Kooperatifin kiraya verilmeyen kendi hizmet binalarının daimi olarak emlak vergisinden muaf olduğu hk.

Kooperatifin kiraya verilmeyen kendi hizmet binalarının daimi olarak emlak vergisinden muaf olduğu hk.

Bilindiği üzere kooperatiflerin kiraya verilmemek şartı ile kendi hizmet binaları emlak vergisinden daimi olarak muaftır. Konu ile ilgili 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun “Daimi Muaflıklar” başlığını taşıyan 4/p maddesi aynen “Tarım kredi, tarım satış kooperatifleri, 1163 sayılı Kanuna uygun olarak teşekkül eden kooperatifler ve bu kooperatiflerin kuracağı kooperatif birlikleri, kooperatif merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin ve Türk Kooperatifçilik Kurumunun sahip oldukları kendi hizmet binaları.” hükmünü içermektedir.

Kooperatifimizin kiraya verilmeyen yönetim binasının emlak vergisinden muafiyeti ile ilgili yukarıdaki hükmün göz önünde tutularak uygulama yapılması gerektiği hususunu rica ederim.

Kemal Özmen Danışman

Müşterek methalden paylı mülkiyete geçişte maliklerin tamamı mı onay vermek zorundadır ?

Müşterek mülkiyete dönebilmek için ortakların oy birliği ile kararları ve istemleri gerektiğinden öncelikle aralarında yapacakları ve ibraz edecekleri sözleşmeye göre paylı mülkiyete geçilebilir. Böyle bir durum gerçekleştiğinde haklarının etkilendiği iddiasında bulunan parseller (malikler) yapacakları sözleşme sırasında bunu gündeme getirebileceklerdir.

Böyle bir sözleşme yoksa ve müşterek methalden paylı mülkiyete geçişte, paylaşmanın müşterek methal hakkı sahibi parsellerin (maliklerin) yüz ölçümlerine göre mi yoksa eşit paylara göre mi yapılacağı konusunda bir düzenleme bulunmadığından ortakların paylaşmanın nasıl yapılacağına ilişkin yine oybirliği ile karar vermeleri ve istemleri gerekeceğinden, bu durumda da haklarının etkilendiği iddiasında bulunan parseller (malikler) bunu paylaşma anında ileri sürebileceklerdir.

müşterek methal nedir ?

Müşterek methal kavramı, bir taşınmazın başka bir taşınmaz malla alakadarlığı nedeni ile bu taşınmaz mal veya bağımsız bölümlerin başka taşınmaz veya bağımsız bölümlerin ortaklaşa kullanımına ayrılan yerleri ifade etmektedir.

Kural olanı, mülkiyetin doğrudan doğruya bir veya birden fazla kişiye ait olmasıdır. Fakat Medeni Kanun’ un bazı hükümleri ile bazı hallerde bazı şeylerin mülkiyetinin bir veya birkaç taşınmaza (ör. MK. m.721) bağlandığı gibi hukuki işlem ile de bir taşınmazın mülkiyetinin diğer bir taşınmaza bağlanarak eşyaya bağlı mülkiyet ilişkisi kurabilmektedir. Örneğin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’ nun 67. maddesinde yer verilen toplu yapılardaki ortak yerler gibi. Bu gibi ortaklaşa kullanılan yerlerin tescil şekli Tüzüğün anılan hükmünde düzenlenmiştir.

Yukarıdaki şekillerde ortaya çıkan müşterek methal kavramı, bir taşınmazın başka bir taşınmaz malla alakadarlığı nedeni ile bu taşınmaz mal veya bağımsız bölümlerin başka taşınmaz veya bağımsız bölümlerin ortaklaşa kullanımına ayrılan yerleri ifade etmektedir.

Tapu Sicili Tüzüğünün 29. maddesinde düzenlenen “ortaklaşa kullanılan yer” (müşterek methal) tesisi işlemi bir irtifak işlemi ve hakkı olmayıp, mülkiyet hakkı kurmaktadır. “Ortaklaşa kullanılan yerin” ayrı bir taşınmaz/bağımsız bölüm olmasının gerekmesi nedeni ile de Kat Mülkiyeti Kanunu’ nun 4. maddesindeki “ortak yer” kavramından ayrılmaktadır.

Müşterek Methal Nedir ?

Müşterek methal ortaklaşa kullanılan yer anlamına gelmektedir.

Tapu Sicili Tüzüğünün 29. (eski TST m.26) maddesi,  ortaklaşa kullanılan yerlerin (müşterek methal) tescilini düzenlemiştir. 

Buna göre, sosyal tesis, ticarî mahal, yüzme havuzu, tenis kortu gibi taşınmaz veya bağımsız bölümler ortaklaşa kullanıma ayrılmış ise, başka parsel veya bağımsız bölümlerin ortaklaşa kullanılan yeri olarak ayrılabilir. Ortaklaşa kullanılacak yerin tapu kütüğünün mülkiyet sütununa şahıs isimleri değil yararlanacak taşınmazların ada ve parsel numaraları yazılır. 

Ortaklaşa kullanılan yerler, yararlanan taşınmazlarla aynı ada ve parsel içerisinde olabileceği gibi, ayrı ada ve parsellerde de bulunabilir. 

Yararlanan taşınmazların kütük sayfasının beyanlar sütununa, ortaklaşa kullanılan taşınmazın, hangi ada ve parsel veya bağımsız bölümle ortak olduğu belirtilir

Birden fazla parselde müşterek medhal tescili

3 ayrı parselin müşterek methali olarak tahsis edildiğine ve müşterek methal olan bu taşınmaza, parsel maliklerinin sahip oldukları pay oranında malik olacaklarına göre ortak kullanıma amade kılacak şekilde hüküm kurulması gerekirken, mutlak surette elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, davacıların elatmanın önlenmesi isteği yanında yıkım istekleri de bulunduğu halde yıkım konusunda olumlu ve olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.

Kat Mülkiyetinde Yeralan şartlar oluşmadan site yönetimi kurulamaz.

Dava ve birleşen davada iptali istenen 29/05/2011 tarihli kararın kooperatif genel kurulu karan niteliğinde olmadığı, kooperatif yöneticileri tarafından ayrıca oluşturulan site yönetimi tarafından alınan bir karar olduğu, bu karara karşı kat malikleri yönünden Kat Mülkiyet Kanununun uygulanması gerektiği, ancak tapu kayıtlarına göre taşınmazların kat mülkiyeti yada kat irtifakı olmadığı ve halen kooperatif adına satış vaadi şerhli olarak arsa sahibi adına kayıtlı olduğu tespit edilmekle asıl davayı ve birleşen davayı takip eden davacı …’ın tapu kayıtlarına göre kat irtifakı yada kat maliki sıfatı bulunmadığı, tapuda arsa payı sahibi de olmadığı anlaşıldığından asıl dava yönünden aktif dava ehliyeti olmadığı kanaatine varılarak davanın usulden reddine, birleşen dava kooperatife karşı açılmış olup, davalı kooperatif tarafından alınmış bir genel kurul kararı olmadığından açılmış bulunan kooperatif genel kurul kararının iptali davasında pasif dava ehliyeti olmadığı kanaatine varılarak birleşen davanın da usulden reddine karar verilmiş hüküm davacı … tarfından temyiz edilmiştir.
Dava Kat Malikleri Kurulu Kararının iptali ve birleşen Kooperatif Genel Kurul Kararının iptali istemine ilişkindir.
Dosya içerisinde toplanan delillerden davaya konu kooperatifçe üzerinde inşaaat yapılan arsanın kooperatif adına kayıtlı olmadığı gibi ferdileşme işlemlerininde yapılmadığı tapunun hala arsa maliki dava dışı 3. kişi adına kayıtlı olduğu, kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulu olmadığı, 634 sayılı Kanuna uygun biçimde oluşmuş bir site yönetimi mevcut olmadığı gibi somut olayda 634 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına da imkan bulunmamaktadır. İptali istenen otopark dağılımına ilişkin genel kurul kararının site yönetimi ve kooperatif yönetimi tarafından kararlaştırıldığı ve müştereken toplantıya çağrıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece asıl dava ve birleşen davada iptali istenen 29/05/2011 tarihli kararın kooperatif genel kurulu kararı niteliğinde olmadığı, kooperatif yöneticileri tarafından ayrıca oluşturulan site yönetimi tarafından alınan bir karar olduğu, bu karara karşı kat malikleri yönünden Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanması gerektiği, ancak tapu kayıtlarına göre taşınmazların kat mülkiyeti yada kat irtifakı olmadığı ve halen kooperatif adına satış vaadi şerhli olarak arsa sahibi adına kayıtlı olduğu tespit edildiğinden; asıl davayı ve birleşen davayı takip eden davacı …’ın tapu kayıtlarına göre kat irtifakı ya da kat maliki sıfatı bulunmadığı, tapuda arsa payı sahibi de olmadığı anlaşıldığından asıl dava yönünden aktif dava ehliyeti olmadığı kanaatine varılarak davanın usulden reddine, birleşen dava kooperatife karşı açılmış olup, davalı kooperatif tarafından alınmış bir genel kurul kararı olmadığından açılmış bulunan kooperatif genel kurul kararının iptali davasında pasif dava ehliyeti olmadığı kanaatine varılarak birleşen davanın da usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Kaldı ki, 634 sayılı Kanuna göre oluşturulmuş bir yönetim ve bu Kanunun uygulanması söz konusu olmadığına göre davada tüzel kişiliği ve dava taraf ehliyeti bulunmayan site yönetimine karşı dava açılamayacağı gibi bilgilendirme toplantısı niteliğinde kooperatif yönetimi çağrısı üzerine yapılan ve tamamı ile Kooperatif Kanunu ana sözleşmedeki yöntemine aykırı düzenlenen toplantıda alınan ve bu nedenle yok hükmünde bulunan bir karara karşı iptal davası da açılmaz. Bu nedenle ve gerekçede gösterilen nedenlerle hüküm usulüne uygundur.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 15.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kooperatif Yöneticileri Genel Kurulda İbra Olmak Sizi Kurtarmaz !!

İbra, kooperatifin gerçek durumunu yansıtmalıdır.

Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır.

İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır.

Kooperatif Genel Kurullarında Genel İbra ve Özel İbra Konusu

Ancak, genel kurulda ibra görüşülürken sorumluluğa konu olay genel kurulun bilgisine sunulmuş ise, ibranın sorumluluğa konu olay hakkında özel ibra olduğunun ve kooperatif yöneticilerini sorumluluktan kurtardığının kabulü gerekmektedir.

Somut olayda, davacı kooperatif genel kurulunda davaya konu olayın görüşülmediği ve genel kurulun gündeminde özellikle yer almadığı, bu nedenle alınan ibranın genel ibra olduğunun kabulü ile yöneticileri sorumluluktan kurtarmayacağı görülmüş ise de, sorumluluğa konu zararın belirlendiği… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/269 E., 2010/107 K. sayılı dosyasında, davalılar dışındaki yeni seçilen davacı kooperatif yöneticileri tarafından temyizden feragat edilmiş olmakla, davalıların sorumluluğundan bahsedilemeyeceğinden ve davacı kooperatifin tazminat talebinde bulunamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi gereğince, gerekçesi yukarıdaki şekilde değiştirilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün değişik gerekçeyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Borcu Olan Ortak Kooperatiften Konut Talep edebilir mi ?

Kural olarak, kooperatif ortağının, kendisine tahsis edilmiş olan konutun tapu iptali ve tescili talebinde bulunabilmesi için davaya konu edilen taşınmaza yönelik olarak, davalı kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olduğu, hiçbir ediminin kalmadığını, diğer üyelerle eşit durumda olduğunu kanıtlaması gerekmektedir.

Ayrıca, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 23. maddesinde karşılığını bulan eşitlik ilkesi gereğince, kooperatif ortakları hak ve yükümlülüklerde eşit olup kooperatifçe aynı durumda olan bir çok ortağa, borca rağmen dairelerinin tapularının verilip verilmediğinin belirlenmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, diğer kooperatif üyelerine tahsis edilen konutların davalı kooperatifçe borca rağmen tapularının verilip verilmediğinin araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.

 

Kooperatiflerde Nisbi Eşitlik Nedir ?

Kooperatiflerde nisbi eşitlik benzer durumdaki ortakların eşit olması demektir.

Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının dava konusu edilen genel kurula katıldığı ve muhalefet şerhini de tutanağa geçirttiği, kur’a çekim sisteminin üyeler arasında eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmişse de, üyelerin hepsinin aynı meslek kuruluşundan olduğu, davalı kooperatifin kuruluş ve faaliyet amacı da birlikte dikkate alındığında, 1163 sayılı Kooperatif Yasası’nın 23. maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin mutlak bir eşitlik olarak anlaşılmaması, amaca uygun bir eşitlik yani nisbi eşitlik olarak anlaşılması gerektiği, kabul edilen kur’a çekimi sisteminin nisbi eşitliğe ilişkin olduğu göz önüne alınarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı, iptali istenen genel kurulun 5. gündem maddesinin görüşülmesi esnasında, belirtilen sisteme karşı olduğunu söylemiştir. Ancak bu kararın oylaması sonrasında muhalefet şerhini tutanağa geçirtmemiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurul kararının iptaline karşı dava açılabilmesi için, davacının karara red oyu vermesi ve “oylama sonrasında” muhalefet şerhini tutanağa geçirtmesi zorunludur. Somut olayda bu şart gerçekleşmediğinden, mahkemece yukarıda açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aynı sonuca ulaşılıp yazılı şekilde ve “iptali gerektiren bir husus bulunmadığından” bahisle red kararı verilmesi isabetsiz ise de, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/son maddesi uyarınca, sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi değiştirilerek onanmasına karar verilmelidir.

Kooperatifte Sabit Fiyatlı Ortaklık ile ilgili Yargıtay Kararı

davacı tarafından peşin ödemeli ortak olduğunun iddia edilmesi karşısında, alınan yönetim kurulu kararının, daha önce buna ilişkin alınmış bir genel kurul kararı olmadıkça geçerli olmayacağı açıktır. Bu nedenle mahkemece 2002 yılında ortak olduğunu öne süren davacının peşin ödemeli ortak olarak alınmasına dair bir genel kurul kararı bulunup bulunmadığı araştırılmalı, bunun içinde üyelik tarihi olan 2002 yılından önceki genel kurul kararları getirilip bu husus belirlenmeli, bunun dışında peşin ödemeli ortaklığın kooperatifçe benimsenip benimsenmediği hususu yönünden de davacının üyeliği nedeniyle başlangıçta alınan bedel dışında herhangi bir şekilde aidat tahsil edilip edilmediği hususlarının da tespiti ve bu doğrultuda kooperatif tüm kayıt ve defterleri ile gerektiğinde varsa banka kayıtları üzerinde de inceleme yapılarak konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bu hususlara ilişkin rapor alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ilgili genel kurul tutanakları getirtilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Ayrıca davacı kira talebinde bulunmakla bu husus üzerinde de yeterince durulmamıştır. Yönetim kurulunun zamanında teslim edilmeyen bağımsız bölüm için kira ödemesi taahhüdünde bulunması geçerli değil ise de; davacı dışındaki diğer üyelere konutlarının teslim edilip edilmediği, teslim edilmeyen üyelere herhangi bir şekilde kooperatifçe kira ödemesi yapılıp yapılmadığı, genel kurulca alınan buna ilişkin bir karar olup olmadığı, Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinde eşitlik ilkesi de gözetilerek yine varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda yeterli araştırma yapılmaksızın bu talebin de reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Kooperatiflerde Tapusunu alan ortağın ödeme yükümlülükleri devam eder mi ?

Hisseye yönelik kooperatife tüm ödemeleri yapmış olduğunu, hiçbir edimi kalmadığını, daire ve işyeri sahibi olan diğer üyelerle eşit durumda bulunduğunu ispatlaması gerekmektedir. Bu konuda sonuca ulaşılabilmesi için kooperatif kayıtlarının incelenmesi gerekmektedir.

Bu durumda mahkemece re’sen seçilecek kooperatif konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 23. maddesinde karşılığını bulan eşitlik kuralı da gözönünde bulundurulmak suretiyle davacının borcu bulunup bulunmadığının, bir başka deyişle, tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili için davacının ödemesi gereken bir miktar olup olmadığının, kendisiyle aynı durumda bulunan diğer ortaklara tapu verilip verilmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Öte yandan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar.

Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmek­tedir.

Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finans­manına katılımı için) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 sayılı Yasa’nın 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı ko­nularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağ­lanamaz.

Kooperatiflerde Ortaklara Farklı Tarihlerde Tapu Verilebilir mi ?

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinde karşılığını bulan eşitlik ilkesi gereğince, kooperatif ortakları hak ve yükümlülüklerde eşit olup, kooperatif aynı durumdaki ortaklarına eşit işlem yapmak zorunda olduğundan, davacı ile aynı durumda olan birçok ortağa borca rağmen tapularının verilip verilmediğinin belirlenmesi gerekir.

Kooperatifin Borcu Ortaktan İstenebilir mi ?

Ana sözleşmede kooperatifin sorumluluğu başka türlü düzenlenmedikçe dış borçlar ancak kooperatif tüzel kişiliğinin malvarlığı ile ödenecek, bunun dışında kooperatif üyelerinin kişisel malvarlıklarından herhangi bir istek yapılamayacaktır.

Kuşkusuz malvarlığına üyelerin yüklendiği sermaye payı dahildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.09.1997 tarih ve 1997/11-44 E., 1997/649 K. sayılı kararında da “kooperatifin sorumlu olduğu hususlarda ortaklara gidilebilmesi için kooperatifin tasfiye edilmiş, sicilden silinmiş olması yeterli olmadığı, anılan 28. maddesinde kollektif şirketler ile ilgili 179. maddesinden farklı bir hüküm getirildiği, kooperatif aleyhine gerekli takibat yapılıp sonuç alınmaz ise ortaklara sorumluluk durumuna göre müracaat edilebileceği” vurgulanmıştır.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. madde yollamasıyla TTK’nın 269. maddesi hükmüne göre, anonim şirket, sermaye ortaklığı olup, ortakların sorumluluğu, koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır. Sermaye borçlarını ödeyen ortakların gerek şirkete ve gerekse şirketin alacaklılarına karşı herhangi bir sorumlulukları bulunmadığından, kişisel yönden takip ve dava olunamazlar.
Bu durumda; dava dışı kooperatif anasözleşmesinin 21. maddesinde ortakların kooperatife karşı sorumlulukları düzenlendiği halde kooperatiften alacaklı olanlara ilişkin bir istisna hükmüne yer verilmediği, davalı ortağın taahhüt ettiği ortaklık payını ödemediğine ilişkin bir iddia da bulunulmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Personele Kumanya ve Hediye Çeki Verilmesi durumunda vergi ve sigorta açısından karşılaştırma

  Hediye Çeki Kumanya
Katma Değer Vergisi Müşterilerinize hediye çeklerini bedel karşılığında teslim ettiğinizde, tarafınızca bir mal teslimi veya hizmet ifası söz konusu olmadığından alınan bedel katma değer vergisine tabi olmayıp müşteriler adına vergi mevzuatına göre fatura düzenlenmeyecektir. Söz konusu teslim karşılığında bilgi amaçlı olarak Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler dışında bir belge düzenlenmesi ise mümkündür.

 

KDV açısından değerlendirme yapıldığında; işletme personeline ramazan ayında verilen gıda yardımları KDV’nin konusunu oluşturmaktadır ve söz konusu yardımların satın alınması sırasında işletme tarafından yüklenilmiş olan KDV’ler indirim konusu yapılacaktır. (???)

söz konusu yardımların satın alınması sırasında işletme tarafından yüklenilmiş olan KDV’ler indirim konusu yapılacaktır.

 

Gelir ve Damga vergisi Personele verilen alışveriş çeklerinin Gelir Vergisi açısından değerlendirildiğinde ücret mukabilinde yapılan ödeme olmasından dolayı gelir vergisi hesaplamalarına dahil edilmesi gerekmektedir

 

Hizmet erbabına erzak paketi verilmek suretiyle sağlanan menfaat ücret niteliğinde olup, işletme tarafından GVK 40. maddesi çerçevesinde genel gider olarak kazancın tespitinde dikkate alınması gerekir. Ancak hizmet erbabına sağlanan bu menfaat ücret olarak sayılıp, vergi tevkifatına tabi tutulacaktır. GVK mad. 63 “Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre değerlenir” denilmek suretiyle hizmet erbabına yapılan ayni yardımların hangi değer ölçüsü dikkate alınarak değerlenip ücrete ilave edileceği belirlemiştir. Bu bağlamda yemeklik erzak alan hizmet erbabı erzak bedeli + KDV kadar net bir yardım almış olacaktır. Hizmet erbabı açısından sağlanan bu net menfaatin brüt tutarı hesaplanarak, menfaatin elde edildiği aydaki brüt ücretini ilave olunacaktır.

 

SGK Primi nakit olarak değil ayın olarak değerlendirilip personelin prime esas kazancına tabi tutulmaması gerekmektedir.

 

Sosyal güvenlik mevzuatı açısından baktığımızda ise, ayni olarak yapılan yardımların hem sigorta primlerinin hem de işsizlik sigortası primlerinin hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır.

 

Kooperatif Ortağı Tazminat Talep Edebilir mi ?

Y. 23. HD E: 2015/3644 K: 2016/25 T 11/01/2016

Kooperatif üyesinin ödemelerini hiç yapmamış olması halinde tazminat talep etme hakkı bulunmamakta ise de, eksik ödeme yapmış olması durumunda kural olarak konut karşılığı tazminat talep hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.

Bir yapı kooperatifinin ana amacı ortakların akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeleri karşılığında anasözleşmeye uygun, konut ya da işyeri teslim etmektir. Konut karşılığı tazminat isteyebilmesi için, kooperatifin inşaatlarının bitirilip konut tahsisi aşamasına gelindiği ve diğer üyelere tahsis ve teslim yapıldığı halde davacıya konut tahsis ve tesliminin yapılmaması gerekir. Bu husus, bu tazminatın istenebilmesinin ön koşuludur. Bu ön koşulun gerçekleşmesinden sonra, ortak için çeşitli nedenlerle konut ya da işyeri tahsisi imkânsızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın, ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin, hiç ödemesi yok ise konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, bu isteminin reddi gerektiğinin kabulü gerekir

Eksik ödemesi olan bir üyenin ise, konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, alacağının hesaplanma şekli Dairemizin yerleşik uygulamalarında aşağıdaki gibi formüle edilmiştir:

1-Önce ortaklara tahsis edilen konutun dava değeri itibariyle rayiç değeri hesaplanmalıdır.

2-Davalı kooperatife normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın ödemelerinin ödeme yaptıkları tarihler itibariyle toplam ödemeleri dava tarihine kadar ( toptan eşya fiyat endeksi “ TEFE” artış ortalama rakamları esas alınarak) taşınarak güncel değeri bulunmalıdır.

3-Bundan sonra yukarıda (1.) maddesinde bulunan değerden (2.) maddesinde bulunan değer çıkarılarak kooperatife normal ödeme yapan bir ortağın bu ödemelerine karşı ne miktarda yararlanma elde ettiği ortaya çıkarılmalıdır.

4-Bunu takiben eksik ödeme yapan davacı ortağın ödentileri (2.) maddesindeki ilkelere göre dava tarihine taşınarak eksik ödeme miktarı güncelleştirilmelidir.

5- Bu hesaplamalardan sonra normal ödentilerini gerçekleştiren bir ortağın yukarıda (2.) maddesinde bulunan ödemelerinin güncel değerinin karşılığı yine yukarıda (3.) maddesinde bulunan bir yararlanmayı sağladığına göre davacının (4.) maddesinde eksik ödemelerinin güncel değerinin ne miktarda yararlanması gerektiği orantı kurallarına göre belirlenmelidir. Yani sonuç olarak (4.) maddesinde bulunan miktar (3.) maddesinde bulunan değerle çarpıldıktan sonra bulunan rakamın (2.) maddesinde bulunan miktara bölünmesi sonucu bulunacak miktarın (4.) maddesinde bulunan davacı ödemelerinin güncel değerinin ilave edilmesi sonucu bulunacak miktar davacı ortağın davalı kooperatiften talep etmesi mümkün olan zarar tutarıdır.

Açıklandığı üzere, kooperatif üyesinin ödemelerini hiç yapmamış olması halinde tazminat talep etme hakkı bulunmamakta ise de, eksik ödeme yapmış olması durumunda kural olarak konut karşılığı tazminat talep hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.

Bu durumda mahkemece, davacıya tahsis edilen dairenin bulunduğu B bloğun inşaatının yapılıp yapılamayacağı, genel olarak inşaatın hukuki durumu, kendilerine tahsis yapılan üyelere tahsisin hukuki dayanaktan yoksun olup olmadığı araştırılıp inşaatın tamamı imar mevzuatına ve projeye aykırı ise davalı kooperatifin hiçbir üyesine imara uygun konut tahsis edemediğinin, dolayısıyla davacının da bu duruma eşitlik ilkesi gereğince katlanması gerektiğinin ve konut karşılığı tazminat talep hakkı olmadığının kabulü ile bu gerekçe ile davanın reddine, diğer üyelere imara uygun konut tahsis edildiğinin belirlenmesi durumunda ise, davalı kooperatifin genel kurul tutanakları, faaliyet raporları, varsa bu konuda varsa devam eden davalar incelenerek ve gerekirse mahallinde tekrar keşif yapılarak, genel kurullarda tüm blokların inşaatı bittikten sonra üyelere dairelerin teslimine başlanacağına mı, yoksa inşaatı biten her bir bloğun üyelerine, diğer blokların inşaatı devam ederken teslim yapılacağına dair mi karar alındığı, her iki yönde bir karar alınmamışsa 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinde yer alan nispi eşitlik ilkesi uyarınca fiili uygulamanın ne yönde oluştuğu üzerinde yeterince durularak, inşaatı biten her bir bloğun üyelerine hemen daire teslimine ilişkin karar ya da uygulama var ise nispi eşitlik ilkesinin ve konut karşılığı tazminat alacağının bu ilkeye dayalı ön koşulunun bu karar ya da uygulama çerçevesinde ele alınması gerekir.

Bu incelemenin sonucuna göre, davacıya dairesinin teslim edilip edilmeyeceğinin B Blok üyeleri arasındaki nispi eşitlik ilkesi uyarınca somut delillerle kesin olarak belirlenmesi, B Bloktan ya da başka bir bloktan konut tesliminin mümkün bulunmadığının tespiti halinde davacının konut yerine tazminat talep hakkı doğduğunun kabulü ile yukarıda açıklanan 5 aşamalı formüle göre belirlenecek tazminata hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.

 

Hasılat Payı Kooperatiflerde Nasıl Hesaplanacak ?

Hasılat Payı Kooperatiflerde Nasıl Hesaplanacak ?

Arsası Milli Emlaktan Kiralık olan kooperatiflerde hasılat payı hesaplanırken dikkat edilecek hususlar nelerdir ?

Detaylı Bilgi için bize ulaşabilirsiniz

[email protected]

Elektronik Sigorta Komisyon Gider Belgesi

Elektronik Sigorta Komisyon Gider Belgesi (e-Sigorta Komisyon Gider Belgesi): Bu Tebliğde yer alan şartlara uygun şekilde, e-Sigorta Komisyon Gider Belgesi uygulaması yoluyla elektronik ortamda oluşturulan, muhafaza ve ibraz edilebilen sigorta komisyon gider belgesini,

Elektronik Sigorta Poliçesi (e-Sigorta Poliçesi): Sigorta Şirketleri ile acentelerinin kağıt ortamda düzenlemekte oldukları Sigorta Poliçelerinin e-Sigorta Poliçesi uygulaması kapsamında düzenlenen elektronik belgeyi, Elektronik Sigorta Poliçesi Uygulaması (e-Sigorta Poliçesi Uygulaması) Sigorta Şirketleri ile acentelerinin kağıt ortamda düzenlemekte oldukları Sigorta Poliçelerinin elektronik belge olarak elektronik ortamda düzenlenmesi, muhatabına talebi doğrultusunda elektronik veya kağıt ortamda iletilebilmesi, elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilebilmesine imkan veren uygulama,

Ana sözleşmede faaliyet alanı inşaat yapımı yazan firma katma değer vergisi istisnasından faydalanabilir mi

Tarih : 04.02.2019
Yayın Dönemi : Mart 2019

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAKARYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı: 41931384-130[17-2017-29]-5846

Tarih: 04.02.2019

Konu: Depo olarak kullanılan şirkete ait arsanın şirket ortağına satışında KDV istisnası uygulanıp uygulanmayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketinizin asıl faaliyet konusunun inşaat malzemeleri alım satımı olduğu, 8/9/2015 tarihinde Şirket adına bir arsa satın alındığı, bu arsanın 6/2/2017 tarihinde depo olarak kullanılmaya başlandığı belirtilerek, söz konusu arsanın Şirket ortağına devrinin 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununa göre KDV’den istisna olup olmadığı sorulmaktadır.

3065 sayılı KDV Kanununun

– 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

– 17/4-r maddesinde, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlerin KDV’den istisna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisse teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu

hükme bağlanmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/F-4.16.1.) bölümünde, satışa konu edilecek taşınmazlar (arsa, arazi, bina) ile iştirak hisselerinin satışında istisna uygulanabilmesi için bu kıymetlerin kurumların aktiflerinde, asgari 2 tam yıl (730 gün) kayıtlı bulunmuş olması gerektiği, ancak istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan (taşınmazların mutat olarak alım satımının yapılması veya kiraya verilmesi) kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmazların tesliminde istisna hükmü uygulanmayacağı açıklanmıştır.

Tebliğin aynı bölümünde konuya ilişkin verilen örneklerden birine aşağıda yer verilmiştir.

“Örnek 1: Gayrimenkul kiralaması faaliyeti ile iştigal eden (M) Ltd. Şti. aktifinde iki tam yıl süre ile bulunan taşınmazı satışa çıkarmıştır.

Söz konusu satış işlemi şirket faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis edilmiş bir taşınmaz olması kaydıyla 3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesi kapsamında KDV’den istisnadır. Ancak taşınmazın şirket faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis edilmiş bir taşınmaz olmayıp şirketin faaliyet konusu olan kiralamalarda kullanılan taşınmazlardan olması halinde, taşınmazın satışı genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabidir.”

8/2/2012 tarih ve 8001 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunan Şirket ana sözleşmesinin 3 üncü maddesinde şirketin amaç ve konularının, “Resmi ve özel kuruluşların veya şahısların arsaları üzerinde yapılacak her türlü inşaatlarda taahhütlerde bulunmak, daire karşılığı kendi gayrimenkulleri üzerinde yapacağı inşaatlarla ilgili etüd, proje, mühendislik, müşavirlik ve fizibilite çalışmaları yapabilir, bu gayrimenkuller üzerinde kat irtifakı, kat mülkiyeti tesis edebilir, alır, satar, devir ferağ verebilir, fabrikalar, karayolları, demiryolları, denizyolları, istasyonlar, hava meydanları, limitler, garaj ve otoparkları, çarşı, mağaza, büro, depo, pasaj ve iş yerleri inşaatlarını yapmak …” olduğu belirtilmiştir.

Buna göre, Şirket adına 8/9/2015 tarihinde satın alınan ancak, 6/2/2017 tarihinde depo olarak kullanılmaya başlandığı belirtilen arsanın, ticareti yapılmak maksadıyla aktifte bulundurulan taşınmaz kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolaysıyla, söz konusu arsanın Şirket ortağına devri işleminde, KDV Kanununun 17/4-r maddesi kapsamında istisna uygulanması mümkün olmayıp, KDV hesaplanması gerekmektedir.