Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı-Kemal OZMEN hk. Tarih 08/06/2012

Başlık Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı hk.
Tarih 08/06/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1833
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1833

08/06/2012

Konu

:

Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, kooperatifinizin 27/10/1997 tarihinde satın aldığı İstanbul İli, … İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazı imar izni olmaması nedeniyle 26/01/2011 tarihinde sattığı belirtilerek, arsa satışından elde edilen gelirin kurum geçici vergi ve kurumlar vergisine tabi olup olmadığı, satılan arsa için enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı, arsa satın alınırken ödenen harç, emlak vergileri, satıcıya yapılan komisyon ödemesi, tapu harcı gibi giderlerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı, kooperatifinizin kuruluşundan bugüne kadar yapılan genel giderleri vergi matrahının belirlenmesinde hesaba katılıp katılmayacağı, kooperatifinizce üyeleriniz adına yapılacak ödemeler üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılamayacağı, bu satıştan dolayı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde yer alan taşınmaz satış istisnasından yararlanıp yararlanılamayacağı ve üyelerinize yapılacak ödemelerin vergilendirilmesi durumunda vergi matrahınızın tespiti sırasında üyeleriniz tarafından kooperatifinize daha önce ödenen aidatların üyelerinize yapacağınız ödemelerden mahsup edilip edilemeyeceği konusunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

Başkanlığımız kayıtlarının incelenmesinden 01/01/1996 tarihinden itibaren kurumlar vergisi mükellefi olduğunuz görülmektedir.

A) Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, belirli şartlarla kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde ise kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar için hesaplanan risturnların ortaklara dağıtımının kâr dağıtımı sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.

1 Seri No’lu Tebliğinin “5.11.1. Yönetim gideri karşılığı olarak ödenen paralardan harcanmayarak ortaklara dağıtılan kısımlar” başlıklı bölümünde de, “Bütün kooperatifler için ortakların yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar, risturn istisnasından yararlanacaktır. Yönetim gideri olarak ödenen paraların risturn sayılabilmesi için kooperatif tarafından üyelere iade edilmesi gerekmektedir. İade nakden olabileceği gibi hesaben de olabilir.” açıklamasına yer verilmiştir.

5520 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; safi kazancın tespitinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirilebileceği belirtildikten sonra aynı maddenin (6) numaralı bendinde de, işletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçların indirilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında da, geçmiş yıl zararlarının; kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

Yine aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Ayrıca, 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, yapı kooperatiflerinin de önceki bölümlerde yapılan açıklamalar çerçevesinde söz konusu istisnadan yararlanabilmesinin mümkün olduğu, ancak, istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçlan doğrultusunda kullanılması gerektiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiş olup, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (6/b-i) bendinde ise; tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) %15 oranında vergi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre,

– Kooperatifiniz tarafından yapılmış olan Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde sayılan harcamaların, yapıldıkları dönemler itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün olup ilgili dönemde gelir bulunmaması nedeniyle oluşan zararların da geçmiş yıl zararı olarak beş yıldan fazla nakledilmemek ve izleyen yılların kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla indirim konusu yapılabileceği, söz konusu giderlerin arsanın satışının yapıldığı yılda indirilmesinin söz konusu olmayacağı tabiidir.

– Kooperatifinizce varsa arsa satışı için yapılan giderlerin arsa satışından elde edilen kazancın tespitinde dikkate alınması mümkün olacaktır.

– Kooperatifinizin aktifinde iki yıldan fazla süreyle bulunan taşınmazın satışından elde edilen kazancın; özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması ve 5520 sayılı Kanunun 5/1-e maddesinde yer alan diğer şartların da sağlanması halinde % 75’i kurumlar vergisinden istisna edilebilecektir. Ancak, istisnaya konu kazancın kooperatif ortaklarına dağıtılması, satışın yapıldığı yılı izleyen beş yıl içinde fon hesabından başka bir hesaba (sermayeye ilave hariç) nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, bu süre içinde tasfiyeye girilmesi halinde, anılan istisna hükmünden yararlanılamayacak olup satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin de ziyaa uğrayacağı tabiidir.

– Kooperatifinize ait taşınmaz satışından doğan kazanç ile varsa diğer kazançlarınızın ortaklara dağıtılması halinde dağıtım esnasında Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6/b-(i) alt bendi uyarınca %15 oranında gelir vergisi kesintisi yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmekte olup dağıtılan kâr paylarının kooperatifiniz ortakları açısından Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesi gereğince menkul sermaye iradı sayılarak, ortaklar tarafından elde elde edilen menkul sermaye iradı mahiyetindeki bu gelirlerin, Gelir Vergisi Kanununun 22/2 nci maddesi uyarınca yarısı gelir vergisinden istisna olup, kalan tutarın ilgili yıl için belirlenen beyan haddini aşması halinde ortaklar tarafından da beyan edilmesi gerekmektedir.

– Üyeleriniz tarafından Kooperatifinize ödenmiş olan aidatlardan harcanmayıp üyelerinize geri iade edilen aidatlar ise risturn olarak kabul edildiğinden bu tutarlar üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.

B) Vergi Usul Kanunu Yönünden:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”, 269 uncu maddesinde ise; “İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir…” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 5024 sayılı Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Söz konusu Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddede ise, mükelleflerin 31/12/2003 tarihli bilançolarını bu madde hükmüne göre, anılan maddede hüküm bulunmayan hallerde Vergi Usul Kanununun 5024 sayılı Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltecekleri hükme bağlanmıştır. Aynı geçici maddenin (j) bendinde, 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatifinizin bilançosunun anılan Kanunun geçici 25 inci maddesine göre, şartların oluşması halinde de mükerrer 298 inci maddesine göre düzeltilmesi gerekmektedir.

Mezkur maddenin (l) bendinde ise “Bu madde uyarınca düzeltilen kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tâbi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır.

Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farklarının maliyet addolunacağı hükmü, aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin A fıkrasının 5 numaralı bendinde de yer almaktadır.

Bu durumda, 1996 yılından itibaren mükellef olan kooperatifinizin 27/10/1997 tarihinde satın aldığı arsa için 2003 ve 2004 yıllarında enflasyon düzeltmesi yapmış olması gerektiğinden, söz konusu arsayı elden çıkarmanız durumunda da buna ilişkin enflasyon düzeltme farkını arsanın maliyetine eklemeniz mümkün bulunmaktadır.

Konut Yapı Koope­ratifi üyesi olan davacı tarafından, Koope­ratif olağan genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca, Ana Sözleşmenin “Süre” başlıklı” 5. maddesinde 30 olarak yer alan sürenin, 60 yıl olarak değiştirilmesi talebinin onaylanmasına ilişkin, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü olurunun iptali istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.-Kemal Ozmen

Özü: Konut Yapı Koope­ratifi üyesi olan davacı tarafından, Koope­ratif olağan genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca, Ana Sözleşmenin “Süre” başlıklı” 5. maddesinde 30 olarak yer alan sürenin, 60 yıl olarak değiştirilmesi talebinin onaylanmasına ilişkin, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü olurunun iptali istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

(Hukuk Bölümü)

Davacı : T. Ö. (Ölümü üzerine Mirasçıları:1- D. Ö., 2- N. Ö.)

(ICD-IMEX (c) 1998’den beri * Yüzbinlerce Sayfa Mevzuat)

Davalı : Aydın Valiliği (Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

O L A Y : S.S.Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifi, 10.11.1973 tarihinde konut yapı kooperatifi olarak kurulmuş, 16.01.1974 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş, 06.02.1974 tarih ve 5066 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak hükmü şahsiyet kazanmış, bila tarih ve 2003.06 sayılı yazı ile Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne müracaat edilerek, kooperatif ana sözleşmesinin “kooperatifin süresi başlıklı” 5. maddesinde yazılı olan 30 yıl sürenin 60 yıl olarak değişiklik yapılması için ön izin verilmesi talebinde bulunulmuş; Müdürlüğün 01.04.2003 tarih ve MD.03/0 sayılı onayı ile izin verilmiş, 06.07.2003 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında “Madde Tadilatı” kabul edilerek, 18.07.2003 tarih ve 5844 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak tescil edilmiştir.

Davacı T. Ö.; Kooperatifin 154 no.lu ortağı olduğunu, yıllar önce, kooperatifin konut yapıp, ortaklarına dağıtmasının imkansızlığının görülmesi üzerine, kooperatif genel kurul kararı ve davalı idarenin onayı ile kooperatif arsasının ortaklarına dağıtıldığını; Kooperatifin, amaçsız olarak yöneticiler ve çevresinin ya­rarına, ortaklarının zararına faaliyetine devam ettirildiğini, ana sözleşmedeki süre dolmasına rağmen, yine davalı idarenin onayı ile amacı olmayan kooperatifin süresinin 30 yıl daha uzatıldığını, ortakların zarar görmesine, yönetici ve çevresinin faydalanmasına fırsat verildiğini; 02.08.2007 tarihli dilekçeyle davalı idarenin, hukuka ve yasaya uygun olmayan süre uzatımı onayının iptalini istediğini, talebinin 13.08.2007 tarih ve 114 İLM 0 09 00 03/II-I-I(87)2300 yazı ile reddedildiğini ifade ederek; Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemiyle 19.09.2007 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1. İDARE MAHKEMESİ; 13.11.2007 gün ve E: 2007/1181, K: 2007/1359 sayı ile, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Davaların niteliği ve Muhakeme usulü” başlıklı 99. maddesinde, bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır. Bu davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmünün yer aldığı; uyuşmazlıkta 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu uyarınca S.S. Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün 01.04.2003 gün ve MD. 03/07 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan bu davada yukarıda anılan mevzuat uyarınca ticari dava sayılacağından, davaya özel hukuk hükümleri uygulanmak üzere Adli Yargı mercilerinde bakılmasının gerektiği gerekçesiyle; davanın görev yönünden reddine karar vermiş bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

(ICD-IMEX (c) 1998’den beri * Binlerce Sayfa Kitap)

Davacı T. Ö. bu defa, S.S Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifi’nin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün 01.04.2003 gün MD 03/07 sayılı işleminin iptali, adı geçen Kooperatifin tasfiye sürecine girmesinin sağlanması, süre uzatımı nedeniyle uğradığı 3.000.00 YTL maddi zararın tazmini istemiyle 08.01.2008 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Aydın 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.07.2008 gün ve E:2008/50 K:2008/518 sayı ile, olayda hukuk kuralları ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun uygulanması bahis konusu olup, bu kanundan doğan uyuşmazlıkların çözümü adli mahkemelere ait olduğundan mahkemelerinin görevli bulunduğu belirtilerek esasa girilmiş ve Kooperatifi adına kayıtlı bulunan arsaların kura ile ortaklara dağıtılmış olduğu, ana sözleşmenin 6. maddesine göre ortaklarına konut yaptırma amacının ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, Aydın Sanayi Ticaret İl Müdürlüğünün 01.04.2003 tarih M.D 2003/7 sayılı süre uzatımı işleminin iptaline, davacının fazlaya ilişkin ve maddi tazminat talebinin reddine karar vermiş; kararı, davacı ile davalı temsilcisinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi; 12.04.2010 gün ve E: 2010/2831, K:2010/4048 sayı ile, mahkemece, her ne kadar uyuşmazlığın 1163 sayılı Kanun’dan kaynaklanması nedeni ile adli yargı mahkemelerinin görevli bulunduğu sonuca varılmış ise de, davalı tarafından verilen ön izin işleminin idari bir işlem olduğunda kuşku bulunmadığı; bu bağlamda, ana sözleşme değişikliğinin Kooperatif]er Kanunu’na uygun olup olmadığını denetlemek ve sonucuna göre izin vermek ya da vermemenin Bakanlık yetkisi içinde bulunduğu, gerek izin isteminin reddi kararı, gerekse kabulü yönündeki kararın idari bir karar olmasına göre, ön izin işleminin iptaline yönelik davada genel mahkemelerin değil idari yargının görevli olduğunun kabulünün gerektiği, mahkemece, davanın yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği gerekçesiyle davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına, davalı temsilcisinin diğer, davacının ise tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.

AYDIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; davanın geçirdiği aşamaları özetledikten sonra; davanın, ana sözleşme süresi biten dava dışı kooperatifin süresinin 30 yıl daha uzatılması yönündeki davalı tarafından verilen ön izne ilişkin işlemin iptali, bu isteme bağlı olarak kooperatifin tasfiye sürecine girmesinin sağlanması ve süre uzatımı nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tahsili istemine ilişkin bulunduğu; bozma ilamında da açıklandığı üzere, davalı tarafından verilen ön izin işleminin idari bir işlem olması karşısında, ana sözleşme değişikliğinin kooperatifler kanununa uygun olup olmadığını denetlemek ve sonucuna göre izin vermek ya da vermemek bakanlık yetkisi içinde idari bir karar niteliği taşıdığından, ön izin işleminin iptaline yönelik davanın Mahkemelerince görülemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

(ICD-IMEX (c) 1998’den beri * Binlerce Sayfa Kitap)

Davacı T. Ö.’ın vefatı üzerine mirasçıları D. ve N. Ö. tarafından, Aydın 1. İdare Mahkemesi’ne aynı istemle bir kez daha dava açılmış; Mahkeme’ce 21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayı ile, aynı işlemin iptali istemiyle “İlk Görevsizlik Kararını veren” Mahkemelerine açılan davanın esasının incelenmesinin mümkün olmağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiş; Davacıların, Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayılı kararı ile Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.4.2010 gün ve E:2010/2831, K:2010/4048 (belirtilen tarih ile Esas ve Karar sayıları Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma kararına aittir) kararları arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülerek uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle, İdare Mahkemesi kanalıyla Mahkememize başvurması üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 06.06.2011 tarih, E:2011 / 74, K:2011/130 sayı ile, olumsuz görev uyuşmazlığına konu edilen kararlardan Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı görevsizlik kararı olmasına karşılık; Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayılı kararı görevsizlik değil, davanın incelemeksizin reddine ilişkin karar olduğundan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle başvurunun reddine karar vermiş; son olarak, Davacıların kesinleşen görevsizlik kararları nedeniyle ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesine verdikleri dilekçeye istinaden dava dosyaları Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 4.6.2012 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında “Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemi” yönünden anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacıların istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

(ICD-IMEX (c) 1998’den beri * Binlerce Sayfa Kitap)

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin olağan genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca, Ana Sözleşmenin “Süre” başlıklı” 5. maddesinde 30 olarak yer alan sürenin, 60 yıl olarak değiştirilmesi talebinin onaylanmasına ilişkin, Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün 01.04.2003 tarih ve MD.03/0 sayılı olurunun iptali isteminden ibarettir.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Tarif” başlıklı 1. maddesinde, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” denilmiş; Kanun’un 2. maddesinde, bir kooperatifin en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulacağı; 3.maddesinde, ana sözleşmenin, Ticaret Bakanlığına verileceği, Bakanlığın kuruluşa izin vermesi halinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunacağı, kooperatifin amacı, konusu ve varsa süresinin, tescil ve ilan olunacak hususlar arasında sayıldığı, ana sözleşmenin değişikliklerinin de kuruluştaki usullere bağlı olacağı; 81 ila 85. maddeleri kapsayan Yedinci Bölümde Kooperatiflerin dağılması koşullarının yöntemi ve sonuçlarının neler olacağı hususlarına;

(ICD-IMEX * (c) 1998’den beri * Tüm Telif Hakları Saklıdır.)

“Anonim şirket hükümlerine atıf” başlıklı 98.maddesinde, ” Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.;

“Davaların niteliği ve muhakeme usulü” başlıklı 99. maddesinde ise, “Bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır.

Bu davalarda basit muhakeme usulü uygulanır.” hükümlerine yer verilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

(ICD-IMEX (c) 1998’den beri * Osmanlı’dan Günümüze T.C. Külliyatı)

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik : 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmıştır.

(Bu dokuman ICD-IMEX için hazırlanmıştır. * ICD-IMEX (c) 1998’den beri)

Olayda, davaya konu kooperatifin 10.11.1973 tarihinde 30 yıl süreli konut yapı kooperatifi olarak kurulduğu, 16.01.1974 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilip, 06.02.1974 tarih ve 5066 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak hükmi şahsiyet kazandığı; Kooperatif tarafından, 30 yıl süresinin dolacağına binaen, bila tarih ve 2003.06 sayılı yazı ile Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne müracaat edilerek, kooperatif ana sözleşmesinin “Süre” başlıklı 5. maddesinde yazılı olan 30 yıl sürenin 60 yıl olarak değiştirilmesi için ön izin verilmesi talebinde bulunulduğu, Müdürlüğün 01.04.2003 tarih ve MD 03/07 sayılı onayı ile izin verildiği, 06.07.2003 tarihinde yapılan kooperatif genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde “madde tadilatı”nın görüşülerek kabul edildiği; davacı tarafından, Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün S.S.Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına İlişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07 sayılı onayının iptali istemiyle açtığı davada; davalı İdare; Kooperatiflerin, madde tadili ile ilgili olarak “Müdürlüklerince” istenilen evrak ve belgeleri ibraz etmeleri halinde “Bakanlığın Müdürlüklerine vermiş olduğu yetkiye istinaden” ön izin verilmekte olduğunu, ancak; madde tadilatının kabul edilmesinin ve onaylanmasının ana sözleşmenin “Genel kurulun görev ve yetkileri” başlıklı 23. maddesinde belirtildiği üzere, genel kurulun yetkisinde olduğunu, ortakların vereceği karara bağlı bulunduğunu, madde tadilatının da genel kurul toplantısında oy birliği ile kabul edilmiş bulunduğunu; ayrıca; Kooperatifin tasfiyeye girmesi ve fesih edilmesinin de yine 23. maddede belirtildiği üzere genel kurulun yetkisinde olduğunu, ortakların vereceği karara bağlı bulunduğunu ifade ederek, yapılan işlemin yasalara uygun olduğunu savunmuştur.

Bu durumda, adli ve idari yargı yerleri arasında “Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemi” yönünden olumsuz görev uyuşmazlığının doğduğu; her iki yargı yerinde, kooperatif genel kurulu kararlarına ilişkin bir itirazın ve iptal isteminin mevcut bulunmadığı; davalı İdare tarafından verilen ve idari bir işlem niteliği taşıyan ön izin işleminin iptalinin istenildiği; bu bağlamda, ana sözleşme değişikliğinin Kooperatifler Kanunu’na uygun olup olmadığını denetlemenin, sonucuna göre izin verme ya da vermemenin Bakanlığın yetkisinde bulunduğu, gerek izin isteminin reddi, gerekse kabulü yönündeki kararın idari bir karar olduğu gözetildiğinde; bu idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 2/1-a maddesi uyarınca idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle Aydın 1. İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 13.11.2007 gün ve E:2007/1181, K:2007/1359 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.6.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

(ICD-IMEX * (c) 1998’den beri * Tüm Telif Hakları Saklıdır.)

kooperatiflerde genel kurul toplantı yeter sayısı-Kemal OZMEN

20120617-103015.jpg

Kooperatiften istifa eden ortağın ödemeleri ne zaman ve nasil yapılır ?-Kemal OZMEN

20120617-102410.jpg

kooperatiften çıkma dilekçesi örneği-Kemal OZMEN

20120617-101906.jpg

Hangi şirketler kooperatiflere ortak olabilirler ?-Kemal OZMEN

II – TÜZEL KİŞİLERİN ORTAKLIĞI:

Madde 9 – (Değişik madde: 21/04/2004 – 5146 S.K. /2.mad) *1* Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler.

20120617-101735.jpg

Şirketler kooperatife ortak olabilir mı ?-Kemal OZMEN

II – TÜZEL KİŞİLERİN ORTAKLIĞI:

Madde 9 – (Değişik madde: 21/04/2004 – 5146 S.K. /2.mad) *1* Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler.

20120617-101634.jpg

Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan konut yapı kooperatifinin vergi kanunları karşısındaki durumu hk.-Kemal OZMEN

Başlık Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan konut yapı kooperatifinin vergi kanunları karşısındaki durumu hk.
Tarih 26/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.159-208
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.16.16.02-300.11.159-208

26/04/2012

Konu

:

Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan konut yapı kooperatifinin vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunmadığı ve arsa tapusu ile inşaat ruhsatının kooperatifiniz adına tescilli olduğu belirtilerek, inşaatların yapımına başlayan Kooperatifinizin mal ve hizmet alımları ile banka ve diğer resmi kurumlardaki sair iş ve işlemlerinde kurumlar, katma değer ve damga vergileri ile harçlar karşısındaki durumunuz hakkında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmış olup, uygulamaya ilişkin açıklamalar 1 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılmış bulunmaktadır.

Buna göre; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartların taşınması halinde kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

KDV Kanununun geçici 15 inci maddesi ile 29/7/1998 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı alınmış inşaatlara ilişkin olarak konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri KDV’den müstesnadır.

29/7/1998 tarihinden sonra bina inşaat ruhsatı alınmış inşaatlara ilişkin olarak “konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri” ise 30/12/2007 tarih ve 26742 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli (I) sayılı listenin 12 inci sırası uyarınca % 1 oranında KDV’ye tabi tutulmaktadır.

Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde KDV uygulamasına ilişkin açıklamalara 49, 66 ve 106 seri nolu KDV Genel Tebliğleri ile 60 nolu KDV Sirkülerinde yer verilmiştir.

Bu düzenlemelere göre konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli oran uygulanabilmesi için;

– Kooperatifin konut yapı kooperatifi statüsünde olması,

– İşin konut yapı kooperatifine yapılması,

– Yapılan işin inşaat işi olması ve taahhüde dayanması,

Şartlarının yanı sıra inşaatın yapıldığı arsanın tapu sicilinde inşaat taahhüt hizmetini alan kooperatif tüzel kişiliği veya kooperatifin bağlı olduğu üst birlik adına tescil edilmiş ve inşaat yapı ruhsatının konut yapı kooperatifine verilmiş olması da gerekmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde Kooperatifinizin inşaat yapı ruhsatını 29.07.1998 tarihinden sonra alması nedeniyle Kooperatifinize yukarıda belirtilen mevzuata uygun olarak ifa edilecek inşaat taahhüt işlerinin %1 oranında katma değer vergisine tabi olması gerekmektedir. Ancak Kooperatifinize inşaat işi niteliğinde olmayan veya taahhüde dayanmayan hizmet ifaları genel oranda (%18) katma değer vergisine tabi tutulacaktır.

Öte yandan, konut yapı kooperatiflerinin üyelerine yapacakları konut teslimlerinin KDV karşısındaki durumu 113 seri nolu KDV Genel Tebliğinin A/4 bölümünde açıklanmıştır.

DAMGA VERGİSİ VE HARÇLAR YÖNÜNDEN:

488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 9 uncu maddesinde, Kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmış olup, söz konusu tabloda istisna edilen kağıtlar arasında konut yapı kooperatiflerinin iş ve işlemleri sayılmamıştır.

Diğer taraftan, 492 sayılı Harçlar Kanununda konut yapı kooperatiflerine tanınmış bir istisna ya da muafiyet hükmü yer almamaktadır.

Öte yandan; yapacağınız işlemlerin ve düzenleyeceğiniz kağıtların Damga Vergisi ve Harçlar Kanunu yönünden istisna olup olmadığı hususunun, nezdinizde böyle bir hadisenin vuku bulması ve olayla ilgili kayıt ve belgelerin de eklenmesi halinde olayın özelliği de dikkate alınarak Başkanlığımızdan görüş talep edilmesi halinde değerlendirilebileceği tabiidir.

Kooperatifin mahkeme kararına istinaden mevcut arsasını devredip karşılığında başka arsa alması durumunda muafiyet hk-Kemal Ozmen

Başlık Kooperatifin mahkeme kararına istinaden mevcut arsasını devredip karşılığında başka arsa alması durumunda muafiyet hk.
Tarih 23/05/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-1691
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 4-1691

23/05/2012

Konu

:

Kooperatifin mahkeme kararına istinaden mevcut arsasını devredip karşılığında başka arsa alması durumunda muafiyet

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinde, ……Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, hissedarlar arasında taksimi mümkün olmadığından açılan İzale-i Şuyu davaları üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesinin … dosya numaralı kararı ile … 151 ada, 3 parselde kayıtlı arsanın satışına karar verildiği, bu arsadaki hissenize isabet eden satış bedelinin tahsil edilmeyerek, aynı Mahkemenin aynı dosya numaralı kararı ile … 151 ada, 4 parselde kayıtlı hissedarı bulunduğunuz arsanın kalan 648/872 hissesinin satın alınması karşılığı mahsup edildiği belirtilerek, söz konusu işlem nedeniyle kurumlar vergisi muafiyetinizin kalkıp kalkmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi” başlıklı bölümünde de, kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerektiği, bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerektiği; ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsadığı belirtilmiştir.

Aynı Tebliğin “4.13.1.4.3.Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünün beşinci paragrafında ise; kooperatife ait taşınmazların, ortaklara veya ortak olmayanlara kiraya verilmesi veya kooperatifin inşa ettiği konut veya işyerlerinin ortaklara dağıtımından sonra elinde kalan işyeri, konut veya arsaların satılmasının ortak dışı işlem sayılacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, bir yapı kooperatifinin amacı üyelerine mesken veya işyeri inşaa etmek veya ettirmek olduğundan bu amaca ulaşılabilmesi için arsa temini zaruri olduğunun kabul edilmesi gerekir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; hisseli olarak kooperatifiniz adına kayıtlı bulunan arsanın, müşterek maliki olan hissedarlar arasında taksimi mümkün olmaması sebebiyle açılan İzale-i Şuyu davaları üzerine mahkeme kararına istinaden bir parseldeki hissenizin satılarak, hissesinin bir kısmına sahip olduğunuz diğer parselin kalan hisselerinin satın alınmasının, kooperatifiniz amacının gerçekleştirilmesini teminen yapılan zaruri bir işlem olarak kabul edilerek ortak dışı işlem olarak kabul edilmemesi ve Kurumlar Vergisi Kanununun 4/1-k maddesinde yer alan şartların sağlanması halinde muafiyet hükümlerinden yararlanmanız mümkündür.

Sermaye düzeltilmesi olumlu farklarının üye kooperatiflere dağıtılmasının birliğin muafiyet şartlarını ihlal edip etmeyeceği hk. Tarih 30/05/2012

Başlık Sermaye düzeltilmesi olumlu farklarının üye kooperatiflere dağıtılmasının birliğin muafiyet şartlarını ihlal edip etmeyeceği hk.
Tarih 30/05/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[94-12/1]-613
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-120[94-12/1]-613

30/05/2012

Konu

:

Sermaye düzeltilmesi olumlu farklarının üye kooperatiflere dağıtılmasının birliğin muafiyet şartlarını ihlal edip etmeyeceği.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, …. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ….. vergi kimlik numaralı stopaj, damga vergisi ve katma değer vergisi yönünden mükellefi olduğunuz, kurumlar vergisi muafiyetinden faydalandığınız, mali tablolarınızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucunda ortaya çıkan “502- Sermaye Düzeltilmesi Olumlu Farkları” hesabında izlenen tutarların “500-Ödenmiş Sermaye Hesabı”na ortak bazında ilave edilmesinin mümkün olup olmadığı, ilave edilmesi halinde söz konusu işlemin kâr dağıtımı sayılıp sayılmayacağı, birlik olarak üye kooperatiflerinize yapılacak dağıtımın kar dağıtımı sayılıp sayılmayacağı ve birliğinize üye kooperatiflerin mali tablolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucunda ortaya çıkan sermaye düzeltmesi olumlu farklarının ortaklık paylarına ilave edilmesi ve ortaklıktan ayrılanlara ve ölen ortakların varislerine yapılan ödemelerinin kar dağıtımı sayılıp sayılmayacağı hususlarında görüş bildirilmesi istenilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesi, 5024 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilerek “Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergileme üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmış olup 31.12.2003 tarihli mali tabloların düzeltme işlemine ilişkin hükümlere ise aynı Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddesinde yer verilmiştir.

Mezkur Kanunun Mükerrer 298 inci maddesinde;

“A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer…”

hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun Geçici 25 inci maddesinin (j) bendinde ise; 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmış olup bu hükmün kapsamına enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde kazançlarını bilanço esasına göre tespit etmesine rağmen gelir veya kurumlar vergisinden muaf olmaları nedeniyle düzeltme yapmayan mükellefler de girmektedir.

Buna göre, kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edildiği tarih itibariyle düzenlenen bilançosunun Vergi Usul Kanununun geçici 25 inci maddesine göre, şartların oluşması halinde de aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulması mümkündür.

213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin A/5 maddesi ile geçici 25 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde; “… Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.” hükmü mevcuttur.

Öte yandan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında, kurum kazancının gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşacağı, 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Menkul Sermaye İradı” başlığı altındaki 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci paragrafında,” İştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited Şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.)” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendinde ise, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) %15 tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan yasal düzenlemeler çerçevesinde, enflasyon düzeltmesi neticesinde ortaya çıkan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesabının düzeltme neticesinde oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmek suretiyle veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilmek suretiyle kapatılması mümkün bulunmaktadır. Bunun dışında, anılan hesabın herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, söz konusu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

Buna göre, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının kooperatifinizin sermayesine eklenmesi işlemi kâr dağıtımı sayılmayacaktır. Söz konusu farkların Birliğiniz üyesi olan kooperatiflere dağıtılması işlemi ise işletmeden çekiş sayılacak ve işletmeden çekilen bu tutarlar öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulacak, vergi sonrası dağıtılan tutar da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulacaktır.

Öte yandan, sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, kooperatifinizin sermaye azaltımı yapması veya tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağılması halinde de işletmeden çekilen tutarlar öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulacak ve vergi sonrası dağıtılan kazanç üzerinden de kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacaktır.

Yukarıda yer verilen açıklamalar, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarını sermayeye ilave edecek ya da ortaklarına dağıtacak olan Birliğiniz üyesi kooperatifler için de geçerlidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı hk.-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı hk.
Tarih 08/06/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1833
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1833

08/06/2012

Konu

:

Kooperatife ait arsanın satılması durumunda vergilendirmenin nasıl yapılacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, kooperatifinizin 27/10/1997 tarihinde satın aldığı İstanbul İli, … İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazı imar izni olmaması nedeniyle 26/01/2011 tarihinde sattığı belirtilerek, arsa satışından elde edilen gelirin kurum geçici vergi ve kurumlar vergisine tabi olup olmadığı, satılan arsa için enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı, arsa satın alınırken ödenen harç, emlak vergileri, satıcıya yapılan komisyon ödemesi, tapu harcı gibi giderlerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı, kooperatifinizin kuruluşundan bugüne kadar yapılan genel giderleri vergi matrahının belirlenmesinde hesaba katılıp katılmayacağı, kooperatifinizce üyeleriniz adına yapılacak ödemeler üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılamayacağı, bu satıştan dolayı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde yer alan taşınmaz satış istisnasından yararlanıp yararlanılamayacağı ve üyelerinize yapılacak ödemelerin vergilendirilmesi durumunda vergi matrahınızın tespiti sırasında üyeleriniz tarafından kooperatifinize daha önce ödenen aidatların üyelerinize yapacağınız ödemelerden mahsup edilip edilemeyeceği konusunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

Başkanlığımız kayıtlarının incelenmesinden 01/01/1996 tarihinden itibaren kurumlar vergisi mükellefi olduğunuz görülmektedir.

A) Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, belirli şartlarla kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde ise kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar için hesaplanan risturnların ortaklara dağıtımının kâr dağıtımı sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.

1 Seri No’lu Tebliğinin “5.11.1. Yönetim gideri karşılığı olarak ödenen paralardan harcanmayarak ortaklara dağıtılan kısımlar” başlıklı bölümünde de, “Bütün kooperatifler için ortakların yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar, risturn istisnasından yararlanacaktır. Yönetim gideri olarak ödenen paraların risturn sayılabilmesi için kooperatif tarafından üyelere iade edilmesi gerekmektedir. İade nakden olabileceği gibi hesaben de olabilir.” açıklamasına yer verilmiştir.

5520 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; safi kazancın tespitinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirilebileceği belirtildikten sonra aynı maddenin (6) numaralı bendinde de, işletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçların indirilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında da, geçmiş yıl zararlarının; kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

Yine aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Ayrıca, 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6.2.3.4.1. Kooperatiflerin durumu” başlıklı bölümünde, yapı kooperatiflerinin de önceki bölümlerde yapılan açıklamalar çerçevesinde söz konusu istisnadan yararlanabilmesinin mümkün olduğu, ancak, istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçlan doğrultusunda kullanılması gerektiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiş olup, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının (6/b-i) bendinde ise; tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) %15 oranında vergi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre,

– Kooperatifiniz tarafından yapılmış olan Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde sayılan harcamaların, yapıldıkları dönemler itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün olup ilgili dönemde gelir bulunmaması nedeniyle oluşan zararların da geçmiş yıl zararı olarak beş yıldan fazla nakledilmemek ve izleyen yılların kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla indirim konusu yapılabileceği, söz konusu giderlerin arsanın satışının yapıldığı yılda indirilmesinin söz konusu olmayacağı tabiidir.

– Kooperatifinizce varsa arsa satışı için yapılan giderlerin arsa satışından elde edilen kazancın tespitinde dikkate alınması mümkün olacaktır.

– Kooperatifinizin aktifinde iki yıldan fazla süreyle bulunan taşınmazın satışından elde edilen kazancın; özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılması ve 5520 sayılı Kanunun 5/1-e maddesinde yer alan diğer şartların da sağlanması halinde % 75’i kurumlar vergisinden istisna edilebilecektir. Ancak, istisnaya konu kazancın kooperatif ortaklarına dağıtılması, satışın yapıldığı yılı izleyen beş yıl içinde fon hesabından başka bir hesaba (sermayeye ilave hariç) nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, bu süre içinde tasfiyeye girilmesi halinde, anılan istisna hükmünden yararlanılamayacak olup satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin de ziyaa uğrayacağı tabiidir.

– Kooperatifinize ait taşınmaz satışından doğan kazanç ile varsa diğer kazançlarınızın ortaklara dağıtılması halinde dağıtım esnasında Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6/b-(i) alt bendi uyarınca %15 oranında gelir vergisi kesintisi yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmekte olup dağıtılan kâr paylarının kooperatifiniz ortakları açısından Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesi gereğince menkul sermaye iradı sayılarak, ortaklar tarafından elde elde edilen menkul sermaye iradı mahiyetindeki bu gelirlerin, Gelir Vergisi Kanununun 22/2 nci maddesi uyarınca yarısı gelir vergisinden istisna olup, kalan tutarın ilgili yıl için belirlenen beyan haddini aşması halinde ortaklar tarafından da beyan edilmesi gerekmektedir.

– Üyeleriniz tarafından Kooperatifinize ödenmiş olan aidatlardan harcanmayıp üyelerinize geri iade edilen aidatlar ise risturn olarak kabul edildiğinden bu tutarlar üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.

B) Vergi Usul Kanunu Yönünden:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”, 269 uncu maddesinde ise; “İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir…” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 5024 sayılı Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Söz konusu Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddede ise, mükelleflerin 31/12/2003 tarihli bilançolarını bu madde hükmüne göre, anılan maddede hüküm bulunmayan hallerde Vergi Usul Kanununun 5024 sayılı Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltecekleri hükme bağlanmıştır. Aynı geçici maddenin (j) bendinde, 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatifinizin bilançosunun anılan Kanunun geçici 25 inci maddesine göre, şartların oluşması halinde de mükerrer 298 inci maddesine göre düzeltilmesi gerekmektedir.

Mezkur maddenin (l) bendinde ise “Bu madde uyarınca düzeltilen kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tâbi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır.

Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farklarının maliyet addolunacağı hükmü, aynı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin A fıkrasının 5 numaralı bendinde de yer almaktadır.

Bu durumda, 1996 yılından itibaren mükellef olan kooperatifinizin 27/10/1997 tarihinde satın aldığı arsa için 2003 ve 2004 yıllarında enflasyon düzeltmesi yapmış olması gerektiğinden, söz konusu arsayı elden çıkarmanız durumunda da buna ilişkin enflasyon düzeltme farkını arsanın maliyetine eklemeniz mümkün bulunmaktadır.

Kooperatife ait arsanın kat karşılığı devri durumunda kurumlar vergisi istisnasından yararlanılamayacağı-Kemal OZMEN

Başlık Kooperatife ait arsanın kat karşılığı devri durumunda kurumlar vergisi istisnasından yararlanılamayacağı hk.
Tarih 09/05/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1578
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1578

09/05/2012

Konu

:

Kooperatife ait arsanın kat karşılığı devri durumunda kurumlar vergisi istisnasından yararlanılamayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; … Vergi Dairesinin … vergi kimlik numaralı mükellefi olan kooperatifinizin bir inşaat firmasıyla düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, inşaat firmasına vermeyi taahhüt ettiğiniz arsalardan birinin 2011 yılı Ekim ayında tapuda devir işlemi gerçekleştirilerek inşaat firmasına devredildiği, aynı tarihte inşaat firmasına arsa bedeli ve KDV tutarını içeren fatura düzenlediği, ancak arsa bedelini söz konusu sözleşme uyarınca tahsil etmediğiniz belirtilerek; bahse konu arsanın kat karşılığı inşaat firmasına devredilmesi işlemiyle ilgili olarak taşınmaz satışı kazancı istisnasından yararlanıp yararlanamayacağınız ve bu kazancın muhasebe kayıtlarınıza nasıl intikal ettirileceği hususlarında Başkanlığımız görüşleri sorulmaktadır.

Ayrıca, ilgi’de kayıtlı özelge talep formu ve eklerinden kooperatifinizin kurulduğu 1995 yılından itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunduğu anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükmüne göre, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna olup, söz konusu bendin devam eden hükümlerinde istisnadan faydalanılması için gerekli şartlar belirtilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6. Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satış kazancı istisnası” başlıklı bölümünde, taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnasına yönelik ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

Anılan Tebliğin “5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması” başlıklı bölümünde ise, istisnanın uygulanabilmesi için taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerektiği, bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemlerin istisna kapsamına girmediği, kat karşılığında arsa devrinde olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini ifade eden trampa işlemlerinde de söz konusu istisna hükmü uygulanmayacağı açıklanmıştır.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifinizin aktifinde kayıtlı arsanın “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi”ne istinaden bir inşaat firmasına devri, trampa (bir malın başka bir malla değişimi ) mahiyetinde olduğundan, bu işlemin Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesinde yer alan kurumlar vergisi istisnası kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, bahse konu taşınmaz devri sonucu oluşan kazancın kooperatifinizin kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin damga vergisi ile noter harcının matrahı

Başlık Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin damga vergisi ile noter harcının matrahı hk.
Tarih 24/04/2012
Sayı B.07.1.GİB.0.06.62-010-10
Kapsam

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Sayı : B.07.1.GİB.0.06.62-010-10 24/04/2012

Konu : Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin damga vergisi

ile noter harcının matrahı hk.

İlgi : … tarihli ve … sayılı dilekçeniz.

İlgide kayıtlı dilekçeniz ve eklerinin incelenmesinden, … ve … arasında düzenlenen bir örneği ekli kat karşılığı inşaat sözleşmesi üzerinden hesaplanacak damga vergisi ile noter harcının matrahına ilişkin görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılarak buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı; mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında, bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde damga vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınacağı, 10 uncu maddesinde; damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre vergi alınacağı, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olduğu, belli parateriminin kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği hükümleri yer almaktadır.

Mezkur kanununa ekli (1) sayılı tablonun “I-Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında, mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin binde 7,5 nispetinde damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/01/2010 tarihinden geçerli olmak üzere Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrasındaki kağıtlara ilişkin damga vergisi oranı binde 8,25 olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 492 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Noter işlemlerinden bu kanuna bağlı (2) sayılı tarifede yazılı olanları noter harçlarına tabidir.” denilmiş; 41 inci maddesinde, noter harçlarının (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı belirtilmiş, 42 nci maddesinin ikinci fıkrasında da, menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gösterilmesinin mecburi olduğu hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan aynı Kanunun 46 ncı maddesinde, “Birbirleriyle ilgili işler bir arada bulunursa en yüksek harç alınmasını gerektiren iş üzerinden bir harç alınır'” hükmüne yer verilmiştir.

Yazınız eki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin incelenmesinden, arsa sahiplerinin, yüklenicinin yapacağı inşaata mukabil inşa edilecek işyeri sayısının %50 sinin müteaahit firmaya verilmesi hususunda vaat ve taahhütte bulundukları, ayrıca inşa sonucu oluşacak zemin kat işyeri, asma kat ve bodrum kat oluşabilecek depo yerleri ve ekleri dışında kalan bağımsız bölümlerden arsa sahiplerine kalacak işyerlerinin yüklenici tarafından satılmasının taahhüt edildiği, iş yerlerinin 30/06/2011 tarihine kadar satılması halinde metrekaresinin 2.000,00 TL’den daha az bedelle satılamayacağı, bu tarihten sonraya kalan bölümlerin ise metrekaresinin 2.500,00 TL’den az olamayacağı; arsa sahiplerinin bu sözleşmeden doğan sebepler dışında vazgeçmeleri halinde, yüklenicinin o tarihe kadar yapmış bulunduğu imalatın ve hizmetlerin toplam bedelinin ve verilen 100.000,00. TL’nin iki katını tazminat bedeli olarak ödemeyi kabul edeceği; yüklenicinin bu sözleşmeden doğan hak ve sebepler dışında vazgeçmesi halinde ödediği paranın iade edilmeyeceği, yaptığı imalatlarında bedelsiz olarak arsa sahiplerine bırakılacağı hususlarında mutabakata varıldığı anlaşılmaktadır.

İncelenmesinden görüleceği üzere, söz konusu kağıtta kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşa olunacak binanın bir kısım bağımsız bölümünün satışına yönelik satış taahütü olmak üzere birbirine bağlı bir asıldan doğma iki ayrı işlem bulunmaktadır

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, arsa sahibi ile müteahhit arasında bina inşaasına yönelik düzenlenen bir hizmet sözleşmesi olup, sözleşmenin değeri verilen hizmete karşılık müteaahhite verilecek bedeldir. Söz konusu sözleşmede, yapılacak inşaata mükabil inşa edilecek işyeri sayısının %50 sinin müteahhide verilmesi taahhüt edilmiş fakat değer belirtilmemiştir. Ancak, sözleşmenin 9 uncu maddesinde işyerinin satışına yönelik belirlenmiş metrekare bedeller mevcuttur. Bu nedenle, inşa olunan taşınmazdan müteahhitte kalacak %50 oranındaki işyerinin metrekaresinin belirlenerek, sözleşmenin 9 uncu maddesinde belirlenen ve inşaatın tamamlandığı tarih itibariyle geçerli olan 2.000,00 TL bedel üzerinden değer tespitine gidilmesi; ayrıca müteaahhit tarafından satışı taahhüt edilen işyerlerinin de metrekaresinin belirlenerek 2.000,00 TL bedel üzerinden değer tespitine gidilmesi gerekmektedir.

Buna göre, birbiriyle ilgili olan söz konusu işlemlerden kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin tespit edilecek değer, satış taahhütüne ilişkin tespit edilecek değerden yüksek olacağından, söz konusu kağıdın 492 sayılı Kanunun 46 ncı maddesi ile 488 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkra hükümleri gereğince en yüksek harç alınmasını gerektiren değer üzerinden nispi harca ve damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Gelir İdaresi Daire Başkanı

İnşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan teslimin kaydı, bedelin tahsil edildiği dönemin kurum kazancına dahil edilip edilmeyeceği ve tahsilatın tevsiki hk. Tarih 21/03/2012

Başlık İnşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan teslimin kaydı, bedelin tahsil edildiği dönemin kurum kazancına dahil edilip edilmeyeceği ve tahsilatın tevsiki hk.
Tarih 21/03/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1085
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1085

21/03/2012

Konu

:

İnşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan teslimin kaydı, bedelin tahsil edildiği dönemin kurum kazancına dahil edilip edilmeyeceği ve tahsilatın tevsiki.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda inşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle teslimlerinizin olduğunu belirterek bu teslim bağlamında tahsil edilen bedellerin kayıtlara nasıl alınacağı, bu bedellerin tahsil edildiği dönemin kurum kazancına dahil edilip edilmeyeceği, daire satışlarının vergi mükellefi olmayan gerçek kişilere yapılması ve bedellerinin 8.000 TL üzerinde olması nedeniyle bu tahsilatların banka, finans kurumu ve posta teşkilatı aracılığıyla olması gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşünü talep etmektesiniz.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Safi kurum kazancı” başlıklı 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağının veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, inşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle alıcıya fiilen teslim edilen gayrimenkullerde vergiyi doğuran olay, gayrimenkullerin tamamlanarak bunlar üzerindeki tasarruf hakkının alıcılara devredilmesi ile gerçekleşeceğinden, inşaat devam ederken arsa üzerine kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan satışlar karşılığında tahsil edilen bedellerin, avans olarak değerlendirilmesi ve inşaatın tamamlanıp teslimin yapıldığı yılın kazancı olarak dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, dairelerin tamamlanması ile ilgili muvazaalı bir durumun tespit edilmesi durumunda, gerekli cezai işlemlerin uygulanacağı tabiidir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257’nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile Maliye Bakanlığı, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye yetkili kılınmıştır.

Bu yetkiye istinaden yayımlanan 320, 323, 324, 332 ve 337 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri’nde tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu ve uygulamaya ilişkin esasları açıklanmıştır. Söz konusu Tebliğlerde; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal ve hizmet bedeli olarak yapacakları 8.000 TL üzerindeki tahsilat ve ödemelerin Bankalar, Özel Finans Kurumları (Katılım Bankaları) ile Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü aracı kılınarak yapılması gerekmektedir.

Bu itibarla, inşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan teslimlerde bu teslim bağlamında tahsil edilen bedellerin 8.000 TL üzerinde olması halinde, tahsilatların bankalar, özel finans kurumları ve posta teşkilatı aracı kılınarak yapılması gerekmektedir.

Kat mulkiyeti ne zaman yürürlüğe girer?-Kemal OZMEN

Kat Mülkiyeti Yasası Ek 3. maddesine göre bir arsa üzerinde birden çok yapının varlığı halinde yapılardan bir kısmı tamamlanmamış da olsa kat irtifakı sahipleri de kendilerini ilgilendirdiği ölçüde ortak tesis ve yerlere ilişkin giderlere katılırlar. Şu haldeöbu hüküm uyarınca yapılan giderler arasında ortak tesis ve yerlere ilişkin olanlar varsa davalının bu giderlerden arsa oranında sorumlu olması gerekir.
Öte yandan 17. maddede fiilen kullanılmadan söz edildiğine göre; henüz iskânı alınmayan binalarda da fiili kullanım varsa 17. maddenin sonuncu fıkrasının uygulanması söz konusu olabilecektir. Taşınmaz üzerinde birden fazla blok olduğuna göre Ek 3. maddenin (b) bendi uyarınca yapılardan her birine ilişkin ortak giderlerin o yapıdaki kat maliklerince karşılanması gerekeceğinden 2/3 fiili kullanmanın, tüm bloklar esas alınarak tespit edilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak iş, yukarıdaki hususlarda gerekli inceleme yapılıp eksiklikler giderildikten sonra bilirkişi atanarak hasıl olacak sonuca göre karar vermek olmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince bozulmasına … (Y. 18. HD., 15.02.2000, E. 2000/1312, K. 2000/1952.)

Hizmet ithalatında vergilendirme ve belge düzeni

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

MANİSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.45.15.02-VUK-27-11-17

06/03/2012

Konu

:

Hizmet ithalatında vergilendirme ve belge düzeni

İlgide kayıtlı dilekçeniz ile, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numarasında kayıtlı bulunan şirketinizin plastik sandık üretimi sırasında ürün geliştirme sorumluluğu kapsamında ürün geliştirme sürecine yönelik olarak Türkiye’de herhangi bir işyeri bulunmayan Lübnan’da mukim firmadan teknik hizmet ve danışmanlık hizmeti satın alındığı belirtilerek, teknik hizmet, destek ve danışmanlık hizmeti ithali nedeniyle yapılacak ödemelerin vergilendirilmesi ve belge düzeni hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

1- KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında, Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirileceği hükmü yer almaktadır.

Dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazançları aynı maddenin 3 numaralı fıkrasında bentler halinde belirtilmiş olup, söz konusu fıkranın (c) bendinde “Türkiye’de elde edilen serbest meslek kazançları” sayılmıştır.

Öte yandan, konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliğinin 22.2.3. Serbest Meslek Kazançları başlıklı bölümünde; “Serbest meslek faaliyeti esas itibariyle gerçek kişilerce icra edilen ve Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde tanımlanan faaliyet türüdür. Dar mükellef kurumların bu tür kazanç elde etmeleri ise istihdam ettikleri personelleri aracılığı ile olmaktadır.

Serbest meslek kazançlarının Türkiye’de elde edilmiş sayılması için serbest meslek faaliyetinin Türkiye’de icra edilmesi veya Türkiye’de değerlendirilmesi gerekir.

Türkiye’de değerlendirme, ödemenin Türkiye’de yapılması veya ödeme yabancı memlekette yapılmışsa Türkiye’de ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi veya karından ayrılmasıdır.” açıklamaları yer almaktadır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin 1 numaralı fıkrasında, dar mükellefiyete tabi kurumların fıkrada bentler halinde sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Söz konusu fıkranın (b) bendi hükmü gereğince, dar mükellef kurumların elde edecekleri serbest meslek kazançları üzerinden vergi kesintisi yapılması öngörülmüş olup, tevkifat oranı 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 3/2/2009 tarihinden itibaren; petrol arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak kazançlarda %5, diğer serbest meslek kazançlarında %20 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan şirketinizin ürün geliştirme sürecine yönelik olarak, Lübnan mukimi firmadan aldığı teknik hizmeti destek ve danışmanlık hizmetlerinin, hükümleri 01.01.2007 tarihinden itibaren uygulanmakta olan “Türkiye Cumhuriyeti ile Lübnan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın 5 ve 7 nci maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Anlaşmanın “İşyeri”ni düzenleyen 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrası;

“3. İşyeri terimi aynı şekilde:

a) on iki ay ya da daha fazla bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesini veya bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri,

b) bir Akit Devlet teşebbüsü tarafından, bu amaçla işe alınan hizmetli veya diğer personel kullanılarak diğer Akit Devlette ifa edilen ve herhangi bir 12 aylık dönemde aynı veya bağlı bir proje için 9 aylık süre veya süreleri geçen danışmanlık hizmetleri dahil hizmet sağlanmasını,

kapsamaktadır.”

hükmünü öngörmektedir.

“Ticari Kazançlar”ı düzenleyen 7 nci maddesinin 1 inci fıkrası ise;

“1. Bir Akit Devlet teşebbüsüne ait kazanç, söz konusu teşebbüs diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla orada ticari faaliyette bulunmadıkça, yalnızca bu Devlette vergilendirilecektir. Eğer teşebbüs yukarıda bahsedilen şekilde ticari faaliyette bulunursa, teşebbüsün kazançları bu diğer Akit Devlette, yalnızca bu işyerine atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere vergilendirilebilir.”

hükmünü öngörmektedir.

Buna göre, Lübnan mukimi firma personelinin; teknik hizmet, destek ve danışmanlık hizmetlerini Türkiye’ye gelmeksizin vermeleri durumunda Anlaşmanın 5/3-b bendi kapsamında Türkiye’de bir iş yeri oluşmayacak ve bu hizmetler karşılığında elde edilecek gelirleri vergileme hakkı yalnızca Lübnan’a ait olacaktır. Ancak söz konusu personelin bu hizmetleri ifa etmek üzere Türkiye’ye gelmeleri ve herhangi bir 12 aylık dönemde 9 ay veya daha uzun bir süre Türkiye’de bulunmaları durumunda Türkiye’de bir iş yeri oluşacak ve Türkiye’nin de bu iş yerine atfedilebilen kazançlarla sınırlı olmak üzere vergi alma hakkı doğacaktır.

Böyle bir durumda Türkiye’de yapılacak vergilemede iç mevzuat hükümlerimiz esas alınacak ve Lübnan mukimi firmanın teknik hizmet, destek ve danışmanlık hizmetleri karşılığında elde ettiği kazançlar üzerinden Türkiye’de bu şekilde ödeyeceği vergi, Anlaşmanın “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi”ni düzenleyen 22 inci maddesi hükümleri çerçevesinde Lübnan’da bu gelire ilişkin olarak ödenecek vergiden mahsup edilmek suretiyle aynı gelir üzerinden iki defa vergi alınması önlenmiş olacaktır.

Anlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için Lübnan mukimi söz konusu firmanın Lübnan’da tam mükellef olduğunu ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiğini ilgili ülke yetkili makamlarından alacağı bir belge (mukimlik belgesi) ile kanıtlanması ve bu belgenin aslı ile birlikte Türkçe tercümesinin Noterce veya o ülkedeki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen bir örneğini, vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz etmesi gerekmektedir.

2- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN

Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinin konusunu oluşturduğu, aynı maddenin 2 numaralı fıkrasında ise; her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV’ ye tabi bulunduğu hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 6/b maddesine göre; hizmet ifalarında işlemin (hizmetin) Türkiye’de yapılmış sayılması için, hizmetin Türkiye’de yapılması veya hizmetten Türkiye’de faydalanılması gerekmektedir.

Yine aynı Kanunun 8 inci maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işi yapanların verginin mükellefi olduğu belirtildikten sonra 9/1 inci maddesinde, mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği hüküm altına alınmıştır.

15 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin (C) bölümünde, yurt dışındaki firmalara yaptırılan hizmet ifalarında tevkifat uygulanacağı belirtilerek, bu hizmet ifalarında mükellefin esas olarak yurt dışındaki firma olmakla birlikte, firmanın Türkiye’de ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmaması halinde verginin hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından bağlı bulunulan vergi dairesine sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödeneceği; 49 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin “B-Sorumlu Sıfatıyla Ödenen Katma Değer Vergisinin İndirimi” başlıklı bölümünde de; KDV Kanununun 9 uncu maddesi gereğince sorumlu sıfatıyla ödenen katma değer vergisinin, 2 no.lu KDV beyannamelerine dayanılarak indirim konusu yapılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.

Buna göre, Lübnan’da mukim firma tarafından şirketinize ürün geliştirme sürecinde Türkiye’de verilen teknik hizmet, destek ve danışma hizmeti karşılığı yapacağınız ödemeler katma değer vergisine tabi olup, bu tutar üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin sorumlu sıfatıyla tarafınızca 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. Bu şekilde beyan edilen verginin aynı döneme ilişkin 1 no.lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılması mümkündür.

3- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 215 inci maddesinde bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının zorunlu olduğu, 227 nci maddesinde de; “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.” hükümleri bulunmaktadır. Söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Konuyla ilgili olarak yayımlanan 253 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin ” B- YURT DIŞINDA FAALİYETTE BULUNAN MÜKELLEFLERE YAPTIRILAN İŞ VE HİZMETLER KARŞILIĞINDA ALINAN BELGELERLE İLGİLİ İŞLEMLER” başlıklı bölümünde: ” Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar.” açıklaması yer almaktadır.

Buna göre, yurt dışından satın aldığınız teknik hizmet, destek ve danışma hizmetleri karşılığı yüklenilen tutarların işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi için Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmekte olup, aksi durumda gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi, ancak yurt dışından alınan söz konusu belgenin hizmetin alındığı ülkede uygulanan vergi mevzuatı çerçevesinde geçerli bir belge olduğunun kabulü halinde mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

– Kooperatifler için uygun yasal çevrenin ve politikaların oluşturulması,

– Kooperatifler için uygun yasal çevrenin ve politikaların oluşturulması,

ana hedefleri doğrultusunda çalışmalar öngörülmüştür.

Söz konusu BM Kararının ardından, yıl kapsamında kooperatifçiliğin geliştirilmesi ve kooperatifçilik bilincinin artırılmasına yönelik faaliyetlerin planlı olarak gerçekleştirilmesi amacıyla “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu Plan çerçevesinde faaliyetler çok yönlü olarak yürütülmektedir.

Eylem Planında “Hatıra pul bastırılması” olarak yer alan 19 numaralı faaliyet gereğince, Komite Sekretaryası görevini yürüten Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğümüzce PTT Genel Müdürlüğü ile yürütülen çalışmalar sonucu “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Hatıra Pulları ve İlk Gün Zarfı” hazırlanmış ve 6 Haziran 2012 tarihinde tedavüle girmesine karar verilmiştir.

Kooperatif farkındalığının artırılması açısından önemli olan bu faaliyetle birlikte hem yurt içinde hem de yurt dışında geniş kitlelere ulaşılması hedeflenmektedir.

Uzun aralıklarla gerçekleşen böylesi anlamlı yıllar için hazırlanan kültürel boyutlu çalışmalar vesilesiyle yılın anlamı belleklere kazınmakta ve uzun yıllar hatıralarda yaşatılabilmektedir. Bu amaçla hazırlanan iki ayrı çalışma ilgilenen herkesin hizmetine sunulmaktadır.

Bu tasarımlarda;

İşleyişine yardımlaşma ve dayanışma gibi yedi temel ilkenin rehberlik ettiği Kooperatifçilik ile Türkiye’mizin daha yükseklere, 2023 hedeflerine taşınması, daha iyi bir Türkiye’nin kurulması,

İlkelere dayalı kooperatifçilik işletme modeli ile dünyanın tüm yükünün taşınabileceği, yardımlaşma ve dayanışma ile her işin üstesinden gelinebileceği, vurgulanmıştır.

Bu yıla özel hazırlanan zarf ve pulların tedavüle çıktığı gün ve sonrasında PTT şubelerinden alınması mümkün bulunmaktadır.

Ayrıca, Ankara iline özel olarak ilk gün zarfların üzerinde UKY’ye özgü damga da kullanılacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Site Yonetim planı nasıl hazırlanır ?

Hukuksal alt yapıyı kuran en önemli belge, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda tanımı yapılmış olan yönetim planıdır. Bu belgeye yasada “yönetim planı” denilmekte ise de, aslında bu belge kat malikleri arasında ortak bir sözleşme niteliğindedir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasına göre; “yönetim planı bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.”Bir bağımsız bölümü yönetim planı yapıldıktan sonra iktisap eden kimse dahi yönetim planı hükümleri ile bağlıdır. Gerçekten maddenin 4. fıkrasına göre “Yönetim planı ve bunda yapılan değişiklikler, bütün kat malikleriyle onların külli ve cüzi haleflerini ve yönetici ve denetçileri bağlar” Böylece yönetim planına uyulması zorunlu olan kurallar belgesi niteliği verilmiştir. Yönetim planı, ana taşınmazın yönetim ve işletmesi ile ilgili konuların çözümünde dayanak alınacak bağlayıcı kaynaklardan en önemlisidir.

Yönetim planı, kat irtifaklı veya kat mülkiyetli taşınmazların Anayasa ve yasalardan sonra gelen yasası gibidir. Anayasa genel, yasalar özel, yönetim planı ise çok özel bir düzenlemedir. Her yönetim planının ait olduğu taşınmaz için geçerli olduğu, başka taşınmazlar hakkında uygulanamayacağı göz önüne alındığında yönetim planının çok özel bir düzenleme olduğu anlaşılır. Yönetim ve işletme konuları düzenleyecek, bu konularda gerektiği her zaman başvurulacak ve içerdiği kurallarla sorunları çözecek bir belge olan yönetim planı kat mülkiyetli taşınmazların yaşamı süresince var olacaktır.
“Yönetim Planı” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Daylık’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Gerek uygulanma süresi gerekse de fonksiyonu itibariyle bu kadar önemli bir belge olan yönetim planının bu özelliklerinden dolayı, ait olduğu taşınmazın kendisine has nitelikleri dikkate alınarak, titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Çok sık karşılaşılan, kırtasiyeden satın alınan standart basılı evrakın ya da başka bir siteden kopyalanmış kurallar bütününün yönetim planı olarak tapuya tescil ettirilmesi işlemi, uyuşmazlıkları önlemek veya çözmek bir yana daha çok uyuşmazlık yaratan sonuçlar doğurmaktadır. [email protected]

20120604-191048.jpg