Davacı Muhasebeci tarafından düzenlenen serbest meslek makbuzundan sonra ki tarihli, davalının itirazına uğramayan bir para alma makbuzu bulunduğuna göre,
*Davacının anılan serbest meslek makbuzunu yıllık ücret alacağına karşılık olarak ve mevzuat öyle gerektirdiği için düzenlediği,
*Bu makbuzun düzenlenmiş olmasının, makbuza konu alacağın bütünüyle ödendiğinin kabulüne yeterli bulunmadığı,
hususlarının kabulüyle, davalının ödeme iddiasını, tıpkı serbest meslek makbuzundan sonra düzenlenmiş olan para alma makbuzunda olduğu gibi,aynı nitelikteki başka para alma makbuzlarıyla kanıtlaması gerekir.
(Karar Tarihi : 14.06.2006)
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 5. Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.6.2004 gün ve 2003/1052-2004/425 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.9.2005 gün ve 2005/7549-13986 sayılı ilamı ile, (“.Davacı, aralarındaki sözleşmeye dayanarak davalıya mali müşavirlik hizmeti verip, defterlerini tuttuğunu, davalının her ay ödemesi gereken 200.000.000 TL. ücretini ödemediğini, yıl sonunda 2.304.000.000 TL. alacağına ilişkin serbest meslek makbuzu düzenleyip davalıya verdiğini, davalının bundan sonra sadece 500.000.000 TL. ödediğini, bakiye alacağı yönünden takip başlattığını davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının dayandığı 30.11.2002 tarihli makbuzla borcunun tamamını ödediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının bizzat düzenleyip davalıya verdiğini kabul ettiği 30.11.2002 tarihli “Serbest Meslek makbuzu” Başlıklı belgede “yukarıda adı yazılı müşteriden 31.1.2002-2002-4 hizmet sözleşmesi -işleri karşılığı net ve KDV toplamı karşılığı olarak 2.304.000.000 TL. tahsil edilmiştir” yazısı yazıldıktan sonra belgenin altı davacı tarafından imzalanmıştır. Davalı ise borcunu ödediğini karşılığında dayanılan bu belgeyi aldığını savunmuştur. Bu durumda davacı tarafından bizzat düzenlenip davalıya verilen ve az yukarıda içeriği açıklanan yazılı belge karşısında bilirkişi raporuna itibar edilemez. Toplanan delillerden davacının davasını ispat edemediği anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacı, dava dilekçesinde “vs. delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmış bulunduğundan kendisine yemin hakkı hatırlatılmalı, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Bu hususun göz ardı edilerek aksine düşüncelerle yazılı şeklide hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, muhasebecilik hizmet sözleşmesine dayalı olarak, bakiye ücret alacağının tahsili istemiyle girişilen ilamsız icra takibinde borca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı Halit Kültürel vekili, taraflar arasındaki 31.1.2002 günlü hizmet sözleşmesi ile taraflar arasında, aylık 200.000.000 TL. brüt ücret ödemesinin kararlaştırıldığını, davalının ödemelerini aylık olarak düzenli bir şekilde yapmadığını, cari hesap şeklinde çalışıldığını, davacıya para makbuzu karşılığı ödeme yapılması nedeniyle davacının serbest meslek makbuzunu her ay için değil, yıllık olarak düzenlemek zorunda kaldığını; 2002 yılı ücretleri karşılığında davacı tarafından düzenlenerek davalıya verilen 30.11.2002 günlü, 2.304.000.000 TL. net bedelli serbest meslek makbuzuna karşılık, davacıya 25.12.2002 tarihinde 500.000.000 ödeme yapıldığını, davacının bu serbest meslek makbuzundan dolayı bakiye 1.804.000.000 TL. alacağı kaldığını, dava dilekçesi ekinde sunulan 2002 yılı sonu itibariyle davacının bakiye alacağını gösteren cari hesap dökümünün de bunu doğruladığını, serbest meslek makbuzu düzenlenip verildikten sonra davacıya para makbuzu karşılığı ödeme yapılmasının da, ödemelerin serbest meslek makbuzu verilmek suretiyle değil, bunun dışında ödeme sırasında ayrıca para makbuzu düzenlenerek yapıldığını gösterdiğini; davalının bakiye borcunu ödememesi üzerine hakkında icra takibi yapıldığını, haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Geotest Zemin Mekaniği ve Geoteknik Müh. Hizmetleri San. Tic.A.Ş. vekili, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinde aylık 200.000.000 brüt ücret ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalının sözleşmeden doğan borcunu yerine getirdiğini, 30.11.2002 tarihli 11601 seri numaralı serbest meslek makbuzu ile, davacıya 2.304.000.000 TL. ödendiğini, Yeminli Mali müşavir olan davacının, Mecburi Meslek Kararlarına ilişkin 1996/1 sayılı Genelge uyarınca, serbest meslek makbuzu dışında başka bir belgeyle tahsilat yapmasının yasaya aykırı olduğunu, para makbuzuyla ödeme yapıldığına ilişkin dava dilekçesindeki iddianın bu nedenle dinlenemeyeceğini, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; davalı şirketin 30.10.2002 tarihli serbest meslek makbuzundaki 2.304.000.000 TL. alacağını 30.11.2002 tarih ve 796 sayılı mahsup fişi ile 100.001 nolu kasa hesabından 320.009.001 nolu hesap karşılığında ödenmiş olarak kayda aldığı, ancak ödeme ile ilgili davacının imzası ile tahsilat makbuzunun mevcut olmadığı, ayrıca davacının tahsil ettiği 500.000.000 TL.’nin davalı şirket kayıtlarında görünmediği, muavin defter ve kayıtlarında ise davacıya ödenen 500.000.000 TL.nin mizanda yer aldığı, ancak, bilahare bilgisayar kayıtlarından çıkartıldığı, bunun bilerek yapıldığı, ödenen 500.000.000 TL. mizanın alındığı ve bakiyenin 1.804.000.000 TL. borç görüldüğü, yani mizan değerlerinin defter kayıtları ile uygun olmadığı, buna göre davacının davalıdan 1.804.000.000 TL. alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaline, %40 oranında 721.600.000 TL. icra inkar tazminatına karar vermiş; bu karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulduktan sonra, Yerel Mahkeme, gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiş, direnme kararını da davalı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında 31.1.2002 günlü hizmet sözleşmesinin düzenlendiği ve davacının bu sözleşme uyarınca hak kazandığı toplam net ücretin 2.304.000.000 TL. olduğu; davacının, aynı miktarı içeren 30.11.2002 tarihli serbest meslek makbuzunu düzenleyerek davalıya verdiği çekişmesizdir. Davacı, bu makbuzun ödemeyi kanıtlamadığını, ödemelerin ayrıca düzenlenen para alma makbuzları karşılığında yapıldığını, nitekim davalının 25.12.2002 tarihinde yaptığı 500.000.000 ödeme karşılığı olarak ayrı bir para alma makbuzu düzenlendiğini, başkaca bir ödeme yapılmadığını ileri sürmüş; davalı taraf ise, sözleşmeden doğan borcun tamamının, 30.11.2002 tarihli serbest meslek makbuzu karşılığında davacıya ödendiğini savunmuştur.
Alınan bilirkişi raporunda, davalının defterleri değerlendirilmek suretiyle, takibe konu alacağın mevcut olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Bu noktada belirtilmelidir ki; borcun varlığının davalı tarafça kabul edildiği ve ancak bunun ödendiğinin savunulduğu durumlarda, ödeme definin davalı tarafça kanıtlanması, usul hukukunun gereğidir.
Somut olayda, davacı muhasebeci tarafından düzenlenen ve net 2.304.000.000 TL. meblağı içeren serbest meslek makbuzu 30.11.2002 tarihlidir. Ancak, dosyada, davacı tarafından daha sonra 25.12.2002 günü düzenlenen ve tarihi ile içeriği davalı tarafın itirazına uğramayan bir para alma makbuzu da mevcuttur.
30.11.2002 tarihli serbest meslek makbuzundan daha sonra, 25.12.2002 günlü para alma makbuzunun düzenlenmiş olması karşısında, davacı tarafından ileri sürüldüğü şekilde, davalının ücret ödemelerini aylık olarak düzenli bir şekilde yapmadığı, davacıya para makbuzu karşılığı ödeme yapıldığı, davacının anılan serbest meslek makbuzunu yıllık ücret alacağına karşılık olarak ve mevzuat öyle gerektirdiği için düzenlediği; bu makbuzun düzenlenmiş olmasının, makbuza konu alacağın bütünüyle ödendiğinin kabulüne yeterli bulunmadığı; dolayısıyla, davalının dava konusu döneme ait ücret borcunun tamamını ödediğine ilişkin savunmasını kanıtlamakla yükümlü bulunduğu ve bu savunmasını tıpkı 25.12.2002 günlü para makbuzu gibi, aynı nitelikteki başka para alma makbuzlarını sunmak suretiyle kanıtlaması gerektiği kabul edilmelidir.
Davalı taraf, yukarıda sözü edilen para alma makbuzu dışında, başka makbuzların da bulunduğunu savunmamış ve dosyaya bu konuda belge sunmamıştır.
Davalı vekilinin 20.10.2003 günlü delil listesinde açıkça -veya örneğin “Sair deliller” gibi bir ibareye yer verilmek suretiyle zımnen- yemin deliline de dayanılmamıştır.
Hal böyle olunca, davalının ödeme savunmasını kanıtlayamadığının kabulü gerekir. Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı bu nedenle yerindedir. Ne var ki, davalı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR : Yerel Mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, işin esası yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 14.6.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 68 :(Değişik madde: 18/02/1965 – 538/38 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.
Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.
İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur.
Borçlu murisine ait bir alacak için takibedilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar.