İşyeri yapı kooperatifinin inşaat yapım işine ait malve hizmet alımına uygulanacak KDV oranı

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

MANİSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

85373914-130[53.01.83]-29

04/03/2015

Konu

:

İşyeri yapı kooperatifinin inşaat yapım işine ait malve hizmet alımına uygulanacak KDV oranı

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, işyeri yapı kooperatifinizin inşaat yapımı ile ilgili beton, kum, çimento, ustalık, demir, teçhizat gibi mal ve hizmet alımları ile makine araç ve ekipman alımlarında uygulanacak KDV oranı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiği anlaşılmaktadır.

            3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hükme bağlanmış, aynı Kanunun 17/4-k maddesi ile de organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri KDV’den istisna edilmiştir.

            KDV oranları, KDV Kanununun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli I sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, II sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için % 18 olarak tespit edilmiştir.

            Organize sanayi bölgesi veya küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla, müteşebbis heyet, kooperatif veya diğer isimler altında iktisadi işletmeler oluşturulmaktadır. Bu organizasyonlar, arsayı temin etme, altyapıyı tamamlama, işyerlerini inşa etme gibi hizmetlerin tamamını veya bir kısmını yürütmek üzere kurulmaktadır.

            Sözü edilen organizasyonların sadece arsa teslimleri ile işyeri teslimleri istisna kapsamına alınmıştır. Bu organizasyonların yapacakları her türlü hizmetler ile arsa ve işyeri dışındaki teslimlerinin yanı sıra bölge ve site dışındaki arsa ve işyeri teslimleri de genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olacaktır. Ayrıca bunlara yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabidir.

            Buna göre, işyeri yapı kooperatifinizin inşaat yapımı ile ilgili beton, kum, çimento, ustalık, demir, teçhizat gibi mal ve hizmet alımları ile makine araç ve ekipman alımları genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olup, bu mal ve hizmetlere uygulanacak oranlar, bu mal ve hizmetlere ilişkin olarak 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki listelerde yer alan oranlar esas alınarak belirlenecektir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

hatalı mukteza !!!!

Sayı

:

38418978-125[4-12/38]-835

31/07/2013

Konu

:

Sosyal tesis olarak düşünülürken dubleks konut haline dönüştürülen ve kooperatif üyelerinin ortak mülkiyetine konu edilen gayrimenkul hissesinin kurumlar vergisi muafiyeti durumu

İlgi (a) kayıtlı özelge talep formunuzda, kooperatifinizin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan muafiyet şartlarını taşıdığı, kooperatifin 8 ortağının bulunduğu, 9 adet bina inşaatı yaptığı ve 9 uncu binaya bütün üyelerin ortak olduğu belirtilerek, kooperatifinizin kurumlar vergisi mükellefiyeti hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

Söz konusu talebinize ilişkin olarak vermiş olduğunuz dilekçeniz ve eklerinin incelenmesinden;

– Kooperatifinizin 29.11.2010 tarihinde kurulduğu, kuruluş aşamasında 7 ortağının mevcut olduğu, 05.10.2011 tarihli genel kurul kararı ile 7 adet dubleks ve 1 adet 1+1 tek kat atölye binası şeklinde inşaat yapımına başlandığı,

– 05.06.2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile üye sayısının 8 ile sınırlandırılmasına karar verilerek 1 adet üye alımının gerçekleştirildiği, aynı zamanda kooperatif arsasının uygun olması sebebi ile 1 adet 1+1 tek kat atölye binasının diğer dubleks binalar ile aynı olacak şekilde tadilatına ayrıca üyelerin ortak olarak yararlanabileceği bir sosyal tesis inşaatı yapılmasına karar verildiği,

– 15.10.2012 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda ise ortaklar tarafından yapılması planlanan sosyal tesisin ortak tapulu dubleks konuta dönüştürülmesine karar verildiği ve söz konusu inşaatlara ilişkin yapı ruhsatlarında tadilat yaptırıldığı

anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüyle kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olmakla beraber aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13’üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13.1.4.3. Yapı kooperatiflerinde ortak dışı işlemler” başlıklı bölümünde, yapı kooperatiflerinin, arsalarını kat karşılığı vererek işyeri veya konut elde etmelerinin ortak dışı işlem sayılacağı; ancak, bu kooperatiflerin, her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmesi halinde, bu işlemin ortak dışı işlem olarak kabul edilmeyeceği; ayrıca, yapı kooperatifi tarafından inşa edilen işyeri ve konutlarda yaşayan insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sosyal tesislerin kat karşılığı inşa ettirilmesinin de ortak dışı işlem sayılmayacağı; ancak, bu tesislerin yapımını müteakip, kooperatif tarafından işletilmesi halinde, işletilmeye başlandığı tarihte muafiyet şartının ihlal edilmiş sayılacağı belirtilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, kooperatif üyelerinizin her bir hisse için bir konut elde etmesi ve kooperatif muafiyetine ilişkin diğer şartların da varlığı halinde, kooperatifiniz kurumlar vergisinden muaf tutulacaktır.

Ancak, genel kurul kararı ile sosyal tesis olarak yapılması amaçlanmasına rağmen sonradan dubleks konut haline dönüştürülen ve kooperatif üyelerinin ortak mülkiyetine konu edilen gayrimenkul hissesi nedeniyle, her bir hisse için birden fazla konut elde edilmesi söz konusu olduğundan yapılan bu işlem, ortak dışı işlem sayılacağından, ortak dışı işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

iskan alındıktan sonra ortak kaydı

Sayı

:

50426076-125[4-2013/20-226]-62

24/04/2014

Konu

:

Ayrılan üyelere ait olan ve yeni üyelere devredilmek üzere geçici olarak koop. tarafından devralınan üyelik haklarının satışının ortak dışı işlem sayılıp sayılmayacağı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden, Kooperatifinizin üyelerine sosyal konut yapmak amacıyla kurulmuş kurumlar vergisinden muaf bir kooperatif olduğu, 5341 adet sosyal konut inşa ettiği ve 5341 üyesi bulunduğu, ancak üyelerinizden 141 kişinin ödeme imkânsızlığı nedeniyle üyelikten ayrıldığı ve bu üyelere ayrılış tarihine kadar ödemiş oldukları aidatlarının ödendiği, Kooperatifiniz adına geçici olarak devralınan üyelik haklarının en yüksek giriş aidatını verecek kişilere devredileceğinden bahisle, bu durumun ortak dışı işlem sayılıp sayılmayacağı ile kurumlar vergisi muafiyetinizin devam edip etmeyeceği hususlarında, Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış; aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklar ile iş görülmesine (Yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz.) ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatifler ile bu kayıt ve şartlara ek olarak kuruluşundan inşaatın bitim tarihine kadar yönetim ve denetim kurullarında, söz konusu inşaat işlerini kısmen veya tamamen üstlenen gerçek kişilerle tüzel kişi temsilcilerine veya Kanunun 13 üncü maddesine göre bunlarla ilişkili olduğu kabul edilen kişilere veya yukarıda sayılanlarla işçi ve işveren ilişkisi içinde bulunanlara yer vermeyen ve yapı ruhsatı ile arsa tapusu kooperatif tüzel kişiliği adına tescil edilmiş olan yapı kooperatiflerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “4.13. Kooperatifler” başlıklı bölümünde detaylı açıklamalara yer verilmiştir.

Öte yandan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 1 inci maddesinde, kooperatiflerin ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli teşekküller olduğu; aynı Kanunun 17 nci maddesinde de, kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde haklarının olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu hususlarının ana sözleşmede gösterileceği; bu hakların, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacağı hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun “Hak ve vecibelerde eşitlik” başlıklı 23 üncü maddesinde ise ortakların bu Kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşit oldukları belirtilmiştir.

Buna göre, kooperatiflere sonradan alınacak ortaklardan, eski ortağın ödediği meblağın üzerinde bir para talep edilmesiyle, 1163 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi uyarınca ortaklık payının enflasyondan kaynaklanan değer artışından dolayı eski ortakların kazanılmış haklarının korunmasının amaçlandığı görülmektedir. Bu bakımdan, yeni giren ortaklardan alınan ilave paraların, kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak üzere, arsa, alt yapı, inşaat ve benzeri giderlerde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, ödeme imkânsızlığı nedeniyle üyelikten ayrılan 141 ortağın hissesine tekabül eden paylarının, yedek akçeler hariç olmak üzere ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanan değeri üzerinden Kooperatifiniz tarafından geçici olarak devralınması ile bu ortakların yerine kooperatife yeni alınacak ortaklardan enflasyondan kaynaklanan nedenlerden dolayı eski ortakların ödediği meblağın üzerinde alınan fark bedellerinin, kooperatif amaçlarının gerçekleştirilmesi için kullanılması şartıyla, bu işlemler Kooperatifinizin kurumlar vergisi muafiyetini etkilemeyecektir.

Ancak, kooperatifin konut inşaatlarını tamamlaması neticesinde konutların kooperatif üyelerine ferdileştirme yapılmak suretiyle teslim edilmesinden sonra 141 ortağın hissesine isabet eden ve kooperatifin elinde kalan konutların, yeni üye kaydı yapılarak devredilmesi halinde; bu devir işlemi, üçüncü kişilere yapılmış bir satış olarak değerlendirilecek olup; 5520 sayılı Kanunun 4/1-k maddesinde yer alan muafiyet şartlarından “sadece ortaklarla iş görülmesi” şartı ihlal edilmiş olacağından, Kooperatifinizin muafiyet şartının ihlal edildiği tarih itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Şirket kuruluşundan önce ödenen kiraların gider yazılıp yazılamayacağı ve sigorta acentesinin Ba Bs formu verip vermeyeceği hk.

Başlık Şirket kuruluşundan önce ödenen kiraların gider yazılıp yazılamayacağı ve sigorta acentesinin Ba Bs formu verip vermeyeceği hk.
Tarih 08/12/2014
Sayı 67854564-1741-667
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

67854564-1741-667

08/12/2014

Konu

:

Şirket kuruluşundan önce ödenen kiraların gider yazılıp yazılamayacağı ve sigorta acentesinin Ba Bs formu verip vermeyeceği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, sigorta acenteliği faaliyetinde bulunan şirketinizin Eylül/2013 tarihinde kurulduğu, şirket kuruluşundan önce faaliyetinizi sürdürmek amacıyla Ocak/2013 tarihinde bir işyeri kiralandığı belirtilerek, şirket kuruluşundan önce kiralanan işyeri için ödenen kira bedellerinin gider yazılıp yazılmayacağı ile sigorta acentesi olan şirketinizin Ba-Bs bildirim formu verme yükümlülüğü bulunup bulunmadığı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Konu ile ilgili olarak özelge talep formu eklerinin incelenmesinden, bahsi geçen işyeri için düzenlenen kira sözleşmesinin kiracı sıfatıyla xxx adına düzenlendiği, kira başlangıç tarihinin 15.01.2013 olduğu, kiralanan işyerinin sigorta acenteliği faaliyetinde kullanılacağı ve söz konusu şahsın şirketin kurucusu ve müdürü olduğu anlaşılmaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş; aynı maddenin ikinci fıkrasında da, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükmüne yer verilmiştir.

Anılan bent hükmü uyarınca, yapılan genel giderlerin indirime konu edilebilmesi için söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması ve ayrıca söz konusu giderlere ilişkin tanzim edilecek belgelerin Vergi Usul Kanununa göre geçerli bir belge olması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün değildir.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde; “Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz. Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabiri vergi sorumlularına da şamildir.” hükmüne yer verilmiştir.

Türk Ticaret Kanununa göre şirketlerin tüzel kişilik kazanmaları ticaret siciline kayıt ile başlar. Bir şirketin hak sahibi olması ancak, tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği yani ticaret sicilinden kaydının silindiği tarih arasında olanaklıdır.

Buna göre, şirketinizin tüzel kişilik kazanmadan önce şirket kurucusu tarafından kiralanan işyeri için yapılan kira ödemelerinin gider olarak kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, 350 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiştir.

Konuyla ilgili olarak yayımlanan 362 ve 381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar yapılmış olup, söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemler halinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri konusunda açıklamaların yer aldığı 396 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler” başlıklı (1.2) bölümünde;

1.2.1. Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir. 

            1.2.2. Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)”nun Tablo II alanında bildirilecektir. 

            … … 

            Belirlenen hadlerin altında kalan alış ve satış bedellerinin bildirildiği, “Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı” (Tablo III) bölümü Ba-Bs bildirim formlarından çıkartılmıştır. 

            … … 

            1.2.5. Bankalar, Katılım Bankaları, Aracı Kurumlar, Portföy Yönetim Şirketleri, Menkul Kıymet Yatırım Fon ve Ortaklıkları, Reasürans Şirketleri, Emeklilik Şirketleri, Sigorta Şirketleri ve Acenteleri yapmış oldukları işlemleri belirli periyotlarla Bakanlığımıza bildirdiklerinden, hizmet ve satış işlemlerinde düzenledikleri dekont ve poliçe bilgilerini Form Bs ile bildirmelerine gerek bulunmamaktadır. 

            Aynı şekilde, bu kurumların kendi aralarındaki işlemler sebebiyle düzenledikleri dekontların karşı tarafça Form Ba ile bildirilmesine de gerek bulunmamaktadır. 

            Ancak bu kurumlar, diğer belgelere dayalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alım/satımlarını genel esaslar çerçevesinde Ba-Bs formları ile bildirmek zorundadırlar. 

            … … 

            1.2.7. Sigorta şirketleri tarafından yapılan tazminat ödemeleri fatura ile belgelendirilen bir mal veya hizmet alımına dayanıyor ise, bu alımların genel esaslar çerçevesinde katma değer vergisi hariç tutarlarıyla Ba bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir.

açıklamalarına yer verilmiştir.

Söz konusu Tebliğin “3.2.4.” bölümünde ise bildirim verme yükümlülüğü bulunan, ancak tüm alış ve satışları belirtilen haddin altında kalan mükelleflerin, söz konusu formları Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorunda oldukları belirtilmiştir.

Yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde; sigorta şirketleri ve acenteleri ana faaliyet konusu ile ilgili dekont ve poliçe bilgilerini Btrans üzerinden Gelir İdaresi Başkanlığına gönderdiklerinden, bu bilgileri Ba-Bs bildirim formuna dahil etmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak, diğer belgelere dayalı olarak yapılan mal ve hizmet alış/satışlarını genel esaslar çerçevesinde Ba-Bs formları ile bildirmek zorundadırlar.

Ayrıca, bildirim verme yükümlülüğü bulunan, ancak tüm alış ve satışları belirtilen haddin altında kalan mükelleflerin, Ba-Bs formlarını Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorunda olmaları nedeniyle bildirimde bulunacak mal ve/veya hizmet alış/satışları olmasa bile form Ba-Bs bildirimlerini vermeleri gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

KONUT YAPI KOOPERATİFLERİN KONUT TESLİMLERİNİN KATMA DEĞER VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU-EVREN ÖZMEN DANIŞMANLIK

Geçici 28. maddenin yayımlandığı 03/07/2009 tarihinden önce bina inşaat ruhsatı almış olmaları halinde bu ruhsatlara dayanılarak inşa edilecek konutların üyelere tesliminde (vergiye tabi başka işlemleri bulunmamak kaydıyla) 69 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği gereğince, mükellefiyet tesis ettirmelerine ve beyanname vermelerine gerek bulunmamaktadır.

Bu kooperatiflerin 03/07/2009 tarihi itibariyle inşaat ruhsatı alınmamış başka arsalarının bulunması halinde, bu arsalarda inşa edilecek konutlar için inşaat ruhsatı alınıncaya kadar mükellefiyetleri tesis edilmeyecektir.

03/07/2009 tarihi itibariyle arsası olup bina inşaat ruhsatı almamış kooperatifler ile bu tarih itibariyle hiç arsası bulunmayan veya bu tarihten sonra kurulacak kooperatiflerin, bina inşaat ruhsatı almadıkları müddetçe mükellefiyetleri tesis edilmeyecektir.

Sokak hayvanlarının bakımı için kurulan barınakta çalışan kişiye ödenen ücretin gelir vergisi tevkifatı ve damga vergisi

Sokak hayvanlarının bakımı için kurulan barınakta çalışan kişiye ödenen ücretin gelir vergisi tevkifatı ve damga vergisi
Tarih 02/03/2015
Sayı 49327596-120[23.GVK.2013.73]-52
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANTALYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

49327596-120[23.GVK.2013.73]-52

02/03/2015

Konu

:

Sokak hayvanlarının bakımı için kurulan barınakta çalışan kişiye ödenen ücretin gelir vergisi tevkifatı ve damga vergisi

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda; kendinize ait olan 9.946,00.-m² tarımsal amaçlı bahçede yardıma muhtaç sokak hayvanlarının (köpek, kedi, at, eşeklerin) bakımını yaptığınızı, herhangi bir ticari amacınızın olmadığını, bu hayvanların bakımı için de yanınızda işçi çalıştırdığınızı belirterek, yanınızda çalıştırdığınız sigortalı işçiye ödediğiniz ücretten gelir ve damga vergisi kesintisi yapıp yapmayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

            Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının 2 numaralı bendinde; “Gelir vergisinden muaf olanların veya gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretleri” nin gelir vergisinden istisna edildiği hükmü bağlanmıştır.

            Aynı Kanunun 52 nci maddesinde ise zirai faaliyet; arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların ürünlerinin istihsalini, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

            Aynı maddenin devamında ise bu faaliyet sonucu istihsal olunan maddelere mahsul denileceği ve mahsullerin değerlendirilmeleri maksadıyle ve zirai istihsale müteferri olarak işlenmesinin de zirai faaliyete gireceği, ayrıca satışların dükkan ve mağaza açılarak yapılması halinde, mahsullerin dükkan ve mağazaya gelinceye kadar geçirdikleri safhaların zirai faaliyet safhasında kalacağı hükme bağlanmıştır.

            Bu açıklamalar uyarınca, bahçenizde yardıma muhtaç sokak hayvanlarının  (kuş, kedi, köpek, at, eşek v.b)  bakılması faaliyetinizin ticarilik vasfı taşımaması ve gerçek usulde vergilendirilmeyen zirai faaliyet kapsamında kalması kaydıyla söz konusu faaliyet kapsamında çalıştırdığınız işçilerin ücretleri  Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının 2 numaralı bendi uyarınca gelir vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir.

            DAMGA VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

            488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, bu Kanundaki kağıtlar teriminin yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade edeceği; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 9 uncu maddesinde, bu Kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

            Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar” başlıklı bölümünün 1/b fıkrasında, maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtların nispi damga vergisine tabi olduğu hükmüne yer verilmiştir.

            Kanuna ekli (2) sayılı tablonun “IV. Ticari ve Medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün 34 numaralı fıkrasında da, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinde belirtilen ücretlere ilişkin kağıtların damga vergisinden istisna olacağı hükmü yer almaktadır.

            Buna göre, yardıma muhtaç sokak hayvanlarının bakımı için çalıştırdığınız işçiye ödenen ücretlerin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinde belirtilen ücretlerden olması durumunda 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun IV/34 numaralı fıkrası uyarınca damga vergisinden istisna tutulması; bu madde kapsamında olmaması halinde ise 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun IV-1/b bendine göre nispi damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Dairede oturmamak aidat ödememeyi sağlar mı ? evren özmen danışmanlık

Kat Mülkiyeti Kanununun 17.maddesinin son fıkrası hükmüne göre, kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerin yönetiminde, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa bile yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin 2/3`ü kullanılmaya başlanılmış ise, Kat Mülkiyeti Kanununu hükümlerinin uygulanması mümkün ve gereklidir. Anayapıda yapı kullanma izninin henüz alınmamış olması, yukarıda açıklanan fiili koşulların gerçekleşmiş olması kaydıyla yönetimde Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

Öte yandan Kat Mülkiyeti Kanununun 20.maddesi 1.fıkrası (c) bendi uyarınca Kat Mülkiyeti Kanununa göre yönetilmesi gereken anagayrimenkulde kat malikleri ortak yer ve tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünü kullanmamak suretiyle ortak gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.

Sitelerde kat mülkiyeti ne zaman devreye girer ? EVREN ÖZMEN DANIŞMANLIK

Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanabilmesi için, ana taşınmazda kat mülkiyetine geçilmiş olması ya da anılan yasanın 17. maddesinde açıklandığı üzere kat irtifakı kurulmuş olup, yapının fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin 2/3`nün fiilen kullanılmaya başlanılmış olması gereklidir. Her iki halde de , yapı veya yapıların tek bir parsel üzerinde bulunması zorunludur.

ARSA PAYININ YENİDEN DÜZENLENMESİ KAT MÜLKİYETİNE TABİ TAŞINMAZ GÖREV (Kat Mülkiyetine Tabi Taşınmaz)

ARSA PAYININ YENİDEN DÜZENLENMESİ
KAT MÜLKİYETİNE TABİ TAŞINMAZ
GÖREV (Kat Mülkiyetine Tabi Taşınmaz)

Dava, arsa paylarının yeniden düzenlenmesine ilişkindir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu edilen taşınmaz üzerinde kat irtifakının kurulduğu anlaşılmaktadır.
634 sayılı Yasa’nın Ek 1. maddesine göre bu Yasanın uygulanmasından doğacak her türlü uyuşmazlık sulh mahkemesinde çözümlenir.jva

DAVA VE KARAR:

Dava dilekçesinde, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi istenilmiştir. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ KARARI:Dava, arsa paylarının yeniden düzenlenmesine ilişkindir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu edilen taşınmaz üzerinde kat irtifakının kurulduğu anlaşılmaktadır. Davanın bu niteliğine göre uyuşmazlık Kat Mülkiyeti Yasası’ndan kaynaklanmaktadır.

634 sayılı Yasa’nın Ek 1. maddesine göre bu Yasanın uygulanmasından doğacak her türlü uyuşmazlık sulh mahkemesinde çözümlenir. Yasanın bu açık hükmü dikkate alınarak işin esasına girilip tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Yasasına tabi olmadığı gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ:

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.

 

KAT MALİKLERİ KURULUNDA ALINAN KARARIN

634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası`nın 5711 Sayılı Yasayla değişik 33. maddesi “Kat malikleri kurulunca verilen kararlar aleyhine, kurul toplantısına katılan ancak 32. madde hükmü gereğince aykırı oy kullanan her kat maliki karar tarihinden başlayarak bir ay içinde, toplantıya katılmayan her kat maliki kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak altı ay içinde anagayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh mahkemesine iptal davası açabilir; kat malikleri kurulu kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda süre koşulu aranmaz”

özmen-2

inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına alınması gerektiği yönünde herhangi bir şart getirilmediği halde, sirkülerde inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına alınması gerektiği,

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun Geçici 15. maddesi ile söz konusu maddede düzenlenen istisnaya ilişkin açıklamaların yer aldığı 49 ve 66 sayılı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğlerinde katma değer vergisinin istisna ve indirimli oran uygulamasından yararlanabilmek için taahhüde dayanan inşaat işinin konut yapı kooperatifine ait olması ve inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına alınması gerektiği yönünde herhangi bir şart getirilmediği halde, sirkülerde inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına alınması gerektiği, aksi halde istisna ve indirimli orandan yararlanılamayacağı yolunda yaptırım getirildiği; bu şart ve yaptırım nedeniyle sirkülerin, Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesinde kurala bağlanan açıklama niteliğini aşarak, mükellefler hakkında hukuki sonuç doğuran düzenleyici işlem niteliği kazandığı, dolayısıyla kanuna aykırı olmaması gereken sirküler ile kanunda aranmayan

Kooperatiflerde yönetim kurulunun ortaklık devrinden imtina edilmesi

Dava dışı kooperatifin anasözleşmesinin 17 nci maddesinde
“Ortaklık, yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek suretiyle 10 ncu maddedeki ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebilir. Yönetim Kurulu, bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamaz”                    denilmiştir.

Yine bu madde de sözü geçen 10 ncu madde, konut yapı kooperatifleri için ortaklık şartları olarak,
1- Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip gerçek kişi olmak,
2- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 9. maddesinde sayılan tüzel kişilerden olmak şartlarını benimsemiştir.

Diğer taraftan 1163 sayılı Yasanın 3476 sayılı Yasa ile değişik 14/3 maddesinde koşulları varsa yönetim kurulu, ortaklığı devir alanı, ortaklığa kabul zorundadır. Nitekim görülüp kesinleşen davada kooperatif davacının anasözleşmede yazılı koşulları taşımadığını iddia etmemiştir.

Kooperatifler Kanunu’nun 42/6.maddesi uyarınca kooperatife ait taşınmazların satış usulü ve fiyatını belirleme yetkisi münhasıran genel kurula bırakılmış olup,

Kooperatifler Kanunu’nun 42/6.maddesi uyarınca kooperatife ait taşınmazların satış usulü ve fiyatını belirleme yetkisi münhasıran genel kurula bırakılmış olup, genel kurulda yasaya uygun şekilde alınacak bir kararla kooperatife ait taşınmazların satışı mümkündür. Ne var ki, yukarıda anılan genel kurullarda davaya konu taşınmazların asgari ne miktara satılacağı belirtilmesine rağmen satışın usulü belirlenmemiştir. Yine genel kurulda taşınmazların asgari ne miktara satılacağının belirtilmesi nedeniyle yönetim kurulunun bu asgari birim fiyat da dikkate alınmak suretiyle taşınmazı satış tarihinde emsallerine uygun bir fiyat ile satması gerekirdi.

genel kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı, risturn ve yolluk dışında ödemelerde bulunduklarının bu şekilde kooperatifi zarara soktuklarının

üphelilerin yönetim kurulu üyelerine genel kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı, risturn ve yolluk dışında ödemelerde bulunduklarının bu şekilde kooperatifi zarara soktuklarının, kooperatif ana sözleşmesine aykırı olarak şerefiye bedellerini belirlediklerinin, genel kurul toplantısına tüm üyeleri çağırmadıklarının, genel kurul toplantı tutanaklarını toplantıdan sonra imzaya sunduklarının, kooperatif malı olan binaları karşılıksız olarak kullandırdıklarının, kooperatif bahçe duvarının yıkılan kısmının maliyetini belirlemediklerinin, aidatlarını düzenli olarak ödemeyen ortaklarla ilgili olarak gerekli yasal işlemleri yapmadıklarının sabit olduğu, şüpheliler hakkında inceleme raporunda belirtilen delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu gibi bu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla gereği görüşülüp düşünüldü:

Kural olarak ortaklar için hak ve yükümlülüklerde eşitlik ilkesi geçerlidir.-Kemal ÖZMEN

Kural olarak ortaklar için hak ve yükümlülüklerde eşitlik ilkesi geçerlidir. Ancak, kooperatif amacının elde edilmesinde olağanüstü katkıları olan ortaklar bakımından bu katkılar karşılığında doğan farklı durumlar göz önüne alınarak değerlendirilmek ve dolayısıyla mutlak eşitlik değil nisbi eşitlik, yani olumlu katkılar karşılığında, bu ortaklara kura dışı kalmak hakkının tanınması hak ve nesafete uygun olur. Bu gibi durumlarda, kooperatifin yaptığı inşaatın kapasitesi, kuraya dahil edilen ve edilmeyen ortaklar ile kura içi ve dışı kalan dairelerin adedi, kura dışı bırakılmaları, düşünülen ortakların katkılarının derecesi ve bu ortakların, görevleri karşılığında sağladıkları parasal olanaklar her olay ve uyuşmazlıkta mevcut duruma göre ayrıca göz önüne alınmalı ve değerlendirilmelidir. Bu itibarla, biraz önce açıklanan olgular karşısında emanet komisyonu üyeleri ile kooperatif yönetim kurulu üyelerinin genel kurulca, kura dışı bırakılmaları hali, davacılar yönünden bir eşitsizlik olarak nitelendirilemez. Öte yandan, dairemizin 26.11.1979 gün ve 5360/5375 sayılı onama kararında kuraya katılmaksızın daire seçmek hakkının tanınmasının eşitsizlik oluşturduğu yönünde herhangi bir görüşe yer verilmemiştir. Söz konusu kararın gerek iddianın açıklanması ve gerekse mahkeme kararının özet kısmında gündemde olmayan hususların görüşülüp genel kurulca karara bağlanmasının yasaya aykırı olduğu vurgulanmıştır. Onama kararı bu olayda yerel mahkemenin eşitlik ilkesine aykırılık bulunduğuna dair gerekçesini de benimsemiş sayılamaz. Yukarıdanberi, ayrıntılı bir biçimde açıklandığı gibi, olayın özelliği de göz önüne alındığında kooperatif inşaatının tamamlanmasında olağanüstü katkıları alan emanet komisyonu üyeleri ile kooperatif yönetim kurulu üyelerinin, bu katkıları karşılığında kura dışı kalmaları hususu yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olmadığı gibi hak ve nesafete de uygun bulunduğundan davanın reddine karar vermek icabederken her nasılsa onandığı anlaşılmakla davalı kooperatifin karar düzeltme isteminin HUMK. nun 440. maddesi uyarınca kabulüne ve bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir

Kuraya girmeden konut seçimi gerekçe-Evren ÖZMEN

Zira, yurdumuzda varlığı bilinen bugünkü ekonomik sıkıntının sonucu hızlı fiyat artışları ve inşaat sektöründeki dar boğaz karşısında, (384) daire gibi özellikle kooperatif yönünden çok büyük bir inşaatın (3) yıl gitti bir sürede ve maliyeti de oldukça düşük bir şekilde tamamlanmış olması, gösterilen çabaların azımsanmayacak bir ölçüde olduğunu göstermektedir. İşte kooperatifin amacının elde edilmesinde gösterilen verimli emek ve çabalar karşılığında, davalı kooperatif genel kurulunca, emanet komisyonu üyeleri ile kooperatif yönetim kurulu üyelerine kura dışı istedikleri daireyi seçmek hakkı üzerinde yukarıda açıklanan nedenlerle durmak gerekmektedir. Eğer, adı geçen kurul üyelerinin sonuç alıcı katkıları olmasaydı, böyle büyük bir inşaatın tamamlanması olanaksızdı. Kaldı ki, davacılar, bu kurul üyelerinin katkıları bulunmadığı yönünde herhangi bir itiraz da ileri sürmemişlerdir. Şu halde, kooperatif inşaatının bitirilmesi yönünde gösterilen emek ve çabaların yoğunluğu tartışmasızdır.