YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ KARARI:Davacı vekili, müvekkili kooperatif ortağı olan davalının toplam ( 6.871.500.000 ).-TL tutarındaki aidat ve faiz borçlarını ödemediğini, bu hususta girişilen İcra takibinin, davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptalini ve % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatif hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, borcu bulunmadığını, temerrüde düşürülmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, dava konusu icra takip tarihinin 26.11.2001, hisse devir sözleşmesi tarihinin 29.11.2001 olduğu, davanın ise 20.02.2002 tarihinde açıldığı, dava dışı devralan A`nın 10.12.2001 tarihinde ( 50.000.000 ).-TL aidat yatırdığı ve bunun aynı tarih itibariyle yevmiye defterine işlendiği, bu durum da davacı kooperatifin dava tarihinden önce devri öğrendiği, kooperatif ana sözleşmesinin 17. maddesi uyarınca devir halinde tüm hak ve borçların yeni ortağa geçeceği ve kooperatifin devri kabulden kaçınmasının mümkün olmadığı, bu durumda davacı kooperatif eski ortağı olan davalıdan herhangi bir talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, kooperatif hisse devri sözleşmesi yapıldığı tarih itibariyle sözleşmenin yanlan arasında geçerli olsa dahi kooperatife karşı ancak yönetim kurulu kararıyla hüküm ifade eder. Açık kapı ilkesinin burada uygulanması mümkün değildir. Nitekim dairemizin emsal uygulamaları da bu yöndedir ( Bkz. G. Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 3`üncü Baskı, S. 317, Y. 11. H.D. 18.06.1984, E. 3487 IK. 3538 ). Bu itibarla, mahkemece ortada yönetim kurulunun bu hususta alınmış açık bir kabul kararı bulunmadığı, üstelik davaya konu olan takipte yazılı borç ödenmeden gerekli işlemleri yapmayacağını bildirdiği, hisseyi devralan davalının oğlunun banka kanalıyla yatırdığı ( 50.000 ).- TL`yi deftere işlemesinin tek başına devrin kabul edildiği anlamına gelmeyeceği nazara alınarak, davalının oğlunun üyeliğin kabulü hususunda açtığı mahkemenin 2003/371 E. sayılı dava neticesi beklendikten sonra neticesine göre bir karar vermek gerekirken, anılan husus gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.