Eser sözleşmelerinde yüklenici, yaptığı işin uzmanı olup, eser denilen sonucun gerçekleşmesini taahhüt eder. İş sahibinden talimat almaz, ona karşı bağımsızdır. Yanında işçi çalıştırıyorsa; işçisine karşı da işveren durumundadır. Dolayısıyla eser sözleşmelerinde yüklenici, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre işyerinde tüm tedbirleri almak ve bu konuda denetimi sağlamak yükümlülüğü altındadır. İş sahibinin ise böyle bir yükümlülüğü yoktur. İş sahibi, İş Güvenliği Mevzuatı dışında kusurlu ise, ancak o zaman sorumlu olur. Somut olayda, davalı iş sahiplerinin sorumlu olmadıkları ve İş Güvenliği dışında, herhangi bir kusurlarının bulunmadığı bilirkişi raporuyla saptanarak, mahkemece doğru bir sonuca varılmış ve davanın reddine hükmedilmiştir.

Davacıların murisi, davalılarla arasındaki eser sözleşmesi ile üstlendiği kalıp demir beton işleri ile çatı yapımı sırasında inşaattan düşerek vefat etmiştir. Davacılar, iş sahibi davalılardan maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.

Eser sözleşmelerinde yüklenici, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre işyerinde tüm tedbirleri almak ve bu konuda denetimi sağlamak yükümlülüğü altında olmakla beraber iş sahibinin böyle bir yükümlülüğü yoktur. İş sahibi, İş Güvenliği Mevzuatı dışında kusurlu ise, ancak o zaman sorumlu olur.

Somut olayda davalı iş sahipleri hakkında ceza mahkemesinde, bu olay nedeniyle açılmış ve halen derdest bir dava mevcut olmakla; mahkemece işbu ceza davasının sonucu beklenmeli; beraat kararı verilip kesinleştiği takdirde davanın reddine; mahkumiyet halinde ise, hukuk hakimi kusur oranı ile bağlı olmadığından, ilişkinin niteliğine ve oluş şekline göre en düşük kusur oranı üzerinden hesaplanacak ve takdir edilecek bir tazminatın tahsiline karar verilmelidir.
(Karar Tarihi : 01.10.2007)
Mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacıların murisi, 26.09.2000 günlü sözleşme uyarınca üstlendiği kalıp demir beton işleri ile çatı yapımı sırasında inşaattan düşerek vefat etmiştir.

Müteveffanın mirasçıları olan davacılar, maddi-manevi tazminat talep etmişlerdir. Davalılar, sorumluluk ve kusurun müteveffada olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkeme; taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğuna, sorumluluğun ve kusurun müteveffada bulunduğuna ilişkin bilirkişi raporuna dayanarak, davanın reddine hükmetmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hakim, Türk Kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür (HUMK m. 76). Başka bir anlatımla, maddi olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak hakime aittir. Bu itibarla, hakim, önüne gelen bir alacak davasında, tarafların nitelendirmesine bakmadan (BK m. 18), hukuki ilişkinin ne olduğunu saptamak zorundadır.

Taraflar arasındaki hukuki ilişki, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, bir istisna (eser) sözleşmesidir (BK m. 355-371).

Yasal adı istisna, uygulamadaki adı eser olan bu sözleşmenin taraflarından birine yüklenici, diğerine de iş sahibi denilir.

Eser sözleşmesi gibi yine bir işgörme sözleşmesi olan hizmet sözleşmesinde (BK m. 313-351) ise; taraflardan birine işçi, diğerine de işveren denilir.

İş sahibi ile işveren, birbiriyle karıştırılmamalıdır.

Eser sözleşmelerinde yüklenici, yaptığı işin uzmanı olup, eser denilen sonucun gerçekleşmesini taahhüt eder. İş sahibinden talimat almaz, ona karşı bağımsızdır. Yanında işçi çalıştırıyorsa; işçisine karşı da işveren durumundadır. Dolayısıyla eser sözleşmelerinde yüklenici, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre işyerinde tüm tedbirleri almak ve bu konuda denetimi sağlamak yükümlülüğü altındadır. İş sahibinin ise böyle bir yükümlülüğü yoktur. İş sahibi, İş Güvenliği Mevzuatı dışında kusurlu ise, ancak o zaman sorumlu olur. Somut olayda, davalı iş sahiplerinin sorumlu olmadıkları ve İş Güvenliği dışında, herhangi bir kusurlarının bulunmadığı bilirkişi raporuyla saptanarak, mahkemece doğru bir sonuca varılmış ve davanın reddine hükmedilmiştir.

Ne var ki, davalı iş sahipleri hakkında Ceza Mahkemesinde, bu olay nedeniyle açılmış ve halen derdest olan bir ceza davası mevcuttur.

Ceza Mahkemesinde verilecek bir mahkumiyet kararı hukuk hakimini bağlar ise de, cezada saptanan kusur oranı ve zarar miktarı bağlamaz (BK m. 53).

Bu itibarla, mahkemece, ceza davasının sonucu beklenmeli; beraat kararı verildiği ve kesinleştiği takdirde şimdiki gibi hüküm kurulmalı; mahkumiyet halinde ise, hukuk hakimi kusur oranı ile bağlı olmadığından, ilişkinin niteliğine ve oluş şekline göre en düşük kusur oranı üzerinden hesaplanacak ve takdir edilecek bir tazminatın tahsiline karar verilmelidir.

Karar açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

KARAR : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden davacılar yararına (BOZULMASINA), ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 01.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 53 :Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkâmiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tâyin hususunda dahi hukuk hâkimi takyit etmez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir