Bir ticaret şirketi ortağının nihai amacı, ortağı olduğu şirketin elde ettiği kârdan faydalanmaktır. Ortağın, kâr payı elde edebilmesi için hesap döneminin sona ermesi ve akabinde genel kurulun kâr dağıtımına ilişkin karar almasını beklemesi gerekiyor. Kâr payı avansı ise anonim ve limited şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ortaklarına, hesap döneminin kapanmasını beklemeksizin, yılın herhangi bir döneminde bazı şartlara bağlı olarak kâr payından faydalanma imkânı sağlıyor. Türk Ticaret Kanunu 2012 yılında yürürlüğe girmeden önce, kâr payı avansı yalnızca halka açık şirketlere tanınan bir imkândı. 2012 yılından bu yana, halka kapalı şirketler de bu imkândan faydalanabiliyor ve belirli şartlar altında ortaklarına kâr payı avansı dağıtabiliyor. Bu dağıtıma ilişkin esaslar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan “Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğ”de detaylı olarak yer alıyor.
Şirketin kâr payı avansı dağıtması iki temel şarta bağlı: Şirket genel kurulunun avans dağıtımına ilişkin karar alması ve üç, altı veya dokuz aylık ara dönem finansal tablolara göre şirketin kâr etmiş olması. Dağıtılacak tutar hesaplanırken ortaya çıkan kârdan, geçmiş yıllar zararları, vergi, fon ve mali karşılıklar, Türk Ticaret Kanunu veya esas sözleşme uyarınca ayrılması gereken yedek akçeler, varsa imtiyazlı pay sahipleri, intifa senedi sahipleri ve kâra katılan diğer kimseler için ayrılacak tutarlar ve varsa önceki ara dönemlerde ödenmiş olan kâr payı avansı tutarlarının düşülmesi gerekiyor. Bu şekilde hesaplanan tutarın en fazla yarısı kâr payı avansı olarak ortaklara dağıtılabiliyor. Avansın niteliği gereği, hesap dönemi içerisinde dağıtılan avans tutarları, yıllık hesap döneminin sona ermesi ile elde edilen net dönem kârından düşülerek ortaklara ödeme yapılıyor.
Avans ödemesi, şirketin yönetim organı tarafından yapılıyor. Genel kurulun dağıtıma ilişkin kararını takiben şirketin yönetim organı, finansal tabloların dürüst resim ilkesine uygun olarak hazırlandığı ve kâr payı avansının usulüne uygun olarak hesaplandığına dair bir rapor hazırlıyor ve en geç altı hafta içinde ortaklara ödemeleri gerçekleştiriyor.
Kâr payı avansı, dağıtım tarihleri itibarıyla ortaklara payları oranında ve varsa kârdan imtiyazlı paylara imtiyaz dikkate alınmadan ödeniyor. Bununla birlikte, kâr payı avansı her menfaat sahibine ödenmiyor. İntifa senedi sahipleri, ortak olmayan yönetim organı üyeleri ve varsa ortaklar dışında kâra katılan diğer kişiler kâr payı avansından faydalanamıyor; bu hak sahiplerinin hesap döneminin sona ermesini beklemeleri şart. Ayrıca ortağın, şirkete borcu varsa avans tutarından borç düşülerek geri kalan tutar ortağa kâr payı avansı olarak ödeniyor. Sermaye borcu ise bu kapsamdan hariç tutuluyor.
Kâr payı avansı, her ne kadar ortağın dönem sonunu beklemeden kâra ulaşmasını sağlasa da bu dağıtım henüz tam olarak kesinleşmemiş bir tutar üzerinden yapılan “ön ödeme” niteliğini taşıyor. Şirket yılsonunda hedefl enen kâra ulaşamadığı takdirde bu dağıtılan avansların ne şekilde değerlendirileceğinin cevabı oldukça kritik; ortak bu avansı iade etmek zorunda kalabilir. Burada iki olasılık var: İlgili hesap döneminin sonunda, yıl içerisinde dağıtılan kâr payı avansını karşılayacak tutarda net dönem kârı oluşmaması ya da zarar oluşması. İlk olasılıkta, net dönem kârını aşan kâr payı avansı, öncelikle serbest yedek akçelerden mahsup edilmeli. Serbest yedek akçeler de kâr payı avanslarını karşılayamazsa yönetim organı devreye girer ve ortaklardan fazladan dağıtılmış olan kâr payı avansı tutarlarını iade etmelerini talep eder. Aynı şekilde, ilgili hesap dönemi sonunda şirket zarar etmişse zarar öncelikle kanuni yedek akçeler ile serbest yedek akçelerden ve bunların yeterli olmaması durumunda yine yönetim kurulunun talebi üzerine dönem içinde dağıtılan kâr payı avanslarının iadesinden karşılanır.
İade durumunda, kâr payı avansının vergisel boyutu önem kazanıyor. İlgili tebliğler uyarınca, iadesi talep edilen tutarlara transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri uygulanıyor. Bu durumda, iadesi talep edilen avans tutarının ortağa borç olarak kullandırıldığı kabul ediliyor ve emsallerine uygun oranda faiz işletilmesi ve bu faiz üzerinden KDV hesaplanması gerekiyor.
Kâr payı avansı ile alacağına hızlı bir şekilde ulaşmayı hedefleyen ortak, iade ile öngördüğünden daha ağır bir mali yük altına giriyor. Kâr payı avansı, doğru şekilde kullanılırsa ortaklar için kâra hızlı bir şekilde ulaşabilmek için işlevsel bir araç. Bununla birlikte, hesap dönemine ilişkin iyi bir öngörüde bulunulamadığı takdirde dağıtılan avansın iadesi gündeme gelebilir ve ortağın tutarı iade zorunluluğu ile birlikte vergisel yükümlülüğü de artabilir. Dolayısıyla ortakların bu aracı kullanırken tedbirli olmaları ve doğru öngörülerde bulunmaları gerekiyor.