Organize Sanayi Bölgeleri, kendilerine has özellikleri ve kuralları olan, normal bölgelerde birçok kuruluş tarafından yerine getirilen bazı iş ve işlemlerin de kendi bünyesinde yapıldığı kamu hizmeti gören bir tüzel kişiliktir. Bu bölgelerin kurulmasının temel amacı; sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamaktır.
Öte yandan KVK’nun 5/1-e maddesinde yer alan kurumların taşınmaz ve iştirak hisselerinin satışından sağlanan kazancın %75’ini kurumlar vergisinden istisna eden düzenlemenin amacı da, kurumların bağlı ve atıl değerlerini ekonomiye kazandırmaktır.
Bu iki amacı bir arada değerlendirdiğimizde; OSB’lerde faaliyette bulunan kurumların, OSB İdaresi tarafından kendilerine tahsis edilen arsa üzerine inşa ettikleri ancak çeşitli nedenlerle henüz tapusunu almadıkları binaların satılması halinde oluşan kazancın KVK’nun 5/1-e maddesinde yazılı istisnadan yararlandırılmasının mümkün olmayacağı şeklindeki 1 sıra nolu KV Genel Tebliği’nde yer alan açıklama ile bu doğrultudaki mali idare uygulamalarının, işin özüne ve hakkaniyet kurallarına uymadığı görülmektedir. Çalışmamızın önceki bölümlerinde detaylı olarak açıklandığı üzere, bu gibi durumlarda OSB’ler ve diğer kamu kurumları kayıtlarındaki bilgi ve tespitlerden de faydalanılarak, henüz kendi adına tapuya kayıt yapılmamış bile olsa, bu bölgelerde satılan taşınmazlardan sağlanan kazanca (diğer şartları taşımak kaydıyla), KVK 5/1-e maddesinde yazılı istisnadan faydalandırmanın daha doğru ve işin esasına da uygun olacağı, Mali İdarenin de görüş ve uygulamasını bu doğrultuda yapmasının faydalı olacağına inanıyoruz.
Aynı durumun, aynı gerekçelerle KDV Kanununun 17/4-r maddesinde yer alan istisna için de geçerli olması gerektiği işin doğal sonucudur.