ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE YER ALAN PARSELLERİN TAMAMEN VEYA KISMEN BEDELSİZ TAHSİSİNE DAİR YÖNETMELİK-EVREN ÖZMEN

Ekran Resmi 2018-02-09 06.00.21.png

9 Şubat 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30327
YÖNETMELİK
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından:

ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE YER ALAN PARSELLERİN TAMAMEN

VEYA KISMEN BEDELSİZ TAHSİSİNE DAİR YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam,  Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; organize sanayi bölgelerinde yer alan parsellerin gerçek veya tüzel kişilere tamamen veya kısmen bedelsiz tahsisine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen il ve ilçelerdeki organize sanayi bölgelerinde, 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun ek 3 üncü maddesinin öngördüğü istihdam sayısını sağlayacak yatırımlar için başvuru koşulları, tahsislerde öncelik sırası, taahhütname alınması, yatırım koşulları, mücbir sebepler, borçlardan mahsup işlemleri, ödemelerin durdurulması, ödemeye esas parsel bedellerinin tespiti, tapu kaydına konulacak şerh ve yatırımların denetlenmesi ile devredilen taşınmazların geri alınmasına ilişkin hükümleri kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik,  12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulamasında;

a) Bakanlık: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını,

b) Banka: Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünü,

c) OSB: Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişiliğini,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Tahsis Koşulları

Parsel tahsisleri, başvuru ve istenecek belgeler

MADDE 5 – (1) Bakanlık kredisi kullanan OSB’lerin mülkiyetindeki tahsis edilmemiş parseller, OSB müteşebbis heyeti veya genel kurulunca karar alınması halinde, en az on kişilik istihdam öngören yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişilere, bedeli Bakanlık tarafından OSB’ye verilen kredilerden mahsup edilmek üzere, tamamen veya kısmen bedelsiz olarak tahsis edilebilir.

(2) Planlı alanda kendi imkânları ile altyapı inşaatları tamamlanan ve Bakanlık kredisi kullanmamış OSB’ler ile altyapı inşaatları tamamlanan ve kredi borcunu ödemiş olan OSB’lerde müteşebbis heyeti veya genel kurulunca karar alınması halinde, en az on kişilik istihdam öngören yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişilere, tahsis edilmemiş parsellerin tamamen veya kısmen bedelsiz olarak tahsisi yapılabilir.

(3) Bakanlığa kredi borcu devam eden OSB’lerde 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsis yapılan katılımcılar, OSB’ye müracaat etmeleri ve müteşebbis heyet veya genel kurul kararı ile taleplerinin uygun bulunması halinde, sekizinci maddede belirtilen asgari istihdam sayısını sağlamaları şartıyla tamamen veya kısmen bedelsiz parsel tahsisinden yararlandırılabilir.

(4) Bu Yönetmelik kapsamında parsel tahsisi isteyen ve sekizinci maddede belirtilen asgari istihdam sayısını öngören yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişiler EK-1’de yer alan dilekçe ve EK-2’de yer alan yatırım bilgi formunu doldurarak tahsisi talep edilen parselin bulunduğu OSB’ye başvurur.

(5) Müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde OSB müteşebbis heyeti veya genel kurulunun belirleyeceği prensipler çerçevesinde yönetim kurulunca parsel tahsislerine ilişkin karar alınır ve yatırımcılara bildirimde bulunulur.

Tahsislerde öncelik sırası

MADDE 6 – (1) Parsel tahsisinde, gerçek veya tüzel kişiler arasında öncelik sırası; yatırım tutarı, istihdam, ihracat ve yüksek teknoloji gibi faktörlere göre yönetim kurulunca belirlenir. Alınan kararlarda öncelik gerekçesine yer verilir.

Taahhütname alınması ve sözleşme düzenleme

MADDE 7 – (1) Parsel tahsisi uygun bulunan gerçek veya tüzel kişilerin EK-3’te yer alan Yatırım Taahhütnamesini noter onaylı olarak OSB’ye vermesini müteakip yatırımcı ve OSB arasında parsel tahsisine ilişkin EK 4-A/B’de yer alan Parsel Tahsis Sözleşmesi düzenlenir.

Yatırım koşulları

MADDE 8 – (1) Parsel tahsisi için başvuran gerçek veya tüzel kişilerin; 5.000 m2’ye kadar olan parseller için en az 10, 5.000 m2’den büyük olup 10.000 m2’ye kadar olan parseller için en az 20, 10.000 m2’den büyük olup 20.000 m2’ye kadar olan parseller için en az 30 ve 20.000 m2’den büyük parseller için ise en az 50 kişilik istihdam taahhüt etmesi gerekmektedir.

(2) Katılımcı, 22/8/2009 tarihli ve 27327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin 108 inci maddesi kapsamındaki süre ve yatırım şartları ile bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen asgari istihdam sayısını sağlayarak üretime geçmek zorundadır. Ancak yatırımının yüzde seksenini tamamlamasına karşın üretime geçemeyen katılımcıların talebi üzerine OSB tarafından proje bazında en fazla bir yıla kadar ek süre verilir.

Mücbir sebepler

MADDE 9 – (1) Karma OSB’lerde arıtma tesisleri hariç, ihtisas OSB’lerde ise arıtma tesisleri dahil olmak üzere altyapı yatırımlarının tamamlanamaması ve bu durumun katılımcının üretime geçmesine engel olduğunun OSB’ce karara bağlanması hali ile yangın, doğal afet, kısmi ve genel seferberlik halleri mücbir sebep olarak kabul edilir. Bu durumda bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirtilen süre ve yatırım şartları, mücbir sebebin sona erdiği tarihten itibaren dikkate alınır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Mahsup ve Ödeme İşlemleri

Borçlardan mahsup işlemleri ve bedel ödemesi için başvuru

MADDE 10 – (1) 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce bedelli olarak tahsis edilmiş parsellerin mahsup işlemleri ile yeni tahsis edilecek parsel bedellerinin mahsubu için ilgili OSB, taleplerini içeren müteşebbis heyet veya genel kurul kararı ile birlikte Bakanlığa elektronik ortamda başvurur.

(2) Başvuruya, her bir tahsis için EK-2’de yer alan Yatırım Bilgi Formu, EK-3’te yer alan Yatırım Taahhütnamesi ve EK 4-A/B’de yer alan Parsel Tahsis Sözleşmesi eklenir.

(3) Bakanlık tarafından, ilgili OSB’nin toplam sanayi parsel alanı ve Banka tarafından takip edilen kredi hesabı dikkate alınarak yapılacak mahsup işlemlerinden ilgili OSB’ye bilgi verilir.

(4) Altyapı inşaatları tamamlanan ve Bakanlık kredisi kullanmamış OSB’ler ile altyapı inşaatları tamamlanan ve kredi borcunu ödemiş olan OSB’lerde bu kapsamda tahsis edilen parsellerin bedelleri Bakanlıkça ödenir. Ödemeye ilişkin başvuru, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen belgelerle birlikte Bakanlığa elektronik ortamda yapılır.

Ödemelerin durdurulması

MADDE 11 – (1) Bakanlığa kredi borcu devam eden OSB’lerde müteşebbis heyet veya genel kurulca karar alınması halinde, 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce bedelli olarak tahsis edilmiş parseller için ödemeler durdurulur. Ancak tahsis bedeline ilişkin vadesi geçen borcu bulunan katılımcılar, borçlarını OSB’nin arsa satışları hesabına yatırmak zorundadır.

Mahsup işlemleri

MADDE 12 – (1) Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen oranlarda; ödemeleri durdurulan parsellerin 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlüğe giriş tarihindeki, yeni tahsis edilecek parsellerin ise tahsis tarihindeki bedelleri, Bankanın ilgili OSB’ye Bakanlık tarafından kullandırılmış bulunan kredilere ait anapara ve faizlerinin tutulduğu ilgili yıl borçlu cari hesap bakiyesinin, toplam sanayi alanına bölünmesi suretiyle bulunacak yılı metrekare fiyatı ile tahsis edilen parsellerin alanının çarpımı yöntemiyle hesaplanır.

(2) Altyapı yatırımları devam eden OSB’lerde 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin uygulama süresi içinde kullandırılan kredi tutarı ve ihalesi yapılan altyapı yatırımları için mahsup işlemleri; her yıl 31 Aralık tarihi itibarıyla borçlu cari hesap bakiyesine ilave edilen yılı kredi kullanımı ile anapara taksit ve faizlerinin toplamının toplam sanayi alanına bölünmesi ile bulunacak yılı metrekare fiyatı ile tahsis edilen parsellerin alanının çarpımı neticesi bulunan bedelin Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen oranlardaki kısmının alınması yoluyla hesaplanan bedelden, bir önceki yıl mahsup edilen bedelin düşülmesi ile yeniden hesaplanacak bedelin mahsubu yapılmak suretiyle 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlük süresi içerisinde ihalesi yapılan altyapı yatırımlarına ilişkin kredilendirilmenin bittiği tarihe kadar devam eder.

(3) 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce altyapısı tamamlanmış OSB’lerde mahsup işlemleri, 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin uygulama süresince devam eder.

Ödemeye esas parsel bedellerinin tespiti

MADDE 13 – (1) Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde tahsis edilen parsellerin bedelleri OSB’nin muhasebe kayıtlarındaki kamulaştırma, altyapı inşaatı ve arıtma tesisi maliyetinden oluşan harcamaları ile Bakanlıkça benzer işlerdeki kredi maliyetleri mukayese edilmek suretiyle tespit edilen en düşük tutarın toplam sanayi alanına bölünmesi ile elde edilen yılı metrekare fiyatı ile tahsis edilen parsellerin alanının çarpımı neticesi bulunan bedelin Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen oranlardaki kısmının alınması yoluyla hesaplanan bedel, OSB’ye Bakanlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten ödenir.

(2) Bakanlık kredisi ile tamamlanan ve kredi borcunu tahsis ettiği parsellerden elde ettiği gelirle geri ödeyen OSB’ler, 4562 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin uygulama süresince yapılacak tahsisler için bedel talebinde bulunamaz.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Tapu Devri

Tapu kaydına konulacak şerh

MADDE 14 – (1) Tamamen veya kısmen bedelsiz tahsis edilen parselde üretime geçilmeden tapu talep edilmesi halinde; yapı kullanma izin belgesinin alınmış olması şartıyla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine devir işlemi sırasında aşağıdaki şerh konulur:

a) 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun ek 3 üncü maddesine göre, işbu taşınmazı devralan gerçek veya tüzel kişiler, söz konusu Kanun ve bu Kanunun uygulanması ile ilgili çıkarılan Yönetmelik ile Yatırım Taahhütnamesinde belirtilen devir amaç ve koşullarına uymak zorundadır. Bu şerh kaldırılmadığı sürece taşınmaz hiçbir şekilde başkalarına devredilemez, ipotek edilemez, teminat verilemez. İflas ve konkordato ile diğer ayni ve şahsi haklara da konu edilemez.

Tapudaki şerhin kaldırılması

MADDE 15 – (1) 4562 sayılı Kanun, bu Yönetmelik, Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği, Yatırım Taahhütnamesi ve Parsel Tahsis Sözleşmesindeki şartlara uygun olarak yapılan yatırımın işyeri açma ve çalışma ruhsatının alınmasını müteakip, bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirlenen istihdam ile üç ay üretim yapmasından sonra katılımcılar, tahsisi yapan OSB’den tapu kayıtlarındaki şerhin kaldırılmasını isteyebilir.

(2) OSB’ce yapılan inceleme ve denetim sonucunda şartlara uyulduğunun anlaşılması halinde, ilgili OSB’nin talebi üzerine ve Bakanlığın müsaadesi ile OSB tarafından tapu kayıtlarından şerh kaldırılır.

Devredilen taşınmazın tahliyesi, geri alınması ve mahsupların iptali

MADDE 16 – (1) Katılımcının, 4562 sayılı Kanuna, bu Yönetmeliğe, Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğine, Yatırım Taahhütnamesi ve Parsel Tahsis Sözleşmesindeki şartlara uymadığının veya mücbir sebepler hariç öngörülen sürede yatırımı tamamlamadığının tespiti halinde, herhangi bir yargı kararı aranmaksızın parsel tahsisi iptal edilir. Bu durumda taşınmazın üzerindeki tüm yapı ve tesisler sağlam ve işler durumda tazminat veya bedel ödenmeksizin OSB’ye intikal eder, bundan dolayı adına tahsis yapılan kişiler veya üçüncü kişilerce herhangi bir hak ve talepte bulunulamaz. Ancak öngörülen sürede yatırımın en az yüzde ellisinin gerçekleştirilmesi halinde yatırımın bedeli, yeni katılımcı tarafından önceki katılımcıya ödenir.  Bu ödeme, OSB’ce sağlanır.

(2) Parsel tahsisi iptal edildiğinde, otuz gün içinde aynı parsel bir başka katılımcıya tahsis edilebilir. Bu değişiklik Bakanlığa elektronik ortamda bildirilir. Ancak bu süre içinde bir başka katılımcıya tahsis edilemeyen parsel için yapılan mahsup veya ödeme, OSB’nin bildirimi üzerine veya re’sen, Bakanlık tarafından iptal edilir. Bakanlık kredisi kullanmamış veya kredi borcunu ödemiş olan OSB’lere parsel tahsisi kapsamında yapılan ödeme, parsel tahsisinin iptali halinde Bakanlığa elektronik ortamda bilgi verilerek,  OSB tarafından genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Bakanlık Merkez Saymanlığının Merkez Bankasındaki cari hesabına iptali takip eden ilk iş gününde iade edilir. İptale ilişkin meblağın OSB tarafından yatırılmadığının tespiti halinde tahsisin iptali tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen oranlarda gecikme zammı da uygulanmak suretiyle Bakanlık Merkez Saymanlığının Merkez Bankasındaki cari hesabına iade edilir.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Diğer hükümler

MADDE 17 – (1) Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerde en az on kişilik istihdam şartı aranmaz.

(2) Bu Yönetmelikte yer almayan hususlarda Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği hükümleri uygulanır.

Yürürlük

MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı yürütür.

 

Ekleri için tıklayınız.

 

Makine Teçhizat istisnasının üretici tarafından yorumlanması-Bumin DOĞRUSÖZ

Bu düzenlemelerle, makine-teçhizat alıcısı teşvik edilirken, makine – teçhizat üreticisi cezalandırılır gibi finansman yüküne muhatap bırakılmaktadır. Çünkü üretici, tüm girdilerini %18 KDV ile alacak, bu girdiler ile ürettiği makine-teçhizatı KDV’siz olarak satacaktır. Düzenleme yasalaştığından makine-teçhizat üreticileri en azından stokları ile ilgili olarak bu sorunla karşılaşacaklardır.

Makine-teçhizat üreticileri, yüklendikleri vergileri yılsonuna kadar indirmeye çalışacaklar, indiremedikleri vergiler için izleyen yıl YMM raporu da temin ederek vergi dairelerine müracaat edeceklerdir. İdare, iade tutarının hesabına onu ekle, bunu çıkart, şunu ayıkla, bunu kanıtla diyerek aylar sonra iade yapacaktır. Bu atada geçen süredeki finansman yükü, makine-teçhizat üreticisinin üzerinde olacaktır. Üretici, mali açıdan güçlü değilse bu yükü ya fiyatla oynayarak ya da yükü maliyetlerini etkileyecek şekilde borçlanacaktır. Sonuç makine-teçhizatın zamlanmasıdır.

Bu nedenle bu gibi teşvikleri getirirken, tüm taraflarla konuşarak ortak aklı bulup çok dikkatle davranmak gerekmektedir. Umarım davranılmıştır.

Organize Sanayi Bölgelerinde Genel Kurulun Görevleri-EVREN ÖZMEN

Genel kurul

Osb Trt Payı

MADDE 18 – (1) (Değişik:RG-12/8/2010-27670) OSB’deki kurulacak toplam işletme sayısının 2/3’ünün yapı kullanma izni alması ve bunların da en az yarısının üretime geçtiğini işyeri açma belgesi ile belgelemeleri halinde genel kurulun oluşum süreci başlar. Katılımcılar veya temsilcilerinin müteşebbis heyet üyeleri ile birlikte en geç altı ay içinde yapacakları ilk genel kurul toplantısında müteşebbis heyet, yönetim ve denetim kurulunun görevi sona erer.

(2) (Değişik:RG-18/11/2015-29536) Bakanlık doluluk oranının zamanında tespiti için gerekli duyuruları yapar. Yönetim kurulu, işletmelerin 2/3’ünün yapı kullanma izni alması ve bunların da en az yarısının üretime geçtiğini işyeri açma belgesi ile belgelemeleri halinde; yapı kullanma izinleri ve işyeri açma belgelerinin birer suretini Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğüne gönderir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü yaptığı incelemeden sonra durumu Bakanlığa bildirir.

(3) Bakanlık, belgelerin tamamlanmasını takip eden 15 gün içinde ilk genel kurulu toplaması talimatını müteşebbis heyete gönderir. Müteşebbis heyet ilk genel kurulu, Bakanlık talimatının tebliği tarihini takip eden 6 ay içinde toplar.

(4) Genel kurul şartları oluştuğu halde müteşebbis heyet tarafından genel kurulun toplantıya çağırılmaması halinde; katılımcılar tarafından, genel kurulu toplantıya çağırma izni alınmak üzere mahkemeye başvurulabilir. Genel kurul çağrısına izin veren mahkeme, genel kurula katılacak katılımcıların listesini ve genel kurulun yer, gün ve saatini de belirler.

(5) Müteşebbis heyetin görevini yürüttüğü sürece almış olduğu kararlar, imzaladıkları mali, idari ve iltizamı akit ve sözleşmeler görev süresi  bittikten sonra da geçerliliğini aynen korur. Görev ve yetkileri sona eren müteşebbis heyet, OSB’ye ait her türlü belge, bilgi ve kayıtları derhal yönetim kuruluna devreder.

(6) (Değişik:RG-18/11/2015-29536) İlk ve müteakip seçimli genel kurullarda müteşebbis heyetin göreve devam edip etmeyeceği konusu gündemin ilk maddesi olarak görüşülür. Üretime geçmiş katılımcıların salt çoğunluğu, müteşebbis heyetin devam etmesini istedikleri takdirde müteşebbis heyet iki yıl süre ile göreve devam eder. Bu durumda kuruluş protokolünün ana sözleşme olarak değiştirilmesi ve gündemdeki yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin maddenin yerine geçen müteşebbis heyete katılacak üyelerin seçimi ile dilek ve temenniler maddesi dışında kalan gündem maddeleri görüşülmez. Genel kurulda müteşebbis heyete 8 asıl ve 8 yedek üye seçilir. Genel kurulu takip eden hafta içinde müteşebbis heyet toplanarak 14 üncü maddenin yedinci fıkrasına göre gerekli üye değişikliği ile yönetim kurulu ve denetim kurulu seçimini yapar ve sonucu genel kurul tutanakları ile birlikte Bakanlığa gönderir. Genel kurulda müteşebbis heyetin devamına karar verilmesi halinde Genel kurullar iki yılda bir seçimli olarak yapılır.

KOOPERATİFLERİN BORSADA İŞLEM GÖRMESİ -EVREN ÖZMEN

6362 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki (3) numaralı fıkra eklenmiştir.

“Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır.”

“(3) Pay sahibi sayısı en az beş yüz olan kooperatif veya kooperatif birliklerinin payların çoğunluğuna sahip olduğu anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. Bu fıkra kapsamına giren anonim ortaklıklarla ilgili olarak; pay sahibi kooperatif veya kooperatif birliği aynı olmak koşuluyla, her bir ortaklık için ayrı ayrı veya ortaklıkların tamamı bakımından yıllık en az elli milyon Türk lirası satış hasılatı yapmış olma şartı aranır. Bu fıkra kapsamına giren ortaklıklara ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz.”

1163 SAYILI KOOPERATİFLER KANUNUNUN 63.MADDESİ DEĞİŞMİŞTİR- MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

KOOPERATİF DANIŞMANI
Evren ÖZMEN-Mesleki yayınlar

V – Kooperatifin aczi halinde yapılacak işler:

Madde 63 – Kooperatifin aczi halinde bulunduğunu kabul ettirecek ciddi sebepler mevcut ise yönetim kurulu piyasada cari fiyatlar esas olmak üzere, derhal bir ara bilançosu tanzim eder. Son yılın bilançosu veya daha sonra yapılan bir tasfiye bilançosu veyahut daha yukarda sözü geçen ara bilançosu kooperatif mevcudunun, borçlarını artık karşılamıyacağını belirtiyorsa yönetim kurulu, Ticaret Bakanlığına ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlığına da keyfiyeti bildirir ve genel kurulu derhal olağanüstü toplantıya çağırır.

Pay senetleri çıkarılmış olan bir kooperatifte son yılın bilançosunda kooperatif varlığının yarısı karşılıksız kalırsa yönetim kurulu derhal genel kurulu toplantıya çağırarak durumu ortaklara arz eder. Aynı zamanda ilgili mahkemeye, Ticaret Bakanlığına ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlığına da bilgi verir. Ancak, ortakları ek Ödemelerle yükümlü olan kooperatiflerde, bilançoda tespit edilen açık, üç ay içinde ortakların ek ödemeleriyle kapanmadığı takdirde Ticaret Bakanlığı ve yapı kooperatiflerinde İmar ve İskan Bakanlığı da haberdar edilir.

Eski Hali Mali durumun düzeltilmesinin mümkün görülmesi halinde mahkeme yönetim kurulunun veya alacaklılardan birinin isteği üzerine iflasın açılmasını erteleyebilir. Bu takdirde, mevcutlar defterinin tutulması, yönetim memuru atanması gibi kooperatif varlığının korunmasına ve devamına yarayan tedbirleri alır.

Yeni Hali Mali durumun düzeltilmesinin mümkün görülmesi halinde yönetim kurulu veya alacaklılardan biri konkordato da talep edebilir.Bu takdirde 2004 sayılı icra ve iflas kanununun 285 ve devamındaki maddeler uygulanır.

Konkordato:bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma.

Kripto Para Madenciliği ( Mining ) faaliyetinde bulunanlar şirket kurup vergi mükellefi mi olacaklar ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Kripto Para Madenciliği ( Mining ) faaliyetinde bulunanlar şirket kurup vergi mükellefi mi olacaklar ?

MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Blockchain ve Muhasebe denetimi

 

Son zamanlarda kripto para alışverişi ve değer artışları dışında sıkça duymaya başladığımız başka bir konuda kripto para madenciliği namı diğer mining .

 

Peki bu mining denen sistem nedir ? Sanal para ya da şifreli parayı yeni yeni anlamaya başlamışken, bir de para basmak da mı mümkün ? Yani gerekli alt yapıyı kuran, ekran kartları ve donanımları alan herkes evinde kripto para mı basacak ve bu paraların bir değeri mi olacak ?

 

Şöyleki; kripto para madenciliği, blok olarak bilinen mevcut kripto para işlemlerinin kayıtlarının blok zinciri olarak bilinen geçmiş işlem kayıtlarına eklendiği dijital para sistemi işlemlerinin işlenmesidir.

 

Madenciler, işlemle ilgili algoritmaları çözmek için işlem kapasitelerine erişen yazılımı kullanmaktadılar. Çözülen algoritmalar sonucunda, blok başına bir miktar kripto para üretirler

 

Başlangıçta, kripto para madenciliği daha fazla çekirdek ve daha yüksek hızla sonuçlanarak daha fazla karlılık sağlayan bireysel bilgisayarların CPU’ları üzerinde gerçekleştirilmekteyken daha sonra . sistem, daha az elektrik gücü kullanımı ile daha fazla algoritma çözmek için çoklu grafik kartı sistemleri üzerinden kullanılmaya başlandı.

 

Sistem kurulduktan sonra dönemsel olarak belli rakamlarda kripto para üretilmektedir ? Peki bu üretilen kripto paralar vergiye tabi olacak mıdır ? Şöyle düşünelim Merkez bankaları yerine siz evinizde sahte olmayan, gerçek para basabiliyorsunuz ve tedavüle sokabiliyorsunuz. Bu işleminiz vergiye tabi mi ? Açıkcası henüz hiç birşey net değil, kripto paralar şu an bir çok ülkede emtia veya döviz olarak nitelendiriliyor ve elden çıkarıldığında veya değer artış kazancı kapsamında nitelendiriliyor.

 

Bir çok alışveriş sitesinde bu madenciliği yapmak için gerekli sistem bir bütün halinde satılırken Ancak kripto para madenciliği ile ilgili mevzuat henüz net değil, bu kapsamda sorulan özelgelerin cevaplarını hepimiz merakla bekliyoruz.

 

GERÇEK ZAMANLI MUHASEBE BLOCKCHAİN TEKNOLOJİSİ İLE MÜMKÜN MÜ ? BU SAYEDE BANKALAR KREDİ RİSKİNİ ONLİNE TAKİP EDEBİLİR Mİ ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

 

GERÇEK ZAMANLI MUHASEBE BLOCKCHAİN TEKNOLOJİSİ İLE MÜMKÜN MÜ ? BU SAYEDE BANKALAR KREDİ RİSKİNİ ONLİNE TAKİP EDEBİLİR Mİ ?

Blockchain ve muhasebe

Endüstri 4.0, Şeylerin interneti (IOT) ve büyük data , fintech blockchain gibi tanımların sürekli olarak kullanılmaya ve günlük hayatımıza girmeye başladığı bu dönemde, teknoloji alanındaki önemli gelişmelerin işletmeler bazında muhasebe sektörünü nasıl değiştireceğini veya değiştirebileceğini bu yazıda anlatmaya çalışacağım.

 

Bu değişiklikler özellikle muhasebe yazılımlarında farklılıklar yaratacağı gibi mali müşavirlik ofisleri ile çalışma yöntemlerini ve şekillerini değiştirecektir.

 

Şu anda sanal para birimi olan bitcoini duymayan kalmamakla beraber, bitcoin teknolojisinin arkasında olan blockchain teknolojisi ile neler yapılabileceği konusunda henüz pek fazla farkındalık oluşmamıştır.

 

Blockchain teknolojisi ile sadece sanal para transferi değil, akıllı sözleşmeler, online oylama sistemleri ve türev finansal ürünler için alt yapı oluşturulması mümkün hale gelmek üzeredir.

 

Peki bu teknoloji devrimi muhasebe alanında nasıl değişiklikler ortaya çıkaracaktır.?

 

Blockchain Teknolojisi Tüm Dünyayi Değiştirme Potansiyeli Olduğunu Konusunda Şüphe bulunmamaktadır. Bu değişim kanımca en çok finans sektöründe olacaktır.

 

Bu kadar önemli bir konuda hala bir çok dünya çapında firmanın uygulamaları deneysel düzeydedir.

 

Mevcut muhasebe teknolojisinin durumu

 

Diğer sektörler ile karşılaştırılınca muhasebe teknolojisinin dijitalleşmesi oldukça geri kalmış durumdadır.

 

Yakın zamanda ortaya çıkmış olan blockchain teknolojisi sayesinde çok düşük maliyetler ile resmi defter bilgilerini birden çok yerde eş zamanlı olarak tutmak mümkün hale geleceği gibi sonradan değişiklikler yapılması da mümkün olamayacaktır.

 

Blockchain teknolojisi muhasebe pratiğini nasıl değiştirebilir ?

 

Bilindiği üzere muhasebe çift taraflı kayıt sistemine dayanmaktadır. Çift taraflı kayıt sistemi her ne kadar muhasebe sistemine güveni artırsa da hala şirketler dış denetim için çok yüksek bütçeler ayırmaktadırlar.

 

Blokchain, asla değiştirilemeyen ve kayıtları asla yok edilemeyen bir defterdir. Bu nedenle, başka faydalarının yanında, bir firmanın muhasebe kayıtları için güvenilir ve sürekli güncellenen bir defter olarak faydalı olabilir

 

Her firma kendi muhasebe sistemini ayrı ayrı tutmak yerine müşterek ve kilitli bir sistem üzerinde kalıcı muhasebe kayıtlarını yapabilmesi blockchain teknolojisi sayesinde mümkün olabilecektir.

 

Bu kayıtlar şifreli ve tahrif edilemeyecek şekilde olacaktır. Bu işlem sanal noter onayına benzerlik göstermektedir.

 

Bu standartlaşma finansal tabloların çok kolay bir şekilde doğrulanabilmesini sağlayacaktır.

 

Blockchain tabanlı muhasebeye yönelik ilk adım tamamen bütün muhasebe kayıtlarının blockchain sistemine taşınmasa bile parça parça bir geçiş söz konusu olabilir ve sürecin sonunda da bütün muhasebe sistemi tamamen denetlenebilir hale gelebilir.

 

Blockchain teknolojisi sayesinde dökümanlara dijital parmak izi atayarak ve bu parmak izine zaman damgası vurarak değişmez hale getirilmesi planlanmaktadır. Bu sayede bir çok yerde bilgi değiştirilemez hale gelip aynı zamanda bir çok kaynaktan teyit edilebileceği için finansal sisteme güven artacak, bankalar kredi riskini güncel olarak takip edebilecektir.

 

 

 

 

 

 

Sonuç olarak internet devriminden sonra , blockchain devriminin de bizi beklediği, sadece kısa vadeli düşünerek bitcoin veya diğer sanal birimlerinin değer artış veya azalışlarına odaklanmak yerine blockchain teknolojisi ile neler yapabileceğimizi düşünmenin, inovasyonun sadece yeni ürünler ortaya çıkarmak olmadığını mevcut konvansiyonel şekilde yapılan iş ve işlemlerin daha kolay bir şekilde yapılmasını sağlamanın da inovatif bir yaklaşım olduğunu, modern dünyanın bilgiye dayalı yeni bir ekonomi sistemi üzerine kurulduğunu ve bu ekonomide rekabet edebilmek için teknolojiye her zamankinden daha çok önem vermemiz gerektiğini düşünmekteyim.

 

 

 

 

Kooperatiflerde Ortak Dışı İşlemlerde Vergilendirme / Veysi Seviğ

Kooperatiflerde Ortak Dışı İşlemlerde Vergilendirme / Veysi Seviğ

7061 sayılı Kanunla 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmış olup, bu bağlamda da (1) seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde de bazı değişikliklerin yapılması öngörülmüştür.

Söz konusu değişiklikler çerçevesinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendine eklenen ve 01.01.2018’den itibaren yürürlüğe giren parantez içi hükümle, kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasının ortak dışı işlem sayılmayacağı hususu hüküm altına alınmıştır.

Ancak buna karşılık 01.01.2018’den itibaren geçerli olmak üzere, kurumlar vergisinden muaf (bağışık) olan kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edileceği, kooperatiflerin bu iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının da muafiyete etkisinin olmayacağı ve ortak dışı işlemlerden elde edilen kazancın vergilendirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı’nca belirleneceği hususu hüküm altına alınmıştır.

Bu bağlamda Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Kurumlar Vergisi (1) seri numaralı genel tebliğinde değişiklik yapan 14 seri numaralı Genel Tebliğ’de yer alan açıklama uyarınca “… kooperatiflerin 01.01.2018’den itibaren gerçekleştirecekleri ortak dışı işlemler nedeniyle muafiyetleri etkilenmeyecek; ancak bu işlemlerden elde edilen kazançlar kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisine tabi tutulacak. Bu nedenle de muafiyete ilişkin diğer şartları taşıyan kooperatiflerin ortak dışı işlemlerinden elde edilen kazançları kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisine tabi tutulacak, ortak içi işlemlerinden elde edilen kazançlarının kurumlar vergisine tabi tutulması söz konusu olmayacak. Ancak buna karşılık olarak; ortak dışı işlemlerle ilgili olarak kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme adına kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir.

Diğer yandan ortak dışı işlemlerde bulunmaları nedeniyle 01.01.2018’den önce kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmiş olan kooperatiflerin, muafiyete ilişkin diğer koşulları da taşıyor olmaları kaydıyla 01.01.2018 itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyet kayıtları sonlandırılmış olacak. Bu kooperatiflerin 01.01.2018’den itibaren gerçekleştirdikleri ortak dışı işlemlerine ilişkin olarak kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyet tesis ettirilmek suretiyle bu işlemlerden elde ettikleri kazançlar vergiye tabi tutulacak.

Ayrıca, kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımları, iktisadi işletmeleri ile bu kurumdan kazanç elde etmeleri ve söz konusu kazançları daha sonra ortaklarına dağıtmaları muafiyetlerini etkilemeyecek. (Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Seri No:14 23.12.2017 gün ve 30279 sayılı Resmi Gazete)

Yapılan yeni düzenleme gereği kurumlar vergisinden muaf olan kooperatifler, ortak dışı işlemlerine ilişkin hesap ve kayıtlarını kooperatif hesaplarıyla ilişkilendirmeksizin iktisadi işletme adına tasdik ettirecekleri ayrı defterlerde izleyeceklerdir.

Bu bağlamda kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımları, iktisadi işletmeleri ile bu kurumlardan kazanç elde etmeleri ve söz konusu kazançları daha sonra ortaklarına dağıtmaları muafiyetlerini etkilemeyecektir.

Yeni düzenleme gereği örneğin narenciye üretim kooperatifinin ortaklarından almış olduğu narenciyeyi niteliğini değiştirmeden üçüncü şahıslara satması ortak dışı işlem sayılmazken, söz konusu narenciyeyi reçel olarak satması durumunda kooperatif ortak dışı işlem yapmış sayılacak, dolayısıyla bu durumda kooperatife bağlı olan ayrı bir iktisadi işletme nezdinde bu işlemden doğan kazanç kurumlar vergisine tabi tutulacak.

Kat Mülkiyeti Kanunu Son Değişiklikler-2018-EVREN ÖZMEN

Kat Mülkiyeti Kanunu Son Değişiklikler-2018-EVREN ÖZMEN

ekran-resmi-2016-10-22-19-29-31

Torba Tasarı ile 634 Sayılı kat mülkiyeti kanununun 10-12 ve 14. maddelerinde önemli değişiklikler olmuştur

Bu değişiklikleri kısaca aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

-Kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında inşaa edilen binaların cins değişikliği, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesis işlemi, yüklenici tarafından talep edilmesi halinde ilgili idare tarafından yapılacaktır. (Arsa maliki ile bağımsız bölümlerin paylaşımı yapılmış ise )Ayrıca Mimari proje ile yönetim planı için malik imzası aranmayacaktır.
 
-Kat mülkiyeti veya irtifakı kuruluşu sırasında mimari proje ve yapı kullanma izin belgesi Tapu müdürlüğüne elektronik ortamda gönderilebilecektir.
Karşılaştırma tablosu ve detaylı bilgi için bize aşağıdaki iletişim kutusu üzerinden ulaşabilirsiniz.

Hata: İletişim formu bulunamadı.

ARTIK KAT MÜLKİYETİ VE KAT İRTİFAKI KURULURKEN ELEKTRONİK ORTAMDA İŞLEMLER YAPILABİLECEK-EVREN ÖZMEN

KAT MÜLKİYETİ KANUNUNDAKİ SON DEĞİŞİKLİKLER-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

KARŞILAŞTIRMALI TABLO İÇİN AŞAĞIDAKİ FORMU DOLDURUNUZ

Hata: İletişim formu bulunamadı.

ekran-resmi-2016-10-22-19-29-31

Ana gayrimenkulde yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları, kat, daire, iş bürosu gibi nevi ile bunların birden başlayıp sırayla numarası ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek suretiyle proje müellifi mimar tarafından yapılan, yetkili kamu ve kuruluşlarınca ana gayrimenkulün maliki ve bütün paydaşlarının imzaları alınarak onaylanan ve elektronik ortamda tapu müdürlüğüne gönderilen mimari proje ve yapı kullanma izin belgesi

Kat Malikleri arasındaki uyuşmazlıklar Hakem Yoluyla Çözülür mü ?-AV. TÜRKOVÜN KOÇ

Uyuşmazlıkların Hakem Yoluyla Çözümü;

Yönetim Planlarına yer alan, kat maliklerinin birbirleri ve yönetimle uyuşmazlıklarının öncelikle hakem heyeti tarafından çözüleceği (tahkim şartı)  yönündeki  kurallar,  Yargıtay’ca geçersiz sayılmaktadır.

Yargıtay’ın, “Buyurucu nitelikte olan Kat Mülkiyeti Yasasının 33. maddesi uyarınca yasanın uygulanmasından kaynaklanan tüm çekişmelerin sulh hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiğineve yönetim planındaki tahkim şartının geçerssiz olduğu” yönündeki yorumu mevcut yasal düzenleme karşısında yerindedir Ancak, komşuların kendi aralarındaki sorunların çözümünü tahkimle çözme yoluna gitmek istemeleri halinde yasanın buna imkan vermesi gerekir. Bu nedenle KMK da bu yönde bir değişiklik ihtiyacı bulunmaktadır.

 Topluluk Halinde Mülkiyette Yönetim     

 Topluluk Halinde Mülkiyette Yönetim

Topluluk Halinde Mülkiyette Yönetim kavramı, taşınmazın bakımı, korunması, yenilenmesi, ısıtılması, soğutulması, taşınmazdan yararlananların sağladıkları faydayı artırıcı önlemlerin alınması, ortak alanlarla ilgili yeni yatırım kararlarını alınması  ve nihayet, bu hizmetlerin karşılığı kaynağın (ortak giderlerin) taşınmaz sahiplerinden belli bir disiplin içinde toplanıp harcanarak bu harcamalarla ilgili taşınmaz sahiplerine belli bir sistem içinde hesap verilmesini ifade eder.

Ortada tek bir taşınmaz ve o taşınmazın tek bir malikinin bulunduğu Müstakil Mülkiyetde, taşınmazın tek sahibinin olması nedeniyle, bu türden bir mülkiyetde esas itibariyle yukarıda tanımını yaptığımız tarzda bir yönetim söz konusu olmayacaktır.  Münferit Mülkiyette maliki, kısıtlayan ve ona hizmet sağlayan tek yönetim kamu yönetimidir. Bir taşınmaz yönetim sisteminden bahsedebilmek için, ortada mutlaka bir topluluk halinde bir mülkiyet söz konusu olması gerekir.

Hukuk sistemimizde yer alan topluluk halinde mülkiyet türleri  içinde en yaygını  olanı; Kat Mülkiyetidir.

YÖNETİM PLANI İLE SİTE YÖNETİMİ BİR FİRMAYA SÜRESİZ OLARAK DEVREDİLEBİLİR Mİ ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Karar:

MAHKEMESİ : İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/02/2012
NUMARASI : 2012/232-2012/148

Evren Özmen

Dava dilekçesinde, yönetim planının bazı maddelerinin iptali ile tedbiren yönetici tayin edilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması bir kısım davalılar vekili Av.Ö. K. S. tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden bir kısım davalılar vekili Av.Ö. K. S.ile aleyhine temyiz olunan davacı vekili Av.Y. O. V. geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya eksiklik nedeniyle geri çevrilerek bu kez iade edilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; yönetim planının 12. maddesinde anataşınmazın bakım, koruma, onarım işlerinin yapılması için P. Alışveriş Merkezi Yönetimi A.Ş. (P.) isimli bir şirketin kurulması ve bu işlerin bu şirket aracılığıyla yapılmasının kararlaştırıldığını, 24. maddesinde ise tesisin genel yönetimi bu beş kişilik yönetim kurulu marifetiyle ve 12. maddede kayıtlı şirkete yaptırılır hükmünün olduğunu, böylelikle alışveriş merkezinin yöneticilik yetkilerinin bu maddelere göre süresiz olarak P.’a verildiğini, yönetim planının bu maddelerinin KMK 34/5 maddesine uygun olmadığını, P.’ın yönetimde keyfi uygulamalar yaptığını belirterek, yönetim planının 12, 24, 8, 10/b, 26/b, d, e, f, g, 27/ç, 31, 32, 33, 34 ve 35’nci maddelerinin iptali ile tedbiren yönetici tayinine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne, yönetim planının 12, 24, 8, 10/b, 26/b, d, e, f, g, 27/ç, 31, 32, 33, 34 ve 35. maddelerinin iptaline, yönetici tayini talebinin reddine karar verilmiştir.
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nın 28. maddesi hükmüne göre yönetim planı anataşınmazın yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini, yönetici ve denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ilişkin diğer hususları düzenleyen ve tüm kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir. Anılan Yasa maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne göre de; yönetim planının (bu bağlamda maddelerinin) değiştirilmesi ancak tüm kat maliklerinin beşte dördünün oyu ile olanaklıdır. Bu madde fıkraları birlikte değerlendirildiğinde tüm kat maliklerini bağlayan yönetim planının değiştirilmesi görev ve yetkisi kat maliklerine tanınmış olup, onların beşte dördünün oyunun varlığı şarttır.
Mahkemece yönetim planının dava konusu edilen maddelerinin iptal edilebilmesi için de; yasanın buyurucu hükümlerine açık aykırılık oluşturur ve yok hükmünde bir düzenleme içermesi gerekir. Somut olayda iptali istenilen maddelerin niteliği itibariyle yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmadığı cihetle, bunların iptali ve değiştirilebilmesi için yukarıda sözü edilen yasa maddesi uyarınca kat maliklerinin toplanıp beşte dördünün oyu ile karara bağlanması gerekir. Bundan ayrı olarak hakim, kat maliklerinin iradesi yerine geçerek yönetim planı değişikliğine karar veremez. Tüm bu hususlar gözönünde tutularak bu yöndeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece, istemin kısmen kabulü ile yönetim planının 12, 24, 8, 10/b, 26/b, d, e, f, g, 27/ç, 31, 32, 33, 34 ve 35. maddelerinin iptaline hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılar yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı taraflara verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Hata: İletişim formu bulunamadı.

Vergi Daireleri arasında kooperatiflere ait iktisadi işletme kuruluş süreçleri ile ilgili bir fikir birliği var mı ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Vergi Daireleri arasında kooperatiflere ait iktisadi işletme kuruluş süreçleri ile ilgili bir fikir birliği var mı ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

city lights

Kooperatiflerin 7061 sayılı kanun kapsamında mükellefiyetinin kapatılarak iktisadi işletme açılması zorunlu olmasına rağmen ….

 

Hata: İletişim formu bulunamadı.

OKUL İNŞAA EDEREK BAĞIŞLAMANIN VERGİSEL DURUMU NEDİR ? KDV İNDİRİLEBİLİR Mİ ? VERGİDEN DÜŞÜLEBİLİR Mİ ?-EVREN ÖZMEN MALİ MÜŞAVİR

 ÖZET-

KURUMLAR VERGİSİ KAPSAMINDA -tamamı kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

KDV- İndirilemez, iade alınamaz

HARÇTAN- Muaf

EVREN ÖZMEN-MALİ MÜŞAVİR

shout_1515906769465

 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı: 62030549-120[89-2014/674]-

27.07.2017

Konu: Bağış olarak inşa edilecek okulun vergi kanunları karşısındaki durumu

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … Belediye Başkanlığına ait arsa üzerine 30 derslikli bir okul inşa edilerek belediyeye bağışlanacağı belirtilerek, söz konusu okul inşaatı ile ilgili harcamalar nedeniyle ödemiş olduğunuz KDV’nin indirilip indirilemeyeceği, bağışın Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre indirim konusu yapılıp yapılmayacağı, bağışlanacak okulla ilgili yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar nedeniyle harç ve damga vergisinin doğup doğmayacağı, yapılacak harcamaların tek düzen hesap planında hangi hesapta takip edileceği, inşaat bitiminde okul bağışlanırken fatura kesilip kesilmeyeceği hususunda bilgi istenildiği anlaşılmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Diğer İndirimler” başlıklı 10 uncu maddesinde;

“(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

c) Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının % 5’ine kadar olan kısmı.

 

ç) (c) bendinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve (rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı.

(2) Bağış ve yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu oluşturan mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değeri esas alınır.”

hükmüne yer verilmiştir.

Konu ile ilgili olarak, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup anılan Tebliğin “10.3.2.2. Eğitim ve sağlık tesisleri ile dini tesislere ilişkin bağış ve yardımlar” başlıklı bölümünde,

“Eğitim, sağlık ve bakım hizmetleri ile dini hizmetleri geliştirmek ve devam ettirmek amacıyla yapılan harcamalar kurum kazancının tespitinde indirim unsuru olarak dikkate alınabilecektir.

Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası dolayısıyla yapılan harcamaların,

tamamı kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Sözü edilen tesislerin yapımı için bentte sayılan kuruluşlar dışında yer alan kamuya yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar ise o yılki kurum kazancının %5’i ile sınırlı olmak üzere bu kapsamda indirim konusu yapılabilecektir.”

açıklamaları yer almakta olup Tebliğin “10.3.2.2.4 Bağış ve Yardımların Belgelendirilmesi” başlıklı bölümünde ise

“Ayni veya nakdi olarak yapılan bağış ve yardımların kurumlar vergisi mükelleflerince indirim olarak dikkate alınabilmesi için makbuz karşılığı yapılmış olması gerekli ve yeterlidir.

Ayni bağış ve yardımın, işletmenin aktifinden veya stokundan çekilerek bağışlanmış olması durumunda, mükelleflerin işletmeden çekip bağışladıkları değerler için fatura düzenlemesi; düzenlenen faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin şerh konularak yetkili kimseler tarafından imzalanmış olması yeterlidir.

Ayni değerlerin, mükelleflerce dışarıdan alınarak kamu kurum ve kuruluşuna bağışlanmış olması durumunda ise bu kurum ve kuruluş tarafından teslim alınacak değerler için teslime ilişkin bir belge düzenlenmiş olması yeterli olup, düzenlenen belgede bağışlanan kıymetin değerinin, cinsinin ve miktarının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirtilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, bağışlanan değerlere ilişkin olarak düzenlenmiş olan faturaların arka yüzünde yukarıda belirtilen açıklamalar dahilinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin imzası bulunacaktır.

Nakdi bağışların indirilebilmesi, bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuzla veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontlarıyla belgelendirilmesi şartıyla mümkündür.

Kamu kurum ve kuruluşları ile imzalanan protokol gereğince kamu arazisi üzerine okul yaptırılması halinde, söz konusu okul inşasına ilişkin olarak yapılan harcamalar, harcamanın yapıldığı yıla ilişkin kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

…”

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … Belediye Başkanlığına ait arsa üzerine inşa edilerek belediyeye bağışlanacak 30 derslikli okul inşaatı ile ilgili olarak yapılan harcamaların, harcamanın yapıldığı yıla ilişkin kazancınızın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Ancak, bağışın yapıldığı dönemde faaliyetinizin zararla sonuçlanmış olması veya kurum kazancınızın yetersiz olması durumunda indirilemeyen bağış tutarının daha sonraki yıllarda indirim konusu yapılması veya zarar olarak devredilmesi mümkün değildir.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

– 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

 

– 17/2-b maddesinde, Kanunun 17/1 inci maddesinde sayılan, genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere, bunların teşkil ettikleri birliklere, üniversitelere, döner sermayeli kuruluşlara, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, siyasî partiler ve sendikalara, kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz emekli ve yardım sandıklarına, kamu menfaatine yararlı derneklere, tarımsal amaçlı kooperatiflere ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifasının KDV’den istisna olduğu,

 

– 30/a maddesinde vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği

 

hüküm altına alınmıştır.

 

KDV Kanununun 17/2-b maddesinde yer alan istisna hükmü aynı Kanunun 17/1 inci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlara yapılan bedelsiz teslimleri kapsamakta olup teslimin bunlar dışındaki kurum veya kuruluşlara yapılması halinde ise istisna hükmünden faydalanılması mümkün değildir. Ayrıca bu istisna hükmü, bedelsiz teslime konu malların satın alınması veya üretilmesi ile ilgili olarak yapılacak mal ve hizmet alımlarını kapsamamaktadır.

 

Buna göre, belediyeye ait arsa üzerine şirketiniz tarafından yapılacak okulun bedelsiz tesliminin belediyeye yapılması halinde söz konusu bu teslim istisna kapsamında değerlendirilecek ve bu teslime ilişkin olarak KDV hesaplanmayacaktır.

 

Öte yandan, bu teslime ilişkin yüklenilen KDV’nin indirime konu edilmesi ise Kanunun 30/a maddesine göre mümkün bulunmamakta olup yüklenilen bu verginin işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

HARÇLAR KANUNU YÖNÜNDEN

 

Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde; “Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanun’a bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu kadastro harçlarına tabidir.” hükmü yer almaktadır.

 

Anılan Kanunun 58 inci maddesinde tapu ve kadastro harçlarını, Kanuna ekli tarifede belirtilen kişilerin ödeyeceği hüküm altına alınmış olup aynı Kanunun 59 uncu maddesinin (a) bendi ile genel bütçeli idareler tapu harçlarından muaf tutulmaktadır.

 

492 sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin 4 üncü maddesinde, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden binde 68,31 oranında harç alınacağı; aynı tarifenin 20/a maddesinde ise, gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden devir eden ve devir alandan ayrı ayrı binde 20 oranında harç alınacağı belirtilmektedir.

 

Diğer taraftan, 492 sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesi, Kanuna ekli (4) sayılı tarife ve aynı Kanunun 58’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi birlikte değerlendirildiğinde, hukuken bağışlanan gayrimenkullerin tapu harcının lehine işlem yapılan genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler tarafından ödenmesi gerekir. Ancak, yine 492 sayılı harçlar Kanununun 59 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre; genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köylerin iktisap edecekleri taşınmazların tescili, şerhi gerektiren işlemleri ve bunların terkinleri harçtan müstesnadır.

 

Buna göre, söz konusu gayrimenkul üzerine yapılacak olan okulun bir ivaz karşılığında değil de bedelsiz (bağış yoluyla) olarak Belediyeye devredilmesi halinde, bu işlemde harcın mükellefi olan Belediyeden 492 sayılı Kanunun 59/a maddesi uyarınca harç aranılmayacağı tabiidir.

 

DAMGA VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabii olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı verginin bulunacağı, kağıtlarının mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarla belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 10 uncu maddesinde ise damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olacağı, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazıla rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği hükümlerine yer verilmiştir.

 

Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “I- Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 inci fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin nispi damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yazınız ekinde yer alan ve hesaplanabilir bir bedel ihtiva etmediği anlaşılan “Protokol” başlıklı kağıttan damga vergisi aranılmaması, ancak kağıda konu iş ile ilgili olarak söz konusu kağıdın bedelinin belirlenmesine ilişkin herhangi bir kağıt (olur, onay, mektup vb.) düzenlenmesi veya sözleşmeye bu yönde şerh konulması halinde söz konusu kağıdın/şerhin damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

 

Diğer taraftan, “Protokol” başlıklı kağıt dışında, özelge talebine konu okul inşaatı işine ilişkin olarak Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı tabloda yer alan diğer kağıtların düzenlenmesi ve somut olaya ilişkin kağıt örneklerinin gönderilmesi durumunda ayrıca görüş verilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

Bilindiği üzere, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Ek 1 inci maddesinde; “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde yapılan her türlü bina inşaatı (ilave ve tadiller dahil), inşaat veya tadilat ruhsatının alınmasında Ek Madde 6’da yer alan tarifede gösterilen nispet ve hadlerde bina inşaat harcına tabidir.” hükmü yer almaktadır.

 

Anılan Kanunun Ek 2 nci maddesinde bina inşaat harcına ilişkin istisnalara yer verilmiş olup söz konusu maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde, karşılık gözetmeksizin Devlete devrolunmak şartıyla inşa edilen okullar ve öğrenci yurtlarının, bina inşaat harcından istisna tutulacağı hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, aynı Kanunun 80 inci maddesinde imar ile ilgili harçlar (parselasyon harcı, ifraz ve tevhit harcı, plan ve proje tasdik harcı, zemin açma izni ve toprak hafriyatı harcı, yapı kullanma izni harcı) düzenlenmiş olup okul inşaatı için herhangi bir istisna hükmüne yer verilmemiştir.

 

Ayrıca, adı geçen Kanunun 97 nci maddesinde ise, “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” hükmü yer almaktadır.

 

Bu itibarla, şirketiniz tarafından yaptırılacak okul inşaatının karşılık gözetmeksizin Devlete devrolunması halinde bina inşaat harcından istisna tutulması, imar ile ilgili harçlara tabi olması, ayrıca İmar mevzuatı gereği aranılacak harçların konusu yapılmayan ve isteğinize bağlı olarak Belediyece ifa edilecek her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret ödenmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT KAPSAMINDA KOOPERATİFİN PARA ÖDEMESİ DURUMUNDA STOPAJ KESİNTİSİ OLACAK MIDIR ?_EVREN ÖZMEN-

Ekran Resmi 2017-03-26 22.55.32

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı:  B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[42-11/4]-252    20/02/2012

Konu : Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42’nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi numaralı mükellefi olduğunuz, firmanız ile … Konut Yapı Kooperatifi arasında anılan kooperatife ait arsa üzerine 664 adet konut inşası için “Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Ve Satış Vaadi Sözleşmesi” imzalandığı, söz konusu sözleşme uyarınca inşa edilecek konutlardan 170 adedinin firmanıza kalacağı, ayrıca firmanızın giderlerini karşılamak üzere kooperatif tarafından şirketinize 82.954.000,00 TL nakit ödeme yapılacağı belirtilerek, söz konusu nakit ödeme nedeniyle sözleşmenin kat karşılığı niteliğinin değişip değişmeyeceği ile birden fazla yıla sirayet edecek inşaat işinin kısmen/tamamen yıllara sari inşaat ve onarım işi kapsamına girip girmeyeceği konularında Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ıncı maddesinde; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile Gelir Vergisi Kanunu’da belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hak ediş ödemeleri vergi kesintisine tabi tutulmuştur. Söz konusu ödemeler üzerinden yapılacak kesinti oranı 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %3 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde, “Birden fazla takvim yılına sirayeteden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kâr veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterilir. ” hükmüne yer verilmiştir.

Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için;

a) Faaliyet konusu inşaat ve onarma işi olması

b) İnşaat ve onarım işi birden fazla yıla sirayet etmesi

c) İnşaat ve onarım işi resmi veya özel taahhütlere bağlı olarak yapılması

gerekmektedir.

Yukarıda yer verilen Kanun hükmü çerçevesinde, 42 nci madde kapsamında inşaat ve onarım işleri, resmi ve özel taahhütler gereğince başkasının hesabına yapılan işlerden ibarettir. Söz konusu işin taahhüde bağlı olarak yapılması, inşaat ve onarım işinin başkasının nam ve hesabına yapılması ve karşılığında hakedişe bağlı bir istihkak ödemesinin ortaya çıkması ile mümkündür.

Özel inşaat işleri ise bünyesinde hak ediş ve hak edişe bağlı taahhüt unsuru taşımayan, birden fazla takvim yılına sirayet edebilen bir tür imalat olup, bu tür inşaat faaliyeti için yapılan nakit ödemenin hak ediş bedeli olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir. Gerek kendi arsası üzerine gerekse başkasının arsası üzerine kat karşılığı bina inşa ederek satma işinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42 nci maddesiyle düzenlenen birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleriyle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, arsa sahibi kooperatif ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapan şirketinize bu sözleşmeye istinaden kendi payına düşen bağımsız bölümlere ilave olarak anılan kooperatif tarafından nakit ödemede bulunulması söz konusu sözleşmenin kat karşılığı inşaat sözleşmesi niteliğini değiştirmeyecektir. Yıllara yaygın olmakla birlikte taahhüde bağlı bir inşaat işi olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan kat karşılığı inşaat işine bağlı olarak anılan kooperatif tarafından firmanıza yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

KOOPERATİF ORTAKLIĞININ TESPİTİ-EVREN ÖZMEN-GÜNCEL YARGITAY KARARLARI

Esas No:2015/3156
Karar No:2015/4754
K. Tarihi:

Ekran Resmi 2018-01-12 08.10.46

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı temsilcisince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olan dava dışı…’in hissesini noter kanalıyla devraldığını, müvekkiline üyelik kimlik kartı verildiğini, buna rağmen kooperatif üye defterinde müvekkiline yer verilmediğini ileri sürerek, kooperatif üyeliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre; davacının dava dışı kooperatif üyesinin hissesini noter sözleşmesi ile devralarak kooperatif üyesi olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı kooperatif temsilcileri temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı temsilcisinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kooperatiflerde ortaklıktan ihraç süreci-EVREN ÖZMEN

Esas No:2015/5463
Karar No:2016/1817
K. Tarihi:

MAHKEMESİ : … Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki kooperatif genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkilinin kooperatifin…..tarihli genel kurulda alınan kararına istinaden kooperatife peşin ödemeli ortak olarak 3 hisse ile üye olduğunu, buna rağmen davalı kooperatif tarafından müvekkiline gönderilen ihtarnameler ile müvekkilinin ortaklıktan çıkartılmasına karar verildiğini, bu karar aleyhine …. …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında açılan dava devam ederken davalı kooperatifin …tarihli ihtarname ile toplamda … TL talep ettiğini ve ödeme yapılmaması üzerine sahip olduğu üç ortaklık payından da ihracına karar verildiğini, ihtarnamelerin usulüne uygun olmadığını, davalı kooperatif tarafından, ihtarnamelerde ödenmesi istenen meblağın ve ödenme usulünün, … tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3’ncü maddesi uyarınca oybirliği ile kararlaştırıldığını, bu kararın yok hükmünde olduğunu müvekkili hakkındaki … tarihli ve …, … ve … sayılı ortaklıktan çıkarma kararlarının iptali ile … tarihli genel kurul toplantısının 3. maddesinde alınan kararın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, … tarihli genel kurulun usulüne uygun olarak yapıldığını, davacının toplantıya katılmadığını, dolayısıyla genel kurulda alınan kararlara karşı muhalefetinin bulunmadığını, bu nedenle de dava açma hakkı bulunmadığını, davacıya gönderilen ihtarnamelerin usulüne uygun olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının … tarihli genel kurulun 5. maddesinde alınan ve yönetim kurulunca uygulanan karar gereğince peşin ödemeli ortak olarak kabul edildiği, peşin ödemeli ortakların durumunu ağırlaştırabilecek ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinde yer alan eşitlik kuralına aykırı olabilecek şekilde karar alınamayacağı, bu nedenle … tarihli genel kurul toplantısının 3. maddesinde alınan dava konusu kararın yok hükmünde olduğu, davacıya gönderilen 2. İhtarnamede 30 günlük süre verildiği bu nedenle ikinci ihtarnamenin geçersiz olduğu anlaşıldığından, davacının ihracına yönelik … tarih,…, … ve …. no’lu ihraç kararlarının iptaline, davalı kooperatifin … tarihinde yapılan genel kurul toplantısının 3. maddesinde alınan kararın davacı yönünden yok hükmünde olduğunun tespitine; karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren … gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,… tarihinde oybirliğiyle karar verildi.