“R____ Ö____ ile F____ K____ aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair B____ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 05.11.2013 gün ve 589/210 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vekil edenin 319 parsel sayılı taşınmazda davalı ile birlikte hissedar olduğunu, dava konusu taşınmaz hakkında B____ Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/____ Esas sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davalı taşınmaz üzerindeki dava dilekçesine konu muhdesatların vekil edeni tarafından yapıldığının ve mülkiyetinin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ilk oturumda davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, davalının davayı kabul etmesi gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde; dava dilekçesinde talep ettikleri muhdesatların tamamının davalı tarafça da kabul edilmiş olmasına rağmen Mahkemece kabul edilmemiş olması ve yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından davalı vekilinin ilk duruşma oturumu olan 03.12.2011 tarihinde kabul beyanına göre, bu davalının hal ve davranışları ile eldeki davanın açılmasına sebebiyet vermediği kuşkusuz olup yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasına ilişkin kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu yönden reddi ile usul ve kanuna uygun hükmün yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik bölümün ONANMASINA,
Davacı vekilinin hükmün kabule yönelik bölümüne ilişkin itirazlarına gelince; dava konusu 319 parsel sayılı taşınmaz ev ve tarla niteliği ile davacı ile davalı adına kayıtlıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesi hükmünde, bir şeye malik olan kimsenin o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, 718. maddesi hükmünde de, arazi üzerindeki mülkiyetin kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklanmıştır. Genel kuralı oluşturan bu hükümler dikkate alındığında taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların mülkiyetinin kural olarak arzın mukadderatına tabi olacağı, muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceği, aksine bir kanun hükmü bulunmadıkça muhdesatların mülkiyetinin taşınmazın malik veya maliklerinden başka birisine veya maliklerden bir veya birkaçına ait olduğunun tespitinin dava edilemeyeceği, mahkemelerce de bu sonucu doğuracak şekilde hüküm verilemeyeceği kuşkusuzdur. Kural bu olmakla birlikte, ana taşınmazın değerinde artışa neden olan bina, ağaç vesaire gibi bütünleyici parça niteliğinde muhdesat bulunan taşınmazların ortaklığının satış yolu ile giderilmesinin istenilmesi halinde, muhdesatların kime ait olduğu hususunda tapu kaydında şerh bulunmaması veya tüm paydaşların bu konuda ittifak etmemesi nedeniyle tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğu kabul edilmektedir.
Ne var ki; tespit edilen eşyanın bütünleyici parça niteliğinde bulunmadığı ve menkul eşya niteliğindeki eşyaların her zaman için maliki tarafından sökülerek alınıp götürülebileceği hususu ve ayrıca taşınmaz üzerinde daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işler olduğu nazara alınmalıdır. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini arttıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki bu giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını 818 sayılı B.K.’nun 61 ve onu izleyen maddeleri (TBK’nun 77 ve devamı maddeleri) hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur. İyileştirme giderlerini yapan malik ya da maliklerin yaptıkları giderler taşınmazın ortaklığının satılarak giderilmesi ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale gelecektir. Bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden bu iyileştirme giderlerinin tespitini dava etmekte hukuki yararı bulunduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca öncelikle, mahkemece, dava dilekçesinde tespiti talep edilen muhdesatlardan Beton Sergen, Seralar, Balık gölü ile yine dava dilekçesinde tespiti talep edilen muhdesatlardan ceviz, incir, elma, armut, ayva, şeftali, nar, erik, kiraz, vişne, malta eriği, fındık, üzüm, karabiber, yemiş, aşılı böğürtlen, dut, çörtük, kayısı, kanada kavağı, kral ağacı, çamağacı, erguvan, köknar, sümbül, çay ve lavanta’nın taleple bağlılık ilkesi ve HMK’nun 297. maddesinin 2. bendinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hususu nazara alınarak nitelik ve nicelikleri infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmek suretiyle davacı tarafından yapıldığının kabulüne karar verilerek geri kalan tüm taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.