kooperatif arsasının satışında karar nisabı nedir ?
info@ozmconsultancy.com
Kooperatifler Mevzuatı ile ilgili Güncel Bilgilere Sitemiz üzerinden ulaşabilirsiniz
kooperatif arsasının satışında karar nisabı nedir ?
info@ozmconsultancy.com
E) Yönetimin denetlenmesi:
Madde 41 – Kat malikleri kurulu, yöneticinin bu görevdeki tutumunu devamlı olarak denetler ve haklı bir sebebin
çıkması halinde onu her zaman değiştirebilir.
Hesapların denetlenmesi için yönetim planında, belli bir zaman konulmamışsa; bu denetim her üç ayda bir yapılır;
bununla beraber haklı bir sebep çıkarsa, hesap denetlenmesi her zaman yapılabilir.
Kat malikleri kurulu denetim işini, kendi aralarından sayı ve arsa payı çoğunluğuyla seçecekleri bir denetçiye veya üç
kişilik bir denetim kuruluna verebilir; bu halde denetçi veya denetim kurulu yönetim planında yazılı zamanlarda, eğer zaman
yazılmamışsa, her takvim yılının birinci ayı içinde kat malikleri kuruluna verecekleri bir raporla denetimin sonucunu ve
anagayrimenkulün yönetim tarzı hakkındaki düşüncelerini bildirir; bu rapor çoğaltılarak birer örneği taahhütlü mektupla kat
maliklerine gönderilir.
Denetçiler bu raporu ve verecekleri kararları ve gerekli gördükleri diğer hususları, (1) den başlayıp sıra ile giden
sayfa numaraları taşıyan ve her sayfası noter mührüyle tasdikli bir deftere geçirip tarih koyarak altını imza ederler.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 209 :(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.
Öte yandan iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda) dayanması halinde Dairemiz, İcra ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’ nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında iddiasına olarak genel mahkemelerde davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK.nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz. Borçlunun olarak açtığıı, İİK’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir. Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.
|
Başlık | Belgesi temin edilemeyen masrafların ne şekilde gider yazılacağı hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 02/06/2014 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 11395140-105[234-2012/VUK-1- . . .]–1549 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, kurumunuzun uluslararası hava kargo taşımacılığı işi ile iştigal ettiğini, verdiğiniz hizmetlerin tamamını yurtdışında gerçekleştirdiğinizi, buna mukabil hizmet üretilirken kullandığınız girdilerin çoğunu da hizmet olarak yurtdışında ve yerinde temin ettiğinizi, hizmetin verilip alındığı ülkeler gelişmiş ülkeler olabileceği gibi mali sistemi ile belge düzeni oturmamış, savaş ve kaos ortamının olduğu ülkelerin de olabildiğini, bu gibi durumlarda fatura temini konusunda sıkıntılar oluşabildiğini ayrıca ülkenin uzaklığı, hizmeti veren firma yetkililerinin muhasebe ve yabancı dil bilgisi düzeyi ya da iletişim bilgilerindeki değişiklikler ile uçağın havadayken aldığı hizmetin (üst geçiş gibi) tespit edilememesi ve hizmeti veren ülkenin bu hizmet bedelini uzunca bir süreden sonra istemesinin karşılaştığınız diğer zorluklar olduğunu, buna benzer nedenlerden dolayı faturaların bazen hiç temin edilemediğini bazen de ilgili dönemden çok sonra elinize ulaştığını, gelen belgelerin içeriğinin fatura bilgilerini ihtiva etmesine rağmen üzerinde fatura yazmadığını bu nedenle ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin gerçekleşen giderlerin Kurumlar Vergisi matrahının hesabında kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate aldığınızı belirterek; -Takvim yılı kapandıktan sonra tarafınıza ulaşan yurtdışı hizmet faturalarını kayıtlarınıza alırken, düzenleme tarihi yerine postayla ya da elektronik ortamda elinize ulaşan tarihe göre kayıtlarınıza alıp, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı, -Ülkemizden farklı mali sisteme sahip ve gelişmiş belge düzeninin olmadığı ülkelerde düzenlenen, üzerinde “invoice” ibaresi bulunmayan belgelerin Vergi Usul Kanununda tanımlanmış olan fatura ve benzeri belge tanımına uyup uymadığı ve dolayısıyla kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı, -Ödemeleri banka havalesi ya da kredi kartıyla yapıldığı halde belgesi temin edilemeyen giderlerin nasıl giderleştirileceği ve söz konusu ödemelerin 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40/1 maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususlarında tereddüt hâsıl olduğundan Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleridir. Vergi uygulamaları açısından tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereğince, her gelir veya gider unsuru ait olduğu hesap döneminin kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilecek giderler sayılmış olup maddenin (1) numaralı bendinde ise ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin (ihracat, yurtdışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler) safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır. Konuyla ilgili olarak 194 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “4. Götürü Gider Uygulamasında Hasılat” başlıklı bölümünün “c) Yurt Dışı Taşımacılık Hasılatı” başlıklı bölümünde, her türlü yurt dışı taşımacılık faaliyetinden döviz olarak sağlanan hasılatın götürü gider uygulamasına konu olabileceği, “yurt dışı taşımacılık” ifadesinden başlangıç veya bitiş noktasından herhangi biri veya her ikisi yurt dışında bulunan taşımacılık işlerinin anlaşılması gerektiği, yük taşımacılığının yanı sıra yolcu taşımacılığından sağlanan hasılatın da götürü gider uygulamasına konu olabileceği açıklamalarına yer verilmiştir. Aynı Tebliğin “5. Götürü Olarak Hesaplanan Giderlerin Muhasebeleştirilmesi” başlıklı bölümünde ise, “Götürü gider uygulaması, mükelleflerin yurt dışındaki işleri ile ilgili olarak yapmış oldukları giderlerden belgesi temin edilemeyenlerin, anılan faaliyetlerden sağlanan hasılatın belli bir oranını aşmamak şartıyla ticari kazançtan indirilmesini öngören bir müessesedir. Dolayısıyla götürü gider hesaplanabilmesi için harcamanın yapılmış ve işletmenin malvarlığında bir azalma meydana gelmiş olması gerekir.” denilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde; bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsik edileceği hükme bağlanmıştır. “Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar” başlıklı 228 inci maddesinde ise; “Aşağıdaki giderler için ispat edici kâğıt aranmaz: 1. Örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmayan müteferrik giderler; 2. Vesikanın teminine imkân olmayan giderler; 3. Vergi kanunlarına göre götürü olarak tespit edilen giderler. 1 ve 2 numaralı fıkralarda yazılı giderlerin gerçek miktarları üzerinden kayıtlara geçirilmesi ve miktarlarının işin genişliğine ve mahiyetine uygun bulunması şarttır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm ve açıklamalara göre, yurt dışı taşımacılık faaliyetinde bulunan kurumunuzun, yurt dışı taşımacılığı faaliyeti ile ilgili olarak yurtdışında yapılmış olan ancak belgelendirilemeyen giderlerin nakden yapıldığının ve nakit çıkışının muhasebe kayıtlarında izlendiğinin tevsik edilmesi durumunda bu harcamalara karşılık olmak üzere, yurtdışı taşımacılık faaliyeti sonucu döviz olarak elde ettiğiniz hâsılatın binde beşini aşmamak şartıyla hesaplanan götürü giderin kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, harcama yapılmadıkça belirtilen şekilde hesaplanan götürü gider kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacaktır. Hesap dönemi kapandıktan sonra tarafınıza ulaşan yurt dışı hizmet faturalarını kayıtlarınıza alırken fatura içeriği hizmetlerin ilgili olduğu hesap döneminde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Diğer taraftan, 253 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler” başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmış bulunmaktadır. Bu itibarla, yurtdışında mukim olan firmaların tarafınıza düzenlediği belgelerin, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli belge sayılması durumunda, mezkur belgeler vergi kanunları açısından ispat edici belge olarak kabul edilmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. |
Başlık | İşletmeye kayıtlı birden fazla gayrimenkulün elden çıkarılmasında istisna uygulaması hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 17/07/2014 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 11395140-105[328-2012/VUK-1- . . .]-1896 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; – … tarihinde … m² arsa satın alarak üzerine … tarihinde tamamlanan fabrika binası ve idare binası inşa ettiğiniz, söz konusu binaların kullanılmaya başlanmasını takiben … tarihinde “fabrika binası-idari bina ve arsası” olarak tapu aldığınız, … tarihinde ise söz konusu gayrimenkulün cins değişikliği yapılmaksızın 1 parseli “fabrika binası ve idare binası arsası” ve 2 parseli de 2 ayrı arsa olmak üzere 3 parsele böldüğünüz, – … tarihinde satın alınarak aktife kaydettiğiniz … m² arsanın da … tarihinde cins değişikliği olmaksızın, ayrı ayrı arsa olmak üzere 2 parsele böldüğünüz belirtilerek aktifte kayıtlı olan söz konusu fabrika binası-idari bina ile 4 adet arsanın tamamını satmayı düşündüğünüzden bahisle; söz konusu gayrimenkullerin aktifinizde 2 yıl kayıtlı olma şartının uygunluğuna … tarihinde yapılan bölünme işlemlerinin engel teşkil edip etmediği; söz konusu gayrimenkulleri satmanız durumunda oluşacak kârın tamamının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesi kapsamında yer alan yenileme fonu olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile arsa ve bina satış kârından oluşacak bu fonun bina veya arsa ve tarla alımında kullanılması halinde Kurumlar Vergisi Kanununa göre tamamının mı yoksa %75’inin mi istisna kapsamında değerlendirileceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır. l- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde; “Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır. …. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.“ hükmü yer almaktadır. Kurumların iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlara yönelik bu istisnanın temel amacı, kurumların sermaye yapılarının güçlendirilmesi, finansman sıkıntılarının giderilmesi ve bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerinde daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkan sağlamak ve işletmelerin finansal yapılarını güçlendirmektir. Buna göre, özelge talep formunuzda da belirtildiği üzere söz konusu taşınmazların satışından elde edilecek kazancın şirketinizce yine taşınmaz alımında kullanılması, bağlı bir değerin (taşınmaz) başka bir bağlı değere (taşınmaza) dönüştürülmesi sonucunu doğuracaktır. Bu durum söz konusu istisnanın getiriliş amacına aykırı olacağından anılan taşınmazların satışından elde edilecek kazancın, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisnaya konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır. ll- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 314 üncü maddesinde ” Boş arazi ve boş arsalar amortismana tabi değildir. Ancak: 1. Tarım işletmelerinde vücuda getirilen meyvalık, dutluk, fındıklık, zeytinlik ve güllüklerle incir bahçeleri ve bağlar gibi tarım tesisleri; 2. İşletmede inşa edilmiş olan her nev’i yollar ve harklar; amortismana tabi tutulur.” hükmü bulunmaktadır. Anılan Kanunun 328 inci maddesinde ise; “Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark kar ve zarar hesabına geçirilir. İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler. Amortisman ayrılmış olanların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır. Devir ve trampa satış hükmündedir. Şu kadar ki satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan kârlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu kârlar o yılın matrahına eklenir. Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kâr, yeni değerler üzerinden bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, yenileme fonunun ayrılabilmesi; amortismana tabi bir iktisadi kıymetin varlığı ve bu kıymetin satılmasından oluşan kârın aynı neviden yeni bir iktisadi kıymet alımında kullanılması halinde söz konusu olabilmektedir. Ayrıca yenileme fonundan yararlanabilmek için satılan kıymetin yenilenmesinin zaruri bulunması veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilip teşebbüse geçilmiş olunması gerekir. Eğer elden çıkarılan iktisadi kıymetin yenilenmesinin zaruri bulunduğu açıksa bu yenileme fonu ayrılması için yeterlidir. Bu itibarla, fabrika binasının satışı neticesinde ortaya çıkan kârın, sadece yeni bir fabrika binasının iktisabı amacıyla yenileme fonuna alınması mümkün olup, başka yatırım giderlerinin karşılanması amacına yönelik olarak yenileme fonuna aktarılması mümkün bulunmamaktadır. Diğer taraftan, amortismana tabi olmayan arsaların satışından elde edilecek kârın, bina, arsa veya tarla alımında yenileme fonu olarak kullanılması mümkün değildir. Bilgi edinilmesini rica ederim. |
Başlık | Tapu tescili yapılmadan fiiilen teslim edilen konutların KDV iadesini etkileyip etkilemeyeceği ile konut için ödenen bedellerin iadesinde belge düzeni hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 02/06/2014 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1547 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; kurumunuz tarafından inşa edilen konutlardan bir kısmının teslim edilerek faturalarının düzenleneceği, söz konusu satışın vadeli olarak senet ile yapılacağı ve borcun tamamen bitmiş olması durumunda tapuların teslim edileceği belirtilerek; -Fiili teslimi fatura düzenlenmek suretiyle gerçekleşen konutların tapularının daha sonra verilecek olmasının, indirimli orana tabi teslimlere ilişkin katma değer vergisi (KDV) iade talebine herhangi bir etkisinin bulunup bulunmadığı, -Senet taksitlerinin herhangi bir dönemden sonra ödenmemesi halinde daire tapusunun verilmeyecek olması ve ödenmiş taksit tutarlarının müşteriye iade edilecek olması koşulları göz önüne alındığında, iade işlemi için müşteriniz tarafından kurumunuza hangi belgenin düzenlenmesi gerektiği ile gider pusulası düzenlenip düzenlenemeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir. I) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN: 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun; – 1/1 inci maddesinde, ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu, – 2/1 inci maddesinde, teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu, – 3/c maddesinde, mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışlarda zilyetliğin devrinin teslim sayıldığı, – 10 uncu maddesinin (a) bendinde, vergiyi doğuran olayın, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi ile meydana geldiği hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 29/2 nci maddesinde ise, bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamının, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV toplamından fazla olması durumunda aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği; ancak 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin %51’i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin nakden iade edileceği hüküm altına alınmıştır. Esas olarak gayrimenkul satışlarında mülkiyetin devri, gayrimenkulün tapuda alıcı adına tescil edilmesi suretiyle gerçekleşmekle birlikte, tapuya alıcı adına tescilin yapılmasından önce gayrimenkulün alıcının fiili kullanımına sunulması (fiili olarak teslim edilmesi) ve alıcı tarafından malik gibi kullanılmaya başlanılması halinde, KDV uygulaması bakımından gayrimenkulün alıcının fiili kullanımına bırakılması anında vergiyi doğuran olay meydana gelmektedir. Konut teslimlerinde bulunan mükelleflerin iade hakkının doğması için, iade hakkını doğuran işlemin fiilen gerçekleşmesi gerekmektedir. İşlemden önce fatura düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekte ancak, iade hakkı doğmamaktadır. Bu nedenle 150 m² nin altındaki konut teslimlerinden önce fatura düzenlenmesi halinde, bu teslimler üzerinden %1 vergi hesaplanarak beyan edilmesi, iade talebinin ise en erken konutların fiilen teslim edildiği vergilendirme döneminde yapılması gerekmektedir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, kurumunuz tarafından inşa edilip vadeli senet düzenlenmek suretiyle satışı gerçekleştirilen konutların tapuya tescil işleminden önce alıcının fiili kullanımına sunulması ve alıcı tarafından malik gibi kullanılmaya başlanılması halinde, konutların alıcıların fiili kullanımına bırakıldığı anda vergiyi doğuran olay meydana gelecek ve bu işlemin gerçekleştiği vergilendirme döneminde de 150 m² nin altındaki konut teslimlerine ilişkin olarak iade hakkı doğacaktır. II) VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun; – 227 nci maddesinde, “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.”, – 229 uncu maddesinde, “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”, – 231/5 inci maddesinde, “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.”, – 234 üncü maddesinde, “Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin: …Vergiden muaf esnafa; Yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir. Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev’i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur. Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.” hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre¸ fiilen teslimi fatura düzenlenmek suretiyle gerçekleşecek olan ve vadeli senet ile yapılacak konut satışlarınızda, tapuya tescil işlemi öncesinde müşterileriniz tarafından senet taksitlerinin herhangi bir dönemden sonra ödenmemesi durumunda müşterilerinizin o güne dek ödediği bedelin iadesi işleminde vergi mükellefiyeti bulunan müşterinizin şirketiniz adına fatura düzenlemesi ve faturaya iade olduğu belirtilen bir şerh düşülmesi gerekmekte olup, vergi mükellefi olmayan müşterinizin iadesinde ise gider pusulası düzenlemeniz gerekmektedir. Öte yandan, vadeli senet ile yapılacak konut satışlarınızda konutun tapuya tescil işlemi öncesinde alıcı tarafından malik olarak kullanılmaya başlanması halinde alıcıların kullanımına terk edildiği tarihten itibaren azami yedi gün içinde fatura düzenlemeniz gerektiği tabiidir. Bilgi edinilmesini rica ederim |
Başlık | Kooperatifin üyelerine yapacağı işyeri teslimlerinde belge düzeni hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 23/07/2014 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 11395140-019.01-1935 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgi dilekçenizde, işyeri yapı kooperatifiniz tarafından inşaası tamamlanmak üzere olan işyerlerinin üyelerinize tesliminde faturanın hangi bedel üzerinden düzenleneceği hususu sorulmaktadır. I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının “b” bendiyle, kooperatiflerin kazançlarının kurumlar vergisine tabi olduğu, 2 nci maddesiyle de, kooperatiflerin, 24/04/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa veya özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile benzer nitelikteki yabancı kooperatifleri ifade ettiği hükme bağlanmıştır. Kurumlar Vergisi Kanununun “Muafiyetler” başlıklı 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının “k” bendi hükmüyle de; tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri kurumlar vergisinden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca, kooperatiflerin hangi şartlar dahilinde kurumlar vergisinden muaf tutulacakları hususundaki ayrıntılı açıklamalara 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13” bölümünde yer verilmiş olup, kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyeti için gerekli şartları topluca sağlaması halinde söz konusu muafiyetten faydalanmanız mümkün bulunmaktadır. Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun “Safî kurum kazancı” başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kurum kazancı, ticari kazanç niteliği taşıdığı ve ticari kazanç gibi tespit edildiğinden elde etme yönünden tahakkuk esası geçerlidir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, inşaat devam ederken kat irtifakı kurulmak suretiyle alıcıya fiilen teslim edilen gayrimenkullerde vergiyi doğuran olay, gayrimenkullerin tamamlanarak bunlar üzerindeki tasarruf hakkının alıcılara devredilmesi ile gerçekleşeceğinden, inşaat devam ederken arsa üzerine kat irtifakı kurulmak suretiyle yapılan satışlar karşılığında tahsil edilen bedellerin avans olarak değerlendirilmesi ve inşaatın tamamlanıp üyelere teslimin yapıldığı yılda avanslar da dahil olmak üzere satış bedelinin bu dönemin kazancı olarak dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, dairelerin tamamlanması ile ilgili muvazaalı bir durumun tespit edilmesi durumunda, gerekli cezai işlemlerin uygulanacağı tabiidir. II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1 inci maddesine göre, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetler KDV ye tabi bulunmakta olup, aynı Kanunun 20 nci maddesine göre verginin matrahını işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel oluşturmaktadır. Ancak, bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde verginin matrahı, Kanunun 27/1 inci maddesi uyarınca emsal bedel veya emsal ücret olacaktır. Buna göre, üyelerinize yapacağınız işyeri teslimlerinize ilişkin olarak işlem bedeli üzerinden, bedelin bilinememesi ya da bulunamaması halinde ise Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenecek emsal bedeller üzerinden fatura düzenlenmesi ve bu bedel üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanması gerekmektedir. Öte yandan, aynı Kanunun 17/4-k maddesinde ise, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den istisna olduğu hükmü yer almakta olup, kooperatifinizin organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla kurulmuş olması halinde, söz konusu işyerlerinin kooperatifiniz üyelerine teslimi Kanunun 17/4-k maddesine göre KDV den istisna olacağından, bu teslimlere ilişkin olarak düzenleyeceğiniz faturalarda KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” şeklinde tanımlanmış olup, 231 inci maddesinin 5 inci bendinde; “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” hükümleri yer almaktadır. Mezkûr Kanunun 262 nci maddesinde maliyet bedelinin, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği, 269 uncu maddesinde, iktisadi işletmelere dahil bulunan gayrimenkullerin maliyet bedeliyle değerleneceği ve 270 inci maddesinde de “Gayrimenkullerde, maliyet bedeline satın alma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer: … Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre, kooperatifinizin yaptığı işyerlerini üyelerine teslimi sırasında işyerinin teslim edilmesinden (inşaatın tamamlanarak mülkiyetin alıcıya geçmesinden) itibaren yedi gün içinde (tapudaki tescili sırasında belirtilen vergi değerinden az olmamak kaydıyla) maliyet bedeli üzerinden fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim.
|
|
Madde 940- Yetkili makamlar tarafından izin verilen kuruluşlar ile kooperatiflerin alacaklarının güvence altına alınması için, zilyetlik devredilmeden de, icra dairesinde tutulacak özel sicile yazılmak suretiyle hayvanlar üzerinde rehin kurulabilir. Bu amaçla tutulacak sicil tüzükle belirlenir.
Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için, kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden de, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar tüzükle belirlenir
Amaç, kapsam ve tanımlar
Madde 1 – Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
(Değişik ikinci fıkra: 12/7/2013-6495/73 md.) Bu Kanun;
hariç olmak üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar. Ruhsata tabi olup, bu Kanun hükümlerine tabi olmayan yapılarda denetime yönelik fennî mesuliyet 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı ve 28 inci maddelerine göre mimar ve mühendislerce üstlenilir. Birden fazla müstakil yapının bulunduğu parsellerde, bütün yapıların toplam yapı inşaat alanının 200 metrekareyi geçmesi hâlinde de bu Kanun uygulanır. Yalnızca bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen yapılarda geçici yapı müteahhidi yetki belgesi almak ve mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurmak, yapı müteahhitliğine ilişkin bütün sorumlulukları üstlenmek şartıyla parsel maliki kendi yapısını inşa edebilir. Ancak bu yapılarda da mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurulması mecburidir. Parsel malikinin veya hissedarlardan birinin mimar veya mühendis olması hâlinde ayrıca şantiye şefi aranmaz.
İlgili idare; yapı denetimi hizmet sözleşmesinde yer alan hükümlere, yapı sahibinin uymaması halinde yapı tatil tutanağı düzenleyerek inşaatı durdurur, yapı denetim kuruluşunun uymaması halinde ise yapı denetimi komisyonuna bildirimde bulunur.
(Mülga dördüncü fıkra: 8/8/2011-KHK-648/ 27 md.)
(Değişik beşinci fıkra: 12/72013-6495/73 md.)Yapı denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin %1,5’inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için yıllık %5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık %5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz. Yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %75 indirimli uygulanır.
Köylerde yapılacak yapılar ve uyulacak esaslar (1)
Madde 27 –(Değişik: 12/7/2013-6495/73 md.)
Belediye ve mücavir alanlar dışında köylerin köy yerleşik alanlarında, civarında ve mezralarda yapılacak konut, entegre tesis niteliğinde olmayan ve imar planı gerektirmeyen tarım ve hayvancılık amaçlı yapılar ile köyde oturanların ihtiyaçlarını karşılayacak bakkal, manav, berber, köy fırını, köy kahvesi, köy lokantası, tanıtım ve teşhir büfeleri ve köy halkı tarafından kurulan ve işletilen kooperatiflerin işletme binası gibi yapılar için yapı ruhsatı aranmaz.
Parselasyon planlarının hazırlanması ve tescili:
Madde 19 – İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir. Tashih edilecek planlar hakkında da bu hüküm uygulanır.
Kesinleşen parselasyon planları tescil edilmek üzere tapu dairesine gönderilir. Bu daireler ilgililerin muvafakatı aranmaksızın, sicilleri planlara göre re’sen tanzim ve tesis ederler.
Bir parsel üzerinde birden fazla bina ve tesislerin yapımı gerektiğinde (Kooperatif evleri, siteler, toplu konut inşatı gibi) imar parselasyon planları ifraza gerek kalmadan bu ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenir veya değiştirilir ve burada, talep halinde, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri uygulanır
A) Tarif:
Madde 1 –(Değişik: 21/4/2004 – 5146/ 1 md.)
Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.
B) Kuruluş, muteberlik şartları, isim kullanma yetkisi :
Madde 2 – Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulur. Ana sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması gerekir.
Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.
Sermaye miktarı sınırlandırılarak kooperatif kurulamaz. Kooperatif adını ancak bu kanuna göre kurulmuş teşekküller kullanabilir.
(Ek: 6/10/1988 – 3476/1 md.) Kooperatifler ve üst kuruluşlarının unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmüne göre, ortaklar bu yasanın kabul ettiği esaslar içinde hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Ancak, belirlenen bu eşitlik kavramının mahiyetinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bilindiği üzere, anılan kavramın mutlak ve nisbi alt kategorileri vardır. Ne var ki yasadaki tanım ne mutlak ne de nisbi eşitliği kasdetmiştir. Mutlak ve nisbi eşitliğin ayırdedici ölçütleri uygulamada ve öğretide tartışılmış, bu kavramın içeriği tanıma kavuşturulmaya çalışılmıştır. Kooperatif ortaklığı somutunda açıklanacak olursa, mutlak eşitlikten, koşullar ve nedenler ne olursa olsun bütün ortaklara aynı hakların tanınıp aynı yükümlülüklerin yüklenmesi anlaşılmalıdır. Örneğin, aynı pay sayısına eşit oy hakkı tanınması, ortakların kooperatif organlarına aday olmalarına eşit şans ve olanak sağlanması gibi… Bir başka anlatımla, ortaklık statüsünden doğan objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı, mutlak eşitlik kapsamındaki haklardandır. Buna karşın, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nisbi eşitlik ilkesi gereğidir. Nitekim, bu konuda ilke niteliği taşıyan Dairemizin 03/03/1981 gün ve 1981/287-910 sayılı içtihadında da, kooperatif amacına ulaşılmasında önemli katkı ve çabası olan yöneticilere ayrıcalık sayılabilecek avantajlar sağlanması nisbi eşitlik kavramı çerçevesinde değerlendirilerek eşitlik ilkesini zedeleyici nitelikte bulunmamıştır. Koşullar ve katkıları eşit olmayanlara farklı ölçülerin uygulanması eşitlik ilkesine aykırı olmayabilir.
20 Ağustos 2014 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 29094
TEBLİĞ
Sağlık Bakanlığından:
AMBALAJLI SU SATIŞ YERLERİ İLE AMBALAJLI SU NAKİL ARAÇLARININ
TABİ OLACAĞI USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, izinli kaynak ve içme suları ile doğal mineralli suların üretimi sonrasında depolanması, satış yerleri ile su naklinde kullanılacak araçların sahip olacağı nitelikleri, izin verme şartları, çalışma esasları ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, izinli kaynak ve içme suları ile doğal mineralli suların satış yerleri ile su naklinde kullanılacak araçların tabi olacağı usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 40 ıncı maddesi, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 27 nci maddesi, 17/2/2005 tarihli ve 25730 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğin 46 ve 49 uncu maddeleri ile 1/12/2004 tarihli ve 25657 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmeliğin 38 ve 41 inci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Ambalajlı su nakil aracı: Geri dönüşlü ve geri dönüşsüz kaplarla su satışı ve nakli yapmak amacıyla izin alınan aracı,
b) Ambalajlı su satış yeri: Geri dönüşlü ve geri dönüşsüz kaplarla su satışı yapmak üzere izin alınan iş yerini,
c) Depo: Geri dönüşlü ve geri dönüşsüz kaplara dolumu yapılmış suyun dağıtım ve satışının yapılmak üzere muhafaza edildiği yeri,
ç) Doğal mineralli su: Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla kaynaktan yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan, mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan, her türlü kirlenme riskine karşı korunmuş, mikrobiyolojik yönden uygun ve Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmeliğin 5, 6 ve 7 nci maddelerinde belirtilen özellikleri haiz olup 8 inci maddeye göre onaylanan suları,
d) Geri dönüşlü kap: Kaynak suyu ve içme suyu ile doğal mineralli su dolumunda bir defadan fazla kullanılan ve su ile etkileşim yapmayan cam, metal, krom-nikel, polikarbonat ve benzeri kapları,
e) Geri dönüşsüz kap: Su dolumunda bir defadan fazla kullanılmayacak pet, cam, metal, krom-nikel ve benzeri kapları,
f) İçme suyu: Jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir çıkış noktasından sürekli akan veya teknik usullerle çıkarılan ve Kurumca uygun görülen dezenfeksiyon, filtrasyon, çöktürme, saflaştırma ve benzeri işlemler uygulanabilen ve parametre değerlerinin eksiltilmesi veya arttırılması suretiyle İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik Ek-1’deki parametre değerleri elde edilen, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularını,
g) Kaynak suyu: Jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğin 36 ncı maddesinde izin verilenler dışında her hangi bir işleme tabi tutulmaksızın İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik Ek-1′ deki nitelikleri taşıyan, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularını,
ğ) Kurum: Türkiye Halk Sağlığı Kurumunu,
h) Müdürlük: Halk Sağlığı Müdürlüğünü,
ı) Parti no: Aynı şartlarda üretilen, imal edilen veya ambalajlanan bir suyun satış birimleri topluluğu için kullanılan sayısal değeri,
i) Seri no: Aynı şartlarda belirli zaman diliminde üretilen veya ambalajlanan suyu ayırt etmek için kullanılan sayısal değeri,
j) Teknik rapor: Müdürlük elemanlarınca su satış yeri ile su nakil aracında yapılan inceleme sonrasında tanzim edilen raporu,
k) Yönetmelik: İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ile Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmeliği,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Satış Yerlerine Ait Hükümler
İzin alma mecburiyeti
MADDE 5 – (1) Bu Tebliğde belirtilen esaslara uygun olarak su satış yeri açmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler Müdürlükten izin almak zorundadır.
(2) Bu Tebliğe göre verilen izin, yürürlükteki mevzuat uyarınca diğer kurum ve kuruluşlardan izin alma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.
İlk başvuru, inceleme ve su satış yeri izni
MADDE 6 – (1) Bu Tebliğde belirtilen suları satmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler, su satışı yapılacak yere ait plan veya kroki ile birlikte Müdürlüğe başvururlar.
(2) Başvuru üzerine; su satışı yapılacak mahalde Müdürlük elamanlarınca inceleme yapılır ve Ek-1 ve Ek-2’de yer alan tutanaklar tanzim edilerek konuya ilişkin teknik rapor hazırlanır ve raporun bir sureti başvuru sahibine gönderilir.
İzin için gerekli bilgi ve belgeler
MADDE 7 – (1) Su satış yeri için iki nüsha olarak tanzim edilecek olan başvuru dosyasında aşağıda belirtilen bilgi ve belgeler bulunur.
a) Dilekçe,
b) Su satış yerine ilişkin tanzim edilmiş teknik rapor,
c) Satışı yapılacak su listesi ve su üretimi yapan su işleticileri ile yapılmış sözleşmenin aslı ve noter onaylı sureti,
ç) Su satışı yapılacak iş yerine ait plan ve kroki,
d) İş yeri açma ve çalışma izin belgesi,
e) Su satış yerinde çalışacak personel listesi ve bu personelin 24/4/1930 tarihli ve 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereğince hijyen eğitimi aldığına ilişkin bilgi ve belgeler ya da hijyen eğitimine müracaat edildiğine dair belge.
(2) Hazırlanan dosyalar Müdürlükçe incelenir ve uygun görülmesi halinde Ek-4’teki belge düzenlenir. Uygun görülen dosyanın bir sureti ile su satış yeri izin belgesi başvuru sahibine gönderilir.
Ambalajlı su satış yerlerinin tabi olacağı şartlar
MADDE 8 – (1) Su satış ve depolama yerleri aşağıdaki şartları taşır.
a) Geri dönüşlü ve geri dönüşsüz kaplardaki ambalajlı suların satışı ve depolaması yapılan yerlerin kullanım alanı boş ve dolu damacanaları muhafaza edecek genişlikte ve iki bölümden oluşur.
b) Taban ve tüm duvarlar kir tutmayan, kolay yıkanabilir ve temizlenebilir, kontaminasyona yol açmayacak malzeme ile kaplı olmalıdır. Satış yerinin temizlenmesi ve yıkanmasından sonra oluşacak atık suyun uzaklaştırılmasını sağlayacak şekilde kanalizasyona, kanalizasyon bulunmayan yerlerde septik çukurlara bağlı sifonlu düzenek oluşturulur.
c) Satış ve depolama yerlerinde boş ve dolu damacanaların depolandığı ve satışa sunulduğu bölümler ayrı tutulur, doğrudan güneş ışığı, toz, duman, ısı ve diğer vektörlere maruz kalmayacak şekilde düzenlenir ve açık alanda su satışı ve depolaması yapılamaz.
ç) Su satış ve depolama yerinde satışa sunulan suların üretim izin belgelerinin birer örneği bulundurulur ve satış yerinde görülecek bir yere asılır.
d) Piyasaya arz edilen suların; tüp, petrol ve petrol ürünleri ile hırdavat, her türlü kimyevi maddeler vb. dağıtımını yapan araçlarda veya bu ürünlerle birlikte nakli ve satışı yapılamaz, bir arada bulundurulamaz.
e) Su satış ve depolama yerinde ayrı olacak şekilde tuvalet ve lavabo bulundurulur.
f) Su satış yerinde; suların ısıdan etkilenmemesi için güneş ışığından etkilenmeyecek şekilde depolanır ve satışa sunulur.
g) Su satış ve depolama yeri dışında boş ve dolu kaplarla suyun teşhiri ve reklamı yapılamaz.
ğ) Ambalajlı su satış yeri için verilen izin belgesi ambalajlı su satış yerinde görülecek şekilde asılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Su Satış ve Nakil Araçlarına İlişkin Hükümler
İzin alma mecburiyeti
MADDE 9 – (1) Bu Tebliğde belirtilen esaslara uygun olarak su satış ve naklinde araç kullanmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler Müdürlükten izin alırlar.
(2) Bu Tebliğe göre verilen izin, yürürlükteki mevzuat uyarınca diğer kurum ve kuruluşlardan izin alma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.
İlk başvuru, inceleme ve su satış nakil izni
MADDE 10 – (1) Bu Tebliğde belirtilen suları su nakil araçları ile satmak veya nakletmek isteyen gerçek veya tüzel kişiler, su satışı veya nakli yapacak araçlara ait plaka numaraları ve resimleri ile birlikte Müdürlüğe başvurur.
(2) Başvuru üzerine; su satışı ve nakli yapacak araçlar Müdürlük elemanlarınca mahallinde incelenir ve Ek-2’de yer alan tutanak tanzim edilerek konuya ilişkin teknik rapor hazırlanır ve raporun bir sureti başvuru sahibine gönderilir.
İzin için gerekli bilgi ve belgeler
MADDE 11 – (1) Su satış ve nakil aracı için iki nüsha olarak tanzim edilecek başvuru dosyasında aşağıda belirtilen bilgi ve belgeler bulunur.
a) Dilekçe,
b) Ambalajlı su satış ve naklinde kullanılacak araçlar için tanzim edilmiş teknik rapor,
c) Ambalajlı su satış ve naklinde kullanılacak araçların listesi (plaka numaraları ile birlikte),
ç) Ambalajlı su satış ve nakil aracında çalışacak personel listesi ile bu personelin 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereğince hijyen eğitimi aldığına ilişkin bilgi ve belgeler ya da hijyen eğitimine müracaat edildiğine ilişkin belge,
d) Trafik tescil belgesi.
(2) Hazırlanan dosyalar Müdürlükçe incelenir ve uygun görülmesi halinde Ek-5’teki ambalajlı su satış ve nakil aracı izin belgesi verilir. Uygun görülen dosyanın bir sureti ile izin belgesi başvuru sahibine gönderilir.
Ambalajlı su nakil araçlarının tabi olacağı şartlar
MADDE 12 – (1) Ambalajlı su satış ve naklinde kullanılacak araçlar aşağıdaki şartları taşır.
a) Piyasaya arz edilen suların; tüp, petrol ve petrol ürünleri ile hırdavat, her türlü kimyevi maddeler vb. dağıtımını yapan araçlarla veya bu ürünlerle birlikte nakli ve satışı yapılamaz.
b) Su satış yerinden tüketicilere satış yapan araçların kasaları kapalı kasa ve/veya damacanaların meteorolojik dış etkenlerden korunacağı bir düzende olur ve açık kasa ile su satışı yapılamaz.
c) Su nakil araçları kaplarda çizilmeye ve bozulmaya sebep olmayacak ve suyun vasıflarını değiştirmeyecek şekilde düzenlenir.
ç) Ambalajlı su satış ve naklinde kullanılan aracın sağ ve sol yanlarında, su satış yeri ismi ile izin tarih ve sayısına yer verilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
İznin geçerliliği, izin belgesinin kaybolması veya tahrip olması
MADDE 13 – (1) İzin, kimin adına düzenlenmiş ise sadece o gerçek veya tüzel kişi için geçerlidir. İzin belgesinde belirtilen hususlar esas olup; bu hususlardan herhangi birinin değişmesi veya izin belgesinin kaybolması, okunamayacak ve yanlış anlamalara sebep olacak şekilde bozulması halinde, yetkilisince yenilenmek veya değiştirilmek için bir dilekçe ile Müdürlüğe başvurulur. Dilekçeye değişiklik ile ilgili belge ve bilgiler veya kayıp ilanı verilmiş gazete veya bozulan izin belgesinin aslı ilave edilir.
(2) Başvuru üzerine Müdürlükçe gerekli inceleme yapılır ve izin verildiği şartlarda bir değişiklik olmadığının tespit edilmesi halinde eski tarih sayı ile yeni ambalajlı su satış yeri izin belgesi düzenlenir ve belge üzerinde gerekli açıklama yapılarak onaylanır.
(3) Ambalajlı su satış yeri ile ambalajlı su nakil aracında çalışan personelin değişmesi halinde durum 3 (üç) gün içinde Müdürlüğe bildirilir ve 7 nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi ile 11 inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen gereklilikler karşılanır.
Denetim
MADDE 14 – (1) Su satış ve depolama yerleri ile su nakil araçları toplum sağlığı merkezlerince üçer aylık aralıklarla, Müdürlükçe gerektiğinde denetlenir. Denetimlerde aşağıdaki hususlara uyulur.
a) Ambalajlı su satış ve depolama yerinde izin işlemlerine esas belgeler, denetim tutanakları, çalışan personele ilişkin 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 126 ve 127 nci maddeleri gereğince istenen belgeler bulundurulur. İşletmeci ilgili belgeleri istenildiğinde denetçilere ibraz etmek zorundadır.
b) Ambalajlı su satış ve depolama yerinde birden fazla su satılması halinde, satılan her bir su için su üreticisi ile yapılan sözleşme ve suya ait üretim izin belgesi ibraz edilir.
c) Ambalajlı su satış ve depolama yerinde damacana kaplarda satışa sunulan suyun etiket üzerinde yer alan su ismi ile kapak üzerinde bulunan shiring üzerindeki su isminin aynı olup olmadığı kontrol edilir.
ç) Damacana kapların organoleptik incelemesi yapılır ve suyun rengini göstermeyecek şekilde eski, yıpranmış ve deforme olmuş kapların kullanımı önlenir.
d) Ambalajlı su nakil ve satış yerlerinden üçer aylık periyotlarda Yönetmelik hükümlerine göre numune alınır ve Ek-3’te yer alan tutanak tanzim edilerek numune alma, taşıma ve nakil esasları doğrultusunda yetkili laboratuvara analize gönderilir. Alınan numunelerin uygunsuz bulunması halinde 15 inci maddede belirtilen işlemler ile Yönetmelikte belirtilen cezai işlemler uygulanır.
e) Su satış yerinde damacana kaplar ile pet, pvc ve benzeri kaplarda su satışı yapılması halinde sular satış yeri önünde teşhir edilemez. Bu hükümler büfe, bakkal, market vb. işyerleri için de geçerlidir.
f) Denetimlerde eksiklik tespit edilmesi halinde eksikliklerin tamamlanması için 15 gün süre verilir. Verilen süre içinde eksikliklerini tamamlamayan su satış yerleri ile su nakil araçlarına cezai işlem uygulanır.
Uygun çıkmayan suların takibi
MADDE 15 – (1) Su satış yerlerinde satışa sunulan kaynak ve içme suları ile doğal mineralli sulardan üç ayda bir su numunesi alınarak kontrol izlemesi parametreleri ile arsenik, florür, bromat ve bromoform yönünden analizleri yapılır. Analiz sonuçları Yönetmelikte belirtilen parametrelere göre değerlendirilir.
(2) Analiz sonuçları herhangi bir parametre yönünden uygunsuz çıkması halinde, tesis sahipleri aynı parti veya seri nolu suları toplatıp Müdürlüğün denetiminde imha etmekle yükümlüdür. Uygunsuz ürün başka bir ilde üretilmiş ise durum derhal o ilin Müdürlüğüne ve üretici firmaya bildirilir.
(3) Ayrıca, uygunsuzluk durumu Kuruma da bildirilir. Kuruma bildirim sırasında suya ait analiz raporu, numune alma tutanağı, şahit numune teslimi ve üretimi yapan firmaya itiraz hakkı verilip verilmediğine ilişkin bilgi ve belgeler de gönderilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Yasaklar ve Müeyyideler
Yasaklar
MADDE 16 – (1) İzin belgesi alınmadan su satışı ve nakli yapılamaz. İzinsiz su satışı ve nakli yapılmasından üretici firma da sorumlu tutulur.
Cezai müeyyideler
MADDE 17 – (1) Bu Tebliğde belirtilen hükümlere aykırı hareket edenler hakkında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda öngörülen cezai müeyyideler uygulanır.
Yürürlük
MADDE 18 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 19 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.
Ekleri için tıklayınız.
İhaleye fesat karıştırma
Madde 235- (1) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.) Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya
satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki hallerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı
bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.
b) Tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını
sağlamak.
c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip
olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma
yapmaları.
(3) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.) İhaleye fesat karıştırma suçunun;
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi hâlinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama
veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya
hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde
belirtilen hâller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre
cezalandırılırlar.
(5) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle
kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal
veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması halinde de uygulanır.
Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi
Madde 164- (1) Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcileri veya yönetim veya
denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları
raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler verecek veya
verdirtecek olurlarsa altı aydan üç yıla kadar hapis veya bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar