Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmışsa, bu oran (sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı), birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. (TBK m. 120/f.2 atfıyla 3095 sayılı Yasa m. 2- adi işlerde %9 + yüzde yüz fazlası yani %9 =18’i; ticari işlerde avans faizinin yüzde yüz fazlasını yani avans faizinin iki katını, (01.01.2011 tarihinden 31.12.2012 tarihine kadar avans faizi %15 olduğundan iki katı olan %30’u aşamayacaktır.)
(Karar Tarihi : 22.11.2012)
Dava ve Karar: A____ ile M____ aralarındaki dava hakkında Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 02.12.2011 tarih ve 530-389 sayılı hükmün Dairenin 25.04.2012 tarih ve 7876-11146 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
Davacı, davalıya ait taşınmazların dava dışı şirkete kat karşılığı verilmesine aracılık ettiğini, 03.03.2010 tarihinde komisyon sözleşmesi yapıldığını, aracılık hizmetinin yerine getirildiğini ancak davalının satıştan vazgeçtiğini ileri sürerek, şimdilik 7.060 TL. komisyon ücretinin temerrüt tarihi 04.11.2010 tarihinden itibaren sözleşmede öngörülen aylık % 10 faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının aracılık hizmetini yerine getirmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının fazla hakları saklı kalmak üzere 7.250 TL. komisyon ücretinin 23.11.2010 temerrüt tarihinden itibaren aylık % 10 oranında temerrüt faizi uygulanarak davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Daire’mizce onanmış ve bu kez davalı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı ve davalı imzasını taşıyan 03.05.2010 tarihli komisyon sözleşmesinin 1. maddesinde satıcının taşınmazın satış bedelinin % 3’üne tekabül eden meblağı komisyon ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği açıklandıktan sonra, 3. maddesinde, satıcının satıştan vazgeçmesi halinde hem kendi ödeyeceği komisyon ücretini hem de diğer tarafın ödeyeceği komisyon ücretini ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, 5. maddesinde de, emlak komisyoncusunun iş bu akitten doğacak alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde aylık % 10 temerrüt faizinin uygulanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, satış bedelinin % 3’ü komisyon bedeli iken 3. maddesinde kararlaştırılan bedelin ise, cezai şart niteliğinde bulunduğunun kabulü ile mahkemece bu husus tartışılmadan, BK.nın 161/son maddesi gereğince cezai şartın fahiş olup olmadığı değerlendirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacının komisyon ücretinin ödetilmesi için davalıya 04.11.2010 tarihinde ihtar çektiği ve davalının 23.11.2010 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece, taleple bağlı kalınarak, hükmedilen ücret alacağına temerrüt tarihinden itibaren aylık % 10 oranında temerrüt faizi işletilerek dava kabul edilmiştir.
Temerrüt (gecikme) faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı süresince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminattır (Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.06.1997 gün ve 1997/11-278 – 529 sayılı ilamı).
Para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir.
Ne var ki, uyuşmazlığın Dairemiz incelemesine geldiği aşamada 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun 2. maddesinde, “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanır” denildikten sonra, görülmekte olan davalara ilişkin uygulama başlığını taşıyan 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 88. maddesindeki “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; uyuşmazlığın çözümü bakımından karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan ve halen devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümler içeren 6098 sayılı TBK 88 ve 120. maddelerinin ve 6101 sayılı yürürlük Kanununun somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının irdelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. “Yasaların geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.
Öte yandan, hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi belirliliği de gerektirir. Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerekli kılar.
Kural olarak kanunlar yürürlüğe girdikleri andan itibaren ortaya çıkan olay ve hukuki ilişkilere uygulanırlar. Dolayısıyla geçmişe yürümezler. Yürürlükten kalkan kanunlar ise artık etkilerini kaybederler ve yeni ortaya çıkan olaylara ve hukuki ilişkilere uygulanmazlar. Bununla beraber, çeşitli sebeplerle bazen yeni kanunun daha önce ortaya çıkmış olaylara ve hukuki ilişkilere uygulanması söz konusu olabilir.
Genellikle kamu yararının, kamu düzeninin, genel ahlakın, zayıfların, kişiliğin korunmasına hizmet eden ve bir hukuki işlemin şekline ilişkin getirilen hükümler, emredici hukuk kuralı özelliği taşır. Emredici kurallar aksi taraflarca kararlaştırılamayan ve uyulması zorunlu olan kurallardır. Bu kuralların uygulanmaması konusunda yapılan sözleşmeler hüküm ifade etmediği gibi, emredici kuralın uygulanmasına da engel teşkil etmez. Bir hükmün emredici nitelik taşıyıp taşımadığı genel olarak kuralın ifade ve yazılışından anlaşılırsa da bazı durumlarda değişiklik gösterebilir. Bu yüzden ilk olarak maddenin yazılış ve ifade tarzına bakılmalı, maddenin düzenleniş amacı da değerlendirilerek kuralın emredici nitelik taşıyıp taşımadığı tespit edilmelidir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar değerlendirildiğinde, TBK’nın 88 ve 120. maddelerinin emredici nitelik taşıdığı ve taraflar ileri sürmese de re’sen gözetileceğinin kabulü gerekir. O halde faize ilişkin TBK’nın 88 ve 120. maddelerinin uygulama şeklinin irdelenmesi gerekmektedir.
Buna göre, TBK 88. maddesinden de açıkça anlaşıldığı gibi; faiz (anapara faizi) ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecektir.
Yürürlükte olan mevzuat hükümleri hiç şüphesiz şu anda da yürürlükte olan 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanun’dur. Burada “yedek hukuk kuralı” veya “ikame faiz”de denilebilecek olan kanuni (yasal) faiz devreye girmektedir (3095 sayılı Kanun m. 1).
Faiz (anapara faizi) ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmışa buna itibar edilecektir. Burada bir sınır getirilmiştir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen (yani 3095 sayılı Yasaya göre belirlenen) yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz (TBK. m. 88/f.2 atfıyla 3095 sayılı Yasa m. 1 ile belirlenen faizin %50 arttırımlı hali, yani %9 + 4,5 = %13,5 oranını aşamaz). Burada emredici hukuk kuralı devreye girmektedir (TBK m. 88/f.2).
TBK.nda “temerrüt faizi” başlıklı düzenlemede de (m. 120) şu şekilde bir çözüme gidilmiştir:
Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir (TBK m. 120/f.1 atfıyla 3095 sayılı Yasa m. 2).
Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmışsa, bu oran (sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı), birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. (TBK m. 120/f.2 atfıyla 3095 sayılı Yasa m. 2- adi işlerde %9 + yüzde yüz fazlası yani %9 =18’i; ticari işlerde avans faizinin yüzde yüz fazlasını yani avans faizinin iki katını, (01.01.2011 tarihinden 31.12.2012 tarihine kadar avans faizi %15 olduğundan iki katı olan %30’u aşamayacaktır.)
Hal böyle olunca; mahkemece, hükmedilecek komisyon ücretinin yukarıda açıklanan şekilde temerrüt tarihinden itibaren yıllık % 18 temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde aylık % 10 (Yıllık 120) faizi ile tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ancak, mahkeme kararının bu şekilde bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı, bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairemizin onama kararının kaldırılarak ve mahkeme kararının bu şekilde bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR : Birinci bentte açıklanan nedenlerle, davalının diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin 25.04.2012 gün 2012/7876-11146 sayılı onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan şekilde davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 22.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Borçlar Kanunu (Yeni) MADDE 120 :Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.