Rusya\’daki şirketlerden alınan hizmetler dolayısıyla yapılan ödemelerin vergilendirilmesi hk.

Başlık Rusya\’daki şirketlerden alınan hizmetler dolayısıyla yapılan ödemelerin vergilendirilmesi hk.
Tarih 28/08/2013
Sayı 18008620-125[ÖZG-2012-19]-85
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

MERSİN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

18008620-125[ÖZG-2012-19]-85

28/08/2013

Konu

:

Rusya’daki şirketlerden alınan hizmetler dolayısıyla yapılan ödemelerin vergilendirilmesi

İlgide kayıtlı özelge talep formlarının tetkikinden; merkezi Rusya Federasyonu’nda bulunan Şirketinizin Türkiye şubesi olarak Başkanlığımız … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi kimlik numarasında dar mükellef olduğunuz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde … Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma kapsamında Nükleer Güç Santralı (NGS) inşası için, emtiaların tedariki, hizmetlerin icrası ve projenin inşa aşaması ile ilgili genel yüklenicisi olduğunuz, NGS inşası için Rusya Federasyonu’na bağlı şirketlerden hizmet satın aldığınız ve söz konusu firmaların Türkiye’de herhangi bir şubesinin bulunmadığı, bir kısım hizmetlerin Türkiye’ye gelinerek sahada, bir kısım hizmetlerin ise Rusya’da yapıldığı ödemelerin ise Türkiye’deki Şubeniz hesaplarından yapıldığı belirtilerek, hizmet satın aldığınız Rusya’daki şirketlere yapılan;

-Mühendislik, montaj, danışmanlık, eğitim hizmeti, özel yazılım yaptırılması, tercüme yaptırılması gibi serbest meslek niteliğindeki hizmet bedelleri,

-Kiralama hizmeti karşılığında yapılan ödemeler ( Finansal kira veya normal kira),

-Borç verme/alma, mevduat ve benzeri fonlamalar karşılığında ödenen faizler,

-Telif, imtiyaz, ticaret ünvanı, marka, know-how ve benzeri gayrimaddi haklar için ödenen bedel ve kiralar,

gibi ödemelerden kurumlar vergisi stopajı yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Tam ve dar mükellefiyet” başlıklı 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, dar mükellefiyete ilişkin olarak, Kanun’un 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilecekleri hükme bağlanmış, dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazançları aynı maddenin üçüncü fıkrasında bentler halinde belirtilmiştir.

Öte yandan, aynı Kanun’un 30 uncu maddesinde, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de elde ettikleri ve aynı maddede bentler halinde sayılan kazançları üzerinden vergi kesintisi yapılması öngörülmüş olup, bahse konu vergi kesintisi oranları 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 03/02/2009 tarihinden itibaren;

– Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden % 3,

– Petrol arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak kazançlardan % 5, diğer serbest meslek kazançlarından % 20,

-3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu kapsamındaki faaliyetlerden sağlanacak gayrimenkul sermaye iratlarından %1, diğer gayrimenkul sermaye iratlarından %20,

– Her nev’i alacak faizlerinden % 10,

– Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller üzerinden % 20,

olarak belirlenmiştir.

ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI YÖNÜNDEN:

31/12/1999 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”nın hükümleri 01/01/2000 tarihinden itibaren uygulanmaktadır.

Özelge talep formunuzda Türkiye’de herhangi bir şubesinin bulunmadığını belirttiğiniz Rusya mukimi teşebbüslerin Türkiye’den elde edeceği mühendislik, montaj, danışmanlık, eğitim hizmeti, özel yazılım hazırlanması ve tercüme işleri gibi serbest meslek faaliyeti kapsamındaki kazançlarının söz konusu Anlaşmanın “Serbest Meslek Faaliyetlerinden Elde Edilen Gelir”i düzenleyen 14 üncü maddesi yalnızca gerçek kişilere yönelik olarak düzenlenmiş olduğundan, Anlaşmanın birer örnekleri ekli 5 ve 7 nci maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Anlaşmanın “İş Yeri” başlıklı 5 inci maddesinde hangi hallerde diğer devlette bir iş yeri oluşacağı veya oluşmayacağı açıkça belirtilmiş olup, ayrıca 3 üncü fıkranın (a) bendinde onsekiz ayı aşan bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetlerinin bir iş yeri oluşturacağı hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, söz konusu teşebbüslerin Türkiye’de şubesi bulunmasa dahi, söz konusu bentte sayılan faaliyetlerin icrasının belirtilen süreyi aşması durumunda Türkiye’de iş yerinin varlığından söz edilmesi mümkün olabilecektir.

Bu tür hizmetlerin Türkiye’de bir iş yeri vasıtasıyla yürütülmesi durumunda ise, elde edilecek gelirlerin Anlaşmanın 7 nci maddesi kapsamında iş yerine atfedilebilir gelirle sınırlı olmak üzere Türkiye’de iç mevzuat hükümlerimiz çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.

Rusya mukimi teşebbüslerin bu hizmetleri Türkiye’de, Anlaşmanın 5 inci maddesi kapsamında bir iş yerine sahip olmaksızın ifa etmesi durumunda, elde edeceği gelirleri vergileme hakkı sadece Rusya’ya ait olacaktır.

Rusya mukimi teşebbüslere yapılan faiz ödemelerinin vergilendirilmesi hususunda ise Anlaşmanın “Faiz”e ilişkin 11 inci maddesinin dikkate alınması gerekmektedir.

Söz konusu maddenin 1, 2, 4, 5 ve 6 ncı fıkraları;

“1. Bir Âkit Devlette doğan ve diğer Devletin bir mukimine ödenen faiz bu diğer Devlette vergilendirilebilir.

2. Bununla beraber bu faiz, elde edildiği Âkit Devlette ve o Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak faiz elde eden kişi faizin gerçek lehdarı ise, bu şekilde alınacak vergi, faizin gayrisafi tutarının yüzde 10’unu aşmayacaktır.

4. Bu maddede kullanılan “faiz” terimi, her nevi alacaktan doğan gelirleri ve özellikle kamu menkul kıymetleri ile tahvil ve borç senetlerinden elde edilen gelirler ile sözkonusu menkul kıymetler, tahviller ve borç senetlerine bağlı prim ve ikramiyeler dahil olmak üzere, gelirin elde edildiği Devletin vergi mevzuatına göre ikrazat geliri sayılan diğer gelirleri ifade eder.

5. Bir Âkit Devlet mukimi olan faizin gerçek lehdarı, faizin elde edildiği diğer Âkit Devlette yer alan bir iş yeri vasıtasıyla ticarî faaliyette bulunursa veya bulunmuşsa veya bir Türkiye mukimi, Rusya’da bulunan bir sabit yer vasıtasıyla serbest meslek faaliyetinde bulunursa ve sözkonusu faizin ödendiği alacak ile bu iş yeri veya sabit yer arasında etkin bir bağ bulunmaktaysa, 1 inci ve 2 nci fıkra hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durumda, olayına göre bu Anlaşmanın 7 nci veya 14 üncü maddesi hükümleri uygulanacaktır.

6. Bir Âkit Devletin Hükümeti, bölgesel veya mahallî idaresi veya bu Devletin bir mukimi tarafından ödenen faizin, o âkit Devlette elde edildiği kabul olunacaktır. Bununla beraber, faiz ödeyen kişi, bir Âkit Devletin mukimi olsun veya olmasın, bir Âkit Devlette faiz ödemeye neden olan borç-alacak ilişkisiyle bağlantılı bir işyerine veya sabit yere sahip olduğunda ve faiz bu işyeri veya sabit yer tarafından yüklenildiğinde, sözkonusu faizin, işyerinin veya sabit yerin bulunduğu Âkit Devlette elde edildiği kabul olunacaktır.”

hükümlerini öngörmektedir.

Buna göre; Türkiye’de doğup bir Rusya mukimine yapılan faiz ödemelerini vergileme hakkı Rusya’ya ait olup, bununla birlikte Türkiye’nin de faiz ödemelerinin gayrisafi tutarının yüzde 10’unu aşmayacak şekilde vergi alma hakkı bulunmaktadır. Ancak, söz konusu ödemelere iç mevzuatımızda daha düşük bir oranın uygulanması halinde iç mevzuatımızda belirlenen bu düşük oranın uygulanacağı tabiidir.

Diğer taraftan, faiz gelirlerinin Türkiye’de bulunan bir iş yeri vasıtasıyla elde edilmesi durumunda ise vergileme, Anlaşmanın 11 inci maddesine göre değil, 7 nci maddeye ilişkin “Ticari Kazançlar” kapsamında iş yeri kazançlarıyla birlikte Türkiye’de yapılacaktır.

Rusya mukimi teşebbüslere telif, imtiyaz, ticaret unvanı, marka, know-how ve benzeri gayrimaddi haklar karşılığında ödenen bedel veya kiraların ise Anlaşmanın “Gayrimaddi Hak Bedelleri”ni düzenleyen 12 nci maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu maddenin 1, 2, 3, 4 ve 5 inci fıkraları;

“1. Bir Âkit Devlette doğan ve diğer Âkit Devletin bir mukimine ödenen gayrimaddî hak bedelleri bu diğer Devlette vergilendirilebilir.

2. Bununla beraber, sözkonusu gayrimaddî hak bedelleri elde edildikleri Âkit Devlette ve o Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak, gayrimaddî hak bedeli elde eden kişi gayrimaddî hak bedelinin gerçek lehdarı ise, bu şekilde alınacak vergi, gayrimaddî hak bedelinin gayrisafi tutarının yüzde 10’unu aşmayacaktır.

3. Bu maddede kullanılan “gayrimaddî hak bedelleri” terimi, sinema filmleri ile radyo ve televizyon yayınlarında kullanılan bantlar dahil olmak üzere edebî, sanatsal veya bilimsel her nevi telif hakkının, her nevi patentin, alameti farikanın, desen veya modelin, planın, gizli formül veya üretim yönteminin veya sınaî, ticarî veya bilimsel tecrübeye dayalı bilgi birikiminin kullanımı, kullanım hakkı veya satışı veya sınaî, ticarî veya bilimsel teçhizatın kullanımı veya kullanım hakkı karşılığında yapılan her türlü ödemeleri kapsar.

4. Bir Âkit Devlet mukimi olan gayrimaddî hak bedelinin gerçek lehdarı, sözkonusu bedelin elde edildiği diğer Âkit Devlette yer alan bir iş yeri vasıtasıyla ticarî faaliyette veya bir Türkiye mukimi Rusya’da bulunan bir sabit yer vasıtasıyla serbest meslek faaliyetinde bulunursa ve sözkonusu bedelin ödendiği hak veya varlık ile bu iş yeri veya sabit yer arasında etkin bir bağ bulunmaktaysa, 1 inci ve 2 nci fıkra hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durumda, olayına göre, bu Anlaşmanın 7 nci veya 14 üncü maddesi hükümleri uygulanacaktır.

5. Bir Âkit Devletin Hükümeti, bölgesel veya mahallî idaresi veya bu Âkit Devletin bir mukimi tarafından ödenen gayrimaddî hak bedelinin, o Âkit Devlette elde edildiği kabul olunacaktır. Bununla beraber, gayrimaddî hak bedelini ödeyen kişi, bir Âkit Devletin mukimi olsun veya olmasın, bir Âkit Devlette gayrimaddî hak bedelini ödemeye neden olan hak veya varlık ile bağlantılı bir iş yerine veya sabit yere sahip olduğunda ve gayrimaddî hak bedeli bu iş yeri veya sabit yer tarafından yüklenildiğinde, sözkonusu gayrimaddî hak bedelinin, iş yerinin veya sabit yerin bulunduğu Âkit Devlette elde edildiği kabul olunacaktır.”

hükümlerini öngörmektedir.

Buna göre, Türkiye’de doğan ve Rusya mukimi teşebbüslere özelge talep formunuzda belirtilen gayrimaddi hak bedeli ödemeleri üzerinden Türkiye’nin, 2 nci fıkra hükümleri kapsamında gayrimaddi hak bedelinin gayrisafi tutarının yüzde 10’unu aşmamak üzere vergi alma hakkı bulunmaktadır. Ancak, söz konusu ödemelere iç mevzuatımızda daha düşük bir oranın uygulanması halinde iç mevzuatımızda belirlenen bu düşük oranın uygulanacağı tabiidir.

Ancak, Türkiye’de 5 inci madde kapsamında iş yeri oluşması ve Rusya mukimi teşebbüslerin söz konusu gayrimaddi hak gelirini bu iş yeri vasıtasıyla elde etmeleri durumunda vergileme, 12 nci maddenin 2 nci fıkrasında belirtilen yüzde 10 vergi oranı dikkate alınarak değil, 7 nci maddeye ilişkin “Ticari Kazançlar” kapsamında iş yeri kazançlarıyla birlikte Türkiye’de yapılacaktır.

Diğer taraftan, özelge talep formunuzda kiralama hizmeti karşılığında yapılan ödemelerin vergilendirilmesi sorulmasına rağmen, ne tür bir kiralama hizmeti aldığınız belirtilmemiştir. Kiralama, Anlaşmanın tek bir maddesinde düzenlenmediğinden, kiralanan varlık veya hakkın niteliği Anlaşmanın hangi maddesinin çalıştırılacağı açısından önem taşımaktadır. Söz konusu ayrıntının verilmesi durumunda konunun yeniden değerlendirileceği tabiidir.

Bununla birlikte, Anlaşma hükümlerinin uygulandığı durumlarda Türkiye’de ödenecek vergiler, Anlaşmanın “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi”ne ilişkin 22 nci maddesi çerçevesinde, Rusya’da ilgili gelire ilişkin hesaplanacak vergiden mahsup edilmek suretiyle çifte vergilendirme önlenebilecektir.

Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda, Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için Rusya mukimi teşebbüslerin, Rusya’da tam mükellef olduklarının ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiklerinin Rusya yetkili makamlarından alınacak bir belge (mukimlik belgesi) ile kanıtlaması ve bu belgenin aslı ile birlikte Noter veya Rusya’daki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilecek Türkçe tercümesinin bir örneğinin ilgili vergi dairesi veya vergi sorumlularına ibraz edilmesi gerekmektedir.”

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Başlık Sayısal loto bayiliğinden elde edilen gelirlerinin vergilendirilmesi hk

Başlık Sayısal loto bayiliğinden elde edilen gelirlerinin vergilendirilmesi hk.
Tarih 29/08/2013
Sayı 49327596-125[KVK.ÖZ.2012/13]-222
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANTALYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

49327596-125[KVK.ÖZ.2012/13]-222

29/08/2013

Konu

:

Sayısal loto bayiliğinden elde edilen gelirlerinin vergilendirilmesi

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, limited şirket olarak sayısal loto bayiliği aldığınız ve sayısal loto cihazından aldığınız haftalık hesap özetinde gelir vergisi kesintisi yapılmadığı belirtilerek, sayısal loto bayiliğinden elde edilen gelirin nasıl vergilendirileceği ve müşteriye ödenen ikramiyelerden vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun birinci maddesine göre; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler, iş ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisine tabi olup söz konusu kurumlar vergisi mükelleflerinin kazançları gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşmaktadır.

Aynı Kanunun “Vergi kesintisi” başlıklı 15 inci maddesinde de;

“(1) Kamu idare ve kuruluşları, iktisadî kamu kuruluşları, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, ziraî kazançlarını bilânço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler; kurumlara avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben yaptıkları aşağıdaki ödemeler üzerinden istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben % 15 oranında kesinti yapmak zorundadırlar:

(6322 sayılı Kanunun 38.maddesiyle eklenen bent;Yürürlük 01.07.2012) g) Başbayiler hariç olmak üzere 5602 sayılı Kanunda tanımlanan şans oyunlarına ilişkin bilet, kupon ve benzerlerini satanlara, düzenlenen her türlü bahis ve şans oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere, diğer kişilerce çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara yapılan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden.”

hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu vergi kesintisi oranı 2012/3322 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %15 olarak belirlenmiştir.

Buna göre, 01/07/2012 tarihinden itibaren şirketinizin sayısal loto bayiliği faaliyetinden elde ettiği komisyon, prim ve benzeri gelirler üzerinden %15 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

Katma Değer Vergisi Kanununun; 1/3-b maddesinde, her türlü şans ve talih oyunlarının tertiplenmesi ve oynanmasının KDV ye tabi olduğu, 8/e maddesinde, her türlü şans ve talih oyunlarını tertip edenlerin KDV nin mükellefi olduğu, 23/a maddesinde, spor toto oyununda ve milli piyango dahil her türlü piyangoda oyuna ve piyangoya katılma bedelinin özel matrah şekline tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Buna göre, her türlü şans ve talih oyunlarında KDV nin mükellefi bu oyunları tertipleyen kurum ve kuruluşlar olup, özel matrah şekline tabi bu faaliyetlerde KDV nin tamamı önceki aşamada bu kurum ve kuruluşlar tarafından beyan edilip ödenmektedir.

Özel matrah şekli uygulamasına ilişkin açıklamaların yer aldığı 89 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (B/l) bölümünde de, teslim ve hizmetleri münhasıran vergisi önceki safhada beyan edilen işlemlerden oluşanların katma değer vergisi mükellefi olmayacakları, bu işlemlerin kısmen yapılması halinde ise, mükellefiyetin sadece diğer teslim ve hizmetlerle sınırlı olacağı belirtilmiştir.

Buna göre, sayısal loto oyunu oynatmanız karşılığında aldığınız bedellere ilişkin KDV nin tamamı önceki safhada beyan edilip ödeneceğinden bu faaliyetiniz nedeniyle KDV mükellefiyeti tesis edilmesine gerek bulunmamakta olup, diğer faaliyetleriniz nedeniyle KDV mükellefiyetinizin bulunması halinde ise söz konusu faaliyetinizi yalnızca 1 No.lu KDV Beyannamesinin 42 nci satırında beyan etmeniz gerekmektedir.

VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, şans oyunlarında kazanılan ikramiyeler de ivazsız intikal kapsamına girdiğinden veraset ve intikal vergisine tabi tutulmaktadır.

Diğer taraftan, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin (e) bendinde, para ve mal üzerine düzenlenen yarışma ve çekilişler ile 5602 sayılı Şans Oyunları Hâsılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunda tanımlanan şans oyunlarında kazanılan ikramiyelerin 3.244 TL’sinin ( 2013 yılı için) vergiden istisna edileceği, aynı Kanunun 16 ncı maddesinin son fıkrasında da 5602 sayılı Kanunda tanımlanan şans oyunları ile gerçek ve tüzel kişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişlerde kazanılan ikramiyelerin %10 oranında vergilendirileceği ve ikramiyenin ayni olarak ödenmesi halinde, fatura değerinin esas alınacağı belirlenmiştir.

Ayrıca, aynı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasında ise 5602 sayılı Kanun kapsamında şans oyunları düzenleyen ilgili kurum ve kuruluşlar ile yarışma ve çekiliş düzenleyen gerçek ve tüzel kişilerin, ikramiye kazananların ikramiyeleri üzerinden kesilen vergileri bir beyanname ile bildirmek zorunda oldukları; 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında söz konusu beyannamenin, gerçek ve tüzel kişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişler ile 5602 sayılı Kanunda tanımlanan şans oyunlarında, yarışma ve çekiliş ile müsabakaların yapıldığı günü takip eden ayın 20 nci günü akşamına kadar verileceği ve bu Kanunun 19 uncu maddesi gereğince kesilen vergilerin beyanname verme süresi içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, 06/06/1988 tarih ve 19834 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 320 sayılı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ” Vergi Muafiyeti” başlıklı 53 üncü maddesinde; “İdarenin hasılatı ile bilet, kupon, ilanları, resmi dairelerle olan muhaberatı tertiplediği bilumum oyunları ile yaptığı çekilişlerde kazananların ikramiye ve amortileri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümlere göre, 5602 sayılı Kanunda tanımlanan şans oyunları ile gerçek ve tüzel kişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişler sonucu kazananlara ödenecek ikramiyelerin istisna tutarını aşması halinde, aşan kısım üzerinden %10 oranında vergi kesintisi yapılması ve kesilen vergilerin, yarışma ve çekiliş ile müsabakaların düzenlendiği tarihi izleyen ayın 20 nci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine beyan edilmesi ve aynı süre içinde ödenmesi gerekmektedir. Ancak, Milli Piyango İdaresi tarafından tertip ve çekilişi düzenlenen şans oyunlarında kazananlara ödenen ikramiyeler veraset ve intikal vergisine tabi tutulmayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Müzisyen ve garsonlara verilen bahşişler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hk.

Başlık Müzisyen ve garsonlara verilen bahşişler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hk.
Tarih 02/08/2013
Sayı 62030549-120[94-2012/1190]-1166
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

62030549-120[94-2012/1190]-1166

02/08/2013

Konu

:

Müzisyen ve garsonlara verilen bahşişler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı.

İlgi (a)’da kayıtlı özelge talep formu ve ilgi (b) ve (c)’de kayıtlı dilekçede, derneğin amacının üniversitede okuyan kız öğrencilere burs vermek olduğu, bu amaçla üyeler, aileleri ve öğrencilerin katılımıyla düzenlenen müzikli yemek etkinliğinde müzisyen ile garsonlara bahşiş verildiği belirtilerek, verilen bahşişlerden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup konu hakkında Başkanlığımız görüşleri aşağıda açıklanmıştır.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ücretin Tarifi” başlıklı 61’inci maddesinde;

“Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin, ödenek, tazminat, kasa tazminatı, mali sorumluluk tazminatı, tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”

hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanunun 64’üncü maddesinde, kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar, özel hizmetlerde çalışan şoförler, özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri, gayrimenkul sermaye iradı sahibi yanında çalışanlar ve ücretlerinin tespitine imkan olmaması sebebiyle, Danıştay’ın müspet mütalaasıyla, Maliye Bakanlığı’nca diğer ücret kapsamına (4369 sayılı Kanun ile ibare değişikliği 1.1.1999 tarihinden itibaren) alınanların safi ücretlerinin, takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının %25’i olacağı, aynı maddenin 2’nci fıkrasında ise, diğer ücretler için yıllık beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bunların beyannameye ithal edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 65’inci maddesinde, her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançların serbest meslek kazancı olduğu, serbest meslek faaliyetinin, sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması olduğu hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 94’üncü maddesinde, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

1. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre,

2. Yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden (Noterlere serbest meslek faaliyetlerinden dolayı yapılan ödemeler hariç);

a) 18’inci madde kapsamına giren serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan ödemelerden % 17,

b) Diğerlerinden % 20,

…” hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan, 94 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin giriş bölümünde yapılan açıklamalarda; büyük otel, gazino, lokanta ve kulüplerde çalışmakta olup bu müesseselerden hiçbir ücret almadan sadece müşteriden servis, garson ücreti ve bahşiş gibi namlarla alınan paraların tamamı kendilerine terk edilenlerin diğer ücret olarak, çalıştıkları müesseselerden her ne nam ile olursa olsun herhangi bir ücret alınması halinde ise bunların her iki istihkakının toplamı üzerinden tevkif suretiyle vergilendirileceği belirtilmiştir.

Buna göre;

-Bahşiş verildiği belirtilen müzisyen, dansöz gibi kişilerin şahsi mesai veya mesleki bilgiye dayanarak kendi nam ve hesabına faaliyette bulunması durumunda, faaliyetin arızi ya da sürekli olduğuna bakılmaksızın ödenen bedeller üzerinden %20 oranında vergi tevkifatı yapılması,

-Faaliyetin işverene tabi ve işyerine bağlı olarak gerçekleştirilmesi durumunda söz konusu ödemelerin ücret olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanununun 61, 63, 94 ve 103 üncü maddeleri uyarınca vergilendirilmesi,

-Garsonların, yaptıkları hizmetler dolayısıyla doğrudan müşterilerden bahşiş alarak hizmet ifa etmeleri halinde elde ettikleri gelirin diğer ücret kapsamında değerlendirilmesi,

-Bahşişin servis bedeli olarak fatura bedellerine yansıtılması veya söz konusu eğlence veya organizasyonu düzenleyenlerce biriken bahşişlerin dağıtılması durumunda, işverenden alınan ücretin bir parçası olarak değerlendirilmesi ve ücret matrahına eklenerek vergilendirilmesi,

gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN AÇACAKLARI İNTERNET SİTELERİNE DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

21 Eylül 2013 CUMARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 28772

YÖNETMELİK

Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN AÇACAKLARI İNTERNET SİTELERİNE

DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 31/5/2013 tarihli ve 28663 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sermaye Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine Dair Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (j) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 5 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kurulan şirketlerin kuruluşlarının ticaret siciline tescil edildiği tarihten itibaren üç ay içinde internet sitesi açmaları ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanması için özgülemeleri gerekir.

(2) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kapsama dahil olan sermaye şirketlerinin, kapsama girdikleri tarihten itibaren üç ay içinde internet sitesi açmaları ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanması için özgülemeleri gerekir.

(3) Şirketler topluluğuna dahil olup da doğrudan bağımsız denetim kapsamında olmayan sermaye şirketleri, internet sitesi açmakla yükümlü değildir.

(4) Şirketler, internet sitesine ilişkin yükümlülüklerini doğrudan kendileri yerine getirebilecekleri gibi MTHS’lerden destek hizmeti almak suretiyle de yerine getirebilirler.

(5) Şirketler topluluğuna dahil olan şirketlerin internet sitesine ilişkin yükümlülükleri, MTHS yetkisine sahip olmasa bile topluluk içinde yer alan şirketlerden biri tarafından da yerine getirilebilir. Bu durumda hizmet alan topluluk şirketi kendi internet sitesini açmış sayılır. Şirketler topluluğunda internet sitesi yükümlülüğü ile ilgili destek hizmeti sağlayan şirketin, topluluktan ayrılması halinde bu hizmeti sürdürebilmesi için ayrılacağı tarihte MTHS yetkisine sahip olması zorunludur.

(6) Kanun uyarınca oluşturulan internet sitesi, şirketlerin MERSİS numarası altında tescil edilir.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Şirketler” ibaresi “MTHS’lerden destek hizmeti alan şirketler” olarak ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan “şirket unvanı” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

“(4) Sahip oldukları internet sitesi üzerinde bu bilgileri sağlayan şirketler, ilgili bilgilere erişim için internet sitesi içinde “http://firmaalanadi/bilgitoplumuhizmetleri” adresinden ya da ikinci fıkra doğrultusunda doğrudan MTHS’ye yönlenmeyi sağlarlar.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasında yer alan “Arşiv Elektronik İmza Uzun Dönemli ve SİL Kontrollü Güvenli Elektronik İmza Politikaları (Profil P3)’na veya” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

“(4) Şirketler ve MTHS’ler, işleyiş ve güvenlik kriterlerine ilişkin olarak Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kamu Sertifikasyon Merkezinin internet sitesinde (http://www.kamusm.gov.tr) yayımlanan İnternet Sitesi Yükümlülüğüne Tabi Şirketlerin veya MTHS’lerin Alacakları Teknik Raporda Yer Alması Gereken Teknik Kriterler Rehberindeki şartları sağlarlar.”

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ikinci fıkrada belirtilen kurumlara tespit ettirmek ve söz konusu kurumlar” ibaresi, “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumuna tespit ettirmek ve söz konusu kurum” olarak ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) İnternet sitesi yükümlülüğünü kendisi yerine getiren şirketler, birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerini, internet sitelerini açtıkları veya var olan internet sitelerini bu amaca özgüledikleri tarihten itibaren en geç bir yıl içinde yerine getirirler. Haklı gerekçelerin varlığı halinde, şirketlere talepleri üzerine Bakanlıkça ek süre verilebilir. Düzenlendiği tarih dikkate alınarak teknik rapor, MTHS’lerce üç yılda, internet sitesi yükümlülüğünü kendisi yerine getiren şirketlerce ise beş yılda bir yenilenir ve Bakanlığa verilir.”

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici 2 nci madde eklenmiştir.

“Ek rapor alma yükümlülüğü

GEÇİCİ MADDE 2 – (1) MTHS hizmeti vermek amacıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce teknik rapor almak için Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumuna başvuranların talepleri, Yönetmeliğin bu maddenin yürürlüğe girmeden önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır. Bu maddeye göre teknik rapor alan MTHS’ler, belirlenen kriterlerin sağlandığını gösterir ek raporu, teknik raporun alındığı tarihi takip eden bir yıl içinde almak ve Bakanlığa vermekle yükümlüdür.”

MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin

Tarihi

Sayısı

31/5/2013

28663

Osb lerde sanayi oda meclisleri yönetime devam edecek

Geçici Madde 2 – (Değişik: 4/7/2012-6353/41 md.)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, mülga 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun 5 inci maddesinin (r) bendinin (5) numaralı alt bendine göre kurulup yönetilmekte olan OSB’ler, bu Kanunda adı geçen OSB’lerden sayılır. Bu OSB’lerden sanayi odaları tarafından kurulup yönetilmekte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan sanayi oda meclisleri yürütür. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri sanayi oda meclisi üyeleri tarafından ve yönetim kurulu üyelerinin en az üçü OSB katılımcıları arasından seçilir.

ANATAŞINMAZIN TAMAMLAYICI PARÇASI ( Olan Kalorifer Kazanının Tümden Değiştirilmesi İle İlgili Giderlerin Kiracı Tarafından Değil Doğrudan Kat Maliki Tarafından Karşılanması Gerektiği )

Demirbaş giderleri için kiracı icraya verilemez

Kiracı sadece işletme giderlerinin tahsili için icraya verilebilir.

18. Hukuk Dairesi-Anataşınmazın Tamalayıcı Parçası
T.C. YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ E. 2008/9018 K. 2008/13197 T. 25.12.2008
• ANATAŞINMAZIN TAMAMLAYICI PARÇASI ( Olan Kalorifer Kazanının Tümden Değiştirilmesi İle İlgili Giderlerin Kiracı Tarafından Değil Doğrudan Kat Maliki Tarafından Karşılanması Gerektiği )
• ORTAK GİDERLER ( Anataşınmazın Tamamlayıcı Parçası Olan Kalorifer Kazanının Tümden Değiştirilmesi İle İlgili Giderlerin Kiracı Tarafından Değil Doğrudan Kat Maliki Tarafından Karşılanması Gerektiği )
• KAT MALİKİNİN SORUMLULUĞU ( Anataşınmazın Tamamlayıcı Parçası Olan Kalorifer Kazanının Tümden Değiştirilmesi İle İlgili Giderlerin Kiracı Tarafından Değil Doğrudan Kat Maliki Tarafından Karşılanması Gerektiği )
634/m.10, 20, 22
ÖZET : Dava konusu anataşınmazın tamamlayıcı parçası olan kalorifer kazanının tümden değiştirilmesi ile ilgili giderlerin kiracı tarafından değil, doğrudan kat maliki tarafından karşılanması gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde, itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu anataşınmazın kalorifer kazanının patladığını, acilen değiştirilmesi gerektiğini, davalı M … TAŞ.’nin kiracı olarak bulunduğu 9 nolu bağımsız bölümün malikinin kalorifer kazanının değiştirilmesinden dolayı payına düşen miktarın malikin adresinin saptanamaması nedeniyle ondan istenemediğini, bu nedenle davalı kiracı aleyhine icra takibine girişildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini, takibin devamını, inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş, mahkemece itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, tapu kaydına göre dava konusu edilen 9 nolu bağımsız bölümün malikinin Ata ve Mercan olduğu, davalı M … TAŞ.’nin bu bölümde kiracı olarak bulunduğu, anataşınmazın kalorifer kazanının patlaması sonucu değiştirildiği, davalının anataşınmazda 9 nolu bağımsız bölümde kiracı olduğu anlaşılmaktadır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 22. maddesine göre, kat malikinin 10. maddeleri uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan, gecikme tazminatından bağımsız bölümlerin birinde kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanılarak devamlı bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak, kiracının sorumluğu ödemekle yükümlü olduğu kira miktarı ile sınırlı olup, yaptığı ödeme kira borcundan düşülür. Aynı Yasa’nın 20. maddesinde de kat maliklerinin, anataşınmazın hangi giderlerinden kiracı ile birlikte sorumlu olacakları belirtilmiştir. Yasanın bu maddesinde sayılan ortak giderler arasında süreklilik arz eden anataşınmazın esaslı tamiratına ilişkin olanlar bulunmamaktadır. Somut olaya gelince; dava konusu anataşınmazın tamamlayıcı parçası olan kalorifer kazanının tümden değiştirilmesi ile ilgili giderlerin doğrudan doğruya kat maliki tarafından karşılanması gerektiği dikkate alınmadan, Yasa hükümlerinin yanlış yorumlanması sonucu bağımsız bölümde kiracı olarak bulunan davalıdan sözü edilen masrafın tahsili için yürütülen icra takibi sonucu açılan itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bookkeeping services in İstanbul

info@ozmconsultancy.com

We provide professional, personal, high value solutions to your day-to-day accounting needs. We use our qualifications and experience not only to complete this work quickly and accurately, but we also use initiative to identify problems and opportunities.

We provide a professional and friendly service for your companies, partnerships, sole traders, charities and individuals. We are delighted to listen to your requirements and discuss how we can help.

We provide a full range of accountancy services for all businesses – whatever the type or size. Your local office has access to specialist Business Accounts Centres, where appropriate, to provide you with the range of services you need from qualified accountants. We work with you to gain a full understanding of your business, and tailor our approach so we can provide exactly the service you need.

Kooperatif kuruluş işlemleri, kooperatif nasıl kurulur 2013

Detaylı bilgi ve kuruluş işlemleri için info@ozmconsultancy.com

Hizmet ifasına ilişkin Bs formunda bildirime konu mükellef hk. Tarih 09/07/2013

Başlık Hizmet ifasına ilişkin Bs formunda bildirime konu mükellef hk.
Tarih 09/07/2013
Sayı 11395140-105[Mük 257-2012/VUK-1- . . .]-1009
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

11395140-105[Mük 257-2012/VUK-1- . . .]-1009

09/07/2013

Konu

:

Hizmet ifasına ilişkin Bs formunda bildirime konu mükellef hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun ve dilekçenizin incelenmesinden, şirketinizin hasara uğrayan konutlara, işyerlerine, sosyal tesislere vb. yerlere hasar onarım hizmeti verdiği, söz konusu hizmetin başka kişi veya firmaların verdiği hizmete aracılık şeklinde olduğu, şirketiniz tarafından verilen hizmetten faydalanan gerçek veya tüzel kişiler ile hizmetin bedelini tarafınıza ödeyen kurumların (sigorta şirketleri) aynı kişiler olmadığı belirtilerek, Bs formunda bildirilmesi gereken kişi ya da kurumun kim olacağı hususunda görüş talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229’uncu maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. Kanun’un 231’nci maddesinin (5) numaralı bendinde de faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı, 232’nci maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.

Bu hükümler uyarınca fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında düzenlenen ve borçlanılan meblağı gösteren tahakkuk belgesi olup, mükellefler tarafından yapılan ödemelere ilişkin düzenlenmemekte, kural olarak mal satışı ve hizmet ifası sonucuna göre tanzim edilmektedir.

Anılan Kanun’un 148, 149 ve Mükerrer 257’nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’yle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiştir.

Konu ile ilgili olarak yayımlanan 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar yapılmış olup, söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemler halinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri konusunda açıklamaların yer aldığı 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin; “Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler” başlıklı (1.2) bölümünde;

“1.2.1. Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.

1.2.2. Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, “Mal ve Hizmet Alımlarınaİlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)”nun Tablo II alanında bildirilecektir…” açıklamaları yer almaktadır.

Bu kapsamda, Ba-Bs formlarının en önemli özelliklerinden biri, bu formların ekonomideki aktörler arasındaki mal ve hizmet hareketleri izlemek ve kontrol etmek imkanı sağlamasıdır. Bu yolla bir mükellefin mal ve hizmet alım/satım zinciri içerisindeki tüm mükellefler tespit edilebilmektedir.

Buna göre, şirketiniz tarafından verilen hizmetten faydalanan, diğer bir ifadeyle şirketiniz tarafından adına fatura düzenlenen gerçek ya da tüzel kişilerin Bs bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İşletme bünyesinde satış için bulunan ticari emtianın işletme faaliyetlerinde kullanılması hk.

Başlık İşletme bünyesinde satış için bulunan ticari emtianın işletme faaliyetlerinde kullanılması hk.
Tarih 24/07/2013
Sayı 88031814-VUK-15-06-102
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

HATAY VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Müdürlüğü

Sayı

:

88031814-VUK-15-06-102

24/07/2013

Konu

:

İşletme bünyesinde satış için bulunan ticari emtianın işletme faaliyetlerinde kullanılması

İlgide kayıtlı dilekçenizden; Başkanlığımıza bağlı … T.C. kimlik numaralı mükellefi olarak inşaat malzemeleri satışı ve bina inşaatı müteahhitliği faaliyetinde bulunduğunuz, işyerinizde satışını yaptığınız malzemelerden yapmakta olduğunuz inşaatlara malzeme gönderdiğiniz ve ticarethanenize kayıtlı iş makinası ile bahsi geçen inşaatlarınızda hafriyat ve taşıma işi yaptığınız durumlarda belge düzeninin nasıl olması gerektiği, belge kesilmesi durumunda bunun Ba ve Bs formları ile bildirilip bildirilmeyeceği ile bu işlemlerin muhasebe kayıtlarınıza alınış şekli konusunda bilgi talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi bulunduğu, aynı kanunun 2/1 inci maddesinde de, teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce alıcıya veya onun adına hareket edenlere devredilmesi olarak tanımlanmış, 3/a maddesinde de vergiye tabi malların her ne surette olursa olsun vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesi teslim hükmünde sayılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 230’uncu maddesinin 5 numaralı bendinde “Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)

Malın, bir mükellefin birden çok işyerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231’inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, satışa sunulan mal hareketinin izlenmesi için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması gerekmektedir.

Buna göre, işletmenizin ticari faaliyetiyle ilgili stoklarında bulunan emtianın, işletmenize ait yapılmakta olan inşaatlarınızda kullanılmak üzere sevk edilmesi halinde bu işlemin sevk irsaliyesine bağlanması gerekmekte olup, fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Stoklarınızda bulunan bahse konu emtianın inşaatlarınızda sarf edilmesi halinde ise, emtiaların maliyet bedeliyle stoklardan çıkarılarak, yapılmakta olan inşaatların maliyet bedeline dahil edilmesi gerekmektedir. İşletmeye kayıtlı iş makinelerinin bahsi geçen inşaatlarda kullanılması halinde ise bu iş makinelerinin amortismanlarından ve giderlerinden, inşaat işinde kullanıldıkları süreye isabet eden tutarların doğrudan gider olarak dikkate alınmaması ve yapılmakta olan inşaatların maliyetine dahil edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257’nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 350, 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri uyarınca, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri hususunda yükümlülükleri bulunmaktadır.

Söz konusu yükümlülüğün, 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin konusunu oluşturmakta olup, 1.2.1. bölümünde “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Aynı tebliğin, 1.2.2. bölümünde ise mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak haddin 5.000 TL olarak yeniden belirlendiği, buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışlarının “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışlarının ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” nun Tablo II alanında bildirileceği açıklanmıştır.

Yukarıda yer alan açıklamalara göre, şirketiniz adına düzenlenen belgelerin Ba bildirim formu ile şirketiniz tarafından düzenlenen belgelerin ise Bs bildirim formu ile 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde bildirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, söz konusu işlemlere ait muhasebe kayıtlarının Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılması gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sermaye azaltılması sonucu stopaj yapılıp yapılmayacağı hk

Başlık Sermaye azaltılması sonucu stopaj yapılıp yapılmayacağı hk.
Tarih 30/07/2013
Sayı 38418978-125[6-12/7]-809
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

38418978-125[6-12/7]-809

30/07/2013

Konu

:

Sermaye azaltılması sonucu stopaj yapılıp yapılmayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin sermayesini azaltmaya karar verdiğiniz, sermaye hesabınızın içinde değer artış fonları, enflasyon düzeltme fonları, maliyet artış fonları ve geçmiş yıl karlarının da bulunduğu belirtilerek, sermaye azaltılması sonucunda vergisel olarak yapılması gereken işlemler konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin 4108 sayılı Kanunla değişmeden önceki son fıkrasında (3946 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenen fıkra Yürürlük; 1.1.1994); “Gayrimenkullerin ve menkul kıymetlerin alım-satımı ile devamlı olarak uğraşanlar hariç olmak üzere, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin iktisap tarihinden itibaren en az iki tam yıl süre ile aktiflerinde yer alan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin elden çıkarılmasında maliyet bedeli, bunların iktisap edildiği ve elden çıkarıldığı yıllar hariç olmak üzere her takvim yılı için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak kazancın tespitinde dikkate alınır.” hükmü yer almıştır.

Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin açıklamaların yer aldığı, mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun uygulamasına ilişkin açıklamalar içeren 49 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “Maliyet Bedelinin Artırılması Suretiyle Vergilenmeyen Kazancın Kurumlar Vergisi ve Gelir Stopaj Vergisi Matrahına Dahil Edilip Edilmeyeceği” başlıklı bölümünün son paragrafında;

“Ayrıca, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin elden çıkarılmasında Gelir Vergisi Kanununun 38’inci maddesinin son fıkrası hükmüne göre maliyet bedelinin artırılması sonucu vergilendirilecek kazanca dahil edilmeyen kısım, kurum bünyesinde %20 kurumlar vergisine tabi tutulmayacağı gibi Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendine göre gelir vergisi tevkifatına da tabi tutulmayacaktır. Ancak, mükellefler tarafından, bu “Maliyet Artışı Fonu”nun ortaklara kar payı olarak dağıtılması, maliyet bedeli artırımı uygulamasından yararlanmama anlamına gelmekte olup, daha önce vergilendirilmeyen kazanç kısmı, işletmeden çekildiği yılın kazancına dahil edilerek vergiye tabi tutulacaktır.”

açıklamaları yer almıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6/b) bendi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 03.02.2009 tarih ve 2009/14592, 14593 ve 14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları uyarınca kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisi oranları %15 olarak belirlenmiştir.

Aynı Kanunun Geçici 62 nci maddesinin birinci fıkrasında;

“a) 31.12.1998 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri kazançlarının,

b) (a) bendi kapsamı dışında kalan ve 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen, kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının,

c) Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tâbi tutulmuş kazançlarının, Dağıtımı halinde 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılmaz.”

hükmüne yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (5) numaralı bendinde, “… Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun Geçici 25 nci maddesinin (g) bendinde de;

“31.12.2003 tarihli bilânçonun düzeltilmiş aktif toplamından düzeltilmiş sermaye, düzeltilmiş hisse senetleri ihraç primleri ve düzeltilmiş hisse senedi iptal karları ile borç toplamının çıkarılması sonucu bulunan fark, geçmiş yıllar kar/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl karı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı ise zarar olarak kabul edilmez.

Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz.”

hükümlerine yer verilmiştir.

Anılan Kanunun Mükerrer 298 inci maddesinin Mülga (5024 Sayılı Kanunun 2 inci maddesiyle değişmeden önceki başlık) “Yeniden Değerleme” başlıklı bölümünün birinci fıkrasının;

– 4 üncü bendinde, “… Mükellefler değer artışını, pasifte özel bir fon hesabında gösterirler. Kurumlar vergisi mükellefleri, değer artışının tamamını sermayelerine ilave edebilirler. Bu suretle sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Değerleme yapılan kuruma iştirak eden işletmelerin aktifinde bu nedenle meydana gelen artışlar ise pasifte özel bir karşılık hesabında gösterilir ve bu karşılık sermayenin cüzü addolunur. Karşılık hesabında gösterilen değer artışı kurumlar tarafından sermayeye eklenebilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.”

– 7 nci bendinde ise, “Değer artış fonu, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde vergiye tabi tutulur. Gelir vergisi mükelleflerince ayrılan değer artış fonu başka bir hesaba aktarılamaz; aktarılması veya sermayeye ilave edilmesi halinde işletmeden çekilen değer olarak kabul edilir.”

hükmü yer almaktadır.

Sermaye azaltımının, ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde ise ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır.

Yapılacak olan sermaye azaltımında da öncelikle yeniden değerleme değer artış fonu, maliyet artış fonu, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları ve geçmiş yıl karlarının işletmeden çekildiğinin kabulü edilmesi gerekmektedir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Gelir Vergisi Kanununun geçici 62 nci maddesi hükümleri de göz önünde bulundurularak,

– Daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan varlık yeniden değerleme değer artış fonu ve maliyet artış fonu ile pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin sermaye azaltımı yapması nedeniyle ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen bu tutarlar üzerinden öncelikle kurumlar vergisi hesaplanması, vergi sonrası dağıtılan kazanç üzerinden de kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması,

– Daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl karlarının, şirketin sermaye azaltımı yapması nedeniyle ortaklara dağıtılması durumunda, kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması,

gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Almanya Büyükelçiliğinde çalışmanız nedeniyle elde ettiğiniz ücretin vergilendirilmesi hk. Tarih 31/07/2013 Sayı 38418978-120[61-12/10]-832

Başlık Almanya Büyükelçiliğinde çalışmanız nedeniyle elde ettiğiniz ücretin vergilendirilmesi hk.
Tarih 31/07/2013
Sayı 38418978-120[61-12/10]-832
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

38418978-120[61-12/10]-832

31/07/2013

Konu

:

Almanya Büyükelçiliğinde çalışmanız nedeniyle elde ettiğiniz ücretin vergilendirilmesi hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün … vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuzu ve Federal Almanya Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde çalıştığınızı, ücretleriniz üzerinden Almanya tarafından gelir vergisi kesintisi yapıldığını belirterek, 2011 yılında elde ettiğiniz ücret gelirleriniz için bağlı bulunduğunuz vergi dairesine beyanname verip vermeyeceğiniz ve ödediğiniz vergiyi gelir vergisi beyannamesinde mahsup edip edemeyeceğiniz hususunda Başkanlığımızdan bilgi istenilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

– “Diplomat muaflığı” başlıklı 15 inci maddesinde, “Yabancı devletlerin Türkiye’de bulunan elçi, maslahatgüzar ve konsolosları (Fahri konsoloslar hariç) ile elçilik ve konsolosluklara mensup olan ve o memleketin uyrukluğunda bulunan memurları, Türkiye’de resmi bir göreve memur edilenler bu sıfatlarından dolayı ve karşılıklı olmak şartıyla Gelir Vergisi’nden muaftırlar…”,

– “Ücret istisnası” başlıklı 16 ncı maddesinde, “Yabancı elçilik ve konsoloslukların 15 inci maddeye girmeyen memur ve hizmetlilerinin yalnız bu işlerinden dolayı aldıkları ücretler karşılıklı olmak şartıyla Gelir Vergisi’nden istisna edilir.”,

– ” Ücretin tarifi” başlıklı 61 inci maddesinde, “Ücret işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir…”,

– “Tevkifata tabi olmayan ücretler” başlıklı 95 inci maddesinde, “Aşağıda yazılı hizmet erbabının ücretleri hakkında vergi tevkif usulü cari olmaz;

2- 16 ncı maddede yazılı istisnadan faydalanmayan yabancı elçilik ve konsolosluk memur ve hizmetlileri;

Bunlar gelirlerini, bu kısmın 2 nci bölümündeki hükümlere göre, yıllık beyanname ile bildirirler.”,

hükümleri yer almaktadır.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinde ise, tevkifat kapsamına giren ödemeler bentler halinde sayılarak bir numaralı bendinde; hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104 üncü maddelere göre vergi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması, 01.01.2011 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 01.08.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın “Kamu Hizmeti” başlıklı 19 uncu maddesinde;

“1.a) Bir Akit Devlete, eyaletine, politik alt bölümüne veya mahalli idaresine bir gerçek kişi tarafından verilen hizmetler karşılığında bu Devlet, eyalet, politik alt bölüm veya mahalli idare tarafından yapılan ve emekli maaşı dışında kalan maaş, ücret ve diğer benzeri ödemeler, yalnızca bu Devlette vergilendirilecektir.

b) Bununla beraber, hizmet diğer Devlette ifa edilirse ve gerçek kişi bu diğer Devletin bir mukimi ise, söz konusu maaş, ücret ve diğer benzeri ödemeler yalnızca bu diğer Akit Devlette vergilendirilecektir. Ancak, bu kişinin;

i) bu Devletin bir vatandaşı olması; veya

ii) yalnızca bu hizmeti ifa etmek amacıyla bu Devletin bir mukimi durumuna geçmemiş olması gerekmektedir.

…”

hükmüne yer verilmiştir.

Anlaşma’nın yukarıda yer verilen 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendi uyarınca, T.C. vatandaşı olup Türkiye’de mukim olan kişilere, Türkiye’deki Almanya Büyükelçiliğinde çalışmaları karşılığında yapılan ücret ödenmelerinde vergileme hakkı yalnızca Türkiye’ye ait olup, vergilendirmenin iç mevzuat hükümlerimiz çerçevesinde yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle, Almanya Büyükelçiliğinden almış olduğunuz ücretlerin Gelir Vergisi Kanunu’nun 16 ncı maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, anılan maddede yer alan istisnadan yararlanılabilmesi için de karşılıklı olmak şartının sağlanması gerekmektedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemeler ve açıklamalara göre, Gelir Vergisi Kanununun 16 ncı maddesinde yer alan karşılıklı olmak şartının sağlanması halinde Almanya Büyükelçiliğinden almış olduğunuz ücretler anılan madde hükmü kapsamında gelir vergisinden istisna edilmesi ve 2011 takvim yılında elde ettiğiniz söz konusu ücret geliriniz için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmemesi gerekmektedir. Karşılıklı olmak şartının sağlanamaması halinde ise, elde edilen ücret gelirinizin genel hükümlere göre beyan edileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz ve makinelerin satışından doğan kazanç dolayısıyla KDV istisnasından yararlanılıp yararlanılmayacağı hk

Başlık Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz ve makinelerin satışından doğan kazanç dolayısıyla KDV istisnasından yararlanılıp yararlanılmayacağı hk.
Tarih 06/08/2013
Sayı 39044742-KDV.28-1192
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

39044742-KDV.28-1192

06/08/2013

Konu

:

Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz ve makinelerin satışından doğan kazanç dolayısıyla KDV istisnasından yararlanılıp yararlanılmayacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … İcra ve İflas Müdürlüğünce yapılan açık artırmada … Anonim Şirketine ait arsa ve üzerindeki fabrika binasını, fabrikaya ait tesis ve makineyle birlikte satın aldığınız, satın alınan arazinin … Anonim Şirketi adına 1985 yılından evvel tescil edildiği ve satışın yapıldığı tarihe kadar aktifte bekletildiği belirtilerek iki yıldan daha fazla süreyle anılan şirketin aktifinde bulunan söz konusu taşınmaz ve makineler dolayısıyla katma değer vergisi istisnasından yararlanıp yararlanamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun 17/4-r maddesinde; Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dâhil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu,

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisseleri teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı,

İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, taşınmaz ve taşınmaz niteliği taşıyan mal ve hakların satışında KDV uygulamasına dair açıklamaların yer aldığı 8/8/2011 tarih ve KDVK-60/2011-1 sayılı KDV Sirkülerinin 8.2.4. “İki Tam Yıl Süreyle Sahip Olunan Taşınmazların Satışı” başlıklı bölümünde;

“KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den müstesnadır.

Bu hüküm uyarınca, kurumların aktiflerinde, belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların (arsa, arazi, bina) satışı KDV den müstesnadır. Bu satışların müzayede suretiyle yapılması halinde de istisna uygulanacaktır.

Ancak, istisna hükmü, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz teslimleri için geçerli olmadığından, taşınmazların ticaretini yapan kurumlar ile mülkiyetlerindeki taşınmazları ticari bir organizasyon içinde satan belediyeler ve il özel idarelerinin bu istisnadan faydalanmaları mümkün değildir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, … ana sözleşmesinde; şirketin faaliyet konuları arasında her türlü taşınmaz alım, satım, inşa ve kiralama faaliyetlerinin yer almaması ve şirket aktifinde en az iki tam yıl süre ile kayıtlı bulunması koşulu ile … tarafından tarafınıza yapılan taşınmaz satışının KDV’den istisna olması mümkün bulunmaktadır. Ancak, fabrika içindeki müştemilat ve demirbaşın fabrikadan ayrı olarak değer tespiti yapılarak satılması halinde bunların bedeline genel oranda (%18) KDV uygulanması gerekmektedir.

Diğer taraftan, taşınmazın finansal kiralama yoluyla elde edilmiş olması, istisnanın uygulanmasında önem arz etmemektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kat katşılığı inşaat işinde, arsa tapusunun şirket adına tapuda tescili sonrasında yapılan dairelerin teslimi hk.

Başlık Kat katşılığı inşaat işinde, arsa tapusunun şirket adına tapuda tescili sonrasında yapılan dairelerin teslimi hk.
Tarih 02/08/2013
Sayı 31435689-125[1-2012]-72
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KONYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

31435689-125[1-2012]-72

02/08/2013

Konu

:

Kat katşılığı inşaat işinde, arsa tapusunun şirket adına tapuda tescili sonrasında yapılan dairelerin teslimi

İlgide kayıtlı dilekçenizde; inşaat taahhüt işleri ile iştigal ettiğiniz, kat karşılığı arsa temin ederek bina yapıp sattığınız, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılırken aynı parsel için birçok kat maliki ile muhatap olduğunuz, arsa sahipleri ile noterde imzalanan sözleşmede, anlaşılan oran/daire taksimatının belirtildiği ve bu taksimata göre şirketinize tapu devri yapıldığı, arsa sahibine isabet eden oran kadar tapu hissesinin, arsa sahibi üzerinde bırakıldığı, ancak arsa sahibi sayısının çok olduğu durumlarda belli sıkıntılarla karşılaşıldığından arsa sahibi ile sözleşme yaptıktan sonra, arsa sahibinin hissesi de dahil olmak üzere arsanın tamamını rayiç bedel üzerinden satın alarak arsa maliklerine anlaşma oranında daire hisselerini teslim etmeyi düşündüğünüz belirtilerek, tapunun tamamının şirketinize devredilmesi sebebiyle, arsa maliklerine kat irtifakı kurulmuş daire hisselerinin devir işlemi tapuda satış gibi yer alsa da gerçek bir satış işlemi olmayacağından, devir işleminin tapuda hangi bedel üzerinden gösterileceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Verginin konusu” başlıklı 1 inci maddesinin birinci fıkrasında; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadî kamu kuruluşları, dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler ile iş ortaklıklarının kazançlarının kurumlar vergisine tâbi olduğu, ikinci fıkrasında ise kurum kazancının, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluştuğu hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun; “Safi kurum kazancı” başlıklı 6 ıncı maddesinde; mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Mükellef ve vergi sorumlusu” başlıklı 8 inci maddesinde ise; “Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.

Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 229 uncu maddesinde ise faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığı müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu, 231 inci maddesinin 5 inci fıkrasında faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği hükmü yer almaktadır.

Bu hükümler çerçevesinde; arsa sahiplerince, arsa tapularının tamamının şirketinize devredilmesi ve söz konusu arsaların kat irtifakı kurularak hisseleri oranında tekrar aldığınız kişilere teslimi halinde, bu işlem kat karşılığı inşaat niteliğinde olmayacağından, her bir teslimin ayrı ayrı satış işlemi olarak değerlendirilmesi ve satış bedeli üzerinden fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Tek tapuda birleştirilen taşınmazların satışından elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi ve KDV yönünden istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk.

Başlık Tek tapuda birleştirilen taşınmazların satışından elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi ve KDV yönünden istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hk.
Tarih 22/08/2013
Sayı 63611781-KVK.ÖZLG.207-31
Kapsam

T.C.

AFYONKARAHİSAR VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

Sayı

:

63611781-KVK.ÖZLG.207-31

22/08/2013

Konu

:

Tek tapuda birleştirilen taşınmazların satışından elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi ve KDV yönünden istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinde, şirketiniz aktifinde iki tam yıldan fazla kayıtlı bulunan 14 pafta, 1187, 1188, 1268, 1269, 3115 parsel no.da kayıtlı toplam 105.320 m² taşınmazı satmayı planladığınız ancak alıcı firmanın 135 dönüm tek parsel arazi istemesi nedeniyle 14 pafta, 1259, 1260, 1266, 1267 parsel no.da kayıtlı toplam 40.860 m² büyüklüğündeki taşınmazı da satın alarak şirket aktifinde kayıtlı arazi ile tek tapu halinde tevhidini yaptırdığınız belirtilerek tek tapuda birleştirilen bu taşınmazın satışından elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (r) bendi uygulamasında istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Kurumlar Vergisi Yönünden:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde;

“Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75 ‘lik kısmı.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziya uğramış sayılır.

Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.”

hükmü yer almaktadır.

Anılan istisnanın uygulamasına ilişkin ayrıntılı açıklamalara 03/04/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6” bölümünde yer verilmiş olup, söz konusu Tebliğin “5.6.2.3.4. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması” başlıklı alt bölümünde;

“Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.

Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. Ancak, taşınmaz ticareti ile uğraşan mükelleflerin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri kazançlara istisna uygulanabilecek; taşınmaz ticaretine konu edilen veya kiralama ya da başka surette değerlendirilen taşınmazların satış kazancı ise istisnaya konu edilmeyecektir. ”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, iki yıldan uzun süredir şirketiniz aktifinde kayıtlı olan 105.320 m²’lik taşınmazın, alıcı firmanın 135 dönüm tek parsel arazi talebinin karşılanması amacıyla 40.860 m²’lik taşınmaz ile birleştirilerek satılması halinde, satış kazancının 105.320 m²’lik bu taşınmaza tekabül eden kısmıyla sınırlı olmak üzere taşınmaz satış kazancı istisnasından yararlanmanız mümkün bulunmaktadır. Ancak, şirketiniz tarafından alıcı firmaya devredilmek üzere satın alınan 40.860 m²’lik taşınmazın satışından elde edilen kazancın bu istisnaya konu edilemeyeceği tabiidir.

Katma Değer Vergisi Yönünden:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (r) bendinde; kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin vergiden istisna olduğu, İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamında yer almadığı, İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı hükmüne yer verilmiştir.

60 No.lu KDV Sirkülerinin “8.2.4. İki Tam Yıl Süreyle Sahip Olunan Taşınmazların Satışı” başlıklı bölümünde;

“KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den müstesnadır.

Bu hüküm uyarınca, kurumların aktiflerinde, belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların (arsa, arazi, bina) satışı KDV’den müstesnadır. Bu satışların müzayede suretiyle yapılması halinde de istisna uygulanacaktır. Ancak, istisna hükmü, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz teslimleri için geçerli olmadığından, taşınmazların ticaretini yapan kurumlar ile mülkiyetlerindeki taşınmazları ticari bir organizasyon içinde satan belediyeler ve il özel idarelerinin bu istisnadan faydalanmaları mümkün değildir.”

denilmektedir.

Buna göre, iki tam yıldan uzun süredir şirketiniz aktifinde kayıtlı olan 105.320 m2’lik taşınmazın, alıcı firmanın tek parsel arazi talebinin karşılanması amacıyla şirketiniz aktifinde iki tam yıldan az bir süredir bulunan 40.860 m2’lik taşınmaz ile birleştirilerek tek tapu halinde satılması durumunda, satış bedelinin 105.320 m2’lik alana isabet eden kısmı için KDV Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (r) bendi çerçevesinde istisna kapsamında işlem yapılması, satış bedelinin geri kalan 40.860 m2’lik için ise genel hükümler çerçevesinde KDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Kat bahçesi nedir ?

52. (Ek:RG-1/6/2013-28664) (Değişik:RG-8/9/2013-28759) Kat bahçesi: Binalarda yeşil bir görünüm elde etmek ve bina içinde yeşil doku ile iç içe yaşanmasını sağlamak amacıyla, ortak alan veya bağımsız bölüme ait olmak üzere binanın cephe veya cephelerinde uzunluğu 3 m.’den az olmamak şartı ile her biri en az 10 m² olan, binanın katlarında yer alan ve aynı zamanda kış bahçesi olarak da kullanılabilen bahçe düzenlemeleridir.

Ruhsat ve eklerine uygun olarak tamamlanmasına rağmen ruhsat süresi içinde yapı kullanma izni düzenlenmemesi nedeniyle ruhsatı hükümsüz hale gelen yapılara, denetimi yapan fenni mesul mimar ve mühendisler veya yapı denetim kuruluşları tarafından denetim raporu hazırlanmak ve ilgili idare tarafından dosyasında ve yerinde, inceleme ve tespit yapılmak koşuluyla yeniden ruhsat düzenlenmeksizin yapı kullanma izin belgesi verilir. Mevcut yapılarla ilgili özel bir hüküm getirilmeden imar planı değişikliği yapılan alanda kalan yapılar da ilk ruhsat alındığı tarihteki plan hükümleri dikkate alınmak suretiyle bu hükme tabidir.

Ruhsat ve eklerine uygun olarak tamamlanmasına rağmen ruhsat süresi içinde yapı kullanma izni düzenlenmemesi nedeniyle ruhsatı hükümsüz hale gelen yapılara, denetimi yapan fenni mesul mimar ve mühendisler veya yapı denetim kuruluşları tarafından denetim raporu hazırlanmak ve ilgili idare tarafından dosyasında ve yerinde, inceleme ve tespit yapılmak koşuluyla yeniden ruhsat düzenlenmeksizin yapı kullanma izin belgesi verilir. Mevcut yapılarla ilgili özel bir hüküm getirilmeden imar planı değişikliği yapılan alanda kalan yapılar da ilk ruhsat alındığı tarihteki plan hükümleri dikkate alınmak suretiyle bu hükme tabidir.

Kooperatif inşaatı ne kadar sürede bitirmeli?

İnşasına 2 yıl içinde başlanmayan veya 5 yıllık ruhsat süresi içinde tamamlanmayan ve süresi içinde ruhsat yenilemesi yapılmayan yapılar, ruhsatsız yapı olarak değerlendirilir. Ruhsat süresi içinde yapılan başvurularda ilgili idarelerin ruhsatı yeniledikleri tarihe bakılmaksızın ruhsat, ilk ruhsat alma tarihindeki plan ve mevzuat hükümleri kapsamında beş yıl uzatılarak yenilenir. Süre uzatımı başvurusu yapılmayan yapılarda idareler, ruhsat süresinin dolduğu tarihten itibaren en geç 30 gün içinde yapı yerinde seviye tespitini yapar. Ruhsatı hükümsüz hale gelenlerin inşasına devam edilebilmesi için yeniden ruhsat alınması zorunludur.