KOOPERATİFİN NİTELİĞİ •
KOOPERATİFİN TARAF OLDUĞU DAVADA GÖREV
ÖZET: Kooperatifler kar ve zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu nedenle yapı kooperatiflerini tacir kabul edip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu nedenle kooperatif ile şirket arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekir. * Y. 23 HD., E. 2015/9522, K. 2017/1556, T. 23.5.2017 Davacı vekili; müvekkili ile davalı kooperatif arasında Arsa Payı İnşaat Yapımı ve Satış Vaadi Sözleşmesi akdedildiğini, azilname nedeniyle tamamlanamadığından tapu devirlerinin alınamadığını ileri sürerek, bir kısım bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı şirket ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99/1. maddesi gereğince tacir sayılan kooperatif arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davası olduğu, bu nedenle davanın ticari dava sayılacağını belirterek, mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davaya bakma görev ve yetkisinin… Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait olduğuna karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, taraflar arasındaki arsa payı inşaat yapımı ve satış vaadi sözleş- mesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tanımlanmıştır. Maddede, kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır. Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr – zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanım ve amaç 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 171. maddesinde, “Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri sonucunu doğurur ki, bu durumun Anayasa’da dahi kendisine yer verilen kooperatifçiliğin amacına uygun düşmeyeceği açıktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1. maddesinde, “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.1996 tarih ve 1995/956 E., 196/45 K. Dairemizin 08.06.2016 tarih ve 2015/1147 E., 2016/3470 K. ve 05.04.2016 tarih ve 2014/10937 E., 2016/2136 K. sayılı ilamları aynı yöndedir.) Dava konusu olay, davacı şirket ile davalı kooperatif arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı, kooperatif ile üye arasında bir uyuşmazlık söz konusu olmadığı gibi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, her iki tarafın tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işlerinden kaynaklandığı bir uyuşmazlık da mevcut değildir. Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde gö- revsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.