İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması hk-Kemal OZMEN

Başlık İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması hk.
Tarih 04/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1197
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

MÜKELLEF HİZMETLERİ KDV GRUP MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1197

04/04/2012

Konu

:

İndirimli oranda teslimlerle ilgili iade taleplerinde iade alacağının hesaplanması.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; indirimli orana tabi süt ürünü teslimlerine yönelik yüklenilip indirim konusu yapılamayan (ciro primi, aktivasyon bedeli, hizmet bedeli ve diğer genel giderler) KDV nin aylık veya yıllık iadeye konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

KDV Kanununun 29/2 nci maddesi uyarınca, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği, şu kadar ki, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin mahsuben iade edilebileceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin ise izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mahsuben iadeye konu edilebileceği hüküm altına alınmış, iade edilecek vergi tutarının hesaplanması ve iade prosedürüne ilişkin olarak 74, 76, 99, 101, 105 ve 106 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğlerinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Öte yandan, fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilmeyip, yıl sonlarında, belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında (satış primi, hasılat primi, yıl sonu iskontosu gibi adlarla) yapılan iskontolardaki KDV uygulaması 116 Seri No. lu KDV Genel Tebliğinin (6.2.) bölümünde yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre, ciro primi, aktivasyon bedeli, hizmet bedeli ve diğer genel giderlerin doğrudan indirimli orana tabi işlemle bağlantılı olması ve indirimli orana tabi teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde ortaya çıkması halinde, bu işlemler nedeniyle yüklenilen KDV nin iade hesabına dahil edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu yüklenilen KDV ler, indirimli orana tabi işlemin gerçekleştirildiği vergilendirme döneminden sonra ortaya çıkması halinde iade hesabına dahil edilemeyecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk-Kemal OZMEN

Başlık Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk.
Tarih 06/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.32-1223
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.32-1223

06/04/2012

Konu

:

Kredi kartı ile yapılan ödemelerin müteselsil sorumluluk kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği,

İlgi kayıtlı talep formunda, kredi kartı ile yapılan alışların müteselsil sorumluluk kapsamında banka yolu ile ödeme sayılıp sayılamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KDV Kanunun 32 maddesi hükmü kapsamında yer alan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar muhtelif tarihli KDV Genel Tebliğleri ile belirlenmiş, 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin “Müteselsil Sorumluluk/İşleme Doğrudan Taraf Olanlar” başlıklı III/1.1. Bölümünde ise mal alımlarına ait katma değer vergisi dahil toplam işlem bedelinin banka aracılığı ile yada çekle yapılmış olması halinde alıcıların müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmayacakları açıklanmıştır.

Buna göre, şirket kredi kartı ile yapılan mal alımlarına ilişkin ödemeler hususunda bankalardan alınacak durumu tevsik eden bir yazı ibraz edildiği takdirde, bu alımların Tebliğin (III/1.1.) Bölümü kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, şirket ortağı veya çalışanlarına ait kredi kartı ile yapılan alımların bu kapsamda değerlendirilemeyeceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatifin su satmasi -Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.17.01-KDV- 4:2011 -14028-12-499

26/04/2012

Konu

:

Kurum lojmanlarında ilave kira bedeli karşılığında kullandırılan kuyu suyunda KDV oranı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, İşletme Müdürlüğünüzün şehir merkezinin dışında bulunan konutlarında kuyudan sağlanarak kullanılan su nedeniyle, Milli Emlak Genel Tebliği uyarınca kira bedeline eklenen ilave bedelin tabi olacağı KDV oranı hususunda bilgi istenilmektedir.

Katma Değer Vergisi Kanununun;

1/1 inci maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin,

1/3-g maddesinde ise genel ve katma bütçeli idarelere ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların ve bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetlerinin,

KDV ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Kanunun yukarıda işaret edilen hükümleri uyarınca personelinize konut kiralanması işlemi KDV ye tabi bulunmaktadır.

Öte yandan, Kanunun 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedelin ise malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan para ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan ve KDV oranlarını düzenleyen 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki II sayılı listenin (A) bölümünün 18 inci sırasının (a) bendine göre su teslimleri % 8 oranında KDV ye tabidir.

Bu hükümler uyarınca, İşletme Müdürlüğünüze ait kiralanan konutlara kuyudan sağlanarak teslim edilen su, kiralama işleminden bağımsız başka bir işlem mahiyetindedir. Bu nedenle, işletmeniz tarafından konut kira bedeline ilişkin düzenlenecek faturada, teslim edilen suyun karşılığını teşkil etmek üzere yer alacak tutara % 8 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

arsanın tapuda kooperatifiniz adına kayıtlı olmakla birlikte müteahhit firma ile yapılan sözleşme gereği müteahhit firmaya bırakılan bağımsız bölümlere tekabül eden kat irtifak payının, kooperatif tarafından veya vekalet alınmak suretiyle, müteahhit firmanın belirleyeceği üçüncü kişilere tapuda devir işlemi kooperatif adına gerçek bir satış işlemi olmadığından; söz konusu bu satış işlemi kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir.-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.55.15.01-2012-KVK-ÖZE-01-84

23/02/2012

Konu

:

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhit firmaya ait bağımsız bölümlerin satışında kooperatifin kurumlar vergisi muafiyeti.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Kooperatifiniz ile …. İnşaat Yatırım İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında her bir üye sayısı karşılığında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, müteahhit firma tarafından vekalet alınarak kendi hissesine düşen bağımsız bölümlerin satışının istendiği belirtilerek, söz konusu satış işleminin kurumlar vergisi muafiyetini ihlal edip etmeyeceği konusunda Başkanlığımızdan görüş talip edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde kooperatifler, kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise kooperatiflerin muafiyet şartları belirtilmiştir. Bu şartlar tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, kooperatiflerin ana sözleşmelerinde;

-Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması,

-Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi,

-Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması,

-Sadece ortaklarla iş görülmesi (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.)

şartlarının yazılı bulunması ve fiilen bu şartlara uyulması, yapı kooperatiflerinde bu şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermemeleri ve yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olması gerekmektedir.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde, “Yapı kooperatiflerinin, arsalarını kat karşılığı vererek işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılacaktır. Ancak, bu kooperatiflerin, her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmesi halinde, bu işlem ortak dışı işlem olarak kabul edilmeyecektir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Buna göre; kooperatif arsasını kat karşılığı müteahhit firmaya vererek kooperatif üyelerinin her bir hissesi için bir işyeri veya konut elde etmesi ve kooperatif muafiyetine ait diğer şartların da varlığı halinde, kooperatifinizin kurumlar vergisinden muaf olması mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan; arsanın tapuda kooperatifiniz adına kayıtlı olmakla birlikte müteahhit firma ile yapılan sözleşme gereği müteahhit firmaya bırakılan bağımsız bölümlere tekabül eden kat irtifak payının, kooperatif tarafından veya vekalet alınmak suretiyle, müteahhit firmanın belirleyeceği üçüncü kişilere tapuda devir işlemi kooperatif adına gerçek bir satış işlemi olmadığından; söz konusu bu satış işlemi kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi belirlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman verileceği hk.

Başlık Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi belirlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman verileceği hk.
Tarih 22/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-42-62
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-42-62

22/02/2012

Konu

:

Yıllara sari inşaat ve onarma işleri tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da her bir iş için ayrı ayrı teslim tarihi düzenlenmesi halinde kurumlar vergisi beyannamesinin ne zaman düzenleneceği hususu

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin uluslararası ihale yoluyla Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden aldığı 4 adet romörkörün imal ve inşası işinin tek bir sözleşme kapsamında, her bir romörkörün teslim tarihi ayrı ayrı belirtilmek suretiyle taahhüt edildiği belirtilerek, 2011 yılının dördüncü geçici vergi döneminde imal ve inşası tamamlanarak teslim edilen 2 adet romörköre ilişkin vergilendirmenin 2011 hesap dönemi dördüncü dönem geçici vergi beyannamesi ve kurumlar vergisi beyannamesi ile yapılıp yapılmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasında, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği hükme bağlanmıştır.

Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamına girmesi için; inşaat ve onarma işi olması, işin taahhüde bağlı olarak başkaları hesabına yapılması ve birden fazla takvim yılına sirayet etmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun sözü edilen maddesinde, inşaat işleri arasında bir ayrım yapılmamış olup tüm inşaat işleri kapsama alınmıştır. Bu çerçevede, gemi inşaatı işinin de inşaat ve onarım işi olarak kabulü gerekir. Ayrıca, Vergi Usul Kanununun 271 inci maddesinde yer alan “İnşa edilen binalarda ve gemilerde, imal edilen makine ve tesisatta, bunların inşa ve imal giderleri, satın alma bedeli yerine geçer.” hükmü ile de gemi yapımı, inşaat işi olarak kabul edilmiştir.

Aynı Kanunun “İnşaat ve onarma işlerinde işin bitimi” başlıklı 44 üncü maddesinde, inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği ve bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınacağı belirtilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisi yapmak zorunda olanlarca kurumlara avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacağı; anılan fıkranın (a) bendinde de Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de vergi kesintisi oranı %3 olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Kurumlar vergisi mükelleflerince, (dar mükellefiyete tabi kurumlarda ticari ve zirai kazançlarla sınırlı olarak) cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Tam mükellef kurumlar için geçerli olan esaslar, dar mükellef kurumlara da aynen uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinde de, ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabının cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili hesap döneminin (2000/1514 sayılı BKK ile) üçer aylık kazançları (42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi ödeyecekleri hükme bağlanmıştır.

Diğer yandan, 217 seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Geçici Vergi Kapsamına Girmeyen Kazançlar” başlıklı 1/1.2 bölümünde; “Senelere sari inşaat ve onarma işi yapan mükellefler ile noter bulunmayan yerlerde Adalet Bakanlığınca geçici yetkili noter yardımcısı olarak görevlendirilenler, bu kazançları dolayısıyla geçici vergi ödemeyeceklerdir. Ancak, söz konusu mükellefler, senelere sari inşaat ve onarma veya geçici yetkili noter yardımcılığı işlerinden elde ettikleri kazançları dışında kalan ticari veya mesleki kazançları için geçici vergi ödemek zorundadırlar.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Özelge talep formu eki sözleşmenin incelenmesinden, ihale konusu işin 4 adet römorkörün (2 adedi 60 Ton, 2 adedi 80 Ton çeki gücünde) inşa suretiyle temini işi olduğu, işin tek bir sözleşme ile taahhüt edilmesine karşın, römorkörlerin ayrı ayrı teslim edileceği, her bir römorkörün inşasının yıllara sirayet ettiği ve geçici kabulünün kısım kısım olacağının kararlaştırıldığı (her bir römorkörün ayrı geçici kabule tabi olacağı) anlaşılmıştır.

Buna göre, şirketinizce Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne taahhüt edilen 4 adet römorkör inşası işi her ne kadar tek bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olsa da, söz konusu sözleşme ile her bir römorkörün ayrı ayrı teslimi öngörülüp ayrı geçici kabule bağlandığından, her bir römorkör için kazancın ayrı ayrı tespit edilmesi gerekmekte olup, her bir römorkör için geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih itibariyle kar veya zararın tespit edilerek, ilgili yıl kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk. Tarih 29/02/2012

Başlık Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su tesliminin kvk ve kdv karşısındaki durumu hk.
Tarih 29/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.55.15.01-2011-KVK-ÖZE-05-102 29/02/2012

Konu : Organize Sanayi Bölgesinde yapılan su

teslimi işlemi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde Bölge Müdürlüğü olarak 01.10.2011 tarihinden itibaren yaptığınız su teslimi işleminin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi karşısındaki durumu hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, dernek ve vakıflar kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmamakla birlikte, aynı maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında da dernek veya vakıflara ait veya tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi ile organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamı bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan iktisadi işletmeler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin ” Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine ait iktisadi işletmeler” başlıklı (4.16.) bölümünde, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 4/1 (n) maddesine ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup bu bölümün ikinci paragrafında yer alan “Öte yandan, organize sanayi bölgeleri, tüzel kişilikleri itibarıyla kurumlar vergisinin konusuna girmemektedirler.

Ancak, organize sanayi bölgelerinin, muafiyet kapsamı dışındaki iktisadi işletmelerinin bulunması halinde, bu iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacakları hususu Tebliğin (2.4.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilecektir.” açıklamalarıyla organize sanayi bölgelerinin hangi iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin (2.4.) bölümünde ise “…Kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğu kabul edilecektir. İktisadi işletmenin tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerekir. Aksi halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemez.” denilmek suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.

Öte yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesinde yer alan “OSB tüzel kişiliği, bu Kanunun uygulanması ile ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü, sadece işlemler üzerinden alınan vergi, resim ve harçları kapsamakta olduğundan, organize sanayi bölgelerinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde belirtilen faaliyetleri dışındaki faaliyetleri nedeniyle elde edeceği gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak değerlendirilen organize sanayi bölgeleri tüzel kişilik olarak kurumlar vergisi mükellefi olmayıp devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetleri dolayısıyla oluşan iktisadi işletmeleri nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi kapsamında yapılacak su teslimi işlemi nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu, 17/4-k maddesinde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den müstesna olduğu, 19 uncu maddesinde, diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olacağı, KDV ye ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

69 Seri no.lu KDV Genel Tebliğinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimlerinin istisna kapsamında olduğu; bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimlerinin de genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olacağı açıklanmıştır.

Buna göre, bölge müdürlüğünüz tarafından organize sanayi bölgesinde yapılan su teslimleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin bu işleminin KDV Kanununun 17/4-k maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Organize sanayi bölgesi iktisadi işletmesi nasıl kurulur ?-Kemal OZMEN

gerekmektedir. Dernekler iktisadi işletmeleri iş ve işlemlerinde “………………derneği iktisadi işletmesi” adını kullanırlar.
Dernek iktisadi işletmesi nasıl kurulur?
Dernek iktisadi işletme kurulabilmesi için ilk önce dernek tüzüğünde iktisadi işletme kurulabileceğini belirtir bir hüküm yer almalıdır. Tüzükte buna benzer bir hüküm yoksa dernek iktisadi işletmesi kurulamaz. İktisadi işletme kurmak isteyen dernek, tüzüğündeki hükümler doğrultusunda genel kurul veya yönetim kurulu kararı almalıdır. Bu kararda işletmenin ünvanı, açık adresi, sermayesi, temsilcileri, bunların uyrukları ve ev adresleri, temsilin şekli, işletme konusunun açıkça gösterilmesi gerekir. Bazı dernekler bu hususları yönetmelikle de düzenleme yoluna gitmektedirler.

Bu kararı alan dernekler ilgili ticaret sicil memurluğuna aşağıdaki evraklarla birlikte tescil için başvurur.
1. İktisadi işletme kurmak istediklerini belirtir dilekçe,
2. Noterden onaylı derneğin yetkili organı tarafından 2 nüsha karar sureti,
3. Derneğin kuruluşuna izin veren valilik izin yazısının aslı veya noter onaylı sureti,
4. Dernek tüzüğünün noter onaylı son şekli,
5. İşletme temsilcilerinin nüfus cüzdanı sureti, imza beyannameleri, ikametgah belgesi,
6. Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 29. maddesine göre düzenlenen taahhütname, daktilo ile doldurulan Oda Kayıt Beyannamesi
7.İşletmenin açılışına dair kararı alan organın görev süresinin dolmadığını teyit eden son seçim veya atamaya ilişkin yetkili kurul kararı

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153’üncü maddesi gereğince; Ticaret sicil memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca iktisadi işletmesini tescil için başvuran derneklerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirmeleri gerekmektedir. Ticaret sicil memurluklarınca, vergi dairesine yapılan bu bildirimle, dernek iktisadi işletmelerinin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Derneklerin vergi dairesine ayrıca işe başlamayı bildirmesine gerek yoktur. Bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen ticaret sicil memurları hakkında işe başlamanın zamanında bildirilmemesine ilişkin usulsüzlük cezası hükümleri uygulanır.
Sonuç olarak; bu gün bir çok toplumsal alanda önemli roller üstlenmiş derneklerin amaçlarına ulaşmada gelir kaynakları yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle dernekler amaçlarına ulaşmada gerekli maddi kaynağı çoğu zaman bu işletmeler sayesinde temin edebilmektedirler. Derneklere ait iktisadi işletmelerin tanımına ve özelliklerine, Dernekler Kanunu ve Dernekler Yönetmeliği, bazı vergi kanunları ve Türk Ticaret Kanunundaki bazı hükümlerde ulaşılabilmektedir. Dernekler Yönetmeliği’nde Vergi Usul Kanununa göre defter tutacaklarına, iktisadi işletmelerin dernek eklentisi kavramı dışında yer aldığına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. İktisadi işletme kavramı esas olarak Kurumlar Vergisi Kanunu ve bu kanunun alt düzenlemelerinde tanımlanmıştır. Kurumlar Vergisi Kanununun 2’nci maddesine göre dernek iktisadi işletmeleri; dernek veya vakıflara ait veya bağlı olan, faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmelerdir.

Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hk.-Kemal OZMEN -mukteza

Başlık Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hk.
Tarih 24/02/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 40-737
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 40-737

24/02/2012

Konu

:

Otele ait olmayan otoparkta bulunan müşteri aracının çalınması halinde otel işletmesi tarafından sigorta şirketine ödenen tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olan şirketiniz tarafından işletilen otelin kendi müşterileri için bir araç otoparkının bulunmadığını, bu nedenle otel müşterisi … Sendikasına ait olan aracın otel çalışanları tarafından bir başka otoparka yönlendirildiğini ancak, aracın yönlendirilen otoparktan çalındığını ve konunun mahkemeye intikal ettiğini belirterek, davacı sigorta şirketi ile yapmış olduğunuz anlaşma neticesinde şirketiniz tarafından yapılan ödeme tutarının, kurum kazancının tespitinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünü talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Safi kurum kazancı” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde ise sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, ödenen tazminatların gider yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunması şarttır. Ancak, kurumlarca işle ilgili ödenen tazminatlar, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurundan kaynaklanması halinde gider olarak yazılamamaktadır.

Buna göre, otel müşterisi … Sendikasına ait olan aracın çalınması nedeniyle şirketiniz tarafından davacı sigorta şirketine ödenen tutarın 5520 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Şirketçe ödenen mahkeme harcı, avukatlık ücreti ve faizin gider olarak gösterilip gösterilmeyeceği -Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

MERSİN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.33.15.01-2010-721-15-32

15/03/2012

Konu

:

Şirketçe ödenen mahkeme harcı, avukatlık ücreti ve faizin gider olarak gösterilip gösterilmeyeceği

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararına istinaden ödenen mahkeme harcı, avukatlık ücreti ve faiz tutarının, safi kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (3) numaralı bendinde ise işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilam veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği; aynı Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde de her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların gider olarak yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde; sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar ile tazminat giderlerinin kurum kazançlarının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere, ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunması şarttır. Ancak, kurumlar tarafından işle ilgili ödenen tazminatlar sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurlarından kaynaklanması halinde gider olarak yazılamayacaktır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, dilekçeniz ekinde yer alan Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/…/2009 tarihli Kararına istinaden ödenecek mahkeme harcı, avukatlık ücreti ve faiz tutarı, işle ilgili olması ve kurumun kendisinin, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurlarından doğmamış bulunması şartıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sermayeye ilave edilen kurum kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı ile sermayeye ilave edilen tutarların gerçek kişi ortaklar tarafından beyan edilip edilmemesi hk.-Kemal OZMEN

KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER

Kanun Son güncelleme:14/05/2012
Madde:

Başlangıç: / / Bitiş: / /

Başlık Sermayeye ilave edilen kurum kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı ile sermayeye ilave edilen tutarların gerçek kişi ortaklar tarafından beyan edilip edilmemesi hk.
Tarih 16/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-1045
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-1045

16/03/2012

Konu

:

Sermayeye ilave edilen kurum kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı ile sermayeye ilave edilen tutarların gerçek kişi ortaklar tarafından beyan edilip edilmemesi hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formu ile ek dilekçenizde kurum kazancınızın ortaklara dağıtılmadığını ve sermayeye ilave edileceğini belirterek sermayeye ilave edilecek olan kurum kazancınızın tevkifata tabi olup olmadığı ile bu tutarlar için gerçek kişi ortaklarınızın menkul sermaye iradı beyanında bulunmasının gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de ticaret şirketlerinin vergi sorumlusu sıfatıyla madde bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı maddenin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b/i) alt bendinde tam mükellef kurumlar tarafından, tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) %15 oranında (2009/14592 sayılı B.K.K. ile 03/02/2009 tarihinden geçerli olmak üzere) vergi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, vergilendirilmiş kurum kazancınızın sermayeye ilave edilmesi işleminin kar dağıtımı olarak değerlendirilmesi söz konusu olmadığı gibi, sermayeye ilave edilen bu tutarların Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulması ya da şirketinizin gerçek kişi ortakları tarafından beyan edilmesi gerekmemektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Ücretlilere nakdi olarak ödenecek yemek bedelinin gelir vergisinden istisna edilmesinin mümkün olup olmadığı-Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.35.16.01-120.03.05.06-373

29/03/2012

Konu

:

Ücretlilere nakdi olarak ödenecek yemek bedelinin gelir vergisinden istisna edilmesinin mümkün olup olmadığı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin ihale kapsamında almış olduğu işlerle ilgili ihale makamının idari şartnamesinde hazırlamış olduğu yemek, yol ve giyecek giderlerinin açıklandığı 25.3.2 maddesine istinaden, tüm personele günlük brüt 17,00.- TL tutarında yemek bedelinin nakdi olarak ödeneceği ve aylık 26 gün üzerinden hesaplanacağı, ayrıca yemek bedellerinin bordroda gösterileceği belirtilerek, nakdi olarak işçiye bordro üzerinden ödenen söz konusu yemek bedelinin istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda bilgi talep edilmektedir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 61’inci maddesinde;

“Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”

hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanunun “Ücretlerde Müteferrik İstisnalar”başlıklı 23’üncü maddesinde;

“Aşağıda yazılı ücretler Gelir Vergisi’nden istisna edilmiştir:

8. Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 800 000 lirayı (280 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2012 yılında uygulanmak üzere 11,70 TL.) aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakten yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.);

…” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan aynı Kanunun 94’üncü maddesinde kimlerin tevkifat yapacağı belirtilmiş olup; (1) numaralı bendinde; hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı hükmü yer almıştır.

Yukarıda yer alan hükümlere göre, şirketinizin ihale kapsamında almış olduğu işlerde çalıştıracağı işçilere verilecek yemek bedellerinin nakit olarak işçinin kendisine ödenmesi halinde, bu tutarların gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmamakta olup, söz konusu ödemelerin ücret olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 61, 94, 103 ve 104’üncü maddelerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Türk Kooperatifçiliğinin Durumu Ve Geleceği”

“Türk Kooperatifçiliğinin Durumu Ve Geleceği”

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdür Vekili Kalender: “Merkezi yönetim yetki ve görevlerini taşraya dağıtmaya başladı. Kararlar yerelde verilmeye başlandı”

Biga’da, “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı” nedeniyle “Türk Kooperatifçiliğinin Durumu ve Geleceği” konulu panel düzenlendi.

Biga Belediyesi Kültür Sarayı’nda düzenlenen panele konuşmacı olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdür Vekili İsmail Kalender, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yönetim ve Organizasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kara ve Çanakkale İli Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Hayati Güre katıldı.

2012 uluslararası kooperatifler yılının Birleşmiş Milletler tarafından belirlendiğini anlatan Kalender, kooperatifçiliğin geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Kalender, son yıllarda dünyada hızlı bir değişim süreci yaşandığını belirterek, küreselleşme denilen bu sürecin belli sonuçlarıda birlikte getirdiğini söyledi.

Kooperatif genel kurul başvurusu -Kemal OZMEN

T.C.
​SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
​ Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü

Sayı : B.14.0.TGM.0.10.00.02​
Konu : Kooperatif ve Üst Kuruluşları Genel Kurul
Toplantıları ile Bakanlık Temsilcileri

………………… VALİLİĞİNE
(Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)
(Genelge Sıra No: )

​Kooperatifler ve üst kuruluşlarının genel kurul toplantıları ile ilgili hizmetlerin gereği gibi yürütülmesi ve uygulama birliğinin sağlanması amacıyla, Bakanlık Temsilcisi için başvuruda bulunulması, Bakanlık Temsilcilerinin görevlendirilmesi, toplantıya katılımı, tutanak ve raporların düzenlenmesi konularında aşağıdaki hususlara uygun hareket edilmesi gerekli görülmektedir.
​Bu genelge, 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 13 üncü ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 86 ncı maddesine dayanılarak yayımlanmıştır.
Bakanlık Temsilcisi Görevlendirilmesi
1) Kooperatifler ve üst kuruluşlarınca, genel kurul toplantıları için Bakanlık Temsilcisi görevlendirilmesi isteminde bulunulması zorunludur. Başvuru sırasında kullanılacak yazı örneği genelge ekinde yer almakta olup (EK:1), başvuru ile birlikte;
– Çağrı için alınan kararın örneği (yönetim kurulu, denetim kurulu veya tasfiye memurları, üst birlik yönetim kurulu kararı ya da kesinleşme şerhli mahkeme kararı),
– Çağrıyı yapanların yetkili olduklarını gösteren belge (Başvuru sahipleri, ticaret sicil memurluğundan kooperatifi temsile yetkili son yönetim kurulu üyeleri olduklarını gösterir yazı alacaklardır. Ticaret sicil memurluklarınca verilecek bu yazıda, başvuru sahiplerinin kooperatifin temsili konusunda yetkili oldukları, yetkilerinin başlangıç tarihi, yetki süreleri dolmuşsa yetkinin bitiş tarihi vb. hususlara yer vereceklerdir. Azlık tarafından çağrı yapılmakta ise çağrı iznini veren kesinleşme şerhli mahkeme kararı),
– Toplantı gündemi,
– Vezne alındısı
genel kurul toplantı tarihinden en az 15 gün önce İl Müdürlüğüne teslim edilmesi gerekmektedir.
Yapılan başvurularda belgeler incelendikten sonra eksiklikler, ilgililere bildirilerek tamamlanması istenilecektir. Buna rağmen, herhangi bir belge eksikliği halinde veya 15 günlük süreye uyulmadan yapılan başvurularda müracaat usulüne uygun yapılmış sayılmayacak ve temsilci görevlendirilmeyecektir.
Öte yandan, Bakanlık Temsilcilerinin her biri için yatırılan ücret tutarının, Bakanlığımızca belirlenen miktara uygun olarak yatırılıp yatırılmadığı kontrol edilecek, belirlenen miktarın altında ücret yatıran kooperatiflere temsilci görevlendirilmeyecektir.
2) Genel kurul toplantılarını üç yıl üst üste yapmayarak kanunen dağılmış sayılan kooperatiflerin veya üst kuruluşlarının genel kurul toplantısı için Bakanlık Temsilcisi müracaatında bulunmaları halinde, toplantı gündeminde münhasıran tasfiye kararı alınması yönünde madde bulunup bulunmadığına bakılması zorunludur. Sözkonusu durumu içeren bir gündem maddesi yoksa, temsilci görevlendirilmeyecek, ancak faaliyetlerinin devam ettiğine dair mahkemece verilmiş karar bulunması halinde temsilci görevlendirilebilecektir.
3) Genel kurul toplantılarını çalışma saatleri içerisinde yapan kooperatif ve üst kuruluşların, Bakanlık Temsilcisi ücretini çalışma saatleri için belirlenen ücretten, toplantılarını çalışma saatleri dışında yapan kooperatif ve üst kuruluşların ise Bakanlık Temsilcisi ücretini çalışma saatleri dışı için belirlenen ücretten yatırmaları gerekmektedir.
Genel kurul toplantısına katılan temsilci sayısına denk düşen tutardan fazla yatırılan temsilci ücretleri bilahare iade edilecektir.
4) İl merkezi dışında yapılan genel kurul toplantılarına katılan Bakanlık Temsilcilerine, Maliye Veznesine yatırılan temsilci ücreti dışında, İl Müdürlüğünce geçici görev yolluğu ödenecektir.
5) Genel kurul toplantılarının yoğun olduğu dönemlerde, temsilci isteminde bulunan kooperatiflerin ortak sayıları, türleri, genel kurul gündeminde önemli hususların bulunup bulunmadığı, sorunlu olup olmadıkları, genel kurul toplantısının yapılacağı yer ile İl Müdürlüklerinde temsilci olarak görevlendirilebilecek personel sayısı da göz önünde bulundurularak öncelikle temsilci gönderilmesi zorunlu görülenlerin talepleri karşılanacak, önemine göre bir toplantı için en fazla iki temsilci görevlendirilecek, bir temsilci günde ikiden fazla toplantı için görevlendirilmeyecektir.
6) Genel kurul toplantıları için yalnızca; Bakanlık merkez veya taşra teşkilatında memur olarak görev yapan, en az lise mezunu ve Bakanlıkça kooperatifçilik konusunda düzenlenen eğitime katılmış ve başarı sağlamış olan personelin temsilci olarak görevlendirilmesi, bu şekilde temsilci görevlendirilememesi halinde Bakanlığımız merkez veya taşra teşkilatında çalışan diğer Devlet memurları arasından temsilci görevlendirilmesi gerekmektedir.
Şoför, hizmetli, bekçi gibi personelin durumu ve yürüttüğü hizmetlerin özelliği, temsilcilik için aranan nitelik ve şartlar bakımından elverişli bulunmadığından bu statüdeki personel genel kurul toplantılarında temsilci olarak veya başka adlar altında görevlendirilmeyecektir.
7) Bakanlık Temsilcisi görevlendirmelerinin; başarı, disiplin, saygı, uyumluluk, gayret, sağlık gibi kriterler gözetilerek, dengeli ve hakkaniyete uygun sayıda yapılmasına özen gösterilecektir.
8) Bakanlığımız İl Müdürlerinin hiyerarşik konumları ile Bakanlık Temsilcileri ve genel kurul toplantıları ile ilgili sorunların sonuçlandırılmasında ifa ettikleri görevler dikkate alındığında; İl Müdürlerimizin kooperatif ve üst kuruluşlarının genel kurul toplantılarında görev almaları uygun görülmemekte, ancak Valilik Makamının takdirine bağlı olarak özel durumu bulunan kooperatif ve üst kuruluşların genel kurul toplantılarına Bakanlık Temsilcisi sıfatıyla katılmalarında sakınca görülmemektedir.
9) 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 87 nci maddesine göre, genel kurul toplantısı öncesi Bakanlık Temsilcisi talebi yasal bir zorunluluk olduğundan, usulüne uygun olarak temsilci talebinde bulunulmadığı takdirde genel kurul toplantılarının geçersizliği konusunda, ilgililer ve gerektiğinde Ticaret Sicil Memurlukları uyarılmalıdır.
Genel Kurul Toplantısı Hazırlığı ve Açılışı
10) Bakanlık Temsilcisi, görevlendirildiği toplantılara Devlet memuruna yakışır kılık ve kıyafetle zamanında gitmelidir.
11) Bakanlık Temsilcisinin genel kurula hitaben yapacağı konuşma metni genelgemiz ekinde yer almakta olup söz konusu konuşma metninin, açılıştan önce (toplantı yeter sayısı varsa) Bakanlık Temsilcileri tarafından mutlaka okunması gerekmektedir (EK:2).
12) Bakanlık Temsilcisi toplantı açılmadan önce, genel kurulun toplantıya çağrı şekli, gazete ilanı ve yazılı bildirim gibi konularda kanun ve anasözleşme hükümlerine uyulup uyulmadığını incelemeli; toplantıya asaleten ve vekaleten katılanların sayısının rakamla ve yazıyla tutanağa geçirilmesini sağlamalı; toplantı yeter sayısı, ilan edilen toplantı saatinden bir saat sonrasına kadar beklenmesine rağmen sağlanamamışsa genel kurulu toplantıya çağıran yetkililer ile tutanağı düzenleyerek toplantı yerinden ayrılmalıdır.
13) Bakanlık Temsilcisi, ortaklar listesinin Türk Ticaret Kanunu ve anasözleşme hükümlerine uygun şekilde düzenlenip düzenlenmediğini, ortaklar ve temsilciler tarafından imzalanıp imzalanmadığını inceledikten sonra imzalamalı ve bu listenin, ortaklar tarafından görülebilecek bir yere asılmasını sağlamalıdır.
14) Bakanlık Temsilcisi, ilke olarak bizzat kimlik denetimi yapmamalı, ortakların ya da temsilcilerinin kimliklerinin ve temsil belgelerinin imza sırasında ibraz edilip edilmediğini inceleyerek gerektiğinde uyarılarda bulunmalı; ancak şikayet veya ihbar olduğunda ya da kuşku duyulduğunda kimlik denetimini bizzat yapmalıdır. Ayrıca faks ile gönderilen ya da aslı ibraz edilmeyen temsil belgelerinin (vekaletnamelerin) geçerli olmadığı belirtilmelidir.
15) Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların hak ve yükümlülükleri devam ettiğinden genel kurula katılma, seçme ve seçilme haklarını kullanmaları sağlanmalıdır.
16) Genel kurul toplantısının yönetiminin, ortaklar veya üst kuruluş temsilcilerinden seçilen başkan ve üyeler tarafından yürütülmesine dikkat edilmeli; divan heyetinin seçimi titizlikle izlenmelidir. Bakanlık Temsilcisi, genel kurul toplantısının sevk ve idaresine karışmamalı, ancak gerektiğinde divan başkanını ve genel kurulu uyarmalı, yol göstermeli ve açıklama yapmalıdır.
​17) Genel kurul toplantısı için birden fazla Bakanlık Temsilcisinin görevlendirilmesi durumunda, toplantının her iki temsilcinin huzurunda açılması ilke olmakla birlikte, temsilcilerin aynı anda gelememesi durumunda, diğer temsilci makul bir süre beklenecek, bu süre içinde de gelmediği takdirde toplantı mevcut temsilcinin gözetiminde açılacaktır. Toplantının açılmasından sonra gelen temsilci toplantıya katılmayacaktır.
18) Kanun ve Tüzükte belirtilen bir saatlik süre beklendikten sonra toplantının Bakanlık Temsilcisi olmadan açılması durumunda, bu toplantılara temsilciler sonradan katılmayacaktır.
​Gündem Maddelerinin Görüşülmesi, Kararların Alınması ve Tutanağın Yazılması
19) Bakanlık Temsilcisi; genel kurulda, toplantıyla ilgili olarak kendisine sorulan soruları cevaplandırmalı, toplantının kanun ve anasözleşmeye uygun olarak yürütülmesini sağlamak için gereken açıklamaları yapmalıdır.
Bilhassa gergin ortamda geçen genel kurul toplantılarında açıklama ve uyarılar kısa, açık, kesin ve uygun bir dille yapılmalı, tereddütlü ifadeler kullanılmamalı, taraflı izlenimi verecek konuşmalardan kaçınılmalı, karmaşık ya da tartışmalı konularda konu iyi biliniyorsa açıklama yapılmalı, mümkünse ilgili kanun ve anasözleşme hükmü hemen bulunup yüksek sesle okunmalıdır.
Divan başkanı ve ortaklar ile herhangi bir tartışmadan kaçınılmalı, toplantıyı terk etme gibi bir davranışa kesinlikle girilmemelidir.
20) Divan başkanı ve katip üyeler toplantıyı yönetebilecek ve tutanağı yazabilecek bilgi ve yeteneğe sahip değilse, Bakanlık Temsilcisi divana yardımcı olmalı; tutanağı bizzat yazmamalı, yapılan konuşmaların ve alınan kararların tutanağa yazılmasına nezaret etmelidir.
21) Genel kurul toplantı tutanağının, toplantının yapıldığı yerde yazılıp imzalanması zorunlu olup tutanağın toplantı yerinde, genel kurul divanınca düzgün ve okunaklı biçimde yazdırılmasına Bakanlık Temsilcisince yardımcı olunmalıdır. Toplantı tutanağının, toplantının yapıldığı yer ve zamanda yazılıp imzalanmaması durumunda Bakanlık Temsilcisi, tutanağa imza atmamalı, bu konuda tutanağa şerh düşerek bu şerhi imzalamalı, raporunda bu hususa yer vermeli ve toplantıda alınan kararlardan raporunda kısaca bahsetmelidir. Şerhli tutanak İl Müdürlüğü tarafından acele olarak Ticaret Sicil Memurluğu’na intikal ettirilmeli ve genel kurul toplantı tutanağının tescil edilmemesi istenmelidir.
22) Bakanlık Temsilcileri genel kurul toplantısında kanun ve anasözleşmeye aykırı karar alındığı veya karar nisabı bulunmadığının sayısal olarak tespit edildiği durumlarda, kararların geçerli olmayacağı yönünde gerekli uyarılarda bulunmalı, buna rağmen karar alınmışsa alınan kararlar hakkındaki görüş ve itirazlarını tutanakta ve temsilci raporunda belirtmelidir. Tutanak ve temsilci raporu İl Müdürlüğü tarafından acele olarak Ticaret Sicili Memurluğuna gönderilmeli ve tescil yapılmaması istenmelidir.
23) Genel kurul tutanağında, görüşmelerin içeriği, söz alanların kimler olduğu, kimlerin alınan kararlara karşı muhalefet şerhi düştükleri ve muhalefet sebepleri, lehte, aleyhte ve çekimser oyların sayıları ile bilinmesi gerekli diğer hususlar açıkça belirtilmelidir.
Toplantı sırasında önerge verilmesi durumunda, önergelerden özetle söz edilip alınan kararlar açıkça yazılmalı, önergelerin özetlenemeyecek kadar uzun ve karmaşık olması gibi durumlarda tutanağa geçirilmekle birlikte önergelerin tüm sayfalarının altları divan üyeleri ve Bakanlık Temsilcisi tarafından imzalanmalı ve önergeler tutanağa ek yapılmalıdır.
Süre darlığı ya da başka bir toplantıya yetişebilme nedenleriyle yükümlülükler aksatılmamalıdır.
24) 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 46 ncı maddesine göre, dörtten az olmamak üzere ortakların en az 1/10’u tarafından genel kurul toplantısından en az 20 gün önce yazılı olarak bildirilecek hususların gündeme alınması zorunlu olduğundan, gündem ortaklara duyurulduktan sonra başvuru yapıldığı takdirde, konu yine de gündeme eklenmeli; bu yasal zorunluluğa yönetim kurulu uymamışsa genel kurul divan başkanının konuyu gündeme alması sağlanmalıdır. Ancak istemde bulunan 1/10 ortağın, yasal başvuruyu zamanında yaptığını divan başkanına kanıtlaması da istenmelidir.
25) Gündemin görüşülmesine geçilmeden önce, gündeme madde eklenmesi hususunda teklif bulunup bulunmadığının genel kurula sorulması konusunda divan başkanlığı yönlendirilmelidir.
26) Bakanlığımız Müfettişleri ve Kontrolörlerince yapılan denetim veya incelemeler ile İl Müdürlüklerince yapılan ön incelemeler sonucunda gönderilen talimatın bir örneği Bakanlık Temsilcisinde bulunmalı; talimatlar gündeme alınmış ise ilgili gündem maddesinde görüşülmesine nezaret edilmeli, gündeme alınmamış ise yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin gündem maddesinde sözkonusu talimatlarla ilgili olarak Bakanlık Temsilcisi tarafından genel kurula ayrıntılı bir şekilde açıklama yapılmalıdır.
27) Gündemde anasözleşme değişikliği varsa, Bakanlık Temsilcisi, Bakanlıkça ön izin verilip verilmediğini araştırmalı, ön izin alınmamışsa genel kurula gerekli uyarılarda bulunmalıdır.
28) Bakanlığımızca hazırlanan örnek anasözleşmelerde, ibra edilmeyen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bu organlara aynı genel kurulda tekrar seçilemeyecekleri hükme bağlandığından, ibra edilmeyen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin aday olamayacakları konusunda divan başkanı ve genel kurul uyarılmalıdır.
29) Genel kurul toplantısında, yönetim ve denetim kurulu raporları ile bilanço ve gelir gider cetvelinin mutlaka okunması konusunda gerekli uyarılar yapılmalıdır.
30) Yönetim ve denetim kurulları üyeliklerine seçilme koşullarına ilişkin kanun ve anasözleşme hükümlerinin, seçimlere geçilmeden önce gerektiğinde genel kurula okunması ve üyelerin kaç yıl için seçildiğinin tutanakta belirtilmesi sağlanmalıdır.
31) Yanlış yazılan kelime, rakam ve satırlar karalanmamalı, okunacak biçimde ortasından tek çizgiyle iptal edilmeli, yanına parantez içinde (çizildi) denilerek doğrusu yazılmalıdır. Ay adları, bir ve iki basamaklı sayılar, rakamla değil yazıyla yazılmalı; tutanakta sonradan ilaveler yapılmasına imkan verebilecek boşluklar olmamalı ve çıkıntı yapılmamalıdır. Tutanağın son kısmına, genel kurulun bitiş saati mutlaka yazdırılmalıdır.

Değer artış kazancı hk.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-2011- GVK- Mük80-2-13

03/01/2012

Konu

:

Değer artış kazancı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 08.08.2007 tarihinde satın aldığınız ve alış bedeli 68.700 TL olan arsanızı 18.01.2010 tarihinde zarar ederek 60.000 TL’ye sattığınızı ancak söz konusu arsanın satışı için belediyeye gidildiğinde belediye tarafından emlak vergi değerinin henüz kesinleşmediği bildirilerek, emlak vergisi beyannamesi üzerinde belirtilen 17.143,00 TL bedelin üzerinin çizildiği ve 99.000 TL olarak yazıldığı bu nedenle tapudaki alış satış bedellerine bakıldığında arsanın 18.000 TL’ye alınıp 99.000 TL’ye satıldığının göründüğünü belirterek satışını yaptığınız söz konusu gayrimenkul dolayısıyla değer artışı kazancı yönünden vergilendirilmenize esas olmak üzere satış bedeli olarak gerçek satış bedelinin mi, yoksa bu değerden daha yüksek olan tapu harcına esas alınan emlak vergisi değerinin mi dikkate alınacağı hususunda Başkanlığımız görüşü istenilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Değer Artışı Kazançları” başlıklı Mükerrer 80 inci maddesinde;

“Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

…..

6-İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70’inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin zirai istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.)

Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

Bir takvim yılında elde edilen değer artış kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, (1.1.2010 tarihinden geçerli olmak üzere) 7.700 Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.

…”

hükmüne yer verilmiştir.

Diğer yandan, aynı Kanunun “Safi değer artışı” başlıklı Mükerrer 81 inci maddesinde;

“Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarmadolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hasılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanunu’nun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.

Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır.

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında arttırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır.”

hükmü yer almıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun, mükerrer 298/C maddesinde ise “Vergi Kanunlarında yer alan “toptan eşya fiyatları genel endeksi” ibaresi “üretici fiyatları genel endeksi” ve “TEFE” ibaresi “ÜFE” olarak uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre, söz konusu gayrimenkulün elden çıkarılma bedelinden; endeksleme yapılmak suretiyle bulunacak iktisap bedeli ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve uhdenizde kalan giderler ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi sonucu kalan tutarın ilgili yıl için belirlenen istisna miktarını aşması halinde aşan kısmın değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, değer artışı kazancının matrahının hesabında gerçek satış bedelinin dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, gayrimenkulün satış bedelinin tapu harcının matrahını oluşturan emlak vergisi tarhına esas bedelden daha düşük veya yüksek olduğu durumlarda satışa ilişkin tapu harç matrahının değil, gerçek satış bedelinin dikkate alınması gerekmektedir.

Dilekçeniz ekinde yer alan alım ve satıma ilişkin tapu senetlerinin incelenmesinden, 08.08.2007 tarihinde alınan gayrimenkulün, 5 yıllık süre içerisinde 19.01.2010 tarihinde satıldığı anlaşıldığından yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca vergilendirilmesi gereken bir kazancın ortaya çıkması halinde değer artışı kazancı olarak beyan edilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatife ait işyerlerinin koperatife üye olmayan üçüncü şahıslara kiraya verilmesinde, bu kiralama işleminden kaynaklanan kira gelirlerin KDV’ye tabi olup olmayacağı, kurumlar vergisi mükellefi olunup olunmayacağı, fatura ve belge düzeninin ne şekilde olacağı, ortaklardan alınan aidatların gelir olarak kaydedilip kaydedilmeyeceği, Ba-Bs bildirim formlarının verilip verilmeyeceği ve yapılan masrafların gider olarak gösterilip gösterilemeyeceği hk. Tarih 22/03/2012

Başlık Kooperatife ait işyerlerinin koperatife üye olmayan üçüncü şahıslara kiraya verilmesinde, bu kiralama işleminden kaynaklanan kira gelirlerin KDV’ye tabi olup olmayacağı, kurumlar vergisi mükellefi olunup olunmayacağı, fatura ve belge düzeninin ne şekilde olacağı, ortaklardan alınan aidatların gelir olarak kaydedilip kaydedilmeyeceği, Ba-Bs bildirim formlarının verilip verilmeyeceği ve yapılan masrafların gider olarak gösterilip gösterilemeyeceği hk.
Tarih 22/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1121
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1121

22/03/2012

Konu

:

Kooperatife ait işyerinin kiraya verilmesi hk.

İlgide kayıtlı dilekçenizde, Kooperatife ait işyerlerini üyeniz olmayan üçüncü şahıslara kiraya vereceğiniz belirtilmekte, bu kiralama işleminden kaynaklanan kira gelirlerinizin KDV’ye tabi olup olmayacağı, kurumlar vergisi mükellefi olup olmayacağınız, fatura ve belge düzeninin ne şekilde olacağı, ortaklardan alınan aidatların gelir olarak kaydedilip kaydedilmeyeceği, Ba-Bs bildirim formları verip vermeyeceğiniz ve yapılan masrafların gider olarak gösterilip gösterilemeyeceği hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Muafiyetler” başlıklı 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde; tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanun’un 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olacağı belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un “Beyan esası” başlıklı 14’üncü maddesinin ikinci bendinde, her mükellefin vergiye tabi kazancının tamamı için bir beyanname vereceği, beşinci bendinde ise, kooperatiflerin gelirlerinin vergi kesintisine tâbi tutulan taşınmaz kira gelirlerinden ibaret olması halinde, bu gelirler için beyanname verilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun ” Vergi Kesintisi” başlıklı 15’inci maddesinde;

“(1) Kamu idare ve kuruluşları, iktisadî kamu kuruluşları, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, ziraî kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler;kurumlara avanslar da dâhil olmak üzere nakden veya hesaben yaptıkları aşağıdaki ödemeler üzerinden istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben % 15 oranında kesinti yapmak zorundadırlar:

b) Kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemeleri. (2009/14594 sayılı B.K.K. ile %20. Yürürlük; 03.02.2009) …” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 03/04/2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünün “Yapı Kooperatiflerinde Ortak Dışı İşlemler” başlıklı 4.13.1.4.3 bölümünde; kooperatife ait taşınmazların, ortaklara veya ortak olmayanlara kiraya verilmesi veya kooperatifin inşa ettiği konut veya işyerlerinin ortaklara dağıtımından sonra elinde kalan işyeri, konut veya arsaların satılmasının ortak dışı işlem sayılacağı; “Taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira ödemeleri” başlıklı 15.3.2.1. bölümünde ise, söz konusu kira ödemeleri üzerinden yapılacak vergi kesintisinde, kooperatifin türü, mükellef veya muaf olup olmamasının bir öneminin bulunmadığı açıklamalarına yer verilmiştir.

Mezkur Kanununun “Safi Kurum Kazancı” başlıklı 6’ncı maddesinde;

“(1) Kurumlar Vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır.

(2) Safı kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır…” hükmüne yer verilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38’inci maddesinde ise, ticari kazancın tespit edilmesi sırasında,Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmü yer almıştır.

Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

Söz konusu Kanun’un 40’ıncı maddesinde, “Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

1. Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (4108 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesiyle eklenen ve 1/1/1995 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2/6/1995 tarihinden itibaren yürürlüğe giren parantez içi hüküm) (İhracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.) …” hükmü yer almıştır.

Bu açıklamalara göre, Kooperatifinize ait işyerlerinin üçüncü şahıslara kiralanması halinde ortak dışı faaliyette bulunulmuş ve muafiyet şartları ihlal edilmiş olacağından, Kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi ve toplanan aidatlar dâhil elde edilen tüm kazançların beyan edilmesi gerekmektedir. Safi kurum kazancının tespitinde GelirVergisi Kanunu’nun 40 ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesine göre katlanılan giderlerin indirilebileceği tabiidir.

Öte yandan, Kooperatifinizin başkaca gelir getirici faaliyetinin bulunmaması ve gelirlerinin sadece vergi kesintisine tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirlerinden ibaret olması halinde,kurumlar vergisi beyannamesi (geçici vergi beyannameleri dahil) vermelerine gerek bulunmamakta olup, bu durumda kira ödemeleri üzerinden yapılan vergi kesintileri nihai vergi olacaktır.

II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinin birinci fıkarsına göre Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 70’inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemlerinin KDV’ye tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin devamlılığı, kapsamı ve niteliği Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre; Gelir Vergisi Kanunu’nda açıklık bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit olunacağı yine aynı maddede açıklanmıştır.

Anılan Kanun’un 17’inci maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendiyle sadece iktisadi işletmelere dahil olmayan gayrimenkullerin kiralanması işlemleri KDV’den istisna edilmiştir.

Buna göre, işyerlerinin kiraya verilmesi işlemi genel oranda (% 18) KDV’ye tabi olacaktır.

III-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Faturanın Tarifi” başlıklı 229’uncu maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğundan bahsedilmektedir.

“Faturanın Şekli” başlıklı 230’uncu maddesinde; “Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;

2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;

5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)

Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malıngönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231’inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.” hükmü yer almaktadır.

“Faturanın Nizamı” başlıklı 231’inci maddesinin beşinci fıkrasında, faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde düzenlenmediği taktirde hiç düzenlenmemiş sayılacağı belirtilmiştir.

Aynı Kanunun Mükerrer 257 ‘nci maddesinde ise;

” Maliye Bakanlığı;

4. Bu Kanun’un 149’uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerinyetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacakformat ve standartlar ileuygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameleri mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye ve buna ilişkin usûl ve esasları belirlemeye,

yetkilidir.” hükmü bulunmaktadır.

Kooperatifinizin kurumlar vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyetleri bulunmasından dolayı, Kooperatifinize ait işyerlerini üçüncü şahıslara kiraya vermeniz durumunda kiralama işlemi için Kooperatifiniz tarafından kiracı adına fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bununla birlikte, Vergi Usul Kanunu’nun Mükerrer 257’nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde zikredilen koşulların bulunması halinde, Kooperatifiniz tarafından Ba-Bs bildirim formlarının verilmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

Ortak alana Atm koyulması -Kemal OZMEN

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

MÜKELLEF HİZMETLERİ GELİR VERGİLERİ GRUP MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı

:

.4.35.16.01-176200-230

23/02/2012

Konu

:

GMSİ-Tevkifat

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şubenize bağlı olarak hizmet vermek üzere … Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu ile imzalanan protokol gereği söz konusu ticaret merkezinin kapalı garaj çıkışındaki alana kurulacak ATM cihazı için kira ödemesi yapılacağı belirtilerek yapılacak kira ödemesi sırasında vergi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ” Gayrimenkul Sermaye İradının Tarifi ” başlıklı 70 inci maddesinde, bu maddede bentler halinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradı olarak tanımlanmıştır

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinde; “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiş olup aynı maddenin birinci fıkrasının (5/a) bendinde ise; 70 inci maddede yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığı yapılan ödemelerden istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben % 20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 15.3.2.4 bölümünde; “Devlete, özel idarelere, belediyelere ve köylere ait taşınmazların kiralanması karşılığında, anılan kamu kurumlarına yapılan kira ödemeleri üzerinden de vergi kesintisi yapılmayacaktır.” açıklamasına yer verilmiş olup aynı Genel Tebliğin (15.3.2.3.) bölümünde ise kurumlar vergisi mükelleflerine (kooperatifler hariç) ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemelerinden vergi kesintisi yapılmayacağı, bu kurumların elde ettikleri kira gelirlerini ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edecekleri belirtilmiştir.

Konu ile ilgili olarak … Vergi Dairesi Müdürlüğü ile yapılan yazışma sonucu alınan yazıdan; söz konusu ticaret merkezinde 83 adet işyerinin bulunduğu, bunlardan 23 adedinin Büyükşehir Belediyesine, 60 adedinin ise şahıslara ait olduğu anlaşılmıştır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre söz konusu ticaret merkezinin ortak mülkiyetinde bulunan alana yerleştirilen ATM cihazı dolayısıyla Bankanızca yapılacak kira ödemelerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5/a) bendine göre %20 oranında tevkifat yapılacak olup tevkifat tutarının protokol gereği net olarak ödenen kira bedelinden brüte gidilerek hesaplanacağı tabiidir.

Ancak, ticari ve zirai işletmeler ile kurumlar vergisi mükelleflerine isabet eden kısımlar bunlar tarafından gelire/kurum kazancına dahil edilerek beyan edileceğinden, üzerinden tevkifat yapılmaması gerekmektedir. Ayrıca, ticaret merkezinde yer alan 23 adet işyerinin sahibi olan Büyükşehir Belediyesine isabet eden kısımlar üzerinden ise 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin (15.3.2.4) bölümünde yer alan açıklamalara göre tevkifat yapılmayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Bay (A), kooperatif üyeliği karşılığında iktisap ettiği gayrimenkulüne, 20.04.2009 tarihinde su, elektrik ve telefon bağlattırarak, bu tarihten itibaren fiilen kullanmaya başlamış ve bu durumu ilgili kurumlardan aldığı belgeler ile ispatlamıştır. Bu gayrimenkulün, Bay (A) adına tapu tescili, 21.11.2010 tarihinde yapılmıştır. Buna göre, değer artışı kazancının tespiti açısından, beş yıllık sürenin hesabında, gayrimenkulün fiilen kullanılmaya başlandığı 20.04.2009 tarihinin iktisap tarihi olarak esas alınması gerekir.

Bay (A), kooperatif üyeliği karşılığında iktisap ettiği gayrimenkulüne, 20.04.2009 tarihinde su, elektrik ve telefon bağlattırarak, bu tarihten itibaren fiilen kullanmaya başlamış ve bu durumu ilgili kurumlardan aldığı belgeler ile ispatlamıştır. Bu gayrimenkulün, Bay (A) adına tapu tescili, 21.11.2010 tarihinde yapılmıştır.

Buna göre, değer artışı kazancının tespiti açısından, beş yıllık sürenin hesabında, gayrimenkulün fiilen kullanılmaya başlandığı 20.04.2009 tarihinin iktisap tarihi olarak esas alınması gerekir.

KOOPERATİFLERDE KDV İSTİSNASI

A- KOOPERATİFLERDE KDV İSTİSNASI

1- Genel Olarak Kooperatiflerde KDV İstisnası

Bilindiği üzere, kooperatifler, eğer muafiyet şartlarını taşımıyorlarsa kurumlar vergisine tabidirler. Kurumlar Vergisi Kanunu’ nun 7. maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlar kurumlar vergisinden muaf tutulmuşlardır. Bu düzenlemeye paralel olarak, genelde aynı kurum ve kuruluşların mal ve hizmet teslimleri KDVK’ nın 17. maddesiyle katma değer vergisinden de istisna tutulmuştur (“İstisna” tutulmuştur, çünkü “indirim” mekanizmasına dayanan KDV Kanunu’ nda “mutlak” olarak muaflık söz konusu değildir. Örneğin bir devlet dairesinin mal ve hizmet teslimleri, KDV’ nin konusunun dışında kaldığı halde, bu devlet dairesi piyasadan satın aldığı mal ve hizmetler için KDV ödemek durumundadır.). Ancak bu paralellik yüzde yüz değildir. Örneğin KVK’ nın 7/16. maddesindeki şartları taşıyan “Tüketim Kooperatifleri”, kurumlar vergisinden muaf oldukları halde, KDV Kanunu’ nda tüketim kooperatiflerinin teslimlerinin katma değer vergisinden istisna olduğuna dair bir hüküm bulunmadığından bu tüketim kooperatifleri KDV mükellefidirler. Ayrıca, KDV Kanunu’ nun 19. maddesinde “Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. KDV’ ye ilişkin istisna ve muafiyetten ancak bu Kanun’ a hüküm eklenmek veya bu Kanun’ da değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir” denilmektedir.

Diğer taraftan ileride açıklanacağı üzere, kooperatiflerin iştirak hisselerinin ve gayri menkullerinin satışından elde edilen kazançların, kurumlar vergisinden istisna olmasına paralel olarak bu kapsamdaki teslimler KDV’ den de istisna edilmiştir. (KDVK Geçici Md. 6 ve 10)

2- Konut Yapı Kooperatiflerinde KDV İstisnası

a- 01.01.1998 Tarihine Kadar

Bilindiği üzere 25.10.1984 tarih ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 02.11.1984 gün ve 18563 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.01.1985 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’da (yürürlüğe girdiğinde) konut ve konut yapı kooperatifleri ile ilgili herhangi bir istisna hükmü yer almamaktaydı. Ancak 3065 sayılı KDV kanunu, daha yürürlüğe girmeden, 06.12.1984 tarih ve 3099 sayılı kanunun 1. maddesiyle KDV Kanununun 17. maddesinin 4. fıkrasına eklenen (1) bendi ile “Net alanı 150 m2.ye kadar konutların teslimi ile konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri” teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur. Yine 3099 sayılı kanunun geçici maddesiyle bu istisnanın 31.12.1988 tarihinde sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Böylece KDV kanunu daha uygulanmadan değişikliğe uğramıştır.

Daha sonra, söz konusu istisna hükmü 3393 sayılı kanunun 13. maddesiyle kaldırılmış ve aynı kanunun 4. maddesiyle KDV kanununa (31.12.1992 tarihine kadar uygulanmak üzere) geçici 8.madde olarak eklenmiştir. Yine istisna hükmünün uygulanması 3858 sayılı kanunla 31.12.1997 tarihine kadar uzatılmıştır.

b-01.01.1998 Tarihinden Sonra

29.07.1998 tarih ve 23417 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 4369 Sayılı Kanun’ un 62. maddesiyle (01.01.1998 tarihinden geçerli olmak üzere) Katma Değer Vergisi Kanunu’ na eklenen geçici 15. madde aynen aşağıdaki gibidir:

Bu kanunun yayımlandığı tarihten önce bina inşaat ruhsatı alınmış olan inşaatlara ilişkin olarak;

a) Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri,

b) Sadece 150 m2 yi aşmayan konutlara münhasır olmak üzere kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ve belediyelere yapılan inşaat taahhüt işleri,

katma değer vergisinden müstesnadır.

Diğer taraftan 4369 Sayılı Kanun’ un 60. maddesi ile ( 01.08.1998 tarihinden geçerli olmak üzere) Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun 17. maddesinin 4. fıkrasına eklenen ( k) bendinde “Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri ile konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri” sürekli olarak KDV’ den istisna edilmiştir.

Görüldüğü gibi 4369 Sayılı Kanun’ la, konut yapı kooperatiflerine tanınan KDV istisnası ile ilgili olarak köklü değişiklikler yapılmıştır. Eski ve yeni düzenlenme arasındaki farklar ana hatları ile aşağıdaki gibidir:

ba-Konut,Arsa ve İşyeri Teslimlerinde KDV İstisnası

-Konut teslimleri ile konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerindeki KDV istisnası, eski düzenlemede, KDV Kanunu’nun geçici 8 maddesinde (birlikte) düzenlendiği halde, 4369 Sayılı Kanun ile yapılan yeni düzenlemede, konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri (geçici olarak) KDVK Geçici 15. maddede, konut teslimleri ise KDVK Md. 17/4-k’de (sürekli olarak) KDV’den istisna tutulmuştur.

-Eski düzenlemede (KDVK Geçici Md.8) “net alanı 150 m2’ye kadar konutların teslimi” KDV’ den istisna edilmiş iken, yeni düzenlemede (KDVK MD.17/4-k), konut büyüklüğü şartı kaldırılmış yani, konut yapı kooperatiflerinin üyelerine büyüklüğü ne olursa olsun konut teslimleri KDV’den müstesna tutulmuştur.

– Eski uygulamada ” net alanı 150 m2′ ye kadar konutların teslimini” kim yaparsa yapsın (kooperatif, müteahhit, yap-satçı vs. dahil) bu konutların teslimi KDV’ den istisna tutulmuş iken, yeni düzenlemede, sadece konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimleri KDV’den istisna tutulmuştur.

– Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerine de ilk defa KDV (sürekli olarak) istisnası getirilmiştir.

bb- Konut Yapı Kooperatiflerine Yapılan İnşaat Taahhüt İşlerinde KDV İstisnası

4369 Sayılı Kanun’un yayımlanma tarihinden önce, yani 29.07.1998 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı alınmış olan inşaatlara ilişkin olarak (sadece bu inşaatlara ilişkin olarak) konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri, geçici olarak KDV’ den istisna edilmiştir. Görüldüğü gibi konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinin KDV’ den istisna olabilmesi için bu inşaatların inşaat ruhsatlarının 29.07.1998 tarihinden önce alınmış olması şarttır. Diğer bir anlatımla, bina inşaat ruhsatları bu tarihten sonra alınan konut inşaatları ile ilgili olarak konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde KDV istisnası yoktur.

(Örneğin, konut yapı kooperatifi; bina inşaat ruhsatını 29.07.1998 tarihinden sonra almış ise, taahhüt karşılığı yaptırdığı inşaatın istihkakını müteahhit firmaya öderken istihkak bedeline ilaveten %1 oranında KDV de ödeyecektir.).

c- KDV İstisnasında Geçiş Dönemi

KDV Kanunu’ nun geçici 8. maddesinin uygulanma süresi 31.12.1997 tarihinde sona ermiş ve 4369 Sayılı Kanun, 29.07.1998 tarihinde yayımlanmıştır. Buna göre gerek (01.01.1998-31.07.1998 döneminde) net alanı 150 m2′ ye kadar olan konut teslimlerinde, gerekse (01.01.1998-29.07.1998 döneminde) konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri KDV’ ye tabi tutulmuştur.

ca- Konut Teslimleri

4369 Sayılı Kanun’ la KDV Kanunu’ nun 17/4 maddesine eklenen (k) bendi, 01.08.1998 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdiğinden konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimi de, 01.08.1998 tarihinden itibaren istisna kapsamına alınmıştır. Böylece 01.01.1998-31.07.1998 tarihleri arasında net alanı 150 m2′ ye kadar konutların teslimi %1 oranında KDV’ ye tabi tutulmuştur.

cb- Konutlara İlişkin İnşaat Taahhüt İşleri

29.07.1998 tarihinde yayımlanan 4369 Sayılı Kanun’ la KDV Kanunu’ na eklenen geçici 15. madde 01.01.1998 tarihinden geçerli olmak üzere düzenlendiğinden, 01.01.1998 – 29.07.1998 tarihleri arasında kendilerine yapılan inşaat taahhüt işleri nedeniyle müteahhitlere ( %1 oranında) Katma Değer Vergisi ödeyen konut yapı kooperatiflerine KDV Kanunu’ nun 8/2 maddesine göre iade yapılarak, ortaya çıkan bu boşluk doldurulmuştur.

d- İnşaat Taahhüt İşleri

da- İnşaat Taahhüt İşleri Nelerdir?

Yukarıda açıklandığı üzere, 29.07.1998 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı alınmış inşaatlara ilişkin olarak, konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerine KDV istisnası uygulanmaktadır. Konut yapı kooperatiflerinin, 29.07.1998 tarihinden sonra bina inşaat ruhsatı aldıkları inşaatları ise KDV istisnasının uygulanması söz konusu değildir.

Dolayısıyla müteahhitlerce, konut yapı kooperatiflerine ( Bina inşaat ruhsatı 29.07.1998 tarihinden önce alınmış inşaatlar için) yapılan inşaat taahhüt işlerinin Katma Değer Vergisinden istisna olabilmesi için:

– Kooperatifin konut yapı kooperatifi olması,

– İşin konut yapı kooperatifine yapılması,

– Yapılan işin inşaat işi olması ve taahhüde dayanması gerekmektedir.

Hangi işlerin inşaat işleri olduğu Maliye Bakanlığınca yayımlanan 49 Seri No.lu KDV Tebliği’ nde aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

“Alt yapı işleri (yol, su, kanalizasyon, kuyu açma gibi), duvar örülmesi, sıva, boya, badana yapılması, cam takılması, bilumum doğrama işleri ( demir doğrama işleri dahil ), parke döşenmesi, mutfak dolap ve tezgahlarının yapılması, çevre düzeni işleri, elektrik tesisatı, sıhhi tesisat, kalorifer, karo ve fayans işleri, kooperatife ait arazi dahilinde kalan ara yolların betonlanması, saha tanzim faaliyetleri, pis su arıtma tesisi, televizyon anteni, merkezi kollektif uydu anten sistemi, güneş enerji ısıtma sistemi, su basmanı, temel kazma-düzeltme, yol açıp çakıl serme, asansör imalat ve montaj işi, malzeme hariç işçilik, spor eğlence tesisleri, otopark, tüm sahanın yeşillendirilmesi, doğalgaz sayaç kabini, enerji nakil hattı, derin kuyu su sondajı, dalgıç kuyu pompası, hidrofor montajı, jeneratör montajı gibi işler.

Bu işlerin hepsinin veya birkaçının veya ayrı ayrı her birinin müteahhitler veya taşeronlarca konut yapı kooperatiflerine yapılması, istisna uygulamasına engel değildir. Müteahhitlerin konut yapı kooperatiflerine karşı üstlendikleri inşaat taahhüt işlerinin bir kısmını taşeronlara yaptırmaları halinde, taşeronun müteahhide verdiği hizmet katma değer vergisine tabi olacak, müteahhidin kooperatife yaptığı inşaat taahhüt işi vergiden müstesna olacaktır.

Ayrıca, müteahhitler tarafından konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt ilerinde, inşa edilen konutların net alanı 150 m2′ nin altında veya üstünde olması veya işyeri niteliğinde bulunması istisnanın uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.”

Konut yapı kooperatiflerine yapılan ve yukarıda ismen belirtilmeyen inşaat taahhüt işlerinin istisna kapsamına girip girmediği hususunda Maliye Bakanlığı’ ndan ( İl Defterdarlıklarından) görüş (özelge, mukteza ) alınması gerekmektedir.

db- İnşaat Taahhüt İşi Olmayan İşler

“Buna göre, tek başına hafriyat işi, muhasebecilik, plan-proje çizimi anayoldaki refüjlerin ağaçlandırılması ve buralarda toprak üstünün bitki ile kapatılması, kooperatife ait arazinin çevresini kafes ve dikenli tel ile kapatma işi, parselasyon, aplikasyon ( araziye uygulama ) ve benzeri hizmetlerde istisna uygulanmayacaktır.”

Öte yandan, kooperatiflere yapılan inşaat işi niteliğinde olmayan veya taahhüde dayanmayan hizmet ifaları ile her türlü mal teslimleri tamamıyla genel hükümler çerçevesinde katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Buna göre, kooperatiflere yapılan demir, çimento, kereste, cam, kırtasiye malzemesi ve benzeri teslimlerde genel hükümler çerçevesinde katma değer vergisi uygulanacaktır.

Konut yapı kooperatiflerinin emanet usulüyle inşaat işi yaptırmaları halinde, taşeron ve müteahhitler tarafından konut yapı kooperatiflerine yapılan malzeme hariç işçilik hizmetleri katma değer vergisinden istisna olacak, bunun dışında inşaatta kullanılmak üzere piyasadan satın alınan mal ve hizmetler yukarıda da belirtildiği gibi vergiye tabi tutulacaktır.

dc- İnşaat Taahhüt İşleri İle İlgili Bazı Özelgeler

(Muktezalar).

49 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’ nde ismen yer almayan, inşaat taahhüt işleri ile ilgili olarak Vergi İdaresince verilmiş bazı özelgeler (muktezalar) aşağıda olduğu gibidir:

– Taahhüde dayanmak şartıyla;

– “Çimento, çakıl, kum ve suyun transmikserlerle karıştırılarak ve şantiyeye nakledilerek pompalarla daha önce hazırlanmış betonarme kalıplara basılması olan hazır beton işi inşaat taahhüt işleri kapsamında değerlendirilecektir” (Ankara Defterdarlığının 7.05.1998 tarih ve 4089 Sayılı Özelgesi).

– “Sac kapı kasası (kör kasa) işine, inşaat taahhüt işi kapsamında katma değer vergisi uygulanmayacaktır” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 26.11.1998 tarih ve 043412 sayılı özelgesi).

– “Konu ile ilgili olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ nın 11.02.1999 tarihili yazısına göre, 49 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ nde, kooperatiflerce yaptırılan inşaat taahhüt işleri içinde kalorifer tesisatı ve güneş enerjili ısıtma sistemlerinin yer aldığı belirtilmekte ve split klima tesisatının da teknik olarak ısıtma kavramı içinde değerlendirilmesi gerektiğinden söz edilerek, bu sistemin de inşaat taahhüt işi kapsamında değerlendirilebileceği belirtilmektedir” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 22.03.1999 tarih ve 011501 sayılı özelgesi).

– Konu ile ilgili olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ nın 11.01.1999 tarihli yazısına göre, herhangi bir yapım işi kapsamında, kooperatifin ihtiyacı olan betonarme demirlerinin projesine göre imalatçı tarafından fabrikada kesilip etriye, çiroz, pilye, gönye ve diğer bükme işlerinin hazırlanıp inşaat sahasına nakli ve kalıbı hazır katlara çıkarılıp yine projesine göre yerine monte edilerek beton atmaya hazır hale getirilmesi işleminin inşaat taahhüt işi kapsamında değerlendirilebileceği belirtilmektedir. Buna göre,… inşaat taahhüt işi kapsamına giren betonarme demir imalatı işine katma değer vergisi uygulanmayacaktır” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 06.07.1999 tarih ve 028125 sayılı özelgesi).

– “Konuyla ilgili olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile yapılan yazışma sonucu, içme suyu arıtma cihazı montajı ve işçiliğinin, konut inşaatlarının zaruri ve tamamlayıcı kısımları olduğu, söz konusu işlerin taahhüt bünyesinde yaptırılması durumunda, bu nevi işlerin inşaat taahhüt kapsamında değerlendirilmesinin uygun olacağı belirlenmiştir. Dolayısıyla 49 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’ nde sayılan işlemler arasında yer almayan içme suyu arıtma cihazı montaj ve işçiliği işi de inşaat taahhüt işi kapsamında değerlendirilecektir” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 14.07.1999 tarih ve 030045 sayılı özelgesi).

-“Yazınızda sözü edilen site içi yolların taş kaplama işi bir taahhüde dayanarak yaptırılması halinde Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun geçici 15. maddesi gereğince katma değer vergisi istisnasından yararlanabilecektir. Ancak yüzme havuzunun filtre ve devri daim motorlarının yaptırılması ile çevre aydınlatması için demir direk satın alınması işleri bu kapsama girmediğinden vergiye tabi bulunmaktadır” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 18.08.1999 tarih ve 035320 sayılı özelgesi).

– “… bahçe ve çim aydınlatma armatürleri teslim ve montaj işleminin işin başında taahhüde dayanması,… kaydıyla katma değer vergisinden istisna olacağı tabiidir”(Gelirler Genel Müdürlüğünün 14.10.1999 tarih ve 043381 sayılı özelgesi).

– “Sözü edilen istisna kapsamına konut yapı kooperatiflerine taahhüt çerçevesinde yapılan teras izolasyon işleri de girmektedir” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 08.12.1999 tarih ve 054000 sayılı özelgesi).

– “Sözü edilen istisna kapsamına konut yapı kooperatiflerine taahhüt çerçevesinde yapılan hidrofor, pis su pompaları ile tesisat yapım montaj işleri de girmektedir” (Gelirler Genel Müdürlüğünün 10.12.1999 tarih ve 054344 sayılı özelgesi).

e- Teslimi KDV’ den İstisna Olan İş Nedeniyle Yüklenilen ( Ödenen ) KDV’ nin Maliyet veya Gider Unsuru Olması

KDV Kanunu’ nun 30/a maddesine göre, vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisi indirilmeyecektir. Aynı Kanun’ un 58. maddesine göre ise, “mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisi ile, mükellefçe indirilebilecek katma değer vergisi gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilemez”. Dolayısıyla, indirilemeyecek katma değer vergisinin (kanunen kabul edilmeyen giderlere ait olanlar gibi, aslı da gider yazılmayacak olanlar hariç) gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacağı tabiidir (1 Seri No.lu KDV Genel Teb. XI/B).

Bundan dolayı gerek organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin (arsa) işyeri teslimleri ile konut yapı kooperatiflerinin üyelerine konut teslimlerinde, gerekse müteahhitlerin konut yapı kooperatiflerine yapacakları taahhüt işlerinde girdi katma değer vergilerinin “tamamen” arındırılması mümkün değildir. Mal ve hizmet tedarikleri nedeniyle ödenen KDV, müteahhitlerce, (işin emanet usulünde yaptırılması halinde, bunu yaptıran kooperatiflerce veya iktisadi işletmelerce) harcamanın mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacaktır. Dolayısıyla giderler yoluyla ödenen KDV, “kısmen” (gider veya maliyet unsur olarak dikkate alındığından ) arındırılmış olacaktır.

3- Kooperatiflerin Arsa Alımlarında KDV İstisnası

Kooperatiflerin arsa alımlarında KDV Kanunu’ nun genel hükümleri geçerlidir. Buna göre, özel mülk konusu bir arsanın (müzayede mahallinde yapılan satışı dışında) doğrudan kooperatiflere teslim, katma değer vergisinin konusuna girmemektedir (KDVK Md. 1 ). Ancak kooperatiflerin ticari bir işletmeye dahil olan veya özel mülk konusu olmakla beraber müzayede mahallinde satılan bir arsayı satın almaları işlemi, katma değer vergisine tabi olacaktır (KDVK Md. 1/d).

Bu Yazı Sn. Ankara Defterdarı Ali Karaarslan’a aittir. (Kooperatiflerin Vergi Karşısındaki Durumu Adlı Kitapçığından iktibas edilmiştir.)

Emlak vergisi kanununa göre ortak yerlerin vergisi-Kemal ozmen

c) Ortak yerlerin değerlemesi:

Kat mülkiyeti kurulmuş binalarda ortak yerlerin nasıl değerlendirileceği Emlâk Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İLİŞKİN Tüzüğün 15 inci maddesinde belirtilmiştir.

Bu maddedeki ortak yerler deyimi, kat mülkiyetine konu olabilecek veya ortak faydalanma dışında müstakilen kulanılabilecek duruma getirilen (dükkân, daire, depo gibi.) yerleri kapsamaktadır. Bu bakımdan sözü edilen hükümlere göre bu nitelikteki yerlerin ayrıca değerlendirilerek kat (bağımsız bölüm) malikleri tarafından payları oranında ayrı ayrı beyan edilmesi gerekir.

Buna karşılık, Kat Mülkiyet Kanununa göre kat maliklerinin ortak kullanımına tahsis edilen ve müstakillen tasarrufu mümkün olmayan (çamaşırlık, sığınak, kapıcı ve kalorifer dairesi, bahçe, ortak garaj ve benzeri.) yerler için, eklentilerde olduğu gibi, bunlar da bağımsız bölümlerin değerini tayin eden kısımlar olduğundan, ayrıca vergi değeri tayin ve takdir edilmiyecek ve bağımsız bölümlerle bağlantıları ölçüsünde bu bölümlerle birlikte değerleme konusu yapılacaktır.

20120504-071943.jpg

Kooperatif ortağı kooperatifin borcundan sorumlu olur mu ? -Kemal OZMEN

Madde 28- Anasözleşmede aksine hüküm olmadıkça kooperatif,alacaklılarına karşı yalnız mamelekiyle sorumludur.
1- Sınırsız Sorumluluk :
Madde 29- Anasözleşme, kooperatifin varlığı borçlarını karşılamaya yetmediği hallerde, ortaklarının da şahsen ve sınırsız olarak sorumlu tutulacaklarını hüküm altına alabilir. Bu takdirde alacaklılar kooperatifin iflâsı veya diğer sebeplerle dağılması ha-linde
alacaklarını tamamen sağlayamazlarsa, kooperatifin borçlarından dolayı, kooperatif ortaklan zincirleme ve bütün varlıklarıyla sorumlu olurlar.
2- Sınırlı Sorumluluk :
Madde 30- Anasözleşmeye, kooperatif borçları için her ortağın kendi payından fazla olarak şahsen ve belirli bir miktara kadar kooperatiften sonra sorumlu olacakları hususunda bir hüküm konabilir. Ortakların tek başına sorumlu olacakları miktar kooperatifteki paylarının tutarı ile orantılı olarak da gösterilebilir.İflâsın sonuna kadar bu sorumluk iflâs idaresi tarafından ileri sürülür.
3- Ek ödeme yüklemi :
Madde 31- Anasözleşme, ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak,ek ödemelerin yalnız bilânço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır.
Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarla veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir.
Kooperatifin iflası halinde ek ödemeleri isteme hakkı iflâs idaresinindir.
4- Caiz olmayan sınırlama :
Madde 32- Sorumluluğu belirli bir zamana bırakan veya bazı ortak gruplarına yükleyen anasözleşme hükümleri muteber değildir.
5- îflâs halinde usul :
Madde 33- Ortakları şahsen sorumlu bulunan veya ek öde-melerle yükümlü olan bir kooperatifin iflâsı halinde, iflâs idaresi sıra cetvelini düzenlemekle beraber ortaklardan her birinin payına düşen borcun ödenmesini kendilerinden ister. Tahsil olunamayan meblağlar diğer ortaklar arasında bölüşülür. Aktif bakiyesi pay cetvellerinin kesin olarak tespiti üzerine geri verilir.Ortakların birbirlerine rücu hakları saklıdır. Ortakların geçici olarak tespit olunan borçlarıyla pay cetveli aleyhine İcra ve îflâs Kanunu hükümlerine göre itiraz hakları vardır.