Tasarrufu kısıtlanan binanın işyeri olarak kullanılması halinde kısıtlı emlak vergisi ödenip ödenmeyeceği hk. -Kemal OZMEN

KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER

Kanun Son güncelleme:15/05/2012
Madde:

Başlangıç: / / Bitiş: / /

Başlık Tasarrufu kısıtlanan binanın işyeri olarak kullanılması halinde kısıtlı emlak vergisi ödenip ödenmeyeceği hk.
Tarih 24/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-746
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-746

24/02/2012

Konu

:

Tasarrufu kısıtlanan binanın işyeri olarak kullanılması halinde kısıtlı emlak vergisi ödenip ödenmeyeceği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, veraset yoluyla tarafınıza intikal edecek olan … Belediyesi sınırları içinde bulunan ve işyeri olarak kullanılan binanızın belediye imar uygulamasında meydan alanı olarak yer aldığı, kısıtlı emlak vergisi uygulanmakta iken intikal işlemleri için Belediyeye başvurduğunuzda, kiraya verilen, gelir elde edilen binalar için kısıtlı emlak vergisi uygulanamayacağının bildirildiği ve geriye dönük emlak vergisi istendiği belirtilerek kısıtlı emlak vergisi uygulamasının devam edip etmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinde, kanunlar veya diğer kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 u oranında tahsil olunacağı, 9/10 unun ise tecil edileceği, kanunla ve diğer mevzuatla yapılan kısıtlamaların neler olduğunun, süresi, tevsiki ve kısıtlama koyan kamu organlarının görevleri ve sorumluluklarının Maliye Bakanlığınca, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan ve İçişleri Bakanlıklarının mütalâaları alınarak hazırlanacak bir yönetmelikle tanzim olunacağı hükme bağlanmıştır.

Söz konusu madde hükmüne istinaden hazırlanan “Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmelik”in 2 nci maddesinde, “İmar planlarında resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların tasarrufu kısıtlanmış sayılır.

Bu hallerde kısıtlı olarak vergileme, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yıl başından itibaren yapılır. Kısıtlama, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar devam eder.

Arsanın imar planında kısıtlılığı gerektiren amaçlara tahsis edildiğinin bu yönetmeliğin 5’inci maddesindeki bildirim mecburiyeti hükümlerine göre tespit edilmemiş olması halinde, arsa veya bina sahibi tarafından yazılı müracaatta bulunarak kısıtlamayı koyan idareden alınacak kısıtlılık durumunu gösteren belge verginin tarhına yetkili daireye ibraz edildiğinde kısıtlılık aynı esaslar dahilinde uygulanır.” hükümleri yer almaktadır.

Buna göre, arazi ve arsaların kısıtlılığı, üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmemesi; binalardaki kısıtlama ise üzerinde esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmemesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bir taşınmaz üzerinde sözü edilen tasarrufların dışındaki işlemlerin gerçekleşmesi, bu taşınmazın kısıtlanmamış olduğu anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla, üzerinde yeni bina inşa edilmesine izin verilmeyen arsa ve araziler ile üzerinde esaslı değişiklikler ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların alımı, satımı, kiraya verilmesi, arazinin ise ekilip biçilmesi mümkün olabilecektir. Bu durumlar, kısıtlı emlak vergisi uygulamasına engel teşkil etmeyecektir.

Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 13 üncü maddesinde, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, kamulaştırmanın yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak vergisinin kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceği, imar programına alınan yerlerin kamulaştırma yapılmadan önce plan değişikliği ile kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada ayrılması halinde ise durdurma tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini mal sahibinin ödeyeceği düzenlenmiştir.

Bu itibarla, … Belediyesi sınırları içinde bulunan, imar planında meydan alanı olarak yer alan ve işyeri olarak kullanılan binada esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmemekte ise bu bina için, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yılın başından itibaren, binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar geçen sürede 1/10 oranında kısıtlı emlak vergisinin uygulanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kiraya verilen işyerine kısıtlı emlak vergisi ödenir mı ?-Kemal OZMEN

KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER

Kanun Son güncelleme:15/05/2012
Madde:

Başlangıç: / / Bitiş: / /

Başlık Tasarrufu kısıtlanan binanın işyeri olarak kullanılması halinde kısıtlı emlak vergisi ödenip ödenmeyeceği hk.
Tarih 24/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-746
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.18.01-006.01-746

24/02/2012

Konu

:

Tasarrufu kısıtlanan binanın işyeri olarak kullanılması halinde kısıtlı emlak vergisi ödenip ödenmeyeceği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, veraset yoluyla tarafınıza intikal edecek olan … Belediyesi sınırları içinde bulunan ve işyeri olarak kullanılan binanızın belediye imar uygulamasında meydan alanı olarak yer aldığı, kısıtlı emlak vergisi uygulanmakta iken intikal işlemleri için Belediyeye başvurduğunuzda, kiraya verilen, gelir elde edilen binalar için kısıtlı emlak vergisi uygulanamayacağının bildirildiği ve geriye dönük emlak vergisi istendiği belirtilerek kısıtlı emlak vergisi uygulamasının devam edip etmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinde, kanunlar veya diğer kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 u oranında tahsil olunacağı, 9/10 unun ise tecil edileceği, kanunla ve diğer mevzuatla yapılan kısıtlamaların neler olduğunun, süresi, tevsiki ve kısıtlama koyan kamu organlarının görevleri ve sorumluluklarının Maliye Bakanlığınca, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan ve İçişleri Bakanlıklarının mütalâaları alınarak hazırlanacak bir yönetmelikle tanzim olunacağı hükme bağlanmıştır.

Söz konusu madde hükmüne istinaden hazırlanan “Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmelik”in 2 nci maddesinde, “İmar planlarında resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların tasarrufu kısıtlanmış sayılır.

Bu hallerde kısıtlı olarak vergileme, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yıl başından itibaren yapılır. Kısıtlama, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar devam eder.

Arsanın imar planında kısıtlılığı gerektiren amaçlara tahsis edildiğinin bu yönetmeliğin 5’inci maddesindeki bildirim mecburiyeti hükümlerine göre tespit edilmemiş olması halinde, arsa veya bina sahibi tarafından yazılı müracaatta bulunarak kısıtlamayı koyan idareden alınacak kısıtlılık durumunu gösteren belge verginin tarhına yetkili daireye ibraz edildiğinde kısıtlılık aynı esaslar dahilinde uygulanır.” hükümleri yer almaktadır.

Buna göre, arazi ve arsaların kısıtlılığı, üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmemesi; binalardaki kısıtlama ise üzerinde esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmemesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bir taşınmaz üzerinde sözü edilen tasarrufların dışındaki işlemlerin gerçekleşmesi, bu taşınmazın kısıtlanmamış olduğu anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla, üzerinde yeni bina inşa edilmesine izin verilmeyen arsa ve araziler ile üzerinde esaslı değişiklikler ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların alımı, satımı, kiraya verilmesi, arazinin ise ekilip biçilmesi mümkün olabilecektir. Bu durumlar, kısıtlı emlak vergisi uygulamasına engel teşkil etmeyecektir.

Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 13 üncü maddesinde, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, kamulaştırmanın yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak vergisinin kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceği, imar programına alınan yerlerin kamulaştırma yapılmadan önce plan değişikliği ile kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada ayrılması halinde ise durdurma tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini mal sahibinin ödeyeceği düzenlenmiştir.

Bu itibarla, … Belediyesi sınırları içinde bulunan, imar planında meydan alanı olarak yer alan ve işyeri olarak kullanılan binada esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmemekte ise bu bina için, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yılın başından itibaren, binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar geçen sürede 1/10 oranında kısıtlı emlak vergisinin uygulanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kısıtlı emlak vergisi kooperatif -Kemal OZMEN

3- İmar planlarında, resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binalar için imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yılın başından başlayıp, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar uygulanmakta olan kısıtlı verginin, sosyal tesis, ticari mahal, tenis kortu ve yüzme havuzu gibi bazı taşınmaz ve bağımsız bölümlerin ortaklaşa kullanımına ayrılan müşterek medhal için uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Başlık Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünün Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi istisnasının olup olmadığı hk. Tarih 31/05/2011 Sayı B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2010/4-55 Kapsam T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü) Sayı : B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2010/4-55 31/05/2011 Konu : Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünün Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi istisnasının olup olmadığı hk. İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan vergi, resim ve harç muafiyeti kapsamında organize sanayi bölgesinin ortak kullanım alanlarında tüketilecek elektriğin elektrik ve havagazı tüketim vergisinden istisna olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 34 üncü maddesinde, “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde elektrik ve havagazı tüketimi, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisine tabidir”; 35 inci maddesinde de, “Elektrik ve Havagazı tüketenler, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisini ödemekle mükelleftirler. 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre elektrik enerjisini tedarik eden ve havagazını dağıtan kuruluşlar, satış bedeli ile birlikte bu verginin de tahsilinden ve ilgili belediyeye yatırılmasından sorumludurlar. Organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik enerjisinin vergisini organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerine elektriği temin eden kuruluş öder.” hükümleri yer almakta olup aynı Kanunun 36 ncı maddesinde, tüketilen elektrik ve havagazı için elektrik ve havagazı vergisinden istisna olan yerler arasında organize sanayi bölgeleri sayılmamıştır. Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kanununun muafiyet başlıklı 21 inci maddesinde, “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik için; 2464 sayılı Kanunda herhangi bir istisna hükmünün bulunmaması ve 4562 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan muafiyet hükmünün de katılımcıları kapsamaması nedeniyle katılımcılar tarafından tüketilen elektrik için elektrik ve havagazı tüketim vergisinin alınması gerekmektedir. Ayrıca, organize sanayi bölgesi tüzel kişiliği ile katılımcılar tarafından tüketilen elektriğin ayrı sayaçlarda izleneceği tabiidir. Bilgi edinilmesini rica ederim.

Başlık Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünün Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi istisnasının olup olmadığı hk.
Tarih 31/05/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2010/4-55
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.41.15.01-BGK-2010/4-55

31/05/2011

Konu

:

Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünün Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi istisnasının olup olmadığı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan vergi, resim ve harç muafiyeti kapsamında organize sanayi bölgesinin ortak kullanım alanlarında tüketilecek elektriğin elektrik ve havagazı tüketim vergisinden istisna olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 34 üncü maddesinde, “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde elektrik ve havagazı tüketimi, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisine tabidir”; 35 inci maddesinde de, “Elektrik ve Havagazı tüketenler, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisini ödemekle mükelleftirler.

20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre elektrik enerjisini tedarik eden ve havagazını dağıtan kuruluşlar, satış bedeli ile birlikte bu verginin de tahsilinden ve ilgili belediyeye yatırılmasından sorumludurlar. Organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik enerjisinin vergisini organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerine elektriği temin eden kuruluş öder.” hükümleri yer almakta olup aynı Kanunun 36 ncı maddesinde, tüketilen elektrik ve havagazı için elektrik ve havagazı vergisinden istisna olan yerler arasında organize sanayi bölgeleri sayılmamıştır.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kanununun muafiyet başlıklı 21 inci maddesinde, “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik için; 2464 sayılı Kanunda herhangi bir istisna hükmünün bulunmaması ve 4562 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan muafiyet hükmünün de katılımcıları kapsamaması nedeniyle katılımcılar tarafından tüketilen elektrik için elektrik ve havagazı tüketim vergisinin alınması gerekmektedir. Ayrıca, organize sanayi bölgesi tüzel kişiliği ile katılımcılar tarafından tüketilen elektriğin ayrı sayaçlarda izleneceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Tarım Kredi Kooperatifinin Özel İşlem Vergisine Tabii Olup Olmadığı Hk. -Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

EDİRNE VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.22.15.01-ÖİV:-32

21/12/2011

Konu

:

Tarım Kredi Kooperatifinin Özel İşlem Vergisine Tabii Olup Olmadığı Hk.

İlgide kayıtlı özelge başvuru formunun ve ekinin incelenmesinden, 1581 Sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununa göre kurulan Kooperatifinizin özel işlem vergisinden muaf olup olmadığı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde, 31.12.2003 tarihine kadar uygulanmak üzere, 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasında belirtilen işlemler ve kağıtlar için ödenen eğitime katkı payı tutarı kadar ayrıca özel işlem vergisi ödeneceği hükme bağlanmış olup söz konusu Kanun maddesinin hükmünün uygulaması 31.12.2003 tarihinde sona ermiştir.

1 Seri No.lu Özel İşlem Vergisi Genel Tebliğinde, diğer kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin düzenlemelerin özel işlem vergisi açısından hüküm ifade edeceği açıklanmıştır.

Öte yandan, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 19/B maddesinde, “Bu kanuna göre kurulacak ve kurulmuş sayılan kooperatifler, bölge ve merkez birlikleri,

a) Kurumlar, gider, gayrimenkul kıymet artışı, intikal ve diğer vergilerden ve icra makamları, resmi daireler ve mahkemeler nezdinde yapacakları takip ve tahsillerle açacakları tazminat davaları ile ilgili her nevi talep, tebliğ ve kararlar her türlü masraf, vergi, resim ve harçlardan,

b) Sermaye ve yedek akçeleri ile taşınmaz malları ve bunların gelirleri, kendi ihtiyaçları için satın aldıkları ve alacaklarının tahsili gayesiyle mülk edindikleri taşınmaz malları ve bunların 15 inci madde hükmüne göre sahiplerine geri verilmesi işlemi, bütün vergi, resim ve harçtan,

c) Yapacakları kredi işlerine ilişkin bütün senet, belge, kağıt, defter ve hesap özetleri, taşınmaz mallara ait ipotek ve taşınır mallara ait rehin işlemleri, vekaletnameler, taahhütnameler vesair evrak, bütün resim ve harçtan muaftır” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden de görüleceği üzere, Kooperatifinizin yaptıracağı işlemler sırasında özel işlem vergisi aranılmaması gerekmekle birlikte özel işlem vergisinin yürürlük süresi 31/12/2003 tarihinde sona ermiştir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Müşterek mülkiyet şeklinde kayıtlı gayrimenkullerin hissedarları arasında rızai taksim edilmesi sırasında, ne şekilde tapu harcı alınacağı hk. Tarih 22/12/2011

Başlık Müşterek mülkiyet şeklinde kayıtlı gayrimenkullerin hissedarları arasında rızai taksim edilmesi sırasında, ne şekilde tapu harcı alınacağı hk.
Tarih 22/12/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.63.15.01-492-26
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ŞANLIURFA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Vergi ve Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.63.15.01-492-26

22/12/2011

Konu

:

TAPU HARCI (İFRAZ)

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden, kardeşlerinizle birlikte adınıza müşterek mülkiyet şeklinde kayıtlı gayrimenkullerin hissedarları arasında rızai taksim edilmesi sırasında, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin 6’ncı maddesinin hangi fıkrasına göre harç alınacağı hususunda görüş istendiği anlaşılmaktadır.

492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin 1/3 üncü maddesinin (a) fıkrasında, terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden; 1/6 ncı maddesinin (a) fıkrasında, ifraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden, (b) fıkrasında, imar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden, (c) fıkrasında da, (a) ve (b) fıkraları dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden harç alınacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre, veraset yoluyla intikal etmiş gayrimenkullerin ifrazı sırasında 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin 1/3’üncü maddesinin (a) fıkrasına göre; diğer gayrimenkullerin ifraz işlemlerinden ise (4) sayılı tarifenin 1/6’ncı maddesinde yer alan hükümlere göre harç tahsil edilmesi gerekmektedir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin damga vergisi ile noter harcının matrahı hk. -Kemal OZMEN

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Sayı : B.07.1.GİB.0.06.62-010-10 24/04/2012

Konu : Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin damga vergisi

ile noter harcının matrahı hk.

İlgi : … tarihli ve … sayılı dilekçeniz.

İlgide kayıtlı dilekçeniz ve eklerinin incelenmesinden, … ve … arasında düzenlenen bir örneği ekli kat karşılığı inşaat sözleşmesi üzerinden hesaplanacak damga vergisi ile noter harcının matrahına ilişkin görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılarak buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı; mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında, bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde damga vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınacağı, 10 uncu maddesinde; damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre vergi alınacağı, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olduğu, belli parateriminin kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği hükümleri yer almaktadır.

Mezkur kanununa ekli (1) sayılı tablonun “I-Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında, mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin binde 7,5 nispetinde damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/01/2010 tarihinden geçerli olmak üzere Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrasındaki kağıtlara ilişkin damga vergisi oranı binde 8,25 olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 492 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Noter işlemlerinden bu kanuna bağlı (2) sayılı tarifede yazılı olanları noter harçlarına tabidir.” denilmiş; 41 inci maddesinde, noter harçlarının (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı belirtilmiş, 42 nci maddesinin ikinci fıkrasında da, menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gösterilmesinin mecburi olduğu hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan aynı Kanunun 46 ncı maddesinde, “Birbirleriyle ilgili işler bir arada bulunursa en yüksek harç alınmasını gerektiren iş üzerinden bir harç alınır'” hükmüne yer verilmiştir.

Yazınız eki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin incelenmesinden, arsa sahiplerinin, yüklenicinin yapacağı inşaata mukabil inşa edilecek işyeri sayısının %50 sinin müteaahit firmaya verilmesi hususunda vaat ve taahhütte bulundukları, ayrıca inşa sonucu oluşacak zemin kat işyeri, asma kat ve bodrum kat oluşabilecek depo yerleri ve ekleri dışında kalan bağımsız bölümlerden arsa sahiplerine kalacak işyerlerinin yüklenici tarafından satılmasının taahhüt edildiği, iş yerlerinin 30/06/2011 tarihine kadar satılması halinde metrekaresinin 2.000,00 TL’den daha az bedelle satılamayacağı, bu tarihten sonraya kalan bölümlerin ise metrekaresinin 2.500,00 TL’den az olamayacağı; arsa sahiplerinin bu sözleşmeden doğan sebepler dışında vazgeçmeleri halinde, yüklenicinin o tarihe kadar yapmış bulunduğu imalatın ve hizmetlerin toplam bedelinin ve verilen 100.000,00. TL’nin iki katını tazminat bedeli olarak ödemeyi kabul edeceği; yüklenicinin bu sözleşmeden doğan hak ve sebepler dışında vazgeçmesi halinde ödediği paranın iade edilmeyeceği, yaptığı imalatlarında bedelsiz olarak arsa sahiplerine bırakılacağı hususlarında mutabakata varıldığı anlaşılmaktadır.

İncelenmesinden görüleceği üzere, söz konusu kağıtta kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşa olunacak binanın bir kısım bağımsız bölümünün satışına yönelik satış taahütü olmak üzere birbirine bağlı bir asıldan doğma iki ayrı işlem bulunmaktadır

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, arsa sahibi ile müteahhit arasında bina inşaasına yönelik düzenlenen bir hizmet sözleşmesi olup, sözleşmenin değeri verilen hizmete karşılık müteaahhite verilecek bedeldir. Söz konusu sözleşmede, yapılacak inşaata mükabil inşa edilecek işyeri sayısının %50 sinin müteahhide verilmesi taahhüt edilmiş fakat değer belirtilmemiştir. Ancak, sözleşmenin 9 uncu maddesinde işyerinin satışına yönelik belirlenmiş metrekare bedeller mevcuttur. Bu nedenle, inşa olunan taşınmazdan müteahhitte kalacak %50 oranındaki işyerinin metrekaresinin belirlenerek, sözleşmenin 9 uncu maddesinde belirlenen ve inşaatın tamamlandığı tarih itibariyle geçerli olan 2.000,00 TL bedel üzerinden değer tespitine gidilmesi; ayrıca müteaahhit tarafından satışı taahhüt edilen işyerlerinin de metrekaresinin belirlenerek 2.000,00 TL bedel üzerinden değer tespitine gidilmesi gerekmektedir.

Buna göre, birbiriyle ilgili olan söz konusu işlemlerden kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin tespit edilecek değer, satış taahhütüne ilişkin tespit edilecek değerden yüksek olacağından, söz konusu kağıdın 492 sayılı Kanunun 46 ncı maddesi ile 488 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkra hükümleri gereğince en yüksek harç alınmasını gerektiren değer üzerinden nispi harca ve damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Gelir İdaresi Daire Başkanı

Bina duvarlarına reklam verilmesinde vergisel sorumluluk-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.1-675

21/02/2012

Konu

:

Bina duvarlarına reklam verilmesinde vergisel sorumluluk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, reklam hizmetleri konusunda faaliyete başlayacağınız ve binalara reklam vereceğiniz, alınan reklam bedeli üzerinden % olarak kar paylaşımı yapmak istediğiniz belirtilerek, apartman yöneticisine yapılacak ödemelerin belgelendirilmesi ve vergisel sorumluluklarınız hususunda bilgi istenilmektedir.

GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin gayrimenkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmış, söz konusu maddenin birinci bendinde ” Arazi, bina (Döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahildir), maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı;” üçüncü bendinde ise “Gayrimenkullerin, ayrı olarak kiraya verilen mütemmim cüzileri ve teferruatı ile bilumum tesisatı demirbaş eşyası ve döşemeleri;” sayılmıştır.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında tevkifat yapmakla sorumlu olanlar sayılarak maddenin (5-a) bendinde, 70 inci maddede yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığı yapılan ödemelerden % 20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı belirtilmiştir.

Medeni Kanunun 684 üncü maddesinde gayrimenkullerin “mütemmim cüzileri (bütünleyici parça)”; yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olarak; aynı Kanunun 686 ncı maddesinde ise “teferruat (eklenti)” asıl şeyin malikinin anlaşılabilen arzusuna ve yerel adetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır mal olarak tanımlanmıştır.

Öte yandan, apartman yöneticiliği tüzel kişiliğe sahip olmayıp gelir ve kurumlar vergisine tabi değildir. Ayrıca binaların dış cepheleri apartman yöneticiliğine ait olmayıp kat maliklerine aittir. Dolayısıyla, apartmanın dış cephelerinin kira bedeli ise apartman yöneticiliğine değil kat maliklerine aittir. Kira ödemesi site yöneticiliğine yapılsa dahi kat maliklerinin geliri sayılır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, bina duvarlarına verilen reklam geliri, elde edenler açısından gayrimenkul sermaye iradı olarak değerlendirilecek olup kiracının Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılanlar arasında olması durumunda aynı maddenin birinci fıkrasının (5-a) bendi kapsamında % 20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 maddesine göre Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, 1/3-f maddesine göre de Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri katma değer vergisine tabi olup, 17/4-d maddesi ile iktisadi işletmelere dahil olmayan gayrimenkullerin kiralanması işlemleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir.

Gayrimenkullerin iktisadi işletmeye dahil olup, olmama hususunda 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (I/B-8) bölümünde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

Kanunun 9 uncu maddesinde ise Maliye Bakanlığının gerekli görülen hallerde, vergiye tabi işleme taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu maddenin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 30 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin “Reklam Verme İşlemlerinde Sorumluluk Uygulaması” başlıklı (2.) bölümünde; “Uygulamada gerçek usulde katma değer vergisi mükellefi olan bazı işletmelerin, profesyonel veya amatör spor kulüplerine oyuncularının formalarında gösterilmek, şahıslara veya kuruluşlara ait bina, arazi gibi yerlerde duvarlara yazılmak, pano olarak yerleştirilmek, dergi, kitap gibi yazılı eserlerde yayınlanmak ve benzeri reklam verdikleri bilinmektedir.

Bu şekilde reklam verme işlemleri ile katma değer vergisi, reklamı alanların gerçek usulde katma değer vergisi mükellefi olmamaları halinde, reklamı verenler tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.”açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, apartman ve sitelerde bulunan ortak kullanım alanlarının reklam ve tanıtım amaçlı haftalık, on günlük veya aylık kiraya verilmesi işlemi Kanunun 1/3-f maddesi gereğince genel oranda (%18) KDV ye tabi olacaktır. Bu durumda, taşınmazı kiraya verenlerin (bağımsız bölüm malikleri) gerçek usulde KDV mükellefiyetinin bulunmaması, kiracının (reklam şirketi) ise gerçek usulde KDV mükellefi olması kaydıyla kiralama işlemine ait KDV sorumlu sıfatıyla kiracı tarafından beyan edilecektir. Bağımsız bölüm maliklerinin gerçek usulde KDV mükellefi olmaları halinde sorumluluk uygulanmayacak olup, elde ettikleri kira gelirine ait KDV nin kendileri tarafından beyan edileceği tabiidir.

Ayrıca, KDV nin gelir vergisi tevkifatı dahil kira bedeli üzerinden hesaplanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İşletmenin aktifinde kayıtlı arsanın kamulaştırılması suretiyle düzenlenecek fatura ve hesaplanacak KDV hk.

Başlık İşletmenin aktifinde kayıtlı arsanın kamulaştırılması suretiyle düzenlenecek fatura ve hesaplanacak KDV hk.
Tarih 13/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.27.15.01-11-515-59-12
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

GAZİANTEP VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

VERGİ VE ANLAŞMALAR UYGULAMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.27.15.01-11-515-59-12

13/03/2012

Konu

:

İşletmenin aktifinde kayıtlı arsanın kamulaştırılması suretiyle düzenlenecek fatura ve hesaplanacak KDV hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, bir yıl önce aldığınız ve işletmenizin aktifine kaydettiğiniz arsanızın ……….. Belediyesi tarafından kamulaştırmak suretiyle 19J-3B pafta 4061 ada ve 10 parselde kayıtlı arsa ile trampa edildiğini belirterek, trampadan dolayı verdiğiniz arsa nedeniyle fatura düzenlenip düzenlenmeyeceğini ve katma değer vergisi (KDV) hesaplanıp hesaplanmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KDV Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 17/4-r maddesine göre, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den istisnadır.

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapanların bu amaçla ellerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimi istisna kapsamı dışındadır.

Buna göre, işletmenizin aktifinde bulunan arsanın kamulaştırma yoluyla Belediyeye teslimi Kanunun 1/1 inci maddesine göre KDV ye tabi olacak, işletmenizin düzenleyeceği faturada % 18 oranında KDV hesaplanacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması hk-Kemal OZMEN

Başlık İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması hk.
Tarih 04/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1197
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

MÜKELLEF HİZMETLERİ KDV GRUP MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1197

04/04/2012

Konu

:

İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; indirimli orana tabi süt ürünü teslimlerine yönelik yüklenilip indirim konusu yapılamayan (ciro primi, aktivasyon bedeli, hizmet bedeli ve diğer genel giderler) KDV nin aylık veya yıllık iadeye konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

KDV Kanununun 29/2 nci maddesi uyarınca, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği, şu kadar ki, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin mahsuben iade edilebileceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin ise izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mahsuben iadeye konu edilebileceği hüküm altına alınmış, iade edilecek vergi tutarının hesaplanması ve iade prosedürüne ilişkin olarak 74, 76, 99, 101, 105 ve 106 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğlerinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Öte yandan, fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilmeyip, yıl sonlarında, belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında (satış primi, hasılat primi, yıl sonu iskontosu gibi adlarla) yapılan iskontolardaki KDV uygulaması 116 Seri No. lu KDV Genel Tebliğinin (6.2.) bölümünde yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre, ciro primi, aktivasyon bedeli, hizmet bedeli ve diğer genel giderlerin doğrudan indirimli orana tabi işlemle bağlantılı olması ve indirimli orana tabi teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde ortaya çıkması halinde, bu işlemler nedeniyle yüklenilen KDV nin iade hesabına dahil edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu yüklenilen KDV ler, indirimli orana tabi işlemin gerçekleştirildiği vergilendirme döneminden sonra ortaya çıkması halinde iade hesabına dahil edilemeyecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk-Kemal OZMEN

Başlık Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk.
Tarih 06/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.32-1223
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.32-1223

06/04/2012

Konu

:

Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği,

İlgi kayıtlı talep formunda, kredi kartı ile yapılan alışların müteselsil sorumluluk kapsamında banka yolu ile ödeme sayılıp sayılamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KDV Kanunun 32 maddesi hükmü kapsamında yer alan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar muhtelif tarihli KDV Genel Tebliğleri ile belirlenmiş, 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin “Müteselsil Sorumluluk/İşleme Doğrudan Taraf Olanlar” başlıklı III/1.1. Bölümünde ise mal alımlarına ait katma değer vergisi dahil toplam işlem bedelinin banka aracılığı ile yada çekle yapılmış olması halinde alıcıların müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmayacakları açıklanmıştır.

Buna göre, şirket kredi kartı ile yapılan mal alımlarına ilişkin ödemeler hususunda bankalardan alınacak durumu tevsik eden bir yazı ibraz edildiği takdirde, bu alımların Tebliğin (III/1.1.) Bölümü kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, şirket ortağı veya çalışanlarına ait kredi kartı ile yapılan alımların bu kapsamda değerlendirilemeyeceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Toki tarafından Belediyeye teslimi yapılan konutların KDV?ne tabi olup olmadığı hk.

Başlık Toki tarafından Belediyeye teslimi yapılan konutların KDV?ne tabi olup olmadığı hk.
Tarih 09/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.01-2010-KDV-ÖZE-63-150
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.55.15.01-2010-KDV-ÖZE-63-150

09/04/2012

Konu

:

Toki tarafından Belediyeye teslimi yapılan konutların KDV?ne tabi olup olmadığı.

İlgide kayıtlı yazınızda, Toplu Konut İdaresinden (TOKİ) tarafından yapılarak Belediyenize teslim edilecek brüt alanı 82 m2 olan konutların tesliminin Katma Değer Vergisi Kanunu kapsamında değerlendirilerek Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenmektedir.

KDV Kanununun 1/1 inci maddesine göre, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler KDV ye tabidir.

Aynı Kanunun 17/4-p maddesinde, Hazinece yapılan taşınmaz teslimi ve kiralamaları, irtifak hakkı tesisi, kullanma izni ve ön izin verilmesi işlemleri ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yapılan arsa ve arazi teslimleri KDV den istisna edilmiştir.

KDV oranları; KDV Kanununun 28 inci maddesi ile verilen yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir. Bu oranlar 31/12/2007 tarihinde yürürlüğe giren 2007/13033 sayılı Kararname ile Kararname eki I sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, II sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan teslim ve hizmetler için ise % 18 olarak tespit edilmiştir.

Kararname eki I sayılı listenin 11 inci sırasında “net alanı 150 m2 ye kadar olan konut teslimleri” % 1 oranında, Kararname eki listelerde yer almayan 150 m2 yi aşan konut teslimleri ise % 18 oranında KDV ye tabidir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; TOKİ tarafından yapılan “arsa ve arazi teslimleri” KDV Kanununun 17/4-p maddesinde istisna kapsamındadır. Ancak, Belediyenize teslimi gerçekleştirilecek taşınmazın niteliği ‘‘konut” olduğundan, bu teslimin ‘‘arsa ve arazi teslimi” olarak istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamakta olup Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren TOKİ tarafından Belediyenize yapılacak net alanı 150 m2 ye kadar olan konut teslimleri KDV Kanununun 1/1 inci maddesine göre %1 oranında 150 m2 yi aşan konut teslimleri genel oranda (% 18) KDV ye tabi olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatifin su satmasi -Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.17.01-KDV- 4:2011 -14028-12-499

26/04/2012

Konu

:

Kurum lojmanlarında ilave kira bedeli karşılığında kullandırılan kuyu suyunda KDV oranı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, İşletme Müdürlüğünüzün şehir merkezinin dışında bulunan konutlarında kuyudan sağlanarak kullanılan su nedeniyle, Milli Emlak Genel Tebliği uyarınca kira bedeline eklenen ilave bedelin tabi olacağı KDV oranı hususunda bilgi istenilmektedir.

Katma Değer Vergisi Kanununun;

1/1 inci maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin,

1/3-g maddesinde ise genel ve katma bütçeli idarelere ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların ve bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetlerinin,

KDV ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Kanunun yukarıda işaret edilen hükümleri uyarınca personelinize konut kiralanması işlemi KDV ye tabi bulunmaktadır.

Öte yandan, Kanunun 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedelin ise malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan para ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan ve KDV oranlarını düzenleyen 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki II sayılı listenin (A) bölümünün 18 inci sırasının (a) bendine göre su teslimleri % 8 oranında KDV ye tabidir.

Bu hükümler uyarınca, İşletme Müdürlüğünüze ait kiralanan konutlara kuyudan sağlanarak teslim edilen su, kiralama işleminden bağımsız başka bir işlem mahiyetindedir. Bu nedenle, işletmeniz tarafından konut kira bedeline ilişkin düzenlenecek faturada, teslim edilen suyun karşılığını teşkil etmek üzere yer alacak tutara % 8 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Tasfiye halindeki kooperatife ait arsanın satışı halinde muafiyet şartlarının ihlal edilip edilmediği hk.-Kemal OZMEN

Başlık Tasfiye halindeki kooperatife ait arsanın satışı halinde muafiyet şartlarının ihlal edilip edilmediği hk.
Tarih 21/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-KVK-4-40-265
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-KVK-4-40-265

21/02/2012

Konu

:

Tasfiye halinde kooperatife ait arsanın satışı

İlgi (a)’da kayıtlı dilekçenizde Kooperatifinizin kurumlar vergisinden muaf olup olmadığı hususunda görüş talebi üzere ilgi (b)’de kayıtlı özelgede; kooperatifinizce verilen söz konusu dilekçede üst birliğe üye olmadığınız belirtildiğinden kooperatifinizin kuruluşunun tescil edildiği tarihten 31.12.2005 tarihine kadar kurumlar vergisi ve geçici vergi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerektiği, ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendi gereğince, 01.01.2006 tarihinden itibaren kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için söz konusu maddede belirtilen muafiyet şartlarını taşımaları gerektiği belirtilerek, konut yapımının imkansızlaşması halinde, kooperatifinize ait arsanın parsellenerek kura ile ortaklara dağıtılmasının kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyeceği ancak, kooperatifinize ait arsanın satılması halinde muafiyet şartlarından “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartı ihlal edileceğinden, satışın yapıldığı tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edileceği bildirilmiştir.

Bu defa, kooperatifiniz tarafından Başkanlığımıza hitaben verilen ilgi (c)’de kayıtlı özelge talep formunuzda ise, kooperatifinizin Başkanlığımızca verilen ilgi (b)’de kayıtlı özelge doğrultusunda 01.01.2006 tarihinden itibaren kurumlar vergisi muafiyetinden faydalanıldığı, 2007 takvim yılı dahil kurumlar vergisi beyannamesi ve ek belgelerinin anılan vergi dairesine verildiği, söz konusu beyannamelerde cari yıl zararı ve geçmiş yıl zararlarının beyan edildiği, 2008 yılından itibaren kurumlar vergisi muafiyetinden yararlandığınız, kooperatifiniz adına Kasım 2005 tarihinde alınan arsanın 02.09.2010 tarihinde satıldığı, kooperatifinizin amacının gerçekleştirilememesi nedeniyle 14.11.2010 tarihinde yapılan genel kurulca tasfiye kararı alındığı belirtilerek, söz konusu arsa satışı dolayısıyla alış tarihi ile satış tarihi arasında geçen sürenin değer artış kazancı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, elde edilecek olan satış kazancından geçmiş yıl zararlarının mahsup edilip edilmeyeceği, arsa satışından elde edilen kazancın kurumlar vergisine ve kurum geçici vergiye tabi olup olmayacağı, karın ortaklara dağıtımına karar verilmesi halinde gelir vergisi tevkifatının uygulanıp uygulanmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun ‘Muafiyetler” başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde; tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

Kooperatiflerin muafiyet şartlarına ilişkin açıklamaların yer aldığı 1 seri no’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “Sadece ortaklarla iş görülmesi” başlıklı 4.13.1.4. bölümünde;

“Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir.

Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Başkanlığımız kayıtlarının incelenmesinden 2000-2007 yılları arasında ve 01.01.2010 tarihinden itibaren kurumlar vergisi mükellefi olduğunuz anlaşılmıştır.

Buna göre, kooperatiflerin kuruluş amaçları arasında yer alan faaliyetlerini sadece ortaklarıyla yapmaları ve anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen diğer şartlara da fiilen uymaları halinde kurumlar vergisinden muaf tutulmaları gerekmekte olup 01.01.2008 tarihinden itibaren kurumlar vergisinden muaf olan kooperatifinize ait arsanın 02.09.2010 tarihinde satılması nedeniyle anılan hükümde yer alan “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartı ihlal edildiğinden söz konusu satışın yapıldığı tarihten itibaren kooperatifiniz adına kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi ve arsa satışı dahil tüm kazanç ve iratların kurum kazancı olarak değerlendirilerek beyan edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan aynı Kanunun “Zarar Mahsubu” başlıklı 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla zararların indirim konusu yapılabileceği, bu fıkranın (a) bendinde ise beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararların indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre; kurumlar vergisinden muaf olduğunuz dönemlere ilişkin zararların, arsa satışı sonucunda elde edilen kazanç dolayısıyla verilecek 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6/b) bendinde; tam mükellef kurumlar tarafından tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, bu Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından %15 oranında vergi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Bu itibarla, arsa satışı dolayısıyla kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatifinizin vergi sonrası kârı ortaklarına dağıtması aşamasında %15 oranında kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapması gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

arsanın tapuda kooperatifiniz adına kayıtlı olmakla birlikte müteahhit firma ile yapılan sözleşme gereği müteahhit firmaya bırakılan bağımsız bölümlere tekabül eden kat irtifak payının, kooperatif tarafından veya vekalet alınmak suretiyle, müteahhit firmanın belirleyeceği üçüncü kişilere tapuda devir işlemi kooperatif adına gerçek bir satış işlemi olmadığından; söz konusu bu satış işlemi kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.55.15.01-2012-KVK-ÖZE-01-84

23/02/2012

Konu

:

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhit firmaya ait bağımsız bölümlerin satışında kooperatifin kurumlar vergisi muafiyeti.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Kooperatifiniz ile …. İnşaat Yatırım İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında her bir üye sayısı karşılığında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, müteahhit firma tarafından vekalet alınarak kendi hissesine düşen bağımsız bölümlerin satışının istendiği belirtilerek, söz konusu satış işleminin kurumlar vergisi muafiyetini ihlal edip etmeyeceği konusunda Başkanlığımızdan görüş talip edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde kooperatifler, kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise kooperatiflerin muafiyet şartları belirtilmiştir. Bu şartlar tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, kooperatiflerin ana sözleşmelerinde;

-Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,

-Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi,

-Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması,

-Sadece ortaklarla iş görülmesi (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.)

şartlarının yazılı bulunması ve fiilen bu şartlara uyulması, yapı kooperatiflerinde bu şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermemeleri ve yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olması gerekmektedir.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde, “Yapı kooperatiflerinin, arsalarını kat karşılığı vererek işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılacaktır. Ancak, bu kooperatiflerin, her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmesi halinde, bu işlem ortak dışı işlem olarak kabul edilmeyecektir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Buna göre; kooperatif arsasını kat karşılığı müteahhit firmaya vererek kooperatif üyelerinin her bir hissesi için bir işyeri veya konut elde etmesi ve kooperatif muafiyetine ait diğer şartların da varlığı halinde, kooperatifinizin kurumlar vergisinden muaf olması mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan; arsanın tapuda kooperatifiniz adına kayıtlı olmakla birlikte müteahhit firma ile yapılan sözleşme gereği müteahhit firmaya bırakılan bağımsız bölümlere tekabül eden kat irtifak payının, kooperatif tarafından veya vekalet alınmak suretiyle, müteahhit firmanın belirleyeceği üçüncü kişilere tapuda devir işlemi kooperatif adına gerçek bir satış işlemi olmadığından; söz konusu bu satış işlemi kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi belirlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman verileceği hk.

Başlık Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi belirlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman verileceği hk.
Tarih 22/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-42-62
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-42-62

22/02/2012

Konu

:

Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi düzenlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman düzenleneceği hususu

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin uluslararası ihale yoluyla Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden aldığı 4 adet romörkörün imal ve inşası işinin tek bir sözleşme kapsamında, her bir romörkörün teslim tarihi ayrı ayrı belirtilmek suretiyle taahhüt edildiği belirtilerek, 2011 yılının dördüncü geçici vergi döneminde imal ve inşası tamamlanarak teslim edilen 2 adet romörköre ilişkin vergilendirmenin 2011 hesap dönemi dördüncü dönem geçici vergi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi ile yapılıp yapılmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasında, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği hükme bağlanmıştır.

Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamına girmesi için; inşaat ve onarma işi olması, işin taahhüde bağlı olarak başkaları hesabına yapılması ve birden fazla takvim yılına sirayet etmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun sözü edilen maddesinde, inşaat işleri arasında bir ayrım yapılmamış olup tüm inşaat işleri kapsama alınmıştır. Bu çerçevede, gemi inşaatı işinin de inşaat ve onarım işi olarak kabulü gerekir. Ayrıca, Vergi Usul Kanununun 271 inci maddesinde yer alan “İnşa edilen binalarda ve gemilerde, imal edilen makine ve tesisatta, bunların inşa ve imal giderleri, satın alma bedeli yerine geçer.” hükmü ile de gemi yapımı, inşaat işi olarak kabul edilmiştir.

Aynı Kanunun “İnşaat ve onarma işlerinde işin bitimi” başlıklı 44 üncü maddesinde, inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği ve bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınacağı belirtilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisi yapmak zorunda olanlarca kurumlara avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacağı; anılan fıkranın (a) bendinde de Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de vergi kesintisi oranı %3 olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Kurumlar vergisi mükelleflerince, (dar mükellefiyete tabi kurumlarda ticari ve zirai kazançlarla sınırlı olarak) cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Tam mükellef kurumlar için geçerli olan esaslar, dar mükellef kurumlara da aynen uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinde de, ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabının cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili hesap döneminin (2000/1514 sayılı BKK ile) üçer aylık kazançları (42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi ödeyecekleri hükme bağlanmıştır.

Diğer yandan, 217 seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Geçici Vergi Kapsamına Girmeyen Kazançlar” başlıklı 1/1.2 bölümünde; “Senelere sari inşaat ve onarma işi yapan mükellefler ile noter bulunmayan yerlerde Adalet Bakanlığınca geçici yetkili noter yardımcısı olarak görevlendirilenler, bu kazançları dolayısıyla geçici vergi ödemeyeceklerdir. Ancak, söz konusu mükellefler, senelere sari inşaat ve onarma veya geçici yetkili noter yardımcılığı işlerinden elde ettikleri kazançları dışında kalan ticari veya mesleki kazançları için geçici vergi ödemek zorundadırlar.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Özelge talep formu eki sözleşmenin incelenmesinden, ihale konusu işin 4 adet römorkörün (2 adedi 60 Ton, 2 adedi 80 Ton çeki gücünde) inşa suretiyle temini işi olduğu, işin tek bir sözleşme ile taahhüt edilmesine karşın, römorkörlerin ayrı ayrı teslim edileceği, her bir römorkörün inşasının yıllara sirayet ettiği ve geçici kabulünün kısım kısım olacağının kararlaştırıldığı (her bir römorkörün ayrı geçici kabule tabi olacağı) anlaşılmıştır.

Buna göre, şirketinizce Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne taahhüt edilen 4 adet römorkör inşası işi her ne kadar tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da, söz konusu sözleşme ile her bir römorkörün ayrı ayrı teslimi öngörülüp ayrı geçici kabule bağlandığından, her bir römorkör için kazancın ayrı ayrı tespit edilmesi gerekmekte olup, her bir römorkör için geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih itibariyle kar veya zararın tespit edilerek, ilgili yıl kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

“Bütün kooperatifler için ortakların yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar, risturn istisnasından yararlanacaktır. Yönetim gideri olarak ödenen paraların risturn sayılabilmesi için kooperatif tarafından üyelere iade edilmesi gerekmektedir. İade nakden olabileceği gibi hesaben de olabilir.”

Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk. Tarih 29/02/2012

Başlık Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.
Tarih 29/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102 29/02/2012

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su

teslimi işlemi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde Bölge Müdürlüğü olarak 01.10.2011 tarihinden itibaren yaptığınız su teslimi işleminin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmamakla birlikte, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında da dernek veya vakıflara ait veya tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi ile organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamı bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan iktisadi işletmeler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin ” Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine ait iktisadi işletmeler” başlıklı (4.16.) bölümünde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 4/1 (n) maddesine ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup bu bölümün ikinci paragrafında yer alan “Öte yandan, organize sanayi bölgeleri, tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisinin konusuna girmemektedirler.

Ancak, organize sanayi bölgelerinin, muafiyet kapsamı dışındaki iktisadi işletmelerinin bulunması halinde, bu iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacakları hususu Tebliğin (2.4.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.” açıklamalarıyla organize sanayi bölgelerinin hangi iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin (2.4.) bölümünde ise “…Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir. İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü, sadece işlemler üzerinden alınan vergi, resim ve harçları kapsamakta olduğundan, organize sanayi bölgelerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde belirtilen faaliyetleri dışındaki faaliyetleri nedeniyle elde edeceği gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak değerlendirilen organize sanayi bölgeleri tüzel kişilik olarak kurumlar vergisi mükellefi olmayıp devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetleri dolayısıyla oluşan iktisadi işletmeleri nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi kapsamında yapılacak su teslimi işlemi nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, 17/4-k maddesinde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, 19 uncu maddesinde, diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olacağı, KDV ye ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

69 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimlerinin istisna kapsamında olduğu; bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimlerinin de genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olacağı açıklanmıştır.

Buna göre, bölge müdürlüğünüz tarafından organize sanayi bölgesinde yapılan su teslimleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin bu işleminin KDV Kanununun 17/4-k maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Organize sanayi bölgesi iktisadi işletmesi nasıl kurulur ?-Kemal OZMEN

gerekmektedir. Dernekler iktisadi işletmeleri iş ve işlemlerinde “………………derneği iktisadi işletmesi” adını kullanırlar.
Dernek iktisadi işletmesi nasıl kurulur?
Dernek iktisadi işletme kurulabilmesi için ilk önce dernek tüzüğünde iktisadi işletme kurulabileceğini belirtir bir hüküm yer almalıdır. Tüzükte buna benzer bir hüküm yoksa dernek iktisadi işletmesi kurulamaz. İktisadi işletme kurmak isteyen dernek, tüzüğündeki hükümler doğrultusunda genel kurul veya yönetim kurulu kararı almalıdır. Bu kararda işletmenin ünvanı, açık adresi, sermayesi, temsilcileri, bunların uyrukları ve ev adresleri, temsilin şekli, işletme konusunun açıkça gösterilmesi gerekir. Bazı dernekler bu hususları yönetmelikle de düzenleme yoluna gitmektedirler.

Bu kararı alan dernekler ilgili ticaret sicil memurluğuna aşağıdaki evraklarla birlikte tescil için başvurur.
1. İktisadi işletme kurmak istediklerini belirtir dilekçe,
2. Noterden onaylı derneğin yetkili organı tarafından 2 nüsha karar sureti,
3. Derneğin kuruluşuna izin veren valilik izin yazısının aslı veya noter onaylı sureti,
4. Dernek tüzüğünün noter onaylı son şekli,
5. İşletme temsilcilerinin nüfus cüzdanı sureti, imza beyannameleri, ikametgah belgesi,
6. Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 29. maddesine göre düzenlenen taahhütname, daktilo ile doldurulan Oda Kayıt Beyannamesi
7.İşletmenin açılışına dair kararı alan organın görev süresinin dolmadığını teyit eden son seçim veya atamaya ilişkin yetkili kurul kararı

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153’üncü maddesi gereğince; Ticaret sicil memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca iktisadi işletmesini tescil için başvuran derneklerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirmeleri gerekmektedir. Ticaret sicil memurluklarınca, vergi dairesine yapılan bu bildirimle, dernek iktisadi işletmelerinin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Derneklerin vergi dairesine ayrıca işe başlamayı bildirmesine gerek yoktur. Bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen ticaret sicil memurları hakkında işe başlamanın zamanında bildirilmemesine ilişkin usulsüzlük cezası hükümleri uygulanır.
Sonuç olarak; bu gün bir çok toplumsal alanda önemli roller üstlenmiş derneklerin amaçlarına ulaşmada gelir kaynakları yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle dernekler amaçlarına ulaşmada gerekli maddi kaynağı çoğu zaman bu işletmeler sayesinde temin edebilmektedirler. Derneklere ait iktisadi işletmelerin tanımına ve özelliklerine, Dernekler Kanunu ve Dernekler Yönetmeliği, bazı vergi kanunları ve Türk Ticaret Kanunundaki bazı hükümlerde ulaşılabilmektedir. Dernekler Yönetmeliği’nde Vergi Usul Kanununa göre defter tutacaklarına, iktisadi işletmelerin dernek eklentisi kavramı dışında yer aldığına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. İktisadi işletme kavramı esas olarak Kurumlar Vergisi Kanunu ve bu kanunun alt düzenlemelerinde tanımlanmıştır. Kurumlar Vergisi Kanununun 2’nci maddesine göre dernek iktisadi işletmeleri; dernek veya vakıflara ait veya bağlı olan, faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmelerdir.

Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hk.-Kemal OZMEN -mukteza

Başlık Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hk.
Tarih 24/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 40-737
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 40-737

24/02/2012

Konu

:

Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olan şirketiniz tarafından işletilen otelin kendi müşterileri için bir araç otoparkının bulunmadığını, bu nedenle otel müşterisi … Sendikasına ait olan aracın otel çalışanları tarafından bir başka otoparka yönlendirildiğini ancak, aracın yönlendirilen otoparktan çalındığını ve konunun mahkemeye intikal ettiğini belirterek, davacı sigorta şirketi ile yapmış olduğunuz anlaşma neticesinde şirketiniz tarafından yapılan ödeme tutarının, kurum kazancının tespitinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünü talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Safi kurum kazancı” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde ise sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, ödenen tazminatların gider yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunması şarttır. Ancak, kurumlarca işle ilgili ödenen tazminatlar, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurundan kaynaklanması halinde gider olarak yazılamamaktadır.

Buna göre, otel müşterisi … Sendikasına ait olan aracın çalınması nedeniyle şirketiniz tarafından davacı sigorta şirketine ödenen tutarın 5520 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.