Gelir Vergisi Kanunu’nun “Safi değer artışı” başlıklı Mükerrer 81’inci maddesinde de; “Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hasılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.
Miras yoluyla i…
Miras yoluyla intikal eden kooperatif hissesinden edinilen dairenin satışında değer artış kazancı hk.
Miras yoluyla intikal eden kooperatif hissesinden edinilen dairenin satışında değer artış kazancı hk.
Miras yoluyla intikal eden kooperatif hissesinden edinilen dairenin satışında değer artış kazancı hk.
Başlık | Miras yoluyla intikal eden kooperatif hissesinden edinilen dairenin satışında değer artış kazancı hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 14/08/2012 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 62030549-120[Mük.80-2012/369]-2566 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 02/04/2003 tarihinde babanızın vefatı dolayısıyla varis olarak tarafınıza bir kooperatif hissesi intikal ettiği, bu kooperatif hissesine istinaden kat irtifakı tapusuyla bir dairenin 08/05/2009 tarihinde tarafınıza tahsis edildiği ve kooperatif payının veraset yoluyla şahsınıza devrinden sonra kısmi ödemelerinizin bulunduğu belirtilerek, bu kooperatif payının daire olarak edinim tarihinden itibaren 5 yıl içinde satılması halinde değer artış kazancı meydana gelip gelmeyeceği hususunda görüş talep edildiği anlaşılmakta olup, konuya ilişkin Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Değer Artış Kazançları” başlıklı Mükerrer 80”inci maddesinde; “Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır. … 6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak (1.1.2007 tarihinden geçerli olmak üzere) beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.). Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder. Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, (1.1.2012 tarihinden geçerli olmak üzere) 8.800 Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.” hükmü yer almaktadır. Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Safi değer artışı” başlıklı Mükerrer 81’inci maddesinde de; “Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hasılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur. Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır. … Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır.” hükmü yer almaktadır. Ayrıca, konuyla ilgili olarak ayrıntılı açıklamaların yapıldığı 25/03/2011 tarih ve 76 no.lu Gelir Vergisi Sirküleri’nin “5. Cins Tashihi Yapılan Gayrimenkuller ile Kat Karşılığı Olarak Müteahhit veya Konut Yapı Kooperatiflerinden Alınan Gayrimenkullerin Satılması Halinde İktisap Tarihinin Belirlenmesi” başlıklı bölümünde, “gayrimenkullerin ivazsız şekilde iktisap edilmesi değer artışı kazancının konusuna girmemektedir. Bu çerçevede ivazsız olarak iktisap edilen gayrimenkulün üzerine, sahibi tarafından inşa edilen veya kat karşılığı olarak alınan gayrimenkullerin, daha sonra elden çıkarılması halinde elde edilen gelir, değer artışı kazancı kapsamında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasına yer verilmiştir. Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 704 ve 705’inci maddelerine göre taşınmaz mülkiyetinin konusuna giren gayrimenkulün mülkiyetinin kazanılmasının, tapuya tescille doğacağından “iktisap tarihi” olarak, tapuya tescil tarihinin esas alınması gerektiği, ayrıca miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı, ancak bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesinin, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu hükümlere göre, babanızın vefatı dolayısıyla tarafınıza intikal eden kooperatif hissesi için; kooperatif sermayesine ve dolayısıyla sahibi olunan kooperatif hissesine çeşitli şekillerde katılım payı ödemesinin bir kısmının miras yoluyla intikalden sonra tarafınızca yapılmış olması nedeniyle, bu kısma isabet eden daire payının ivazlı iktisap olarak değerlendirilmesi ve gayrimenkulün mülkiyetinin kazanılmasının tapuya tescille doğması dolayısıyla bu dairenin 08/05/2009 tarihinden başlayarak beş yıllık süre içerisinde satılması halinde bu satıştan elde edeceğiniz kazancın ilgili yıl için belirlenen istisna tutarını aşan ivazlı iktisaba tekabül eden kısmının değer artışı kazancı olarak değerlendirilerek beyan edilmesi gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. |
Ortaklardan ürün alımı yapan kooperatif birliğinin vergisel açıdan değerlendirilmesi hk.
Başlık | Ortaklardan ürün alımı yapan kooperatif birliğinin vergisel açıdan değerlendirilmesi hk. | ||||||||||||||||||||
Tarih | 07/12/2012 | ||||||||||||||||||||
Sayı | 84098128-176300-995 | ||||||||||||||||||||
Kapsam | |||||||||||||||||||||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ortaklardan ürün alımlarının 44 kooperatifinizin kendi bünyelerinde kar/zarar kooperatife ait olmak üzere adlarına basılı müstahsil makbuzları ile yapıldığı ve bütün yasal yükümlülüklerin kendileri tarafından yerine getirildiği belirtilerek, – 2010/2011 iş yılında alımların Birliğiniz adına yapılmasının planlandığı, alıcının Birliğiniz olması nedeniyle Borsa tescil işleminin kooperatifler tarafından Birliğiniz adına yaptırılıp tescil ücretinin de yine Birliğiniz adına yatırılması gerektiği, Birliğiniz adına yapılan alımlarda, Birliğiniz adına bastırılmış müstahsil makbuzları kullanılacağı gibi 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11/b-i) bendi gereği zirai ürünler üzerinden yapılacak gelir vergisi kesintileri ile alımı yapılan ürünlerin Birliğinize ait olması nedeniyle Vergi Dairelerine yapılacak beyanlarının kooperatiflerce Birliğiniz adına ödenmesinin ve kooperatiflerin Birliğiniz adına gelir vergisi mükellefiyeti tesis ettirmelerinin mümkün olup olmadığı, – Gerçek usulde vergiye tabi olan üreticilerden alınan ürünler için fatura Birliğiniz adına düzenleneceğinden, bu üreticilerin teslim edecekleri ürünler için Birliğinize kesecekleri faturalarda tahakkuk edecek olan katma değer vergileri ve tevkifatları konusunda anılan kooperatiflerin bağlı oldukları vergi dairelerinde Birliğiniz adına katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirmelerinin mümkün olup olmadığı, – Üretici ortakların kooperatif ortağı, kooperatiflerin de birlik ortağı olduğunu belirterek, şimdiye kadarki alımlar kooperatif adına olduğundan kooperatifin vergi uygulaması bakımından pamuk getiren üretici, kooperatif ortağı ise ortak içi alım (risturna tabi), ortak değilse ortak dışı (risturna tabi değil) alım olarak değerlendirildiğini belirterek, Birliğiniz adına alımda üretici ortak doğrudan Birliğiniz ortağı olmadığından bunlardan yapılan alımların kurumlar vergisi uygulamasında ortak içi (risturna tabi) alım olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN : 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle kooperatifler kurumlar vergisinin kapsamına alınmış olup aynı Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa veya özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile benzer nitelikteki yabancı kooperatiflerin kurumlar vergisi mükellefi oldukları hükme bağlanmıştır. Ayrıca, Kooperatifler Kanununun 72 nci maddesinde kooperatif birliklerinin de kooperatif şeklinde kurulduğu belirtilmiş olup kooperatif üst birlikleri de Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine göre kooperatif statüsünde değerlendirilerek mükellef sayılmıştır. Aynı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile üretim kooperatiflerinde, ortakların üreterek kooperatife sattıkları veya kooperatiften üretim faaliyetlerinde kullanmak üzere satın aldıkları malların değerine göre hesapladıkları risturnların kurumlar vergisinden istisna olduğu; bu risturnların ortaklara dağıtımının kâr dağıtımı sayılmayacağı, risturnun nakden veya aynı değerde mal ile ödenmesinin istisnanın uygulanmasına engel olmayacağı; ortaklardan başka kimselerle yapılan işlemlerden doğan kazançlar ile ortaklarla ortaklık statüsü dışında yapılan işlemlerden doğan kazançlar hakkında risturnlara ilişkin istisna hükmünün uygulanmayacağı, bunların genel kazançtan ayrılmasında, ortaklarla yapılan iş hacminin genel iş hacmine olan oranının esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunun “Muafiyet ve istisnalar” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ortak içi işlemler sonucu ortaya çıkan olumlu gelir gider farklarının gelir ve kurumlar vergisinden istisna olduğu belirtilmiş olup, aynı maddenin son fıkrasında da kooperatif ve birliklerin ortaklarından aldıkları ürünleri, niteliğinde değişiklik olmayacak şekilde ilk işleme tesislerinde işleyerek üçüncü kişilere satmalarının ortak içi işlem sayılacağı ile ortak dışı işlemlerden elde edecekleri gelir-gider farklarının ayrı bir hesapta takip ve tespit edilerek vergi kanunları hükümlerine göre vergilendirileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümlere göre, Birliğinizin ortak olan kooperatiflerden aldığı ürünleri, niteliğinde değişiklik olmayacak şekilde ilk işleme tesislerinde işleyerek üçüncü kişilere satması ortak içi işlem sayılacak ve bu işlemlerden elde edilen gelir gider farkları kurumlar vergisinden istisna tutulacaktır. Ancak, Birliğinize bağlı kooperatiflerin ortağı olsa dahi Birliğinizin doğrudan ortağı olmayan söz konusu üreticilerden gerçekleştirmiş olduğunuz ürün alımlarının ortak içi işlem olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN : Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde kimlerin vergi tevkifatı yapmakla yükümlü oldukları sayılmış, (11) numaralı bendinde de çiftçilerden satın alınan zirai ürünlerin alış bedeli üzerinden bu çiftçilerin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu tevkifat oranları Bakanlar Kurulunun 12/1/2009 tarihli ve 2009/14592 sayılı kararı ile 1/1/2009 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hayvanlar ve bunların ürünleri ile kara ve su avcılığı ürünleri için % 2, diğer zirai ürünler için ise % 4, ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınan hayvan ve hayvansal ürünlerde % 1, diğer zirai ürünlerde ise % 2 olarak belirlenmiştir. Aynı Kanunun 98 inci maddesinde ise 94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın yirmi üçüncü günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları hüküm altına alınmıştır. Konuyla ilgili olarak, Bakanlığımızca hazırlanıp 15/09/1990 tarihli ve 20636 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 164 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile zirai ürünlerin alımında yapılacak gelir vergisi tevkifatı ve müteselsil sorumluluk konusunda gerekli açıklamalar yapılmıştır. Söz konusu Tebliğin birinci bölümünde yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, destekleme alımı yapan kamu kurum ve kuruluşları (Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri ve benzerleri dahil), gerek çiftçilerden gerekse çiftçi dışındaki kişi ve kuruluşlardan destekleme kapsamına girsin veya girmesin, satın aldıkları tüm zirai ürünlerin alış bedelleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapacaklardır. Anılan Tebliğin 2 nci bölümünde de destekleme alımı yapmayan, ancak zirai ürün işleyerek imalat faaliyetinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile imalatçı olmamakla beraber faaliyet konusu itibariyle zirai ürün alım-satımında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarının zirai ürün alımlarında gelir vergisi tevkifatı yapmak zorunda oldukları belirtilmiştir. Bu açıklamalara göre, Birliğiniz zirai ürün alımı yapan kamu kurum kuruluşları gibi kabul edileceğinden, gerek çiftçiden, gerekse çiftçi dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarından (destekleme alımı yapan kamu kurum ve kuruluşları ile zirai ürün alımında bulunan kamu kuruluşlarından ve borsada tescil ettirilerek satın alınanlar hariç) satın aldığı tüm zirai ürünler için (borsada tescil edilmiş olsa bile çiftçilerden satın alınanlar dahil) gelir vergisi tevkifatı yapmak ve söz konusu tevkifatları Birlik adına ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan etmek zorundadır. Ayrıca, söz konusu kooperatiflerin bağlı bulundukları vergi dairelerinde Birliğiniz adına stopaj gelir vergisi mükellefiyeti tesis ettirmelerine gerek bulunmamaktadır. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN : 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 43 üncü maddesinde katma değer vergisinin mükellefin iş yerinin bulunduğu yer vergi dairesince tarh olunacağı, mükellefin, ayrı ayrı vergi dairelerinin faaliyet bölgelerinde iş yerlerinin olması halinde ise katma değer vergisinin, gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesi tarafından tarh olunacağı hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla; Birliğinize ait katma değer vergisi beyannamelerinin kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğunuz Kordon Vergi Dairesi Müdürlüğüne verilmesi gerekmekte olup Birliğinize bağlı kooperatifler tarafından kooperatiflerin bağlı bulundukları vergi dairelerinde Birliğiniz adına katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesine imkân bulunmamaktadır. VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN : 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 89 uncu maddesinde “Kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin muhasebe usulleri ve mecbur olarak tutacakları defterler Ticaret Bakanlığınca belirtilebilir. Vergi Usul Kanununun bu hususlarla ilgili hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği yetkiye istinaden 350 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba) ile mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 sıra nolu Vergi Usul Genel Tebliğinde açıklanmış olup kurumlar vergisinden muaf olan mükelleflerin, muafiyetten yararlandıkları hesap döneminden itibaren Ba-Bs bildirim formu vermeyecekleri belirtilmiştir. Aynı Tebliğin (3.2.4) bölümüne göre bildirim verme yükümlülüğü bulunan, ancak tüm alış ve satışları belirtilen haddin altında kalan mükellefler, söz konusu formları Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorundadırlar. Bilgi edinilmesini rica ederim. |
Kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyeleri cezai sorumluluk
|
Kooperatifler nasıl gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşür
info@ozmconsultancy.com
Organize Sanayi bölgesi içinde yapılan Satışlarda Osb başkanlığından onay alınması hakkında-KEMAL ÖZMEN
info@ozmconsultancy.com
17 Haziran 2014 SALI Resmî Gazete Sayı : 29033-TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR HAKKINDA YÖNETMELİK
|
17 Haziran 2014 SALI-TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ AVUKATLIK STAJ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK- Avukatlık sınavı
|
Kooperatiflerde adres değişikliği nasıl yapılır?
KOOPERATİFLERDE ADRES DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN İSTENİLEN EVRAKLAR
1- Adres değişikliğine ait yönetim kurulu kararı 2 adet Noter onaylı
2- Ticaret Sicili Memurluğu’na dilekçe
3- Odaya dilekçe
FARKLI BİR ŞEHİRE TAŞINACAK İSE info@ozmconsultancy.com
Kooperatifler yevmiye defterini ne zaman kapatacaklar?
Genel kurul öncesi ve sonrası kooperatiflerin yapması gereken işlemler-Kemal Özmen
info@ozmconsultancy.com
Kooperatifin arsa satış gelirini ortaklara dağıtması için gereken işlemler-Kemal Özmen
Kooperatiflerde tercihli tahsis nedir?-Kemal Özmen
Kooperatifler arsalarını yap işlet devret şeklinde verebilirler mi? -Kemal Özmen
info@ozmconsultancy.com
Tapu sicil müdürlüğü bilgi edinme hk-Kemal Özmen
Üniversiteler kooperatife ortak olur ise yönetim kuruluna girmek zorunda mı?-Kemal Özmen
info@ozmconsultancy.com
Site yönetimi kat maliklerinin sorularına cevap verme yükümlülükleri var mıdır?
Detaylı bilgi için info@ozmconsultancy.com
Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca yükleniciye devredilen bağımsız bölümün yüklenici tarafından diğer davalıya satışı sonucu oluşan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, Esas: 2011/7517, Karar: 2012/251 İçtihat
“Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca yükleniciye devredilen bağımsız bölümün yüklenici tarafından diğer davalıya satışı sonucu oluşan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Davalılar süresinde verdikleri cevap dilekçelerinde, zamanaşımı def’inde bulunmuş, mahkemece, sözleşmenin fesih bildiriminden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleştiğinden davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalılardan R____ K____ arasında imzalanan 5.4.1991 tarihli biçimine uygun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedildiği 13.2.1995 tarihli ihtarname ile davacı tarafından davalıya bildirilmiştir. Daha sonra, Ödemiş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, yüklenici tarafından yapılan pay satışının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi istenilmiş, mahkemece yüklenicinin inşaatı sözleşmeye uygun ifa etmediğinden temerrüde düştüğü, bu sebeple tapuya hak kazanmadığı kabul edilerek tapunun iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiş; karar, Yargıtay incelemesinden geçerek 25.2.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin tek taraflı irade beyanı ile feshedilemeyeceği, yargılama sonucu feshe karar verilebileceği gerek doktrinde gerekse Dairemiz kararlarında kabul edilerek yerleşen uygulama olmuştur. Yukarıda sözü edilen kararla, yüklenicinin temerrüdü sonucu tapunun arsa sahibine iadesine karar verilmek suretiyle sözleşmenin feshine de karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Arsa sahibi sözleşme uyarınca devredilen tapu payının iadesini ancak feshin kesinleşmesinden sonra isteyebileceğinden dava 25.2.2008 tarihinden önce açılamaz. Öte yandan eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, bazı durumlar ayrık olmak üzere, zamanaşımı süresi BK’nın 126/IV. maddesi uyarınca 5 yıldır. Somut olayda, fesih sebebiyle tapu payının iadesi istenildiğinden feshin kesinleştiği 25.2.2008 tarihinden itibaren davanın açıldığı 26.11.2010 tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresinin de gerçekleşmediği ortadadır. O halde davalıların zamanaşımı def’ilerinin reddi ile uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek ve 10 yıllık zamanaşımından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
KARAR : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24.1.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”Aşağıdaki alacak veya dâvalar hakkında beş senelik müruru zaman cari olur.
1. Alelûmum kiralar ile resülmal faizleri ve muayyen zamanlarda tediyesi meşrut aidat hakkındaki dâvalar
2. Erzak bedeli ve nafaka ve otel ve lokanta masraflarına müteallik dâvalar
3 – (Değişik: 6763 – 29.06.1956) Sanatkarların veya esnafın emeklerini karşılığı, perakendecilerin sattıkları malların parası, noterlerin mesleki mesleki hizmetleri karşılığı, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davalar:
4 – (Ek: 6763 – 29.06.1956) Ticari olsun olmasın bir şirket akdine dayanan ve ortaklar arasında veya şirketle ortaklar arasında açılmış bulunan bütün dâvalar ile şirketin müdürleri, temsilcileri, murakıplariyle şirket veya ortaklar arasındaki dâvalar, vekâlet akdinden, komüsyon akdinden, acentalık mukavelesinden, ticari tellâkllık ücreti dâvası hariç, tellâllık akdinden doğan bütün dâvalar, mütaahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak dâvalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün dâvalar.
Yapı Kooperatifince fiilen teslimi yapılan ancak tahsisi yapılamayan gayrimenkullerin üçüncü kişilere kiralanmasının ortak dışı işlem olup olmadığı ile belge düze
KANUNLAR GEREKÇELER B.K.K. YÖNETMELİKLER TEBLİĞLER İÇ GENELGELER GENEL YAZILAR ÖZELGELER SİRKÜLER
Kanun Son güncelleme:06/06/2014
Madde:
Başlangıç: / / Bitiş: / /
Başlık Yapı Kooperatifince fiilen teslimi yapılan ancak tahsisi yapılamayan gayrimenkullerin üçüncü kişilere kiralanmasının ortak dışı işlem olup olmadığı ile belge düzeni hk.
Tarih 11/04/2014
Sayı 11395140-019.01-877
Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı
:
11395140-019.01-877
11/04/2014
Konu
:
Yapı Kooperatifince fiilen teslimi yapılan ancak tahsisi yapılamayan gayrimenkullerin üçüncü kişilere kiralanmasının ortak dışı işlem olup olmadığı ile belge düzeni.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; kooperatifinizin, ortaklarını işyeri sahibi yapmak amacıyla kurulduğu, işyerlerinin iskânının alınarak fiilen teslim edildiği ancak işyeri arsalarına ilişkin olarak TOKİ ile mahkeme sürecinin devam etmesi nedeniyle ortaklar adına tahsislerin yapılamadığı ve ortaklarla ferdi münasebete geçilemediği belirtilerek; sanayi sitesinin sevk ve idaresi ile güvenlik vb. ortak ihtiyaçlar için sitede faaliyet gösteren ortaklarınızdan ve bazı işyerlerinin ortaklarınız tarafınızdan kullanılmayarak kiraya verilmesi nedeniyle üçüncü kişilerden aidat toplanması ile kooperatife ait gayrimenkullerin ve henüz proje aşamasında olan sosyal tesislerin kiraya verilmesinin “ortak dışı işlem” sayılıp sayılmayacağı ile söz konusu aidatlar ve kira gelirleri için belge düzenlenip düzenlenmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında kurum kazancının gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşacağı; aynı Kanunun 6 ncı maddesinde de kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içende elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan;
“Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanun’un 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatifleri”
hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış olup kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesine, yedek akçelerinin ortaklara dağıtılmamasına, sadece ortaklarla iş görülmesine dair hükümlerin bulunması ve bu kayıt ve şartlara da fiilen uyulması gerekmektedir.
Bu şartlara ana sözleşmelerinde yer vermeyen ya da yer vermekle beraber bu şartlara fiiliyatta uymayan kooperatifler, muafiyet hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Söz konusu Tebliğin “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde ise;
“Yapı kooperatifi tarafından inşa edilen işyeri ve konutlarda yaşayan insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sosyal tesislerin kat karşılığı inşa ettirilmesi de ortak dışı işlem sayılmayacaktır. Bu tesislerin yapımını müteakip, kooperatif tarafından işletilmesi halinde, işletilmeye başlandığı tarihte muafiyet şartı ihlal edilmiş sayılacaktır.
…
Kooperatife ait taşınmazların, ortaklara veya ortak olmayanlara kiraya verilmesi veya kooperatifin inşa ettiği konut veya işyerlerinin ortaklara dağıtımından sonra elinde kalan işyeri, konut veya arsaların satılması ortak dışı işlem sayılacaktır.
…
Öte yandan, bazı kooperatiflerin ana sözleşmelerinde, ‘ortakların sosyal, kültürel ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerekli tesisleri kurmak, işletmek veya kiraya vermek ….’ hükmü yer alabilmektedir. Ana sözleşmelerinde söz konusu hüküm olsa dahi fiilen söz konusu tesislerin kurulup bizzat işletilmesi veya kiraya verilmesi ortak dışı işlem olarak değerlendirilecektir. Bu hükmün, ana sözleşmede yer alması tek başına mükellefiyet için yeterli olmayacaktır.”
açıklamaları yer almaktadır.
Ayrıca, yapı kooperatiflerinde yapı ruhsatı veya arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olma şartı aranılmakta ise de arazi tapusu veya yapı ruhsatlarının Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya kooperatif birlikleri ya da kooperatifler merkez birlikleri adına olması halinde de bahse konu yapı kooperatifleri ile kooperatif birlikleri kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilecektir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, kooperatifiniz tarafından ortaklara fiilen tesliminin yapılmasına rağmen devam eden yargı süreci nedeniyle ortaklar adına tahsisleri henüz yapılamamış olan gayrimenkullerin, gelirleri kendilerine ait olmak üzere, ortaklarınız tarafından kiraya verilmesi ortak dışı işlem olarak değerlendirilemeyecektir.
Öte yandan, fiilen ortaklara teslim edilmesine rağmen tahsisi yapılmamış olan gayrimenkullere veya ortak kullanım alanlarına ait kiralama işlemlerinin kooperatif tarafından gerçekleştirilmesi ya da ortaklarının sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile gerekli tesislerin kurularak kiraya verilmesi veya işletilmesi, muafiyet şartını ihlal edici ortak dışı işlem olarak değerlendirilecek olup muafiyet şartlarının ihlal edildiği tarih itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir. Bu durumda, ortak giderleri (ısıtma, aydınlatma, yakıt, bina bakım onarım, tadilat, çevre düzenleme, güvenlik, temizlik vb.) karşılamak amacıyla işyeri sahibi veya kiracılardan tahsil edilen aidatların kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.
II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi uyarınca; bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburi olup, bu vesikalara ait hükümlere aynı Kanunun 229-242 nci maddelerinde yer verilmiştir.
Anılan Kanunun 232 nci maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır.
Kooperatifinizin kurumlar vergisi veya katma değer vergisi mükellefiyetinin bulunması halinde, üyelerin güvenlik, bahçıvanlık, havuz ve sosyal tesislerin bakımı, elektrik ve su gibi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla tahsil edilen aidatlar için üyeler adına; kooperatife ait gayrimenkullerin veya proje aşamasındaki sosyal tesislerin tamamlandığında kiraya verilmesi durumunda ise kiracı adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, kooperatifinizin katma değer vergisi ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmaması halinde tahsil edilen aidatlar için fatura düzenlemesine gerek bulunmamaktadır. Ancak söz konusu aidatların kooperatiflerin bağlı oldukları mevzuata göre gelirleri için düzenleyecekleri belgelerin düzenlenmesi suretiyle kayıtlara alınması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.