA KAYDINA DAİR TEBLİĞ Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; yapı kooperatiflerine ait bilgilerin elektronik ortama aktarılması ile ortaklarının elektronik ortamda kaydedilmesi ve izlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. (2) Bu Tebliğ her türlü hak, yetki ve görevleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmekte olan konut, toplu işyeri ve küçük sanayi sitesi yapı kooperatifleri ile bunların üst kuruluşları ile ilgili hükümleri kapsar. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ; 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendine dayanılarak hazırlanmıştır. Elektronik kayıt MADDE 3 – (1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, yürürlükteki mevzuata göre yayınlanması uygun görülen yapı kooperatiflerine ait bilgilerin elektronik ortamda kayıt altına alındığı Yapı Kooperatifleri Bilgi Sistemi (e-kooperatif) kurulur. (2) Yapı Kooperatifleri Bilgi Sistemi e-Devlet Kapısından ilgililerin erişimine sunulur. Sorumluluk MADDE 4 – (1) Kooperatiflerin yönetim kurulu; ortaklarının kimlik bilgilerini (adı, soyadı ve T.C. kimlik numarası) ve kooperatifin üzerine kayıtlı taşınmaz bulunması halinde taşınmaza ilişkin tapu bilgilerini, kooperatiflerin defter ve belgelerine uygun olarak güncel şekilde sisteme aktarmakla yükümlüdür. Veri girilmesi ile girilen bilgilerin doğruluğu ve güncelliğine dair her türlü sorumluluk kooperatif yönetim kuruluna aittir. Kişisel verilerin korunması MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ kapsamında elektronik ortamda kaydedilen verilerin korunması 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine göre sağlanır. Yürürlük MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür. |
17 Kasım 2016 PERŞEMBE | Resmî Gazete | Sayı : 29891 |
TEBLİĞ | ||
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
YAPI KOOPERATİFLERİNE AİT BİLGİLERİN ELEKTRONİK ORTAMDA KAYDINA DAİR TEBLİĞ Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; yapı kooperatiflerine ait bilgilerin elektronik ortama aktarılması ile ortaklarının elektronik ortamda kaydedilmesi ve izlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. (2) Bu Tebliğ her türlü hak, yetki ve görevleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmekte olan konut, toplu işyeri ve küçük sanayi sitesi yapı kooperatifleri ile bunların üst kuruluşları ile ilgili hükümleri kapsar. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ; 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendine dayanılarak hazırlanmıştır. Elektronik kayıt MADDE 3 – (1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, yürürlükteki mevzuata göre yayınlanması uygun görülen yapı kooperatiflerine ait bilgilerin elektronik ortamda kayıt altına alındığı Yapı Kooperatifleri Bilgi Sistemi (e-kooperatif) kurulur. (2) Yapı Kooperatifleri Bilgi Sistemi e-Devlet Kapısından ilgililerin erişimine sunulur. Sorumluluk MADDE 4 – (1) Kooperatiflerin yönetim kurulu; ortaklarının kimlik bilgilerini (adı, soyadı ve T.C. kimlik numarası) ve kooperatifin üzerine kayıtlı taşınmaz bulunması halinde taşınmaza ilişkin tapu bilgilerini, kooperatiflerin defter ve belgelerine uygun olarak güncel şekilde sisteme aktarmakla yükümlüdür. Veri girilmesi ile girilen bilgilerin doğruluğu ve güncelliğine dair her türlü sorumluluk kooperatif yönetim kuruluna aittir. Kişisel verilerin korunması MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ kapsamında elektronik ortamda kaydedilen verilerin korunması 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine göre sağlanır. Yürürlük MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür. |
Kredi ile alınan evi home office kullanılır ise kredi faizleri gider olur mu ?
Özet: Banka kredisi kullanılmak suretiyle iktisap edilerek işletme aktifine alınan bir gayrimenkulün iktisabı için kullanılan banka kredisi dolayısıyla ödenen faizlerin, gayrimenkulün aktife alındığı hesap dönemi sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olup, sonraki dönemlerde ödenen kredi faizlerinin ise maliyete intikal ettirilmesi veya doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır. |
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; …. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ….. vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuzu, bilgisayar mühendisi olarak bilgisayar yazılımı hazırlama, yazılımların satışı, veri tabanı yöneticiliği ve danışmanlığı faaliyetlerinizden dolayı birinci sınıf tüccar olarak fatura düzenlediğinizi ve bilanço esasına göre defter tuttuğunuzu, söz konusu ticari faaliyetinizi ikametgah olarak kullandığınız konutunuzda icra ettiğinizi belirterek; konutunuzun iktisabı için kullandığınız banka kredisi nedeniyle ödediğiniz faizlerin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı ile söz konusu konuta ilişkin olarak yapılan boya, badana, alçıpan, cam balkon, ıslak zemin seramikleri, mutfak dolapları ve fayanslarının değiştirilmesi vb. işler için yaptığınız harcamaların ticari kazancınızın tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde;
“Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ise; safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilecek giderler sayılmış olup, söz konusu maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (7) numaralı bendinde de Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
Anılan bent hükmü uyarınca, yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca, bu giderlerin fatura ve fatura yerine geçen vesikalar gibi tevsik edici belgelere dayanması ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; maliyet bedelinin, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade edeceği; 269 uncu maddesinde de iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği, 272 nci maddesinde; normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderlerin gayrimenkulün maliyet bedeline ekleneceği, gayrimenkuller için yapılan giderlerin hem tamir, hem de kıymet artırma giderlerinden terekküp etmesi halinde, bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmının ayrı gösterilmesinin mecburi olduğu, 273 üncü maddesinde; alet, edevat, mefruşat ve demirbaş eşyanın maliyet bedeli ile değerleneceği, bunların maliyet bedeline giren giderlerin, satın alma bedelinden gayrı komisyon ve nakliye giderleri gibi özel giderler olduğu, imal edilen alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderlerinin satın alma bedeli yerine geçeceği hükme bağlanmıştır.
Söz konusu Kanunun “Bina ve arazinin envantere alınması” başlıklı 187 nci maddesinde; Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda belirtilen esasların cari olacağı belirtilmiştir. Buna göre: 1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi-işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar – değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır. 2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir. 3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vakı olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.
Ayrıca, aynı Kanunun 313 üncü maddesinin birinci fıkrasında; işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin, bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil edeceği, 315 inci maddesinde; mükelleflerin amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa edeceği ve ilân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hüküm altına alınmış olup, Kanunun 315 inci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak “Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları” 339, 365, 389, 399 ve 406, 418 ve 439 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste ile açıklanmıştır.
Bunun yanı sıra, 163 ve 334 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde; amortismana tabi iktisadi kıymetlerin iktisabında kullanılan krediler nedeniyle ödenen faizlerin iktisadi kıymetin maliyet bedeline eklenecek kısmı ile doğrudan gider yazılacak kısmının tespitinde uygulanacak esaslar açıklanırken, iktisadi kıymetin aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki dönemlere ilişkin olanların ise maliyet bedeline eklenilmesi veya doğrudan gider yazılması hususunda mükelleflerin serbest oldukları belirtilmiştir.
Bu itibarla, banka kredisi kullanılmak suretiyle iktisap edilerek işletme aktifine alınan bir gayrimenkulün iktisabı için kullanılan banka kredisi dolayısıyla ödenen faizlerin, gayrimenkulün aktife alındığı hesap dönemi sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olup, sonraki dönemlerde ödenen kredi faizlerinin ise maliyete intikal ettirilmesi veya doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, gayrimenkuller ve gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin aktife alınmalarından sonra yapılan giderlerin, niteliğine göre maliyet bedeline dahil edilmesi veya genel gider olarak kaydedilmesi mümkün bulunmakta olup, bu kapsamda;
• İktisadi kıymetin ilk iktisabı sırasında bulunmayan özelliklerin kazandırılması veya ilk iktisap sırasında bulunan özelliklerinin geliştirilmesi için yapılan giderler, değer arttırıcı giderler sayılmakta ve amortisman süreleri iktisadi kıymetin kalan ömrüne göre belirlenmektedir.
• İktisadi kıymetin ilk iktisabı sırasındaki beklenen ömrünü uzatmak amacıyla yapılan giderlerin, aktifleştirildikleri yıldan başlayarak, iktisadi kıymet için belirlenen oran ve süreye göre amortismana tabi tutulması gerekmektedir.
• İktisadi kıymet için yapılan normal bakım, onarım ve temizlik gibi giderlerin ise, maliyet olarak kabul edilmeyip doğrudan gider olarak yazılması gerekmektedir.
Buna göre, işletme aktifinde yer alan ve işyeri olarak kullanılan gayrimenkule ilişkin;
– Cam balkon, ıslak zemin seramik ve fayans yapımı ile ilgili harcamaların, gayrimenkulün maliyet bedeline eklenerek gayrimenkulün kalan ömrüne göre itfa edilmesi,
– Mutfak dolabı yapımı ile ilgili harcamaların ise, mutfak dolabının demirbaş olarak aktife alınması suretiyle, 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki listede öngörülen faydalı ömür (5 yıl) ve amortisman oranı (%20) dahilinde itfa edilmesi gerekmektedir.
Boya, badana ve alçıpan yapımı ile ilgili harcamaların, normal bakım, tamir ve temizlik giderleri olarak kabul edilerek doğrudan gider yazılması gerekmekle birlikte söz konusu harcamaların yürütülmekte olan bilgisayar yazılımı hazırlama, yazılımların satışı, veri tabanı yöneticiliği ve danışmanlığı faaliyeti dolayısıyla elde edilecek kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunmaması nedeniyle, söz konusu harcamaların ticari kazancın tespit edilmesi esnasında genel gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan taşınmazın işletme aktifine alınmaması durumunda ise; yürütülmekte olan bilgisayar yazılımı hazırlama, yazılımların satışı, veri tabanı yöneticiliği ve danışmanlığı faaliyeti dolayısıyla elde edilecek kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağı bulunmayan kredi faizlerinin yanı sıra cam balkon, ıslak zemin seramik ve fayans yapımı ve mutfak dolabı yapımı ile ilgili harcamaların da ticari kazancın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Kobi Gel Teşvik sistemi kapsamında iller arası rekabet avantajı olan ürünler belirlenerek ilgili ürün ve sektörlere destek verilecektir
Bu kapsamda İstanbul ilinde destek verilecek sektörler aşağıdadır.
Giyim
Fabrikasyon metal
Bilgisayar ve elektronik ürünleri imalatı
Yazılım sektörü
Makine ve ekipman
Kimyasal ve kimyasal
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Kooperatifler için muhasebe yönetmeliği 28.04.2018 Tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Zaten 1163 sayılı kooperatifler kanununda 15.02.2018 tarihinde yapılan değişiklikle kooperatiflerin muhasebe usulleri ve mecbur olarak tutacakları defterler hakkında 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacağı yazılmıştır.
Türk Ticaret kanunu hükümlerine göre nasıl defter tutulacağı ile ilgili olarak ticari defterlere ilişkin tebliğe bakılacaktır. Tebliğe göre kasa defteri şeklinde tarif edilen bir defter olmaması nedeni ile bundan sonra kooperatiflerin kasa defteri tasdik ettirmesine gerek bulunmamaktadır.
MADDE 1 – 28/11/1973 tarihli ve 14726 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kooperatifler, Kooperatif Birlikleri, Kooperatif Merkez Birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Muhasebe Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
D) Muhasebe usulü ve defterler: Madde 89 – (Değişik: 15/2/2018-7099/9 md.) Kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin muhasebe usulleri ve mecbur olarak tutacakları defterler hakkında 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir. Vergi Usul Kanununun bu hususlarla ilgili hükümleri saklıdır.
Hata: İletişim formu bulunamadı.
Hata: İletişim formu bulunamadı.