kooperatifler kanunu ile ilgili yargıtay kararları,kooperatifler hakkında yargıtay kararları,kooperatife karşı açılan davalarda görevli mahkeme,kooperatifler ile ilgili yargı kararları,

 Ekran Resmi 2016-04-10 22.57.13

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

  1. 2011/11-61
  2. 2011/188
  3. 15.4.2011
  • KOOPERATİF ADINA TESCİLLİ TAŞINMAZ ( Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği/Diğer Davalılar Hakkında Görevsizliğe Karar Veremeyeceği )
  • TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( Davada Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği/Diğer Davalılar Hakkında Görevsizliğe Karar Vermemesi Gereği )
  • GÖREVSİZLİK KARARI ( Kooperatif Adına Tescilli Taşınmazın Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vermesi Gereği )
  • İŞ BÖLÜMÜ İTİRAZI ( Kooperatif Adına Tescilli Taşınmazın Tapu Kaydının İptali ve Tescil Davası/Belediye ve Hazine de Dahil Birden Fazla Davalı Olduğu – İş Bölümü İtirazını Kabul Eden Asliye Hukuk Mahkemesinin Yalnızca Dosyanın Gönderilmesine Karar Vereceği )

1086/m. 1, 2, 43,187

6762/m.4,5

ÖZET : Dava; davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; işbölümü itirazını kabul eden mahkemenin, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar vermesinin gerekip gerekmediği; noktalarında toplanmaktadır. Asliye hukuk mahkemesinde birden fazla davalıya ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan birisi için ticari dava, diğeri için ticari dava değil ise ve ayrıca diğerleri hakkındaki dava yargı yolu bakımından farklı olması hallerinde dahi, hakkındaki dava ticari dava olan davalı süresinde işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. İşbölümü itirazını kabul eden asliye hukuk mahkemesi, diğer davalılar hakkındaki davanın ise, yargı yolu bakımından idari dava olduğunu tespit etse bile; bunlar hakkındaki davalar için ayrıca görevsizliğe karar vermemelidir. Öyleyse, asliye hukuk mahkemesi işbölümü nedeniyle dava dosyasının tümünü ticaret mahkemesine göndermeli; göreve ilişkin bu inceleme ve değerlendirme asliye ticaret mahkemesince yapılmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki ” tapu iptali ve tescil, çekişmenin önlenmesi, takiplerin durdurulması, haczin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Sarıyer Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi )’nce davalı kooperatif yönünden işbölümü itirazının kabulüne, diğer davalılar yönünden görevsizliğe ve bir kısım davalılar yönünden açılan davanın görev yönünden reddine dair verilen 20.02.2007 gün ve 2006/348 E., 2007/32 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 19.03.2009 gün ve 1706 E., 3208 K. sayılı ilamı ile;

( … Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu ve kooperatife ait 26 … Blok … nolu B tipi dubleks meskenin müvekkiline tahsis edildiğini, ancak davalı kooperatifin bir kısım borçlarından dolayı davalılar tarafından anılan taşınmaza haciz konulduğunu, oysa bu dairenin müvekkiline ait olduğunu ve müvekkilinin davalılara borcunun bulunmadığını ileri sürerek, anılan dairenin kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesini ve davalılar tarafından yapılan takiplerin durdurularak hacizlerin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı kooperatif vekili, ticaret mahkemesinin görevli olduğunu savunarak, işbölümü itirazında bulunmuştur.

Davalı Belediye vekili, davalı kooperatifin vergi borçlarından dolayı 6183 sayılı Yasa’ya dayalı olarak kooperatife ait taşınmazlara haciz konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, davaya bakma görevinin idari yargının görev alanına girdiğini savunarak, görev itirazında bulunmuştur.

Diğer davalılar vekili, görevli mahkemenin icra mahkemesi olduğunu ve müvekkillerinin davalı kooperatiften alacaklarından dolayı taşınmazlara haciz konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatifin işbölümü itirazının kabulü ile talep halinde dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın ise idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle, görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir.

Asliye hukuk mahkemesinde HUMK’nın 43. maddesine göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşlarına ) karşı açılan dava, davalılardan bazısı için ticari dava, diğerleri için ticari dava değil ise ve haklarındaki dava ticari dava olan davalılar süresince işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. Çünkü davanın ticari dava olan bölümüne TTK’nın 5/2. maddesi gereğince ticaret mahkemesinde bakılması gerekir. Davalar arasında HUMK’nın 43. maddesi anlamında bir bağlantı olduğu için de asliye hukuk mahkemesi ayırma kararı veremez ( Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, shf. 694, 6. Bası 2001 ).

Bu durumda, mahkemece, işbölümü itirazı kabul edildiğine göre gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar verilmeden sadece gönderme kararı verilmesi ile ye- tinilmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2- Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bir bölüm temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; davacının davalılara herhangi bir borcunun bulunmamasına rağmen, davacı adına tahsis edilen ve davalı kooperatif adına tescilli olan taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz konulmasından kaynaklanan muarazanın, davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili ile tapu kaydı üzerindeki hacizlerin kaldırılması suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemenin, davalı kooperatifin işbölümü itirazının kabulü ile talep halinde dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine, diğer gerçek kişi davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünü davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; işbölümü itirazını kabul eden mahkemenin, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar vermesinin gerekip gerekmediği; mahkemenin sadece gönderme kararı verilmesi ile yetinmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılmasının gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.

Bu noktada, öncelikle hukukumuzda mahkemeler ve görevleri konusunda genel ve kısa bir açıklamanın yapılmasında yarar vardır.

İlk derece ( hüküm-bidayet ) mahkemeleri, genel ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılır. Bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmayan, Kanun tersini öngörmedikçe Medeni Usul Hukuku alanındaki her türlü işe bakan mahkemelere genel mahkemeler denir. Hukukumuzda genel mahkemeler sulh ve asliye hukuk mahkemeleridir.

Buna karşılık, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli türdeki uyuşmazlıkları çözmek üzere özel kanunlarla kurulan mahkemelere özel mahkemeler denir. Örneğin iş mahkemeleri, bu anlamda özel mahkemelerdir. Özel bir mahkemede görüleceğine ilişkin özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava, genel mahkemelerde görülür. İstisnai nitelikteki özel mahkemelerin hangi tür davalara bakacakları, özel kanunlarınca belirlenir.

Asliye ticaret mahkemeleri, bulundukları yerdeki asliye hukuk mahkemesinin daireleri durumundadırlar. Dolayısıyla, yukarıdaki ayırım çerçevesinde özel değil, genel mahkemeler arasında yer alırlar.

Bir yerdeki asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemesi arasındaki işbölümü kanunla düzenlenmiştir ( 6762 sayılı TTK m. 4, 5 ). Ticaret mahkemeleri az önce açıklandığı üzere kanunla düzenlenmiş ticari davalara bakar, asliye hukuk mahkemesi ise ticari davalar dışındaki hukuk davalarına ( dar anlamda ) bakar. Ancak TTK’nın 5/3. maddesi hükmü gereğince münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili davalara mutlaka Kanunda gösterilen mahkemelerde bakılır ve bu davalara ilişkin işbölümü itirazı ilk itiraz değildir. Bu davalar, tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. Örneğin, kamulaştırma davaları asliye hukuk mahkemesi bakımından, Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları ile iflas davaları ticaret mahkemesi bakımından münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan davalardır. Taraflar yargılama bitinceye kadar işbölümü itirazında bulunabilecekleri gibi, yargılamanın her aşamasında mahkemece de dosyanın işbölümüne sahip mahkemeye gönderilmesine karar verilebilir. Ancak, bu kararlar “görevsizlik” kararı gibi temyiz edilebilir. Çünkü, bu davalar iki tarafın arzularına tabi olmayan dava türü olduğundan emredici yasa kuralı gereğince Kanunda gösterilen mahkemede görülmesi gerekir.

Münhasıran iki tarafın arzusuna bağlı olan işlerle ilgili işbölümü itirazı ise, yalnız “ilk itiraz” olarak ileri sürülebilir ( HUMK m. 187 vd ). Bir davanın hukuksal niteliğine göre, asliye hukuk veya ticaret mahkemesinin iş alanına girdiği veya girmediğine ilişkin itiraza “işbölümü” veya “iş alanı” itirazı denir ( TTK m. 5/3 ). İş alanı ( veya işbölümü ) itirazı hem asliye hukuk, hem de ticaret mahkemesinde yapılabilir. İşbölümü itirazı hadiseler gibi incelenir ( HUMK m. 190, 222 vd ). Davalı süresinde işbölümü itirazında bulunmazsa, işbölümüne sahip olmayan mahkemenin davaya bakmasına onay vermiş olacağından, yanlar arasında bir “işbölümü” sözleşmesi kurulmuş olur. Çünkü, az yukarıda açıklanan sebeplerle buna ilişkin kanuni düzenleme “emredici” hukuk kuralı değildir.

Ayrı bir ( veya daha fazla ) ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasında görev değil, işbölümü ilişkisi olduğu hukuk bölümü belirtilmişti ( Esasen, bir yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki de bir işbölümü ilişkisidir; ancak buradaki işbölümü ilişkisi, gerçekte bir iç ilişki niteliğindedir. Aynı şekilde, bir yerdeki birden fazla ticaret mahkemelerinin ve birden fazla sulh hukuk mahkemelerinin kendi aralarındaki ilişki de, gerçekte iç ilişki niteliği taşıyan bir işbölümü ilişkisidir ).

Ancak, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme; örneğin birden çok asliye hukuk mahkemesi arasındaki işbölümü ilişkisi ( iç ilişki ) ile, o yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasındaki işbölümü ilişkisi arasında şu iki önemli fark vardır:

İlkin, ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki işbölümü, yukarıda belirtildiği üzere kaynağını kanundan almaktadır. Şöyle ki: Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar sayılmış; 5. maddenin 1. fıkrasında aksine hüküm bulunmadıkça, müddeabihe göre ticari davaların sulh veya asliye hukuk mahkemelerince de görüleceği açıklanmış; 2. fıkrada, ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerde, asliye hukuk mahkemesinin görevinde olan ve 4. madde uyarınca ticari sayılan davalara ticaret mahkemesince bakılacağı belirtilmiş; 3. fıkrada ise, kural olarak ( münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili olanlar hariç olmak üzere ) iş alanı ( işbölümü ) itirazının taraflarca ancak ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Kanunun düzenlediği bu işbölümüne göre, bir yerdeki ticaret mahkemesi kanunda belirtilmiş olan ticari davalara; asliye hukuk mahkemesi ise bunun dışındaki hukuk davalarına ( dar anlamda ) bakacaktır.

İkinci fark şudur: Birden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan bir yerdeki asliye hukuk mahkemelerinden birinde görülmekte olan bir davada, tarafların, o davanın, aynı yerdeki başka bir asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde işbölümü itirazında bulunması mümkün olmadığı halde; o yerdeki asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri yönünden böylesi bir işbölümü itirazının -örneğin, asliye hukuk mahkemesinde açılmış bir davayla ilgili olarak, oradaki ticaret mahkemesinin görevli bulunduğunun veya bunun tersinin- ileri sürülmesi mümkündür ( Baki K.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt: 1, s. 53 vd., 675 vd.; Aynı yönde Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 gün ve E: 2006/19-300, K: 2006/342 sayılı ilamı ).

Açıkça görüleceği üzere, buraya kadar yapılan genel açıklamalar, aynı yargı çevresinde hem asliye hukuk ve hem de asliye ticaret mahkemelerinin birlikte bulunduğu hallere ilişkin ve bu hallerle sınırlıdır.

Öte yandan belirtilmelidir ki, görev kuralları ( HUMK m. 1-8 ) kamu düzenindendir. Bu sebeple, mahkeme, görevli olup olmadığını re’sen nazara alabilir ve görevsiz olduğu sonucuna varırsa re’sen görevsizlik kararı verir ( HUMK m. 7f.I ). Mahkeme, duruşma yapmadan da görevsizlik kararı verebilir. Bu husus taraflarca da karar kesinleşinceye kadar her zaman ileri sürülebilir ( HUMK m. 7/2 ). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi, Yargıtay da görev meselesini re’sen nazara alıp incelemek zorundadır. Bunun için, tarafların hükmü görevsizlik sebebiyle de temyiz etmiş olmalarına lüzum yoktur. Görev itirazında bulunulmuşsa ( ve hatta görev itirazında bulunulmamış olsa bile, re’sen ), mahkemenin ilkönce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlaması gerekir.

Gerek görev itirazı üzerine gerekse re’sen görevli olmadığı sonucuna varan mahkeme, görevsizlik kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunu da bildirmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine de karar vermelidir ( HUMK m. 27 ). Yargısal uygulamada görevsizlik kararında görevli mahkemenin yanlış gösterilmiş olması veya “dava dilekçesinin görevsizlik bakımından reddine ve dosyanın görevli ( hangi mahkeme olduğu yazılarak ) mahkemesine yollanmasına” şeklinde karar verilmemiş olması bozmayı gerektiren eksikler olarak kabul edilmektedir.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, görev bir usuli dava koşuludur. Görevsiz mahkemeye başvuran davacı dahi sonradan mahkemenin görevsizliğini ileri sürebilir ( HUMK m. 7 ). Öyle ki, usuli kazanılmış hak doğduktan sonra da mahkemenin görevsizliğine karar verilebilir ( YİBK 04.02.1959 T. 1957/13 E. 1959/5 sayılı kararı ). Bu husus kamu düzeninden olmakla tüm yargı mercilerince gözetilmesi gerekir.

Hemen burada, işbölümü ve görev itirazının birlikte karara bağlanması gerekip gerekmediği konusuna da değinmek gerekir.

Bir dava ticaret mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılır ve davalılardan biri ( veya birkaçı ) için ticari dava ( diğerleri için ticari dava değil ) ise, bu sonuncu davalılar ( haklarındaki dava ticari dava olmayanlar ) işbölümü itirazında bulunamaz; bulunurlarsa, ticaret mahkemesi, onlar hakkındaki davanın ayrılmasına ve asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar veremez; işbölümü itirazının reddine karar verir. Çünkü, bu halde HUMK m. 43’e göre davalılara karşı birlikte dava açılması mümkündür.

Ticaret mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan davanın tümü ticari dava değil ve davalılardan bazısı işbölümü itirazında bulunmuş, diğerleri bulunmamış ise, ticaret mahkemesinin, işbölümü itirazında bulunan davalılar hakkındaki davanın ayrılmasına ve asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermeyip, işbölümü itirazını reddetmesi gerekir.

Buna karşılık, asliye hukuk mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla kişiye ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan bazısı için ticari dava, diğerleri için ticari dava değil ise ve haklarındaki dava ticari dava olan davalılar süresinde işbölümü itirazında bulunurlarsa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir.

O halde asliye hukuk mahkemesince; gerek TTK’nın 5/3. maddesi hükmü gereğince münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili davalarda yargılama süresince re’sen, gerek münhasıran iki tarafın arzusuna bağlı olan işlerle ilgili davalarda yasal süresinde ileri sürülen işbölümü itirazı hallerinde, görevli olup olmadığı hususu öncelikle karara bağlanmalı; işbölümü nedeniyle görevsizliğe karar verilmişse oluşturulacak hüküm fıkrası da kararın bu niteliğine uygun olmalı; bu kapsam dışında kalacak, hükmün diğer unsurları ile çelişecek, bütünlüğü bozup infazını güçleştirecek esas ya da diğer usule ilişkin değerlendirmelere hüküm fıkrasında yer verilmemelidir.

Daha açık ifadeyle, işbölümü nedeniyle görevli olmadığına hükmeden asliye hukuk mahkemesinin, bir taraftan da görevli olsaydı irdeleyeceği usul ya da esasa ilişkin hususları da kapsayacak şekilde hüküm fıkrası oluşturması usulen olanaklı değildir.

Bu cümleden olarak; Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve E:2010/19-470, K:474 sayılı kararın gerekçesinde; “…hem görevine hem de yetkisine itiraz edilen ya da yalnız yetkisine itiraz edilmiş olup da kendiliğinden görevli olup olmadığını tespit eden mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varması halinde kuracağı hüküm, sadece görevsizliğe ve dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine ilişkin olmalı; yetki konusunda doğrudan veya dolaylı bir başka açıklama bu hükümde yer almamalıdır. Zira, yetki konusunda karar verecek olan merci, görevsiz mahkeme değil, görevli olan mahkeme…” belirtildiği gibi, burada da aynı şekilde mahkemece, işbölümü itirazının kabulü halinde görevsizliğe dair hüküm oluşturulup, dava dosyası tümüyle görevli mahkemeye gönderilmesine ilişkin olmalı; diğer davalar hakkında herhangi bir hüküm kurulmamalıdır.

Sonuç olarak; davacı bir dava dilekçesi ile asliye hukuk mahkemesinde HUMK m. 43’e göre birden fazla davalıya ( ihtiyari dava arkadaşına ) karşı açılan dava, davalılardan birisi için ticari dava, diğeri için ticari dava değil ( dar anlamda adli yargıya dahil bir hukuk davası ) ise ve ayrıca diğerleri hakkındaki dava yargı yolu bakımından farklı ( idari dava niteliğinde ) olması hallerinde dahi, hakkındaki dava ticari dava olan davalı süresinde ( münhasıran iki tarafın arzusuna tabi olmayan işlerle ilgili olanlar hariç olmak üzere ) işbölümü itirazında bulunursa, asliye hukuk mahkemesinin işbölümü itirazını kabul ederek, davanın tümünün ticaret mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekir. İşbölümü itirazını kabul eden asliye hukuk mahkemesi, eldeki davanın bir davalı için dar anlamda hukuk davası ( örneğin iş mahkemesinin görevine giren iş davası ), diğer davalılar hakkındaki davanın ise, yargı yolu bakımından idari dava olduğunu tespit etse bile; bunlar hakkındaki davalar için ayrıca görevsizliğe karar vermemelidir.

Öyleyse, asliye hukuk mahkemesi işbölümü nedeniyle dava dosyasının tümünü ticaret mahkemesine göndermeli; eldeki davanın davalılardan biri için dar anlamda bir hukuk davası veya yargı yolu bakımından idari dava niteliğinde görüp, yasal anlamda bir görevsizlik kararı verilmesi gerekiyorsa, göreve ilişkin bu inceleme ve değerlendirme asliye ticaret mahkemesince yapılmalıdır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Sarıyer Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, davalı kooperatif vekilinin yaptığı işbölümü itirazının kabulü ile, talep halinde buna ilişkin dava dosyasının İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; bunun yanında hüküm fıkrasında davalılardan Hazine ve Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizliğine; diğer gerçek kişi davalılar hakkındaki davanın ise icra mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle reddine dair karar oluşturulmuştur.

Ne var ki, mahkemece işbölümü itirazı kabul edildiğine göre, gerçek kişi davalılar ile davalı belediye ve Hazine’ye yönelik dava hakkında görev yönünden bir karar verilmeden, sadece gönderme kararı verilmesi ile yetinilmesi ve bu davalılar yönünden göreve ilişkin incelemenin gönderilen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekir.

Aksi gerekçelerle işbölümü nedeniyle görevsizlik kararı yanında ve ayrıca aralarında HUMK’nın 43. maddesi anlamında bağlantı bulunan diğer davalar hakkında da ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan ilkelere uygun olmadığı gibi, usul ve yasaya da aykırıdır.

Hal böyle olunca; açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nın 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.04.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir