|
İlk Yardım Yönetmeliği-Resmi Gazete-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
|
İlk Yardım Yönetmeliği-Resmi Gazete-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
|
SİTE YÖNETİMİNİN BODRUM VE SIĞINAĞI KİRAYA VERMESİ
SİTE YÖNETİMİNİN BODRUM VE SIĞNAĞI KİRAYA VERMESİ ( Görev )
BİRDEN FAZLAPARSEL ÜZERİNDE OLUŞAN SİTADE HENÜZ TOPLU YAPI YÖNETİMİNE GEÇİLMEMİŞ OLMASI ( Görev )
Birden fazla parsel üzerinde kurulu bulunan sitede, blok yönetimi tarafından, üst yönetime ve kiracılara karşı açılan men`i müdahale ve kiracıların tahliyesi istemine ilişkin davada:
Sitede henüz toplu yapı yönetimine geçilmediği anlaşıldığından, kat mülkiyeti hükümlerinin değil, genel hükümlerin uygulanması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece; davaya konu taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde bakılmak üzere dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.fk
Kentsel Dönüşümde Arsa paylarının düzeltilmesi için ne gereklidir ? ARSA PAYI DÜZELTME DAVASI AÇMANIN ŞARTLARI-kooperatif-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Y18HDEsas : 2014/14324Karar : 2015/1914Tarih : 12.02.2015 | ARSA PAYLARININ DÜZELTİLMESİ
Arsa paylarının düzeltilebilmesi için kat mülkiyetinin kurulduğu tarihte ilgili bağımsız bölümün o tarihteki cinsi, bulunduğu kat, alanı, ısınma sistemi, aydınlanması, mimari kullanımı ve konumu, cephesi ve manzarası gibi hususlar dikkate alınırken bir yanlışlık yapıldığının açıkça ortaya konulması gerekir. Mahkemece, bu hususlar yeterince açıklanmadan, yanlışlığın nedenleri ortaya konulmadan, bilirkişinin mevcut keşif tarihindeki durum dikkate alınarak belirlediği arsa paylarına göre kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.fk |
Dava dilekçesinde, arsa paylarının düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan A… İ… Y… vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Davacı dava dilekçesinde, arsa paylarının bağımsız bölümlerin değerleriyle orantılı bir şekilde belirlenmediğini belirterek arsa paylarının düzeltilmesini talep etmiş,
mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı A… İ… Y… vekili tarafından temyiz edilmiştir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası`nın 3.maddesi hükmüne göre;
“kat mülkiyeti, bu mülkiyete konu olan anayapının bağımsız bölümlerinden her birine kat irtifakının kurulduğu tarihteki, doğrudan doğruya kat mülkiyetine geçilme halinde ise, bu tarihteki değeri ile oranlı olarak tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi suretiyle kurulur. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin değeri ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa payının düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir.”
Yasa gereğince; arsa payı düzenlemesinin yeniden yapılabilmesinin ilk şartı,
Arsa paylarının bağımsız bölümlerin değerleriyle oransız olarak belirlenmiş olmasıdır. Bu hususa dayalı istemlerde, mahkeme tüm kanıtları değerlendirerek bağımsız bölümün değeri ile bölüme özgülenen arsa payını karşılaştırıp denklik sağlanmaya çalışmalıdır. Söz konusu işlem yapılırken de bağımsız bölümlerin cinsi, bulunduğu kat, alanı, ısınma sistemi, aydınlanması, mimari kullanımı ve konumu, cephesi ve manzarası gibi hususlar değerlendirme için esas alınır.
Değerlendirmeye esas alınacak tarihten sonraki imar durumu ile cins ve manzara değişiklikleri, bakım ve onarım çalışmaları nedenleriyle meydana gelen değer artış ve eksilmeleri dikkate alınmaz.
Somut olayda, dava konusu taşınmazda 1970 yılında kat mülkiyeti kurulduğu dikkate alındığında aradan geçen süre zarfında taşınmazda arsa paylarına herhangi bir itiraz olmamış, bilirkişi raporunda da bağımsız bölümlerin o tarihteki cinsi, bulunduğu kat, alanı, ısınma sistemi, aydınlanması, mimari kullanımı ve konumu, cephesi ve manzarası gibi hususlar değerlendirilmek suretiyle arsa paylarının yanlışlığını gösterecek herhangi bir delil de ortaya konulmamıştır.
Arsa paylarının düzeltilebilmesi için kat mülkiyetinin kurulduğu tarihte ilgili bağımsız bölümün o tarihteki cinsi, bulunduğu kat, alanı, ısınma sistemi, aydınlanması, mimari kullanımı ve konumu, cephesi ve manzarası gibi hususlar dikkate alınırken bir yanlışlık yapıldığının açıkça ortaya konulması gerekir.
Mahkemece bu hususlar yeterince açıklanmadan, yanlışlığın nedenleri ortaya konulmadan bilirkişinin mevcut keşif tarihindeki durum dikkate alınarak belirlediği arsa paylarına göre kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.
KAPICI DAİRELERİNİN HANGİ BLOĞA AİT OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ
Y18HDEsas : 2014/10937Karar : 2015/2113Tarih : 16.02.2015 | HAKİMİN KAT MALİKLERİ İRADESİ YERİNE GEÇEREK DÜZENLEME YAPMASI TOPLU YAPI YÖNETİM PLANINA GÖRE YÖNETİLEN SİTE Site içindeki blokların hangisinin altında kaç daire olduğunun ve Davacının projeye aykırı yapılmış kapıcı daireleri yönünden projeye uygun eski hale getirme istemi bulunmadığı, Kapıcı dairelerinin kullanım şeklini düzenleyen yönetim planının 4. maddesinde yönetim planının tüm kat maliklerinin 4/5 oyu ile değiştirilebileceği düzenlemesine yer verildiğinden; Hakim kat maliklerinin iradesi yerine geçerek yönetim planındaki kapıcı dairelerinin kullanım şeklini düzenleyemez. Mahkemece yönetim odasının da kapıcı dairesi olarak kabulü ile yönetim planı çerçevesinde değerlendirme yapılmak suretiyle kapıcı dairelerinin kullanım şeklinin belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.fk |
Dava dilekçesinde, site içindeki blokların hangisinin altında kaç daire olduğunun ve kapıcı dairelerinin hangi ada yönetimi tarafından ne oranda kullanılacağının tespiti ve davalı taraf ile olan muarazanın men`ine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince, verilen tavzih kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Dava dilekçesinde Saygınlar Sitesinin beş ada üzerinde kurulu olup her adanın kendi içinde yönetimi olduğunu,
ada yönetimlerinden meydana gelen üst kurul tarafından yönetim planına uygun olarak yönetildiğini,
yönetim planında gösterilen ve ortak kullanım amacına ayrılan 16 adet kapıcı dairesi bulunduğunu, bu kapıcı dairelerinin hangi blok altında olması gerektiği konusunda mimari proje ile yönetim planı arasında çelişki olduğunu,
projeye aykırılıkların yönetimce giderildiğini ve halen 15 kapıcı dairesi 2 adet yönetim binası mevcut olduğunu,
taraflar arasında hangi ada tarafından kaç adet kapıcı dairesi kullanılacağı konusunda ihtilaf olduğunu,
mimari projesine ve yönetim planına uygun olarak hangi ada yönetiminin ne oranda kapıcı dairesi kullanacağının tespiti ile taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi istenilmiş;
mahkemece davanın kabulü ile, Saygınlar Sitesi 15318 ada üzerinde fiilen 16 adet projesinde 10 adet bulunan kapıcı dairelerinden 4 adetinin 15318 ada yönetiminin tasarrufuna tahsis edilmesine, 15319 ada içinde bulunan yönetim biriminde 15318 ada yönetiminin tasarruf hakkı bulunmadığına ve bu yönetim birimine yönelik müdahalenin önlenmesi ile muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun incelenmesinde,
Dava konusu site beş ayrı parsel üzerinde kurulu olup, toplu yapı yönetim planına göre birlikte yönetildiği,
1.maddesinde bu yönetim planın da hüküm bulunmayan hallerde kat mülkiyeti yasa hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği,
5 ve 6. maddelerinde apartman Blok ve Dubleks blok tanımı yapılıp siteyi oluşturan her bir adada bulunan blok ve bağımsız bölümler ile kullanacakları kapıcı dairelerinin karşılarında gösterildiği ve toplam 18 kapıcı dairesinin öngörüldüğü,
projesinde 16 kapıcı dairesinin yer aldığı, fiilen 17 kapıcı dairesi ile yönetim planında ve projesinde bulunmayan yönetim odaları oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Yönetim planı tüm kat maliklerinin bağlayıcı sözleşme niteliğinde olup,
Burada yönetim odaları öngörülmediğine göre fiilen yönetim odaları olarak oluşturulan bölümün kapıcı dairesi olarak kabulü halinde yönetim planında belirtilen şekilde 18 kapıcı dairesinin fiilen de mevcut olduğu görülmektedir.
Davacının projeye aykırı yapılmış kapıcı daireleri yönünden projeye uygun eski hale getirme istemi bulunmadığı, yönetim odasının ortak yer olması nedeniyle toplu yapı yönetim planına göre tüm parsel maliklerinin ve yönetimlerin tasarruf hakları bulunduğu kapıcı dairelerinin kullanım şeklini düzenleyen yönetim planının 4. maddesinde yönetim planının tüm kat maliklerinin 4/5 oyu ile değiştirilebileceği düzenlemesine yer verildiğinden; hakim kat maliklerinin iradesi yerine geçerek yönetim planındaki kapıcı dairelerinin kullanım şeklini düzenleyemez.
Buna göre mahkemece yönetim odasının da kapıcı dairesi olarak kabulü ile yönetim planı çerçevesinde değerlendirme yapılmak suretiyle kapıcı dairelerinin kullanım şeklinin belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi.
Apartmanda bir daire çocuk yuvası olur mu ?-YARGITAY KARARI
BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN İŞYERİ OLARAK KİRAYA VERİLMESİ ÇOCUK EVİ ( Mesken Olarak Tescilli Taşınmaz ) Yasaya ve yönetim planına aykırı işyeri olarak kiraya verilen meskenin eski hale getirilmesi, olmadığı taktirde tahliyesi isteistemi ile açılan dravanın reddine dair karar, usul ve yasaya uygun görülmekle onanmıştır.fk |
Dava dilekçesinde, yasaya ve yönetim planına aykırı işyeri olarak kiraya verilen meskenin eski hale getirilmesi, olmadığı taktirde tahliyesi istenilmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya elektronik ortamda Dairemize gönderilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre,
Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün(ONANMASINA ), oyçokluğuyla, karar verildi.
KARŞI OY
Kat Mülkiyeti Kanunu`nun 24. maddesinde öngörülen yasaklar, Kanunda yer alan tüm yasakları içermemektedir.
Madde, anayapının özellikle bağımsız bölümlerin kullanım biçimlerini hüküm altına almış olup, tapu kütüğünde yazılı niteliği önem taşımaktadır. Kat mülkiyetli veya kat irtifaklı anataşınmazda türü ve niteliği tapu kütüğünde belirtilmiş olan bağımsız bölümlerin özgülendikleri amaca uygun kullanımları esastır. Her kat maliki bağımsız bölümünü özgülendiği amaç doğrultusunda kullanmakla yükümlüdür. Bu madde kullanım amacına aykırılıkları ve yükümlülüklere uymamayı hüküm altında almıştır.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece verilen ret kararının doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Şöyle ki; tapuda mesken nitelikli olarak kayıtlı bulunan (9) nolu bağımsız bölüm Tokat İli Aile ve Sosyal Politikalar İlçe Yurt Müdürlüğü`nce kiralanmış ve çocuk yuvası (çocuk evi) olarak kullanılmaktadır.
Davacı tahliye istemektedir. Kat malikleri kurulunca oybirliği ile alınmış bir karar da sunulmamıştır.
Mesken nitelikli bağımsız bölümün çocuk yurdu (çocuk evi) olarak kullanılması yukarıda açıklanan madde hükümlerine uygun düşmeyeceğinden, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun onama yönündeki kararına katılmıyorum.
Y18HD 19.02.2015 E.2014/10785 – K.2015/2366
____________ oOo ____________
Kooperatif Tebligat
3- Davalılardan N… A… ve M… A…`a mahkemenin gerekçeli kararı ve davacı vekilinin temyiz dilekçesi Tebligat Yasası`nın 21. maddesi gereğince tebliğ edildiği bildirilmiş ise de, tebligat mazbatasındaki adresin “adres kayıt sistemi”nde gösterilen adresi ile aynı olup olmadığı belirtilmemiştir.
Bu durumda tebliğ işleminin Tebligat Yasası`nın değişik 21/2. maddesinde belirtilen usule uygun olduğu düşünülemez.
Öte yandan muhatabın haber verilen komşuya ait imzanın alınmadığı veya imzadan imtina edildiğine dair şerhin tebliğ mazbatasının üzerinde bulunmadığından yapılan tebligatın Tebligat Kanunu`nun 21/1.maddesinde belirtilen usule de uymadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle yapılan tebligat usulsüz olup mahkemece gerekçeli kararın adı geçen davalılara yöntemine uygun tebliği ile temyiz ve cevap sürelerinin beklenmesinden,
KOOPERATİF GENEL KURUL KARARININ İPTALİ
Y18HDEsas : 2014/14061Karar : 2015/2967Tarih : 02.03.2015 | KOOPERATİF GENEL KURUL KARARININ İPTALİ
Kooperatif Genel Kurul Karanının iptali istemi ile açılan davada: Dosya, bu tür davalarda toplanması gereken belgeler ve bilgilerdeki eksikliklerin tamamlanması için mahkemesine geri çevrilmiştir.fk |
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Dava dilekçesinde, 4.11.2012 tarihli toplantıda alınan kararın iptali istenilmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- 4.11.2012 tarihli toplantıya katılanları da gösterir şekilde hazirun cetvelinin, ayrıca kat maliki yerine vekaleten katılan varsa bunların vekaletnameleri ile site kat malikleri kurulu karar defterinin ve toplantıya çağrı belgelerinin onaylı örneğinin ilgili yönetimden,
2- Davaya konu taşınmazın kaç bloktan oluştuğu ve blok yöneticilerinin seçimine dair kararlarında içinde yer aldığı karar defterinin yönetimden,
3- Dava konusu anataşınmazın ada ve parsel numaraları taraf vekillerinin bilgisine başvurularak tespit edilip üzerinde bulunduğu sitenin parsel ya da parsellerde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulup kurulmadığı, bir ya da birden fazla parsel üzerinde olup olmadığı,
birden fazla parsel üzerinde bulunuyorsa 5711 Sayılı Kanun ile değişik Kat Mülkiyeti Yasasının 66 ve 67. maddeleri gereğince toplu yapıyı oluşturan imar parselleri ve ortak yerlerin tapuda birbirleriyle bağlantılarını sağlamak suretiyle irtibatlandırılıp irtibatlandırılmadığı sorularak buna dair tapu kayıtlarının ve toplu yapı yönetim planı örneğinin, toplu yapı kurulmamış ise ilgili ada ve parsellere ait tapu kaydı ile yönetim planı örneklerinin tapu müdürlüğünden,
Getirtilip dosyaya konulmasından sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine ( GERİ ÇEVRİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Kooperatif Mimari Projeye aykırılık
KOOPERATİFTE MİMARİ PROJEYE AYKIRILIĞIN KAL`İ PROJEYE AYKIRILIKLARIN GİDERİLMESİ Dava dilekçesinde, mimari projeye aykırılığın kal`i ile müdahalenin önlenmesi, Davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karar temyiz edilmekle; Dosya, bu tür davalarda toplanması gereken belgeler ve bilgilerdeki eksikliklerin tamamlanması için mahkemesine geri çevrilmiştir.fk |
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Dava dilekçesinde, mimari projeye aykırılığın kal`i ile müdahalenin önlenmesi,
Karşı davacı dilekçesinde ise kendisi dışında 18 adet bağımız bölümdeki projeye aykırılıkların giderilmesi istenilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş,
hüküm davalı-karşı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş, ancak dosyaya davetiye masrafı konulmamıştır.
1- Dava konusu kooperatifin ada ve parsel numaraları taraf vekillerinin bilgisine başvurularak tespit edilip, sözü edilen kooperatifin üzerinde kurulduğu parsel ya da parsellerde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulup kurulmadığı, bir ya da birden fazla parsel üzerinde olup olmadığı,
birden fazla parsel üzerinde bulunuyorsa 5711 Sayılı Kanun ile değişik 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası`nın 66. ve 67. maddeleri gereğince toplu yapıyı oluşturan imar parselleri ve ortak yerlerin tapuda birbirleriyle bağlantılarını sağlamak suretiyle irtibatlandırılıp irtibatlandırılmadığı sorularak buna dair tapu kayıtlarının ve toplu yapı yönetim planı örneğinin, toplu yapı kurulmamış ise ilgili ada ve parsellere ait tapu kaydı ve yönetim planı örneklerinin tapu müdürlüğünden istenilmesinden,
2 -Kooperatif üyeleri arasında kura çekilmek suretiyle ferdileşmeye geçilip geçilmediğinin, geçilmiş ise ferdileştirme tutanaklarının, kat irtifakı kurulmuş ise yapının fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisinin fiilen kullanılmaya başlanmış olup olmadığının, davalıya düşen bağımsız bölümün numarasının ilgili yönetimden sorulması ve düzenlenecek tutanakla bunların tespit edilmesinden,
Sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine ( GERİ ÇEVRİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
Y18HD 02.03.2015 E.2014/15387 – K.2015/3076
ÜYELİKTEN İHRAÇ İHTARLARININ YASAL İÇERİĞİ KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ KOOPERATİFTE BİRDEN FAZLA ÜYELİK ( İhraç Kararının Yasal İçeriği )-Kooperatif Yargıtay Kararı
Esas : 2014/10428Karar : 2015/1622Tarih : 13.03.2015 | ÜYELİKTEN İHRAÇ İHTARLARININ YASAL İÇERİĞİ KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ KOOPERATİFTE BİRDEN FAZLA ÜYELİK ( İhraç Kararının Yasal İçeriği ) Kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptaline karar verilmesini talebi ile açılan davada: Davacının üç üyeliği bulunmasına rağmen bir üyelikle ilgili ihtarnameler keşide edilmesinin, davacı üyede tereddüt uyandıracak nitelikte olup, Davacının ödemelerinin mahsubu sonucu ulaşılması gereken gerçek borcu yansıtmayan ikinci ihtara dayalı ihraç kararının iptalinin gerekir. Bozma kararına uyularak, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.fk |
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ KARARI:Davacı, müvekkilinin davalı kooperatifin yönetim kurulu kararıyla üyelikten çıkarıldığını,
davalı kooperatif ile taşeron E. İnşaat ve müvekkili arasında imzalanmış protokol gereği, müvekkilinin yükümlülüğünü davalı kooperatife nakden ödediğini ve buna dair makbuz düzenlendiğini,
kooperatifin 09.05.2009 tarihli genel kurulunda müvekkilinin ek ödeme yapmasına karar verildiğini, bu kararın iptali için açılan davanın derdest olduğunu, protokol gereği müvekkilinden ödeme yapmasının istenemeyeceğini,
ayrıca çekilen ihtarda istenen borcun hangi aylara ait olduğunun belirtilmediğini, müvekkilinin birden fazla üyeliğinin olduğunu ve her bir üyelik için ayrı ayrı ihtar çekilmesi gerektiğini ileri sürerek, 07.07.2011 tarih ve 74 sayılı ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı temsilcileri, davacının katıldığı 09.05.2009 tarihli olağan genel kurul toplantısında her üyenin aylık 1.500,00 TL aidat ödemesine karar verildiğini, davacıya aidatları ödemesi hususunda iki kez ihtarname gönderildiğini, ihraç kararının davacıya bildirildiğini, yapılan her işlemin anasözleşmeye ve hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine;
Dairemizin 20.11.2013 tarih ve 2013/5685 E., 2013/7244 K. sayılı ilamıyla;
Dava konusu olayda, davacının, davalı kooperatifte üç üyeliği bulunduğunun uyuşmazlık dışı olduğu,
dosya kapsamından, davalı kooperatif tarafından davacıya gönderilen birinci ve ikinci ihtarnamede bir üyelik için toplam 30.000,00 TL borcun ödenmesinin istendiği,
ihraç kararında da hangi üyeliğe dair ihraç edildiği açıklanmaksızın kooperatif ortaklığından ihraç edildiğinin anlaşıldığı,
Davacının üç üyeliği bulunmasına rağmen bir üyelikle ilgili ihtarnameler keşide edilmesinin, davacı üyede tereddüt uyandıracak nitelikte olup, hangi üyelik ile ilgili olarak ihraç edildiğini davacı bilmeyeceğinden bu ihtarnamelere dayalı olarak verilen ihraç kararının iptalinin gerektiği,
diğer yandan, ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen ortağa tebliğ edilen ihtarnamelerde, kısmi ödeme yapılması durumunda, bu hususun açıklanarak ihtarlardan önceki ödemenin borçtan düşülmesi ve ortağın borç miktarında tereddüte düşürülmemesinin ve ikinci ihtarın gerçek borcu yansıtmasının gerekli olduğu,
Davacı tarafça, birinci ihtarnamenin tebliğinden sonra 19.04.2011 tarihinde her bir üyelik için 100,00 TL ödeme yapıldığı ileri sürülerek banka dekontlarının sunulduğu, davalı tarafça bu iddiaların aksi savunulmadığına göre, ikinci ihtarnamede yapılan kısmi ödemelerin mahsup edilmesi gerekirken, ilk ihtarnamedeki miktar üzerinden ikinci ihtarnamenin tebliği ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu`nun 27. ve anasözleşmenin 14/2. madde hükümlerine uygun olarak temerrüde düşürülmüş olmadığından,
Davacının ödemelerinin mahsubu sonucu ulaşılması gereken gerçek borcu yansıtmayan ikinci ihtara dayalı ihraç kararının iptalinin gerektiği bu açıdan, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda dosya kapsamına göre; davacının, davalı kooperatif üyeliğinden ihracına ilişkin 07.07.2011 tarihli ve 74 sayılı yönetim kurulu kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
Y23HD 13.03.2015 E.2014/10428 – K.2015/1622
Kooperatif YARGITAY Kararı
KOOPERATİFİN ORTAKLARINA BORÇLANMASI ( İtirazın İptali Davası ) İCRA ANKAR TAZMİNATI ( Kooperatifin Ortaklarına Borçlanması ) Parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortak aleyhine kooperatif tarafından girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada: Bozma ilamında, hüküm altına alınan miktarla ilgili olarak 4.000,00 TL yönünden de davanın kabulü gerektiği belirtilmesine karşın, reddedilen faiz tutarını da kapsar mahiyette davanın tamamen kabulü yönünde hüküm kurul doğru görülmemiştir.fk |
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ KARARI:Davacı vekili, müvekkili kooperatifin eski ortağı olan davalı aleyhine kooperatif ortaklığından kaynaklanan 4.433,13 TL asıl alacak, 1.105,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.538,13 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek,
itirazının iptali ile takibin devamına ve %40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davaya dayanak edilen 03.05.2008 tarihli genel kurul toplantısında akaryakıt istasyonlarına olan 500.000,00 TL borcun ödenmesi amacıyla ortaklardan 250.000,00 TL borçlanılması ve bunun her üyeden 4.000,00 TL alınarak gerçekleştirilmesine karar verilmiş ise de,
kooperatif anasözleşmesinde ortaklardan borç alınabileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi ortağın borç verme iradesinin bulunmadığı sürece bu karara dayanılarak davacı kooperatifin talepte bulunamayacağı,
ayrıca 1163 sayılı yasanın 52. maddesi uyarınca 3/4 toplantı yeter sayısı bulunmadığından;
4.000,00 TL` ye ilişkin talebin yerinde olmadığı, davalının takip tarihi itibariyle eski ortaklığı nedeniyle 360,00 TL aidat ve bunun 129,00 TL faizi ile şahsi 8,33 TL akaryakıt borcunun bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile bu miktarlar üzerinden itirazın iptaline ve takibin devamına,
kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş;
kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine,
Dairemizin 17.05.2013 tarihli, 2013/2290 E., 2013/3297 K. sayılı kararı ile
İptali kabil olan ve süresinde açılmış bir iptal davası bulunmadığından kesinleşmiş bulunan genel kurul kararına dayalı 4.000,00 TL`lik talep yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle reddine karar verildiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş,
bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davanın kabulüne ve asıl alacağın %40`ı oranında icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
Dava, parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortak aleyhine kooperatif tarafından girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne kararı verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği görülmektedir.
Bozma ilamında hüküm altına alınan miktarla ilgili olarak 4.000,00 TL yönünden de davanın kabulü gerektiği belirtilmesine karşın, reddedilen faiz tutarını da kapsar mahiyette davanın tamamen kabulü yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 360,00 TL aidat, 129,00 TL faiz, 8,33 TL akaryakıt borcu ve 4.000,00 TL katılım payı yönünden itirazın kısmen iptaline ilişkin hüküm kurularak, icra inkar tazminatı miktarının asıl alacak miktarına göre değerlendirilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti hususunda da kabul ve red oranına göre hesaplama yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına ( BOZULMASINA ), karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, oybirliği ile, karar verildi
İKİ YILI AŞKIN SÜRE ŞİRKET MÜLKİYETİNDE BULUNAN TAŞINMAZ ( KDV İstisnası Yönünden ) TAŞINMAZ İHALESİNDE KDV İSTİSNASI ( İki Yılı Aşkın Süredir Borçlu Şirketin Aktifinde Kalan )
Y12HDEsas : 2015/8105Karar : 2015/9305Tarih : 10.04.2015 | İKİ YILI AŞKIN SÜRE ŞİRKET MÜLKİYETİNDE BULUNAN TAŞINMAZ ( KDV İstisnası Yönünden ) TAŞINMAZ İHALESİNDE KDV İSTİSNASI ( İki Yılı Aşkın Süredir Borçlu Şirketin Aktifinde Kalan ) İhale konusu taşınmazın iki yılı aşkın süredir borçlu şirketin aktifinde kaldığı ve anılan şirketin istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapmadığı görülmekle:ş Şikayetin kabulüne ilişkin mahkeme kararı doğru olup, Özel Dairece onanması gerekirken, bozulduğu anlaşılmakla şikayetçinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.fk |
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 15/12/2014 tarih, 2014/23992 Esas – 2014/30276 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki ihale alıcısı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup,
dava dosyası için Tetkik Hakimi Hava Kandemir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ KARARI:Şikayetçi ihale alıcısının, ihale konusu taşınmazın iki yılı aşkın süredir borçlu şirketin aktifinde kalması nedeni ile satımının KDV`den istisna olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurduğu,
mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği,
iş bu kararın hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 15/12/2014 tarih ve 2014/23992 E.-30276 K. sayılı kararı ile ihale alıcısı gerçek kişi şikayetçiye yapılan satışın katma değer vergisi muafiyet kapsamında olmaması nedeniyle şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu`nun 17. maddesinde KDV`nin istisnaları düzenlenmiş olup, bu maddenindördüncü fıkrasının (r) bendinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin,
istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kuramların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri hariç, KDV`den istisna olduğu belirtilmiştir.
Yine taşınmaz ve taşınmaz niteliği taşıyan mal ve hakların satışında katma değer vergisi uygulaması ile ilgili Maliye Bakanlığı`nca yayınlanan 23.06.2010 tarihli sirkülerin 3.4 maddesinde de kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların satışının KDV`den istisna olup, bu satışların müzayede suretiyle gerçekleşmesinin belirtilen duruma etkisinin olmadığı,
ancak istisna hükmünün, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz teslimleri için geçerli olmadığı ifade edilmiştir.
Anılan yasal düzenlemelerde belirtilen kurum kavramının içine şirketler de girdiğinden kural olarak şirketlerin de belirtilen istisnadan yararlanabileceklerinin kabulü gerekir.
Somut olayda, ihale konusu taşınmazın iki yılı aşkın süredir borçlu şirketin aktifinde kaldığı ve anılan şirketin istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapmadığı görülmektedir. Bu durumda, şikayete konu ihalenin, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-r maddesinde belirtilen istisna kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
O halde, şikayetin kabulüne ilişkin mahkeme kararı doğru olup, Dairemizce onanması gerekirken, bozulduğu anlaşılmakla şikayetçinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
Şikayetçi ihale alıcısının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 15/12/2014 tarih ve 2014/23992 E.-30276 K. sayılı bozma ilâmının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK`nun 366. ve HUMK`nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), oybirliğiyle karar verildi.
Y12HD 10.04.2015 E.2015/8105 – K.2015/9305
MADENİ YAĞ ÜRETİMİ ÖTV-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Petrol Piyasası Madeni Yağ Lisansı Başvuru Prosedürü
MADENİ YAĞ LİSANSI BAŞVURULARINDA SUNULMASI GEREKEN BİLGİ VE BELGELER
Not: Aşağıda aksi belirtilmeyen hallerde, gerekli belgelerin aslı veya son altı ay içerisinde noter tarafından tasdikli sureti aşağıdaki sıraya uygun olarak sunulacaktır. Bütün beyan yazıları ile eklerinin unvan, tarih, kaşe ve başvuru sahibini temsil ve ilzama yetkili kişilerin imzasını içermesi gerekmektedir.
1) Lisans Başvuru Dilekçesi
Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin ekinde yer alan “Lisans Başvuru Dilekçesi” örneği kullanılır.
2) Yetki Belgesi
Tüzel kişilerde temsil ve ilzama yetkili kılınanların adı, soyadı ve unvanının, tatbik imzasının, yetkinin sınırlarının yer aldığı imza sirküleri ve gerçek kişilerde, kişinin adı ve soyadının, kimlik bilgilerinin, ikametgâh adresinin, tatbik imzasının yer aldığı imza beyannamesidir.
3) Oda Sicil Kaydı
Bağlı olunan Sanayi ve/veya Ticaret Odası veya ilgili diğer odalardan kişinin ticari merkezi hakkında alınan oda sicil kayıt belgesi veya Ticaret Sicil Tasdiknamesidir.
Oda Sicil Kaydının ilgili oda tarafından onaylı sureti de kabul edilir.
Oda Sicil Kaydı, kamu ve belediye iktisadi teşebbüsleri haricindeki kamu tüzel kişilerinin yapacakları başvurularda aranmaz.
4) Vergi Kimlik Belgesi
Bağlı olunan vergi dairesi ve vergi kimlik numarası bilgilerinin yer aldığı vergi kimlik belgesi sureti veya vergi levhası veya bu bilgilerin verildiği resmi yazıdır.
Serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir, yeminli mali müşavir veya vergi dairesi tarafından onaylı suretleri de kabul edilir.
5) Ortaklar, Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri ile Yetkililer Beyanı
Tüzel kişiye doğrudan ortak olan gerçek kişilerin adı ve soyadı, T.C. uyruklular için kimlik numarası, diğerleri için varsa eşdeğer numara, ortaklık başlangıç tarihi, hisse oranı ve sermaye tutarı ile tüzel kişiye doğrudan ortak olan tüzel kişilerin unvanı, bağlı oldukları oda, oda sicil numarası, hisse oranı ve sermaye tutarı; Yönetim Kurulu Başkan ve Üyelerinin adı ve soyadı, T.C. uyruklular için kimlik numarası, diğerleri için varsa eşdeğer numara ve göreve başlama tarihi; tüzel kişiyi temsil ve ilzama yetkili kişilerin adı ve soyadı, T.C. uyruklular için kimlik numarası, diğerleri için varsa eşdeğer numara, yetki başlangıç tarihi ve süresi bilgilerinin beyan edildiği veya bağlı olunan oda tarafından bildirildiği metindir.
Bu kapsamda Ortaklar, Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri ile Yetkililer Beyanı örneği kullanılacaktır.
Ortaklar, Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri ile Yetkililer Beyanı; gerçek kişiler tarafından yapılan lisans başvurularında aranmaz. Dernek, vakıf ve kooperatifler tarafından yapılan başvurularda, sadece yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile yetkililere ilişkin bilgilere yer verilir. Başvuru sahibinin halka açık şirket olması halinde, beyanda halka açık hisselerin sahiplerine ilişkin bilgilere yer verilmez, ancak halka açık hisse oranı ayrıca belirtilir.
6) Adli Sicil Belgesi
Adli sicilden son altı ay içinde alınmış imzalı ve mühürlü sabıka kaydı veya Kurumca belirlenen adli sicil beyan formunun aslıdır.
Adli sicil beyan formu sunulması halinde, lisans işleminin sonuçlandırılabilmesi için beyan sahibinin adli sicil durumu Adalet Bakanlığı’na yazıyla sorulacak ve sunulan beyanın Adalet Bakanlığı’nca yazıyla teyit edilmesi beklenecektir.
Adli Sicil Belgesi şirketler tarafından yapılan lisans başvurularında başvuru sahibi şirkete doğrudan ortak olan gerçek kişiler için aranır. Başvuru sahibinin halka açık anonim şirket olması halinde, halka açık hisselerin sahipleri için Adli Sicil Belgesi aranmaz.
Adli Sicil Belgesi kooperatifler, dernekler ve vakıflar tarafından yapılan lisans başvurularında başvuru sahibinin yöneticisi veya temsil ve ilzama yetkilisi durumundaki gerçek kişiler için aranır.
7) Kaçakçılık Fiilleri Nedeniyle Mühürleme, Adli Takibat, Ödenmemiş İdari Para Cezası ile Kesinleşmiş Mahkûmiyet Hükmü Bulunmadığına İlişkin Beyan
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa aykırı fiillerden dolayı;
1) Başvuru sahibi gerçek kişiyse kendisi; tüzel kişiyse ortakları hakkında kesinleşmiş mahkumiyet hükmü bulunmadığına,
2) Başvuru sahibi gerçek kişinin ya da tüzel kişilikte doğrudan pay sahiplerinin, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan bir tüzel kişilikte suçun işlendiği tarih itibarıyla yüzde ondan fazla paya sahip ortak, yönetim kurulu başkan ve üyesi ile temsil ve ilzama yetkili kişi olmadığına,
3) Rafineri hariç olmak üzere, başvuruya konu tesiste gerçekleştiği tespit edilen fiiller nedeniyle devam eden adli kovuşturma bulunmadığına,
4) Başvuruya konu tesis için düzenlenmiş önceki lisans kapsamındaki faaliyetler çerçevesinde lisans sahibine Kurumca verilen ödenmemiş idari para cezası bulunmadığına,
ilişkin başvuru sahibince verilen yazılı beyandır.
8) ÖTV’siz Satışlardan Dolayı, Kanunun 20 nci Maddesi Kapsamında Lisansının İptal Edilmediği ve/veya Lisansı İptal Edilen Tüzel Kişilikler İle İlişkisinin Bulunmadığına Dair Beyan
Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde yer alan “Mevzuata aykırı olarak Özel Tüketim Vergisiz (ÖTV’siz) satışlardan dolayı, Kanunun 20 nci maddesinin birinci ve/veya beşinci fıkraları uyarınca lisansı iptal edilen tüzel kişiye, lisans iptaline konu fiilin işlendiği tarihte bu tüzel kişilikte doğrudan veya dolaylı yüzde ondan fazla paya sahip ortaklara, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile temsil ve ilzama yetkili olanlara lisans verilmez ve bu kişiler, lisans başvurusu yapan tüzel kişiliklerde doğrudan veya dolaylı pay sahibi olamaz.” hükmüne aykırı durumda bulunmadığına,
ilişkin başvuru sahibince verilen yazılı beyandır.
Bu kapsamda aşağıdaki beyan formu örneği kullanılacaktır:
9) Ana Sözleşme
Tüzel kişilik ana sözleşmesinin tüm tadiller işlenmiş son hali veya buna ilişkin Ticaret Sicil Gazetesi nüshalarıdır.
Ana Sözleşmenin ilgili ticaret sicil memurluğu tarafından onaylı sureti de kabul edilir.
Gerçek kişiler tarafından yapılan madeni yağ lisansı başvurularında Ana Sözleşme aranmaz.
10) Mali Tablolar
Başvuru sahibi tüzel kişinin yeni kurulmuş olması halinde bağımsız denetimden geçmiş veya vergi dairesince tasdiklenmiş kuruluş bilançosu ile cari yıla ilişkin gelir tablosu, diğer hallerde lisans başvuru tarihinden önceki yılsonu itibariyle düzenlenen ve bağımsız denetimden geçmiş veya vergi dairesince tasdiklenmiş bilanço ve gelir tablosu ibraz edilir.
11) Sanayi Sicil Belgesi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca düzenlenen vizeleri yapılmış Sanayi Sicil Belgesi veya işletmenin üretime başladığında sanayi siciline kaydedileceğine dair resmi yazıdır.
12) İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Yönetmeliğine göre durumuna uygun olarak alınan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatıdır.
13) Tesis Bilgi Dosyası
Tesis Bilgi Dosyasında tesisle ile ilgili olarak;
a) Tesis adı ve yeri,
b) Tesiste üretilecek ürünlerin adı ve Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu,
c) Yıllık üretim kapasitesi,
d) Üretim standardı ve üretim standardına ilişkin belgenin tarih ve sayısı,
e) Üretimde kullanılacak hammaddelerin adı ve Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu,
f) Yıllık hammadde kullanım kapasitesi
bilgileri yer alır.
Bu dosya kapsamında aşağıdaki tablo doldurularak, ibraz edilecektir:
14) Kapasite Raporu
Tesisin üretim konusu, yıllık üretim kapasitesi, teknolojisi, makine parkı, kullandığı hammaddeler, sermaye ve istihdam bilgilerini ve benzeri konuları içeren ve bağlı bulunulan Ticaret ve/veya Sanayi Odası tarafından düzenlenen kapasite raporudur.
Madeni yağ lisansı başvurularında, lisansa konu tesise ait Üretim Yetkinlik Puanı en az % 50 olan kapasite raporunun ibraz edilmesi gerekmektedir.
15) TSE Uygunluk Belgesi
Üretilecek ürüne ilişkin Türk Standartları Enstitüsü tarafından düzenlenen ve vizeleri yapılmış Türk Standartlarına Uygunluk Belgesi veya Kritere Uygunluk Belgesidir.
16) Güvenlik Bilgi Dosyası
Bu dosyada;
a) Tehlikeli maddelerin ve müstahzarların özelliklerine ilişkin ayrıntılı bilgileri, bulunduğu işyerlerinde madde ve müstahzarın tehlikeli özelliklerine göre alınacak güvenlik önlemlerini, insan sağlığı ve çevrenin tehlikeli maddelerin ve müstahzarların olumsuz etkilerinden korunmasına yönelik gerekli bilgileri içeren Güvenlik Bilgi Formu,
b) Güvenlik Bilgi Formunu düzenleyen kişinin yeterlilik belgesi,
c) Güvenlik Bilgi Formunu düzenleyen kişinin imza sirküleri,
yer alır.
17) Marka Tescil Belgesi
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre Türk Patent Enstitüsü tarafından düzenlenen marka tescil belgesidir.
Marka tescil belgesinin 04 emtia kodunu içermesi gerekmektedir.
18) Sigorta Poliçesi
Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atıklar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesidir.
Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atıklar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin içerdiği teminatların Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından ilgili yıl için yürürlüğe konulan “Tehlikeli Maddeler İçin Yaptırılacak Zorunlu Sorumluluk Sigortalarına ilişkin Tarife ve Talimat” ile belirlenen asgari teminatlardan az olmaması gerekir. Bu poliçede Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına referans yapılması gerekmektedir.
19) Hizmet Yeri Yeterlilik Belgesi
Başvuruya konu tesisin TS 13541 İş Yerleri – Atık Yağ Rafinasyon ve Rejenerasyon Tesisleri – Genel Kurallar standardına uygun olduğunu gösteren TSE Hizmet Yeri Yeterlilik Belgesidir.
Atık yağlardan geri kazanılmış baz yağların hammadde olarak kullanılacağı tesisler için yapılan madeni yağ lisansı başvurularında aranır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME SIRASINDA İSTENECEK OLAN BELGELER
1) Yeminli Mali Müşavir Denetim ve Tasdik Raporu
Başvuru sahibi atık madeni yağların geri kazanımı suretiyle madeni yağ üretimi yapacak ise aşağıdaki formata uygun olarak düzenlenen yeminli mali müşavir raporunu ibraz eder.
Yeminli Mali Müşavir Denetim ve Tasdik Raporu’nun yeminli mali müşavir tarafından onaylı sureti de kabul edilir.
Yeminli Mali Müşavir Denetim ve Tasdik Raporu
2) Çevre İzni ve Lisansı Belgesi
Başvuru sahibi atık madeni yağların geri kazanımı suretiyle madeni yağ üretimi yapacak ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kendisine verilen Çevre İzni ve Lisansı Belgesini ibraz eder.
Madeni yağ lisansı alması Kurul kararıyla uygun bulunan başvuru sahipleri tarafından, uygun bulma kararında verilen süre içerisinde ibraz edilir.
Not: Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin son fıkrasına göre Kurum, başvuru sahibinden, inceleme ve değerlendirme sürecinin sonuçlandırılabilmesi için gereken her türlü ek bilgi ve belgeyi ayrıca isteyebilir ve başvuru sahibi gerçek veya tüzel kişiyi temsile yetkili şahısları doğrudan görüşme yapmak üzere çağırabilir.
Company Establishment in Turkey
Foreign capital has a significant place in the development of the Turkish economy in line with the trade idea of the global economy reaching out the macro dimensions exceeding the countries. Therefore, for example, Law No. 4875 on Foreign Direct Investments etc. legislations have been amended to encourage the foreign capital for investing to Turkey. As a result of these amendments in the legislation, the investments of the foreign capital companies in Turkey have increased, thus the investment based money flow from abroad has been accelerated.
Although the amendments in question in the legislation have ensured legitimate investments which caused an increase in the international economical and financial relationships, they have also caused illegitimate resources to be transferred to the country. Against the fact of money flow not based on a legitimate resource, it has required to establish financial intelligence units and effectively struggle against the national and international laundering of crime revenues. Therefore, the principles and methods related to the payment of the capital shares undertaken by the foreign partners of the companies are of great importance in terms of preventing the money transfers from being considered as a suspicious transaction by the banks and being subjected to financial investigation by the financial intelligence units. The Circular on Capital Movements of the Central Bank of the Republic of Turkey (TCMB) is evaluated below in the light of financial crimes.
Bringing Foreign Capital Share to Turkey
The cash capital brought by the foreign investor to the country for being used in establishing a company or branch with foreign capital, participation to the existing companies or share transfer or capital increase has to be deposited to a bank operating pursuant to the Banking Law No. 5411 and to be in a currency traded by the TCMB.
The Banks are liable for proving that the capital share amount, transferred or effectively brought, is actually received from the foreign partner abroad pursuant to the notice no. 55297 issued by the Undersecretariat of Treasury on September 10, 2003.
In this context, in order determine whether the foreign capital share amounts brought in effectively are actually from the foreign partner, the amount should be declared to the customs when entering the country and a cash statement form should be issued by the customs authorities. In order to recognize the amounts transferred from the free zones to Turkey as foreign capital, these amounts should have entered the free zone from abroad.
In line with article 344 “Payment of the Share Premiums” of the Turkish Commercial Law No. 6102, the cash payments brought in as a foreign capital share premium should meet the following in order to be deposited to a bank and to be accepted as a share premium by the relevant bank:
- The reason for bringing should be clearly stated as “foreign capital share” in the “Reason of Arrival” of the cash statement form,
- The identity of the person submitting the cash statement form should be made,
- The written statement of the person bringing the foreign capital share in cash should be sought for.
If the payments received as a foreign capital share premium are taken into Turkish Lira deposit account or foreign exchange account with a foreign exchange receipt document and a receipt is issued, then the following information should be available on the foreign exchange receipt certificate or the receipt:
- Name of the foreign capital company,
- Name of the foreign partner,
- Country where the foreign exchange or Turkish Lira is sent from,
- Receipt method of the foreign exchange or Turkish Lira (money transfer or effective),
- Type of foreign exchange, its amount / Turkish Lira amount
- US dollar equivalent (intermediary bank cross rate),
- Turkish Lira equivalent over the current foreign exchange buying rate of the intermediary bank,
- The reason for foreign capital share (capital increase, transfer related to affiliate, etc.),
- Industry or service line which the foreign capital share is received for.
Payment of Foreign Capital Share
The amount sent by the foreign partner for being used in a company establishment or capital increase within the scope of the Turkish Commercial Law No. 6102 and deposited to a special account to be opened for the company in a bank regulated under the Banking Law No. 5411 will be paid by the bank to the company only upon submitting a letter to bank received from the trade registry office and stating that the company has gained a legal entity.
Paying Capital Increase Fee Instead of Capital Advance
In order to tighten the capital movement controls and to prevent the company from using the money received as a capital, an amendment has been made in the Circular on Capital Movements with the Circular no. 2013/YB-7 of TCMB on 29.03.2013, and the acceptance of capital advance payments is prevented. Accordingly, while it was free for the foreign capital companies to accept capital advance payment from the foreign partner and to use this amount for the company before the Circular no. 2013/YB-7 dated 29.03.2013 is issued, this freedom is abolished with the issuance of the circular. In this respect, the amount sent for capital increase will now be monitored as a capital increase amount from the date it is entered as a credit to the Turkish Lira deposit or foreign exchange deposit account to the date it is registered.
In case the capital increase amount is not registered as a capital and requested to be returned back to abroad, then the refunding of this account will be made according to the relevant principles and methods. On the other hand, it is also possible and probable that the credit received by the foreign capital company from the foreign partner is not refunded to abroad, and included to the capital as the foreign partner’s capital share premium. In this case, when the process related to adding the amount in question to the capital, it is required to notify the General Directorate of Statistics Directorate of Payments Balance in writing that the credit of the bank, which has received the abroad credit, is not refunded and added to the capital.
ASSESSMENT FROM THE PERSPECTIVE OF FINANCIAL CRIMES
There are some liabilities imposed to the financial institutions and to the ones operating in some industries (for example investment trusts, insurance, reassurance and pension companies as well as insurance and reassurance brokers, investment fund directors, asset management companies) both in the international arena and with the domestic law in order to struggle against the laundering proceeds of crime and to prevent the use of the financial system by the criminals. Banks are among the top of the industries which a liability is imposed to.
Pursuant to article 4 of the Law on the Prevention of Laundering Proceeds of Crime no. 5549, in case of any information, suspicion or any sign requiring suspicion of the banks that the asset subject to the transaction carried out or attempted to be carried out before the banks are obtained by illegal means or used for illegal means, then the banks are obliged to inform about such transaction.
In this respect, considering that the cash capital brought by the foreign capital to the country has to be deposited to a bank operating pursuant to the Banking Law No. 5411 and any kind of transaction has to be completed before the banks, we believe the money transfers to be made before the banks related to the company establishment, capital increase and share transfer should be made pursuant to the Circular no. 2013/YB-7 of TCMB issued on 29.03.2013, in cooperation with the banks, in order to not consider them within the scope of suspicious transaction.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.
Kat karşılığı İnşaat ve Kdv sorunu
- GİRİŞ
Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yahut 4721 sayılı Medeni Kanununun 1009. Maddesinde ifade edildiği üzere Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi açıkça düzenlenerek unsurları belirlenmiş bir sözleşme değildir. Bu sözleşme ile gerçek veya tüzel kişi arsa sahipleri, 634 Sayılı Kay Mülkiyeti Kanunun sağladığı imkanlardan faydalanarak bu sözleşme karşılığında kat mülkiyeti (konut veya iş yeri) edinmek amacıyla arsalarını yükleniciye (müteahhide) vermektedirler.[1] Birden fazla hukuki işlemi içinde barındırması nedeniyle biraz karmaşık ve sonuç itibariyle kendine özgü (sui generis) bir hukuki muamele ortaya çıkmaktadır.[2]
Kat karşılığı yapım sözleşmelerinde işin teslimi esnasında kesilecek faturada ayrıca KDV gösterileceğinden[3], KDV’nin eser bedeli içine girip girmediği, giriyorsa bu bedelin sözleşme ile kararlaştırılan iş bedeline dahil olup olmadığı tartışmalıdır. İnşaat sektörü enflasyonu yaşayan ülkemizde yükleniciler ile iş sahipleri arasında KDV borcu hususu tartışmasına katkı sağlamak amacı ile bu çalışmada öncelikle kat karşılığı yapım sözleşmesinin hukuki niteliğinden bahsedilecek, bu sözleşmelerde bedel hususu açıklanacak ve iş sonunda ödenmesi gereken KDV’si yükümlülüğü yüksek yargı organlarının görüşleri ışığında aşağıda incelenecektir.
- KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ
- Hukuki İlişkinin Temeli
Kat karşılığı (Arsa payı) karşılığı inşaat sözleşmesi yüklenicinin kendisi tarafından finansmanı karşılanarak arsa malikinin üzerine bina yapımı işimi üstlendiği, arsa malikinin ise, bedel olarak binadaki bir kısım bağımsız bölüm mülkiyetini yükleniciye geçirmeyi vaat ettiği, karşılıklı edimleri içeren iş görme sözleşmelerdir. Bu sözleşme ile arsanın inşaata elverişli ve ayıpsız halde teslimi, gerektiğinde yükleniciye vekalet verme, imar durumuna ve sözleşmeye uygun plan ve projelerin yapılması, inşaat ruhsatının alınması, sözleşmede belirlenen arsa payının devri, işin süresinde bitirilmesi, sözleşme ile kararlaştırılan borçların ifa edilmesi ve diğer yasa ve uygulamadan kaynaklanan borçlardır.[4] [5] Bu borçlardan en önemlisi işin bedelidir.[6]
- Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Bedel Hususu
Kat karşılığı yapım sözleşmeleri götürü bedel esasına dayalı olduğu kabul edilmektedir. Bina yapım işlerinde bu bedel için anahtar teslim deyimi de kullanılmaktadır.
Götürü usulde yapılması planlanan işin karşılığında bedel para yerine, anlaşma yapılan arsadan pay, kat veya bağımsız bölüm (işin büyüklüğüne göre blok, pay, kat, vs…) olarak verilmekte ve verilecek olanların değerleri teslim tarihinde ne olursa olsun işin bedeli sözleşme yapıldığı an sabitlenmiş olmaktadır. İş sahibi anlaşmadan sonra kararlaştırılandan daha az pay veya bağımsız bölüm verilmesi gerektiğini öne süremeyeceği gibi, yüklenici de sözleşmede öngörülenden daha fazla pay veya bağımsız bölüm isteminde bulunamaz.[7] [8] Yargıtay kararlarında da kat karşılığı sözleşmelerin götürü bedelli sözleşme olduğu hususuna vurgu yapılmaktadır.
“Sözleşme, kat karşılığı inşaat yapımını içermekte olup, bu tür sözleşmeler Dairemiz’ce istikrarlı bir biçimde götürü bedelli olarak kabul edilmekte ve arsa sahibince tapuda yapılacak pay devri dışında bir bedelin yükleniciye ödenmeyeceği benimsenmektedir. Aksine bir hüküm olmadığı sürece arsa sahibinin pay devri dışında bir mükellefiyeti olmadığından, dava konusu edilen yapı denetim masraflarının da yüklenicinin sorumluluğunda olduğunun kabulü zorunludur. Bu nedenlerle sabit olmayan davanın reddi yerine tarafların yapı sahibi olduklarının kabulüyle masrafın paylaştırılması doğru olmamıştır.” (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2002/2609 Karar Numarası: 2002/4538 Karar Tarihi: 10.10.2002; Legal İçtihat Bankası. )
“Kat karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri götürü bedelli sözleşmelerdir. BK’nın 365. maddesi gereğince götürü bedel kararlaştırılan işlerde yüklenici yapılacak şeyin kararlaştırılan fiyata yapmaya mecbur olup, yapılacak şey tahmin edilen miktardan fazla emek ve masrafı gerektirse bile yüklenici bedelin artırılmasını isteyemez ise de aynı maddenin 2. fıkrası gereğince evvelce tahmin olunamayan veya tahmin olunup da taraflarca dikkate alınmayan haller, işin yapılmasına engel olur ve yapılmasını son derece zorlaştırırsa hakim haiz olduğu takdir hakkı dolayısıyla ya kararlaştırılan bedeli artırır veya mukaveleyi feshedebilir.” (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2007/4752 Karar Numarası: 2010/5757 Karar Tarihi: 26.10.2010; Legal İçtihat Bankası.)
Proje uygulaması sonucunda götürü bedel kuralının aksine, örneğin kararlaştırılandan fazla veya az bağımsız bölüm imalatı gibi durumların ortaya çıkması mümkün olmakla beraber bu ayrıksı durumlar çalışma konusu içeriğine dahil edilmemiştir.[9]
- Götürü Bedel Usulü
Götürü bedel usulü 818 Sayılı Borçlar Kanunu m.365’te 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu m.480’de düzenlenmiştir. Madde içeriği genel olarak güncel dile uyarlanmış, madde içeriğinde değişikliğe gidilmemiştir. Öğretide her ne kadar madde metinlerinin salt dil sadeleştirmenin ötesinde bazı anlam karışıklıklarının da giderildiği öne sürülmektedir.[10]
Birim fiyatlı bedelde, genelde işin ayrıntılarına girilmek suretiyle hesaplama yapılır ve eserin niteliğine göre başlangıçta öngörülmüş yaklaşık bedelin aşılması veya ondan aşağı düşülmesi mümkün olabilmekte iken[11], yasalardaki tanımlamalara göre bedel götürü usul olarak kararlaştırılmış ise yüklenici, eseri o bedel ile meydana getirme yükümlülüğü altına girdiği kabul edilmektedir.
Yüklenici bedel artırımı, maliyet giderleri talep edemeyeceği gibi maddelerin son fıkrasında açıklandığı üzere iş sahipleri de eser kararlaştırılandan daha az emek ve masrafla tamamlanmış olsa dahi bedelden indirim isteyemeyecektir. sözleşme hukukunun genel ilkesi olan sözleşmeye bağlılık (pacta sunt servanda) ilkesinin bir görünümüdür. Ana ilke, sözleşmeye bağlı kalınmasıdır. Sözleşmeye bağlılık ilkesine göre, sözleşme tarafları, özgür iradeleri ile kurdukları sözleşmede kararlaştırdıkları hükümlere, ne pahasına olursa olsun riayet etmeye mecburdurlar.[12]
- GÖTÜRÜ BEDEL KARARLAŞTIRILAN SÖZLEŞMELERDE KDV SORUMLULUĞU
3065 Sayılı KDV Kanunu 8/1-a maddesinde KDV mükellefi “mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlardır.” Yani yüklenici KDV mükellefidir. KDV sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa iş sahibine aynen yansıtılır. Bu konuda yasaların getirdiği muafiyetlikler ayrıktır. KDV mükellefi yüklenici iş sonunda düzenleyeceği faturada ayrıca KDV’yi göstereceğinden, KDV eser bedeli içine girmektedir. Bedeli ödeyecek olan iş sahibi olduğundan sonuçta KDV’yi de ödemekle sorumludur.[13]
Eser sözleşmesi götürü usulde kararlaştırılması halinde, aksine bir kayıt yoksa KDV götürü bedelin içinde kabul edilir. Dolayısıyla yüklenici, iş sahibinden ayrıca KDV veya başa ad altında bir bedel ödemesini isteyemez.[14] Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
“Davacı iş sahibi ile davalı …… İnşaat Malzemeleri A.Ş. arasında imzalanan ve geçerli olduğu kabul edilen 08.07.2004 tarihli sözleşmenin 2. maddesinde yapılacak işler, 3. maddede iş sahibinin temin edeceği malzemeler belirtildikten sonra toplam iş bedelinin 65.000,00.-TL olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmede ayrıca KDV ödeneceğine dair hüküm bulunmadığı ve götürü bedelli işlerde KDV iş bedeline dahil olduğundan sözleşme kapsamındaki işler bedelinin KDV dahil 65.000,00.-TL olduğunun kabulü gerekir.” (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2009/203 Karar Numarası: 2010/94 Karar Tarihi: 18.01.2010, Legal İçtihat bankası, 12.01.2012)
“Götürü olarak yapımı kararlaştırılan bir işte sözleşmede belirtilen bedelin dışında başka bir bedel talep edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle yüklenici kooperatif arsa sahibinden şerefiye veya başka bir nam altında bir bedel talep edemez.” (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2003/1249 Karar Numarası: 2003/4611 Karar Tarihi: 08.10.2003 Legal İçtihat bankası, 12.01.2012)
“Davacı tarafından verilen 21.10.1993 günlü delil listesine ekli yanların imzası ile düzenlenen ‘özel şartname’ başlıklı belgede işin toplam bedelinin 2.111.386.601.-TL olduğu kararlaştırılmış, ödeme şekli de belirlenmiştir. Bu sözleşmede KDV’nin ayrıca ödeneceğine dair hüküm bulunmadığı gibi T.Haber-İş Yönetim Kurulunca düzenlenen 02.01.1992 günlü tekliflerin açılmasına dair tutanakta da teklif edilen bedel yanında KDV’nin ayrıca ödenmesini isteyen bir teklife yer verilmiş değildir. Davacının düzenlediği faturalarda yer alan iş bedeli ödenip, KDV’nin ödenmesine karşı çıkılması suretiyle KDV yönünden itiraz edildiği açıktır.
Bu durumda KDV’nin götürü bedel içersinde olduğunun kabulü zorunludur. Dairemizin süregelen ve kararlılık kazanan uygulaması da bu doğrultudadır. Aksine ve yetersiz bilirkişi beyanına bağlı kalınarak KDV’ye dair istemin ret yerine kabulüne karar karar verilmesi doğru olmamıştır.” (Yargıtay 15.HUKUK DAİRESİ 08.05.1997 T. 1574/2462 sayılı kararı)[15]
Taraflar götürü bedel kararlaştırılan sözleşmede yukarıdaki karardan da anlaşılacağı ve sözleşme serbestisi kuralları içersinde ayrıca KDV ödeneceğini kararlaştırabilirler.
- SONUÇ: KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNDE BEDEL VE KDV
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin karşılıklı olarak arsa sahibi ile yükleniciye edimler yükleyen, iş bedeli olarak genellikle arsadan pay ve benzeri edimlerin kararlaştırıldığı, iş bedelinin sözleşmenin yapıldığı esnada sabitlendiği üzere götürü bedelli bir sözleşme olduğu, bu bedel içersinde arsa payı dışındaki tüm imalat, benzeri masraf, vergi, harç, vs… bedellerin bulunduğu tartışmasızdır. Bu sayılan tüm giderlerin içinde KDV bedelinin de olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar ticari hayatta bir mal alım satımı veya hizmet alımında bedel ifade edildiğinde, ağırlıklı olarak KDV hariç bir bedel kastediliyorsa da Yargıtay uygulamasının kararlılık kazanan içtihatları ile kat karşılığı sözleşmelerde belirlenen ve götürü olduğu ön kabul gören ücretin KDV’yi de kapsadığı ifade edilebilecektir. Aşağıda içeriği verilen Yargıtay kararı bu açıklamaya ışık tutmaktadır.
“Taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mevcuttur. Davacıların edimi davalıya ait arsada inşa edecekleri binadan bodrum ve zemin katları davalıya vermek, davalının edimi de bu iki kat karşılığı arsada 100’er den 200/400 payı davacılara devretmekten ibarettir. Bu haliyle eser sözleşmesindeki bedel arsa payı olarak ödenmekte olup, götürüdür. Götürü bedele KDV dahildir.”(YARGITAY15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 1993/1084 Karar Numarası: 1994/472 Karar Tarihi: 01.02.1994, Legal İçtihat Bankası)
Hatta Yargıtay yakın tarihli bir kararında sonradan ortaya çıkacak koşullarda dahi KDV’nin iş bedeli içersinde olduğunu ve iş sahibinden bu bedelin istenemeyeceğine hükmetmiştir.
“Taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi içerikli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davalı arsa malikine teslim edilen dairelerden kaynaklandığı ileri sürülen KDV bedelinin tahsili istemine ilişkin davada; kural olarak kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin götürü bedelli olduğu ve sözleşmede belirtilen bedelin dışında başka bir bedel talep edilmesinin mümkün bulunmadığı, müteahhit şirkete Gelir İdaresi Başkanlığınca belirli vasıflardaki bağımsız bölümlerinin rayiç değer üzerinden KDV’ye tabi olduğunun bildirilmiş olmasının veya bu bedeli müteahhitten tahsil etmesinin dahi, taraflar arasındaki 02.02.2005 günlü sözleşme hükümleri karşısında sonuca etkili olamayacağı ve davalıyı fatura konusu KDV bedelinden sorumlu kılamayacağı, arsa sahibi olan davalının adına tescil edilecek bağımsız bölümler nedeniyle davalının tacir vasfının olmadığı gibi, bu yönün sözleşme gereği binanın yapımındaki bir harcama kalemi olup taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine göre de davalının fatura konusu katma değer vergisini ödemek gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı gerekçesiyle davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasını reddeden Asliye Ticaret Mahkemesi kararının temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiştir.” (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2009/534 Karar Numarası: 2010/184 Karar Tarihi: 22.01.2010)
Yargıtay uygulamasına yansıdığı ve yerleşik içtihatlarla da kararlılık kazandığı üzere yüklenici lehine kararlaştırılan götürü bedele aksi kararlaştırılmamışsa KDV’nin de dahil olduğu kabul edildiği görülmektedir.
Kanaat belirtmek gerekirse her ne kadar Yargıtay içtihatları yeknesak olsa da, özellikle ticari nitelikli bu nitelikli sözleşmelerde KDV’nin kararlaştırılan götürü ücrete dahil olmayabileceğinin de tartışmaya açık olduğu iddia edilebilecektir. Bu yorum Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen ticari teamül esasına ve Medeni Kanun m.2 dürüstlük kuralına uygun bir yorum olacaktır. Zira bir ticari faaliyette kararlaştırılan götürü bedele KDV’nin dahil edilmesi bir uygulama haline gelmişse, taraflarca bu konuda daha önceki uygulamalar bu yönde ise, aksinin uygulanması yüklenici tarafça beklenmeyen bir hal oluşturacaksa KDV için ayrıca iş teslimi ile fatura kesilebileceğinin de tartışılması gerekmektedir.
Yapı Kooperatifleri kurulurken dikkat edilecek hususlar nelerdir ?
Kooperatiflerde kuruluş işlemleri nelerdir ?
Kooperatif nasıl kurulur?
Kooperaftifler, Kooperatif Yasasına göre en az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur. Anasözleşmedeki imzaların noterce onanması şarttır.
Kuruluş amacına uygun olarak anasözleşmede kooperatifin amaçları belirtilmelidir. Tip anasözleşmelerden yararlanılabilir.
Anasözleşmeler , ilgili bakanlıkların il ve ilçelerdeki temsilciliklerine verilir.Bakanlığın kuruluşa izin vermesi halinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan olunur.
Tescil ve ilanla birlikte kooperatif tüzel kişilik kazanır.
Kooperatiflerde genel kurullarında seçilen denetçiler ile kendi iç denetimini gerçekleştirebildiği gibi, bakanlık denetimi de yapılmaktadır.
Aynı amaçlı 7 kooperatif bir araya gelerek il düzeyinde Kooperatifler Birliği kurabilir.
Kooperatif ortaklığından çıkarılma ve itiraz.
Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurul karar verir. Anasözleşmeyle, ortağın genel kurula itiraz hakkı saklı kalmak üzere, Yönetim Kuruluda yetkilendirilebilir.Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren durumlar anasözleşmede gösterilir. Anasözleşmede açıkça gösterilmeyen nedenler dışında üyeler, ortaklıktan çıkarılamazlar. Çıkarılma kararı gerekçeli olarak, tutanağa geçirileceği gibi ortaklar defterine de yazılır.Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içerisinde notere tevdii edilir.Bu ortak tebliğden itibaren 3 ay içerisinde itiraz davası açabilir. Karar yönetim kurulunca verilmiş ise, ortak,üç ay süre için de genel kurula itiraz edebilir.Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır.
Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulu kararı aleyhine itiraz davası açılamaz.İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşıda itiraz davası açılabilir.
Yapı kooperatiflerinde kuruluş işlemleri nelerdir ? konut yapı kooperatifi nasıl kurulur ?
Yapı Koop. Kuruluş İşlemleri
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunun 3. ve 4. Maddesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ( Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine) verilecek ana sözleşmenin onaylanması ve kuruluşa izin verilmesini müteakip, kooperatif merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunması ile tüzel kişilik kazanır.
Error: Contact form not found.
Yapı Kooperatifleri (Konut Yapı Kooperatifi, Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi ve Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi) ve Yapı Kooperatifi Birliklerinin kuruluş işlemleri için gerekli bilgi ve belgeler:
ÜNVAN SORGULAMA:
Kooperatif ünvanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerinin kullanılmaması ve Türk Ticaret Kanununun 48. maddesinde belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Unvan için isim sorgulama işlemi müdürlüğümüzce yapılmaktadır.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe ile müracaat edilir.EK-1
-
Kooperatif kuruluş bilgi formu EK-5
-
Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin akrabalık taahhütnamesi EK-6
-
Yönetim Kurulu üyelerinin aynı türden başka bir kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmadıklarına dair taahhütnameEK-7
-
Kurucu ortakların nüfus cüzdanı örnekleri ve ikametgâh belgeleri
-
Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatiflerinin kurulmasında Ana sözleşmenin ilgili maddelerinde belirtilen ortaklık şartlarını taşıdıklarını belirtir, Sanayi ve Ticaret Odaları ve Vergi Dairelerinden alınan belgenin aslı verilmelidir.
-
Kooperatif Birliklerinin kuruluşunda kooperatiflerin konularının aynı veya birbiri ile ilgili nitelikte olması kooperatif birliği kurulmasına ilişkin en az yedi kooperatif tarafından alınan genel kurul kararlarının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne sunulması ve kooperatif birliğine iştirak edenlerin en az 50 pay taahhüt etmelerinin sağlanması gerekmektedir.
YAPI KOOPERATİFLERİNİN ANASÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İŞLEMLERİ
Ana Sözleşmede gösterilen faaliyet süresinin değiştirilmesine ilişkin taleplerin değerlendirilmesi ile ilgili olarak kooperatifin süresinin dolmamış olması gerekmektedir. Kooperatifin süresinin dolmuş olması durumunda mahkemeden alınacak kooperatifin faaliyette olduğuna dair tespit kararının sunulması gerekmektedir.
Kooperatif merkezinin, unvanının ve her bir ortağın taahhüt edeceği pay miktarının değiştirilmesi taleplerinde, anasözleşme değişikliğine ilişkin yönetim kurulu kararında ilgili madde değişikliklerinin belirtilmiş olması gerekmektedir
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından kooperatif anasözleşme değişiklik iznini müteakip, ilk genel kurul toplantısında gündeme eklenerek görüşülüp kabul edildikten sonra genel kurul tutanağına yazılır. Bağlı bulunduğu Ticaret Sicil Memurluğuna tescil ve Ticaret Sicil gazetesine ilan ettirilir. Ticaret Sicil gazetesinde yayınlanan ilanın bir sureti Kırşehir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilir.