Kooperatif ortağı kooperatife dava açabilir mi ?

Öte yandan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3 maddesinde;
” Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur”     hükmüne yer verilmiş,

62/1. maddesinde ise;
yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları,      açıklanmıştır.

62/3. maddesinde ise;
Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar ”                    hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanun`un 98. maddesi yollaması ile TTK`nın 336. maddesi uyarınca,
Genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir.

Aynı maddede
Beş bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir.

Anılan istisnalardan olan 5. bent,
” idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler ”      hükmünü içermektedir.

818 sayılı BK’nın 41, 50 ve 51. madde (TBK 50, 62.madde) hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde,

Yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar.

Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.

1982 Anayasası`nın 36. maddesinde yer verilen
” Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”  ibaresi,  ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır.

Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın TTK`nın 341. maddesine dayalı dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına ve davanın denetçilerin asıl ya da vekil aracılığı ile dava açmasına bağlı değildir.

Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir.
Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar.
Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler.

Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır.
Ancak, ortak TTK’nın 340. madde yollaması ile 309/1. maddesi uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir.
Bu tür zarar, kooperatif bakımından doğrudan, davacı bakımından dolaylı zarar olup, hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir.

İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır.

TTK`nın 336/5. maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler. Her iki davada da husumet yöneticilere ve/veya denetçilere yöneltilmekte, davacı taraf değişmektedir.

Bu durumda mahkemece, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişiden yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde dava dışı yüklenici ile davalı kooperatif arasında devam eden davalar da değerlendirilerek, birleşen davada davalıların kusurlu olup olmadıkları konusunda rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yerine getirmediklerinden bahisle soyut gerekçe ile hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir