Uygulama ve yasal mevzuat icin
[email protected]
Iskan alamamis Kooperatif nasil tasfiye edilir-Kemal Ozmen
Uygulama ve yasal mevzuat icin bize ulasin [email protected]
Birden fazla gayrimenkulün bedelsiz olarak kardeşlere bırakılması durumunda vergi ve harç alınıp alınmayacağı hk.-Kemal ozmen
Başlık Birden fazla gayrimenkulün bedelsiz olarak kardeşlere bırakılması durumunda vergi ve harç alınıp alınmayacağı hk.
Tarih 07/09/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-140[57-2012/3.1.25]-2740
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.18.01-140[57-2012/3.1.25]-2740
07/09/2012
Konu
:
Birden fazla gayrimenkulün bedelsiz olarak kardeşlere bırakılması durumunda vergi ve harç alınıp alınmayacağı
İlgi’de kayıtlı özelge talep formu ve ek dilekçede, tapu kaydı üzerinizde olan bir adet arsanın dört kardeş olarak ortak alındığı, arsa üzerine altı adet daire ve bir dükkan olmak üzere bina inşa edildiği ve cins değişikliğinin 04/05/2000 tarihinde yapıldığı, binanın bütün hukuki işlemlerinin bir elden yürütülmesi için tapu kayıtlarının şahsınız adına düzenlendiği, tapu kaydı bulunan söz konusu gayrimenkullerin kardeşler arasında bedelsiz olarak paylaşımının yapılacağı belirtilerek, bedelsiz olarak devredilen gayrimenkullerin vergiye tabi olup olmayacağı hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmaktadır.
I. 193 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesinin birinci fıkrasında, her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, söz konusu maddenin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde ise gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.
Ticari faaliyet bir tür emek sermaye organizasyonuna dayanmakta olup kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin “ticari faaliyet” olma niteliğine etki etmemektedir. Ancak, bir faaliyetin ticari faaliyet sayılabilmesi için kazanç sağlama niyet ve kastı gerekmemekle birlikte, faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftan, anılan Kanunun değer artışı kazançlarının düzenlendiği mükerrer 80 inci maddesinde, ”Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.
…
6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak tarihinden geçerli olmak üzere 04.04.2007)kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.).
Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.”
Söz konusu gayrimenkullerin aynı kişiye farklı tarihlerde veya farklı kişilere aynı tarihte veya birbirini izleyen tarihlerde satılması durumunda yapılan satışlar devamlı olarak gayrimenkul alım-satım işiyle uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, elde edilen kazancın Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesine göre ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, gayrimenkullerin bir bedel karşılığı olmaksızın bağış yoluyla kardeşlere devredilmesi halinde ise Gelir Vergisi Kanunu açısından vergilendirilme söz konusu olmayacaktır.
II. 7338 SAYILI VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu, aynı Kanunun 2’nci maddesinin (d) fıkrasında ise ivazsız intikal tabirinin, hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade ettiği belirtilmiştir.
Kanunun 5’inci maddesinde; “Veraset ve İntikal Vergisinin mükellefi, veraset tarikiyle veya ivazsız bir tarzda mal iktisap eden şahıstır” denilerek veraset ve intikal vergisinin mükellefi tarif edilmiştir. 7’nci madde de veraset tarikiyle veya sair suretle ivazsız bir tarzda mal iktisap edenlerin iktisap ettikleri malları bir beyanname ile bildirmeye mecbur oldukları, 9’uncu maddenin 2’nci fıkrasında ise ivazsız intikallerde malların hukuken iktisap edildiği tarihi takip eden bir ay içinde beyanname verileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre, malların veraset yoluyla veya her ne şekilde olursa olsun karşılıksız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabi olup, verginin mükellefi veraset yoluyla veya karşılıksız olarak mal iktisap eden kişilerdir.
Bu itibarla, sahibi bulunduğunuz taşınmazdan kardeşlerinize yapacağınız bedelsiz hisse devri ivazsız bir intikal olup veraset ve intikal vergisine tabi tutulması gerekmektedir. Dolayısıyla söz konusu bu intikalin mükelleflerince bir beyanname ile ilgili vergi dairesine beyan edilip veraset ve intikal vergisinin ödeneceği tabiidir.
III. 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU YÖNÜNDEN
492 sayılı Harçlar Kanununun 57’nci maddesinde, bu Kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanların tapu kadastro harçlarına tabi olduğu; aynı tarifenin “I- Tapu işlemleri” başlıklı bölümünün 4’üncü maddesinde ise, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden harç alınacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu harç oranı 29/12/2009 tarih ve 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/01/2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 4 sayılı tarifenin I-4 maddesi için binde 59,4 olarak belirlenmiştir.
Öte yandan, aynı Kanunun 63’üncü maddesinde; “Bu Kanunda sözü edilen “kayıtlı değer” veya “emlak vergisi değeri” deyimi; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 29’uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder.
Gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu ve kadastro harcı, emlak vergisi değerinden az olmamak üzere, beyan edilen devir ve iktisap bedeli üzerinden hesaplanır…” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, gayrimenkullerin bağışlanması ile ilgili tapu işleminde, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin I-4’üncü maddesine göre kayıtlı değer üzerinden binde 59,4 oranında tapu harcı aranılması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Şirket aktifinde kayıtlı olan işyerinin yeni edinilecek işyeri ile değiştirilmesi halinde vergileme. -Kemal ozmen
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2683
27/08/2012
Konu
:
Şirket aktifinde kayıtlı olan işyerinin yeni edinilecek işyeri ile değiştirilmesi halinde vergileme.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükellefi olduğunuz, işyerinizi … yılında … m² olarak … TL. ye sanayi sitesini yapan müteahhitten satın alarak işletmenizin aktifine kayıt ettiğiniz, sitenin projesinde yapılan hata nedeniyle iş yeri m² sinin düştüğü, bu nedenle müteahhit tarafından aynı kattaki iş yerinin başka bir iş yeri ile değiştirilmesi ve bunun karşılığında her iki dükkanın rayiç bedelleri ile fatura düzenlenerek bu yanlışlığın giderilmesinin talep edildiği, bu değişiklik sonucu herhangi bir parasal tahsilatın söz konusu olmadığı belirtilerek, karşılıklı yapılan iş yeri satışının Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve KDV Kanunu hükümleri çerçevesinde Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde; “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.”
Aynı Kanunun 38 inci maddesinde; “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.” denilmiş olup,
Yine Gelir Vergisi Kanunun 39 uncu maddesinde de;
İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.
(Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.)
Emtia alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise giderlere ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulur.”
hükümleri yer almaktadır.
Diğer taraftan, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun,
1/1 inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,
2/1 nci maddesinde; teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu, bir malın alıcıya veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdiinin de teslim hükmünde olduğu,
2/5 inci maddesinde; trampanın iki ayrı teslim hükmünde olduğu,
10 uncu maddesinde; vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmesi ile meydana geleceği,
27 nci maddesinin 1, 2 ve 3 üncü bentlerinde; bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu, bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de, matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücretin esas alınacağı, emsal bedel ve emsal ücretin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit olunacağı,
hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 269 uncu maddesinde; “İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.”
262 nci maddesinde; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”
hükümleri mevcuttur.
Mezkur Kanunun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu, 229 uncu maddesinde faturanın; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu, 231 inci maddesinin 5 numaralı bendinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içinde düzenlenmemiş olan faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı, 232 nci maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun “Amortismana tabi malların satılması” başlıklı 328 inci maddesinde, satış ve elden çıkarma ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş olup, söz konusu maddede amortisman ayrılmış olan satışa konu sabit varlıkların net maliyet değerinin, amortisman ayırmadan önceki maliyet değerinden ayrılmış olan amortisman düşüldükten sonra kalan meblağ olduğu hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, gayrimenkullerde mülkiyet, Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi uyarınca, tapuya tescille kazanıldığından gayrimenkullerin el değiştirmesi yeni bir iktisap olarak kabul edilerek satış kapsamında değerlendirilecektir.
Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde;
-İşyerinizin satışının tapuya tescil edildiği tarihten veya tescil tarihinden önce fiilen teslim edilmiş ise bu tarihten itibaren yedi gün içinde ait olduğu oranda KDV’sini de içerecek şekilde inşaat firması adına fatura düzenlemeniz,
-İnşaat firmasının da işyeri satışını tapuya tescil ettirdiği tarihten, işyerinin tapuya tescil tarihinden önce firmanızın kullanımına bırakılmış olması halinde ise, fiilen kullanımınıza bırakıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde ait olduğu oranda KDV’sini de içerecek şekilde firmanız adına fatura düzenlemesi gerekmektedir.
Katma değer vergisine tabi gayrimenkul teslimlerinde katma değer vergisinin matrahı gerçek satış bedeli olduğundan düzenlenecek faturalarda söz konusu işyerlerinin tesliminden kaynaklanan katma değer vergisinin, yukarıda anılan Kanun hükümlerinde belirtilen emsal bedele ilişkin düzenlemelerde dikkate alınarak gerçek satış bedeli üzerinden hesaplanması gerektiği tabiidir.
Ayrıca, … yılında satın almış olduğunuz işyerinin inşaat şirketi tarafından başka bir işyeri ile değiştirilmesi ayrı ayrı teslim sayılacağından, düzenlenecek fatura bedellerinin; faturayı düzenleyen açısından gelir, faturayı alan açısından ise söz konusu gayrimenkulün maliyet bedeli olarak dikkate alınarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekmektedir
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
Yurt dışında mukim firma tarafından düzenlenen alacak ve borç notunun ‘credit note-edit note’ ispat edici belge olarak kabul edilip edilmeyeceği. -Kemal ozmen
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-vuk-229-189
14/08/2012
Konu
:
Yurt dışında mukim firma tarafından düzenlenen alacak ve borç notunun ‘credit note-edit note’ ispat edici belge olarak kabul edilip edilmeyeceği.
İlgide kayıtlı dilekçeniz ile yurtdışı, yurtiçi taşımacılık ve lojistik hizmetleri verilmesi ile iştigal etmekte olduğunuz, ticari faaliyetiniz kapsamında yapmış olduğunuz mal ve hizmet teslimleri için yurtdışındaki firmalarla karşılıklı olarak fatura düzenlediğiniz, ancak yurt dışında mukim olan müşteri ve tedarikçilerinizin zaman zaman ticari, lojistik, teknik talepler, fiyat düzeltmeleri, komisyon ve indirim gibi nedenlerle, şirketinizden karşılıklı olarak credit note (alacak notu) ve debit note (borç notu) düzenleme taleplerinde bulundukları belirtilerek; Yurt dışında mukim olan müşteri ve tedarikçilerinizin çeşitli nedenlerle yapılan iadeler için fatura düzenleme imkânı bulunmadığında müşterinin şirketinize debit note düzenleyip düzenleyemeyeceği veya şirketinizce iade edilen emtia için düzenlenen iade faturasını kabul etme imkânı bulunmadığında şirketinize credit note düzenlenip düzenlenemeyeceği ile bu belgelerin Vergi Usul Kanunu uyarınca ispat edici vesika olarak kabul edilip edilmeyeceği hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu kayıtların ise mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan, fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu şeklindeki belgelerden herhangi birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Buna göre, üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtlar vesikalara dayanılarak tevsik edilecektir.
Diğer taraftan, 253 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler” başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmış bulunmaktadır.
Alacak ve borç notu “credit note-debit note” uluslararası ticaret yapan şirketlerce ticarette öngörülmeyecek şekilde ortaya çıkan maliyete ilişkin unsurları karşılıklı olarak dengelemek amacıyla kullanılan notlardır. Bu notlar, genellikle firmalar tarafından fiyat farklılıklarına ilişkin birer düzeltme aracı olarak kullanıldığı gibi, satıcı tarafından alıcıya ticari, lojistik, teknik talepler, komisyon ve indirim gibi nedenlerle de gönderilir.
Buna göre, bir mal veya hizmetin fiyatı azalmış veya mal kısmen veya tamamen iade edilmişse, alıcının borcu azalacak olup geliri artmış olacaktır. Bu durumda yurt dışındaki alıcı firma iade etmiş olduğu mal için yurt içindeki satıcıya fatura düzenlemesi gerekmektedir. Ancak, yurt dışındaki firmanın ülkesi mevzuatına göre fatura düzenlemesi mümkün değilse, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli bir belge olması ve bu durumun gerektiğinde ispatı şartıyla, bu firmanın düzenleyeceği “debit note”un kayıtların tevsiki açısından ispat edici belge olarak kullanılması mümkündür.
Yurt içindeki alıcının mal iade etmesi durumunda ise alıcının yurt dışındaki satıcı adına fatura düzenlemesi zorunludur. Bu durumda yurt dışındaki müşterinin credit note düzenlemesi mümkün olmakla beraber kayıtların vergi mevzuatına göre tevsiki açısından faturanın düzenlenmesi zorunluluğu ortadan kalkmamaktadır.
Öte yandan, tüm tevsik edici belge ve yazışmaların muhafazasının ve gerektiğinde ibraz edilmesinin şart olduğu tabiidir.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
Müşterilerden alınan çeklerin makbuz mukabili ciro edilmesi halinde ispat edici belge olup olmadığı hk.-Kemal ozmen
Başlık Müşterilerden alınan çeklerin makbuz mukabili ciro edilmesi halinde ispat edici belge olup olmadığı hk.
Tarih 23/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.55.15.02-2011-VUK-ÖZE-06-296
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
SAMSUN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.55.15.02-2011-VUK-ÖZE-06-296
23/08/2012
Konu
:
Müşterilerden alınan çeklerin makbuz mukabili ciro edilmesi halinde ispat edici belge olup olmadığı
İlgide kayıtlı Özelge Talep Formunda … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi numarasında mükellef olduğunuz, ihraç kayıtlı satışlarınız nedeniyle oluşan KDV terkin/iade işlemlerinde vergi dairesince mal ve hizmet satın aldığınız kişilere yapılan ödemelerin belgelerinin istendiği, müşterilerden alıp kayıtlarınıza intikal eden çekleri yine mal ve hizmet satın aldığınız kişilere makbuz mukabili ciro ederek verdiğiniz, bu belgelerin ispat edici ödeme belgeleri yerine geçip geçmediği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.
Bilindiği üzere, 1 seri nolu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde ”Banka sistemi içinde kaldığı müddetçe bir mal veya hizmet bedelinin müşterinin kendi çeki ya da ciro ettiği bir çek ya da beyaz ciro ile teslim ettiği bir çek ile ödenmesi imkan dahilindedir. Çekin tam ciro ve beyaz ciro ile devri mümkün bulunmaktadır.
Sattıkları mal veya hizmet bedellerini müşterilerinden aldıkları çeklerle tahsil eden ve ödemelerini de yine bu çeklerle yapan mükelleflerin çeklerini ciro etmelerinde uymaları gereken hususlar aşağıda açıklanmıştır.
Mal veya hizmet karşılığı alınan çekin tam ciro yapılması halinde çekin arkasında isim, unvan, vergi kimlik numarası ve adresinin yazılması yeterli olacaktır. Hamiline düzenlenen çekde aynı şekilde ciro edilebilecektir.
Mal veya hizmet bedellerini beyaz ciro ile tahsil edenler, bu çekleri için “çek alım bordrosu” düzenlemelidirler. Bu bordroda çeki düzenleyen yada çeki devredenin adı, soyadı, vergi kimlik numarası ile imza ve kaşesinin bulunması gerekmektedir.
Öte yandan, 82 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nde açıklandığı üzere çekle yapılan ödemelerde müteselsil sorumluluk uygulamasına muhatap tutulmamak bakımından çekin tam ciro ile devri gerektiği tabiidir.
Çek alım bordrosu düzenledikten sonra bu çekler, satın alınan mal ve hizmet bedelleri karşılığı beyaz ciro ile verildiğinde ” çek teslim bordrosu” düzenlenecektir. Bu bordrolarda da kendisine ciro yapılan satıcının veya yetkilisinin adı,soyadı vergi kimlik numarası ile imza ve kaşesinin bulunması zorunludur.
Çek alım veya teslim bordrosunda birden fazla çekin bulunması halinde çeki keşide veya son ciro edenlerin isim ve unvanları ile çek tutarları bordroya ayrı ayrı yazılmalıdır.” denilmektedir.
Diğer taraftan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 32 nci maddesi hükmü kapsamında yer alan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar muhtelif tarihli KDV Genel Tebliğleri ile belirlenmiş, 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin “Müteselsil Sorumluluk/İşleme Doğrudan Taraf Olanlar” başlıklı III/1.1. bölümünde ise mal alımlarına ait katma değer vergisi dahil toplam işlem bedelinin banka aracılığı ile yada çekle yapılmış olması halinde alıcıların müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmayacakları açıklanmıştır.
Bununla beraber, söz konusu çeklerin kendi ödemelerinizde kullanıldığının yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen KDV iadesi tasdik raporunda izah veya tevsik edilmesi şartıyla, bu ödemelerin de 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin “III/1.1. bölümü kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Buna göre mal ve hizmet satın aldığınız kişilere, müşterilerinizden aldığınız çeklerle ödeme yapılması halinde çeklerin 1 seri no.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerine uygun olarak düzenlenmesi halinde ödemeye ilişkin ispat edici belge olarak kabul edilmesi mümkündür.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
65 yaş ve tapu sicil müdürlüğü-Kemal özmen
Tapu ve Noter İşlemlerinde 65 yaş sınırı?
YÜKSEK SAĞLIK ŞURASI
Toplantı tarihi : 20-21 Şubat 2003-05-28
Toplantı sayısı : 229
Karar sayısı : Tavsiye Kararı (10642)
K A R A R
Ülkemizde akli meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti) raporlarının düzenlenmesi ile ilgili olarak uygulamada karşılaşılan bazı tereddütler genel olarak değerlendirildi.
65 yaşın üstündeki kişilerin yapacakları hukuki işlemler ile ilgili olarak herkesten sağlık raporu istenmesi ve bunun rutin hale getirilmesi, bu yaşın üzerindeki kişilere yönelik haysiyet kırıcı, ayrımcı bir uygulama olarak görülmektedir. Nitekim, Avrupa Temel Haklar Şartnamesinin 21 inci maddesi yaş nedeni ile ayrımcılığı yasaklamaktadır.Ayrıca, Medeni Kanun” ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergen kişinin fiil ehliyetinin olduğu” genel kaidesini getirmiştir.Bunun aksini iddia eden, iddiasını ispat ile yükümlü bulunmaktadır.
Bu nedenle, tüm yaşlılardan istenilerek bu kişileri ek külfetlerle yormamak için, yalnızca yapılacak hukuki işlemle ilgili olarak işlemin yapıldığı anda kişinin işlem yapma ehliyeti veya akli melekesinin yerinde olmadığından ciddi şüphe duyulması ve/veya bu yolda bir iddia ve şikayetin bulunması halinde tabip raporu istenmelidir.
Diğer taraftan, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’ atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’ un 13 üncü maddesindeki, “Bir şahsın ahvali bedeniye ve akliyesi hakkında rapor tanzimine münhasıran bu kanunla icrai sanata selahiyeti olan tabipler mezundur” hükmü ile tabiplere bu yetki verilmiştir.Bu kanun’ a göre sanatlarını icra etmeye yetkili olan tabipler; kişinin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığının tesbiti için, doğru algılama, kavrama ve buna göre hareket etme konusundaki ruhsal yetenekleri, bellek yapısı, zihinsel işlevleri, fiziksel vaziyeti, zaman ve mekan orayantasyonları gibi bir dizi davranış özelliklerini saptayarak, kişi hakkında sağlık raporu düzenlenmeye yetkilidir.Tabip gerek görürse, ilgili uzmana sevk ederek uzman tarafından karar verilip raporun düzenlenmesini isteyebilir.
Belirtilen sebeplerle;
a) 65 yaşın üzerindeki herkesten bila istisna rapor istenmesinin doğru olmadığına,
b) Hukuki işlemle ilgili olarak işlemin yapıldığı anda kişinin işlem yapma ehliyeti veya akli melekelerinin yerinde olmadığından ciddi şüphe duyulması ve/veya bu yolda bir iddia ve şikayetin bulunması halinde rapor istenilmesine,
c) 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tabiplerin, akli meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti) raporlarını düzenleme yetkilerinin kabulüne,
d) Bu tavsiye kararının ilgili mercilere bildirilmesi hususunun uygun olacağına,
Şuramızca oybirliği ile karar verildi…
Bunu beğen:
Beğen
Bunu beğenen ilk kişi olun.
Faturalara dahil edilen bahşiş bedellerinin KDV ye tabi olup olmadığı-Kemal ozmen
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.24-2486
09/08/2012
Konu
:
Faturalara dahil edilen bahşiş bedellerinin KDV ye tabi olup olmadığı
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketiniz bünyesinde mevcut otelinizde konaklayan turist gruplarını gönderen firmalara düzenlenen faturalara, otel konaklama bedeli ile otelde yapılan hizmetlere ilave olarak tahsil edilen bahşişlerin de paid out bedeli adıyla dahil edildiği belirtilerek, söz konusu bahşiş bedellerinin KDV matrahına dahil edilip edilmeyeceği hususunun bildirilmesi istenilmiştir.
Katma Değer Vergisi Kanununun;
– 1/1 maddesinde, ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,
– 4/1 maddesinde, hizmetin, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
– 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin ise, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,
– 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin KDV matrahına dahil edilmesi gerektiği,
hükme bağlanmıştır.
Buna göre; teslim ve hizmet bedelinden ayrı olarak müşterileriniz tarafından bir memnuniyet ifadesi olarak ya da örf ve adet gereği bahşiş kutularına nakit olarak bırakılan bahşişler, herhangi bir teslim ya da hizmet bedeli olarak düşünülemeyeceğinden KDV ye tabi bulunmamaktadır.
Ancak, otelinizde konaklayan turist gruplarını gönderen firmalardan, otel konaklama bedeli ile otelde yapılan hizmetlere ilave olarak tahsil edilen bahşiş bedelleri de yapılan teslim ya da ifa edilen hizmetin matrahına dahil bir unsur olup Kanunun 24/c maddesi gereğince KDV matrahına dahil edilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Gayrimenkullerin günlük veya haftalık olarak kiraya verilmesi halinde belge düzeni ve vergilendirilmesi hk. Tarih 29/08/2012
Başlık Gayrimenkullerin günlük veya haftalık olarak kiraya verilmesi halinde belge düzeni ve vergilendirilmesi hk.
Tarih 29/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–2700
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/VUK-1- . . .]–2700
29/08/2012
Konu
:
Gayrimenkullerin günlük veya haftalık olarak kiraya verilmesi halinde belge düzeni ve vergilendirilmesi.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … satışı faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, bu faaliyetin dışında konut veya işyeri olarak kayıtlı gayrimenkulleri kiralamak ya da mülkiyetini satın almak suretiyle günlük veya haftalık olarak kiraya vereceğiniz, bu gayrimenkullere ait elektrik, su doğalgaz gibi tüm giderlerin tarafınızca karşılanacağı belirtilerek, söz konusu kiraya verme işlemine ilişkin vergilendirmenin ve belge düzeninin ne şekilde olacağı, kiralama faaliyetinden elde edilecek kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesi durumunda katma değer vergisi oranının ne olacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu, 70 inci maddesinde ise arazi, binanın (döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahil) sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu, söz konusu malların ve hakların ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratlarının ticari ve zirai kazancın tespitine müteallik hükümlere göre hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Ticari faaliyet, emek ve sermaye unsurlarının bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım satımı, imalatı veya hizmet ifaları gibi faaliyetlerdir. Ticari faaliyet devamlılığı gerektirir. Ticari organizasyon ise sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartların tümü veya bir kısmının yerine getirilmesi ile oluşmaktadır. Bu organizasyonun kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve faaliyetinin her türlü mal ve hizmet satışı veya bunlara benzer şekilde olması, devamlı surette yapılması, kar elde etme potansiyelinin bulunması durumunda bu faaliyet ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu hükme bağlanmış ve vergiye tabi işlemlere uygulanacak KDV oranları, aynı Kanunun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için % 18 olarak belirlenmiştir.
Söz konusu Kararnameye ekli (II) sayılı listenin B bölümünün 25 inci sırasında; “Otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmeti (Konaklama tesislerinde geceleme hizmetinden yararlanmayanlara verilen tüm hizmetler ile geceleme hizmetiyle beraber verilen ancak ayrıca belgelendirilen ya da geceleme hizmetine ait belgede ayrıca fiyatlandırılan hizmetler bu sıra kapsamında yer almamaktadır. Ancak geceleme hizmeti kapsamında verilmesi ve geceleme bedeline dahil edilmesi mutat olan diğer hizmetler bu sıra kapsamında yer almakla birlikte bu şekilde belirlenen geceleme bedeli içinde sunulan alkollü içeceklere ilişkin yüklenilen katma değer vergisi tutarları, hizmeti sunanlar tarafından indirim konusu yapılamaz.)” ibaresine yer verilmiştir.
Buna göre, satın alınan veya kiralanan gayrimenkullerin üçüncü şahıslara kiraya verilmesi işlemi, Kanunun 1/1 inci maddesine göre ticari faaliyet kapsamında yapılan bir kiralama hizmeti olarak genel oranda (% 18) KDV ye tabi bulunmakta olup, bu şekilde verilen hizmetin otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmeti olarak değerlendirilmesi ve % 8 oranında KDV ye tabi tutulması mümkün değildir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın tarifi” başlıklı 229 uncu maddesinde, fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, kiralamak ya da satın almak suretiyle tasarrufunuzda bulunan gayrimenkullerin günlük veya haftalık olarak kiraya vermeniz karşılığında elde edeceğiniz kazanç Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanca ilişkin hükümlerine göre vergilendirilmesi ve bu kira gelirleri karşılığında kiralama hizmetinin ifa edildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde fatura düzenlemeniz gerekmektedir.
Diğer taraftan, kiralamak ya da satın almak suretiyle tasarrufunuzda bulunan gayrimenkullerin günlük veya haftalık olarak kiraya verilmesi hizmeti otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmeti olmaması nedeniyle günlük müşteri listesi düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkulün, kiralanması ve satışının KDV, KV ve Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu hk-Kemal ozmen
Başlık Kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkulün, kiralanması ve satışının KDV, KV ve Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu hk.
Tarih 31/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2704
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2704
31/08/2012
Konu
:
Kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkulün, kiralanması ve satışının KDV, KV ve Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketiniz faaliyetlerinde hem ofis olarak hem de ortaklarınızın ikamet etmesi amacıyla banka kredisi kullanmak suretiyle bir ev/ofis almayı düşündüğünüzü belirterek, satın alacağınız taşınmaz için kullanılacak kredi taksitlerine isabet eden faiz tutarları ile BSMV’nin gider veya maliyet olarak dikkate alınıp alınamayacağı, söz konusu taşınmazın aktifinizde iki yıl bulundurulduktan sonra satılması halinde, taşınmaz satış kazancı istisnasından faydalanılıp faydalanılamayacağı ile taşınmazın ortaklarınızca konut olarak da kullanılması nedeniyle ortaklarınıza kira tahakkuku yapılıp fatura düzenlenmesi gerekip gerekmediği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde de; safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (6) numaralı bendinde de, işletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçların safi kazancın tespit edilmesinde indirilebileceği belirtilmiştir.
5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmının istisna kapsamında değerlendirilebileceği, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançların ise istisna kapsamına girmediği hükme bağlanmıştır.
Söz konusu istisnanın uygulamasına ilişkin ayrıntılı açıklamalar 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6.” bölümünde yapılmıştır.
Yine aynı Kanunun, “Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” başlıklı 13 üncü maddesinde,
“(1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.
(2) İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır. Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılır.
(3) Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder. Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kâğıtlar olarak saklanması zorunludur.
(4) Kurumlar, ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, aşağıdaki yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit eder:
a) Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi: Bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade eder.
b) Maliyet artı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, ilgili mal veya hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade eder.
c) Yeniden satış fiyatı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış kârı düşülerek hesaplanmasını ifade eder.
ç) Emsallere uygun fiyata yukarıdaki yöntemlerden herhangi birisi ile ulaşma olanağı yoksa mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak kendi belirleyeceği diğer yöntemleri kullanabilir.
(5) İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanacak fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemler, mükellefin talebi üzerine Maliye Bakanlığı ile anlaşılarak belirlenebilir. Bu şekilde belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dahilinde kesinlik taşır.
(6) Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki, bu düzeltmenin yapılması için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır…”
hükmü yer almaktadır.
Konu ile ilgili olarak ayrıntılı açıklamalara 1 seri no.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde yer verilmiştir.
Buna göre, ortaklarından bağımsız ayrı bir tüzel kişilik olarak kurulan sermaye şirketlerinin taşınmaz alımında bulunmaları ve bunları aktiflerine kaydetmeleri mümkündür. Aktife kayıt edilen söz konusu taşınmazların şirket ortağına kiralanması durumunda ise kira alınması ve kiralamaya ilişkin bedelin emsallere uygun olması gerekmektedir. Emsallere uygun bedelin tespitinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükmü ile 1 seri no.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde açıklanan yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; “maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder” şeklinde tanımlanmış olup, aynı Kanunun 269 uncu maddesinde iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu itibarla; kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkullerin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemeler ve bunlara ilişkin her türlü giderlerin maliyet bedelini oluşturacağı tabiidir.
163 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili kuruluş dönemine ait faizlerin sabit kıymetlerle birlikte yatırımın maliyetine eklenmesinin zorunlu olduğu, işletme dönemine ait olan faizlerin ise ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılmasının ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulmasının mümkün olduğu, açıklamasına yer verilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre;
– Banka kredisi kullanılmak suretiyle alınan taşınmazın, aktifleştirildiği hesap döneminin sonuna kadarki faiz giderlerinin taşınmazın maliyetine ilave edilmesi zorunlu olup, sonraki yıllarda oluşan faiz giderlerinin ise maliyete eklenmesi veya gider olarak dikkate alınması ihtiyaridir. Ancak, taşınmaz ile ilgili kredi faizlerini ilgili bulundukları yılda doğrudan gider mi yazılacağı yoksa amortismana mı tabi tutulacağı hususundaki tercihin başlangıçta yapılması gerekmektedir. Gider yazma yolunun seçilmesi halinde daha sonraki yıllarda bu tür giderlerin gayrimenkulün maliyetine eklenerek amortisman yolu ile itfa edilmesi veya önce amortisman ayırmaya başlayıp sonra gider yazma yoluna gidilmesine kanunen imkân bulunmamaktadır.
– Şirket tarafından satın alınacak taşınmazla ilgili olarak banka kredisi kullanılması nedeniyle ödenen BSMV’nin kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi uyarınca gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.
– Şirketinizce satın alınan ve ofis olarak kullanılacak olan taşınmazın aktifinizde iki yıl bulundurulduktan sonra satılması halinde, 5520 sayılı Kanunun 5/1-e maddesinde belirtilen şartlarla satıştan elde edilen kazancın % 75’inin kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkündür. Söz konusu ofisin aynı zamanda ortaklar tarafından ikametgâh olarak kullanılması taşınmaz ticareti ile uğraştığınız anlamına gelmemektedir.
– Söz konusu ofisin ortaklara ikametgah olarak kullandırılması nedeniyle, ortaklardan kira alınmaması ya da alınan kira bedelinin emsallere uygun olmaması halinde, örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı kabul edilerek örtülü olarak dağıtılan kazanç tutarı kurum kazancına ilave edilecektir. Ayrıca, örtülü olarak dağıtılan kazanç tutarının, örtülü kazanç dağıtılan nezdinde, anılan maddede belirtilen şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılması sebebiyle, bu şekilde dağıtılmış kâr payının, net kâr payı tutarı olarak kabul edilerek brüte tamamlanması sonucu bulunan tutar üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasına göre, Türkiye’de ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin; 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının (f) bendine göre, Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemlerinin katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
Kanunun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında, hizmetin; teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşeceği belirtilmiştir.
Kanunun 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının (r) bendinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı; istisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla şirket aktifine kayıtlı gayrimenkulün şirket faaliyetine ilişkin ortaklara kullandırılan bölümüyle ilgili emsallere uygun kira bedelinin, yukarıda belirtilen hükümlere göre hesaplanması suretiyle tespit edilen tutarlar üzerinden şirket için gelir kaydedilmesi gerekmekte olup, söz konusu kira bedeli üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak ortaklara fatura edilmesi zorunludur.
Söz konusu gayrimenkulün ticari amaçla elde bulunduruluyor olmaması ve en az iki tam yıl süre ile şirket aktifinde bulunması halinde, söz konusu gayrimenkulün satışı 17/4-r maddesi hükmü uyarınca katma değer vergisinden istisna olacaktır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Çin\’deki bir firmadan ithalat yapmak üzere anlaşılması ancak siparişlerin gelmemesi durumunda söz konusu yabancı firmaya transfer edilen tutarın gider yazılıp yazılamayacağı hk.-Kemal ozmen
Başlık Çin\’deki bir firmadan ithalat yapmak üzere anlaşılması ancak siparişlerin gelmemesi durumunda söz konusu yabancı firmaya transfer edilen tutarın gider yazılıp yazılamayacağı hk.
Tarih 09/10/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-2868
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-2868
09/10/2012
Konu
:
Çin’deki bir firmadan ithalat yapmak üzere anlaşılması ancak siparişlerin gelmemesi durumunda söz konusu yabancı firmaya transfer edilen tutarın gider yazılıp yazılamayacağı
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, internet üzerinden yapılan araştırmalarınız neticesinde Çin’deki bir firmadan ithalat yapılmak üzere sipariş verildiği ve karşılığında yabancı firma hesabına 12.000 Amerikan Doları havale edildiği ancak sipariş verilen ürünlerin söz konusu firma tarafından gönderilmediği anlaşılmış olup havale edilen tutarın kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Safi kurum kazancının tespiti için atıfta bulunulan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde ticari kazanç, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar olarak tanımlanmış olup Kanunun 40 ıncı maddesinde; işle ilgili olmak şartı ile mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek gider olarak kabul edileceği hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Şüpheli Alacaklar” başlıklı 323 üncü maddesinde;
” Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.”
hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından yukarıda belirtilen şartları taşıyan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmakta olup, bu şartlardan herhangi birisinin mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.
Diğer taraftan, dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklara karşılık ayrılabilmesi için borçlunun noter vasıtasıyla protesto edilmesi veya borcun (3. kişilere ispat açısından kanaat verici belge olacak şekilde) bir yazı ile istenmesi ve protestonun ya da yazının muhatabına ulaşmış olması gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların tespiti açısından dava edilecek alacak için avukatlık ücreti, yargı harcı, notere yapılacak ödemeler ile posta giderleri toplamı dikkate alınarak tahmini bir dava maliyeti bulunacak ve bu tutar alacakla kıyaslanacaktır. Tahmini dava maliyetinin alacaktan daha büyük olması halinde, mahkemeye başvurulmadan protesto veya yazı ile bir defadan fazla istenerek tahsil edilemeyen alacak için karşılık ayrılması mümkün olabilecektir
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yurt dışından olan alacaklarınız için iş yaptığınız firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Başlık \”Muvafakatname\” başlıklı kağıdın damga vergisine tabi olup olmadığı, tabi olması halinde hangi nispette vergiye tabi tutulacağı hk. Tarih 01/08/2012
Başlık \”Muvafakatname\” başlıklı kağıdın damga vergisine tabi olup olmadığı, tabi olması halinde hangi nispette vergiye tabi tutulacağı hk.
Tarih 01/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.34.18.01-155[1-2012/2.1.69-4777]-2390
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü
Sayı :B.07.1.GİB.4.34.18.01-155[1-2012/2.1.69-4777]-2390 01/08/2012
Konu : “Muvafakatname” başlıklı kağıdın
damga vergisine tabi olup olmadığı, tabi olması
halinde hangi nispette vergiye tabi tutulacağı hk.
… LTD. ŞTİ
…
İlgi : … tarihli özelge talep formu.
İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, yazınız ekinde yer alan muvafakatname başlıklı kağıdın damga vergisine tabi olup olmadığı, tabi olması halinde hangi nispette vergiye tabi tutulacağı hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 10 uncu maddesinde, damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olacağı, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.
Mezkur Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “I-Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin nispi damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01/01/2010 tarihinden geçerli olmak üzere Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrasındaki kağıtlara ilişkin damga vergisi oranı binde 8,25 olarak belirlenmiştir.
Özelge talep formunuz eki “Muvafakatname” başlıklı kağıdın incelenmesinden, şirketin ve/veya …’nin (…)’e olan mal-emtia ve cari hesap borçlarından, şirketin/…’nin talimatı ile üçüncü şahıslar için verilen/verilecek mal-emtia, kontrgaranti, aval olmak üzere her türlü kefalet, müşterek borçluluk, taahhüt ve garantilerinden; keşidedeci muhatap avalist, araya giren ciranta sıfatıyla imzaladığı/ imzalayacağı her hangi bir limit sınırlandırması olmaksızın her türlü bono, poliçe ve çeklerinden, şirketin/…’nin üçüncü şahıslar lehine verdiği kefalet garanti taahhütlerinden ezcümle borçlarından ya da …’e karşı doğmuş doğacak bilcümle borçlarının teminatı olarak …. – nolu bağımsız bölümdeki mesken niteliğindeki gayrimenkul ile ilgili olarak … lehine tesis edilmiş bulunan 100.000,00 TL bedelli ipotek için; şirketin ya da …’nin borçlarından herhangi birisinin vadesinde ödenmediği veya tesis edilen ipotek akdinde veya …’e şirket tarafından verilen sözleşme, protokol ve sair taahhütlerde, taahhüt edilen hususlardan herhangi birinin kısmen de olsa hiç veya süresi içerisinde yerine getirilmemesi durumunda veya …’nin imzaladığı sözleşmedeki hükümlerden herhangi birisinin gerçekleşmesi halinde tüm borçların muaccel olacağını ve herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın derhal ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip prosedürü de dahil her türlü yasal takibe başlanabileceğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Buna itibarla, şirketin ve …’nin …’a olan borçlarına karşılık olarak vermiş olduğu ipoteğin, sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi durumunda, herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın derhal paraya çevrilmesinin kabulüne dair hususları içeren, esas itibarıyla taahhütname mahiyeti bulunan söz konusu kağıdın, ihtiva ettiği tutar üzerinden 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrasına göre binde 8,25 nispetinde damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Kooperatiften cikan ortaklara yapilacak odemeler
Kooperatifler Kanunu’nun 17/1. ve anasözleşmenin 15. madde hükümlerinde, kooperatiften ayrılan bir ortağın, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil, ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkını haiz olduğu öngörülmüştür. Bu yasal düzenlemeye uyulması gerektiği gibi, aksine uygulamanın, diğer ortakların aleyhine olacağı da kuşkusuzdur. Çıkma payı hesaplanması sırasında, genel giderlere katılmamasının, davacının nedensiz zenginleşmesine yol açacağı da ortadadır. Davacı, 5.000,00 TL asıl alacak talep etmiştir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda alacağın 6.935,50 TL olduğu hesaplanmasına rağmen genel giderlerin 5.000,00 TL üzerinden düşülmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de, davacının birikmiş faiz talebi
Kooperatif üyesine ait taşınmazın icra yoluyla satışından elde edilen tutarın diğer üyelere ödenmesinin yönetim gideri karşılığı kapsamında istisna olup olmadığı hk. Tarih 17/08/2012-Kemal ozmen
Başlık Kooperatif üyesine ait taşınmazın icra yoluyla satışından elde edilen tutarın diğer üyelere ödenmesinin yönetim gideri karşılığı kapsamında istisna olup olmadığı hk.
Tarih 17/08/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.45.15.01-125[49.01.03]-101
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
MANİSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Vergi ve Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.45.15.01-125[49.01.03]-101
17/08/2012
Konu
:
Kooperatif üyesine ait taşınmazın icra yoluyla satışından elde edilen tutarın diğer üyelere ödenmesinin yönetim gideri karşılığı kapsamında istisna olup olmadığı
İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile, kooperatif ortaklarınızdan birinin kooperatifinize dava açtığı, üyelik aidatlarını ödemediği, karşılıklı açılan davalar nedeniyle kooperatif inşaatının bitirilmesinin ve dairelerin ortaklara teslim edilmesinin uzun zaman aldığı, mahkemede dava açan ortağınız ile yasal sürecin devam ettiği, kendisine biten dairelerden birinin tahsis edildiği, ancak söz konusu taşınmazın ortağınızın kooperatifinize olan borçları nedeniyle icra yoluyla satıldığı ve alacaklarınızın tahsil edildiği, diğer ortaklarınızın ise davalı şahsın üyeliği sebebiyle fazladan ödedikleri üyelik aidatı, mahkeme masrafları, inşaatın gecikmesi nedeniyle katlanılan maliyet artışları, fazladan ödedikleri kira bedelleri ve yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paraların iadesini talep ettikleri belirtilerek, genel kurul kararıyla üyelerinize ödeme yapmanız halinde Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-i maddesindeki istisnadan faydalanıp faydalanamayacağınız ve kooperatifinizin veya üyelerinizin herhangi bir vergi ve harç ödemesi gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde kooperatifler kurumlar vergisi mükellefi sayılmakla birlikte, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, kooperatiflerin ana sözleşmelerinde;
-Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına,
-Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine,
-Yedek akçelerinin ortaklara dağıtılmamasına,
-Sadece ortaklarla iş görülmesine,
ilişkin hükümlerin bulunması ve bu kayıt ve şartlara da fiilen uyulması halinde kurumlar vergisinden muaf tutulacakları hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, yapı kooperatiflerinde yukarıda belirtilen şartların yanı sıra; kuruluşundan, inşaatın sona erdiği tarihe kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya sayılan bu kişiler ile işçi işveren ilişkisi bulunan kişilere yer verilmemesi ve yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olması şartları da aranmaktadır.
Anılan Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde ise, kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile tüketim, üretim ve kredi kooperatiflerinin hesapladıkları risturnların, risturn istisnasından yararlanabileceği belirtilmiş olup hesaplanan risturnların ortaklara dağıtımının kâr dağıtımı sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.11.1. Yönetim gideri karşılığı olarak ödenen paralardan harcanmayarak ortaklara dağıtılan kısımlar ” başlıklı bölümünde; “Bütün kooperatifler için ortakların yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar, risturn istisnasından yararlanacaktır. Yönetim gideri olarak ödenen paraların risturn sayılabilmesi için kooperatif tarafından üyelere iade edilmesi gerekmektedir. İade nakden olabileceği gibi hesaben de olabilir.” açıklamasına yer verilmiştir.
Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasında, iştirak hisselerinden doğan kazançlar menkul sermaye iradı olarak sayılmış, aynı maddenin parantez içi hükmünde ise kooperatiflerin dağıttıkları kazançların bu zümreye dahil olduğu, kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmayacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b-i) alt bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış olup, anılan maddede yer alan yetkiye istinaden 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kesinti oranı %15 olarak belirlenmiştir.
Buna göre, kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatifinizin 5520 sayılı Kanunun 5/1-i maddesindeki istisnadan yararlanabilmesi, sadece ortakların yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar için söz konusudur.
Dolayısıyla, davalı olduğunuz ortağınızdan olan alacaklarınıza karşılık icra yoluyla sattırılan konuttan elde edilen bedelin diğer ortaklarınıza; fazla ödedikleri üyelik aidatı, mahkeme masrafları, inşaatın gecikmesi nedeniyle katlanılan maliyet artışları, fazladan ödedikleri kira bedeli karşılığı olarak dağıtılması işleminin, 5520 sayılı Kanunun 5/1-i maddesinde düzenlenen risturn istisnası kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, kooperatifinizce ortaklarınıza dağıtılacak kâr payları üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b-i) alt bendine göre gelir vergisi kesintisi yapılacağı tabiidir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
Kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatif aidatının gelir yazılıp yazılmayacağı ile taşınmaz satışının değerlendirilmesi hk. Tarih 11/09/2012
Başlık Kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatif aidatının gelir yazılıp yazılmayacağı ile taşınmaz satışının değerlendirilmesi hk.
Tarih 11/09/2012
Sayı B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-842
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
MÜKELLEF HİZMETLERİ GELİR VERGİLERİ GRUP MÜDÜRLÜĞÜ
Sayı
Hata: İletişim formu bulunamadı.
:
B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-842
11/09/2012
Konu
:
Kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatifin aidatının gelir yazılıp yazılmayacağı ile taşınmaz satışının değerlendirilmesi hakkında
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2003 yılında yapı kooperatifinden site işletme kooperatifine dönüşen, 2008 yılında tasfiyeye giren, 2010 yılında da kurumlar vergisi mükellefi olan Kooperatifinizin 2003 yılından beri bilanço defteri tuttuğunu belirterek, ortak giderler için üyelerden toplanan aidatların kurum kazancı olarak beyan edilip edilmeyeceği ve KDV’ye tabi olup olmadığı ile aktifinde 290.-TL olarak kayıtlı olan taşınmazın 356.000,00 TL’ye satıldığını, kurum kazancının tespitinde taşınmazın bilanço kayıtlı değerini rayiç bedel veya emsal bedeliyle değerleyip değerlenmeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
A) Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 6 ncı maddesinde de, kurumlar vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde konu ile ilgili gerekli açıklamalara yer verilmiştir.
Buna göre, kurumlar vergisi mükellefi olan Kooperatifiniz tarafından üyelerden toplanan aidatların, vergiye tabi bir kazanç unsuru olarak değerlendirilmesi ve diğer gelirler ile birlikte hasılata dahil edilerek, kurum matrahının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
B) Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden:
Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai, ve serbest meslek faaliyeti kapsamındaki teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tâbi olduğu; bu faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılmasının ve bunları yapanların hukuki statü ve kişiliklerinin işlemlerin mahiyetini değiştirmeyeceği ve vergilendirmeye engel teşkil etmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Konuya ilişkin olarak yayımlanmış bulunan 60 seri no.lu Katma Değer Vergisi Sirkülerinin “1.3. Aidatlar” başlıklı bölümünde;
“Üyelerden veya katılımcılardan alınan aidatlar, herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmemek şartıyla KDV’nin konusuna girmemektedir. Örneğin, dernek tüzüğünde belirtilen gelirlerden olan üye aidatları KDV’ye tâbi tutulmayacaktır.
Ancak kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan bir kooperatifin ticari nitelikteki teslim ve hizmetlerinin karşılığında yapılan ve kurum kazancının bir unsuru sayılan aidat ödemeleri KDV’ye tabi tutulacaktır. Örneğin, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri gibi kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan kooperatiflerin üyeleri tarafından yapılan ve kurum kazancının bir unsuru sayılan aidat ödemeleri KDV’ye tabi bulunmaktadır. Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan kooperatifin ortak giderleri karşılamak (üyelerin güvenlik, bahçıvanlık, havuz ve sosyal tesislerin bakımı, elektrik ve su gibi ihtiyaçlarının giderilmesi) amacıyla tahsil ettiği aidatlar ise ticari mahiyet arz etmediğinden KDV’ye tabi tutulmayacaktır.”
açıklaması yapılmıştır.
Buna göre, Kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefi olması nedeniyle kurum kazancının bir unsuru sayılan ve ortak giderler için üyelerden toplanan aidat ödemelerinin katma değer vergisine tâbi tutulması gerekmektedir.
C) Vergi Usul Kanunu Yönünden:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.” hükmüne yer verilmiş; 269 uncu maddesinde ise iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerleneceği belirtilmiştir.
Öte yandan, Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesi, 5024 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilerek “Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergileme üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmış olup 31.12.2003 tarihli mali tabloların düzeltme işlemine ilişkin hükümlere ise aynı Kanuna eklenen Geçici 25 inci maddesinde yer verilmiştir.
Anılan Kanunun Mükerrer 298 inci maddesinde, “A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanunun Geçici 25 inci maddesinin (j) bendinde de, 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükelleflerin bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yapacakları hüküm altına alınmış olup, bu hükmün kapsamına enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde kazançlarını bilanço esasına göre tespit etmesine rağmen gelir veya kurumlar vergisinden muaf olmaları nedeniyle düzeltme yapmayan mükellefler de girmektedir.
Mezkur maddenin (l) bendinde ise “Bu madde uyarınca düzeltilen kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tâbi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır.
Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farklarının maliyet addolunacağı hükmü, Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin A fıkrasının 5 numaralı bendinde de yer almaktadır.
Buna göre; Kooperatifinizin bilançosunda yer alan taşınmazı maliyet bedeli ile değerlemeniz ve kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edildiği tarih itibariyle de düzenlenen bilançonuzun, Vergi Usul Kanununun geçici 25 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutmanız gerekmekte olup söz konusu taşınmazı elden çıkarmanız durumunda da buna ilişkin enflasyon düzeltme farkını taşınmaz maliyetine eklemeniz mümkün bulunmaktadır.
Ekim 2012 Vergi takvimi, ekim Vergi takvimi, ekim kasim aralik 2012 Vergi takvimi, Vergi takvimi
Ekim 01/08/2012 01/10/2012 6111 Sayılı Kanunun 2, 3, 5, 6, 7 ve 8. Maddeleri Hükümleri Uyarınca Ödenmesi Gereken 9. Taksit Ödemesi
01/09/2012 01/10/2012 Ağustos 2012 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)
01/09/2012 01/10/2012 Ağustos 2012 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)
01/09/2012 01/10/2012 Ağustos 2012 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 09/10/2012 16-30 Eylül 2012 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01/10/2012 10/10/2012 16-30 Eylül 2012 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Kolalı Gazoz, Alkollü İçecekler ve Tütün Mamullerine İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 15/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Kesintisi Bildirimi ve Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Kolalı Gazozlara İlişkin EK:7 No.lu ÖTV Bildirim Formu
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Alkollü İçeceklere İlişkin EK:8 No.lu ÖTV Bildirim Formu
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Tütün Mamullerine İlişkin EK:9 No.lu ÖTV Bildirim Formu
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin EK:10 No.lu ÖTV Bildirim Formu
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait 5602 Sayılı Kanunda Tanımlanan Şans Oyunlarıyla İlgili Veraset ve İntikal Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Şans Oyunları Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Müşterek Bahislere İlişkin Eğlence Vergisinin Beyanı ve Ödemesi ile Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence Vergisinin Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 22/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 23/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
01/10/2012 23/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı (GVK 98. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre Üçer Aylık Beyanname Verme Hakkından Yararlananlar İçin)
01/10/2012 23/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait GVK Geçici 67. Madde Kapsamında Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
01/10/2012 23/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01/10/2012 24/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
01/10/2012 24/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
16/10/2012 24/10/2012 1-15 Ekim 2012 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01/10/2012 30/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
01/10/2012 30/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait Tevkifatların Ödemesi (GVK 98. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre Üçer Aylık Beyanname Verme Hakkından Yararlananlar İçin)
01/10/2012 30/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait GVK Geçici 67. Madde Kapsamında Yapılan Tevkifatların Ödemesi
01/10/2012 30/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
01/10/2012 30/10/2012 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
01/10/2012 30/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
16/10/2012 30/10/2012 1-15 Ekim 2012 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin Özel Tüketim Vergisi Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 31/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)
01/10/2012 31/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)
01/10/2012 31/10/2012 Eylül 2012 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/10/2012 30/11/2012 6111 Sayılı Kanunun 2, 3, 5, 6, 7 ve 8. Maddeleri Hükümleri Uyarınca Ödenmesi Gereken 10. Taksit Ödemesi
Kooperatiflerde ortakların hak ve yükümlülükleri-Kemal ozmen
Kooperatif üyeliğinden ayrılanların ortaklık haklarının kooperatif tarafından satın alınması halinde ortak dışı işlem yapılmayacağı ve ortaklık haklarına ilişkin ödenen tutarların vergilendirilmesi
Başlık Kooperatif üyeliğinden ayrılanların ortaklık haklarının kooperatif tarafından satın alınması halinde ortak dışı işlem yapılmayacağı ve ortaklık haklarına ilişkin ödenen tutarların vergilendirilmesi hk.
Tarih 01/06/2010
Sayı B.07.1.GİB.4.16.16.01-KV-10-21-30
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
MÜKELLEF HİZMETLERİ GELİR GRUP MÜDÜRLÜĞÜ
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.16.16.01-KV-10-21-30
01/06/2010
Konu
:
Kooperatiflerin vergilendirilmesi
İlgide kayıtlı özelge talep formu incelenmiş olup; Kooperatifinizce, henüz inşaat çalışmalarına başlanılmamış olması nedeniyle, aidatların bankalarda değerlendirilmek suretiyle faiz geliri elde edildiği ve bu gelirler üzerinden bankalarca gelir vergisi tevkifatı yapıldığı, istifa ederek ayrılan üyelere, ana sözleşmenin 15 inci maddesindeki “devir dışında bir nedenle ortaklığı sona erenlerin sermaye ve diğer alacaklarının o yılın bilançosuna göre hesaplanarak bilanço tarihinden itibaren bir ay içinde geri verilir.” hükme istinaden bilançonun aktifi üzerinden ödeme yapılması halinde, hissesine düşen birikmiş sermaye tutarı ile iade edilen tutar arasındaki fark üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı ile söz konusu tutarın ortak tarafından gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilip edilmeyeceği hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.
1163 sayılı Kooperatif Kanununun 1 inci maddesinde, Kooperatiflerin değişir ortaklı vedeğişir sermayeli teşekkürler olduğu, aynı Kanunun 17 inci maddesinde de, Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde haklarının olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu hususlarının ana sözleşmede gösterileceği; bu hakların, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacağı hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, üyelikten ayrılmak isteyen ortakların hisselerinin yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanan değeri üzerinden kooperatif tarafından satın alınması 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen muafiyet şartlarının ihlali anlamına gelmeyecektir.
Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (4) bendinde; ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olduğu hükme bağlanmış ve bir takvim yılında elde edilen değer artış kazancının (01.01.2010 tarihinden itibaren) 7.700 TL’lık kısmı gelir vergisinden müstesna tutulmuştur. Dolayısıyla, hissesini kooperatifinize devreden gerçek kişi ortaklarınızca elde edilen değer artış kazancının istisna tutarını aşması halinde, aşan kısmının yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, ödeme sırasında kooperatifiniz tarafından herhangi bir tevkifat yapılması söz konusu değildir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
Kat karşılığı inşaat işi yapan kooperatifin Kurumlar Vergisi muafiyetinden yararlanmaması -Kemal ozmen
Başlık Kat karşılığı inşaat işi yapan kooperatifin Kurumlar Vergisi muafiyetinden yararlanmaması hk.
Tarih 21/04/2010
Sayı B.07.1.GİB.4.10.15.01-2010-KVK-819-8
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BALIKESİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Sayı
:
B.07.1.GİB.4.10.15.01-2010-KVK-819-8
21/04/2010
Konu
:
Kurumlar Vergisi Uygulaması
İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile; kooperatifinizin …/…/1995 tarihinde ortaklarına bina inşa etmek amacı kurulduğunu, tüzel kişiliği adına arsa tapusu ile inşaat ruhsatının bulunmadığı buna göre kurumlar vergisinden muaf olup olmadığınızın bildirilmesini istemektesiniz.
Bilindiği üzere, 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Muafiyetler” başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde; tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf oldukları hüküm altına alınmıştır.
Aynı kanununun Geçici 1 inci maddesinin sekizinci fıkrası hükmüne göre 2006 yılının sonuna kadar bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yazılı şartları sağlayamayan yapı kooperatiflerinin muafiyeti 1/1/2006 tarihi itibarıyla sona ermiş sayılacaktır.
Diğer taraftan, “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde ” Kooperatife ait taşınmazların, ortaklara veya ortak olmayanlara kiraya verilmesi veya kooperatifin inşa ettiği konut veya işyerlerinin ortaklara dağıtımından sonra elinde kalan işyeri,konut veya arsaların satılması ortak dışı işlem sayılacaktır.”şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Öte yandan, 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 1 seri Nolu Genel Tebliğinin “4.13.2. Yapı kooperatiflerinin muafiyetinde özel şartlar” başlıklı bölümünde de yapı kooperatiflerinde muafiyetten yararlanabilmek için yukarıda belirtilen şartlara ilaveten; yapı ruhsatı ile arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına olması gerektiği, yapı kooperatiflerinin yapı ruhsatı veya arsa tapusunun kooperatif tüzel kişiliği adına bulunmadığı durumlarda da muafiyetten yararlanılmasının mümkün olmadığı; örneğin, inşaatı üstlenen müteahhit adına düzenlenecek bir yapı ruhsatının, yapı kooperatifinin muafiyetten yararlanmasını engelleyeceği, henüz arsa temini veya inşaat aşamasına gelmemiş bulunan dolayısıyla, işyeri veya konut teminine yönelik faaliyeti bulunmayan kooperatifler için bu şartların aranmayacağı, arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliğine ait olmakla birlikte, henüz inşaat aşamasına gelmemiş bulunan konut yapı kooperatiflerinden inşaat ruhsatına ilişkin şartın aranmayacağı belirtilmiştir.
Konu ile ilgili olarak … Vergi Dairesi ile yapılan yazışma sonucu cevaben alınan … tarih ve … sayılı yazının tetkikinden, kooperatifinizden kurumlar vergisinden muaf olabilme şartlarını taşıyıp taşımadığına dair bilgi istenilmesine rağmen bu konuda bir müracaatınız olmadığından 01.01.2006 tarihi itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilerek, … tarih ve … sayılı yazı ile bilgi verildiği anlaşılmıştır. Ayrıca, konu ile ilgili olarak düzenlenen … tarih ve … nolu yoklama fişi ile inşaat ruhsatı ile arsa tapusunun … adına kayıtlı olduğu, kat karşılığı inşaat yapmak üzere anlaştığınız tespit edilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, tüzel kişiliği adına düzenlenmiş yapı ruhsatı ile arsa tapusu bulunmayan kooperatifinizin kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle gerçekleştirdiği arsa temini işleminin kurumlar vergisi muafiyetine ilişkin “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartının ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, … Vergi Dairesince hakkınızda yapılan işlemde yasal bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ 29 Eylül 2012 resmi gazete
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ
MADDE 1 – 25/3/2010 tarihli ve 27532 mükerrer sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 3.2. numaralı maddesinde aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
a) 3.2.1. numaralı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “İkinci ve üçüncü basamak resmi sağlık hizmeti sunucularında ………… 5 TL” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“(Bu tutarı vakıf üniversiteleri hariç olmak üzere 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında olan üniversitelerdeki öğretim üyesi muayenelerinde artırmaya ve farklılaştırarak uygulamaya Kurum yetkilidir.)”
b) 3.2.5. numaralı maddesinin onüç ve onbeşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye aşağıdaki yirmi birinci fıkra eklenmiştir.
“(13) 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerden SUT’ un 3.2.1, 3.2.2, 3.2.3 ve 3.2.4 numaralı maddelerinde tanımlanan katılım payları alınmaz.”
“(15) Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlardan ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerden SUT’un 3.2.1, 3.2.2, 3.2.3 ve 3.2.4 numaralı maddelerinde tanımlanan katılım payları alınmaz.”
“(21) 3713 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde sayılan olaylara maruz kalmaları nedeniyle yaralananların tedavileri sonuçlanıncaya veya maluliyetleri kesinleşinceye kadar sağlanacak sağlık hizmetlerinde, bu kişilerden SUT’un 3.2.1, 3.2.2, 3.2.3 ve 3.2.4 numaralı maddelerinde tanımlanan katılım payları alınmaz.”
MADDE 2 – Aynı Tebliğin 4.1.2.B- numaralı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine, “intravenöz veya inhalasyon ile sedasyon gerçekleştirilen tanısal veya cerrahi tüm işlemler,” ibaresinden sonra gelmek üzere “kapsül endoskopi,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 3 – Aynı Tebliğin 4.2.1.B.1- numaralı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“4.2.1.B.1- Ayaktan tedavilerde ödeme uygulaması
(1) “Ayaktan tedavilerde ödeme” uygulaması kapsamında; sağlık kurumlarında ayaktan her bir başvuru için, SUT eki “Ayaktan Tedavilerde Sağlık Kurumları Sınıf ve Kodları Listesi” nde (EK-10/A) bulunduğu sınıfa göre belirlenmiş olan SUT eki “Ayaktan Başvurularda Ödeme Listesi” nde (EK-10/B) yer alan tutarlar esas alınarak ödeme yapılır. Ancak;
a) SUT eki “Ayaktan Başvurularda İlave Olarak Faturalandırılabilecek İşlemler Listesi” nde (EK-10/C) yer alan işlemlerin,
b) SUT eki EK-8 Listesinde “9.5. Moleküler Mikrobiyoloji” başlığı altında yer alan işlemlerin,
c) SUT eki EK-8 Listesinde “10. Refik Saydam Hıfzıssıhha Paneli” başlığı altında yer alan işlemlerin,
ç) Genetik tetkiklerin,
bedelleri Kurumca ayrıca ödenir.
(2) Hastanın aynı sağlık kurumunda acil servislere müracaatları hariç olmak üzere aynı branşa, ayaktan ilk müracaatını takip eden 10 gün içinde ikinci defa ayaktan başvurması halinde; ikinci müracaatıyla ilgili sadece birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen işlem bedelleri faturalandırılabilecek olup SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutar faturalandırılamaz.
(3) Hastaya birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen işlemlerin yapılmasının gerekli görülmesi, ancak söz konusu işlemlerin, ilk muayene başvurusundan sonra aynı sağlık kurumunda herhangi bir tarihte yapılması durumunda, SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlar ikinci bir defa girilmeksizin sadece yapılan işlem faturalandırılır.
(4) Ayaktan ilk başvuru sonrasında aynı sağlık kurumunda aynı gün yatarak tedavi kapsamında, SUT eki EK-9 Listesinde yer alan bir işlem yapılması halinde bu işlem ile birlikte, ayaktan yapılan işlemler bu maddenin birinci fıkrasındaki hükümlere göre faturalandırılır. Ancak yatarak tedavi kapsamında hizmet başına ödeme yöntemi ile bir işlem yapılması durumunda SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlar faturalandırılmayacak olup ayaktan başvurular da hizmet başına ödeme yöntemine göre faturalandırılır.
(5) Hastanın, aynı gün içinde aynı sağlık kurumunda ilk muayenesini takip eden diğer branşlardaki ayaktan tedavi kapsamında başvuruları, “ayaktan tedavilerde ödeme” uygulaması kapsamında değerlendirilmez ve SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlar fatura edilemez. Ancak SUT eki EK-8 Listesindeki “normal poliklinik muayenesi” bedeli ve yapılması halinde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen işlem bedelleri faturalandırılabilir.
(6) Hastanın aynı gün içinde aynı sağlık kurumundaki ilk başvurusunun ana branş, sonraki başvurusunun ilk başvurulan ana branşın yan dalı olması durumunda yan dala başvurusu “ayaktan tedavilerde ödeme” uygulaması kapsamında faturalandırılır. Ana branşa başvurusu ise, SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlar girilmeksizin, SUT eki EK-8 Listesindeki “normal poliklinik muayenesi” bedeli ve yapılması halinde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen işlem bedelleri faturalandırılabilir.
(7) Sağlık raporu ile yapılması gerekli görülen hiperbarik oksijen tedavisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon, ESWL, ESWT tedavilerinde; ayaktan başvurularda tedavi için sağlık raporu düzenlendikten sonra tedavinin sonraki günlerde aynı veya başka bir sağlık hizmeti sunucusunda yapılması halinde, bu sağlık raporu ile yapılan tedavi başvuruları “ayaktan tedavide ödeme” uygulaması kapsamında SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlar girilmeksizin SUT eki EK-9 Listesi üzerinden faturalandırılır.
(8) Özel tıp merkezleri ve dal merkezlerinin vermiş oldukları acil sağlık hizmetlerinin bedelleri uzmanlık dalı dikkate alınmaksızın SUT eki EK-10/B Listesinin “Acil” bölümünde yer alan ücret üzerinden faturalandırılır.
(9) Hastanın, ikinci veya üçüncü basamak sağlık kurumundan başka bir sağlık kurumuna sevk edilmesi halinde sevk eden sağlık kurumuna, SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarın % 75’i ödenir.
(10) Ayaktan başvurularda, SUT eki EK-10/C Listesinde yer alan işlemlerin faturalandırılmasında aşağıdaki hususlara uyulur.
a) İşlemin SUT eki EK-9 Listesinde yer alması halinde bedelleri “Tanıya Dayalı İşlem Üzerinden Ödeme” yöntemi ile faturalandırılır. Bu işleme ilişkin “Tanıya Dayalı İşlem Bedeli”ne dahil olmayan tıbbi malzeme ve ilaç bedelleri ayrıca faturalandırılabilir.
b) İşlemin sadece SUT eki EK-8 Listesinde yer alması halinde, SUT eki EK-10/B Listesinde yer alan tutarlara ilave olarak; işlem bedeli ve bu işlemle ilgili ilaç ve tıbbi malzeme bedelleri ayrıca faturalandırılabilir.
c) Üçüncü basamak resmi sağlık kurumları tarafından SUT eki EK-10/C Listesinde yer alan işlemler, işlem puanlarına %10 oranında ilave edilerek faturalandırılır.
(11) Ayaktan başvurularda özel sağlık hizmeti sunucuları için günlük muayene sınırı acil branşından başvurular hariç olmak üzere, sağlık hizmeti sunucusundaki sözleşme kapsamında çalışan hekimlerin çalışma saatlerinin 6 (altı) ile çarpılması ile bulunur. Her bir hekim için günlük muayene sayısı her halükarda 60 (altmış)’ı geçemez. Özel sağlık hizmeti sunucuları her bir hekim için ayrı ayrı olmak üzere bu sınırlarda muayene fatura edebilir. Bu sınırlar aşıldıktan sonra kabul edilen hastalar için yapılan işlemler Kuruma fatura edilemez.”
MADDE 4 – Aynı Tebliğin 4.2.1.B.2- numaralı maddesinin ikinci fıkrasının (ç) ve (ı) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“ç) MEDULA’da tedavi tipi “onkolojik tedavi” olarak seçilmiş onkolojik ön tanı/ tanı konulmuş hastalıklar ile ilgili tüm işlemler,”
“ı) Enjeksiyon/pansuman (Sadece enjeksiyon/pansuman amacıyla gelen hasta için sadece enjeksiyon/pansuman bedeli ödenir),”
MADDE 5 – Aynı Tebliğin 4.2.2.A- numaralı maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(6) Kurumla sözleşmeli üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarınca yapılan SUT eki EK-8 Listesi “8. Radyoloji Görüntüleme ve Tedavi” ile “9. Laboratuar İşlemleri” bölümlerinde yer alan işlemler, listede belirtilen puanlara %10 ilave edilerek faturalandırılır.”
MADDE 6 – Aynı Tebliğin 4.2.2.B- numaralı maddesinde aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.
a) Üçüncü numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Aynı seansta aynı kesi ile birden fazla işlem yapılması halinde; işlem puanı yüksek olan tanıya dayalı işlemin puanı tam olarak, diğer işlemler ise kendi tanıya dayalı işlem puanının %25’i olarak faturalandırılır
b) Aynı seansta ayrı kesi ile birden fazla işlem yapılması halinde; işlem puanı yüksek olan tanıya dayalı işlemin puanı tam olarak, diğer işlemler ise kendi tanıya dayalı işlem puanının %50’si olarak faturalandırılır.”
b) (5) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(5) Kurumla sözleşmeli üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarınca yapılan SUT eki EK-9 Listesinde yanında (*) işareti olan işlemler, listede belirtilen puanlara %10 ilave edilerek faturalandırılır.”
MADDE 7 – Aynı Tebliğin 4.2.2.B-1- numaralı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“4.2.2.B-1- Tanıya dayalı işlemlerin kapsamı
(1) Tanıya dayalı ödeme listesi işlem puanlarına;
1- Yatak bedeli,
2- Yatış dönemindeki muayeneler ve konsültasyonlar,
3- Operasyon ve girişimler,
4- Anestezi ilaçları,
5- İlaç (Kan ürünleri hariç),
6- Kan bileşenleri (Eritrosit süspansiyonu, tam kan, trombosit, plazma, ve benzeri),
7- Sarf malzemesi,
8- Anestezi bedeli,
9- Laboratuar, patoloji ve radyoloji tetkikleri,
10- Refakatçi bedeli (Tıbbi zorunluluk halinde)
gibi tanı ve tedavi kapsamında yapılan tüm işlemler dahil olup ayrıca faturalandırılamaz.
(2) Tanıya dayalı işlemlerde belirtilen istisnalar ayrıca faturalandırılabilir.
(3) Tanıya dayalı işlemin uygulandığı tarihten sonra aşağıda belirtilen süreler içerisinde bu işlemle ilgili olarak verilen sağlık hizmetleri tanıya dayalı işlem kapsamında değerlendirilir.
• A Grubu ameliyatlarda; 15 gün
• B Grubu ameliyatlarda; 10 gün
• C Grubu ameliyatlarda; 8 gün
• D Grubu ameliyatlarda; 5 gün
• E Grubu ameliyatlarda; 3 gün
(4) Bu sürelerin aşılması halinde verilen sağlık hizmetlerinin bedelleri, ayrıca fatura edilir.
(5) Tanıya dayalı işlem kapsamında olan, ilaç ve/veya tıbbi malzemelerin bedellerinin hasta tarafından ödendiğinin tespiti halinde ilaç ve/veya tıbbi malzemelerin fatura tutarları hastaya ödenir. Kurumca ödenen tutar ilgili sağlık kurumundan mahsup edilir. Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık hizmeti sunucuları için Bakanlığa yapılan global ödemeden mahsup edilir. Mahsup edilen tutar hiçbir surette sağlık hizmet sunucusuna iade edilmez.”
MADDE 8 – Aynı Tebliğin 4.2.2.B-4- numaralı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“4.2.2.B-4- Ameliyat sonrası kontroller ve testler
(1) Hastanın taburcu (Taburcu işleminin A, B, C, D, E grubunda belirtilen sürelerden önce gerçekleşmesi halinde belirtilen sürelerin bitimi taburcu tarihi olarak kabul edilir) olduktan sonraki, aynı sağlık kurumundaki aynı branşta; 10 gün içerisinde yapılan ilk kontrol amaçlı muayeneler ve bu muayene sonucunda gerekli görülen rutin biyokimyasal, bakteriyolojik, hematolojik, kardiyolojik (EKG, EKO, efor) ve radyolojik tetkikler tanıya dayalı ödeme işlem puanına dahil olup ayrıca faturalandırılamaz.”
MADDE 9 – Aynı Tebliğin 4.2.2.B-5- numaralı maddesinin 16 ncı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki 18 inci bent eklenmiştir.
“16- Dual meshler (karın duvarının kapatılamadığı intraabdominal hernilerde, göğüs duvarının rezeksiyon ve rekonstrüksiyonunda, diyafragmatik hernilerde sağlık kurulu raporu ile)”