Kadın işçilere yarım çalışma ödeneği şartları-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Kadın işçilere doğum sonrası yarım çalışma ödeneği verilmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır. 4857 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar süreyle çalışan kadın işçilerin ücretlerinin ve çalıştıkları süreye tekabül eden kısmının prim ve ücretleri işveren, çalışmadıkları süreye tekabül eden prim ve ücretleri Fondan karşılanacaktır. Ödenecek ücret, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır. Bu oran evli, eşi çalışan ve üç çocuklu işçi için tespit edilen günlük asgari net ücret tutarına denk gelmekte olup işveren tarafından ödenen ücrete ilave olarak ücretine bakılmaksızın herkese bu ödenek ödenecektir. Kadın işçinin bu

ödemeden (doğum sonrası yarım çalışma ücreti) yararlanabilmesi için işçinin adına doğum tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma doğum sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekecektir.

Analık izni ve yarı zamanlı çalışma sonrasında çocuğun mecburi ilköğretim çağına gelmesine kadar ebeveynlere İş Kanununda düzenlenmiş olan kısmî süreli çalışma hakkı verilmesi ve bu durumun iş sözleşmesinin feshinde geçerli sebep oluşturmayacağı düzenlenmiştir.

Çalışan kadınlara doğum sonrası analık izninin bitiminden itibaren, evlat edinme halinde ise eşlerden biri veya evlat edinene altı aya kadar ücretsiz izin yahut her doğumda altı aya kadar haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanabilme hakkı verilmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun-ÖZMEN MALİ MÜŞAVİRLİK

Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

64 üncü Hükümet Programında ve 2016 Yılı Eylem Planında yer alan hususlardan gerçekleştirilmesi öngörülen bazı konuların hayata geçirilmesi amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.

Bu çerçevede;

– Emekli olduktan sonra Bağ-Kur kapsamında çalışmaya devam eden esnafın emekli aylıklarından kesilen sosyal güvenlik destek primi kesintisinin kaldırılması,

– Lise veya üniversite mezunu gençlerin genel sağlık sigortası giderlerinin iki yıl süreyle gelir testi yapılmaksızın ve prim alınmaksızın Devlet tarafından karşılanmasının sağlanması,

-Bazı illerde uygulanmakta olan yüzde altı oranındaki işveren sigorta primi indiriminde esas alınan on işçi çalıştırma zorunluluğunun kaldırılarak mevcut uygulamanın devam ettirilmesi,

– Polislerin ve uzman erbaşların ek göstergelerinin yükseltilmesi, polislerin emniyet hizmetleri tazminatının artırılması,

– Muhtarların ödeneklerinin artırılması,
– Çalışanların doğuma bağlı izin ve haklarının güçlendirilmesi,

– Doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen sürelerin derece ve kademe ilerlemelerinde değerlendirilmesi,

– Çalışma hayatına güvenceli esneklik sağlayacak düzenlemeler yapılması,
– Basit usulde vergilendirilen esnafın belirli bir tutara kadar olan kazançlarından vergi alınmaması, – Yemde ve gübrede Katma Değer Vergisinin kaldırılması,
– Yeni iş kuran gençlere üç yıl boyunca gelir vergisi muafiyeti sağlanması,
– Öğrenim gören gençlerden pasaport harcı alınmaması,

– Karayolları Genel Müdürlüğünün işletimindeki otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçtiği tespit edilen araç sahiplerine verilen idari para cezalarında yapılan indirimin, daha önce yapılan ödemesiz geçişlere de uygulanması,

Madde 1- Madde ile, ekonomik büyüme ve kalkınmanın itici gücü, yenilik ve yaratıcılığın en önemli kaynaklarından biri olan genç girişimcilere kazanç istisnası getirilmektedir. Bu amaçla ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilen yirmidokuz yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilere, elde ettikleri söz konusu kazançlarının 103 üncü maddede yazılı tarifenin ilk gelir diliminde yer alan tutara kadar olan kısmı için, maddede yer alan şartlar dahilinde kazanç istisnası sağlanmaktadır. Ayrıca, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

OSB’lerde “yeni zihni modeli” tartışmanın tam zamanıdır

OSB’lerde “yeni zihni modeli” tartışmanın tam zamanıdır

16.01.2016 01:00

Rüştü BOZKURT / BUZDAĞININ DİBİ

OSB zihni modelinin varsayımları: I

OSB’lerle ilgili gözlemlerim, notlarım ve birikimlerime dayalı bazı genellemelerimi paylaşmak istiyorum. Paylaşacağım sorunların ve önereceğim çözümleri tartışarak “uzlaşılmış bir meşruiyet konsepti” oluşturabilirsek, yatırım iklimi yaratmanın “mekan boyutunda” ciddi çözümler üretebiliriz.

Ülkemizde OSB’lerle ilgili tartışmaların yaygınlaşmasının ve yoğunlaşmasının gelecek inşa etme iddialarına sağlam bir zemin oluşturabileceğini düşünüyorum. “Strateji konsepti içeren meşruiyet iddiaları” üretebilirsek, OSB konusunda da ciddi ilerlemeler sağlar, mekanda örgütlenmenin bu çok temel araçlarını daha etkin ve verimli değerlendirebiliriz.

Varsayımlar önemli 

Öncelikle, OSB’lerin kurulması ve yönetilmesinde bugüne olgunlaşmış kural ve normları önemli ölçüde belirlenmiş “zihni modelinin varsayımlarını” açıklamak istiyorum.

OSB’lerin gündeme geldiği günlerde, fiziki sermaye stokuna katılan bu yeni yapıları meşrulaştırmak için kullanılan ilk gerekçelerden biri, “Kıt olan sermayenin taşa-toprağa bağlanmamasının” engelleneceğiydi. Yatırımcı, taşa-toprağa para bağlamayacak, açığa çıkan sermayesini daha büyük ölçekli, daha ileri teknoloji donanımlı yatırımlara yönlendirecekti. Ayrıca, ülkemizde birçok işyeri “işletme sermayesi” bulamadığından noksan kapasite çalışıyordu; açığa çıkan sermayenin bir bölümü “işletme sermayesi” için ayrılabilecekti; kurulu tesisler gibi yeni kurulmakta olanların daha düzenli ve kararlı çalışabilmesi sağlanacaktı.

Yaklaşık 40 yıl önce OSB tartışmalarına tanıklık edenler anımsayacaktır; “yatırım ve işletme sermayesi” açığa çıkarma potansiyeli yanında, “gereksiz altyapı yatırımlarına sermaye bağlamamanın sakıncaları” da OSB araçları sayesinde en düşük düzeye indirileceği gerekçesi güçlü biçimde vurgulanıyordu.

Yatırımının kimi zaman sermaye yetersizliği nedeniyle yanlış yerde, yanlış zeminler ürerinde ve kentin gelişmesini olumsuz yönde etkileyecek seçimler yapıldığı anlatılıyordu. Disiplinsiz ve yetersiz bilgiye dayalı yer seçimleri, değişik olumsuz gelişmelere yol açıyordu; üstelik yol yapımından, elektrik enerjisi için indirici merkezine kadar bütün harcamaları yatırımcı yapıyordu. Sermaye yetersizliği nedeniyle yeterli kapasite ve teknik olanakları içermeyen enerji, su, yol gibi fiziki sermaye stoku bu yatırımları işletme döneminde bir dizi soruna da kaynaklık ediyordu.

Ulaşım alt sistemleri koordinasyonu 

“OSB iç yollarının kalitesi” işyerlerine ulaşabilirliği ve erişebilirliği kolaylaştıracaktı. Sadece ulaşımın kolaylaşmasıyla da sınırlı olmayan OSB altyapılarının etkileri, “ulaşım alt sistemlerinin koordinasyonu” daha ileri boyutlara taşınacaktı: Demiryolu, denizyolu, karayolu ve havayolu bağlantılı bir OSB, insan ve mal akışını hızlandıracak; üretimin ölçeği büyüyecek, ticaretin hacmi genişleyen, ülke zenginleşecek, refah artacaktı.

OSB tartışmalarının olgunlaştırdığı zihni model varsayımlarından bir diğeri, “etkin enerji dağıtımı ve enerji kalitesi” ile üretimin sürdürülebilirliği güven altına alınacak, enerji kesilmeleri ve kalite düşüklüğü nedeniyle üretim aksamaları önlenecekti. Bazı OSB’lere doğrudan güç merkezlerinden hatlar çekilerek voltaj oynamaları ve ani kesilmeleri önleyerek, enerji kalitesini koruyan çok önemli çözüm üretilecekti.

OSB’lerin ilk kuruluş yıllarında zihni modeli oluşturan tartışma konularından biri de “içme, kullanma ve sanayi suyu” sorununa kolektif ve uzun soluklu çözümler üreteceği düşüncesidir. Birçok tesis ihtiyacı olan suyunu yeraltından alıyordu; o zaman yeryüzüne daha yakın olan yeraltı sularının zaman içinde tükeneceği, derin kuyulardan sağlanan su maliyetinin enerji maliyetini aşacağı söyleniyor ve anlatılıyordu. Bir OSB’nin gerçek amacına hizmet etmesi için gölet ve barajlarla bağlantısı üzerinde özellikle duruluyordu.

İş akışları hızlanacaktı 

Anımsadığımız bir başka zihni model varsayımı “Uygun parsel büyüklüğü ve iş akışlarını hızlandıracak fabrika yapılanmasının rekabet gücü yaratmadaki” etkisiydi. Rekabetin odağında iş süreçlerini hızlandırma ve işgücü profilini geliştirme vardı; OSB’lerin uygun parsel büyüklükleri yaratarak fabrika düzeninde çok ciddi gelişmeler yaratması ve iş akışlarını hızlandırması beklentisi güçlüydü.

Ülkemizde OSB’lerin yaygınlaştırılmasını destekleyenler, depremselliğin etkilerini anlatıyor; “zemin emniyeti hesaplarının güvenirliliği” açısından yeni yapılanmanın önemi özellikle belirtiliyordu. OSB’lerin yer seçimi öncesinde “zemin araştırmaları” yapılacağı, tekniğine uygun bu araştırmalarda sağlanan verilerin yatırımcının işini kolaylaştıracağı ileri sürülüyordu. Yatırımcıların ayrı ayrı zemin etüdleri yapması yerine, OSB yatırımı aşamasında yapılacak teknik çalışmalarda üretilecek verilerinin kullanılmasının fabrika inşaatlarında uzun dönemli pozitif etkileri olacak çözümlerden biri olduğu ileri sürülüyordu.

Anımsadığım tartışma konularından bir diğeri de “rekabet edebilir alan keşfi ve üretim hiyerarşisini konumlandırmada” OSB’lerin ülkemizi cazibe merkezi haline getireceğiydi. OSB fikrinin iyice yaygınlaştığı günlerde, bilimsel ve teknolojideki gelişmeler, özellikle gelişmiş ülkelerin “emek-yoğun ve ağır işleri” terk etme sürecinin hızlandığı yıllardı. Dünya genelinde üretimin mekanda yerleşmesinde yeni bir hiyerarşi oluşuyordu. Gelişmekte olan ülkeler, üretim hiyerarşisinin yeniden yapılanma sürecini iyi yönlendirebilirlerse, birçok yatırımı kendi ülkelerine çekebilirdi. OSB’lerin kurulması, yerli ve yabancı yatırımcıların tercihlerini güçlü biçimde etkiyecekti.

OSB’lerin ana akım işlerine ilişkin varsayımları ve oluşan zihni modeli daha ayrıntılandırabiliriz. Buradaki amaç ayrıntı bilgisi vermekten çok, hangi konuların tartışıldığını hatırlatmaktır.

Bizim notlarımıza yansımayan, sizlerin tanık olduğu bir dizi varsayım daha tartışılmış olabilir. Bu varsayımların bugün ne ölçüde geçerli olduğunu anımsarsak daha sonra önerilecek “yeni zihni modeli” güncel ve geçerli varsayımlar üzerine inşa edilmesini sağlayabiliriz.

Gelecek hafta OSB’lerin zihni modelinin öteki varsayımlarını anımsatmayı sürdüreceğiz.

Kooperatifin Kurumlar Vergisi Muafiyeti ve internet üzerinden beyanname verme ve form Ba-Bs bildiriminde bulunup bulunmayacağı hk.

Kooperatifin Kurumlar Vergisi Muafiyeti ve internet üzerinden beyanname verme ve form Ba-Bs bildiriminde bulunup bulunmayacağı hk.  

 

İlgi özelge talep formunuzda; ………… Vergi Dairesi Müdürlüğünün ………………. vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, kooperatifinize ait 2 ayrı grupta ortak kaydınız bulunduğu, kooperatifinizin birinci grup ortakları için …………… mevkiinde, ikinci grup ortaklarınız için ise …………….. OSB’de arsa alındığı, ……………. mevkiinde alınmış olan arsa için 24 kayıtlı ortağınızın bulunduğu, bu arsanızla ilgili olarak herhangi bir işleminizin söz konusu olmadığı, …………….. mevkiinde bulunan arsa tapularınızdan söz konusu arsalara belirli hisseler ile sahip olunduğu ve bu arsalara ilişkin olarak henüz inşaata başlanılmadığı, yapı ruhsatının alınmadığı ve kat karşılığı sözleşmenin yapılmadığı,

………….. OSB’deki arsanıza ise 4 kişinin ortak olduğu ve bu arsanın 20.06.2014 tarihinde “Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Karşılığı İnşaat Sözleşmesine” istinaden müteahhit bir firmaya verildiği ve bu sözleşme karşılığında söz konusu arsanıza yapılacak iş merkezinden 4 adet işyerinin kooperatifiniz ortaklarına verileceği belirtilerek; kurumlar vergisi ve katma değer vergisi yönünden muafiyetinizin devam edip etmeyeceği, kurumlar vergisi muafiyetinizin devam etmesi ve katma değer vergisi mükellefiyetinizin açılması halinde, katma değer vergisi beyannameleri ile Ba-Bs bildirim formlarının kağıt ortamında verilip verilmeyeceği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.

 

A-Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Muafiyetler” başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13. maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf oldukları hükme bağlanmıştır.

 

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin; “4.13.1. Muafiyet şartları” başlıklı bölümünde kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken şartlara ayrıntılarıyla yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde belirtilen şartları taşımanız halinde kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.

 

 

B-Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

1/1 inci maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

 

17/4-k maddesinde ise; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimlerinin KDV den istisna olduğu

hükme bağlanmıştır.

 

Organize sanayi bölgeleri ve küçük küçük sanayi sitelerine tanınan istisna ile ilgili açıklamalara, 16.10.2014 tarih ve 29147 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in (4.23.) bölümünde yer verilmiştir.

 

Buna göre;

 

Kooperatiflerin kuruluş amacının ve faaliyetlerinin organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulmasına yönelik olması halinde, söz konusu istisna hükmünden yararlanılacak ve bu istisna yalnızca kooperatiflerin arsa ve işyeri teslimlerini kapsayacaktır.

 

Bunların dışında Kooperatifler tarafından yapılacak her türlü hizmetler, arsa ve işyeri dışındaki teslimlerin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimleri ile Kooperatiflere yapılacak teslim ve hizmetler genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi bulunmaktadır.

 

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, söz konusu toplu işyeri yapı kooperatifinizin bağımsız bir kooperatif olduğu, küçük sanayi sitesi kurulması amacıyla oluşturulan bir kooperatif konumunda bulunmaması nedeniyle küçük sanayi sitesinin kurulmasından, oluşturulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olmadığı anlaşılmıştır.

 

Söz konusu hüküm ve ilgili Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde; müteahhit firma tarafından Kooperatifinize yapılan işyeri teslimleri ile Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinizin üyelerine yapacağı işyeri teslimleri genel oranda (% 18) KDV ye tabi olacaktır.

 

   C-Vergi Usul Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257’nci maddelerinin Bakanlığımıza  verdiği  yetkiye  dayanılarak,  350 Sıra  No.lu  Vergi  Usul  Kanunu  Genel  Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş, 362, 381 ve 396 Sıra  No.lu  Vergi  Usul  Kanunu  Genel  Tebliğleriyle  de  bu  yükümlülüğe  ilişkin  düzenlemeler yapılmıştır.

 

396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiş olup, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirilecektir.

 

Söz konusu Genel Tebliğin 1.1.2. bölümünde kurumlar vergisinden muaf olan mükelleflerin, muafiyetten yararlandıkları hesap döneminden itibaren Ba-Bs bildirim formu vermeyecekleri ve 3.1.1. bölümünde bilanço esasına göre defter tutan ve 376 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre beyannamesini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükelleflerin, Ba ve Bs bildirim formlarını da elektronik ortamda vermek zorunda oldukları açıklanmıştır.

 

Aynı Kanunun  mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan düzenleme ile Maliye Bakanlığı vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye yetkili kılınmıştır.

 

Bu yetkiye istinaden yayımlanan 367 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile kurumlar vergisi mükelleflerine hiçbir hadle sınırlı olmaksızın Kurumlar Vergisi Beyannamesini, 376 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de Muhtasar Beyannamesini ve Katma Değer Vergisi Beyannamesini elektronik ortamda gönderme zorunluluğu getirilmiştir.

 

Yukarıda yer alan açıklamalara göre; kooperatifinizin kurumlar vergisinden muaf olması halinde; muafiyetten yararlanılan hesap döneminden itibaren Ba-Bs bildirim formu verme yükümlülüğü bulunmamakta olup, kooperatifinizin kurumlar vergisinden muaf olmaması halinde ise muafiyet şartlarının ihlal edildiği dönemden itibaren Ba-Bs bildirim formu verme yükümlülüğü bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, kurumlar vergisi mükellefiyeti olmayan mükelleflerin muhtasar ve Katma Değer Vergisi beyannamelerini elektronik ortamda gönderme zorunlulukları bulunmamaktadır. Dolayısıyla kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunmaması halinde Muhtasar ve Katma Değer Vergisi beyannamelerini elektronik ortamda gönderme mecburiyetinin olmadığı, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunması halinde ise; Muhtasar ve Katma Değer Vergisi beyannameleri ile Ba-Bs bildirim formlarını elektronik ortamda gönderme mecburiyetinin bulunduğu tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

“GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ VE ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ”

“GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ VE 

ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ”

 

ESER SÖZLEŞMESİ 

Eser sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (355-371.) maddelerinde,  6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ise 470-486. maddelerinde düzenlenmiş olup, “İş sahibinin ödeyeceği bir bedel karşılığında yüklenici tarafından bir şeyin imal edilmesi amacıyla düzenlenen sözleşmelerdir.”  Sözleşmenin tarafları iş sahibi ve yüklenicidir.  Bunlar  gerçek kişi veya özel ya da kamu tüzel kişisi olabilir.   Taraflardan biri adi ortaklık veya konsorsiyum şeklinde ise ortakların tümünün davada taraf olarak yer alması veya dava dışında kalan ortakların açılan davaya muvafakatlarının alınması  gerekir.

ESER SÖZLEŞMESİNİN NİTELİĞİ ve TARAFLARIN BORÇLARI 

Eser sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bedel karşılığı bir şeyin imali veya sonucun elde edilmesi söz konusudur. Örneğin, bina yapmak, fotoğaf çekimi, estetik amaçlı ameliyatlar, tamirat, harita veya proje yapımı, web tasarımı gibi.

Yüklenicinin edim borcu; iş sahibinin menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle edimi ifa ederek eseri teslim etme borcudur.

İş sahibinin ise bedel ödeme borcu vardır. Bedel bazan  para yerine iş sahibinin başka bir eser meydana getirmesi, bir taşınır veya taşınmaz mülkiyetinin  yükleniciye devri şeklinde de kararlaştırılabilir.

ESER SÖZLEŞMESİNİN BENZER DİĞER SÖZLEŞMELERLE FARKLARI 

Satış sözleşmesinde daha önceden imal edilmiş bulunan bir ürünün alıcıya devri söz konusu olduğu halde, eser sözleşmesinde sözleşmenin akdi sırasında mevcut olmayan  bir şeyin, yüklenici tarafından imal edilerek iş sahibine teslimi söz konusudur.

Vekalet sözleşmesinde vekil bir sonuç elde etme yönünde  çalışılmasını üstlendiği halde, eser sözleşmesinde yüklenici ise eserin mutlaka ortaya çıkarılmasını yüklenmektedir.

Hizmet sözleşmesinde işçiler işverenlere bağlı olarak onlara ait işyerlerinde,  işverenlere ait makine ve malzemelerle iş görür, bunun karşılığında işveren ücret öder.  Eser sözleşmelerinde ise yüklenici işinin uzmanı olduğundan iş sahibinin talimatı ile hareket etmez. Yüklenicinin  alacağı talimat sonucun, yani eserin nasıl olacağı yönündendir.

ESER SÖZLEŞMELERİNDE ŞEKİL VE İSPAT

Eser sözleşmeleri hiçbir şekle tabi değildir. Şekil geçerliliği etkilemeyip ispat yönünden önemlidir.  Senetle ispat kuralı gereği, yazılı sözleşme yoksa, karşı tarafın açık muvafakati varsa, tanık beyanlarıyla, yoksa yemin delili ile ispatlanabilir.

Eser sözleşmelerinin bir türü olan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde ise; TMK 706/1, EBK’nın 213. YBK 237, Noterlik Kanunu’nun 60/3 ile 89 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri gereği taşınmaz satış vaadi sözleşmesi resmî şekilde yapılması gerektiğinden, KKİS’nin noterde düzenleme şeklinde yapılması geçerlilik koşuludur.

Tek başına fatura gönderilmesi sözleşme ilişkisinin varlığını kanıtlamaya yetmez.  Ancak fatura işsahibinin defterine kayıtlı ise, bu durumda sözleşmenin varlığı tanıkla kanıtlanabilir.

Taraflarca eser sözleşmesinin varlığı kabul edilmiş ise, sözleşmenin kapsamı tanıkla ispatlanabilir.

Sözleşme kabul edilmesine rağmen sözleşme bedeli uyuşmazlık konusuysa, “işin yapıldığı yer ve tarihteki mahalli serbest piyasa rayiçleriyle” bedel tespit edilir.

Yine sözleşme kabul edilmesine rağmen işin veya eksiklerin üçüncü kişilere yaptırıldığı iddia ediliyorsa, bu durumda kural olarak sözleşme ilişkisinin tarafı olan yüklenicinin işi yaptığı kabul edileceğinden, iş sahibi işi başkasına yaptırdığı iddiasını ispatlamalıdır. Sadece üçüncü kişi tarafından düzenlenmiş fatura sunulması tek başına ispata yeterli olmayıp,  iş sahibinin ifadan önce yükleniciye göndereceği ihtarname, mahkemede yaptırdığı tespite ilişkin düzenlenen raporda belirlenen işin seviye ve durumu vb. ile işi yüklenicinin yapmadığının ispatı gerekir. Zira fatura ve ödeme belgeleri her zaman düzenlenmesi mümkün belgeler olduğundan tek başına ispata yeterli değildir.

YÜKLENİCİNİN ESERİ TESLİME İLİŞKİN  BORCU

Yüklenicinin en önemli borcu, eseri kararlaştırılan sürede ve eksiksiz, ayıpsız olarak iş sahibine teslim etmektir. İş sahibinden kaynaklı bir gecikme varsa, yükleniciye ek süre tanınmalıdır.  Yükleniciden kaynaklı gecikmelerde  ek süreye gerek yoktur. Taraflar sözleşmede cezalı bir süre kararlaştırmışsa, bu cezalı süre sonuna kadar ceza işletilir; sonrasında ise sözleşme feshedilebileceği gibi,  sözleşmeyi feshetmeksizin cezayı  taleple, teslimin beklenmesi de mümkündür.

ESER SÖZLEŞMESİNDE AYIPLI İFA

Ayıp, eserden beklenen veya sözleşmede belirlenen niteliklerin bulunmaması veya bulunmaması geren niteliklerin bulunmasıdır. Açık ayıp, eserin teslimi ile birlikte görülebilen ayıplardır. Gizli ayıp ise eser kullanıldıkça ortaya çıkar.

 Açık ayıplar teslimden sonra, imkân bulunur bulunmaz belirlenip makul sürede (EBK m. 359, YBK 474 ) yükleniciye ihbar edilmelidir. Gizli ayıplar ise kullanımla ortaya çıkacağından, ortaya çıkar çıkmaz  yükleniciye  bildirilmelidir (BK m. 362/3, YBK 477/3). Bildirimin yazılı olarak yapılması ispatı kolaylaştırır.  Ancak, ayıp ihbarının yapıldığını tanıkla ispatlamak da mümkündür.  Sözleşmede garanti süresi varsa bu süre içinde yapılan ihbar süresinde kabul edilir. Ayıp bildirimi süresinden sonra yapılmış ise ayıpla ilgili talepte bulunulamaz.

Ayıp bedeli  teslimin yapıldığı yer ve zamandaki mahalli serbest piyasa rayicine göre hesaplanarak, iş bedelinden düşülür. Gizli ayıpta ise ayıbın ortaya çıktığı tarihteki mahalli serbest piyasa rayicine göre hesaplanır.

Ayıp ihbarının süresinde yapılmasına rağmen iş sahibi bekleyerek fakat zamanaşımı içerisinde dava açmış ve bu sürede ayıbın giderilme masrafları artmış olursa  iş sahibi kendi kusuru ile zararın artmasına neden olduğundan  zamanaşımı süresi içinde dava ne zaman açılırsa açılsın ayıplı işler bedelinin, açık ayıpta teslim ve gizli ayıpta da ayıbın ortaya çıktığı tarihteki; mahalli serbest piyasa rayicine (BK m. 366, YBK 481 m.) göre hesaplanması kabul edilmektedir.

 İş Sahibinin, Eserin Ayıplı Teslimi Halinde Kullanabileceği Haklar

Bu haklar, EBK’nın 360, YBK 475. maddesinde gösterilmiştir:

a) Sözleşmeden dönme hakkı : Eserin iş sahibinin  kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da  sözleşmeye aykırı olması halinde iş sahibi sözleşmeden dönebilir ve taraflar verdiklerini geri alırlar.

b) Ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme hakkı : Ayıp eserin reddini gerektirecek derecede değilse iş sahibi eseri kabul edip, iş bedelinden ayıp oranında  indirim isteyebilir.

c) Onarım yapılmasını isteme hakkı :  İş sahibi, ayıplı yapılan eserin, aşırı gideri gerektirmiyorsa, ücretsiz olarak eserin onarılmasını isteyebilir.

ç) Tazminat isteme hakkı : Ayıbın onarılmasına veya ayıp bedelinin indirilmesine rağmen, iş sahibinin, ayıba bağlı olarak ortaya çıkan zararıdır.

İŞ SAHİBİNİN BEDEL ÖDEME BORCU

Eser sözleşmelerinde bedel, götürü olarak veya birim fiyat esasına göre kararlaştırılabilir.

Götürü bedel kararlaştırılması halinde, işin masrafı daha az veya daha çok olsa da yüklenici eseri bu bedelle yapmak zorundadır.  Aksi kararlaştırılmamışsa KDV götürü bedele dahildir.

Kural olarak bedel işin teslimi anında ödenir. Ancak taraflar sözleşmeyle ödeme şekil ve zamanlarını serbestçe  kararlaştırabilirler.

Eser sözleşmesi iki tarafa borç yüklediğinden kendi edimini ifa etmeyen tarafın karşı edimin ifasını istemesi halinde ödemezlik defi ileri sürülebilir. (EBK m. 81, YBK 97).

Sözleşmede bedel kararlaştırılmamış ise, bu durumda  iş bedeli “işin yapıldığı yer ve zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre” konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla  saptanır.

Sözleşme Dışı Yapılan İşlerin Bedeli

Sözleşme kapsamında kalan işlere sözleşmede belirlenen fiyat ve bedel,  sözleşme dışında yapılan işlere ise işin iş sahibi açısından faydalı ve zaruri olması halinde  Borçlar Kanunu’nun vekâletsiz işgörme hükümlerine göre (BK m. 410 vd, YBK 526 vd)  işin yapıldığı tarihteki mahallî serbest piyasa râyicine göre belirlenen bedel ödenir.

Eksik Yapılan İşlerde Bedel

Götürü bedelli işlerde eksik ve ayıplı işlerin bedeli eserin eksik-ayıplı olarak teslim edildiği tarihteki ve yerdeki serbest piyasa rayici esas alınarak belirlenir. Eseri eksik bırakan yüklenicinin isteyebileceği hakediş bedeli ise, eksik kalan işlerin tüm işe olan fizikî oranı bulunarak, bu oranın götürü bedele uygulanmasıyla belirlenir.

ESER SÖZLEŞMESİNDE BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ  

Borçlunun temerrüde düşmesi  ve  EBK’nın 106/2, YBK 125/1-2  maddesi gereği seçim hakkını kullanabilmesi için borçluya EBK 106/1, YBK 123. maddede belirtilen sürenin ihtarla verilmesi gerekir.  Bu durumda borçlu temerrüde düşürülmüş olur. Sözleşmede kesin bir teslim tarihi varsa bu tarihte temerrüt  oluşur. Süre sonunda ihtarda belirtilen husus yerine getirilmediği takdirde EBK’ nın 106/2, YBK 125/1-2 maddesindeki seçimlik haklar kullanılır.

Borçlunun içinde bulunduğu durum veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması, temerrüt sonucunda borcun yerine getirilmesinin alacaklı için yararsız hale gelmesi, borcun belirli bir zamanda yerine getirilmemesi  nedeniyle ifanın kabul edilemeyeceği hallerde  ayrıca bir süre vermeden, EBK’nın 106/2, YBK 125/2’deki seçimlik haklar  kullanılabilir.

BORÇLU TEMERRÜDÜ SONUCU KULLANILABİLECEK HAKLAR

Borçlu temerrüdü gerçekleştikten sonra, alacaklı EBK m.l06/2, YBK 125/2’deki   a- Borcun aynen ifasını ve gecikme  tazminatı istemek,   b- Borcun aynen ifası ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini bildirip, borcun ifa edilmemesinden doğan müspet zararını istemek,  c-Borcun aynen ifası ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini bildirip,  sözleşmeden dönerek menfi zararını istemek şeklinde belirtilebilecek haklarını kullanabilir.

a- Borcun İfasını ve Gecikme Zararını İsteme Hakkı :Alacaklı gecikmiş ifanın tamamlanmasını bekleyip, gecikme tazminatını  ve sözleşmede ayrıca kararlaştırılmış ise gecikme cezasını, yani ifaya ekli cezayı (teslim anında itirazi kayıt koymak şartıyla)  isteyebilir.

İfayı beklemek, aynen ifa  şeklinde olabileceği gibi nâma ifa şeklinde de olur.   Nama ifa ise ya mahkemeden  ifaya izin davası ile karar alınması veya doğrudan doğruya eksik işler bedeli için dava açılması şeklinde olur.

b- Borcun aynen İfası ve Gecikme Tazminatı talebinden vazgeçildiği bildirilerek  Borcun İfa Edilmemesinden Doğan Müspet Zararın  İstenmesi  :  Bu tür zararlar müspet zarardır. Yani sözleşmenin gereği tam olarak yerine getirilmiş olsaydı, kişinin malvarlığının ulaşacağı değer ile  hali hazırdaki değeri arasındaki fark müspet zarar olarak adlandırılır.  Eserin meydana getirilmemesinin karşılığıdır.

c- Sözleşmeden Dönme (Fesih) : Borçlunun temerrüde düşmesi halinde,  alacaklı aynen ifa ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini bildirerek, sözleşmeden dönebilir. (EBK 106/2-son cümle, YBK 125/2-son cümle).  Fesih geriye etkili sonuç doğurur. Taraflar birbirine verdiklerini geri isteyebilir.

CEZAİ ŞART 

Cezai şart EBK’nın 158-161, YBK 179-182.maddelerinde düzenlenmiştir. Bir tarafın sözleşmeyi ihlali halinde karşı tarafa ceza ödemeyi taahhüt etmesidir.

EBK’nın 158, YBK 179. maddesinde  seçimlik ceza, ifaya ekli ceza ve dönme cezası olarak cezai şart düzenlenmiştir.

a- Seçimlik ceza  : EBK’nın 158, YBK 179.md de düzenlenmiştir. Bu durumda borcun ifası ya da ceza ödenmesi istenebilir. Borcun ifasıyla birlikte ceza istenemez. Aksi sözleşmede belirtilmemişse sözleşmenin feshedilmemiş olması gerekir. İtirazi kayıt gerekmez.

b- Gecikme cezası (İfaya ekli ceza) : İfaya ekli ceza EBK’nın 158/2, YBK 179/2 maddesinde düzenlenmiştir. Borcun taraflarca belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi durumunda uygulanır. Belli zaman dilimi için belli miktar şeklinde kararlaştırılır.  Hem edimin ifası hem de ceza birlikte istenebilir. İstenebilmesi için en geç teslim anında cezayı isteyeceğine dair itirazı kayıt konulması şarttır. Sözleşme feshedilmemiş olmalıdır.  Gecikme zararı da istenecekse aksi  belirtilmemişse, ifaya ekli cezanın tümü ve gecikme zararının, ancak ceza miktarını aşan miktarı birlikte istenebilir.

EBK m. 161/son, YBK 182 maddesine göre hakim aşırı gördüğü cezayı re’sen indirebilir.    Ancak borçlu olan kişi tacir ise, TTK’nın 22.maddesi gereği indirim yapılamaz.

c- Dönme cezası : Dönme cezası EBK’nın l58/3, YBK 179/3. maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmeyle kararlaştırılan ceza ödenerek sözleşmeden tek taraflı olarak dönülür.  Dönme haksız olmalıdır. Dönen taraf isteyemez. Herkes aldığını geri verir. Verilmezse sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak istenebilir. Menfi zararlar istenemez. Dönme cezasından indirim yapılamaz.  Teslim söz konusu olmadığından itirazi kayıt gerekmez.

 ESER SÖZLEŞMELERİNDE İSTENEBİLECEK ZARAR ÇEŞİTLERİ

a- Menfî zarar  : Sözleşmenin  yerine getirileceğine güvenilerek  yapılan, sözleşme yapılmasaydı, yapılmayacak olan masraflardır. Sözleşme nedeniyle alacaklının harcadığı paradır.  Örneğin:  noter, posta, proje çizim vs masrafları, ruhsat vs harçları gibi.  Dönen alacaklı haklı, borçlu ise kusurlu olmalıdır.

b- Müspet zarar :  Müspet zarar sözleşmenin tam ve gereği gibi ifası halinde alacaklının malvarlığının ulaşacağı durum ile mevcut mal varlığı arasındaki farktan oluşur. Karşı tarafın sözleşmeden kusurlu olarak dönmesi halinde istenebilir.  

Yüklenici kusurlu olarak dönerse, iş sahibi, yükleniciye ödeyeceği iş bedeli ile sonradan işi verdiği yükleniciye ödediği bedel arasındaki farkı müspet zarar olarak isteyebilir.

İşsahibi kusurlu olarak dönerse, BK’nın 356/1, YBK 471. maddesi yollamasıyla EBK 325, YBK 408. maddesine göre kesinti yöntemi uygulanarak iş bedelinden yüklenicinin sağlayacağı kâr hesaplandıktan sonra işin yaptırılmaması nedeniyle yüklenicinin sağladığı tasarruf ile  dönme sonrası başka bir iş bularak çalışmışsa elde ettiği veya iş bulmaktan kasten kaçınmışsa elde edebileceği kâr düşülmek suretiyle yüklenicinin kâr kaybı hesaplanarak hükmedilir.

c- Bâligan mâbelag tazminat : Bu tazminat, temerrüde bağlı olmayıp, iş sahibine hiçbir sebep göstermeden  sözleşmeyi feshetme  hakkı verir. İşin tamamlanan kısmının ve kârının yükleniciye ödenmesi gerekir.

d- Mânevi tazminat : sözleşmenin ihlaliyle birlikte şahsi hakkın da ihlali gerekir.

ESER SÖZLEŞMELERİNDE FESİH : Bedel karşılığı eser sözleşmeleri tek taraflı irade beyanı ile feshedilebilir. KKİS’leri ise taraf iradelerinin birleşmesi, ya da mahkeme kararı ile feshedilebilir.

ESER SÖZLEŞMELERİNDE ZAMANAŞIMI 

1- 818 sayılı Borçlar Kanununda Zamanaşımı 

EBK’nın 126/4. maddesine göre eser sözleşmesinden doğan bütün davalar 5 yıllık zamanaşımına tabidir.  Yüklenicinin kasıt ve ağır kusurunun bulunması halinde zamanaşımı süresi EBK 125.maddesi gereğince genel zamanaşımı süresi olan 10 yıldır.

2- 6098 sayılı Borçlar Kanununda Zamanaşımı 

6098 sayılı YBK  da eser sözleşmeleri yönünden zamanaşımı 146,147 ve 478.maddelerinde düzenlenmiştir.

YBK  146.maddesine göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak 10 yıllık zamanaşımına tabidir.

YBK  147.maddesine göre ise yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımına tabidir.

EBK 126/4 maddesinin yürürlüğe girmesi ile zımnen yürürlükten kaldırılan 363.maddesi karşılığında 6098 sayılı YBK  nın 478. maddesinde “yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde 2 yılın; taşınmaz yapılarda ise 5 yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ

(KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ)

 

SÖZLEŞMENİN KAPSAMI, ŞEKİL, ŞEKLE AYKIRILIK

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi (KKİS) bir tür inşaat sözleşmesi olup, EBK’nın 355 ve devamı, YBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. KKİS’de yüklenici  yapacağı inşattan bir kısım bağımsız bölümü arsa sahibine vermeyi, arsa sahibi ise arsanın bir miktar hissesinin tapusunu yükleniciye devretmeyi yüklenir.

KKİS’lerde  arsa sahibinin yükleniciye arsa payını devir borcu bulunması nedeniyle  EBK 22/2, YBK  29 ve EBK 213, YBK 237 ile TMK 706/1, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu 60.  maddeleri gereğince noterden düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Bu geçerlik koşuludur.  Ancak bunun iki istisnası vardır:

1- Noterde düzenleme şeklinde yapılmamış, geçersiz (örneğin adi yazılı) bir KKİS’ne göre yapılan inşaatın bitmiş, veya artık reddedilemeyecek oranda tamamlanmış olması halinde, sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi TMK’nın 2. maddesindeki objektif iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturur.  Yargıtay uygulamalarında bu oran asgari %95 oranında inşaatın tamamlanmış olması şeklinde kabul edilmektedir.  Ayrıca  Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 25.1.1984 T. 1983/2- 1984/1 sayılı kararı da bu konuda aydınlatıcıdır.

2- Şekle uyulmadan yapılan sözleşmeye dayanılarak arsa payının kısmen de olsa yükleniciye devredilmesi durumunda da sözleşmenin geçersizliğinin iddia edilmesi objektif iyiniyet kurallarına aykırıdır.

KKİS’leri  arsa payı satış vaadi içerdiğinden resmi şekilde düzenleneceğine ilişkin kural kamu düzeniyle ilgili olduğundan, taraflar ileri sürmese de hakimin bu kuralı re’sen gözetmesi gerekir.

Eğer sözleşme geçersiz ve yüklenici de bir kısım işleri yapmış ise, arsa sahibinin arsası üzerine yapılan bu işin bedelinin EBK 61., YBK  77 maddelerine göre sebepsiz zenginleşme kurallarına göre nakden ödenmesi gerekir.

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ

EBK 12, YBK 13. maddesi gereğince kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerin tadili yazılı şekilde yapılmalıdır. Bu nedenle, KKİS’lerinin değişikliklerinin de noterde düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Ancak, KKİS’de kararlaştırılan paylaşım koşullarının tapuda resmi memur önünde kat irtifakı kurulurken değiştirilmesi halinde de  sözleşmenin resmi şekilde tadil edildiğinin kabulü gerekir.

Sözleşmenin ana unsurları ile ilgili olmayan yan konularda (ifa yeri, zamanı vs) yapılacak değişikliklerin  resmi şekilde yapılması zorunlu değildir.  Bunun yanında tadil sözleşmesi ifa edilmiş ise artık TMK 2. maddesi gereğince geçersizliği ileri sürülemez.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

KKİS’den kaynaklanan uyuşmazlıklar HMK’nın 2. maddesi gereğince asliye hukuk mahkemelerinde görülür. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar asliye ticaret mahkemesinde görülür.  Ancak Yükleniciden bağımsız bölüm alan üçüncü kişilerin açacağı tapu iptali ve tescil ile alacak davaları satış sözleşmesine dayalı olduğundan tüketici mahkemelerinde görülür.

KKİS’ne ilişkin uyuşmazlık tapuda pay geçirimi ile ilgiliyse HMK 12/1 maddesine göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Tapuda pay geçirimi söz konusu değilse genel yetki kuralı gereği davalının ikametgahı, akdin icra edileceği yer veya sözleşme ile kararlaştırılan yer mahkemesinde dava açılabilir.   HMK 17.maddesi gereğince sözleşme ile kararlaştırılan mahkeme (yetki sözleşmesi)  davanın taraflarının tacir olması halinde tarafları bağlayıcıdır.

HUSUMET EHLİYETİ

KKİS’leri aynı zamanda tapuda pay devrini de içerdiğinden  TMK’nın 692.maddesi hükmüne göre, paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması oy birliği ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça bütün paydaşların kabulüne bağlıdır. Bu ilke gereği tüm paydaşların sözleşmede yer alması gerekir ise de, sözleşmede imzaları olmamakla beraber, dava dışındaki maliklerin yükleniciye tapu devri yapmaları veya yapılan sözleşmeye muvafakat ettiklerini beyan etmeleri halinde de sözleşme tüm malikler yönünden  bağlayıcıdır.

KKİS’lerinden kaynaklanan alacak ve tazminat davaları her bir malik tarafından ayrı ayrı payları oranında açılabilir. Ancak sözleşmenin feshi davası ise tüm malikler tarafından açılması veya diğer maliklerin muvafakat etmesi gerekir.   Yükleniciden bağımsız bölüm satın alın üçüncü kişinin yükleniciye açacağı davalar ise satış akdinden kaynaklanmaktadır.

ZAMANAŞIMI

KKİS’de sözleşme ayakta olduğu ve ifayla tamamlanmadığı sürece zamanaşımı süresi işlemez. Yargıtay  23. Hukuk Dairesi’nin kararlarında gecikme tazminatının dava tarihinden itibaren geriye doğru 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu kabul edilmektedir.  Ancak teslim alınan bağımsız bölümler yönünden teslimin ispatlanması şartıyla açık ayıp, gizli ayıp ve eksik işler için kanunda öngörülen ihbar ve zamanaşımı süreleri burada da uygulanacaktır.

Sözleşme gereği teslim iskan ruhsatına bağlanmış ise, iskan ruhsatı alınmadıkça inşaat fiziken tam olarak bitirilmiş olsa bile, arsa sahibi teslim almaya zorlanamaz. Burada da edim ifa edilmemiş olacağından zamanaşımı süresinin hesabında iskan ruhsatının alınma tarihi dikkate alınmalıdır.

Yüklenici tarafından iş bedelinin talep edildiği davalarda da zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak fesih kararının kesinleştiği veya taraf iradelerinin fesihte birleştiği tarihin esas alınması gerekir.

İMAR MEVZUATI VE YASAL HUSUSLAR 

3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, 26. maddede gösterilen istisnalar dışında yapılar için inşaat ruhsatı (yapı ruhsatı) alınması zorunlu olup, ruhsat alınmadan ya da ruhsat alınsa bile alınan ruhsata uygun olmadan yapılan inşaatlar “Kaçak İnşaat” olarak tanımlanır. 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, ruhsatına aykırı yapılan inşaatlar durdurulur ve aykırılık giderilinceye kadar inşaatın yürütülmesine izin verilemez. Yapılan inşaat imar mevzuatına aykırı ve bunu düzeltme imkanı da yoksa yapının yıktırılması gerekir. Bu kurallar kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen göz önüne alınması gerekir.  İnşaatın bitiminde   inşaatın proje ve ruhsatına uygun olarak yapılmış olması halinde belediyesince yapılan kontrolden sonra yapı kullanma izin belgesi (iskan ruhsatı) düzenlenir.

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE İFA KONUSU

Arsa sahibi üzerinde bina yapılacak olan arsayı yükleniciye ayıpsız ve eksiksiz olarak teslim etmek zorundadır. Aksi takdirde yüklenicinin işe başlamasını isteyemez.  Arsa üzerinde inşaat yapılmasına elverişli olmalıdır. Sözleşmede taşınmaz üzerindeki engellerin kaldırılması, örneğin eski binanın yıkımı, kiracının tahliyesi hususlarının yükleniciye ait olacağı yönünde, aksine düzenleme de yapılabilir.

Yine İmar Kanunu’nun 21. maddesine göre proje yapımı ve ilgili belediyeden yapı ruhsatı alınması zorunlu olup, kural olarak bu yükümlülük arsa sahibine aittir.  Ancak bu yükümlülükler sözleşme ile yükleniciye bırakılabilir.  Bu halde, iş sahibi adına  takibi gereken  işler için yükleniciyi yetkili kılan bir vekaletname verilmesi gerekir.  Bu durumda proje ve ruhsat alınmaması veya gecikilmesinde sorumluluk yükleniciye ait olacaktır.

İNŞAATA BAŞLAMA VE İNŞAAT SÜRESİ

Sözleşmede işe başlanacağı tarih belirtilmişse o tarihte işe başlanıp inşaatın belirlenen sürede bitirilmesi gerekir.  Bazan sözleşmede işe başlama tarihi belirtilmeyip, işin ne kadar zamanda bitirileceği belirtilmekte, bazan da inşaat ruhsatı alındıktan 24 ay içinde bitirilir, şeklinde kararlaştırılmaktadır.  Bu durumda  mahkemece işe başlanması için geçecek makul süre belirlenerek  sözleşmedeki teslim süresi tespit edilmelidir. Örneğin sözleşmede ruhsat + 24 aylık bir süre öngörülmüş, ancak ruhsatın alınması için gereken süre belirtilmemiş ise mahkemece ruhsatın alınabileceği makul süre belirlenerek inşaat süresinin tespiti gerekir.

Arsa sahibinden kaynaklanan gecikme sebepleri ile, taraflardan kaynaklanmayıp, mücbir sebep, sel, deprem veya idari makamlarca yasal zorunluklarla geçirilmesi gereken süreler ile sözleşme dışında yapılan fazladan işler bulunması durumunda oluşacak gecikmeye ilişkin sürelerin sözleşme süresine eklenmesi gerekir.   

YÜKLENİCİNİN BORÇLARI  

Yüklenici inşaatı imar mevzuatı, onaylı projesi, ruhsatı ve fen ve sanat kurallarına ve sözleşmede belirtilen niteliklerine uygun olarak yapmak zorundadır.

Yine iş sahibi tarafından kendisine verilmesi halinde plan, proje ve malzemelerin inşaatta kullanılmaya uygun, ayıpsız olup olmadığını incelemek, oluşabilecek olumsuzluklardan işsahibini haberdar etme, başka bir deyimle ihbar yükümlülüğü vardır.  Bu yükümlülük EBK 357 ve YBK  472. maddesinde düzenlenen  yüklenicinin özen borcu kapsamındadır.    Yüklenicinin ihbarına rağmen arsa sahibi tarafından ayıplı malzeme, proje vs kullanılmasının istenmesi halinde, sorumluluk arsa sahibine aittir.

YÜKLENİCİNİN TEMERRÜDÜ

Gecikme Tazminatı (Kira alacağı) ve İfaya ekli ceza

Taraflar arasındaki sözleşmede ön görülen teslim süresinde veya mahkemece yukarıda açıklanan hususlar sonucu belirlenecek teslimi gereken tarihten sonrası için sözleşmede açıkça düzenlenmemiş olsa bile, arsa sahibi aynen ifayı bekleyerek, kendisine düşecek bağımsız bölümlerin rayiç kira bedellerini yükleniciden talep edebilir.

Taraflar sözleşmede ayrıca cezai şart da öngörmüşler ise sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı takdirde gecikilen süre için  cezai şartın tamamı ile bu cezai şartı aşan kira alacağı talep edilebilir.  Taraflar sözleşmede her ikisinin de ayrı ayrı ödeneceği konusunda düzenleme yapabilirler.

Cezai şartın talep edilebilmesi, teslim anında itirazi kayıt konulmasına bağlı olmakla beraber, gecikme tazminatı (kira alacağı) için böyle bir itirazi kayda gerek yoktur.

Arsa sahibi tarafından, bağımsız bölümlerin fiilen teslim alınıp kullanılmaya başlandığı, ya da bağımsız bölümler 3.kişilere satılmış ise satıldığı tarihe kadar kira tazminatı talep edilebilir.

Sözleşmede teslim açıkça “iskan ruhsatı alınması” şartına bağlanmış veya inşaatın yapımı “anahtar teslimi” şeklinde kararlaştırılmış ise, inşaat fiilen tamamlanmış olsa bile hukuki ve yasal olarak işin bitirilmesi söz konusu olmadığından arsa sahipleri bağımsız bölümlerini teslim almaya zorlanamayacağı için iskan ruhsatı alınana kadar gecikme tazminatı (kira alacağı) talep etme hakları vardır.

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE EKSİK VE AYIPLI İFA  

Eksik işler : Arsa sahibi,  payına düşen bağımsız bölümlerdeki eksik işlerin rayiç bedelleri ile, ortak kullanım yerlerindeki eksikliklerin taşınmazdaki kendi payı oranında bedelini talep edebilir.

Arsa sahibi kendisine düşen bağımsız bölümü üçüncü kişiye satmış olsa bile, sözleşmenin tarafı olması ve eksik haliyle bağımsız bölümü satmış olması nedeniyle eksik iş bedelini talep edebilir.

 Ayıplı işler :  Sözleşmeye, fen ve sanat kurallarına uygun yapılmayan inşaat ayıplıdır. Ayıplı inşaat yapılması halinde yüklenicinin sorumluluğu EBK 360, YBK  475. maddeye göre belirlenir.  Ayıba karşı tekeffül borcu, yüklenicinin inşaatı tamamen bitirerek teslim etmesiyle  doğar.

Ayıplar açık ve gizli ayıp şeklinde olabilir. Yapılan inşaattaki açık ve gizli ayıplar konusunda yukarıda anlatılan hususlar KKİS’de de geçerlidir.  KKİS’leri İmar Kanunu ve mevzuatına tabi olup, yasallığı kamu düzenine ilişkin olmakla, mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Bina fiziki olarak tamamlanmış bile olsa kaçak yapı niteliğindeyse ekonomik değer ifade etmeyeceğinden, bu tür binalarda eksik ve ayıplı işler bedeli de talep edilemez. Arsa sahibinin de yapılan işi teslim alma ve tapuyu devretme yükümlülüğünden söz edilemez. Ancak sözleşmenin feshi ve kal istenebilir.

İNŞAATIN TESLİMİ  

Yüklenicinin inşaatı KKİS’ne ve fen kurallarına uygun olarak tamamlayıp, eksiksiz ve ayıpsız olarak kararlaştırılan tarihte arsa sahibine teslim etmesi gerekir. EBK 362, YBK  477. maddesine göre teslim, yükleniciyi  borcundan kurtarır. Anahtar teslimi deyimi, iskan ruhsatının da alınarak teslim anlamına gelir.  Tamamlansa bile bina teslim edilmemişse  yüklenicinin sorumluluğu da devam eder. İnşaattaki kullanıma engel olmayacak derecedeki eksikler, işin esası ile ilgili olmayan küçük ayıpların bulunması halinde arsa sahibi kendisine düşen bağımsız bölümleri teslim almaktan kaçınamaz. Arsa sahibi tarafından açılacak davada eksik ve ayıplı işler bedeline hükmedilmesi halinde yüklenici artık edimini ifa etmiş sayılır.

Teslim maddi bir vakıa olup hukuki işlem niteliği taşımadığından, tanık dahil her türlü delille ispatı mümkündür.

YÜKLENİCİNİN GEÇ TESLİMİ

İnşaatın teslim edileceği tarih kesin  olarak belirlenmişse  belirlenen bu tarihte (EBK 107/3, YBK  124), teslimin yapılması gerekir. Teslim için  belli bir süre tespit edilmiş olmasına rağmen sürenin başlangıcı belli bir tarih olarak belirlenmemiş ise,   bu süre  kesin tarihi ifade etmez.  Bu durumda ancak EBK 101/1, YBK  117/2. maddesi gereği gönderilecek ihtarla temerrüt oluşur.  Böylece tamamlanmış inşaatın teslimi ile birlikte sözleşmesinde varsa iş sahibi ifaya ekli ceza ve diğer tazminat haklarını talep edilebilir. Ancak inşaat tamamlanmış ise sözleşmenin feshi talebi iyiniyet kurallarına aykırı olur.

Asıl olarak inşaat ruhsatı alma yükümlülüğü arsa sahibinde ise de, taraflar yapmış oldukları sözleşmede taşınmaz üzerinde arsa sahibine ait olan eski yapının yıkımı, inşaat ruhsatı alımı yükümlülüğünü yükleniciye yükleyebilirler.  Sözleşmede açık düzenleme olmamakla beraber arsa sahiplerince sözleşme ile birlikte verilen vekaletnamede ruhsat alımı için gerekli işlerin yapılması ve ruhsat alma yetkisini yükleniciye vermiş iseler ve yüklenici tarafından bu vekalete dayalı belediyeye müracaat halinde de artık inşaat ruhsatı alma yükümlülüğünün yüklenicide olduğunun kabulü gerekir.

YÜKLENİCİNİN TESLİMDE GECİKMESİ HALİNDE ARSA SAHİBİNİN HAKLARI

Yüklenicinin sözleşme süresi sonunda kusuru ile inşaatı tamamlayamaması ve teslim borcunu yerine getirememesi halinde arsa sahibinin zamanaşımı süresi içinde  seçimlik yasal haklarından birini kullanması gerekir.

KKİS’ne konu inşaatın sözleşme süresi sonunda tamamlanamaması ve teslim edilmemesi halinde:

1- İş sahibi, yükleniciyi temerrüde düşürmeden geciken inşaatın tamamlanmasını ve teslimini bekleyebilir, bu durumda süre sonunda muaccel olan  teslim borcunun yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmede kararlaştırılmışsa ifâya ekli ceza ile şartları varsa   gecikmeden doğan ve cezayı aşan zararını isteyebilir.

2- veya arsa sahibi  EBK 106/2, YBK  125/1-2. maddesinde belirtilen yasal haklarından birini seçebilir.  Bu haklar :

a- Aynen ifâ talebi,

b-Aynen ifadan vazgeçerek zarar ve ziyan talebi

c- Akdin feshi talebi şeklinde düzenlenmiştir.

a-Sözleşmenin aynen ifasının istenmesi : Bu kapsamda arsa sahibi işin kendisi tarafından tamamlattırılması için izin verilmesi veya eksik işler bedelinin istenmesi  şeklinde talepte bulunabilir.  ( EBK 97/1, YBK  113)

KKİS’de yüklenicinin temerrüde düşmesi ve arsa sahibinin aynen ifayı seçmesi halinde; arsa sahibinin, nama ifa ile işi tamamlarken yüklenicinin payına düşen bağımsız bölümleri tamamlamak zorunluluğu bulunmayıp, yalnızca inşaattan kendisine düşecek bağımsız bölümlerle, ortak yerleri yüklenici namına tamamlanmak üzere EBK 97/1, YBK  113. maddesi gereği izin isteyebilir.  Sözleşmede paylaşım hükmü yok ve arsa sahibine hangi bağımsız bölümün düşeceği belli değilse, inşaatın tümü için nama ifa istenmelidir.  Kararın kesinleşmesinden sonra işin gecikmesinde  kusuru bulunan arsa sahibi, fiyatların yükselmesi halinde zararın artmasından  EBK 98/2, 44; YBK  108, 52. maddeleri gereğince sorumlu olur.

Bağımsız bölümlerin eksik bırakılarak teslimi halinde artık arsa sahibi kendisine ait bağımsız bölümlerdeki eksikleri  ve ortak yerlerdeki eksiklerden payına düşenlerin bedelini isteyebilir.

Nama ifaya karar verilmesi halinde iznin hangi imalatlar için verildiğinin, bu imalatların nevi ile avans niteliğinde  tamamlanma giderlerinin hüküm fıkrasında veya karar eki bilirkişi raporunda açıkça gösterilmesi gerekir. Nama ifaya izin verilen işlerin tamamlanma bedelinin avans olarak, nama ifa kapsamı dışında kalan imalatlara ait nefaset farklarının ise normal bir alacak olarak hüküm altına alınması gerekir. Nama ifaya izin verilen işlerin giderinin karşılanabilmesi için taşınmaz satışının talep edilmesi halinde yapılacak masrafların tutarı ile satışı talep edilen taşınmazın değeri arasındaki farkın da gözetilmesi, talebin buna göre değerlendirilmesi gerekir. Masrafların mahkeme veznesine depo edilmesi veya bedeller arasında önemli oranda fark bulunması halinde taşınmaz satışına izin verilmesine dair talebin reddi gerekir.

Gecikme süresi : Gecikme süresi belirlenirken, inşaat haklı nedenlerle gecikmişse, veya gecikme yüklenicinin iradesi dışında meydana gelmişse yükleniciye ek süre verilerek bu süre inşaat süresine eklenmelidir.  Yine  fazla iş yapılmış ise bu süre de teslim süresine eklenir.  Teslim süresinin sonunda bir cezalı süre kararlaştırılmış ise bu sürenin eklenmesi ile teslim tarihi bulunur.  Bu durumda belirtilen süreler teslim süresine eklendikten sonra varsa gecikilen süre hesaplanır.   Nama ifaya izin davasında geçen süre ile eksik işin tamamlanması için geçen süreler ise gecikilen süreler olarak hesaplanır.

Gecikme tazminatı talebi : Kira tazminatı inşaatın geciktiği süre için istenir. Sözleşmede açıkça kararlaştırılmasa bile kira tazminatı istenebilir. Ayrıca sözleşmede gecikme cezası (ifaya ekli ceza) da kararlaştırılmış olabilir. Sözleşmede ifaya ekli ceza ile kira tazminatının  ayrı ayrı veya birlikte talep edilebileceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmayan hallerde, EBK 159, YBK  180. maddesine göre kira tazminatı  cezayı aştığı oranda istenebilir.

b- Aynen ifa + gecikme tazminatından vazgeçip müspet zararın istenmesi  : Yüklenicinin temerrüdü halinde EBK  106/2, YBK  125/1-2 maddesi gereği arsa sahibi “aynen ifâ  ve gecikme tazminatı” talebinden  vazgeçerek, işin yapılmamasından dolayı uğranan müsbet zararını” isteyebilir. Ancak bunun için akdin feshedilmemiş olması gerekir.  Bu talep sözleşmedeki edim borcu yerine geçer.  KKİS’leri ile ilgili olarak,  uygulamada pek rastlanmamaktadır.  Ancak müspet zarar talebi halinde, arsa sahibine verilecek bağımsız bölümlerin yerine, aynen ifadan vazgeçme iradesinin kullanıldığı tarihte, bağımsız bölümlerin bitmiş halindeki değerinin ödenmesi, arsa payının ise yükleniciye geçirilmesi gerekir.

c- Akdin feshi : Yüklenicinin süresinde inşaatı tamamlayamayıp temerrüde düşmesi halinde arsa sahibinin akdin feshine karar verilmesini mahkemeden isteme hakkı vardır.  İnşaatın tamamlanma oranı ve olayın niteliği ve özelliğinin haklı göstermesi durumlarında fesih ileriye veya geriye etkili sonuç doğurabilir.  KKİS’nde sözleşmenin feshi ya taraf iradelerinin birleşmesi ya da mahkeme kararı ile mümkün olup, tek taraflı fesih beyanı sözleşmenin feshi sonucunu doğurmaz. Arsa sahibi fesih halinde ancak  menfi zararlarını ve sözleşmede kararlaştırılmış ise seçimlik cezayı (EBK 158/1, YBK  179/1)  isteyebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa müspet zararlarını (örneğin inşaatın gecikmesi nedeniyle kira kaybı, gecikme tazminatı, eksik ve ayıplı iş bedeli) isteyemez.

 Arsa sahibinin açıkça fesih istemese bile tapu iptali ve tescil talebi de fesih talebi anlamına gelir.  Yine aynı dava veya açılan başka bir dava ile yüklenici tarafından  iş bedelinin istenmesi halinde taraf iradelerinin fesihte birleşmiş olduğu kabul edilir.

Sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf   EBK 108, YBK  125/3 ve EBK 158/1, YBK  179. maddeleri gereği : doğan menfî zararlarını, açıkça isteneceği kararlaştırılmışsa seçimlik cezayı  (EBK. 158/1, YBK  179), ayrıca kararlaştırılmışsa tazminat talep edebilir.

Sözleşmede fesih halinde yüklenici tarafından yapılan inşaatın iş sahibine bedelsiz olarak devredileceğine ilişkin düzenlemeler yüklenicinin ekonomik mahfına sebebiyet verecek nitelikte olması nedeniyle Yargıtay 15. Hukuk Dairesince geçersiz kabul edilmektedir.

Temerrüt nedeniyle sözleşmenin feshi dışında   süresinde işe başlanmaması nedeniyle (EBK 358/1, YBK  473), yapılan inşaatların ruhsatsız ve ruhsata bağlanmasının mümkün olmaması yani ayıpları (EBK 360/1, YBK  475),  taraflardan kaynaklanmayan sebepler, örneğin belediyece imar planı değişikliği nedeniyle istenilen şekil ve miktarda inşaat yapılamaması  (EBK 365/2, YBK  480/2),  ifa imkansızlığı (EBK 20, YBK  27)  gibi nedenlerle de sözleşmenin feshi söz konusu olabilecektir.

Kesin oran ifade etmemekle birlikte sözleşmeye konu inşaatın %95 ve üzeri oranda tamamlanması durumunda KKİS’nin feshi talep edilemez. Bu oran inşaatın genel olarak tamamlanmış olması mevcut eksiklerin kullanıma engel olmayacak nitelikte olması veya reddedilemeyecek düzeyde olması  nedeniyle Yargıtay 15. Hukuk Dairesince benimsenmiştir. Ancak eksik ve ayıplı işler, gecikme tazminatı istenebilir.   Fesih talebinde inşaat oranı belirlenirken yapılan imalatın fiziki oranı ayıplı iş varsa bu miktarın ayrıca iskan ruhsatı alma yükümlülüğü bulunması durumunda bunun da toplam işe oranı belirlenerek inşaat oranının tespiti gereklidir.

Sözleşmenin feshi ileri veya geriye etkili olarak sonuçlar doğurabilir.

Feshin geriye etkili sonuç yaratması : Sözleşme arsa sahibince feshedildiği takdirde sanki sözleşme hiç yapılmamış gibi ortadan kalkar. Bu durumda, yüklenici fesih tarihine kadar  yaptığı yasal ve kabul edilebilir binanın bedelini, EBK 61, YBK  77. vd maddelerine göre  sebepsiz zenginleşme  kurallarına göre isteyebilir. Ancak masrafı  dışında, kâr isteyemez. Arsa sahibi de menfi zararlarını talep edebilir.

Feshin ileri etkili sonuç yaratması:   Sözleşmenin ifasında kusurlu olan yüklenicinin temerrüde düşmesi halinde arsa sahibi akdi feshederse, bu fesih kural olarak geri etkili sonuç doğurur. Ancak inşaatın ulaştığı seviyeye göre feshin ileri etkili sonuç doğurması kabul edilebilir. Bu istisnai durum, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 25.1.1984 T. 1983/3-1984/1 K. sayılı kararında da  belirtilmiştir. 

KKİS’nin ileri etkili olarak feshedilebilmesi için inşaatın en az %85’ler oranında tamamlanmış olması gerekir. Bu oran seviyesi  kesin bir rakam olmayıp olayın niteliği ve özelliğine göre akdin ileriye etkili şekilde feshinin gerekip gerekmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.

İleri etkili fesih halinde, fesih anına kadar yapılmış olan işin bedeli,  KKİS’de kararlaştırılan paylaşım oranına göre hesaplanarak tapu devri şeklinde iş sahibi tarafından yükleniciye ödenir.

Gecikme tazminatı müspet zarar olduğundan sözleşmenin geriye etkili feshi halinde istenemez ise de, ileriye etkili fesih halinde sözleşmenin fesih tarihine kadar hüküm ve sonuçlarını doğuracağından gecikme tazminatı istenebilir.

Sözleşmede fesih halinde akdin ileriye veya geriye yönelik hüküm doğuracağı konusunda bir kural konulmuş ise sözleşmede kararlaştırılan hükümlerin uygulanması gerekmektedir. 

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE BAĞIMSIZ BÖLÜMLERİN PAYLAŞIMI

KKİS’lerde yapılacak binanın kat sayıları, katlardaki daire sayıları, taraflara kalacak bağımsız bölümlerin numaraları açıkça ve ayrıca kararlaştırılabileceği gibi sadece oransal olarak da ifade edilmiş olabilir. Örneğin %40 arsa sahibine, %60 yükleniciye bırakılacağı kararlaştırılabilir. Bu durumda taraflara verilecek bağımsız bölümlerin tespitinde binanın konumu, dairelerin kat ve yönü, büyüklüğü, değeri gibi kıstaslarla taraflara düşecek bağımsız bölümlerin belirlenmesi gerekir.

Sözleşmede açıkça belirtildiği veya herhangi bir aksi düzenlemeye yer verildiği durumlarda imar değişikliği ya da tadilat ruhsatı ile yasal olarak fazladan bağımsız bölüm inşa edilmesi durumunda, buna ilişkin sözleşmede bir oran varsa o oran, aksi takdirde sözleşmedeki genel paylaşım oranına göre taraflara ait olacağının kabulü gerekir.

Sözleşmede fazladan inşa edilebilecek bağımsız bölümlerin arsa sahiplerine veya yükleniciye ait olacağına ilişkin açık düzenleme varsa bu durumda sözleşmede kabul edilen hükmün uygulanması gerekir.

İŞ BEDELİNİN ÖDENMESİ

Eser sözleşmelerinde iş bedeli işin ifası ve teslimi ile talep edilebilir. KKİS’lerinde ise  aşamalı tapu devri de kararlaştırılabilmektedir. Aşamalarda verilen tapular avans mahiyetindedir.

Yine sözleşmede bazı bağımsız bölümler iskan şartına bağlanmış ise bu kararlaştırılan bağımsız bölümler iskan ruhsatı alınmadıktan sonra tescili talep edilemez. Bu miktar dışındaki tapular yönünden de inşaatta belirlenecek eksiklik  miktarına uygun miktardaki tapunun devri talebinin de kabul edilmemesi gerekir.

KKİS’de sadece arsa sahibine kalacak bağımsız bölümlere ilişkin yapılacak imalatların çeşidi, kullanılacak malzeme ve kalitesi kararlaştırılmış ise yüklenici imalatları bunlara uygun yapmak zorundadır. Bunlardan farklı ve  arsa sahibinin yararlanabileceği imalatlar varsa ilave ve farklı işler bedelinin yüklenici tarafından talep edilebilmesi mümkündür.

Ancak sözleşmedeki bu düzenlemeyle birlikte, ayrıca taraflara kalacak bağımsız bölümlerin aynı nitelikte olacağı belirtilmiş ise, arsa sahibine kalacak bağımsız bölümlerde yapılan imalatların yükleniciye kalan bağımsız bölümlerde yapılanlardan farklı olmaması gerekir. Bu durumda sözleşmedeki bu düzenleme dikkate alınarak fazla iş bedeline hükmedilmemesi gerekir.

İNŞAATIN KARARLAŞTIRILANDAN BÜYÜK VEYA KÜÇÜK YAPILMASI SORUNU 

KKİS ile yapımı kararlaştırılan inşaatın sözleşme koşullarına uygun şekilde yapılması gerekir. Yüklenici bir kısım yasal imkanlardan ve imar durumundan yararlanarak inşaatı büyütüp genişletmesi ve inşaatta sözleşme dışı fazla bağımsız bölüm yapması, ya da bağımsız bölümlerin alanlarını genişletmesi durumunda sözleşmede buna ilişkin bir kural kararlaştırılmış ise bu kural uygulanır.  Yüklenicinin arsa sahibinin rızasını almadan inşaatı yatay veya dikey olarak büyütmesi sözleşmeye aykırıdır. Ancak yüklenici tarafından inşaatın kapsamı genişletildiğinde arsa sahibinin, bu duruma inşaat aşamasında itiraz etmemiş olması icazet niteliğinde olup, sonradan sözleşmenin ihlal edildiğine ilişkin iddiası  TMK. 2. maddesindeki iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.

Yapılan fazla bağımsız bölümlerin nasıl paylaşılacağı sözleşmede belirtilmişse bu kurala göre paylaşılır.

Sözleşmede arsa sahibine verilecek bağımsız bölümler dışındakilerin yükleniciye kalacağı belirtilmiş ise bunlar yükleniciye ait olur.  

Yüklenici sadece kendisine kalacak bağımsız bölümleri büyütmüş ise  arsa sahibi, bu büyüyen miktardan paylaşım oranına göre talepte bulunabilir.  Ancak hem arsa sahibinin hem de yüklenicinin bağımsız bölümlerinde büyüme varsa arsa sahibi ayrıca talepte bulunamaz.   

İnşaatın sözleşmede belirlenenden küçük yapılması halinde ise küçülen  kısımlar nedeniyle arsa sahibi payı kadar talepte bulunabilir.

İNŞAATTAN DAİRE ALAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN DURUMU

KKİS’de yüklenici tarafından yapılan imalatlar nedeniyle yükleniciye veya onun tarafından satılan üçüncü şahıslara tapuların devredilmesi yukarıda da belirtildiği üzere avans mahiyetindedir. Yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler yüklenicinin halefi konumunda olduklarından yüklenicinin edimini ifa ettiği oranda hak sahibi olacaklardır. Sözleşmenin geriye etkili feshi durumunda sözleşme hiç yapılmamış gibi ortadan kalkacağından ve arsa sahipleri sözleşme kapsamında yüklenicinin devrettikleri tapuların iptali ile adlarına tescilini talep edebileceklerinden, sözleşme gereği yükleniciye düşen tapuların devri  bizzat arsa sahibi tarafından yapılmış olsa dahi, üçüncü kişilere devredilen tapuların iptaliyle arsa sahiplerine iadesi gerekecektir. Üçüncü kişiler bu iptal nedeniyle ancak kendi akitleri olan yükleniciye karşı talepte bulunabilecektir.

Arsa sahipleri kendilerine kalacak bağımsız bölümler yönünden üçüncü kişilere satış ve devir yapmışlarsa, sözleşmenin feshine dayalı olarak bu devirlerin iptali istenemez.  Arsa sahibinden satın alan üçüncü kişi arsa sahibinin halefi olur ve yükleniciden sözleşmedeki edim borçlarının ifasını talep edebilir.

Arsa sahibince sözleşmenin feshi ile tapu iptali ve tescil talep edildiği ve bir kısım bağımsız bölümlerin tapuda üçüncü kişilere devredilmiş olması durumunda verilecek karar onları da etkileyeceğinden üçüncü kişilerin de davada yer almaları gerekir.

Yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler yüklenicinin halefi sıfatıyla sözleşme kapsamındaki inşaatı tamamlama taahhüdünde bulunmaları durumunda üçüncü kişilere de bu hakkın tanınması gerekir.

Sözleşmenin geriye etkili feshi halinde yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişilerin iyiniyet iddiaları dinlenmez.

Feshin ileri etkili sonuç doğurduğu hallerde yüklenici feshe kadar yaptığı ve hakettiği imalatların bedelini bağımsız bölüm olarak alacağından, yükleniciden satın alan üçüncü kişilerin hakları da bu bağımsız bölümlerin sayısı ile sınırlı olarak kabul edilmelidir.

Kooperatiflerde Gelir ve kurumlar vergisi iade taleplerinde bazı bilgi ve belgelerin elektronik ortamda alınması hk.- GEKSİS SİSTEMİNE GİRİŞ

 

Gelir ve kurumlar vergisi iade taleplerinde bazı bilgi ve belgelerin elektronik ortamda alınması hk.

Gelir ve kurumlar vergisi iade taleplerinde bazı bilgi ve belgelerin elektronik ortamda alınması hk.

Birincil sekmeler

 

 

Tarih:

22/01/2016

Sayı:

GVK-99 /2016-1

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

 

 

Gelir Vergisi Sirküleri /99

 

Konusu                                   : Gelir ve kurumlar vergisi iade taleplerinde bazı bilgi ve belgelerin elektronik ortamda alınması hakkında
Tarihi                                      :  22/01/2016
Sayısı                                       :  GVK-99 /2016-1
İlgili olduğu maddeler             : 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu mükerrer md.120, md.121; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu madde 34

 

  1. Giriş

 

Gelir ve kurumlar vergisine yönelik iade taleplerinde, mükelleflerin elektronik ortamda gönderecekleri bilgi ve belgeler esas alınarak, Başkanlığımızca hazırlanan Gelir ve Kurumlar Vergisi Standart İade Sisteminin (GEKSİS) kullanılmasına ilişkin açıklamalar bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

 

Gelir ve kurumlar vergisi iade talepleri ile ilgili olarak iade işlemlerine hız kazandırılması, iade işlemleri açısından asgarî bir standart getirilmesi ve uygulama birliğinin sağlanması amacıyla Başkanlığımızca hazırlanan Gelir ve Kurumlar Vergisi Standart İade Sistemi ile mükelleflerin elektronik ortamda gönderecekleri bilgi ve belgeler esas alınarak Gelir-Kurumlar Vergisi iadelerine yönelik kontrol ve analizler elektronik ortamda yapılarak özet bir rapor halinde iadeyi yapacak birime ve mükellefe sunulacaktır.

 

Bu itibarla, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri 2015 ve izleyen vergilendirme dönemlerine yönelik iade taleplerini bahse konu Sistemi kullanmak suretiyle yapacaklardır.

 

  1. Kapsam

 

2.1. İşlemler Bakımından

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

– Mükerrer 120 nci maddesi kapsamında iadesi gereken geçici vergilerden ve

 

– 121 inci maddesi kapsamında, Kanunun 94 üncü ve geçici 67 nci maddeleri uyarınca tevkif edilmiş vergilerden kaynaklanan gelir vergisi iade talepleri ile

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

 

– 32 nci maddesi kapsamında Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerine göre ödenen geçici vergilere ilişkin iade taleplerinde ve

 

– 34 üncü maddesi kapsamında Kanunun 15 ve 30 uncu maddeleri ile Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi uyarınca tevkif edilmiş vergilerden kaynaklanan kurumlar vergisi iade taleplerinde,

 

söz konusu maddelerde yer alan yetki çerçevesinde Maliye Bakanlığı tarafından gerekli görülen bilgi ve belgeler elektronik ortamda alınacaktır.

 

2.2. Mükellefler Bakımından

 

Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri yukarıda belirtilen iade taleplerini bu uygulama kapsamında yapacaklardır.

 

  1. Diğer Hususlar

 

3.1. İade talebine ilişkin olarak elektronik ortamda alınması uygun görülen liste ve/veya tablolar dışında kalan diğer belgelerin önceden olduğu gibi vergi dairesine intikal ettirilmesi gerekmektedir.

 

3.2. Vergi daireleri mükelleflerin iade taleplerini, sistem tarafından üretilecek Gelir ve Kurumlar Vergisi İadesi Kontrol Raporu çerçevesinde değerlendirerek ilgili Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde ve Sirkülerlerinde belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde sonuçlandıracaktır.

 

3.3. Mükelleflerin iade taleplerinin, 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen esas ve süreler itibarıyla geçerlilik kazanacağı tabiidir.

 

3.4. Mükellefler talep ettikleri iadenin konusuna ve beyan ettikleri kazanç türlerine göre Maliye Bakanlığının uygun göreceği liste ve tabloları aşağıdaki esaslara uygun olarak elektronik ortamda göndereceklerdir:

 

  1. a) Her bir tevsik edici belge, fatura düzenleme limitinin altında kalsa dahi, bu liste ve tablolara ayrı ayrı girilecektir.

 

  1. b) Aynı mükelleften yapılan alımlar, bu liste ve tablolara belge bazında ayrı ayrı girilecektir.

 

3.5. Liste ve tabloların doldurulmasında uyulacak kurallara internet vergi dairesinden ulaşılması mümkündür.

 

3.6. Elektronik ortamda alınan belgelerin ayrıca kâğıt ortamında verilmesine gerek bulunmamaktadır.

 

Duyurulur.

 

 

 

Adnan ERTÜRK
Gelir İdaresi Başkanı

KURUMSAL

MÜKELLEF HİZMETLERİ

YARDIM & KAYNAKLAR

BAĞLANTILAR

Copyright © 2015
T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı
Mükellef Hizmetleri Daire Başkanlığı

Sayfanın En İyi
Görüntülendiği
Tarayıcılar

YAPI DENETİMİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

28 Ocak 2016 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 29607
YÖNETMELİK
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:

YAPI DENETİMİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 5/2/2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (t) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“t) Yardımcı kontrol elemanı: Denetçi mimar ve mühendislerin sevk ve idaresi altında kontrol elemanları ile birlikte veya bu Yönetmelikle sınırları belirlenen yapı grubu ve inşaat alanına kadar olan yapılarda kontrol elemanı yerine yapı denetimi faaliyetlerine katılabilen teknik öğretmen, yüksek tekniker, tekniker ve teknisyenleri,”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Yardımcı kontrol elemanı: Yardımcı kontrol elemanı, her yıl Bakanlık tarafından yayımlanan Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğe göre 3b (dâhil) grubuna kadar olan ve inşaat alanı 15.000 m2’yi geçmeyen bir yapının denetimi üstlenildiğinde, yapı denetim kuruluşunda kontrol elemanı yerine görevlendirilir. Yardımcı kontrol elemanı, denetçi mimar ve denetçi mühendislerin sevk ve idaresi altında görev yapar. Görevlendirildiği yapılarda denetçi mimar ve denetçi mühendisler ile birlikte müteselsilen sorumludur. Denetim yetkisi sınırları, inşaat alanı itibarı ile aşağıdaki tabloda belirtilmiştir:

 

Teknik öğretmen

(İnşaat, Makine, Elektrik)

Tekniker

(İnşaat, Makine, Elektrik, Yapı Denetimi)

Teknisyen

(İnşaat, Makine, Elektrik)

15.000 m² 10.000 m² 5.000 m²

MADDE 3 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi Sayısı
5/2/2008 26778
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi Sayısı
1- 31/7/2009 27305
2- 7/8/2010 27665
3- 1/7/2011 27981
4- 3/4/2012 28253
5- 14/4/2012 28264
6- 5/2/2013 28550
7- 22/8/2015 29453

 

Kooperatiflerde Bilirkişi incelemesinden önce yapılması gerekenler nelerdir ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Ekran Resmi 2016-01-27 07.07.06.png

1-İlgili döneme ilişkin bütün resmi defterler hazır bulundurulmalıdır

2- Defterlerin açılış ve kapanış noter onaylarının fotokopisi çekilip hazır olarak bulundurulmalıdır.

3-Anlaşmazlığa ilişkin bilgi ve belgelerin fotokopisi hazır bulundurulmalıdır. ( Konu ilgili yönetim kurulu kararları)

4- İlgili döneme ilişkin genel kurul tutanakları

5-İlgili ortağın cari hesabının dökümü ve yevmiye defterinden fotokopisi

6-Diğer gerekli bilgi ve belgeler

Daha detaylı bilgi için info@ozmconsultancy.com

 

ASANSÖR PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ YÖNETMELİĞİ

27 Ocak 2016 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 29606
YÖNETMELİK
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından:

ASANSÖR PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ YÖNETMELİĞİ

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, insanların, insan ve yüklerin veya sadece yüklerin taşınmasında kullanılan asansörlere yönelik gerçekleştirilecek olan piyasa gözetimi ve denetimi ile asansör bakım ve servis hizmeti sunanlara ilişkin yürütülecek hizmet denetimi usul ve esaslarını belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, kullanımda olan bütün asansörlerin denetimini, asansörlere sunulan bakım ve servis hizmetinin denetimini ve uygunsuzluk tespit edilmesi halinde Bakanlık tarafından alınacak önlemler ile uygulanacak yaptırımları kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna, 10/6/1930 tarihli ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men’i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanuna, 3/6/2011 tarihli ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci, 11 inci, 27 nci maddelerine, 13/11/2001 tarihli ve 2001/3529 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmeliğe dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar 

MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) A tipi muayene kuruluşu: Asansörlerde periyodik kontrol ve muayene konularını içerecek şekilde TS EN ISO IEC 17020 standardı kapsamında akredite olan ve Bakanlıkça yetkilendirilen Türkiye’de yerleşik özel veya kamu kuruluşunu,

b) Aksam: 31/1/2007 tarihli ve 26420 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Asansör Yönetmeliği (95/16/AT)’nde belirtilen asansör güvenlik aksamları ile bu aksamların dışında kalan ve asansörlerde kullanılan diğer aksamları,

c) Asansör: Belirli seviyelerde hizmet veren, esnek olmayan ve yatayla 15°’den fazla açı yapan kılavuzlar boyunca hareket eden taşıyıcısı olan bir kaldırma tertibatını veya sabit bir seyir yolu üzerinde esnek olmayan kılavuzlar üzerinde olmasa da hareket eden kaldırma tertibatını,

ç) Asansörün hizmetten men edilmesi: Asansörün ana besleme sisteminden elektriğinin kesilerek mühürlenmesini,

d) Asansör monte eden: Asansörlerin tasarım, imalat, montaj ve piyasaya arzından sorumlu olan, asansöre CE uygunluk işaretini iliştiren ve AT Uygunluk Beyanı düzenleyen gerçek veya tüzel kişiyi,

e)  Asansörün test ve muayenesi: Asansöre yönelik test ve muayeneye ihtiyaç duyulması halinde, ilgili uyumlaştırılmış ulusal standart ya da standartlar kapsamında onaylanmış kuruluş veya uygunluk değerlendirme kuruluşu tarafından yerinde gerçekleştirilen faaliyeti,

f)  Bakanlık: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını,

g) Bina sorumlusu: Asansörün güvenli bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla düzenli olarak bakımını, periyodik kontrolünü ve onarımını yaptırmaktan sorumlu olan, binada ya da yapıda kat maliklerinin kendi aralarında seçeceği veya dışarıdan yetki vereceği kişiyi veya kat malikini veya maliklerini veya kamu binalarında ya da yapılarında sorumlu yetkiliyi,

ğ) Denetim personeli: Piyasa gözetimi ve denetimi ve hizmet denetimi yapmak üzere 2/10/2012 tarihli ve 28429 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliğinde belirtilen esaslar doğrultusunda denetim personeli kimliği almış Bakanlıkça görevlendirilen personeli,

h) Durum tespit raporu: Bina sorumlusu ile bakım sözleşmesi imzalayan asansör monte eden veya onun yetkili servisi tarafından söz konusu asansörün mevcut durumuna ilişkin, istemesi halinde bir önceki asansör monte eden veya yetkili servisinin de katılımıyla, düzenlenen detaylı raporu,

ı) Duyusal inceleme: Asansörün herhangi bir test veya muayene işlemine tabi tutulmasından önce, Bakanlık denetim personelinin beş duyusunu ve/veya basit ve yaygın olarak kullanımda olan ölçme araçlarını kullanarak yapacağı incelemeyi,

i) Genel müdür: Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürünü,

j) Güvensiz asansör: İnsan sağlığı, can ve mal güvenliği açısından risk taşıyan asansörü,

k) Hizmet denetimi: Asansörlerde aylık bakım ve servis hizmeti veren asansör monte eden veya onun yetkili servisinin, 24/6/2015 tarihli ve 29396 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen şartlara uygunluğunun Bakanlık tarafından denetimini,

l) İlgili idare: Belediyeleri veya belediye sınırları dışında kalan alanlardaki yapılar için il özel idarelerini,

m) İl müdürü: Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürünü,

n) İl müdürlüğü: Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğünü,

o) Kanun: 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunu,

ö) Onaylanmış kuruluş: Test, muayene ve/veya belgelendirme kuruluşları arasından, bir veya birden fazla teknik düzenleme çerçevesinde uygunluk değerlendirme faaliyetinde bulunmak üzere belirlenen, 4703 sayılı Kanun, 16/12/2011 tarihli ve 2011/2621 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ve Onaylanmış Kuruluşlar Yönetmeliği ve ilgili mevzuatta belirtilen esaslar çerçevesinde Bakanlık tarafından yetkilendirilen özel veya kamu kuruluşunu,

p) Piyasaya arz: Asansör monte edenin, asansörü kullanıcıya ilk olarak hazır hale getirmesini,

r) PGD: Piyasa gözetimi ve denetimini,

s) Revizyon: Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliğinde tanımlanan bakım faaliyeti kapsamı dışında kalan, asansör monte eden tarafından gerçekleştirilecek değişiklikleri,

ş) Uygunluk Değerlendirme Kuruluşu: Ürünün, ilgili teknik düzenlemeye uygunluğunun test edilmesi, muayene edilmesi ve/veya belgelendirilmesine ilişkin faaliyette bulunan özel veya kamu kuruluşunu,

t) Uygunluk değerlendirmesi: Asansörün ilgili teknik düzenlemeye uygunluğunun test edilmesi, muayene edilmesi ve/veya belgelendirilmesine yönelik her türlü faaliyeti,

u) Periyodik kontrol: Asansörün güvenli ve işletme yönünden uygun çalışıp çalışmadığına dair yılda bir defa A tipi muayene kuruluşuna yaptırılacak olan muayeneyi,

ü) Yetkili servis: Asansörlerde aylık bakım ve servis hizmetinin yürütülebilmesi için asansör monte edenin kendi adına kurduğu servis istasyonunu ve/veya sorumluluğu kendinde olmak üzere sözleşme ile yetki verdiği gerçek veya tüzel kişiyi,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Usul ve Esaslar,

Uygunsuzluk Halinde Alınacak Önlemler ve

Uygulanacak Yaptırımlar

Genel esaslar

MADDE 5 – (1) Asansörlere yönelik PGD faaliyeti; piyasaya arz edilen asansörlerin ilgili teknik düzenleme gereklerini sağlayıp sağlamadığının ve güvenli olup olmadığının denetlenmesini, güvenli olmayan asansörlerin güvenli hale getirilmesinin teminini ve gerektiğinde her türlü idari tedbirlerin Bakanlık tarafından alınmasını kapsar.

(2) Bakanlık, asansörlere ilişkin PGD’yi denetim personeliyle yürütür, gerekli önlemleri alır ve idari yaptırımları uygular.

(3) Bakanlık asansörlere yönelik PGD’yi, yıllık denetim programının yanı sıra, resen veya ihbar ve şikâyet üzerine yapar.

(4) PGD sonucunda denetim personeli, uygunluk veya ilgili teknik düzenlemeye uygunsuzluk veya güvensizlik şüphesi veya güvensizlik belirtisi veya güvensizlik tespitinde bulunabilir.

(5) Aşağıdaki hallerden biri veya birkaçının gerçekleşmesi durumunda asansörün kullanımda olduğu Bakanlık tarafından kabul edilir ve söz konusu asansöre yönelik PGD faaliyeti gerçekleştirilir:

a) Asansör monte eden tarafından AT uygunluk beyanı düzenlenmiş olması.

b) İlgili idare tarafından tescil belgesi düzenlenmiş olması.

c) Asansöre ilişkin montaj faturasının düzenlenmiş olması.

ç) Asansöre ait ilk bakım sözleşmesinin yapılmış olması.

d) Asansörün kullanımda olduğunun bina sorumlusu tarafından yazılı olarak beyan edilmesi.

(6) Asansörün piyasaya arz tarihinin tespiti aşamasında sırasıyla ilgili idare tarafından düzenlenen tescil belgesinde yer alan AT Uygunluk Beyanı tarihi, asansöre ilişkin montaj faturası tarihi, asansöre ait ilk bakım sözleşmesi tarihi ve asansör monte eden tarafından ibraz edilen AT Uygunluk Beyanı tarihi göz önünde bulundurulur.

(7) İlgili teknik düzenlemesine uygun olan asansörlerin güvenli olduğu kabul edilir.

(8) Asansörlere yönelik PGD, aşağıdaki esaslar çerçevesinde yapılır:

a) PGD, asansörün hizmet aracı olarak kullanıldığı yerlerde yapılır.

b) PGD, öncelikle asansöre ve monte edene ait bilgi ve belgelerin incelenmesi ile başlar ve takiben ürünün duyusal incelemesiyle devam eder. Duyusal inceleme neticesinde, asansörün güvensiz olduğuna dair kesin belirtiler bulunması ya da asansörün güvensizliğine ilişkin şüphe duyulması halinde her türlü test ve muayenenin yapılması veya yaptırılması suretiyle PGD faaliyeti sonuçlandırılır.

c) PGD faaliyetleri sırasında ürünün uygunluk değerlendirme işlemlerinde yer almayan onaylanmış kuruluşun test ve muayene imkânlarından yararlanılır. Test ve muayene sonucuna göre karar verme yetkisi Bakanlık merkez teşkilatı veya il müdürlüğüne aittir.

(9) Asansöre yönelik PGD gerçekleştirilirken 15/7/2015 tarihli ve 29417 sayılı 2 nci mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Asansör Periyodik Kontrolleri İçin Yetkilendirilecek A Tipi Muayene Kuruluşlarına Dair Tebliğ (SGM: 2015/24) çerçevesinde kırmızı renkli bilgi etiketi iliştirildiğinin tespiti halinde;

a) Asansör kullanılmaya devam ediliyorsa bina sorumlusuna 1705 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde öngörülen idari para cezası uygulanır.

b) Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği kapsamında asansördeki uygunsuzluğun giderilmesine yönelik bina sorumlusuna verilen sürenin dolmuş olduğunun tespiti halinde ilgili idareye asansörün mühürlenerek hizmetten men edilmesi için bildirimde bulunulur.

c) Söz konusu asansörün bakım faaliyetini yürüten asansör monte eden veya onun yetkili servisine yönelik Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği kapsamında hizmet denetimi gerçekleştirilir.

(10) Asansöre yönelik PGD gerçekleştirilirken Asansör Periyodik Kontrolleri İçin Yetkilendirilecek A Tipi Muayene Kuruluşlarına Dair Tebliğ (SGM: 2015/24) çerçevesinde sarı renkli bilgi etiketi iliştirildiğinin tespiti halinde;

a) Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği kapsamında asansördeki uygunsuzluğun giderilmesine yönelik bina sorumlusuna verilen süre dolmamışsa, belirlenen uygunsuzluğun verilen süre içerisinde düzelttirilmesi gerektiği hususunda bina sorumlusuna bildirimde bulunulur,

b) Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği kapsamında asansördeki uygunsuzluğun giderilmesine yönelik bina sorumlusuna verilen süre dolmuşsa ilgili idareye asansörün mühürlenerek hizmetten men edilmesi için bildirimde bulunulur.

(11) Periyodik kontrol neticesinde A tipi muayene kuruluşunca asansöre yeşil renkli bilgi etiketi iliştirilmiş olması o asansöre yönelik PGD yapılmasına engel değildir.

(12) Kendisi tarafından monte edilmeyen asansörün bakımını üstlenen asansör monte eden ya da onun yetkili servisi, bakım sözleşmesi imzalanmasıyla birlikte bakımını yapacağı asansör için Ek-1’de yer alan durum tespit raporunu hazırlayarak bina sorumlusuna sunar ve raporun bir örneğini muhafaza eder.

(13) Asansör monte eden, PGD faaliyeti sonucunda tespit edilen uygunsuzluğun kendisinden kaynaklanmadığını, asansörün piyasaya arzından sonraki süreçte kendi bilgisi dışında asansöre yönelik gerçekleştirilen bakım, onarım veya herhangi bir aksam değişimi veya revizyon işleminden kaynaklandığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulur. Bu durumda sorumluluk, bakım, tamir, aksam değişimi veya revizyon işlemi yaparak ürünün güvenliğine ilişkin özelliklerini etkileyen kişiye ait olur.

(14) Bina sorumlusu, on üçüncü fıkrada belirtilen işlemleri gerçekleştireni belgelerle ispatlayamazsa asansörün güvenli hale getirilmesine dair sorumluluk kendisinde olur.

(15) Asansörün tescil işlemini gerçekleştiren ancak asansörü monte etmediği tespit edilen firmaya belgesini usulüne uygun kullanmaması nedeniyle Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen idari para cezası uygulanır.

Denetimin şekli

MADDE 6 – (1) PGD, durumun gereklerine göre, aşağıdaki hususlardan bir veya birkaçını kapsayacak şekilde yapılır:

a) İlgili teknik düzenlemenin öngördüğü işaretler ve/veya belgeler üzerinden inceleme.

b) Duyusal inceleme.

c) Test ve muayene.

Test ve muayene

MADDE 7 – (1) Test ve muayene hizmetine ihtiyaç duyulması halinde, PGD esnasında tutanağın ilgili bölümü doldurulur. Tutanağın bir nüshası, söz konusu asansöre müdahale edilmemesi gerektiği hususunu da içeren test ve muayene bilgilendirme yazısı ile birlikte asansör monte edene iletilir.

(2) Test ve muayene yapılacak asansöre ilişkin tutanağın bir nüshası, ilgili il müdürlüğü tarafından belirlenen onaylanmış kuruluşa veya uygunluk değerlendirme kuruluşuna, test ve muayene hizmeti talep yazısı ekinde üç iş günü içerisinde iadeli-taahhütlü olarak ve ayrıca e-posta ile gönderilir.

(3) Onaylanmış kuruluş veya uygunluk değerlendirme kuruluşu talep yazısının ulaşmasından itibaren söz konusu asansöre yönelik test ve muayene planını il müdürlüğü ile müştereken belirler.

(4) Test ve muayene planının il müdürlüğüne iletilmesini müteakip il müdürlüğü tarafından asansör monte edene test ve muayene planı iletilir. Asansör monte eden, test ve muayene işlemine katılım sağlar.

(5) Onaylanmış kuruluş veya uygunluk değerlendirme kuruluşu test ve muayene talep yazısının kendisine ulaşmasından itibaren en geç on iş günü içerisinde test ve muayeneyi yapar, sonucunu bir raporla tespit eder ve bu raporu test ve muayene tarihinden itibaren üç iş günü içerisinde ilgili il müdürlüğüne iki nüsha halinde yazılı ve elektronik ortamda sunar.

(6) İlgili il müdürlüğü test ve muayene raporunun eline ulaşmasından itibaren rapora ilişkin değerlendirmesini üç iş günü içerisinde tamamlar ve sonucunu sorumluluğu üstlenen asansör monte edene iadeli-taahhütlü posta ile bildirir.

(7) Asansöre ilişkin test ve muayene işlemi, asansörün monte edildiği yerde, belirlenen onaylanmış kuruluş veya uygunluk değerlendirme kuruluşu tarafından gerçekleştirilir.

(8) Test ve muayene işlemine asansör monte eden davet edilir. Ancak asansör monte edenin test ve muayeneye katılmamış olması, söz konusu işlemlerin gerçekleştirilmesine engel teşkil etmez.

(9) İlgili il müdürlüğü denetim personeli gözlemci statüsünde test ve muayeneye iştirak eder.

(10) Test ve muayeneye tabi tutulmasına karar verilen asansörde düzeltme faaliyeti gerçekleştirilemez. Aksi halde, düzeltme faaliyetini gerçekleştirene 1705 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca idari para cezası uygulanır.

Teknik düzenlemeye aykırılık

MADDE 8 – (1) Bakanlık merkez teşkilatı veya il müdürlüğü tarafından ilgili teknik düzenlemeye uygun olmadığı tespit edilen asansörler için;

a) İnsan sağlığına, can ve mal güvenliğine ve çevreye bir tehdit oluşturmaması koşuluyla, tespit edilen uygunsuzluklar, düzeltilmesi amacıyla asansör monte edene iadeli-taahhütlü posta ile bildirilir,

b) Asansör monte edenin, uygunsuzlukları içeren bildirimin kendisine tebliğ edilmesinden itibaren, düzeltme işlemlerini gerçekleştireceğine dair beş iş günü içinde denetimi yapan il müdürlüğüne taahhütte bulunması durumunda, kendisine bir ay düzeltme süresi verilir. Beş iş günü içinde düzeltme işlemlerini gerçekleştireceğine dair taahhütte bulunmayan asansör monte edenin düzeltme faaliyetinde bulunmayacağı kabul edilir,

c) PGD sonucunda uygunsuzluğun giderilmesi için süre verilmiş olan asansöre aynı uygunsuzluk için tekrar süre verilmez. Ancak verilen süre sonunda uygunsuzluğun asansör monte edenin kusuruna dayanmayan sebeplerle giderilemediğinin tespiti halinde bir ayı geçmemek üzere ek süre verilebilir,

ç) Düzeltme faaliyetinin yerine getirilip getirilmediğinin kontrolü, asansör monte edene verilen sürenin bitiminden itibaren en geç on iş günü içinde denetimi gerçekleştiren il müdürlüğünce gerçekleştirilir,

d) (b) bendi uyarınca asansörün ilgili teknik düzenlemeye uygunsuzluğunu gidermek için taahhütte bulunmayan ya da taahhütte bulunmasına rağmen verilen süre zarfında uygunsuzluğu gidermeyen asansör monte edene, Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen idari para cezası uygulanır,

e) Asansör monte edenin asansörün ilgili teknik düzenlemeye uygunsuzluğunu gidermek için taahhütte bulunmaması ya da taahhütte bulunmasına rağmen verilen süre zarfında uygunsuzluğu gidermemesi durumunda, asansörde bulunan uygunsuzlukların giderilmesi için gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesi bina sorumlusu tarafından sağlanır. Asansördeki uygunsuzlukların giderilmesi için yapılan masraflar genel hükümler çerçevesinde asansör monte edene rücu edilebilir.

Uygunluk işaretinde ve belgelerinde usulsüzlük

MADDE 9 – (1) Asansör üzerinde yer alan uygunluk işaretinin veya uygunluk değerlendirme işlemleri sonucunda verilen belgelerin gerçeği yansıtmadığının, tahrif veya taklit edildiğinin tespit edilmesi halinde, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Suçtan dolayı yaptırım uygulanmayan hallerde, dava zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde öngörülen idari para cezası uygulanır.

(2) Birinci fıkrada tespit edilen uygunsuzluklar nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması, asansörün güvenli olup olmadığına dair PGD yapılmasına engel teşkil etmez.

(3) Uygunluk işaretinin ve belgelerinin ilgili teknik düzenlemenin öngördüğü ebat, görünürlük, silinmezlik, iliştirilecek yer ve benzeri özellikler bakımından uygun olmadığının tespit edilmesi halinde, bu husus usulsüzlük olarak değerlendirilmez. Bu durumda 8 inci madde hükümlerine göre işlem yapılır.

Asansörün geçici olarak hizmet dışı bırakılması

MADDE 10 – (1) İlgili teknik düzenlemeye uygunluğu belgelenmiş olsa dahi, asansörün güvenli olmadığına dair kesin belirtilerin bulunması halinde, PGD tutanağının ilgili bölümleri doldurularak test ve muayene işlemleri yapılıncaya kadar il müdürlüğü tarafından asansörün geçici olarak hizmet dışı bırakılmasına karar verilir ve asansörün güvenli hale getirilinceye kadar kullandırılmamasına ilişkin karar bina sorumlusuna denetim esnasında tutanakla bildirilir veya resmî yazı ile tebliğ edilir.

(2) Asansörün güvenli olmadığına dair kesin belirtilerin tespit edildiği tarihten itibaren il müdürlüğünce en geç yirmi dört saat içerisinde test ve muayene süreci başlatılır ve bu işlemler sonuçlandırılıncaya kadar asansörün kullandırılmaması bina sorumlusunca sağlanır.

(3) Test ve muayene işlemleri sonucunda asansörün güvenli olmadığının tespit edilmesi halinde, 11 inci maddede belirtilen tedbirler alınır.

Güvensizliğe neden olan uygunsuzluk

MADDE 11 – (1) Güvenli olmadığı tespit edilen asansör için Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen idari para cezası asansör monte edene uygulanır.

(2) Güvenli olmadığı tespit edilen asansörün güvenli hale getirilinceye kadar kullandırılmaması gerektiği denetimi gerçekleştiren il müdürlüğü tarafından bina sorumlusuna resmî yazı ile tebliğ edilir ve bu sürede bina sorumlusu tarafından asansörün kullanımına izin verilmez.

(3) Asansör monte edenin, uygunsuzlukları içeren bildirimin kendisine tebliğ edilmesinden itibaren düzeltme işlemlerini gerçekleştireceğine dair beş iş günü içinde taahhütte bulunması durumunda kendisine bir ay düzeltme süresi verilir. Beş günlük süre içinde düzeltme işlemlerini gerçekleştireceğine dair taahhütte bulunmayan asansör monte edenin düzeltme faaliyetinde bulunmayacağı kabul edilir.

(4) Asansör monte edenin düzeltme faaliyetini gerçekleştireceğini taahhüt etmemesi durumunda il müdürlüğünce ilgili idareye asansörün hizmetten men edilmesi için bildirimde bulunulur.

(5) PGD sonucunda uygunsuzluğunun giderilmesi için süre verilmiş olan asansöre aynı uygunsuzluk için tekrar süre verilmez. Ancak verilen süre sonunda uygunsuzluğun asansör monte edenin kusuruna dayanmayan sebeplerle giderilemediğinin tespiti halinde bir ayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.

(6) Üçüncü fıkra uyarınca asansörde bulunan uygunsuzlukları düzeltmeyi taahhüt etmeyen ya da taahhüt etmesine rağmen kendisine tanınan süre içinde düzeltme işlemlerini gerçekleştirmeyen asansör monte edene Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca idari para cezası uygulanır.

(7) Asansör monte eden düzeltmeye tabi tuttuğu asansörün periyodik kontrolünü ilgili A tipi muayene kuruluşuna yaptırır ve yeşil etiket periyodik kontrol raporunu il müdürlüğüne sunar.

(8) Dördüncü fıkra gereğince ilgili idarece hizmetten men edilen asansöre yönelik düzeltme işlemlerinin başlatılabilmesi amacıyla bina sorumlusunca ilgili idareye başvuru yapılır. Düzeltme işlemleri bina sorumlusu tarafından ilgili teknik düzenleme kapsamında asansör monte eden statüsünü haiz olan bir montaj firmasına yaptırılır ve bina sorumlusunca söz konusu asansöre ait yeşil etiket periyodik kontrol raporu il müdürlüğüne sunulur.

(9) Yeşil renkli bilgi etiketi iliştirilmiş asansöre ait raporun il müdürlüğüne sunulması sonrasında asansör kullanıma açılır.

(10) Düzeltme işlemlerine ve periyodik kontrole ilişkin masraflar asansör monte edene genel hükümler çerçevesinde rücu edilebilir.

(11) Asansör üzerinde gerçekleştirilen test ve muayene sonucunda asansörün güvensiz olduğunun ve asansörü ilgili idareye tescil ettiren firma ile asansörü monte eden firmanın farklı olduğunun tespit edilmesi durumunda;

a) Her iki firmaya da Kanunun 12 nci maddesinin (b) bendinde öngörülen idari para cezası uygulanır,

b)  Asansörün teknik düzenlemesine uygun hale getirilmesinden asansörü tescil ettiren firma sorumludur,

c) Asansörün tescil işlemini gerçekleştiren ancak asansörü monte etmediği tespit edilen firmaya belgesini usulüne uygun kullanmaması nedeniyle ayrıca Kanunun 12 nci maddesinin (f) bendinde belirtilen idari para cezası uygulanır.

(12) Güvensiz olduğu tespit edilen asansörde düzeltici faaliyete ilişkin işlemler denetimi gerçekleştiren il müdürlüğü tarafından takip edilir.

(13) PGD işlemleri sonucunda asansör monte edenin tespit edilemediği durumlarda, asansörün güvenli hale getirilmesine ilişkin masraflar, bina sorumlusu tarafından karşılanır. Bu durumda test ve muayene işlemlerine ilişkin ücret bina sorumlusuna fatura edilemez.

İhbar ve şikâyetin değerlendirilmesi     

MADDE 12 – (1) Bakanlığın internet sitesinde yer alan Ürün Güvenliği İhbar/Şikâyet Formu, il müdürlüklerine ait e-posta adresleri ile çağrı merkezi kullanılarak veya mevzuatta belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yazılı olarak yapılan ihbar ve şikâyetler PGD amacıyla kullanılır.

(2) Asansöre ilişkin ihbar veya şikâyetin, Bakanlık ya da il müdürlüğüne ulaşmasından sonra geri alınması, söz konusu asansörde PGD yapılmasını engellemez.

(3) İhbar ve şikâyet üzerine gerçekleştirilen PGD sonucunda asansörün test ve muayene yapılmadan uygun olduğuna karar verilmesi ve söz konusu asansöre yönelik şikâyetin devam etmesi halinde, asansör için test ve muayene işlemlerine başvurulur ve denetim test ve muayene sonucuna göre sonuçlandırılır.

(4) Kırmızı veya sarı etiket almış olan ve garanti kapsamında bulunan asansöre yönelik PGD yapılmasına Bakanlıkça karar verilebilir.

Hizmet denetimi

MADDE 13 – (1) Hizmet denetimi; garanti, satış sonrası hizmetler, asansör bakım ve servis hizmetlerine yönelik Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliğinde belirlenen gerekliliklerin sağlanıp sağlanmadığının kontrolüne ilişkin denetim faaliyetini kapsar.

(2) Yapılan denetim neticesinde, garanti ve tescile ilişkin uygunsuzluklar hariç tespit edilen uygunsuzluklar için asansör monte edene veya onun yetkili servisine 1705 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca idari para cezası uygulanır.

(3) Tespit edilen uygunsuzlukların giderilmesi için zamana ihtiyaç bulunan hallerde, bu eksiklikler giderilinceye kadar sınai ve ticari faaliyetin durdurulmasına karar verilebilir. Bu karar iş yeri açma ruhsatı veren ilgili idareye kararın uygulanması amacıyla bildirilir.

(4) Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliğine göre garanti belgesinin düzenlenmesi ve tescil ile ilgili şartları sağlamayan asansör monte edene, Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrası (a) bendinde öngörülen idari para cezası uygulanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Önlemler ve idari yaptırımların uygulanmasında yetki

MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar hakkında, aynı fiilin bir suç veya daha ağır idarî para cezası ile cezalandırılmayı gerektiren kabahat oluşturmaması hâlinde, Kanunda belirtilen idari para cezaları uygulanır.

(2) Kanun çerçevesinde uygulanacak idari para cezası kararları, denetimin Bakanlık merkez teşkilatı personeli tarafından yapılması halinde genel müdür, il müdürlüğü personeli veya Bakanlık merkez teşkilatı personeli ile il müdürlüğü personelinin birlikte denetim yapması halinde vali tarafından verilir. İdari para cezası asansörün monte edildiği yer il müdürlüğünce uygulanır.

(3) Asansörün insan sağlığını, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürebileceğine dair kesin belirti bulunması halinde geçici hizmetten men edilmesi kararı, asansörün test veya muayenesi yapılıncaya kadar, PGD’nin Bakanlık merkez teşkilatı personeli tarafından yapılması halinde genel müdür, il müdürlüğü personeli veya Bakanlık merkez teşkilatı personeli ile il müdürlüğü personelinin birlikte PGD yapması halinde il müdürü tarafından verilir.

(4) Güvenli olmadığı tespit edilen asansörün hizmetten men edilmesine ilişkin karar,  PGD’nin Bakanlık merkez teşkilatı personeli tarafından yapılması halinde genel müdür, il müdürlüğü personeli veya Bakanlık merkez teşkilatı personeli ile il müdürlüğü personelinin birlikte PGD yapması halinde vali tarafından verilir.

(5) 13 üncü madde çerçevesinde gerçekleştirilen hizmet denetimi sonucunda tespit edilen uygunsuzluklarda 1705 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca uygulanması gereken idari yaptırım kararı vali tarafından verilir.

(6) Yapıdan kaynaklanan uygunsuzlukların belirlenmesi durumunda, söz konusu yapıda fenni sorumluluğu üstlenmiş bulunan yapı denetim firması Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bildirilir.

Onaylanmış kuruluşlara bildirim

MADDE 15 – (1) PGD sonucunda bir yıl içinde üçten fazla güvensiz asansörü piyasaya arz ettiği tespit edilen asansör monte edene ait bilgiler, ilgili onaylanmış kuruluşa bildirilerek, asansör monte eden hakkında ilgili mevzuat şartlarını taşıyıp taşımadığı hususunda yeniden değerlendirme yapması istenir.

(2) Onaylanmış kuruluş tarafından, asansör monte edenin ilgili mevzuatın gerektirdiği şartları taşıyıp taşımadığına ilişkin yapılan yeniden değerlendirme sonucu Bakanlığa bildirilir.

(3) Onaylanmış kuruluş tarafından birinci ve ikinci fıkrada belirtilen sorumlulukların yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde Bakanlık tarafından onaylanmış kuruluş hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında yer alan yaptırımlar uygulanır.

Hüküm bulunmayan haller

MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliği hükümleri uygulanır.

Geçiş hükmü

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Asansörün bakımını yürüten asansör monte eden ya da onun yetkili servisi, bakım hizmetini üstlendiği sırada durum tespit raporu düzenlemediği her asansör için bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içerisinde Ek-1’e uygun olarak bir durum tespit raporu düzenler ve bina sorumlusuna sunar.

Yürürlük

MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı yürütür.

 

Eki için tıklayınız

 

KOOPERATİFLER VE ÜST KURULUŞLARI YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN GENEL KURUL TOPLANTILARINA SUNACAKLARI YÖNETİM KURULU YILLIK ÇALIŞMA RAPORUNUN USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN TEBLİĞ

11 Haziran 2008 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 26903
TEBLİĞ

Sanayi ve Ticaret Bakanlığından:

KOOPERATİFLER VE ÜST KURULUŞLARI YÖNETİM KURULU

ÜYELERİNİN GENEL KURUL TOPLANTILARINA

SUNACAKLARI YÖNETİM KURULU YILLIK

ÇALIŞMA RAPORUNUN USUL VE

ESASLARINA İLİŞKİN TEBLİĞ

 

             Amaç ve kapsam

             MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, kooperatif ortaklarının ve diğer ilgili kişi ve kuruluşların bilgilendirilmelerini sağlamak amacıyla kooperatif yönetim kurulunun genel kurul toplantısına sunacağı “Yönetim Kurulu Yıllık Çalışma Raporu”nun hazırlanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

(2) Bu Tebliğ hükümleri, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa tabi olan Bakanlığımız görev alanındaki kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatif merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği hakkında uygulanır.

             Hukuki dayanak

             MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 13 ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 86 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının 5 inci bendi hükmüne dayanılarak düzenlenmiştir.

             Yönetim kurulu yıllık çalışma raporuna ilişkin genel hükümler 

             MADDE 3 – (1) Yönetim kurulu yıllık çalışma raporunda, yanıltıcı, abartılı ve yanlış kanaat uyandırıcı, gerçeğe aykırı ifadelere yer verilemez.

(2) Bu rapor, genel kurulun yıllık toplantısından en az 15 gün öncesinden itibaren bir yıl süre ile kooperatif merkezinde ve varsa şubelerinde ortakların incelemesine sunulur. Talep eden ortaklara raporun bir sureti verilir.

(3) Bu Tebliğde belirlenen usul ve esaslara uyulmak kaydıyla raporda 4 üncü maddede yer alan kısımlara ilave bilgiler verilebilir, kooperatifin türü ve özelliği ile yapılan iş ve işlemlere göre yeni bölüm eklenebilir.

(4) Raporun, dönemi ve düzenleme tarihi belirtilir. Yönetim kurulu tarafından imzalanır.

(5) Düzenlenen rapor genel kurula sunulur ve bir nüshası kooperatifte saklanır. Bununla birlikte, rapor, genel kurul toplantı gününden itibaren en geç bir ay içinde kooperatifin ticaret siciline tescil edildiği yerdeki İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne tevdi edilir.

(6) Bu Tebliğdeki esaslara uygun olarak düzenlenmeyen yönetim kurulu yıllık çalışma raporları, genel kurullarda görüşülemez ve kabul edilemez.

             Yönetim kurulu yıllık çalışma raporunun içeriği

             MADDE 4 – (1) Yönetim kurulu yıllık çalışma raporu, içeriği aşağıda belirtilen bölümlerden oluşur.

a) Genel bilgiler bölümünde;

1) Kuruluş bilgileri, unvanı, tüzel kişilik kazandığı tarih, ticaret sicil numarası, adres, telefon, faks numaralarını, elektronik site ve elektronik posta adreslerini içeren iletişim bilgileri,

b) Yönetim ve denetim kurulu ile personel işlemleri bölümünde;

1) Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ad ve soyadları, görev dönemi, bunlara yapılan her tür ödemeler,

2) Müdür ve diğer personel ile muhasebecilerin ad ve soyadları, görev dönemi, bunlara yapılan ödemeler ve sigorta işlemleri,

3) Önceki dönem bütçe kalemlerinde belirtilen gelir ve gider rakamlarının gerçekleşme durumu,

4) Faaliyet dönemine ilişkin değerlendirme ve geleceğe yönelik beklentiler,

c) Mali durum ve muhasebe işlemleri bölümünde;

1) Bilanço ve gelir gider farkı hesabı kalemleri hakkında genel bilgiler,

2) Tutulan defterlerin türleri, noter açılış ve kapanış tasdikleri,

3) Dönem içerisinde gerçekleşen toplam gelir ve giderler,

4) Arsa, proje, inşaat, vergi ve harç, sigorta, genel gider gibi harcamalar,

5) Kullanılan banka kredilerinin tutarı, kredinin şartları ve geri ödeme durumu,

6) Belediye, vergi ve sigorta gibi kurumlar ile kişilere olan borçlar,

7) Demirbaşların alım bedeli cinsi ve adedi ile diğer araçlara ilişkin bilgiler,

ç) Ortaklık işlemleri bölümünde;

1) Mevcut ortak sayısı, dönem içerisinde kaydedilen ortak sayısı, yapı kooperatiflerinde genel kurulca belirlenen ortak sayısı, ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin kanun ve ana sözleşmede gösterilen şartları taşıyıp taşımadıkları,

2) Genel kurulca belirlenen aidat miktarı, ortaklardan yapılan aidat tahsilatı, ortakların aidat borçları,

3) Genel kurul kararı ile belirlenen gecikme faiz oranı, usul ve esasları, gecikme faizi tahakkuk ve tahsilat miktarı,

4) Hisse devirlerine ilişkin bilgiler,

5) Çıkarılan ortakların ad ve soyadları, çıkarılma sebepleri, çıkarılma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine ortak alınıp alınmadığına ilişkin işlemler,

6) İstifa, ölüm ve çıkarılma yoluyla ortaklığı sona eren kişilere yapılan ödemeler,

d) Arsa, inşaat ve ferdileşme çalışmaları bölümünde;

1) Gayrimenkul alımı ve satımında takip edilen usul ile alınacak gayrimenkulün azami fiyatı, satılacak gayrimenkulün asgari fiyatının belirlenmesine ilişkin genel kurul kararı,

2) Gayrimenkul alım ve satım tutarları,

3) Gayrimenkul alımının, kat karşılığı arsa devralınmasının tapu devri veya tapuya şerh verdirilecek bir satış vaadi sözleşmesiyle yapıldığına ilişkin açıklamalar,

4) İnşaatların yaptırılma yöntemi, mevcut konut ve işyeri sayısı, bu konularda alınan genel kurul kararları,

5) Yapılan ihaleler, imzalanan sözleşmelerin tarihi, tarafları, konusu ve bedeli,

6) Arsa ve arazinin imar durumu, plan, proje, yapı ruhsatı, alt yapı işleri, imalat ve çevre düzenleme çalışmaları,

7) İnşaat giderleri, düzenlenen hak edişler, müteahhit ve taşeronlara yapılan ödemeler,

8) İnşaat seviyesi, inşaatların tahmini tamamlanma tarihi ve maliyetleri,

9) Konutların veya işyerlerinin kesin maliyetlerinin tespiti ve ortaklara dağıtılması, ferdileşme, tapu tahsisi ve yapı kullanma izni, tasfiye gibi işlemler,

e) Hukuki faaliyetler bölümünde;

1) Genel kurul kararlarına karşı açılan itiraz davaları, ihraç kararları aleyhine açılan itiraz davaları, alacak, tespit, iptal ve tazminat davaları gibi idare ve hukuk mahkemelerinde açılan tüm davaların mahkemesi, dosya numarası, taraflarına ve aşamasına ilişkin bilgiler,

2) Kooperatif hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan suç duyuruları,

3) Kooperatif ile ilgili devam eden veya sonuçlanan tüm ceza davalarının mahkemesi ve dosya numaraları,

verilir.

             Yürürlük

             MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

             Yürütme

             MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür.

 

iŞVERENE BAŞINA 100 TL sigorta indirimi ne zaman çıkacak?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

MADDE 17- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 68- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan sigortalıları çalıştıran işverenlerce;

  1. a) 2015 yılının aynı ayına ilişkin Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde prime esas günlük kazancı 85 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayısını geçmemek üzere, 2016 yılında cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,
  2. b) 2016 yılı içinde ilk defa bu Kanun kapsamına alınan işyerlerinden bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının,

2016 yılı Ocak ila Aralık ayları/dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin Kuruma ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilir ve bu tutar Hazinece karşılanır.

(2) Mevcut bir işletmenin kapatılarak değişik bir ad, unvan ya da bir iş birimi olarak açılması veya yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi Hazine katkısından yararlanmak amacıyla muvazaalı işlem tesis ettiği anlaşılan veya sigortalıların prime esas kazançlarını 2016 yılı için eksik bildirdiği tespit edilen işyerlerinden Hazinece karşılanan tutar gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte geri alınır ve bu işyerleri hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.

(3) İşverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili 2016 yılına ilişkin olarak, aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde vermediği, sigorta primlerini yasal süresinde ödemediği, denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan soruşturma ve incelemelerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığı durumlarının tespit edilmesi, Kuruma prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunması hâllerinde bu maddenin birinci fıkrasının (b) bendine ilişkin hükümler uygulanmaz. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler bu tecil ve taksitlendirme devam ettiği sürece anılan fıkra hükmünden yararlandırılır.

(4) Birinci fıkranın (a) bendinin uygulanmasında, bir önceki yılın aynı ayına ilişkin olarak aylık prim ve hizmet belgesi verilmemiş olması hâlinde bildirim yapılmış takip eden ilk aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesindeki bildirimler esas alınır. 2015 yılından önce bu Kanun kapsamına alınmış ancak 2015 yılında sigortalı çalıştırmamış işyerleri hakkında birinci fıkranın (b) bendi hükümleri uygulanır.

(5) Sigortalı ve işveren hisselerine ait sigorta primlerinin Devlet tarafından karşılandığı durumlarda işverenin ödeyeceği sigorta priminin Hazinece karşılanacak tutardan az olması hâlinde sadece sigorta prim borcu kadar mahsup işlemi yapılır.

Kimlik kartı nedir ? 2016-Kimlik Kartı, Uluslararası Aile Cüzdanı ve Mavi Kart-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

MADDE 10- 5490 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “nüfus cüzdanı” ibaresi “kimlik kartı” ve “nüfus cüzdanlarını” ibaresi “kimlik kartlarını”; 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “nüfus cüzdanlarını” ibaresi “kimlik kartlarını” ve dördüncü fıkrasında yer alan “nüfus cüzdanı” ibaresi “kimlik kartı” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 11- 5490 sayılı Kanunun Beşinci Kısım başlığı “Kimlik Kartı, Uluslararası Aile Cüzdanı ve Mavi Kart” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 12- 5490 sayılı Kanunun 41 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 41- (1) Kimlik kartında yer alacak bilgiler ile kartın tasarımı, temini, basımı, dağıtım ve teslim yöntemi ile üretim ve kişiselleştirilmesinde kullanılacak sistemi belirlemeye Bakanlık yetkilidir.

(2) Kimlik kartında yer alacak biyometrik verinin türü, niteliği ve alınma yaşı Bakanlıkça belirlenir.

(3) Biyometrik verisi alınacak kişilerin şahsen müracaatı esastır. Biyometrik verisi alınmayacak çocukların kimlik kartı müracaatı veli veya vasileri ile 15 inci ve 17 nci maddelerde yer alan bildirim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından yapılır.

(4) Merkezî veri tabanında tutulan biyometrik veriler kimlik doğrulama işlemleri dışında kullanılamaz.

(5) Kişi, müracaat sırasında yazılı muvafakatı ile kimlik kartını teslim alacak kişiyi belirleyebilir.

(6) Kimlik kartı talebinde bulunan kişi ile nüfus kütüklerinde kayıtlı kişinin aynı kişi olup olmadığı hususunda tereddüte düşülmesi hâlinde mülkî idare amirinin emri ile kolluk kuvvetlerine araştırma yaptırılır.

(7) Kimlik kartının kaybı veya değiştirilmesi nedeniyle yapılacak müracaatlarda, yenisi verilinceye kadar geçerli olmak üzere, usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen geçici bir belge verilebilir.

(8) Kimlik kartına bu Kanunda öngörülenler dışında kayıt ve işaret konulamaz. Kimlik kartı hiçbir kişi veya kurum tarafından alıkonulamaz.

(9) Evlenme işlemi tamamlandıktan sonra, çiftlere uluslararası aile cüzdanı verilir.

(10) Uluslararası aile cüzdanı ve mavi kart Bakanlıkça belirlenen tasarım ve sayıda Maliye Bakanlığınca bastırılır. Aile cüzdanları ve mavi kartlar Maliye Bakanlığınca yurt içinde nüfus müdürlüklerine ve evlendirme memurluklarına verilmek üzere maliye yetkililerine, yurt dışında ise dış temsilciliklere verilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilir. Uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartların en fazla üç bin adedi, bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben üç bin adetlik partiler hâlinde peşin para karşılığında nüfus müdürlüğüne verilir.

(11) Kimlik kartı, uluslararası aile cüzdanı ve mavi kart bedeli müracaat sırasında tahsil edilir. Doğum bildiriminin kanuni süresi içinde yapılması hâlinde ve 2828 sayılı Kanun kapsamında düzenlenecek kimlik kartlarından değerli kâğıt bedeli alınmaz.

(12) Hatalı yazım nedeniyle iade edilen uluslararası aile cüzdanları ve mavi kartlar değerli kâğıt bedelinden düşülür. Hatalı üretim ya da yazım nedeniyle kimlik kartlarının değiştirilmesi hâlinde kimlik kartı bedeli alınmaz.

(13) Genel Müdürlük, nüfus müdürlükleri ile dış temsilcilikler, kimlik kartı, uluslararası aile cüzdanı ve mavi kart bedeli açısından 2/6/1934 tarihli ve 2489 sayılı Kefalet Kanunu hükümlerine tabi değildir.

(14) Kimlik kartı bedellerinin Hazine veznelerine yatırılmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.”

MADDE 13- 5490 sayılı Kanunun 42 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Talep belgesi

MADDE 42- (1) Kimlik kartı ve uluslararası aile cüzdanlarının verilebilmesi için şekli ve kapsamı Bakanlıkça belirlenen ve bastırılan talep belgeleri kullanılır. Doğum tutanaklarına dayanılarak kimlik kartı düzenlemesinde talep belgesi aranmaz.

(2) Talep belgelerini uygulamaya koymaya veya uygulamadan kaldırmaya ve bunların saklama sürelerini belirlemeye Bakanlık yetkilidir.”

MADDE 14- 5490 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.

“b) Evlenme olayını bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyenlere yurt içinde nüfus müdürlüklerince, yurt dışında ise dış temsilciliklerce 50 Türk lirası idarî para cezası verilir.

  1. c) Adres değişikliğini bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyenlere 50 Türk lirası, gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara 1000 Türk lirası idarî para cezası, yurt içinde mülkî idare amirlerince, yurt dışında ise dış temsilciliklerce verilir.”

MADDE 15- 5490 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Atıflar

EK MADDE 1- (1) Diğer mevzuatta “nüfus cüzdanı”, “hüviyet cüzdanı”, “nüfus hüviyet cüzdanı”, “hüviyet varakası”, “nüfus kâğıdı” ibarelerine yapılan atıflar “Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı”na yapılmış sayılır.”

MADDE 16- 5490 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 6- (1) Nüfus cüzdanlarının düzenlenmesi ve dağıtılması 31/12/2016 tarihine kadar aşağıdaki usul ve esaslara göre yapılır:

  1. a) Nüfus cüzdanları, Bakanlıkça tespit edilen şekil, ebat ve örneğe uygun olarak Maliye Bakanlığınca bastırılır ve nüfus müdürlüklerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere muhasebe yetkililerine, dış temsilciliklerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilir.
  2. b) Muhasebe yetkilisince nüfus müdürlüklerinin ihtiyacı göz önünde tutularak, kadın ve erkek nüfus cüzdanlarının her biri için en fazla üçer bin adedi, bedeli sonradan ödenmek üzere, müteakiben üçer bin adetlik partiler hâlinde peşin para karşılığında verilir. Doğum bildirimlerinin kanuni süresi içinde yapılması hâlinde düzenlenecek nüfus cüzdanlarından değerli kâğıt bedeli alınmaz. Hatalı yazım nedeniyle iade edilen nüfus cüzdanları değerli kâğıt bedelinden düşülür.
  3. c) Nüfus cüzdanı, yurt içinde ilçe nüfus müdürlüklerince ve yurt dışında dış temsilciliklerce kişilerin kendilerine, ergin olmayanların veli, vasi veya resmî vekillik belgesi ibraz edenler ile bu Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen, beyanla yükümlü kişilere Bakanlıkça tespit edilecek usûller çerçevesinde verilir.

ç) Genel Müdürlük ile başkonsolosluklar, nüfus cüzdanı bedeli açısından 2489 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir.”

Kooperatifin üye aidatlarına bağlı gecikme zamlarının vadesiz banka hesabında tutulması ve paraların üyelere dağıtılması halinde uygulanacak tevkifat hk.

Konu : Kooperatifin üye aidatlarına bağlı gecikme zamlarının

vadesiz banka hesabında tutulması ve paraların

üyelere dağıtılması halinde uygulanacak tevkifat hk.

Ekran Resmi 2015-12-13 08.58.09
Evren ÖZMEN-Mesleki yayınlar

İlgi : … tarih ve … kayıt numaralı özelge talep formu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Kooperatifinizin üyelerinden topladığı aidatların geç ödenmesine bağlı gecikme zamlarını vadesiz banka hesabında tuttuğu belirtilerek, bu paranın üyelerinize ödenmesi durumunda vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde konu ile ilgili gerekli açıklamalara yer verilmiş olup, Tebliğin “Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması” başlıklı “4.13.1.1.” bölümünde, “Sermaye üzerinden kazanç dağıtılması sermaye şirketlerine ait bir özelliktir. Kooperatiflerin elde ettikleri kazancı ortaklarına sermaye paylarına göre dağıtması durumunda, kooperatiflerin sermaye şirketlerinden farkı kalmayacaktır. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmamasına ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Diğer taraftan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tarifi yapılmış, maddenin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendiyle iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited Şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b-i) alt bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış olup, anılan maddede yer alan yetkiye istinaden 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kesinti oranı %15 olarak belirlenmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Kooperatifinizin üyelerinden aldığı aidat ve gecikme zamlarının üyelerinize geri ödenmesi durumunda; her bir üyeye ödedikleri aidat ve gecikme zammının aynen iade edilmesi halinde “sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması” şartı korunmuş olacak ve gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmeyecektir. Ancak, aidatların geç ödenmesine bağlı olarak alınan gecikme zamlarının, gecikme zammını ödeyen üyeler dışındaki diğer üyelere de dağıtılması durumunda “sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması” şartı ihlal edilmiş olacağından kooperatifiniz adına kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi ve söz konusu bu ödemeler üzerinden kar dağıtımına bağlı gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Tasfiye memurları şirket aktiflerini satabilir mi ?

Aktifleri satma yetkisi

MADDE 538- (1) Genel kurul aksini kararlaştırmamışsa, tasfiye memurları şirketin aktiflerini pazarlık yoluyla da satabilirler.

(2) Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurulun kararı gereklidir. Bu karar hakkında 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.

Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu içeriği

Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu

MADDE 516- (1) Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer alır.

(2) Yönetim kurulunun faaliyet raporu ayrıca aşağıdaki hususları da içermelidir:
a) Faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve özel önem taşıyan olaylar.
b) Şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları.
c) Yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatler, ödenekler,

yolculuk, konaklama ve temsil giderleri, ayni ve nakdî imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatlar.
(3) Hem anonim şirketler hem de şirketler topluluğu bakımından, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun zorunlu

asgari içeriği, ayrıntılı olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından bir yönetmelikle düzenlenir.

Anonim Şirketlerde Finansal Tablolar ne zaman hazırlanır ?-ÖZMEN MÜŞAVİRLİK

Anonim şirketlerin finansal tabloları ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu
I – Hazırlama yükümü
MADDE 514- (1) Yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş

bulunan finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlar ve genel kurula sunar.

Ekran Resmi 2016-01-23 09.06.09

Sermaye borcunu yerine getirmeyen ortağın sorumluluğu-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

I – Sonuçları
MADDE 482- (1) Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın,

temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
(2) Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan

Ekran Resmi 2016-01-24 13.10.17

haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. İptal edilen pay senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı 35 inci maddede yazılı gazetede ve ayrıca esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan olunur.

(3) Esas sözleşmeyle, pay sahipleri, temerrüt hâlinde, sözleşme cezası ödemekle zorunlu tutulabilirler.
(4) Şirketin tazminat hakları saklıdır.

Anonim Şirketlerde Sermaye artırımının koşulları-EVREN ÖZMEN MALİ MÜŞAVİR

A) Sermayenin artırılması
I – Ortak hükümler
1. Genel olarak
MADDE 456- (1) İç kaynaklardan yapılan artırım hariç, payların nakdî bedelleri tamamen ödenmediği sürece sermaye artırılamaz. Sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye artırımını engellemez.
(2) Artırıma, esas sermaye sisteminde 459 uncu maddeye göre genel kurul; kayıtlı sermaye sisteminde, 460 ıncı madde gereğince, yönetim kurulu karar verir. Esas sözleşmenin ilgili hükümlerinin, gerekli olduğu hâllerde izni alınmış bulunan değişik şekli, genel kurulda değiştirilerek kabul edilmişse, bunun Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca onaylanması

şarttır.
(3) Artırım, genel kurul veya yönetim kurulu kararı tarihinden itibaren üç ay içinde tescil edilemediği takdirde, genel

kurul veya yönetim kurulu kararı ve alınmışsa izin geçersiz hâle gelir ve 345 inci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.
(4) 353 ve 354 üncü maddeler ile 355 inci maddenin birinci fıkrası tüm sermaye artırımı türlerine kıyas yoluyla

Ekran Resmi 2016-01-24 13.10.17.pnguygulanır.
(5) Sermayenin artırılması kararının tesciline, aşağıdaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, 455 inci madde

uygulanır.

Anonim Şirketlerde kötü niyet ile genel kurul kararlarının iptali için dava açılmasının sonuçları-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

IV – Kötüniyetle iptal ve butlan davası açanların sorumluluğu

MADDE 451- (1) Genel kurulun kararına karşı, kötüniyetle iptal veya butlan davası açıldığı takdirde, davacılar bu sebeple şirketin uğradığı zararlardan müteselsilen sorumludurlar.

Ekran Resmi 2016-01-23 09.06.09

Anonim Şirket ve Kooperatiflerde Genel Kurulu İptali ve farklı noktalar-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN

Anonim Şirket Kooperatif
I – İptal sebepleri
MADDE 445- (1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük

kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.

II – İptal davası açabilecek kişiler
MADDE 446- (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre

yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,

c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.

 

Kararların Ġptali :

Madde 38- Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine, toplantıyı izleyen günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.

1- Toplantıda hazır bulunup da kararlara muhalif kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığı veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da genel kurul toplantısına katılmaya

yetkili olmayan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri; 2- Yönetim kurulu;

3- Kararların yerine getirilmesi yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip

olduğu takdirde bunların her biri.

8

Bozma davasının açıldığı ve duruşmanın yapılacağı gün yönetim kurulu tarafından usulen ilan olunur.

Bir kararın bozulması, bütün ortaklar için hüküm ifade eder. Bozma kararının kesinleşmesi halinde, bu husustaki ilam tescil ve ilan ettirilir.

 

Ekran Resmi 2016-01-23 09.01.06