OSB’lerde “yeni zihni modeli” tartışmanın tam zamanıdır
Rüştü BOZKURT / BUZDAĞININ DİBİ
OSB zihni modelinin varsayımları: I
OSB’lerle ilgili gözlemlerim, notlarım ve birikimlerime dayalı bazı genellemelerimi paylaşmak istiyorum. Paylaşacağım sorunların ve önereceğim çözümleri tartışarak “uzlaşılmış bir meşruiyet konsepti” oluşturabilirsek, yatırım iklimi yaratmanın “mekan boyutunda” ciddi çözümler üretebiliriz.
Ülkemizde OSB’lerle ilgili tartışmaların yaygınlaşmasının ve yoğunlaşmasının gelecek inşa etme iddialarına sağlam bir zemin oluşturabileceğini düşünüyorum. “Strateji konsepti içeren meşruiyet iddiaları” üretebilirsek, OSB konusunda da ciddi ilerlemeler sağlar, mekanda örgütlenmenin bu çok temel araçlarını daha etkin ve verimli değerlendirebiliriz.
Varsayımlar önemli
Öncelikle, OSB’lerin kurulması ve yönetilmesinde bugüne olgunlaşmış kural ve normları önemli ölçüde belirlenmiş “zihni modelinin varsayımlarını” açıklamak istiyorum.
OSB’lerin gündeme geldiği günlerde, fiziki sermaye stokuna katılan bu yeni yapıları meşrulaştırmak için kullanılan ilk gerekçelerden biri, “Kıt olan sermayenin taşa-toprağa bağlanmamasının” engelleneceğiydi. Yatırımcı, taşa-toprağa para bağlamayacak, açığa çıkan sermayesini daha büyük ölçekli, daha ileri teknoloji donanımlı yatırımlara yönlendirecekti. Ayrıca, ülkemizde birçok işyeri “işletme sermayesi” bulamadığından noksan kapasite çalışıyordu; açığa çıkan sermayenin bir bölümü “işletme sermayesi” için ayrılabilecekti; kurulu tesisler gibi yeni kurulmakta olanların daha düzenli ve kararlı çalışabilmesi sağlanacaktı.
Yaklaşık 40 yıl önce OSB tartışmalarına tanıklık edenler anımsayacaktır; “yatırım ve işletme sermayesi” açığa çıkarma potansiyeli yanında, “gereksiz altyapı yatırımlarına sermaye bağlamamanın sakıncaları” da OSB araçları sayesinde en düşük düzeye indirileceği gerekçesi güçlü biçimde vurgulanıyordu.
Yatırımının kimi zaman sermaye yetersizliği nedeniyle yanlış yerde, yanlış zeminler ürerinde ve kentin gelişmesini olumsuz yönde etkileyecek seçimler yapıldığı anlatılıyordu. Disiplinsiz ve yetersiz bilgiye dayalı yer seçimleri, değişik olumsuz gelişmelere yol açıyordu; üstelik yol yapımından, elektrik enerjisi için indirici merkezine kadar bütün harcamaları yatırımcı yapıyordu. Sermaye yetersizliği nedeniyle yeterli kapasite ve teknik olanakları içermeyen enerji, su, yol gibi fiziki sermaye stoku bu yatırımları işletme döneminde bir dizi soruna da kaynaklık ediyordu.
Ulaşım alt sistemleri koordinasyonu
“OSB iç yollarının kalitesi” işyerlerine ulaşabilirliği ve erişebilirliği kolaylaştıracaktı. Sadece ulaşımın kolaylaşmasıyla da sınırlı olmayan OSB altyapılarının etkileri, “ulaşım alt sistemlerinin koordinasyonu” daha ileri boyutlara taşınacaktı: Demiryolu, denizyolu, karayolu ve havayolu bağlantılı bir OSB, insan ve mal akışını hızlandıracak; üretimin ölçeği büyüyecek, ticaretin hacmi genişleyen, ülke zenginleşecek, refah artacaktı.
OSB tartışmalarının olgunlaştırdığı zihni model varsayımlarından bir diğeri, “etkin enerji dağıtımı ve enerji kalitesi” ile üretimin sürdürülebilirliği güven altına alınacak, enerji kesilmeleri ve kalite düşüklüğü nedeniyle üretim aksamaları önlenecekti. Bazı OSB’lere doğrudan güç merkezlerinden hatlar çekilerek voltaj oynamaları ve ani kesilmeleri önleyerek, enerji kalitesini koruyan çok önemli çözüm üretilecekti.
OSB’lerin ilk kuruluş yıllarında zihni modeli oluşturan tartışma konularından biri de “içme, kullanma ve sanayi suyu” sorununa kolektif ve uzun soluklu çözümler üreteceği düşüncesidir. Birçok tesis ihtiyacı olan suyunu yeraltından alıyordu; o zaman yeryüzüne daha yakın olan yeraltı sularının zaman içinde tükeneceği, derin kuyulardan sağlanan su maliyetinin enerji maliyetini aşacağı söyleniyor ve anlatılıyordu. Bir OSB’nin gerçek amacına hizmet etmesi için gölet ve barajlarla bağlantısı üzerinde özellikle duruluyordu.
İş akışları hızlanacaktı
Anımsadığımız bir başka zihni model varsayımı “Uygun parsel büyüklüğü ve iş akışlarını hızlandıracak fabrika yapılanmasının rekabet gücü yaratmadaki” etkisiydi. Rekabetin odağında iş süreçlerini hızlandırma ve işgücü profilini geliştirme vardı; OSB’lerin uygun parsel büyüklükleri yaratarak fabrika düzeninde çok ciddi gelişmeler yaratması ve iş akışlarını hızlandırması beklentisi güçlüydü.
Ülkemizde OSB’lerin yaygınlaştırılmasını destekleyenler, depremselliğin etkilerini anlatıyor; “zemin emniyeti hesaplarının güvenirliliği” açısından yeni yapılanmanın önemi özellikle belirtiliyordu. OSB’lerin yer seçimi öncesinde “zemin araştırmaları” yapılacağı, tekniğine uygun bu araştırmalarda sağlanan verilerin yatırımcının işini kolaylaştıracağı ileri sürülüyordu. Yatırımcıların ayrı ayrı zemin etüdleri yapması yerine, OSB yatırımı aşamasında yapılacak teknik çalışmalarda üretilecek verilerinin kullanılmasının fabrika inşaatlarında uzun dönemli pozitif etkileri olacak çözümlerden biri olduğu ileri sürülüyordu.
Anımsadığım tartışma konularından bir diğeri de “rekabet edebilir alan keşfi ve üretim hiyerarşisini konumlandırmada” OSB’lerin ülkemizi cazibe merkezi haline getireceğiydi. OSB fikrinin iyice yaygınlaştığı günlerde, bilimsel ve teknolojideki gelişmeler, özellikle gelişmiş ülkelerin “emek-yoğun ve ağır işleri” terk etme sürecinin hızlandığı yıllardı. Dünya genelinde üretimin mekanda yerleşmesinde yeni bir hiyerarşi oluşuyordu. Gelişmekte olan ülkeler, üretim hiyerarşisinin yeniden yapılanma sürecini iyi yönlendirebilirlerse, birçok yatırımı kendi ülkelerine çekebilirdi. OSB’lerin kurulması, yerli ve yabancı yatırımcıların tercihlerini güçlü biçimde etkiyecekti.
OSB’lerin ana akım işlerine ilişkin varsayımları ve oluşan zihni modeli daha ayrıntılandırabiliriz. Buradaki amaç ayrıntı bilgisi vermekten çok, hangi konuların tartışıldığını hatırlatmaktır.
Bizim notlarımıza yansımayan, sizlerin tanık olduğu bir dizi varsayım daha tartışılmış olabilir. Bu varsayımların bugün ne ölçüde geçerli olduğunu anımsarsak daha sonra önerilecek “yeni zihni modeli” güncel ve geçerli varsayımlar üzerine inşa edilmesini sağlayabiliriz.
Gelecek hafta OSB’lerin zihni modelinin öteki varsayımlarını anımsatmayı sürdüreceğiz.